23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
12 TEMMUZ 2000 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA 17 Ayvalık düzeltmesiu Ayvalık sokaklan" başlıklı yazımızda belediye hopartörlerinden Kuran okutan, ardından Atatürk'ün 10. Yıl Nutku'nu yaytmlatan, gece yansı Mehter Marşı çaldıran, caddeleri cami mahyası gibi süsleten Ayvalık Belediye Başkanı'nın MHP'li olduğundan söz etmiştik... Değilmiş... MHP'nin Ayvalık belediye başkan adayı Levent Gurup aradı ve anlattı: "1994 seçiminde MHP'den belediye başkanı olan Ahmet Tüfekçi, bir yıl sonra partimizden istifa etmek zorunda kalmıştı. Son seçime Demokratik Türkiye Partisi'nden katıldı ve ikinci kez seçildi. Partimizle hiçbir ilgisi kalmadı ama Ayvalık halkı onu hâlâ MHP'li sanıyor. Uygulamalanndan, biz de şikâyetçiyiz. Son icraatı olan, Migros mağazasının önüne taş ve toprak yığarak giriş-çıkışı engellemesini, bağlı olduğu Demokratik Türkiye Partisi'nin nasıl yorumladığını da merak ediyoruz." Elektronik posta: som@posta.cuntfiunyetcom.tr Tel: 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97 - Recai Kutan, piknikte bile 312yi konuşmuş... "312^ vatıp 312'yle kalktvortati" A dalet Bakanı Hikmet Sami Türk'ün Istan- bul'daki gazetecilere yönelik daveti üzerine Kocaeli'de yapımı süren F tipi cezaevini bi- zim gazeteden Aydın Engin'le biıiikte gez- miştik... Oral Çalışlar cezaevleri konusuna yakın ilgi duymasına karşın daha önemli bir işi olduğu için da- vete icabet edememişti... Toktamış Ateş ise buluş- ma yeri izmit'teki Adalet Sarayı'nda olmakla birlikte "içeri"deyoktu... Bu bakımdan bizim gazetenin istanbul tarafından bir bendeniz bir de Aydın Engin, F tipini görerek yaz- dı; Aydın, konuyu köşesinden epeyce "Tırmık"ladı da... E tipi ya da F tipi, olmadı G, H, I, J, K, L, M, N tipi, her şeyi A'dan Z'ye yeniden yapsanız bile sonuçta or- taya adı üstünde bir "cezaevi" çıkacak. Ama F'de or- taya çıkan cezaevi tipi, görüp bilgi sahibi olanlar ta- nıktır ki, E tipi cezaevinde yatanların düşündükleri gi- bi değil. • . Dün bu köşeden kamuoyuna yansıyan mektupta- ki düşünceler, hiç kuşkusuz var olan koguşlarda çi- zilmiş bir tablodan kaynaklanmakta ve "gerçek" ka- bul edildiği için cezaevlerinde direnişlere neden ola- cak ve ardından ölüm oruçlanna yol açacak yanlış bil- ginin eseri. lletişim teknolojisinin nimetlerinden yarar- lanarak Istanbul'daymış gibi yazı yazabildiğimiz için şu sıralar yüz yüze görüşemediğim gazetedeki kapı komşum Aydın Engin'dan rica ediyorum; cezaevin- deki bir yurttaşımızın dün yayımlanan mektubunda sözünü ettiği gibi "hücre'lerin 0.9 metrekareiik bacay- la havalandınlmadığını, 1.80 metre yüksekliğinde ol- madığını ve "tutsak'lar boyun egsin diye 1.80'lik "hüc- re"lerin tavanına 50 santimlik kirişler yerteştirilmedi- ğini yaz lütfen! Yaz ki, belki sırf bu gerekçeyle ceza- evlerinde ölüm orucuna yatacak insanlar bilgi sahibi olur ve yaşama şansına kavuşur... Bana inanmayabilirler, çünkü mektuplareleştiri yük- lü: "Cumhuriyet'teki yazılannı okuyunca doğrusu şa- şırdım. F tipi cezaevleri hakkındaki gözlem ve yargı- nız, sizin hakkınızdaki kanaatimi değiştirdi. Şöyle ki, saflık derecesinde aymaz olamayacağınıza ve bu ül- ke hakkında bilgisiz olmadığınıza göre F tipi hücre ce- zaevleri sizi nasıl aldatmış anlayamadım doğrusu." "Ne yazık ki bir 'aydın'ın hücreleri savunması üzü- cü ve bir o kadar da düşündürücüdür. Ister istemez kimin adına yazdığınız, kime hizmet ettiğiniz aklımıza gelmekte. Kim ki bu tabutluklan savunuyor, kendini Susurtuk Devleti'nin hizmetine adamıştır. Bunun baş- ka açıkJaması yoktur. Devlet bu tabutluklan açarak biz devrimci tutsaklan yansızlaştırmak, kendi aramızda- ki dayanışmayı ve örgütlülüğümüzü yok etmeyi amaç- lamaktadır. Ya siz neyi istiyorsunuz?" Bu konuya yann da devam etmek istiyoruz... SESStZ SEDASIZ (!) NtntÎKURTCEBE Kemal Gürüz ne yapmak istiyor? Rektörlük seçimi yapılan üniver- srtelerden Malatya'daki Inönü Üni- versitesi'nde en çok oyu Prof. Dr. Eşref Yüksel almıştı... Ne ki Eş- ref Yüksel'in birinci sıradaki aday- hğı YÖK Genel Kurulu'nda, Çanka- ya Köşkü'ne gönderilecek listeye alınmadı. Üniversitelerdeki türban yasağını "devlet zulmü" oJarak niteleyen ve adı irticacı ogretim üyeleri dosyasında yeralan Yüksel'in liste dışı bırakılma- sına akademik çevrelerden hiç tep- ki gelmedi, karar bir bakıma onay gördü. öte yandan YÖK Genel Kurulu Iz- mir'deki Dokuz Eylül Üniversitesi'nde en çok oyu alan iki adayı da Cum- hurbaşkanı'na sunulacak listeden çı- kardı... llk sıradaki Prof. Dr. Emin Alıcı ve ikinci sıradaki eski rektör Prof. Dr. Fethi Idiman nedense "sakınca- lı" görüldü ve bu iki adayın yeri- ne sadece birer oy almış iki öğ- retim üyesinin adı yerleştirildi. YÖK Genel Kurulu'nun Dokuz Ey- lül'e yönelik karan ise büyük tepki çek- ti. Idiman, çağdaş dünya görüşü ile tanınan bir rektördü... Eğer "solcu'lu- ğu söz konusu ise daha önce n'ıye gö- revden alınmadı? Idiman'la aynı kul- varda yarışan ve ipi önde göğüsle- yen AJıcı hakkında neden zamanın- da işlem yapılmadı? YOK Başkanı Kemal Gürüz, Iz- mir'de kendini zora soktu... Fakat Samsun'da, Diyarbakır'dave Anado- lu'nun birçok üniversitesinde Türk- Islam Sentezi'ne göz kırparak MHP ile arasındaki buzlan eritmeye çalış- tı! Gözler şimdi Cumhurbaşkanı Ah- met NecdetSezer'de... r -• Cocukların ücte ikisi tekrar suç isliyor Islahevleri çözüm değil tstanbul Haber Servisi - în- giltere'de zordurumdaki çocuk- lar için çalışan Darlington Re- search Center'da görevli Spen- cer Milham, ıslahevlerinin ço- cuklardaki suç oranını düşür- mediğıni, aksine, ıslahevlerinden çıkan çocuklann üçte ikisının iki yf1 içinde yeniden hapse gir- diğini söyledi. Columbus Ohio Üniversitesi profesörü Charles Johnson da, çocuklan cınsel olarak istismar edenlerin genel- de çocuğun yakınındaki kışiler olduğunu belirtti. istanbul'da Lütfı Kırdar Kong- re ve Sergi Sarayı'nda gerçek- leştirilen '1. İstanbul Çocuk Kurultayı'na katılan çocuk uz- manlan, ıslahevlerinden çıkan çocuklann üçte ikisinin, iki yıl içinde yeniden suç işleyerek hap- se girdiğini anlattılar. hıgiltere'de zor durumdaki ço- cuklar için çalışan Darlington Research Center'da görevli Spen- cer Milham, 'Suça Itilen Ço- cuklar' adlı bildirisinde, çocuk- lann suça yönelmesinde ailenin, okulun, sosyal çevrenin ve birey- sel özelliklerin en önemli faktör- ler olduğunu söyledi. Milham, araştırmalara göre ıslahevleri- nin çocuklardaki suç oranını dü- şûrmekte etkili olmadığını, ıs- lahevinden çıkan çocuklann üç- te ikisinin iki yıl içinde tekrar hapse girdiğini ve sosyal bece- rilerini kaybettiğini ifade etti. David Ould da, çalışan ço- cuklarla ilgili konuşmasında, çocuk sömürüsüne karşı yapılan çalışmalann gerçekçi değil, ide- alist olduğu için başansız oldu- ğunu öne sürdü. Çocuk işçiliği- nin çıkış nedenlerini ekonomik yetersizliğin yanı sıra eğitim- sizliğe de bağlayan Ould, "Ama- cımız çocuklann çalışmasını yasaklamak değil, bunlan de- . netlemektir" dedi. Viyana Çocuk Mahkemesi Yargıcı Renate VVinter de, ço- cuk yargılaması konusundaki sorunlann, mevcutkurumlar ara- sında işbirliğimn sağlanamama- sından kaynaklandığmı söyle- di. Hâkimlerin en kısa yol olan ceza vermeyi tercih ettığini be- lirten Winter, bu tercihin hâki- min imkânsızlıklan ve yasalann yetersizliğinden kaynaklandığı görüşüne yer verdi. Yargılama sünecinın en iyi Avusturya'da işledığını savunan Winter, burada çocuğu cezalan- dırma yerine telafi yönteminin uygulandığını belirtti. VVinter, "Mağdurla çocuğun karşılaş- tınlması ve çocuğun hatasının farkına varıp telafi yöntemi- ni kendisinin belirlemesi bu sistemde esas alınıyor" dedi. Cinsel istismar lstisman, 'yetişkinlerin ken- di cinsel ihtiyaçlan için çocuk- lan kullanmasr olarak tanım- layan Columbus Ohio Üniversi- tesi profesörü Charles Johnson ise istismann bebeklikten baş- layabildiğini ve istismarcılann genelde çocuğun yakınındaki kişiler olduğunu belirtti. John- son, istismar eden kişinin ço- cuklann bulunduğu yere giderek, özürlü, başansız veya problem- li çocuklara yöneldiğini ve ço- cuğu konuşmaması yönünde teh- dit ettiğini ifade etti. Johnson, yetişkinlerin çocuk- lannı cinsel isn'smardan korumak için, 3 yaşmdan başlayarak ço- cuklanna bedenlerindeki özel bölgelerin isimleriyle, o bölge- lerin özel olduğunu ve birisi bir şey yaparsa bunu kendilerine bildirmesı gerektiğinı söyleme- lerini önerdi. Türkiye'de cinsel istismara uğrayan çocuklan te- davi edebilecek bir hastane bu- lunmayışına dikkat çeken John- son, "Çocuğun istismara uğ- radığını bildirmesı için gerek- li ortam sağlanmalı, çocuk is- tisman merkezleri kurulma- lı, çocuğa bu konularda okul- da eğitim verilmeli, çocuk is- tisman hakkında yayınlar çı- kanlmalı" diye konuştu. Gürtuna'dan emeklilere plaket İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ali Müfit Gürtuna, 1999 yılında belediyeden emekli olan 244 işçi ve 135 memura plaket verdi. Töreniiı ardından İGDAŞ'tan atılan çalışanlarla ilgili 4 kişi, Başkan Gürtuna'yla görüşmek istedi. Gürtuna, İGDAŞ Genel Müdürü Necdet Aral'la konuyu görüşeceğini belirterek işçileri kabul etmedi. Tes-tş 5 No'lu Şube Mali Sekreteri Nurettin Aydın, geçtiğimiz günlerde 3 kişinin keyfı bir şekilde işten atıldığını belirtti. (Fotoğraf: YEŞlM GÜL) KİM KİME DUM DUMA BEHİÇAK . behicak@turk.net ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI H A R B İ SEMİH POROY semihporoy@yahoo.com Yıllık izninin bir bölümünü kullandığından çizgilerine bir süre ara vermiştir. MIRMIRLAR UĞUR DURAK MoŞff //% TARİHTE BUGÜN MÜMTAZARIKAN 12 Temmuz SAĞIRUĞ/NCOZÛMO YINE SAĞIR KULAKIA\. 196O'TX 86 J rr&g? ç CHtOKSO Ofl//l/£&Sf7&Gf'A/&£ KUC4K Ü YAŞAMLA&I 8OYUMCA I I Ğ İNSAMLAIÇ /Ç//V, SAf&VA/f SoU/AJ- İHSAMlSVZfH tOCMAK İSrBUffri. BÖYLCCS -Cf- T.C. BAKIRKÖY 8. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN 1999/688 Davacı Süreyya Tutaşı vekili tarafından davalı Ömer Çetin Tutaşı aleyhine acılan boşanma davasında: Çubuk Mahallesi 1. Cadde No: 664 Mardin adresinden ve Istanbul'daki adresinden ayn ayn davalı Ömer Çetin Tutaşı'nın adresine teb- ligat yapılamadığından, tahkikata rağmen tebligata yarar adresi belirlenemediğinden ilanen tebligat yaptınlmasına karar verıldiğınden, adı geçen davaluun 29.9.2000 gün ve saat 9.35 'te mahkememizde hazır bulunması veya kendisini bir vekille temsıl ettırmesi, aksi tak- dirde yargılama yokluğunda yapüarak karar verileceği dava dilekçesi ve duruşma günü tebliği yerine geçmek üzere ilanen tebliğ olunur. 28 6.2000 Basın: 38256 PANO >. e, -'•.*. DENİZ KAVUKÇUOGLU Demokrasi, Dayak ve 312Üzerine 27 Mayıs 1960 Devrimi'nden sonra Yassıada'da kurulan Yüksek Adalet Divanı tarafından hakkında " önce "ölüm cezası" verilen, daha sonra bu cezası. yaşhaddinden "müeööer hapse çevrilen Celal Ba- •' yar, "hastalık" gerekçesiyle 22 Mart 1963 günü Kay- . seri Cezaevi'nden geçici olarak salıverildiğine göre, <, söz konusu olayı aynı ayın içinde yaşamış olmalıyım... ,- Eski Cumhurbaşkanı'nın tahliyesi ne zaman gün- .- deme gelse üniversite gençliği arasında huzursuz- ,\ luk başlar, öğrenciler yollara dökülürdü. Yine böyle -• bir gün Saraçhanebaşı'ndatoplanmış, Beyazıt Mey- danı'nda bizi bekleyen grupta birteşerek Taksim'e doğ-, ru yürüyüşe geçmiştik. Çemberirtaş - Sirkeci - Emi- '- nönü güzergâhından Unkapanı Köprüsü'ne vardığı-:. mızda, yeni katılımlaria sayımız binleri bulmuştu. "Al •- Bayar'ı sok çuvala I Salla salla vur duvara" türünden ^ günün modası sloganlar ata ata köprüyü geçmiş, Şiş- hane Yokuşu'nu tırmanmaya başlamıştık. Eski "Ve- . ni İstanbul Gazefes/"nin önünden geçerken Tak-, sim'de bizi, başlannı Yüksek Islam Enstitülü öğren- cilerin çektiği Demokrat Parti yanlısı bir kalabalığın • beklediği haberi gelmişti. Kortejin ön sıraları Ingilte- re Konsolosluğu'nu geçip Galatasaray'a doğru kıv- •" nldığı sırada aldığımız yeni bir haberden, karşı gru- " bun polis barikatlarını aşarak Taksim yönünden Is- tiklal Caddesi'ne girdiğini ögrenmiştik. Kortejimizin "kurmaylan" aralannda bir süre tartıştıktan sonra, "Yürüyüşe devam!" karan almışlardı. Bu durumda ça- tışma kaçınılmazdı. İki grup birbirine girecekti... Girdi de... İki grup, Ağacami'nin önünde karşılaş- tı. Kaldınmlardaki insanlar sokak aralanna kaçışı- yorlar, dükkân sahipleri kepenklerini indiriyorlardı. İki grubun arasında bir tampon oluşturmaya çalışan polisler her iki yönden gelen baskıya dayanamayıp kenarlara çekilince, "düşman" kalabalıklar gövde gövdeye geldi. Herkes birbirine vuruyordu. Kafalar, kaşlaryanhyor, gözler patlıyordu. Ellerinde gördüğü- müz bir örnek sopalardan karşı grubun kavgaya ha- zıriıkh geldiğini anlamıştık. Ama yapacak bir şey yok- tu artık. Her iki taraftan da arkadakiler abanıp ittik- çe öndekilerin hareket yetenekleri kısıtlanıyor, elle- rini kollannı hareket ettiremez duruma geliyortardı. Arkalanndan gelen basınçla, biraz önce birbirlerini yumruklayanlar, birbirlerine yapışıyorlar, yekvücut olup yere yuvarlanıyoriardı. Onu da yerde emeklerken görmüştüm zaten... Ayakların altında, düşürdüğü gözlüğünü anyordu. Ben de yerde emekliyordum. Ikimizın de sırtına yum- ruklar iniyordu hâlâ. Gözlüğü dizlerimin arasınday- dı. Bir hamlede gözlüğü alıp ceketimin cebine koy- dum. Ona, "Gel" dedim, "peşimden gel"l. Gelemi- yordu. Mecali kalmamıştı. Fazladan birkaç yumruk, birkaç tekme pahasına dizlerimin üzerinde geri dön- düm. Elini tırtup çekmeye başladım. Sürünerek kal- dınma ulaştık. Yediği tekmelerden doğrulamıyordu. O itiş kakış arasında koltuğunun altına girip bir ayak- kabı mağazasının gırişine götürdüm. Yüzü gözü kan içindeydi. Dükkân sahibi, tezgâhtarlar korkmuşlar, kapıyı kapatmışlardı. Yalvaryakar, neden sonra aç- maya razı oldular. Bir çırağın getirdiği ıslak bir elbe- zi ile yüzündeki kanlan silmeye başladım bu "düş- manım'm. Yere diz çökmüş, başını dizime yatırmış- tım. Tam gözlüğünü gözüne taktığım sırada, arka- mızdan dükkâna giren, yüzlerini göremediğim biri- lerine, "Onlardan..." diye tıslayınca, sırtıma sopalar inmeye başladı. Bayılmışım. Gözlerimi ancak, nasıl getırildiğimi bilemediğim Taksim'de, "PamukEcza- nes/"nde açtım. Tekrar bayıldım. Beni, llk Yardım Hastanesi'ne kim götürdü, nasıl götürdü, bilmiyorum. İki gün kaldım orada. Yüksek Islam Enstitülü o de- likanlıya el uzatmam bana tam dört kaburga kemi- ğine mal olmuştu. Bedeli yüksek bir dersti. Hiç ak- lımdan çıkmadı... Son günlerde 312 tartışmalannı Fazilet Partisi Ge-' nel Başkanı Recai Kutan'ın Necmettin Erbakan'ı kurtarma çabalannı izlerken yine bu olayı anımsıyo- rum. Recai Kutan, hayat, dünya ve Türkiye üzerine kendisi gibi düşünmeyen insanlardan Erbakan'a el uzatmalannı, destek vermelennı bekliyor. Netuhaf!.. İki üç yıl önce o insanlar daha aydınlık, daha demok- ratik, daha özgürlükçü, daha hoşgörülü, daha çağ- daş bir Türkiye için ışıklannı açıp kaparlarken, on- larla, "gulu gulu..." diye alay eden, 312'den içeri dü- şen onca "fikir suç/usu'na dönüp bakmayan o Er- bakan değil miydi? Düşünce özgürlüğü, demokrasi eğer herkes içinse, herkes için savunulacaksa, Eş- ber Yağmurdereli'nin adını niçin hiç ağzına alma- mıştı Recai Kutan? Bir terslik yok muydu bu işte; ay- nen o ayakkabı mağazasında yıllar önce yediğim sopadaki terslik gibi? Faks:0212-723 84 97 e-posta: dkavukcuoglu(atuyap.com BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDANSAĞA: 1/ Yedi dah kapsayan atle- tizm yanşması. 2/Maddedevar olan ve ısı, ışık biçiminde orta- ya çıkan güç... Lütesyum ele- mentinın sim- gesi.3/Demir- yolu... Prensle- re ve prenses- 8 lere verilen onurunvanı. 4/ ** Rey... "— gibi tutarsa da âfâkı namımız / Zev- kı kederde mihneti ra- hatta görmüşüz" (Şeyh Galip). 5/Omurlanbir- 3 birine birleştiren ana 4 madde... Cilve, naz. 6/ Rütbe ya da kıdemce küçük olan asker... Le- tonya'ranparabirimi. 7/ Şenliklerde caddelere 8 kurulan süslü kemer.. g Parmak ya da el kaldı- rarak verilen oy. 8/ Halk şairi... Eski Türklerde çocuk- lan koruyan tannça. 9/ İstanbul'un bir semti YUKARIDAN AŞA(;iYA: 1/ "Tarihin Babası" olarak da amlan ünlü Yunanlı tarihçı. 2/ Fazla bön, avanak... Üye. 3/ Önceden veri- len güvence parası.. Hayvanlann alrunda bulunan küçük akıtma. 4/ Turfcjye'nin plaka işareti . Dingil Olumsuzluk belirtenbir önek. 5/ Gizli görevli... Bo- ru sesı. 6/ "— gölgeîüıe arslan gizlenmez / Yiğidin gölgesıkendindeaolur (Âşık Veysel)... Neşeli veser- best kadm. 7/ Bir kirnsenın gülünç yanlarmı alaylı bir dille anlatan halk şiin. 8/ tspanyollann sevinç ünle- mi Timsah kadar giçiü olan çok iri bir kertenkele. 9/ Istanbul'da bır canu.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear