22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
2STEMMUZ 2000 SALI CUMHURİYET SAYFA 17 Kans Kars Devlet Hastanesi'nde çalışanlara temmuz maaşlan dört gün gecikmeyle ödeniyor. Hastanelerde doktoriar döner sermayeden maaşlannın yüzde 9O*ına kadar para alırken Kars Devlet Hastanesi'nde bu oran yüzde 30'lara düşüyor ve bu ay ödeme yapılmıyon bundan böyie döner sermayeden pay ödenmeyeceği söyleniyor. Kimse fazla bir şey soramıyor çünkü Kars Devlet Hastanesi'nin başhekimi llyas Tekin, Sağlık Bakanı Osman Durmuş'un sınrf arkadaşı ve de çok yakın dostu oluyori Befcbunik posta: somGposta.cumh11riy0t.com.tr Tel: 0.212.512 05 05 Fafcs: 0.212.512 44 97 - Merkez Bankası, döviz kurunda sanat yapıyormuş.. "Pahalı bir sanatl" mniyet Genel Müdürlüğü Kaçakçılık ve Or- ganize Suçlar Daire Başkanlığı'nın Gazi- antep ve Kilis'te sürdürdüğü "paraşüt ope- rasyonu" yargı aşamasına geldi; Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesi Savcısı Talat Şalk, id- dianameyi hazırladı. Iddianame 22 sayfa... Yasalardeğişmedi ama uy- gulama değişti; yine bir iddianame, mahkemede okunmadan kamuoyuna duyuruldu. Genelde müfettiş raportarına atıfta bulunan iddi- aname, işadamı Yasin Altınbaş'ın, Kilis valisi ile olan menfaat ilişkilerini içeriyor; jandarma komuta- nı ve birkaç gümrük müdürü ile gümrük memurunu kapsıyor. Operasyonlar sırasında kamuoyuna yansıyan bil- giler tekrarlanıyor. -• Hatta biraz da sınırlı şekliyle... • ' Iddianamede, kısa zamanda trilyonerliğe yükse- len Yasin Altıntaş'ın "paraşüt operasyonu"na konu Para/şutolan "ticari faaliyet"leri Kilis ve Nizip'le sınırlı tutu- luyor; ilişkileryerel işadamlan veyöredeki bürokrat- lann dışına çıkmıyor. . Altıntaş'ın kurduğu holdingle hızlı yükselişinde politikacılann adı geçmiyor; Ankara ve Gaziantep'te- ki bağlantılar ıddianamede yer almıyor; teşvik bet- gelerinden, devletten alınan izinlerden, sahte ev- raklardan pek söz edilmiyor. Deniyor ki, bu iddianame ilk aşama... Ardı gelecek... Daha çok iş var... Defterdarlıklar... ' Emniyet... Belediyeler... Soruşturma genişletilerek sürdürülüyor... Mülkiye, Maliye, Adliye ve Emniyet müfettişlerin- den yeni raporlar bekleniyor. Işin ucu çtkar amaçlı çete kurmaktan, kara para aklamaya kadar uzanabilir... Konu, Kilis ve Nizip'ten çıkıp Gaziantep'e ve ora- dan da Ankara'ya uzandığında işin ucunun nereye varacağını kestirmek güç... Paraların "şuflandığı yol belki Antatya'dan bijege- çebilir! - ; -•• • Antalya ne alaka? "' ^ - - - i - Operasyonlar sırasında kamuoyuna yansıyan bil- giler deşildikçe ve soruşturma genişletildikçe Gazi- antep'teki bir bankadan yapılan parasal işlemler ile aynı bankaya ait holdingin Antalya'daki saray ben- zetmesi turistik tesisinde üst düzey bürokratlann tatillerine bakmak gerek. Gaziantep'teki bankadan yapılan havalelerie An- talya'daki turistik tesiste yapılan tatiller arasında il- ginç bağlantılar ortaya çıkabilir... Tektip Avusturya'dan Haydar Koç, Tahsin Aysu, Derya Çiçek, Osman Gün, Veli Güzel, Dilber Bay, Asuman Aysu'ya: Insanlar farklı düşünebildikleri gibi aynı düşünceyi de payiaşabilir ama bir metni yazım hatalanyla birlikte kabullenmek "tek tip düşünceyi"i savunmak anlamına mı gelir yoksa 1 düşünceyi rfade edememenin sıkıntsı mı sayılırt SESSlZSppA$IZ(!) NURİKURTCEBE Yüksek Yerilim Hatta Erdinç UTKU Bana genetik şifreni söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim! Vakıf Gureba'da ne gibi şeyler oluyor! Refahyol iktidannda şeriatçıların iyiceöbeklendiği Vakıf Gureba Hastanesi'nin, Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından Istanbul Üniversitesi'ne devri söz konusuydu fakat saman altından su yürüten şeriatçıların çabalarıyla bu girişim yanm kaldı... Bu arada öğrendik ki, yeni bir girişim başlatıltılmış... Vakıf Gureba'yı, Sosyal Sigortalar Kurumu'na vereceklermiş... Hastane, Istanbul Üniversitesi'ne devredilecekken şeriatçıların sorun yaptığı "vakıf senedi" anlaşılan Sosyal Sigortalar Kurumu'nda bulunan bir "sigorta" ile sorun olmuyor! Hastaneye Atatürk Köşesi açarak ne kadar Atatürkçü olduğunu gösteren başhekim Rıza Kutaniş, Vakıflar Genel Müdürü Nurettin Yardımcı'yı aşıp Vakıflar'dan sorumlu Devlet Bakanı Yüksel Yalova ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Yaşar Okuyan'a onaylatıp projeyi hayata geçirmeye çalışıyormuş... Yaşar Okuyan, SSK hastanelerini satıp savmayı düşünürken, SSK hastaneleri için söylediğini bırakmazken, Vakıf Gureba'nın SSK Gureba olmasına talipse bu "proje"nin altında kimbilir Kutaniş'i bile aşan ne işler vardır! Sayın bakanlar Yalova ve il olarak Yalova'nın hamisi Okuyan lütfedip açıklarlar mı acaba Istanbul'daki Vakıf Gureba'da neler oluyor? Lozan'dan Sevr'e Hızlanan Âdımlarla AKİF KEMAL AKAY Atatürkçü Düşünce Derneği Adana Şubesi Başkanı Toplumbilimci Emre Kongar, Sevr Antlaşması'nın doğal ola- nı yansıttığı, Lozan'ın ise ola- ğandışı olduğunu söylüyor. Ge- rekçe olarak da farklı güçtekiler • arasında yapılan sözleşmede isteklerini kabul ettirenin, ka- zançlı çıkanın, daima güçlü ola- nın olmasını göstenyor ve Lo- zan'ın tarihin akışını tersine çe- virdiğini söylüyor. Gerçekten Lo- zan'da, dünyada ilk kez emper- yalizme karşı kazanılmış bir za- ferin, hukuksal olarak onaylan- ması gerçekleştiriliyor. Pek çok yönüyle ilkleri yara- tan Türk devrimi, yaptığı antlaş- ma ile de bu sıra dışılığı yansı- tıyor. Birileri Kongar gibi, ancak farklı niyetle, benzerşeyleri söy- lüyor. Düşüncelerinin temeline uzandığınızda, gücün karşısın- da direnmenin anlamsazlığını, güçlünün yanında yer almanın her koşulda yarariı olacağı ko- laycılığını seziyorsunuz. "Lozan yapay, Sevrdaha gerçekçtdir" di- yen birileri ise daha da ileri gi- diyor. Güçlünün beceremediği- ni, ihanetleriyle yapmaya uğra- şıyor. Yıllarca Ege adalannı, Mu- sul'u bahane ederek Lozan ve hönü'ye saldıranlar aslında tam bağımsız Türkiye Cumhuriye- ti'ni hedef alıyor ve şimdi sakjı- nlan açıktan oluyor. Onceleri şe- riat özlemcilerinin sürdürdüğü bu davranış biçimine şimdiler- de çoğu eski Marksist olan nu- maracı cumhuriyetçiler ile bölü- cüler de eşlik ediyor. Anadolu insanının onurunu, kişiliğini, insanhğını hiçe sayan, özgürlük ve bağımsızlığı yok eden Sevr Antlaşmast ile 1800'lü yıllarda Ingittere Başbakanı Dis- raeli'den başlayarak geliştirilen Osmanlı'yı parçalama düşün- cesi gerçekleşme şansını bul- muştu. Bu plana göre Osmanlı topraklan, Balkanlar, Kafkasya, Anadolu ve Ortadoğu olmak üzere dört konfederasyona bö- lünecekti. Osmanlı ile yapılan önce Mondros sonra Sevr antlaşma- lan, bu savaşta asıl yenilgiye uğ- rayan Almanya, Avusturya, Bul- garistan ile yapılan antlaşma- lardan daha ağır koşullara sahip, adeta "Bağılsızkoşulsuzbirtes- lim belgesı" idi. Disraeli'nin pla- nı uygulanıyor, zaten parçala- nıp elden çıkmış diğer kısımlar yanında Anadolu bağımsızlığın dışına itiliyor ve parçalara ayn- lıyordu. Ancak unutulan bir şey vardı: Anadolu insanı yabancının tut- saklığına alışkın değildi. Sonuç- ta Mustafa Kemal'in önderti- ğinde başlayan Kutsal Isyan tüm Anadolu'nun, kadın-erkek, Ale- vi-Sünni, Türk, Kürt, Laz, Çer- kez, Arap demeden elbiriiği, gö- nül birliği ile başarıya ulaştı. Ulusal bağımsızlığını kazan- mış, toprak bütünlüğünü sağla- mış ulus, artık kendini dünyaya kabul ettirecek hukuksal belge- ye sahip olmalıydı. Bu belge Lo- zan'da imzalandı. Antlaşma savaşta kazananla kaybeden arasında değil, kaza- nanla dünyaya egemen devlet- ler arasında yapıldı. Bu yüzden Lozan'da 4 yıllık değil birkaç yüz yıllık bir hesap görüldü. Arkala- rında Türk ulusunun ve onun önderinin desteğini bulan Inönü ve arkadaşlan, dayatma ve bas- kılara rağmen yılmamış, sonuç- ta tam bağımsızlık yolunda bir siyasal zafer, bir diplomasi ha- rikası yaratılmıştı. Atatürk, bakışlannı savaştan öteye, banşa çevirmişti. Onun için zafer bir araçtı. Asıl amaç Anadolu'da düşmandan arın- mış topraklar üzerinde yeni ve çağdaş birTürkiye'nin kuruluşu ve yaratılışıydı. Yaşamı boyun- ca "Yurtta banş, dünyada oa- nş" ilkesi ile hareket eden ön- der bir hata (!) yapmıştı. Emper- yalizme karşı vermiş olduğu sa- vaşı, bir vatan savunması ol- maktan çıkarmış; esirlerin, ha- karete uğramış uîuslann, somür- ge ve yan sömürgeterin kendi ka- nı, kendı silahıyla, yalnız kendi kuvvetine dayanarak verecekle- ri bir ulusal bağımsızlık savaşı- nadöndürmüştü. Emperyalizm ile dost olmanın, sürekli sömü- rülmekten geçtiğini ve onlann yenilgilerinin intikamı peşinde koşacağını unutmuştu (!). Ikinci Paylaşım Savaşı'nın so- nuna kadar oluşmuş güçlü ira- de, uygulanan özgün model em- peryalistterin kaybettiklerinin ge- ri alınmasına engel oldu. Batılı olmanın yoiunun ulusal değerlerden yola çıkarak evren- sele ulaşmaktan geçtiğini unu- tanlar sadece Batı'nın istedikle- rini yerine getirmekle onlara ben- zemenin hesabını yapmışlar ve ekonomik, siyasal ve kültürel değerlerimizi altüst etmişlerdir. Şimdilerde ise AB'ye girmek, kalkınma için bir araç değil ade- ta bir amaca dönüştürüldü. Gümrük birliği yükümlülükterinin yerine getirilmemiş olması bel- leklerden silinip atıldı. En ya- şamsal konulann gündeme bi- le gelmediği Meclis'te, sabah- lara kadar yapılan özverili (!) ça- lışmalarla Tahkim Yasası çıkan- larak hem de geriye işleterek ulusal denetim yok edildi. Lo- zan'da kaldınlan kapitülasyon- lar ve Düyun-u Umumiye do- laylı olarak yeniden gündemde. Bugün Lozan'ı kötüleyerek Sevr içindeki bazı hükümlerin tartışılmasını gündeme getiren- ler, hatta Kürdistan, Ermenistan gibi devletlerin kurulmasından söz edenler ihanetlerine devam ediyorlar. Kopenhag'ı, Helsin- ki'yi dillerden düşürmeyenler neredeyse bunlara Sevr'i de ek- leyecekler. Sevr, emperyalizmin değiş- mez isteklerinin bir sonucudur. Sevr'i bilirsek tehlikenin ne ol- duğunu kolay anlarız. Ancak o tür tehlikenin ulusal biriik vetam karaıiılıkla nasıl aşılacağının ör- neği de tarihimizde vardır. Bu karariılık Lozan'da belgelenmiş- tir. Lozan kararlılığını göstere- cek yeni bir Mustafa Kemal'in gelmesi zordur ama mandacılığa karşı direnç gösterecek Dr. Hik- met Bey'lertoplumumuzdafaz- lasıyla mevcuttur. ÇİZGtLİK KÂMtL MASARACI HARBt SEMİH POROY semihporoy@yahoo.conh KEDt LEVO APTÜUKA TARÎHTE BUGÜN MÜMTAZARIKAH 25 Temmuz ZENGINLERIN SORUNU?. fg??'oeeu6ün, YAPAY KöpeKSAuğfytA itei- Ü HA8ER YABANCI BAS/NDA y&S/up/. SAMI, KSNDİ fCAPt OLAM YAPAY ĞIUI İtJGiLTEGE KlYfLAR/UDA ÇOK IYİ SOA/UÇ. ALMtŞrr. UZAKTAN PALI 125 SANTİM BOYUfJOAKf Ff'gERGLAS Ğ TÛ/SLÛ ş VE OLAN ZEA/GiMtEiePf. HALKfN, K£NOİ K.IYI- LAR.INOAHfreNİZSGtlZMESİHİ ÖULEME/İ İÇİhl, YAPAY teÖPeKBAUĞIUA -S/gr YÜZ- GECf GÖ&ÜNECSK 8/Ç/MPE- SUDA 8ifZ- KAÇ TUK. ATT/RMACARf YETİYOGDiJ /. ŞÎŞLİ 2. SULH HUKUK MAHKEMESİ'NDEN 1998/1493 Davacılar Ayşe Yetmen, Christine Nur Yavaşlıol, Mari Sinanoğlu, Safigül Şahin vekilleri Av. Fethiye Çetin tarafından davalılar Ah- met Fendun Gültekın. Orhan Samı Gültekın, Behçet Naım Gültekin, Mehmet Saim Gültekın aleyhine ikame olunan Şişli 2. Bölge Ta- pu Sicil Müd. kayıtlı bulunan Meşrutiyet Mah, Samanyolu Sokak, 128 pafta, 953 ada, 43 parselde kayıtlı ana gayrimenkulün; davahla- nn dava konusu gayrunenkulde, onanmış projeye, mimari duruma aykıia olarak yaptıklan değişikliklerin ve tadilatlann kal'i ve proje- ye uygun hale getirilmesi, ortak yerlere yapılan tecavüzün önlenmesi, eski hale getirilmesi, işyerine dönüştürdükleri meskenlenn tekrar mesİcene dönüştürûlmesi; ana yapmın statik durumuna zarar ve değişikliklerin kal'i ile eski hale getırilmesine ilişkin davanın yapılan açık sırasında verilen ara karan uyannca; davahlardan Ahmet Feridun Gültekin'in mirasçılan Hülya Güzin Gültekin, Aızu lkbal Gültekin, Olcay Nesrin Gültekin (Özreisoğ- lu), Güleser Gültekin'in adreslerinin belli olmadığı gibi yapılan tüm araşttrmalara rağmen adresleri de tespit edilemediğinden adı ge- çenlerin duruşma günü olan 19.9.2000 günü saat 10.30'da mahkememizde hazn~ bulunmalan veya kendılerini bir vekille temsil ettirme- leri gerektiği, aksi takdirde duruşmaya yokluklannda devam edilerek hüküm tesis edıleceği hususu dava dilekçesi yerine kaim olmak üzere ilanen tebliğ olunur. 4.7.2000 Basın: 40641 BAKIRKÖY 2. SULH HUKUK HAKÎMLÎĞt'NDEN S. Sayı:2000/316 ' --'' ' Mahkememizde görülmekte olan vasi tayini davası sebebi ile; Istanbul, Fatihilçesi Davutpaşa Cilt No: 0014. K. sıraNo: 0813"denüfusa kayıtlı bulunan Ahmet ile Satı'dan olma 1341 doğumluŞe- rife Culum'un "Demans" denilen akıl zayıflıgı bulunması sebebi ile kendisinin hacir altına alınarak, kendisine Afyon Ui merkez ilçesi Nakilci Mah. Cilt No. 0046, K.Sıra no: 054'te nüfusa kayıtlı bulunan Osman ile Ayşe Münüre'den olma 1939 dogumlu Şerare Görgün vasi olarak tayin edılmiştır Bu karara itırazı olanlann kanuni süresi içerisinde yukanda yazılı dosyaya müracaat etmeleri, aksi takdirde kesinleşeceği hususu ilan olunur. 12.7.2000 Basm: 40800 GÖRÜŞ KEMAL KILIÇDAROGLU Eski SSK Genel Müdürü Çalışma Yaşaımnda Taşeronlaşma 1980 öncesinin güçlü sendikacılığından korkanlar, 1980 sonrasında taşeronlaşmanın yolunu açtılar. Şen- dikal hareketin zayıflaması için gerekli yasal değişık- likler de bu dönemde yapıldı. DÖnemin güçlü adamı Kenan Evren, beş yıldızlı otellerde bir garsonun, top- lusözleşme ile aldığı ücretin ne denli fazla olduğunu, meydanlarda tüm Türkiye'ye haykınyordu. Ama o beş yıldızlı otellerin ne kadar kâr elde ettiğini ya bilmiyor ya da açıklamak istemiyordu. Çünkü ona göre işçi, me- murdan fazla maaş alıyordu, bu doğru değildi. "Se/a- lette buluşma" mantığı üzerine kurulan bir anlayışla, işçi ücretieri tırpanlandı, sendikacılığın kan kaybına yol açan uygulamalar ardı ardına yaşama geçirildi. Ama ne hikmetse kimsenin aklına, "Memur maaşlan- nı yükseltmek için neler yapılmalı" sorusunu sormak gelmiyordu. Çünkü memurların sendikaları yoktu. Kuşkusuz sendikacılığı salt, "ücret sendikacılığı" olarak algılayanlann yanlışlığını biliyoruz. Ama bu yan- lışı düzeltmenin yolu, sendikacılığın önünü tıkama, sendika ağalan yaratma şeklinde olmamalıydı. Çün- kü sosyal bir hukuk devletinde sendikalann, tıpkı si- yasal partilergibi, demokrasilerin vazgeçilmez unsur- lanndan oldukları bilinmektedir. Toplumda sağlıklı bir dengenin oluşması için, sendikal örgütlenmenin ön- lenmesi değil, aksine özendirilmesi için çaba harcan- ması gerekirdi. Bugün yaşadığımız toplumsal denge- sizliğin ağır faturasını, geçmişte yapılan bu tür hatalar nedeniyle çektığımiz açıktır. Bunun somut gostergesi de gittikçe yaygınlaşan ve kamuoyunda "taşeron iş- çiliği" denilen uygulamadır. Taşeron işçiliğinde işçi, üretim yaptığı işyerine ya- sal olarak bağlı değildir. Bu uygulamada işveren bir ara- cıdır. Nitekim 506 sayıh Sosyal Sigortalar Yasası'nın 87. maddesi de, bu tür çalışmada işvereni "aracı" ola- raktanımlamaktadır. Taşeron işçiliğı uygulamasında ara- cı, başkasının işyennde kendi aclına işçi çalıştırmak- tadır. Buna hukukta "altişveren" de denmektedir. An- cak, taşeronun yanında çalıştırılan işçinin, sosyal gü- venlik haklarmın korunması amacıyla, 506 sayılı yasa, aracı ile birlikte asıl işvereni de -yasanın öngördüğü yükümlülükler açısından- sorumlu tutmuştur. Ancak bu güvencenin geçerliliği, kuşkusuz aracının çalıştırdığı iş- çinin kayıtlı olmasına bağlıdır. Niçin taşeron işçiliği?.. Taşeron işçiliğini işveren açısından cazip kılan en büyük neden, ücretlerdeki düşüklüktür. Bu uygulama- da işçi genellikle asgari ücret üzerinden istihdam edi- lir. Aracının kendisini sigortalı çalıştırıp çalıştırmadı- ğını dahi bilmez. Çalıştığı süre içinde ücretinde artış, ancak asgari ücretin artmasıyla gerçekleşir. Dolayı- sıyla taşeron işçisi, hemen hemen tüm çalışma yaşa- mını asgari ücret alarak sürdürür. Kuşkusuz böyle bir yapı içinde, taşeron işçisi sürekli yeni bir iş arayışı için- de olur. Çalıştığı işi ve işvereni kalıcı olarak görmez. Bu yapının doğurduğu bir başka acı gerçek de siste- min kayıt dışı çalışmaya ortam hazırlamasıdır. Bunu önlemek açısından, Maliye Bakanlığı kamu kuruluş- lanndaki uygulamalar için bazı önlemler almışsa da bunlann yeterli olduğunu söylemek mümkün değildir. Taşeron işçiliğini, asıl işveren açısından cazip kılan bir diğer unsur da işyerinde sendikalaşmanın önlen- mesine olanak sağlamasıdır. Nitekim taşeron işçiliği- nin yaygınlaşmasının temelinde bu Unsuruh yattığı bilinmektedir. Yasalarımızda her ne kadar taşeronun çalıştırdığı işçilerin sendikalaşmasına engel bir hü- küm yoksa da hiçbir sosyal güvence beklentisi olmak- sızın ve çok düşük ücretlerle alt işveren işçisi olarak çalışma yaşamına katılan bu insanların, sendika üye- si olma riskini göze alamayacakları ortadadır. Bu konuda bir başka çelişki de siyasal söylemler- le yapılanlar arasındaki farklılıktır. Politikacılar genel- likle kayıt dışı çalışmadan şikâyet eder, bunun önlen- mesi için çaba harcadıklarını söyler ve hatta kam- panyalar açarlar. Örneğin, Çalışma ve Sosyal Güven- lik Bakanlığı'nın açtığı "Sigortalı çalış, sigortalı çalış- tır" kampanyası gibi... Ama kamu bir yandan kayıt dı- şı çalışmaya karşı kampanyalar açarken öte yandan taşeron işçiliği konusunda en yaygın uygulamayı da yine kendisi yapmaktadır. Örneğin, bugün kamu has- tanelerinde ve bakanlıklarda temizlik ve güvenlik işi- nin hemen hemen tümü taşeron işçiler eliyle yapılmak- tadır. Yani örgütsüzlüğe ortam hazırtayan kamunun ken- disi olmaktadır. Maalesef bu şekilde çalışan işçi sa- yısı ile, çalışılan işyeri sayısını tam olarak bilemiyoruz. Ancak bu sayının yüz binleri aştığını tahmin ediyoruz. Ama ne yazık ki ne Devlet Istatistik Enstitüsü'nde ne Maliye Bakanlığı'nda ne de Çalışma ve Sosyal Gü- venlik Bakanlığı'nda bu konuda herhangi bir veri yok. Sonuç Taşeron işçilik uygulaması, çalışma yaşamı açısın- dan Türkiye'nin en büyük sorunlarından birisidir. Bu alanda çalışan işçiler, genellikle eğitimsız ya da dü- şük düzeyde eğitim alan kişilerden oluşmaktadır. An- cak bu işçilerin haklarmın bir şekilde korunması, bir başka anlatımla sorunlanna sahip çıkılması gerektiği de açıktır. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'nın bu konuda bir araştırma yapması, gereğin de ötesin- de artık bir zorunluluk olarak ortaya çıkmıştır. Dileğimiz, bakanlığın bu yaraya bir an önce parmak basmasıdır. B U L M A C A SEDAT YAŞAYAN 1 2 )Uİ y SOLDANSAĞA: 1/ Renkkörlü- ğü. 2/ Zihin ve bedence ortaya konan çaba... Çift kamışlı, tahta üflemeli çalgı. 3/ Koşut. 4/ Utanç duy- ma... Birtürpa- muklu kumaş. 6 5/ "Tombul Teyze", "Çö- mez" gibi tiple- 8 rin yaratıcısı Q olan ünlü kari- katürsanatçımız... Kır- gızistan'ın para birimi. 6/ Satrançta birtaş... Bir soru sözü. 7/ "Ben sa- na mecburum bilemez- sin/ adını — gibi aklım- da tutuyorum" (Attilâ tlhan)... Piyasayı elde tutmak için bir araya gelmiş şirkeüertoplulu- ğu. 8/ Öngün... Altın. 9/ Tunınçgiller. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Bölüm. II Harman yerindeki tahılın taş ve toprakla kanşık kalıntısı... Karakter. 3/ Bir tür taze ve tuzsuz beyaz peynir... Becerikli, usta. 4/ Yanardağ ka- yalıklan arasında bulanan bir feldispat türü... Demirin simgesi. 5/ Karadeniz'in doğusunda oturan halka veri- len ad... "Ölür ise — ölür / Canlar ölesi değil" (Yunus Emre). 6/ Hıristiyanlann en büyük bayramı... Rütbesiz asker. II Şeytan... Osmanlı devletinin Rumeli'deki eya- letlerinden biri. 8/ "Işık. aydınlık" anlamında eski söz- cük... Yönetim görevi yüklenmiş kımselerden oluşan topluluk. 9/ Buharın ya da herhangi bir gazın bulundu- ğu kabın yuzeyıne yaptığı basıncı ölçen aygıt.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear