02 Haziran 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
23 HAZİRAN 2000 CUMA CUMHURİYET SAYFA J. U i t . kultur(5 cumhuriyet.com.tr 15 Picasso 'nun Izmir 'de ele geçirilen tablosunu önce Diyarbakır da satmaya çalıştılar r _ t • _ - * - - . _ - i - - , . . Çabntı tablo olayının ardındanKAYAÖZSEZGİN Çabntı yapıtlann öyküsüyle, belki de koca bir sanat tarihi yazüabiür. Bu öykülerin aynntılan arasında, insanlan sanat yapıtlannın peşinden koş- turan karmaşık nedenlerin bulımması, konuya psi- kolojik ve tutkusal renkler de katacağından, or- taya çıkacak olan tarih, aynı zamanda psiko-sos- yal boyutlar da içerecektir. Müzelerden çalınan ve uzunca bir süre, ülke- den ûlkeye, kişiden kişiye -ya da kişilerden ki- şilere- serseri mayın misali dolaşıp durduktan son- ra, peşinde iz süren güvenlik görevlilerinin sıkı takibi sonucunda, beklenmedik bir zamanda ve beklenmedik bir yerde ele geçirilen sanat yapıt- lannın serüveni, daha çok da gündelik basının ilgi odağına dönüşen ilginç olaylar yumağıdır ço- gu zaman: Bu yumak çözüldükçe, yapıtla insan arasındaki ilişkiler demeti ortaya çıktıkça, ya- pıtın ünlenme süreci de başlamış olur. Eğer ya- pıt, çeşitli nedenlerle zaten "büüıen'' ya da ta- nınan bir düzeylilık ürünü ise, bu ün, söz konu- su olay nedeniyle doruklara tırmanır yapıt, ka- muoyunun belleğıne biraz daha kazınmış olur, sanatçısı hakkındaki yorumlara yenileri eklenır. Yapıt ünsüz ise, bırden ünlenıvenr. Sanat maf- yasının cesareti, çalıntı bir yapıtın ele geçirilme- siyle, bir ölçüde kınlmış olsa bile, yeni planla- nn gündeme girmesini engellemez gene de: Çark dönecek ve bir başka yapıtm izini kollayanlar, girişimlerini hayata geçirecek koşullann ger- çekleşmesi için pusuya yatacaklardır. Çalma olayı yıldan yıla arüş gösteriyor Hırsızlık olayının ortaya çıktığı andan itiba- ren, genellikle tekdüze giden sanat dünyası, bir- den kanşıverir. Hırsızlığın arkasında, gizli bir de- dektif öyküsünün varhğına ilışkın yorumlar ya- pılır. Müzelerdeki güvenlik önlemleri biraz da- ha pekiştirilir, müze ziyaretlerini gözetleyen ay- gıtlar, teknolojik olanaklarla güçlendirilir. Çok bilinen bir örnek olsa da, 21 Ağustos 1911 'de Louvre'dan çalınan, iki yıldan fazla bir zaman kayıplara kanştıktan sonra, 24 Kasım 1913 'te Floransa'da, bir antikacıda pazarlanmak ûzereyken ele geçirilip 4 Ocak 1914 'te müzede- ki eski yerine konulan Le- onardo da Vmd'nin ünlü - tablosu "L« Jocoode" (Mo- na Lısa), bu konuda ılk ak- la gelen olmahdır. Bu ola- yın öncesinde ve sonrasın- da, buna benzer olaylara ta- nık olunmuştur kuşkusuz. Ancak müzelerden tablo hır- sızlığının, yakın dönemle- re doğru hızlandığı ve gi- derek meraklı polisiye öykü- lere dönüştüğü söylenebilir. Bizde ise, sanat yapıtının parasal değeri konusunda spekülasyonlar birbirini izle- dikçe, kolay ya da kestirme yoldan para kazanma hırsıy- la gözü dönmüş olanlann, müze koleksiyonlanna yöne- lik suç işleme oranlan yıldan yıla arnş gösteriyor. Konya'da- ki Yusuf Ağa Kitaphğı'ndan çalınan yazma eserler olayı, henüz güncelliğini yitirmemiş, son örneklerden biridir. Alanya'dan bir hanım almak istedi Ancak bunu bastıran, uluslararası boyutta bir başka olayın izi, Rusya'dan Irak'a, oradan Suri- ye'ye ve Türkiye'ye atlayarak polisin ilginç bir operasyonu sonucunda Izmir'de noktalandı: Ga- zetelere ve basın organlanna yansıyan bir habe- re göre, 1991 'de Irak'ın Kuveyt'i işgali sırasın- da, Kuveyt Kraliyet Sarayı'ndan çalınan Picas- so'nun "Madame Putman" isimli tablosu, tz- mir'de pazarlanmaya çahşıhrken, îzmir Mali Şu- be ekiplennin, uluslararası tarihi eser kaçakçısı bir şebekeyle bağlantı kurması ve tabloya 6.5 mil- yon dolar ödemeyi tekefrul etmesi sonucunda ele geçirilmiş ve uluslararası suç elemanlanndan oluşan ekip yakalanmıştı. Adı, kimi gazetelerde "La Fenniere" (çok Picasso, 1900'lerin basında komşusu bir köylû kadmı (Bayan Putman) konualanikiresimyapmıştL yerde, yanlış olarak 'La Sermkra' diye geçmek- teydi), kimilerinde ise "Madame Putman" ola- rak belirtilen Picasso'ya ait yağlıboya tablo, er- tesi gün Güzel Sanatlar Genel Müdürü tarafin- dan Ankara'ya getiriliyor ve bir süre müzede ka- lacağı yönünde açıklama yapdıyordu ama tab- loya ilişkin herhangi bir bilgi verilmiyordu. Te- levizyonlarda, şasisinden sö- külmüş olarak elde taşınır biçimde görüntülenen 0.8x0.65 boyutundaki tuali, hırsızlar, belirtildigi gibi sa- raydan mı çalmışlardı, yok- sa bir başka yerden (müze- den?) mi ele geçirmişler- di? Tablû, Korfez.Sava- şı'ndan bu yana geçen on yıla yakın süre içinde el değiştirmiş miydi? Basınımız, bu konulan pek de merak etmedi. tl- gililer de, yeterli bilgi ver- meyi gerekli gönnediler ya da böyle bir bilgi ver- mekten kaçmdılar. Bunu, i biraz da olağan göımeli: Çünkü, böyle bir bilgi, polisin sorumluluğunu aşar doğal olarak. Olaya, dolaylı bir yolla ve belki biraz da rastlantı sonucu "muttaH" ol- muş biri olarak, hem bu konuda bilgi vermeyi hem de çalıntı tablo üzerine kamuoyunu aydın- latmayı görev bildim. Olayın basına yansımasmdan ve tablonun ele geçirilmesinden birkaç gün önce, Alanya'dan bir hanım (adı bende saklı) beni arayarak, Picas- so'ya ait bir tablonun Türkiye'de satılmak isten- dığini, kendisinin de, büyük para istenmesine kar- şın tabloyu almak niyetinde olduğunu, ancak tablonun gerçekten Picasso'ya ait olup olmadı- ğı konusunda bir fikri bulunmadığını belirterek şimdi Diyarbakır'da bulunan bu tabloyu görme- min ve kendisine bilgi vermemin mümkün olup olmadığını sordu. Tabloyu satın almayı düşünen hammın, bu konularda herhangi bir birikime ve deneyime sahip olmadığı anlaşdıyordu. Ben de böyle bir tablonun, eğer sahte değilse, çalıntı olmasının kuvvetle muhtemel olabileceğini be- X zmir'de yakalanan resim, Cabanne'ınkitabında geçen Putman portresuıden başka ı birşeydeğildi.tyiama,çok uzun bir aradan (yaklaşık 70 yıl) sonra, bu tablo, nasıl j ! olmuştuda Kuveyt ] Sarayı'na geçmişti? Daha ı da önemlısı, tablo l^vı acıu Körfez Savaşı sırasmdada Kuveyt'ten mi çalınmıştı/ Yoksa daha öncesi var mıydı bu olaym? lirterek işlerimin yoğunluğu nedeniyle, şu anda Diyarbakır'a gidemeyeceğimi, ama daha sonra- ki yakın bir tarihte tabloyu görebıleceğimı söy- ledim. Bu arada, eğer mümkünse, tablonun bir diasının ya da renkli bir fotoğrafmın, tablo hak- kındaki bilgilerle bana iletilmesinin yararlı ola- bileceğini ekledim. Çalıntı tablonun fotoğrafi ve bilgüeri Istedığım belgeler, kısa bir süre sonra elime ulaştı. Faksla iletilen bilgilerin yanı sıra, gönde- rilen renkli fotoğraf, tam bir acemi işiydi: Orta- dan kadandığı, kötü çekildiğı ve uzun zaman cep- te taşındığı belli oluyordu. Fotoğrafin altına, tab- loyu satın almayı düşünen kişiye hitaben, tüken- mez kalemle ve gene acemice bir not düşülmüg- tü. Faksla gönderilen notta ise, tablonun adı (ge- ne yanlış bir imla ile "La Fermiere"), resmin ya- pıldığı yer (Rue des bois) ve tarih (1908), tab- lonun boyutlan (0.81x0.65) belirtiliyor, Ingüizce ola- rak da, Picasso imza- lı resmin Mme. Put- man 'ın portresinı ko- nu aldığı, tablonun 1918'deKahnweiler Galerisi'nden Mos- kova'daki Modern Batı Sanatı Mü- zesi'ne geçtiği ve gene aynı tab- lonun 653 no'- lu envanter kaydıyla 1930'da Hermitage Müzesi'ne alındığı açık- lanıyordu. Bu bilgilerin, yaklaşık olarak doğru ol- duğunu, Picasso üzerine iki cilt halinde yayımlanmış kapsamlı bir kayna- ğa (Pierre Cabanne, Le Siecle de Picasso, De- noel, Paris 1975) başvurarak saptama olanağı bul- dum. Söz konusu kitabın birinci cildınde, bu ya- pıta aüfta bulunulmaktaydı: Resim, kitabın ya- yımlandığı tarihte (1975) Puşkin Müzesi kolek- ( YENİ BA$LAYANLAR... YENİ BA$LAYANLAR.... YENİ BA$LAYANLAR.... YENİ BA$LAYANLAR waUng Ned Devlne/ Ned Devlne'ı Dlrlltmek Kirk Jones'un yönettığı, Ian Ban- nen, David Keily ve Fıonnula Flana- gan'm rol aldıklan 'Ned Devine'ı Di- rOtmek', bugün Akademi Istanbul'da gösterime giriyor. Katıldığı bütün fes- tivallerde büyük ilgi gören, gösteri- me girdiği ülkelerde de iyi bir gişe hasılatı el- de eden fllm, Kirk Jones'un ilk yö- netmenlik dene- mesi. Fiknde lo- todan büyük ikra- aâyeyi kazanınca heyecandan kalbi duran Ned Devine'ın ye- rine parayı almaya çalışan arkadaşlannın öyküsü an- latıhyor. Birisi Ned Devi- ne'ın yerine geçecek, yet- kililer kandınlıp para alı- nacak ve köydeki elli iki kişiye eşit olarak paylaş- ünlacaktır. Bu dolandın- cılık öyküsü yönetmenin dört yüda yazdığı güçlü senaryo ve çoğu yaşlı olan oyunculann çizdigi unutul- maz karakterlerle izleyiciler için tam bir eğlenceye dönü- şüyor. Gerçek yaşamın tam tersine paranın insanlar arasın- da sevgi ve dostluk bağları oluşturma- sı, birlik ve beraberliğe neden olması fihnin en ilginç yanı. Destlny Turns On The Radio /Kaderln Seslenlşl Yönetmenliğini Jim McBride'ın yaptığı, Dylan McDennott, Nancy Travis ve Quentin Tarantino'nun baş- rolleri paylaştıklan 'Kaderin Sesleni- şi' bugün vizyona girdi. Çalınan, har- canan ya da kaderin ellerine bırakılan hayatlardan bir kesit sunan fılmde, Jullıan (Dylan McDermott) adh karak- ter bunlann tümünü reddeder ve ban- ka hırsızlığı suçundan girdiği hapis- ten kaçarak geleceği için kaderini zor- lamaya karar verir. Ancak suç ortağı olan yakın arka- daşı çıldırmış, çaldıgı paralar orta- dan kaybolmuş, hayatının kadını ise Las Vegas'ın en büyük kumar- hanelerinden birinin sahibiyle kaçmıştır. Ona yardımcı olabile- cek tek kişi ise hiç tanımadığı bir adam olan JohnrryDestiny'dir (Qu- entin Tarantino). Ordinary Decent Criminal /Sevlmll Haydut Yönetmenliğini Thaddeus O'SuDivan'ın üstlendigi, baş- rollerini Kevin Spacey, Lin- daFioraıtino ve PeterMul- lan'ın paylaştıklan 'Sevim- B Haydut' günümüzde ge- çen klasik bir gangster hi- kâyesini konu alıyor. Fihn, Robin Hood gibi yaşayan, suçludan ahp ih- tiyacı olana veren bir ada- mı anlatıyor. Michael (Ke- 'Sevimh' Haydut' günümüzde geçen klasik bir gangster bikâyesmi konu ahyor. vin Spacey), tatlı, neşeli ve yakışıklı, karizmatik bir suçludur; çetesiyle be- raber Dublin sokaklannda dolaşmak- tadır. Çaldığı eşyalarla halkın dikkatirü çeken Michael'ın her suçunda başı derde girmektedir. fşlediği son suç olan Dublin Resim Galerisi soygu- nundan sonra ise galeri sahipleri, ap- tal yerine koyduğu polisler, Interpol ve siyonunda yer alıyor ve Picasso'nun komşusu bir köylü kadını (Bayan Putman) kotıu alıyordu. Pi- casso, aynı kadını konu alan iki resim yapmıştı 1900'lerin başında: Resimlerden biri, Putman'ı sadece portre olarak gösterirken, diğeri köylü ka- dını ayakta durur biçimde yansıtıyordu. tzmir'de ele geçirilen resmin, bu tablo olduğu, böylece anlaşılıyor. Köşeli omuzlar üzerinde yuvarlak bir baş, ışıklı bir göğüs ve beden boyunca aşağı doğru uzanan yaba biçiminde iki kol. Kızıla vu- ran ve rüzgârla yıpranmış olan yüzde, gene Ca- banne'a göre, bir panayır satıcısının ifadesi var- dı. Dik açıyla yontulmuş gibi görünen bedensel yapı, sağlam bir totem formunu anımsatmaktay- dı. Antonina Vallentin'in deyimıyle "ktşiselleş- tirilmiş bir toprak espria" egemendi bu portre- de. Vârisleri konuyla ilgilenmeyecek mi? Evet, îzmir'de yakalanan resim, Cabanne'ın kitabında geçen Putman portresinden başka bir şey değildi. İyi ama, çok uzun bir aradan (yak- laşık yetmiş yıl) sonra, bu tablo, nasıl olmuştu da Kuveyt Kraliyet Sarayı'na (ya da müzesine) geçmişti? Daha da önemlisi, ifade edildiği gibi, tablo, 1991 'deki Körfez Savaşı sırasında da Ku- veyt'ten mi çalınmıştı? Yoksa, daha öncesi var mıydı bu olaym? Körfez Savaşı üzerinden on yı- la yakın bir süre geçmiş olduğuna göre, tablo, bu süre içinde, aynı ekibin elinde mi kahnıştı? Yoksa birkaç kez el mi değiştırmişti? Böyle bir tablonun, Avrupa'da pazarlanması, kuşkusuz kolay olamazdı. Büyük bir olasılıkla, bir süre Ortadoğu'da gezindikten sonra, tablo- nun Türkıye'de alıcı buhna şansırun var olduğu göz önünde tutuhnuş olmahdır. Tablonun Ku- veyt'ten çalınmış olduğu kanıtlanabilirse, ulus- lararası anlaşmalar gereğince, yapıtm Kuveyt'e iadesi gerekecektir. Bugüne kadar Kuveyt'ten bu yönde bir talep gelmemiş ohnası, konunun ka- pandığı anlamma gelmez. Ama eğer bundan sonra da bu yönde bir talep söz konusu olmaz- sa, yapıtın çahndığı kaynak konusunda birta- kım kuşkular gündeme gelebilir. Öte yandan Picasso 'nun vârislerinin de konuy- la ügılenmeyeceklerini düşünmek yanlış olacak- tır. Yalnız bizim kamu- oyumuz değü, dünya ka- muoyunun da, konu karşısuıda suskun kal- mayacağıru ummak is- teriz. suçlu çetesi peşine takılır. Başlangıç- ta gülünç görünen olaylar daha sonra tehlikeli hale gelecektır. Egolan tara- findan yönlendirilen Michael, belayı paraya tercih etmektedir. Bu arada po- lis onu kıstırmak ister. Hukukun gü- cü tüm çete üstünde bir baskı oluştur- muştur. Bu güç, Michael'ın kendini yok etmesini, halk üzerindeki karizması- nın dağılmasını istemektedir. KEDİGOZU VECDİ SAYAR Son Kediler Kedıler oradan oraya koştunjyor. Yıllardır yaşadıklan evlerin sular altında kalmasının dehşeti gözlerınden okunuyor. Inatla evlerini terk etmiyor bir kısmı. Bılirsiniz, kedileri mekânlanndan koparmak çok güçtür. Arkeolog Nezih Başgelen, bulduğu yavruları tepelere taşıyor. Zeugma'nın son kedilerini... Kuş yuvaları da sulann attında kalıyor. Kuşlarterk ediyor Belkıs'ı. Keçiler nehir kıyısından son bir kez daha bakıyor, bir daha hiç su içemeyecekleri Fırat'a... Fırat'ın iki kıyısındaki köyferde su seviyesi yavaş yavaş yükseliyor. Siz bu satırlan okurken hiçbir şey kalmayacak geriye. O güzelim köyler, banndırdıkları binlerce yıllık hazinelerle birlikte sular altında olacak. Hikâyeoldukçaeskilereuzanıyor. 1950'li yıllarda -ülke modernleşmeye başlıyor ya- ortaya çıkmaya başlamış ilk buluntular. Kaçakçı şebekeleri organize olmaya başlamış. Yerin altını -buradakilerin deyişiyle- 'eşe/ecW(çe'zenginleşenlenn sayısı artmış. Yetkililer neden sonra fark etmışler durumu. Bılım adamları da öyle. Tabii, ılk haritaları yabancı uzmanlar hazırtayıpyayımlamış kendı ülkelerinde. Sonra, bizımkiler de onlan izfemiş. 1980'lerde dk çalışrnalar başlamışArrtep yöresınde. Önce kışısel düzeyde, sonra resmı kurumlar aracılığı ıle. Koruma kurullan karartaralmışlar. Bu arada GAP çalışmalan devam etmekteymiş. Kültür Bakanlığı, GAP barajlannın suları altında kalacak taşınmaz kültür variıklannın listelerini hazırtamış. Ama nedense bunlann hiçbiri GAP Idaresi'nı etkilememiş. Modern Türkiye'yi yaratmakla görevlı olduklanndan, tarihsel miras falan gibi konulara pabuç bırakmamışlar... 9O'lı yıllarda Antep'te bulunan mozaikler köylü kadınların elişlerine bile yansımış. Ama, Kültür Bakanlığı'ndan gelen kaynak devede kulakmış. Gazıantep Muzesi'nde çalışan birkaç arkeolog, olmayan olanaklan ile bir şeyleryapmaya, seslerinı duyurmaya çaJışmış. Nafite... Uluslararası bılımsel yayınlara makaleier göndererek dünyaya duyurmaya çalışmışlar seslerini. O da pek fazla yarar sağlamamış. Yalnızca birkaç arkeolog ilgilenmış Zeugma ile. Çok kısa süreli kazılar yapmışlar. Kimine Bakanlık izin vermemiş, kiminin kaynaklan çok kısıtlı imiş. 1994'te yörede baraj yapılacağı duyulmuş, ama kimselertam olarak nerede yapılacağını bilmiyormuş. Köylüler ınanmak bile istemıyoriarmış söylentilere. Nasıl ınansınlar ki, en önemli geçim kaynaklan olan fıstık ağaçlannın ellennden gideceğine. Bir fıstık ağacına 20 yıl baktıktan sonra ılk verimini alıyorlarmış. Ama sonra 100 yıl, 150 yıl o ağaç beslermiş onlan. Tıpkı bir çocuk yetiştirir gibi, 20 yıl baktıktan sonra, ağaçlannın sular altında kalacağına nasıl ınansınlar... Birecik, Kargamış ve Kayacık barajlan 31 köyü sular altında bırakıyor. 16.000 köylü evıni barkını terk ediyor. Bir kısmı büyük kentlere, sefalet içinde geçecek yeni hayatlanna başlamak üzere yola çıktı bile. Içlerinden çok azı yörede, Fırat'ın yukarısındaki bölgelere yerleştiriliyor. Halfeti'nin eski halini görmeyenlerin, Başbakan Ecevit'in salı günü törenie açtığı, toplama kampını andıran Yenı Halfetı'de köylülerın neden yaşayamayacağını anlamaları pek kolay degil. Bir kısım köylü ise, 'Yeni Halfetı'ye yerleştirılenler kadar bile şansfı değil. Devletin verdiğı para ıle dağ başında kendi evlerini yapmaya çalışıyorlar. Aldıklan para, fıstık ağaçlanndan bir yılda sağladıklan gelın karşılar ancak. Köyfüler yana yakıla anlatıyor: "İki ay önce haberimiz oldu evimizin sular altında kalacağtndan. Bir sabah memurlar geldi. Bankaya paranızı yatırdık dediler. Kalkıp şehre gittik, döndüğümüzde eşyalanmız sular afondayĞ!' Aynı gün başlamışlar barajın sulannı tutmaya. Köyiünün bir kısmı hayvanlannı bile kurtaramamış... Binlerce insanı kendı doğal çevrelennden kopartarak suyu, elektriği olmayan dağ başlarında yaşamaya mahkûm ediyor devlet. Ne adına? Modernleşme adına.. Tabıi, bu olağanüstu zenginlıktekı tanhsel mırasın yitirilmesı de modernleşme adına... Türkıye'nın elektrik ihtiyacının ancak %2'sını karşılayacak bu baraj başka bir yere kaydırılamaz mıydı? Elbette kaydırılabılırdı. Ama kültürel değerlere saygılı toplumlarda olurdu bu. Bizim ülkemizde ise, bırakın GAP Idaresi'ni, Kültür Bakanlığı'nın bile umurunda değildir binlerce yıllık uygariıklann sular altında kalması. En ufak bir önlem bile alınmaz bu konuda Keban'da, Karakaya'da, Atatürk Baraji'nda nice hazine sular altında kalır, kimsenin ruhu duymadan. Zeugma 1 da (ya da Türklerin verdiğı ısimle Belkıs) da öyte otacakt, topraktan köklenyle fıstık ağaanı çıkarmaya çalışan bir köylü Mars heykelinı buimasaydı. Bu rastlantı ve Gazıantep'ın yerel Sabah gazetesi sahıbi Aykut Tuzcu'nun ve Gazıantep Mimarlar Odası'nın çabalan olmasaydı... Gaziantep Valisi'nin Özel Idare'den verdiği destekle son iki aydayapılan kurtarma kazılannda bulunan paha biçilmez değerdekı mozaikler Gaziantep'i sanat dünyasının ilgi odağına yetieştırecek. Belki olanlar kamuoyunu uyarmaya yarar da bundan sonraki felaketlerde önceden önlem alınabılir. Başka bir teseHi bulamryorum şu anda. Kuttur Bakanımız ise Amenka'nın geri gönderdiği bir mozaik parçasını yenne yerleştirecek törenie. Bu parça, Kültür Bakanlığı'nın Zeugma fetaketindeki sorumluluğunu örtmeye yeter mi dersiniz? Bugün sular yine yükselecek Zeugma'da Son kediler de kaçacak dağlara doğru... liyatpo Beştirmenlepi BiPliği'nden eleştiri B Kültür Servisi - Tıyatro Eleştırmenleri Birliği bir açıklama yaparak. son günlerde tıyatro çevTelerinde ortaya çıkan tatsız gelışmeleri tedırginlikle izlediklerinı bildirdı. Tiyatro Yazarlan Derneği yöneticılerinin masanın hangi tarafına oturacaklanna karar vermeleri gerektiğini ifade eden tiyatro eleştirmenleri, oyun yazarlanndan yeni ve kaliteli oyun beklediklenni belirttiler. Oyun yazarlanrun. Kültür Bakanlığı'nın değerlendirme kurulu, ödenekli tıyatrolann edebi kurullan örneği, bu ekonomik bağlantırun bir anlamda ita amiri konumundakı sandalyeleri işgal etmek gibi aykın işlevleri üstlenmekten kaçınmaları gerektiğini vurguladılar. 'Yalnızca bir nîeslek dernegTdeğilrrJÎrsivîtTöplum^rgütö g ğ r p g niteliği taşıması gereken Tiyatro Yazarlan Derneği yöneticilerinin. ülkedeki siyasal, sosyal, kültürel olaylarda suskun kalırken tiyatroya ilişkin günlük çekışmeler içinde yer almalannı, olumsuz tavırlarmı tiyatro eleştirmenlerine ve hocalanna7 * yönelen hakaretlere vr ardırmalannı' üzüntüyle izlediklerini açıkladılar. BOĞAZİÇİ FESTtVAÜ'NDE BUGÜN • CEMİL TOPUZLU AÇDKHAVA TtYATROSU'nda saat 21.30'da Chuck Mangione konseri izlenebılir. (251 56 00) • YILDIZ SARAYTnda saat 21.30'da Laszk» Berki'nin 'Çigan Müziği ve Dans Topluluğu' konsen izlenebilır. (251 56 00)
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear