22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
26 TEMMUZ 2000 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA 17 ABiçin 20 bin sterlin Bektronik posta: somGposta Tel: 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 87 - Işkence tazminatını, işkenceci ödeyecekmiş.. "Parayı veren. sopavı basari" Doktorasını tamamlamış araştırmacılara Türkiye-Avrupa Birliği llişkileri konusunda yapacaklan araştrma için 20 bin sterlin (yaklaşık 19 milyar lira) burs ve masraflannı karşılamak için de 2 bin 500 sterlinlik (2.3 milyar lira) ek destek veriüyor. Istanbul Bilgi Üniversitesi ile London School of Economics and Polttical Science'ın (LSE) ortak burs projesi konusunda Bilgi'nin Rektörü Prof. Dr.lrter Turan, bursun Eylül 2000 ile Eylül 2001 tarihleri arasında kullanılacağını ve her yıl bir kişiye verilecegini söylüyor; bu çalışmalann LSE'de kurulacak Türkiye Araştrmalan Kürsüsü için ilk adım olacağını belirtiyor. Yardımcı doçent ve doçentlere yönelik burstan yararlanmak isteyenlerin projeleriyie birtikte 31 Ağustos 2000'e kadar başvurması gerekiyor. Aynntılı bilgi için elektronik posta adresi: feJlowship@bilgi.edu.tr ürkiye'nin girişimiyle kurulan ve Iran'la Su- udi Arabistan'ın birer Asya ülkesi olması- na karsın Acemlerle Araplann alınmadığı Av- rasya fslam Şûrası ilk kez Türkiye dışında, Saraybosna'datoplandı. Şûranın başkanlığını Diya- net Işleri Başkanı Mehmet Nuri Yılmaz yapıyor. Yıl- maz, "Islam'a en uygun yönetim tarzı demokrasi- dir" söylemini son günlerde sıkça yineliyor. Belli ki Türkiye, Iran ve Suudi Arabistan'a oranla demokra- siyle tanışması daha yakın oian Orta Asya, Kafkas- ya ve Balkanlar'ın Müslüman ülkelerine yol göster- mek istiyor. Fakat nasıl? Reform Diyanet Işleri Başkanı, gerçek Islam'ın yüzünü or- taya koyacak çalışmalardan, Kuran'ın günümüz ko- şullarında yeniden tefsirinden, Din Işleri Yüksek Ku- rulu'na bir kadın üyenin atanmasından, dinin hura- felerden temizlenmesinden söz ediyor. Ancak Yılmaz, bütün bunlann "reform" sözcü- ğüyle ffade edilemeyeceğini belirtip "Islam dininde reform olmaz" diyor. Buyrun size bir tabu daha! Reform ne? Eğer, Avrupa'da 15. yüzyılda başlayıp 16. yüzyıl- da kiliselerin egemenliğini kıran toplumsal hareket ise tabii ki olamaz. Çünkü Reform ve Rönesans tarihte kaldı. Yok eğer sözcük anlamında bir reform ise niye ol- masın? Reformun yani düzeltmenin, özünü koruyarak da- ha iyi duruma getirmek amacıyla yapılan köklü de- ğişikliklerin ne sakıncası olabilir ki? Inanç haline gelmiş hurafeleri ortadan kaldırmak, insanlann kendi diliyle dinini anlamasını sağlamak, Tanrı ile insanlann arasına giren hacı-hoca takımını ortadan kaldırmak, tarikat-siyaset-ticaret üçgenini bozmak "reform" sayılmaz mı? Mehmet Nuri Yılmaz, "reform" sözcüğü yerine Arapça "ihya" sözcüğünü ya da "yeniden yapılan- ma"yı yeğlediğini söylüyor. İhya; büyük ölçüde geliştirme, güç verme, can- landırma, dhiltme, demek. Teolojik alanda Islamiyet'in gelişmemişliği, güçsüzlüğü söz konusu olmadtğına göre, Diyanetlşleri Başkanı Mehmet Nuri Yılmaz, "ih- ya" derken yanlış sözcük seçmiş olmalı. Yeniden ya- pılanma ise kötü bir örnek; glasnostu ve peşinden perestroykayı anımsatıyor! Kaldı ki Türkiye'nin gündeminde "reform"lar hep olmuştur; Tarım Reformu, Toprak Reformu, Adalet Reformu, Eğitim Reformu, Sosyal Güvenlik Refor- mu, Sağlık Reformu. Sonunu getirmesek de hiç ya- bancı olmadığımız bir konudur reform... Sonunu ge- tiremedikten sonra "dinde reform" niye olmasın! SESSlZSEDASa£) NURİKURICEBÇ Yüksek Yerilim Hatt Ercünç UTKU Yol gösterenın çok olduğu yerde bılın kı çözüm yoktur! Kuçuradi'yi loanna Kuçuradi de kutladı Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'nin geleneksel Basın ûzgürlüğü Odülü'nü bu yıl, insan haklan konusundaki sürekli ve etkin çalışmalan nedeniyle bir felsefecinin, Prof. Dr. loanna Kuçuradi'nin alması gerçekten sevindirici ve sevindirici olduğu kadar ülkemizin geleceği adına da umut verici... Hacettepe Üniversitesi Felsefe Bölümü Başkanı, Türkiye Felsefe Kurumu Başkanı, Birleşmiş Milletler Jnsan Haklan On Yılı Ulusal Komitesi Başkanı, Uluslararası Felsefe Kurumlan Federasyonu Genel Başkanı Prof. Dr. Kuçuradi'ye verilen ödül, "Kültür Girişimi"ni de sevindirmiş... •. . "Kültür Girişimi"nden Ismail Cem, Şakir Eczacıbaşı, Oktay Ekinci, Ufuk Esin, Bozkurt Güvenç, Talat Halman, Hüsrev Hatemi, Doğan Hızlan, Ekmeddin Ihsanoğlu, Çiğdem Kâğıtçıbaşı, Emre Kongar, Metin Sözen, Hrfzı Topuz, Tahsin Yücel, bir gazete ilanı ile aynı zamanda "Kültür Girişimi" kurucu üyesi de olan loanna Kuçuradi'yi kutluyor ve bundan sonraki çalışmalarında loanna Kuçuradi'ye başarı diliyorlar. Güzel bir jest... Ancak, "girişirrfciler, hazırladıkları ilanın altına loanna Kuçuradi'nin de adını yazmışlar... Bir de kendine kutlatmışlar. Kendi kendine başarı diletmişler. GENİŞ AÇI HlKMET BİLA ShrlÜye Sanal zeminlerde sanal tar- tışmalar sürüyor. Azınlık hak- lan, MGK'nin kaldınlmasıyada sivilleştırilmesi, vs, vs... Sanki sihirli bir değnek Tür- kiye'ye şöyle bir dokunuvere- cek ve bir anda her sey Ko- penhag Knterleri'yle uyumlu hale gelecek. Iş döndü dolaştı, Milli Gü- venlik Kurulu'na (MGK) da- yandı.Önce "MGK kaldınlsın" diyenler, sonra "fa/epierini bi- raz yumuşattılar: Bari kurul- daki sivil sayısı arttınlsın." Bütün sorun kurulun yapı- sında mı? Bazen cesur bazen ürkek, sivil üye sayısı tartışı- lırken, Genelkurmay Başkanı Hüseyin Kıvnkoğlu, son de- rece rahat bir edayla konuş- tu: "Kunıl'daki sivil sayısının art- tınlmasına biz de taraftanz. Is- terse yüz sivil üye olsun." Genelkurmay Başkanı'nın bu sözleri dünkü gazetelerde yer aldı. Kimisi manşet bile yaptı. Aslında Genelkurmay Başkanı sayıyı sınırlı tutmuş. Bence MGK'nin sivil üyeleri- nin sayısı bin, hatta on bin ol- malı. Ve hatta MGK, Çanka- ya Köşkü'nde değil, Atatürk Spor Salonu'nda falan top- lanmalı. O zaman çok daha demokratik olmaz mı? Dün haberciler, Kıvrıkoğ- lu'nun sözlerini hatırlatıp ba- zı bakanlann görüşlerini sor- dular. Yanıtlar ilginçti: Devlet Bakanı Mehmet Keçeciler. "Kenditakdirieridir. Isabetlibir teşhistir." Devlet Bakanı Mustafa Yıl- maz: "AB'ye girişte her türiü koıaylığı yapmak lazım. Ge- nekurmayBaşkanı buyolda bir şeysöylüyorsa katılıyonım, her tüıfüsüne, söylemediklerine de.. AB'ye giriş için her giri- şimi yapmamız lazım. Halkı- mız AB'ye girmeyi istiyor." Devlet Bakanı Rüştü Kâ- zın Yücelen: "Daha önceden biinen şeyler. Daha önce yol haritamız dediğimiz raporda buıu açıkladık zaten. Ağus- tot toplantımızda birkere da- ha tezekkür edip eylül ayında gCndeme getirmeyidüşünüyo- ruı" Bakanlar, konuyu böyle al- gılamışlar. ••• "artışılan konu, ordunun yö- neimdeki ağırlığı... Avrupa Biriği de askerin yönetim üze- rirdeki ağıriığından rahatsız- mş. Çözüm neymiş? Ordu- rıın yönetim üzerindeki ağır- lığ kaldınlsın, olmuyorsa azal- tılsn. Ordu neden yönetimde ağır- lık sahibi? Önce bunu düşün- mek gerekmiyor mu? Türkiye'nin bir güvenlik so- runu varsa ve siviller bunun gereğini yerine getirmiyorlar- sa, ordunun suçu ne? Eğer sorun bir kuruldaki sivil sayı- sını artırmakla çözülüyorsa, Türkiye Büyük Millet Mecli- si'nde tam 550 tane sivil var. Ama gerçekler üzerinde ko- nuşmak yerine sanal âlemde propaganda öne çıkınca her şey birbirine kanşıyor. Türki- ye, Avrupa Birliği yolunda iler- liyor. Avrupa Birliği üyeliği, iki taraf arasındaki yakınlaşmaya bağlı. Bu yolda ıki tarafın da atması gereken adımlar var. Avrupa'nın atması gereken adımları görmezlikten gelip sadece Türkiye'yi suçlamak ve zorlamak ne kadar haklıdır? Türkiye'nin koşulları Avru- pa kriterlerine ne kadaryakın- dır? Bir öncelikler sıralaması yok mudur? llginçtir, içeride- ki bazı yazar-çizerlerimiz ola- ya kraldan çok kralcı tavıriar- la yaklaşıyorlar. Olur da Tür- kiye'nin çıkarına bir görüşü savundunuz mu hemen dam- galıyorlar: "Sen Avrupa Birii- ği'ne karşısın. Sen 1930'lar- da kaldın." Sanal dedik ya? Sanal, çünkü tartışmalar gerçeklerden hareket etmi- yor. Türkiye'nin Avrupa Birli- ği politikasını istedikleri yöne çekmek isteyenler, ya "azın- lıklar" diye bir konuyu ortaya atıyorlar ya da Milli Güvenlik Kurulu'nu... Çünkü amaçları üzüm yemek değil, bağcı döv- mek. Milli Güvenlik Kurulu'nu bir kenara koydunuz. Sonra ne olacak? Demokratikleşme sağlanmış mı olacak? Avrupa Birliği'ne girmeye hiç engel olmadığı halde Türkiye Cum- huriyeti'nin temelleri yıkılırken sesinizi çıkarmazsanız aske- rin susmasını nasıl sağlaya- caksınız? Çankaya'da topla- namayan askerin Gölcük'te toplanmasını nasıl önleyecek- siniz? Yoksa, askertavnnı koy- duğu zaman, "Komutanlarde- mokratik tavırgöstermişlerdir" mi diyeceksiniz? Tarihte az görülmüş bir ağız birliğiyle sürdürülen bir "et- nik" politika yine aldı başını gidiyor. Avrupa Birliği böyle istiyormuş. Çok mu acilmiş? Türk, Kürt, Laz, Çerkez, Gür- cü, hepsinin geliri 3 bin dolar değil mi? hikmetb@ntv.com.tr ÇİZGlLlK KÂMtL MASARACI HARBt SEMtn POROY semihporoy(cyahoo.com [MiıuL, TARÎHTE BUGÜN MÜMTAZARIKAN 26 Temmuz İLK BA$ARILl SENKRON/ZE UYDU.. 1963'TE StMSÜfJ, SYNCOM AOLI GAPYO UYDUfll,AME- RİtçA 'DAN UZAm FIRLAnU>t. DAHA OAJCe SÖND£- RİtMN SYNCOM S A0LI UYOU', YÖRÛMGeSİNE ÎYI OTUItTULAMAOlĞINOAM BAŞARU-f OLAMAMfŞ, y£- RiklE SÖZ. KDHUSU *SyNCOMJT"HAZt&LAKM/fn. 36 KILO AĞKUICmKİ UYDU ÖYL£ Slfi YÖRJJUGB- YE anıeruujp HIZI AYARiAMMtşn xi, oavûfü OÜNYAtJIHKİNE eçrr OLMUŞTU. BÖYLECB AstOZAM- BİK ÜS7ÜA/OS, BOŞLUKV* ASILI && PU&AU SYNCOM 7T, ALPIĞI SACYO SİNYAUEflİNİ BfNLEK- C£ K/LOMETKE ÖTEYE ULAŞTKABtlfYO/ZDU. BU TASARtM, UKILÜ BİLIIUt-KufZGU YAZARI ARTHUK C- CLAÜK V/MCV VE İIK KEZ 194S YV.INPA Bugünlere küçük ödünlerle geldik... ÇAĞDAŞ EĞİTtM VAKFI Tel: 0212-276 28 99 Faks: 0212-28613 54 Vahfbank EtiierŞb. Çev Bağış Hesap No: 2012776 ABANT İZZET BAYSAL ÜNtVERSİTESİ REKTÖRLÜĞÜ'NDEN 2000-2001 Ögretim yılı güz yanyüında Fen Büünlen, Saghk Bilimleri ve Sosyal Bilimler Enstıtülerinın aşağıda yazıb anabilım ; anasanat dallanna öğrencı alınacaktu Yüluek Anabilim Dalı Listns Doktor» Fen Bilimleri Ensritüsü Biyolojı 10 5 Kımya ' 10 Fızık 10 5 Matematık •> -t • .ı- 10 Peyzaj Mımarlığı , 5 Ornian Mühendıslığı 10 Sağlık Bilimleri Enstitüsö Antrenorlûk Eğıtunı Hemşırelık (Dahılıye Hemşireliği) Mıkrobiyolojı Anatomı Fızık Tedavı Rehabılıtasyon Sosyıl Bilimler Esstitüjü lşletme Kamu Yönetımı Spor Yönetim Bılımlen Resım Iş Eğıtımı Eğıtımde Program GehşUrme Eğıtım Yönetımı ve Deneüraı Iktisat Ilkögrctim ABD Sosyal Bilimler Öğretımı Programı 5 3 3 3 5 10 10 5 5 5 10 5 5 - - - - 5 5 5 - Adaylarda Aranacak Şartlar: 1- Yukandakı Yüksek Lisans programlanna baş\ r uracak adaylann lısans dere- cesıne ve en az 100 üzennden 60.4 00 üzennden 2 00, Doktora programlanna baş- vuracak adaylann Yüksek Lısans derecelenne ve en az 100 üzennden 75,4.00 üze- nnden 3 00 not ortalamasına sahıp olmalan gerekmektedır. 2- Adaylann LES sınavmdan başv-urduğu programın puan türünde en az 45 standart puan almı; olmalan. 3- Adaylann mezunıyet durumlannı gösteren çıkış veya mezunıyet belgesı ve ders not çızelgelen (noter veya okul onaylı) kopyası. 1 adet fotograf, nüfus cüzdanı ömeğı, 2 adet referans mektubu ve LES sınav sonuç belgesı ile birtikte 04-15 Eylül Cuma gunü mesaı bıtımıne kadar Ünıversıtemızın ılgılı Enstıtü Müdürlük- lenne bızzat başvTirarak ka> dı yapürmalan \ e ek bılgılen almalan gerekraektedır. Sınıv Tarikleri: BihmSına\ı . 20 Eylül 2000 Saat 10 00 lngılizce Yeterlılık Sınavı 22 Ev lül 2000 Saat 10 00 Adayın standart bir yabancı dıl sınavında (TOELF, KPDS, FCE, IELTS vb.) aldığı not da Enstitü Yönetim Kurulu karan ile "Yabancı Dıl Yeterhhk Smavı" yerine sayılabiür Basın. 41788 tLAN -' , - *1 ^... SİNCAN SULH HUKUK | £ HAKİMLİĞİ'NDEN 1999/722 Davacı Muhittin Bayram vekili Av. Mahmut Karatekın tara- findan davalılar Celal Aydoğan, Şerife Öztüric, Ayşe Yavuz, Mu- hittin Ergenç, Hasan Beker ve arkadaşlan aleyhine Sincan 415 ada 2 parsel sayılı taşınmazın hıssedarları arasındaki ortaklığın satış suretiyle gidenlmesi davası açılmış olup; Davacı ve davahlann hissedar olduklan Sincan 415 ada 2 par- sel sayılı taşınmaz hakkında açılan ızale-i şüyu davasında dava- hlann adreslerine çıkartılan dava dilekçesi ile duruşma gününü bildirir tebligat bila ıkmal iade edilmiş, zabıta manfetıyle de ya- pılan araştırmada adreslen tespıt edilemedığınden davetıyenin ilanen teblığine karar veıılmıştir. Karar gereğince duruşma günü olan 13.09.2000 tanhinde sa- at 10.05'te davahlann mahkememizde bızzat hazır bulunması veya kendisini bir vekille temsil ettirmeleri, aksi takdirde duruş- manın HUMK'nun 509, 510. maddelen gereğınce gıyaplannda devam edileceği ve hükiim verüeceği, tebligat yerine kaım ol- mak üzere ilanen tebliğ olunur. Davalılar: 1. Celal Aydoğan, 2. Şerife Oztürk, 3. Ayşe Yavuz, 4. Muhittin Ergenç, 5. Hasan Beker. Basın: 41992 İLAN ANKARA 5. İCRA HÂKİMLtĞİ'NDEN Dosya No: 2000/112 Davacı Abdurrahman Kahraman vekili Av. Saliha Sasa tara- fından davalı borçlu Mehmet Nane aleyhine açılan tahliye da- vasınnı hâkimliğimizde yapılan açık yargılamalan arasında da- valı borçlu adına gönderilen duruşma günü ve dava dilekçesini içerir davetıye bila tebliğ iade edilmiş olmakla yapılan zabıta tahkikatından da borçlunun tebhğe yarar sarih adresinin temin edilmemış olması nedeniyle hâkimliğimizin 11.7.2000 günlü celsede verilen ara karan gereğince yeni duruşma günü olan 17.10.2000 günü saat 10.35'te borçlunun duruşmada bızzat ha- zır bulunması ya da kendisını bir vekille temsil ettirmesi gerek- tiği, aksi takdirde gıyabında karar venleceği ilanen tebliğ olu- nur. 14.7.2000 Basın: 41921 PANO DENİZ KAVUKÇUOĞLU IMemleketIçnnte Memlekef On ikilik çaparinin en alt iğnesine karnından takı- lan izmarit güldürmüştü Osman'ı. Iğneyi çıkanrken "Ulan enayibalık..." dedi, "Ne işin vardı senin o istav- rit sürüsünün içinde?" Elinde çırpınan iri izmarite bir daha baktı, sonra yarıya kadar istavrit dolu plastik ko- vayaattı. "Abi, hesapladım, kova dolunca, tam on ki- 10 geliyor... Aşağı yukan beş yüz balık yani, senin an- layacağın..." "Sülaleden" Silivriliydi Balıkçı Osman. Ek- meğini denizden çıkarıyordu. Gün batımından bir iki saat önce yaşlı teknesiyle denize açılryor, çaparisini atıp, zamanla yarışmaya başlıyordu. Eğer akşam ye- meği öncesı "millet" daha ortalıktayken kıyıya varıp da tablasını açabilirse, ne âlâ... Yoksa el ayak çekil- meye başlarken bir buçuk milyonluk balık yedi yüz el- 11 bine düşüveriyordu birden. Zahmetli işti olta balıkçılığı. Aslında on ikilik oltayı yirmilik, otuzluk da yapabilir, bir çekişte on, on beş balık alabilirdi. Ama bu sefer de iki kişi olmalan gere- kiyordu teknede. Biri misinayı tutarken öbürü balık- lan kurtaracaktı iğnelerden. Yoksa can derdine düş- müş balıklar çırpınıriarken, iğneler birbirine dolanır, aç- maya zaman yetmezdi. Kolay iş değil velhasıl balık- çılık. Ama yine de memnundu Osman işinden. Yaşlı da köhne de olsa birteknesi vardı. Yaz geceleri tek- nede kalıyordu. Sabah erkenden uyanıyor, gün do- ğarken ağ atıyordu. Sabahlan ağla, akşamlan oltay- la Allah veriyordu nzkını... "Biz çalışkan adamız abi, havakötü, balıkyök, denizkurumuş... Dinlemeyizabi... Osman, odun taşınacak, biradam buluver! Osman, kam- yon boşalacak, biradam... Ne demek, abi? Ne gerek var adama? Biz adam değil miyiz? Biz, odun da taşı- nz, kamyon da boşaltınz sırasında..." Biryandan ottasını sallıyor, biryandan da anlatıyor- du genç balıkçı... Bir ara durdu, 'Abi, tut şu oltayı bi- raz..." Teknenin burnuna gitti. Döndüğünde bir tabak içinde dilimlenmiş iki domates, iki parça beyaz pey- nir, dört plastik bardakla bir de gazete kâğıdına sanl- rnış ufak bir şışe vardı elinde. "Tek keyfimız ışte bu me- ret..." dedi gulerek. Şişenin sanldığı gazeteyi yere, üze- ri muşambayla örtülmüş ağ yığınının yanına serdi. Ta- bağı, bardaklan, şişeyi özenle yerleştirdi. Oltayı aldı. Çekti. Balıklan kovaya attı. Oltayı toplad*. Denize eği- lip ellerini yıkadı. Sonra, "Haydiabi...' dedi, "pariata- lım birer tane..." Kıyılar gölgelenmiş, batan güneşin kızıllığı denize vurmuştu. "Oğlum, müşteriler kaça- cak..." Omuzlannı silkti, "Kısmetimiz bu kadarmış bu akşam..." Bunu söylerken gözleri yerdeki gazetede- ki renkli bir fotoğrafa takılmıştı. Fotograf gece çekil- mişolmalıydı. Işıklandınlmış, zernini mavi birhavuzun kenarında ellerinde içki bardaklan tutan birtakım şık kadınlaria erkekler, elbıselerıyle havuza girmiş, birbir- leriyle şakalaşan başka kadınlaria erkeklere bakıyor- lardı. Fotoğrafın arka planında ise havaı fışekler yer alıyordu. Ters yönde oturduğum için fotoğrafın alt ya- zısını okuyamıyordum. Osman okudu. Okuduktan sonra başını kaldırdı. Rakısından bir yudum aldı. "G.toş bunlar, abi.." dedi, "hepsig.toş bunlann..." öfkeli bir yorumdu, Osman'ın yorumu... Oysa fo- toğrafın altında verilen haber, renkli gazetelerde her gün rastladığımız, sıradan haberlerden bınydi... Adı pek duyulmamış bir işadamı, oğlunun sünneti nede- niyle Antalya'da bir tatil köyünü, beş yüz konuğunu ağıriayabilmek için üç günlüğüne kapatmış, son ge- ce düzenlenen eğlencede ünlü bir "sanafç/"nın tür- küleriyle coşan konuklar, kendilerini elbiseleriyle ha- vuza atmışlardı. Olay bundan "ibaret1i! Fakat Balık- çı Osman'ı öfkelendirip ağzını bozduran "o/ay"ın ken- disi değil, bu olay ıçın o işadamının harcadığı çeyrek trilyon liraydı herhakte... BaVıasoruyordu, "Abi, bug.toş- larnasıl kazanıyoriar bu parayı?" diye. Yanıtı hem ko- lay, ama aynı zamanda da çok zor olan bir soruydu bu! Suskunluğum Osman'ın öfkesini daha da arttın- yordu gördüğüm kadanyla... "Bunlar memleket için- de memleket kurmuşlar abi! Memleket içinde mem- leket!.. öyle yaşıyor puştlar... Soyarak, çalarak, götü- rerek... Yoksa bir çük için kıyılır mı o kadar paraya?" Oğlan haklı olmasına haklıydı da öfkesinde, ben ne yapabılirdim? Osman beni, eiimde birtavalık istavrit, kıyıya bırak- tığında düşünüyordum. Sahi, ne demekti "g.fos"? Evegelirgelmez, Hulki Aktunç'un "Argo Sözlüğü"ne baktım. "G..lek" diye yazıyordu yanında. Kendi deyi- miyle, "bir çük için" iki yüz elli milyar harcayan yeni- yetmezenginlereg..lekliğiyakıştırmıştı Osman... Ma- sum bir yakıştırmaydı aslında bu! Hırsızlığı, soygun- culuğu, dolandıncılığı örten, gizleyen; o "memleket için- de memleket^m, SerdarTurgut'un "öteki Türkiye"si- nin dayandığı zemını yumuşatan bir yakıştırmaydı... Ne var ki, Balıkçı Osman'ın aklı, bilinci, sözcük da- ğarctğı ancak bu kadanna yetebilıyordu sezgilenni, tep- kilerini dillendirirken... Küfrederek rahatlıyor, tepkisi- nin kaynağına bir daha dönmüyor, dönmeyi düşün- müyordu... Ama küfür hayatını değiştirmiyordu onun. "Memleketiçindekimemleket" belki de bunun için hâ- lâ dimdik ayaktaydı ve o memleketin insanlan belki de bunun için böyle kolay kabullenebiliyoriardı g.toş- luklannı... Faks:0212-723 84 97 («-posta: dkavukcuoglu@tuyap.com) B U L M A C A SEDAT YAŞAYAN 1 2 3 4 5 6 7 8 1 SOLDANSAĞA: 1/ Türkiye ile Yunamstan ara- sındaki sınır 2 kapısı. II Eski 3 dilde yüz, çeh- re... Adıya- man'ın bir il- çesi.3/Birtop- luluğun ileri gelenleri... Bir andaoluveren. 4/Küçüktane- li bir bakla tü- 9 rü... "Geniş —'lan boş- luktasimsiyahaçılan/ Ve arkasında güneş doğmayan büyük ka- pıdan / Geçince başla- yacakbitmeyensükûn- 4 lu gece" (Yahya Ke- 5 mal). 5/ Suda yaşayan 6 tek hücreli bir canlı... 7 Neodim elementinin g simgesi. 6/ Bir renk... g Telefon sözü. 7/ lskam- bilde bir kâğıt... Bir haber ajansının simgesi... Ka- kım denilen kürk hayvanı. 8/ Belırti... Bir kadın giy- sisi. 9/ Herhangi bir noktanın yenni belirlemeye ya- rayan elemanlann ortak adı. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Yerinde kurulup takılmak üzere, bellı ölçülere gö- re önceden yapılmış nesne ya da parça. 2/ Altının sim- gesini aldığı Latince adı... Yunan rakısı. 3/ Kapalı bir yenn ısısını ayarlayan aygıt. 4/ Mert, kalender ve ba- bacan kimse... Italya'da bir ırmak... Yiğıt. 5/ "Bütün - --'ler aynı hızla kirlenıyordu/Birinciliğı beyaza verdı- ler" (Özdemir Asaf)... Güney Airika Cumhuriyeti'nin para birimi. 6/ Knpton elementinin simgesi... Tarla sı- nın... Gelecek. II Afiika'dabirülke... Zıhin. 8/Asya'da bir ırmak... Antalya'nın bir plajı. 9/ Alyuvar.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear