25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAVFA CUMHURİYET 26 TEMMUZ 2000 ÇARŞAMBA 14 U İ V kultur@cumhuriyet.com.tr Sonuç BildirgesVnde dil çeşitliliğinin korunması veçevirinin desteklenmesi istendi r ünyanın Sesi - ŞiirGecesi'ne Adonis, Amanda Aizpuriete, Volker Braun, Ingen Christensen, Ben Okri, Lesego Rampolokeng, Gerhard Rühm, Kazuko Shiraishi ve Patricia Smith katıldı. debiyat Ekspresi'nin son durağıSEZERDURU Edebiyat Ekspresi Avrupa 2000'in 43 ûlkeden gelen 103 yazanru taşıyan özel Görlitz treni, 14 Temmıız Cuma günü saat 18.39'da Berlin'in Fried- richstrasse istasyonuna geldi. Istas- yonda yüzlerce kişi treni karşılama- ya gelrnişti. Çok sayıda basın mensu- bu, edebiyat hayranlan, projeyi ba- şından beri televizyonlardan, gazete- lerden izleyen halk, çocuklar, caz or- kestrası ve akrobatlar... Tam bir şen- lik. Çocuklar kendi elleriyle yapük- lan kâğıt çiçekleri yazarlara veriyor- du. Doğal çiçek bolluğu da cabası.. 45 dakika kadar sûren istasyondaki kar- şılama töreninden sonra yolcuJar or- kestra ve uzun çubuklar üzerinde, her yandan görülen akrobatlann eşliğin- de yürüyerek heraen yakındaki Ber- liner Ensemble Tiyatrosu'nun büyük prova saJonuna götürûldüler. Brecht Ti- yatrosu olarak da anılan bu tiyatroda ünlü yönetmen Clatıs Peyman büyûk yazar Brecht'ın yıllannı geçirdiği bu mekânda ağırlamaktan gurur duydu- ğunu söyledi konuşmasında. Daha sonra Berlin Kültür Senatörû Dr. Stötz, Alman Demiryollan yöneticisi ve pro- jenin babası Dr. Thomas VV'ohılfart da birer konuşma yaptı. Wohlfart başa- nyla bitirdiği bu proje yûzünden ora- da bulunanlar tarafindan dakikalarca ayakta alkışlandı. Nazüerin kitap yaküğı yer Berlin bu fınale aylarca önceden hazırlanmıştı. O gûn de iki Ensemb- le oyuncusu Eurobylon projesi için hazırlanmış, çok çeşitli diîlerden alın- mış sözcüklerden oluşan bir gösteri sundular. Edebiyat treni onunına Berlin Be- belplatz'da, ki bu yer Nazilerin kitap- lan yaktıkJan yerdi, ilk kez bu kitap şenliği hazırlanmıştı. Daha sonra bu festivalin her yıl yenilenmesı kararlaş- tınldı. Nasyonal sosyalistlerin kitap- lan yaktiklan yerde, alanm tam orta- sında bugün nefıs biryerleştirme bu- lunuyor. Kare cam. Önce birşey gö- remiyorsunuz. Dikkatlice baktığınız- da ise aşağıda koskocaman beyaz bir kütûphane durdugunu farkediyorsu- nuz. Kitap raflan bomboş. Işte bu ta- rihi alanda şimdı üç gûn sûren kitap şenliği başlamıştı. En ûnlü yayınev- leri standlannı açmışlar, ortada ise bir çadır. Buradaki bizi ilgilendiren res- 'Tiyatro, boğagüreşigibidir' Eric Lacascade, 'Martı 'yı Avignon 'dafarklı biryorumla sunuyor Kültür Servisi - La Comedie De Caen, yönetmen Eric Lacascade'nın yorumuyla Avignon Festiva- li'nde Çehov'un 'Maru'sını sahneliyor. Eric Lacas- cade ve oyuncular beden dilini kullanma açısından son derece başanh birperformans sergileyerek, mü- kemmel bir tiyatro anlayışıyla oynadıklan "Mar- tı'da iniş ve çıkışlarla doîu bir tempo sunuyor. Tri- gorine'i canlandıran Eric Lacascade, çeşitli çeviri- lerden yararlanarak oyuna çok sayıda farklı yoru- mun kahhnasını sağlamış. Lacascade ile Liberati- on gazetesinde yayuılanan röportajı sunuyoruz. - En küçük aynnalara inmeyi ve sahneye adeta bir mikroskopla bakmayı tercih ediyorsunuz™ ERİC LACASCADE -Evet, kesinlikle. Bana öy- le geliyor ki, bir oyunu kotarabilmek için tek birnok- ta üstünde bile olabildiğince emin olmak gerekiyor. Kavrayabilmek için durmadan tekrar etmek gerek- li. Bartnes'ın bir yazısmı anımsıyorum: "Şişe" ke- limesini ondan başka bir şey çağnştırmayacağından emin olana kadar tekrar etmek gerekir. Sadece ke- mık kalana kadar herşeyi didık dıdik etmeli. Ben ken- dimi bu bağlamda laboratuargizeminin serin güzel- liğine hayran olan klinik tiyatronun yanında görii- yorum. - Bu edebiden çok bilimsel bir yakJaşun oldu. LACASCADE -Kesinlikle. Benim için bir tiyat- roda çalışmak, on değil tek bir konunun üstünde ça- lışmak için bir yere kapanmak anlamına geliyor. Bu da fıziğe ya da kimyaya oldukça benziyor. Ti- yatroyu düşündüğümde aklıma gelen kelimeler; la- boratuvar, çökeltı, organ... - Onlan incetemek daha kolay geldiğmden mi ge- neüikk sadece 'başyaprt' olarak adlandmlan oyıın- lan yorumluyorsunuz? LACASCADE-Evet, bu daha tanıdık ve daha sağ- lam bir alan. Tekst ya da dekor hakkında ön koşul- lu herhangi bir fikir olmadan risk alabilirsiniz. - Ama yine de hangi yöne gideceğinizi büiyor mu- sunuz? LACASCADE-Her şey bir buçuk ay süren ve sa- dece teksti anlamaya yönelik olan bir ön çahşmay- la başhyor. Her sahneyi dekore ederken her repliği -Çehov ya da Marivaux olsa bile- baştan yazıyorum. Bir deftere krokiler, oyun taslaklan ve her sahne için ortalama beşer sayfalık planlar çizip, oyunculann karşısına çıkıyorum. Oyuncular gerekli notlan al- i.endimi laboratuvar gizeminin serin güzelliğine hayran olan klinik tiyatronun yanında görûyorum. Tiyatro, boğa güreşine aşırı benziyor. Onemli olan doğru yeri bulabilmek. Bir sahne üzerinde var olunamayacak hiçbir yer yoktur diye düşünüyorum.' dıktan sonra doğaçlamalannı yapıyorlar ve bana göstermeye geliyorlar. Uzun bir süre boyunca ise, onlardan istediğim tek şey, orijinal tekst değil de. sadece benim söylediklerim üzerinde çalışmalan. -Tekstieri losaİorkenya da değiştirirken hiçtered- düt etmiyor musunuz? LACASCADE - Hayu 1 . Ama çahşmalanmızı her yönüyle tamamladıktan sonra orijinal tekste bir ge- ri dönüş yaşıyoruz. Bu özgürlüğe ihtiyacım var. Ba- zen öyle değişildikler yapıyoruz ki farkına vanlmı- yor çünkü gün gibi ortadalar. Mesela oyunun bir ye- rinde Çehov, Treplev'e 'Tiyarroyu sevmiyorum' de- dirtiyor. Bizim oyunda bu cümle 'Bugününanlayışry- lad^ünütaı wo\ııanılantrvatroyıısevTOİyorum' cüm- lesine dönüştü. Bu Artaud'nun bir cümlesi. Sizce de dahice değil mi? -Dekoriannız geneldeyok denecek kadar az ama alan büyük önem taşıyor- LACASCADE - Tiyatro, boğa güreşine aşın ben- ziyor. Önemli olan doğru yeri bulabilmek. Bir sah- ne üzerinde var olunamayacak hiçbir yer yoktur di- ye düşünüyorum. viyana Festlvali yönetlcisi Luc Bondy, Halder'e karjı oluşan sanatçı direnişini anlatıyor 'Viyana'da kalacağundan emin değflim' Bondy,Avusturva'vacepheahna- nınyaranolmajacağmısöytüyor. KültürServisi - 54. Uluslararası Avig- non Festivali'ne katılan Viyana Festiva- li yöneticisi Luc Bondy, Avusturya'da aşın sağı iktıdara taşıyan Jörg Haider'e karşı oluşan sanatçı direnişini anlatıyor. Avusturya'da Jörg Haider'in Özgüriük- çü Partisi'nin (FPÖ) hükümete girmesi üzerine oluşan kültürel direnişi abartılı bulduğunu vurgulayan Bondy, Avustur- ya'ya cephe almanın bır yaran olmaya- cağını belırtıyor. - Şu andaki durmnn nasd değerlendi- riyorsunnz? LUC BONDY - Avusturya'nın içinde olduğu durumda sanatçılann tepki gös- termelen doğal, ancak ben sanatçılann ohır olmaz her şeyi boykot etmelerine kar- şıyım. Kültür anlaşmazhklardan doğar, ancak Avrupa Birliği tarafından belirle- nen yapbnmlar politik olmaktan çok ah- laki değerlere dâyanıyor. Son zamanlar- da, bu tavır milliyetçi hareketleri körük- lediği için tehlikeli birhale dönüştü. Av- rupa Birliği Avusturya'ya üç bilirkişi göndererek, işlerin yolunda olup olma- dığını kontrol etmek istedi. Bu ülke za- ten insan haklannın saygı gördüğü de- mokratik birülke, asıl önemli olan Avus- turya'nın yeni kuşaklannın yoğrulduğu milliyetçi tohumlar, şovenist yabancı düşmanlığını, içinde yaşadığımız orta- mı iyi analız edebilmek... Ben buna 'Alp- lerin faşizmi' diyorum. -AvnsturyaHükümeti'ninAvTupaBir- tiğTnin vaptuımlannı değeriendirmek üzereyapacağıkamuoyu araşfirması hak- kmda ne düşünüyorsunuz? BONDY - Özellikle hükümete girdi- ğinden beri oylannın yüzde sekizini kay- beden FPÖ için, bu kendi popülaritesi- ni kontrol etmenin yollanndan bıri. Ben- ce bu referandumun gerçekleşmesi, bel- ki de Avusturya'nın arnkeskisi kadar Av- rupalı olmadığının kanıtıdır. Zaten ben- de artık Viyana'da kalmakta tereddüt ediyorum. -BudunımViyanaFestivaü'ninasdet- kiledi? BONDY - Festivale rejisör Christop- heScfaiingensiefi birgösteri yapması için davet ettim. Bu asluıda bir gösteriden çok, birperformanstı. Opera binasının ya- nındakurulacak birkonteynınn içinde ev- sizlerbannacak, ınsanlarda tnternetüze- rinden olaya dahil olabileceklerdi. Yap- maya çahştığımız televızyon programı 'BigBrother'ın bır parodısıydı. Ancak o kadar çok eleştiri aldı ki, başta Kronen- zeitunggazetesi olmak üzere bir çok ku- ruhış, kültürharcamalan için aynlan kay- naklan politik amaçlar doğrultusunda kullandığımız gerekçesiyle, Festıval Ko- mıtesi'ne ve bana dava açtı. Aynca, as- lında hükümetın değil Vıyana'nın destek- lediği festival boyunca, FPÖ birçok ki- şiyi işten çıkararak baskı uyguladı. mi programda Amıanya parlamento- su başkanı Woh*gang Thierse, ki ken- disi bu yolculuğun ve kitap şenlığınin sponsoruydu, Berlin Akademisi Baş- kanı yazar Györg Konrad, Avrupa Komisyonu Eğitim, Kültür, Gençlik, Spor ve Çevre Genel Müdürü Kİaas Schumann, Avrupa Komisyonu Kül- tür Genel Müdürü VıkohıasG.\an Der Pas ve Proje Direktörü Dr. Thomas VVobJfahrt son derece önemli konuş- malar yaptılar. Ardmdan yazarlann yapıtlan, kendileri ve tiyatro oyuncu- lan tarafından okundu. Bu şenlik ak- şam üzeri saat dörtte başlayıp gece saat ona kadar sürdü. Çevrede çocuk- lar için de bir çadır vardı, çocuk ki- taplanna her yerde rastlamak olası, buna son derece önem veriyorlar. Al- man bıralan, sosisleri, pastalan ve pa- tates tavalan da alanda eksık değildi. Cumartesi günü aynca tren yolcusu ya- zarlarm çeşitli kuruluşlarda özel oku- malan ve tartışmalan vardı. Bizim ya- zarlannuz Ash Erdoğan, MahirÖztaş ve "nırgaj Fışekçi ise Kıbnslı şair Ne- şe Yaşin'le bırlıkte "Spree ile Boğaz Arasmdald Köprû"adlı programa ka- tıhnak üzere Kreuzberg Halk Kütüp- hanesi'ne davetliydiler. TankSeden'in yönettığı programa geniş bir izleyici topluluğu katıldı. Almanca ve Türk- çe olarak yapılan bu okuma tartışma programından sonra çeşitli gazete ve televizyonlar yazarlanmızla söyleşi- ler yaptılar. Programda sergfler de yer akh Berlin "dekı programlarda trene ka- tılan her ülkeye ayn bir yer aynlmış- tı. Dünya Kültürleri Evi'nde ise yol- culuklarla ilgilı, edebıyatçılardan uyar- lanmış fılmler göstenliyordu. Şurası kesin ki Berlin programının en can alıcısı Daimler - Chrysler'in sponsoriuğunda gerçekleştirilen "Dûn- yanmSesi-ŞnrGecesr(WorldSound - Poetry Night) adlı programdı. Tren yolculan önce Daimleir Chrysler bi- nasında ağırlandılar. Sonra sokaga inil- di. Burası Berlm'in ortasında yeni ta- mamlanmış akıl almaz mimari örnek- leri olan Postdamer Platz'daki yerdi. Zaten burayı görünce yeni Berlin in- sanı büsbütün şaşırtıyor. Mercedes bi- nası, Sony binası, kuzey ülkeleri bü- yükelçüikleri binası, aralannda alışve- riş merkezleri, kahveler, parklar. Ne za- man ve nasıl yaptılar bunlan diye şa- şmp kalıyor insan. tşte bizdeki yay- gın adıyla Mercedes'in sponsorluğun- daki bu geceye dünyamn dört bir ya- nından çok ünlü şairler davet edilmiş- ti. Gece ZDF (Alman 2. Kanah) ve dört radyo istasyonu tarafindan naklen ya- ymlanıyordu). Geceye katılan davet- li şairler şunlardı: Adonis (Suriye), Amanda Aizpuriete (Letonya), Vol- ker Braun(Almanya), Ingen Christen- sen (Danimarka), Ben Okri (Nijerya), LesegoRampolokeng(Güney A&ika), Gerhard Rühm (Avusturya), Kazuko Shiraishi (Japonya) ve Patricia Smith (Amerika Birleşik Devletleri).. Hep- si çok çok iyiyse de Adonis ve Patri- cia Smith sokağı dolduran binin üze- rindeki izleyiciyi büyüledi. Gösteri gece yansmdan sonra son buldu. Çocuklar ve gençler için de hazır- lanan sayısız program yanmda Avru- pa Birliği'nin sponsoriuğunda ger- çekleşen ve Wafter Benjamin, Fer- nando Pessoa, Romain RoDand ve Ste- fan Zwe^ portrelerinin de yer aldığı AvrupaOncüleri sergısi, YazarGözüy- le Helsmki sergısi ve Alman Guggen- heim/Berlin müzesinde yer alan Law- rence Weiner'in Herşeyden Sonra / After All dilleri konu edinen sergisi açıldı. Pazargünü yapılan sonuç bildirge- si toplantısına tüm ülke temsilcileri yanmda ulusal katıhmcımız olmama- sma rağmen ben de ısrarla çağnldım. Bu önemli sonuç bildirgesinde Türki- ye'yi temsil ettim. Bildirgenin en önemli yanı dil çeşitliliginin korunma- sı ve çeviri eyleminin desteklenmesi isteğiydi. Bildirge bugünlerde Avru- pa Birliği Kültür Komisyonu'na sunu- İuyor. îmza bölümüne adımın yanına tt Smn- TanımayanYazariar" diye yaz- dım. DEFNE GÖLGESÎ TURGAY FİŞEKÇİ Bireysel ile Tophımsal Sosyalizm uygulamalanndaki temel yanlış- lardan biri de kanımcatoplumsal sistem içinde bireye ilişkin şeylerle topluma ilişkin olanlann bir- birinden ayırt edilememesi oldu. Kaprtalizm için semnaye her şeydir. Toplum ser- mayenin yönfendirdiği biçimde örgütlenir. Sa- nayinin, hizmetlerin ve tanmın tek amacı para kazanmaktır. Sözgelimi her insan için temel gereksinimler- den olan sağlık hizmetleri, bu hizmetlerin yürü- tüldüğü hastanelersermaye sahiplerince kuru- lur, para kazandığı sürece işletilir, zarar ederse kapatılır. Insanlann bu hizmetlerden sağlaya- cağı yarar, bu işletmeyi kuran ve işletenler için temel etken sayılmaz. Ana amaç sermayenin pa- ra kazanmasıdır. Böylesi bir amaçla kurulan hastanelerin iyi hastanelerolmalan, onlann insanlara daha çok yarariı olabilmesi için değil, iyi olarak daha çok para kazanacaklanna inanmalanndandır. Toplumcu düşünce için ise insanın mutlulu- ğudur aslolan. Bu mutluluk insanın teme) gereksinimlerinden düşünsel gereksinimlere dek her yönüyle do- yurulmasıyla sağlanır. Toplumcu düşüncenin böylesi insana yöne- lik savlarla ortaya çıkması ve yeryüzünde ilk kez uygulama alanı bulması, özetlikle Batı Av- rupa'nın ileri kapitalist ülkelerinde kimi sosyal haklann uygulanmaya başlamasına da yol aç- mıştır. Ücretsiz eğitim ve sağlık bu haklardan- dır. Batı Avrupa'da sosyal haklar verilirken kâr ve zarar hesaplan da birlikte yapıldı. Sosyalist uy- gulamada ise önemli olan insanın gereksinim- lerinin karşılanması olduğundan bu tür hesap- lar düşünülmedi. Kaprtalizm daha çok satıp daha çok kazana- cağım diye teknolojiler geliştirir, üretim rekoıia- n kırarken sosyalist uygulama, insanlara ev ver- dim, araba verdim, eğitim, sağlık vb. gereksi- nimlerini karşıladım, görevimi yaptım düşünce- siyle devinimsiz bir noktaya geldi. Oysa verilen evier alçakgönüllü ölçülerdeydi. Savaş sonrasının olanaksızlıklan içinde büyük, çok katlı toplu konutlara yönelinmiş, bunlar oda oda insanlara verilmişti. Bu yapılar planlanırken, sözgelimi bahçe gibi insani, bireysel gereksinim- ler gözetilmemişti. Park ve bahçeler, topluca ya- rarianılan ortak mekânlar olarak tasarlanmıştı. Toplumsal mülkiyet, insanlar kpin yeni bir kav- ramdı. İnsanlar oturduklan evlere, "sahibi ben değillm, devlet" diyerek bakmak, onarmak, ye- nilemek gereksinimi duymadılar. Kapılar çürü- dü, merdivenler karardı, apartmanlann iç avlu- lan çöplük durumuna geldi. Bu çevresel gerileme, insanlann iç dünyala- nna da yansıdı. AJkol tüketimi günden güne art- tı. Toplum adına çalıştığına inanan bürokratik ve baskıcı yönetim eleştiri yollannı kapamıştı. Top- lumdan ayn, ayncalıklı birsınrf oluştu. Bugün de Moskova'yı gezdirenler, "devlet büyükleri" için yapılmış beş bin konforlu konutun bulunduğu mahalleyi ayn bir dikkatle konuklara gösteri- yorlar. EleştJrinin toplumsal ve ilerici bir güç olduğu- nu yadsıyan pek çok yönetim gibi sosyalizmi uy- gulamaya çalışanlar da bürokratik yapının uyu- tucu labirentlerine daldılar. Petrol ve doğalgaz zengini Sovyetler Birliği, kendi ülkesinde trak- törüne mazot bulamaz durumlara düştü. Her şey durdu, her şey tükendi. ••• Bilimde, sanatta, düşüncede, üretimde, reka- bet kaçınılmazdır. İnsan hep daha iyiyi, güzeli, yeniyi, insani olanı bulmaya eğilimlidir. Toplumlan yalnızca merkezi yapılarla yönete- bilmek olanaksızdır. Demokrasi, yani eleştiri, tartışma, aydınlık düşünce ne denli toplum kat- manlan arasında yayılır, uygulanırsa, o toplum sağlıklı, doğrulan daha kolay bulan, ilertemeye açık bir toplum olur. Sosyalist uygulamalann kuramadığı bu yapı- yı, ileri kapitalist ülkeler ticari rekabet yoluyla bir ölçüde sağlamışlar ve 20. yüzyıla damgasını vuran yanşı önde kapamışlardır. Ancak bu başan kalıcı olabilir mi? Kaprtalizm doğası gereği denetlenemez. Kaprtalizm sürdüğü sürece, silah üretimini, savaşlan, çevre yıkımlanna yol açan uygula- malan, işsizlikleri, açlığı önleyebilmek olanak- sızdır. Daha şu günlerde toplanan en zengin yedi ül- kenin başkanlan, yoksullara verilecek küçük yardımlar için bile yedi dereden su getirdiler. O halde insanlık sosyalizmden vazgeçebilir mi? Geçemez. Ama bireysel haklarla toplumsal haklann bir arada yer bulabileceği, bireyle top- lumun karşı karşıya gelmeden yaşayabileceği, insani olanın, insana yakışanın öne çıkacağı bir düzenle. K Ü L T Ü R » Ç t Z t K K Â M t L M A S A R A C I
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear