16 Haziran 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
12 HAZİRAN 2000 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA i l LJ1\ [email protected] 15 DT Edebi Kurul Başkanı, kuruma ilişkin medya savaşlannın ibretlik öyküsünü anlatıyor 6 Madem öyle, işte böyle'REFtKERDURAN Ayşegül Yûksd, Devlet Tiyatrolan üstüne ka- leme alageldıği yazılann sonuncusunda çıkar kavgalarının bırakılmasını, iletişim ortamı oluş- turulmasını, kurumun özerk bir yapıya kavuştu- rulmasını önerdi. Akh öfkesine yenik dûşmemiş herkesin paylaşacağı istekler bunlar. Ben de mart sonunda burada yayımlanan söyleşide post kav- galannın durulması, kişisel çekişmelenn yerini elbiriiğiyle ilkesel arayışlann alması dileğimi di- le getirmiş, anlaşmazlığın başlangıç noktasını oluşturan ve benimle görüşme isteğinde bulunan Serhat Nalbantoğlu ndan haber beklediğimi bildirmiştim. Nalbantoğlu aradı. Görüş- menin kişisel çerçevede kalmaması için kendisini Tiyatro Yazarlan Derneği Yönetim Kurulu'nun bir toplannsına davet ettim. Geldi. Toplannda Tur- gay Nar, Recep Bflginer, Tuncer Cücenojlu, Tu- ran Oflazoğlu, Ulkü Ay- vaz ve başkalan da var- dı. Derneğin kişilerie işi olmadığıru, yalnız- ca özgün Türk tiyatro- sunun geliştirilmesiy- le ilgilendiğimizi, DT içınde uzun yıllardır birikmiş tersliklerin gide- rilmesini ve bugün de varsa yanlışlann düzeltıl- mesini destekledığımızı an- latmaya çalıştık. Yanıtı, söz- cüğü sözcüğüne şu oldu: "Bu kavga basında veriüyor. Bilin ki neredene yanhyorsa arkasnda benva- nm. lstediğim her şejoluncaya kadar da bu böy- le sûrûp gidecck!" Nitekim birkaç gûn sonra bir dergıde yalan ve yanlış dolu bir demeci "Çete- lerie karşı karşryayız" başhğıyla yayımlandı. Bir bölûm basının tutumu Yeni Binyıl gazetesı baş sayfasına kocaman res- mimi koyup " Devlet TiyatrolarTnda yedi oyunu oynanryor" diye alt başlık attı. (Daha önce de bir- çok kez açıkJadığım gerçek sayı: tki. O oyunla- nn da biri 24 Mart'ta 200 kişilik Yeni Sahne'de, öteki 4 Nisan'da Bursa'da sahneye çıktı.) Geçen yıllarda da kendi ortaya çıkmadan müritlenne fa- ilı meçhul dedıkodu dergileri bastınp el altından dağıtûran entrikacı yönetmenin tayfası tnternet'e gırdı. Adlannı vermeden tabii. "DT Sanatçüa- n" ımzasıyla. Bu maskelılenn incilerini kâğıda döken bir dergi muhabiri hanım "Sizin hakkınız- da ev ödevimi yapüm" diyerek karşıma oturdu, uzun uzun şöyle sorular sordu: "Ük oyununuzu yazdığınızdan bu yana özel tiyatroJarda kaç oyu- nunuzu oynatabiküniz? Kaçar temsil yapabüdi- ler?" (Açıklamışüm: Dûzineyle özel tiyatroda, toplam binlerce temsil. Yalnız son mart ayından bu yana Ankara Birlik Tiyatrosu bir oyunumu Do- ğu turnesinde seksen temsille otuz bin seyirciye sundu.) "Edebi Kurul Başkanı oJduktan sonra DT'de kaçoyununuzoynandı ve ne kadarteüf üc- reti akhmz?" (Geçen dönemden sarkan bir oyu- num kaldınldı, mevsim sonunda yukanda anı- lan iki oyunum başladı. Telif ücretim Yücel Er- ten'in en büyük salonlarda sahnelenmış "Mut- lu Son" çevirisinden aldığının üçte biri. O da he- nüz elime geçmedi.) "Edebi Kurul Başkanı oia- bflmek için knnseyebaskı uyguladınız mı?" (Evet, • Basında tek başıma donkişotluk ederken benim karşılaştıklarım önemli değil. Saldırgan, çıkarcı, dalavereci bir tip gibi yansıtılmam hoşuma bile gidiyor. "Bu ortamda makbul adam olmuşum" diye gülüyorum. Yalanlar ve ucuzluklar böylesine tırmandınlmasaydı, zırvalardan çoktan bezip bir kez daha DT ile tüm ilişkilerimi kesmiştim. Ama kavgadan kaçma âdetim yoktur. "Yedi oyunu oynanmakta" diye kuyruklu yalanlar mı uyduruluyor? seçimi yapan kurul üyelerine tabanca çek- tim.) "Türki cumhuriyeüer- le gerçeideştiruen bir kûltür anlaşmasryla, bu cumhuri- yetlerde oynanması betüie- nen Türk oyunlannm yûzde 90'unn Refik Erduran ve bir yazann daha oyunlan olduğu doğru mu?" (Fesuphanallah!) Sonunda ben de muhabir hanı- ma şöyle dedım: "Soruşturmanı- zoı konusu tiyatro yapıdan oldu- ğuna, bir yazaria konuşmaya gd- diğinize, ev ödevinizi de yapağun- n söytediğinize göre, benim han- gi oyunlanmı izkdiniz ya da oku- dunuz?" Bir tekıni izlemiş ya da okumuş değildı. Her alanda ka- lite izlemekle görevli basınımı- zın kendi kalitesi de böyle işte. Eleştiri? ~ Gûnceli işleyen oyunlann ger- çeklere dayanmasını, yazarlannın masa başına geçmeden önce araştır- ma yapmalannı isterim. Sonuncu faşist darbe dönemimizde ışkence görmüş bir genç anlatmıştı: Fiziksel acının yanı sıra aşa- gılama yoluyla ruhsal çöküntü de sağlamak için, elektrik verilirken telin bağlandığı organla alay edilirmiş. Tûm rezilliklerimizi taşlama amacıy- la yazdığım "Bordeüo"oyununda kısacık bir sah- nesi olan işkencecı, kurbanına hıyar dıyor. elekt- rik verirken de * Yanlış yapok, sana bamya derae- ttydflc" diye dalga geçiyor. Hem akademısyen hem eleştirmen geçinen (ikisi apayn uğraşlardır) bir ak saçh profesör emeklisi hanımımız DT sa- vaşlannda saf tuttuğundan söz konusu oyunu ba- tırmaya çalışırken o beş sözcüğe kafayı takmış. "îşkence sırasında işkence görenin erkekük uz- vunun büyüklüğü üzerine yapüan esprüer suhı bir gülmecedir" buyuruyor. Saygıdeğer basını- mızda bu da tiyatro eleştirisi sayılmakta. Geçenkrde eski DT genel müdür vekillerin- den Mehmet Ege ile bir TV programına katıldık. Son söz Ege'deydı. Daha önce hiçbir sataşmada bulunmadığı halde son saniyelerde müthiş bir çı- kış yaptı: "Erduran bir demecinde DT Edebi Başkanhğı'nı kabulünûn kendisi için birtenezzül oMuğunu söylemiş. DT camiası adına bu sözû kendisineiadeederim!" O ofsayttan gol deneme- sine cevap hakkı doğmuştu ama program orada kesildi. Konuyu netleştirmek için o hakkı bura- da kullanayım. "Tenezzül" sözcüğü "nüzül" kö- keninden gelir; bir basamak iniş demektir. Kar- şdığını Meydan Larousse şöyle veriyor: "Ken- di dûzeyine aykm düşen bir durumu veya işi ka- bul ebatJ' Mehmet Ege ve yandaşlannın çığırt- kanlan konulara her şeyden önce parasal açıdan yaklaşıyor, insanlan durmadan telif ücretleriyle ugraşma gibi ucuzluklara itiyorlar. İşte yine açık- lamak zorundayım; ben yıllar yılı Amerika'da di- zi yazarhğından buradaki en yüksek telif ücret- lerini birkaç düzine katlayan paralar kazandım. On yıl kadar önce Anadolu Ajansı bir kûçük se- naryomu izinsiz fılme çeken Amerikan şirketi- nin tarafuna 250 bin dolar ödediğini bildirdi; ha- ber basınımızda çıktı. Evet, parasal çerçevede, DT Edebi Kurul Başkanlığı'nı yazar dostlan- mın ısranyla kabul etmem ve vaktimi bu zırva- larla uğraşmaya harcamam bir büyük tenezzûl- dür. HaroM Pinter'in avukatian Kosova Savaşı sırasında Sırp faşistleri bomba- lanırken BBC'nin Hard Talk programında konu- şan Ingıliz oyun yazan Harold Pinter şöyle de- di: "Diktatörterin yönettikleri ülkelere müdaha- k edeceksek aynı şeyleri Türkiye'ye de yapmab- yız. Sırplann kmiıgımı/ etnik temideme işlemi- ni Türkler Kürtkre her gûn uygulu\wriar." Ben BBC'ye ve tTl tngiltere Merkezi'ne geçtiğim faks mesajıyla şu yanıtı verdim: "YıDar önce ûl- kemizi nyaretiniz sırasında Haldun Taner ile bir- Bkte 9zi bir akşam yemeğinde ağniama gafletin- de bulunmuştuk. O akşam Türkrye gibi küMr- süz bir ûlkenin sanaoyla flguenmediği- nizi, burada 'tiyatro miyatro' sey- rineayıracakvaktinizoİmadığuu, Istanbul'a sufbizim insanlıksuç- lan sküünizi yakından görmek için geldiğinizi söylemiştiniz. Nezaket yoksulluğunuzun ya- nı sıra cehaletinizin de hiç ek- sflmeden sürüp gittiği anlaşı- lıyor. Bizim insan haklan ski- limizde düzeltmeye çalıştığı- mızçarpüdddarelbettevar,ama değişik kökenli insanlann top- hımdoruklannaerişebildiğiül- kemizde devlet ırkçıüğı kesin- Hkk yok. Diktatör de yok. Da- ha ahı hafta önce yapüan dûz- gün seçimle işe başlanus hü- kümetin başuıda belki dünya- mn en centihnen potitikacısı olan okul arkadaşun Ecevit var. Devlet direktihyte her ay umf Mnkı^ce ssvfl erHcğnHıopiıı mezarlara gömûldüğû, tecavüz moteti denilen yerierde kadınlann sistemli biçünde ırzına geçildiği, Bir- »eşmişMiuetfcr Yüksek Mahkemes'nce savaş suçlusuflanedilmiş Mılosevıç adında- ki eli kanlı psikopat tarafindan yönetilen Yugos- lavya ile Türkrye'vi bir tutmak için kişinin akb- nın sizinki kadar kanşıkolması gerek. Bilgi edin- meden insancıl pozlarla önyargı yayma huyunuz- dan ahirömrünüzde kurtulmanızdileğiyie_ T ' Ay- nı programda sunucu. oyun yazarlığındaki duru- munu sorunca Pinter şöyle dedı: "Bırakmayıdü- şünüyorum. Başlangıçta sahnede sessizliği kulla- nışun ilginç bir yenflik gibi görüldü ama arok pörsüdü o yöntem. Şimdi bir çeşit ucubeyim." Pinter'i kınayan bir demecimde onun orada kul- landığı "weird" sözcüğünü "abidikgubidik" di- ye çevirmiştim. (Deyim GencayGürünündür. Ba- na Istanbul Festivah'nden söz ederken kaç kez "abidik gubidik" merakından yakınmıştı.) Vay sen mısın öyle diyen! Tüm kültür ithalatçdan aya- ğa kallap Pinter'in avukaü kesildiler. Batı'nın Shaw'unu, Brecht'ini. Beckett'ini de es geçerek onu "Yirmind yüzyıhn en büyük oyun yazan" ilan edenler bile oldu. Aydın bilınen kesimleri- mizdeki yozlaşmanın, bilinçsizliğin ve kişilik onursuzluğunun nerelere varacağını gcrçekten merak ediyorum. Temdsonın Yıllar önce Muhsin Ertugrul'un çağnsıyla bir- kaç aylığına Ankara'ya yerieştim, Dil ve Tarih- Coğrafya Fakültesi'nde oyun yazarhğı kursu baş- latmakla görevlendirilen Prof. Kennetb Macgo- wan'ın yardımcısı oldum. Kursa kaölanlar ara- sında Aziz Nesin, Sevda Şener ve sonradan ünle- nen birçok aydınımız vardı. Ilk gün profesör şöy- le başladı söze: "Ozgün tiyatro toplumlann ken- di kişiKklerinin bilincine varmada nereye ulaşbk- lannı gösteren en güvenilir ölcüdür. Uhıslar ken- di tryatrolannı kendi yazarlanyla yaranrtar. Tür- krve'nin de bu gerçegi kavradığuu görmek beni çoksevindirdL" Şimdi gelelım son kış başlanna. Devlet Tiyatrolanmıza alınacak dramaturg aday- lanna sınavda pek çoğu o fakültenin mezunu olan gençlere egitimleri sırasında neler yaptık- lan, hangi konularda çalıştıklan soruluyor. Hep yabancı adlardan, başka toplumlann konulann- dan söz ediyorlar. Ben dayanamayıp soruyorum: "Aynaroz Kadısı oyununu kim yazmışbr?" Bil- miyor. "Abdülhak Hâmid hiç oyun yazmış nudır?" Bilmiyor. Bol tanığı var, inanın, sonunda soruyorum: "Ab- dülhak Hâmid kimdir?" Onu da bil- miyor. Ve tek örnek değil. Arkadaş- lannın çoğu kendi binkimlerimiz konusunda tın tın. Türk oyun yazarlannın bir an önce düzel- tilmesini istedikleri temel çarpıklık bu işte. Kendile- rinin iyi mi, kötü mü yazar olduklan konusundan ayn bir sorun bu. Yaşayan ve ya- şamış olan tüm oyun yazar- lanmız tükaka ise, "oyun ya- zarhğı" sorunumuza eğilme- li, gençleri ve başka alanlar- daki yazarlanmızı öyatroya çekmeye çalışmalıyız. O çabaya katkıda bulun- maya çalışır ve basında tek başıma donkişotluk ederken li değil. Saldırgan, çıkarcı, da- lavereci bir tip gibi yansıtılmam hoşuma bile gidiyor. "Bu ortam- da makbul adam olmuşum" diye gü- lüyorum. Yalanlar ve ucuzluklar böyle- sine tırmandınlmasaydı, zırvalardan çoktan be- zip bir kez daha Devlet Tiyatrolan ile tüm iliş- kilerimi kesmiştim. Ama kavgadan kaçma âde- tim yoktur. "Yedi oyunu oynanmakta" diye kuy- ruklu yalanlar mı uyduruluyor? Keşke kendi öl- çülerimle olumlu bulacağım yedi yeni oyun yaz- sam, yetkili herkese beğendirsem, yönetmen ve oyunculara benimsetsem de halkıma sunabil- sem! Hem kendi hesabıma hem de eli kalem tu- tan tüm vatandaşlanmız adına o hedefe yönelir- ken canımı dişime takacağım. Ünlü reklamda söylendıği gibi: "Madem öyle, işte böyle." Hod- ri meydan! Kompozitör Michael Nyman'ın konseri film müziklerinden oluşacak AyaIıinVyeuygun besteler Bursa Festivali bugün başlıyor KökûrServisi-BunaBöyükşehirBeledfyesiKûl- türSanatveTurizm Vakfi'nın düzenlediği '39. Uhıs- lararaa Bursa FestivaH', bugün başlıyor. Festivalin açüışı, Kültür Bakanlığı tarafindan '2000 Dünya Ba- nş ve Kültür Yıh Kutiama Programı' kapsamında hazırlanan 'Uygarhklar Beşigi Anadolu 2000' adlı mûzikal gösteriyle yapılacak. 12 Temmuz tarihine kadar sürecek olan festival, Açıkhava Tiyatrosu ve ~ Tayyare Kültür Merkezi'nin yanı sıra Bursa*mır çeşitli mahallelerinde de gerçekleştirilecek. Etkin- lik kapsamında geleneksel folk'müziğı ezgılennı, çağdaş anlayışla ve moderntekniklerle yeniden dü- zenleyen YeniTürkü, Türk popsanatçısı SertabEre- ' ner, Avrupa'da pop müzik tarihinin efsanevi isim- lerinden Peppino Di Capri, caz dünyasından Audiu Fact ve TigerOkoshi'nın haricınde özgün müzığın — iki sesi, Ccm Kamca ve BanukoTiser verecekter. Konserlerin yanı sıra Ankara Devlef Opera veBa^~ — ksi 'Dansm Uç Rengi' adlı modern dans gösterisi- ni ve Çin Ulusal Balesi 'Kuğu Gölü' balesinı sah- ""^neleyecek. Festival çerçevesinde aynca, yirmi btr ülkeden gelecek folklonk dans topluluğunun yan- şacağı 34. Uluslararası Altın Karagöz Halk Dans- J lan Yanşmasi'nın yanında beş. sergı izlenime — sunulacak. - "•" - -• * •- CÜMHURCANBAZOĞLU Klasikle popüler müziği bir ara- da yoğurmayı başaran ender kom- pozitörierden olan MkhadNyman, bu kez Istanbul Kültür ve Sanat Vakn'nın düzenlediği müzik fes- tivalinin konuğu. tki yıl önce caz festivali kapsamında CRR'de muh- teşem bir konser veren Nyman, bu akşam 19.30'da Aya Irini Müze- si'nde, programında birkaç deği- şiklik yaparak sahneye çıkıyor. Bu geceki konserin önemli bir özelliği de şu; Aya Irini'nin akus- tigini inceleyen Nyman, son anda repertuvarmda değişiklik yaptı ve bu mekâna uygun olduğuna inan- dığı film müziklerini koydu prog- rama. Buna göre yeni akış şöyle : Ressamın Sözleşmesi'nden (The Draughtsman Contract) Chasing Sheep Is Best ve An Eye For The OptkalTheorv bölümleri, AlbGûn Ato Gece-Çıkpnca (Six Days, Six Nights-A La Folıe), Memorial, TOmderiand, Enemy Zero (Çocuk- lara yönelik bilgisayar oyunu mü- zikleri) ve Saytlarda Boğnhnak (Drowning By Numbers). Ustanın ünlü yapıtlanndan Uzatma Dakt- kalanndan Sonra (After Extra Ti- me) ile tkarus'unDüşüşü (The Fall Of Lkarus) prugraıııdan çıkanidı. mliGchael Nyman'ın (piyano) yö- • 11 kişilik topluluğuyla sahneye çıkacak olan müzik profesörünün konseri 19.30'da başlayacak. film müziklerine aynunış. Eleştir- menhkten gelen müzik profesörü Michael Nyman'ın kökeni klasik müzik; bu dalda uzun süredirde bel- li bir duruşa ve yere sahip piyasa- da. Ancak onun ismini milyontâ- ra tanıtan tılsım ise film müzikle- ri. JaneChampioo'ın bol ödüllü ya- pıtı Piyano'ya (The Piano) yazdı- ğı ezgilerle uluslararası üne kavu- şan Nyman'ın film müziği geçmi- şi ise seksenlerin başına dek uza- nıyor. Peter Greenawav'in filmi f nettigi topluluk yine on bir kişiden oluşuyor (yayhlar dörtlüsü, üç sak- ^ofon, bas trombon, trompet, kor- no, bas gitar ve piyano). Ikı yıl ön- ce tstanbul'da çalrnış ekibin aşağı yi'kan yansı değışmiş durumda. Repertuvar ?«<• *>v. kez tamamen bu sahaya adım anyor. 1986'da Zed gers taraftan) 1996 Avrupa Futbol şampiyonası için Uzatmalardan Sonra'yı yapıyor. Türkiye'de de yayımlanmış albüm, magazin ba- snıınuı da dikkatini çekiyor. Nyman, Carrinpon'la (yon: ChristopberHamptoa) tekrar sine- maya dönüyor ve art arda The Og- re (yön: Volker Sdüondorfi), Gat- taca'ya (yön: Andrew Nkcol) mü- zikler yazıyor. Bu kulvardaki son yapıtlan ise 1999 tanhli çalışmalar Michael Wtaterbottom"un W'onderland'ı fle NeflJordanın End of an ASi- AndTvvoNoughtsveSayılardaBo- ğuhnakj 1989da Ahçı,Hırsız,Ka- nsı ve Aşığı'yla smema sektörü- nün dikkatini çekiyor ve sonra Pi- yano geliyor. Ardından, sıkı bir futbol tutku- nu olanprofesör (QueensPark Ran- yazmryorum. Sanatsal endişeyi ön plana ahna lüksüm var artdk." Michael Nyman'ın popüler ya- nı böyle; bir de 'mmimanst' yanı var ki, o müzik tarihi açısından çok önemli bir donemeç anlamına ge- liyor. 1968'de ilk kez minimalist müzikten söz eden, 1974'te yazdı- ğı Esperimental Music-Cage and Beyond (Deneysel Müzik-Cage ve Ötesi) ile en saygın başvuru kitap- lanndan birini hazırlayan Ingiliz kompozitör Philip Glass'la birlik- te, butföttö en parlak ürünlerine s^ hîp. Film müzSderinden dolayı pw^ Daha önce de bir yazıda yansıt- tıgımız gfljî fifiraerîe ünlenmek- ten çok mutlu olan Nyman'ın bu konudaki görüşü şöyle:"Piyano,be- nim kurtuhış yapmm. Şimdi çok zengmimveaptaka fflmkre müzik ntenlerce 'halönk'le suçlanması- na karşın bu iki türü birlikte sür- dürmektekararh görünüyor sör. Gelecek yıl 25. kunıluşunu kutlayacak topluluğuyla birlikte ondannıce 'deney'ler dınleme umu- duyla... - " ~ "^ • ' ~ BUAŞAMADA ŞÜKRAN KURDAKUL Yurttaş Nâzım Nâzım Hikmet sevenlerin, ölümünden 37 yıl sonra, Moskova'y? giderek mezanna Türkiye'den götürdükleri çınar *idanını dikmeleri durgun düşün yaşamımızda küçJf"8 6 "1 7 1 ^6 0 6 1 * dalgalanmalar yarattı Arkadaşlarmızın 3 Haziran günü Mosko- va'da yaptıklan kcnuşmalarda şairimizin "vatan- daşhk hakkına'' ilişUn duyarlı sözlerini gecikilmiş bir göreve yeniden ça^n olarak kabul ediyorum. Okurlanm arasırâa beş altı yıl önce Nâzım Hik- met Vakfi'nın açtıg1 "imza kampanyası"na katılan- lar vardtr kuşkusuz Hukukun üstünlüğüne inanmış beş bini aşkın uygar insanımızın imzaladığı dilekçe- de öngörülen Nâzım'm "vatandaşlık hakkının tade- si" istemi ne yazık Ki "Bakanlar Kunılu"nun günde- mine aldınlamamışti- Geçen haftaki Moskova ziya- retinde yeni bir dilekçe hazırlanarak imzaya açıldı- ğını gazeteierden öğreniyoruz. Nâzım Hikmet'in vatandaşlığı konusu konuşulur- ken politik acılann, Köşe yazarlannın, devletlilerin sık sık yineledigiu Avrupa Birfiğı 'ne aday olduğumuz şu günlerde..." gibisinden sözleri öne sünmeyi ayıp sa- yıyorum doğrusu. Çünkü, demokrasinin önkoşulu hukukun üstünlüğü ilkesi için onca yıl savaşım ve- rilen bir ülke Türkiyemiz. Bu köşede 6 Haziran 1994 günü çıkan yazımı ye- niden yayımlarken Şu gerçeği vurgulamakta yarar görüyorum: Nâzım'm vatandaşlık hakkını istemek demokra- tikleşme savaşımının geregıdir. ••• Nâzım Hikmet'in şürierini gizli gizli okuduğumuz yıllar, seçme özgürlüğümüzü kullanma isteği miydi ağır basan, yasağa karşı duyduğumuz tepki mi? Bugün bile tam yanıtlayamıyoaım bu sorulan. Nâam'ın okuduğum ılk kıtabını Attilâ llhan ver- mişti bana. 1942 olmalıydı. Karşıyaka'da yaşıyorduk. Attilâ'nın 142. maddeye aykın eylemde bulunduğu savıyla hapishanelerde yatıp çıktığını biliyordum. O, bana "Taranta Babu'ya Mektuplar"\ vermekle Nâ- zım'a konan yasağı tanımıyordu. Ben alıp okumak- la... 194O'lı yıllann Türkiyesi'nde böylesine, insanlann ana haklanna aykın yasaklar tanımayan şiir tutkun- lan yalnız bız değildik kuşkusuz. Yalnız biz olmadı- ğımız için "Yeni Edeb/yafta, "Yürüyüş"Xe, "Seste de değişik takma adlaıia yayımlanabiliyordu Nâ- zım'm şiirleri. Hangi kafadan, kuruldan, yönetimden, iktidardan çıkmış olursa olsun yaratma özgürlüğüne konan yasaklann sadece yaratıcının eylemini değil, yara- tıya sahip çıkacak kimselerin de seçme haklannı en- gelleme amacı taşıdığını bıliyonjz. Tek Parti döneminin kimi aydınlan da bu gerçeği bildikleri için Nâzım Hikmet'ten kopanlamamıştır. Nâzım'la birlikte olmak, çağdaşlaşma savaşımında yerimizi beliriemekle aynı anlama gelıyordu çünkü. Ya Çakmak, Karabekir gibi Mustafa Kemal dü- şüncesine ters düşen paşalann ezberlerini talim edeceksiniz, ya da özgür bireyier olduğunuzu ka- nıtlamaya koşar adım... Ziya Gökalp'in Enver Paşa'ya, dolayısıyla Al- man generallerine esas duruş gösterdiği 1. Dünya Savaşı öncesinde yazdığı manzumelerin birinde şu iki dize vardır "Gözierimi kapanm >' Vazifemi yapanm." Enver Paşa için Alman sermayedarlannın çıkar- lan doğrultusunda savaşa katılmaktı gözü kapalı görev yapmak. Tek Parti yönetimi, toplumsal/siya- sal olaylan yukardakiler" gibi görmelerini istedi dör nemin okumuşlanndan, aydınlanndan. ; Değişen toplumsal koşullaria birlikte Nâzım Hik- met'in yarattığı bilinç izin vermedı başanlı olmaa- na. Bu gerçeğın altını çizmek gerekir. Demokrası ve özgür birey karşıtlannın Nâzım düş- manlığı bu nedenden kaynaklanır çünkü. II. Abdülhamid mahkemelerindekileri andıran yöntemlerle 28 yıl 4 aya mahkûm edilmesi de. Şöyle yazabiliriz. Tek Parti yönetiminde ağırlığı olan bir kesim Nâ- zım Hikmefe yasak koymakla değişmeyı önleyece- ğini umuyordu. Bugün de bilınen çevrelerce de- mokrasi kahramanı sayılan Adnan Menderes'in Nâzım'a ve çağdaş Türk edebiyatına karşı koyma çabası sınrfsaldır. Menderes ve arkadaşlan feodal kalıntılarla liman burjuvazisinin desteğini alarak ik- tidara gelmişlerdi. Onlann sınıfsal çıkariannı gözet- mek ideolojilerinin temelini oluşturuyordu. Bu ide- olojik temele dayanır Nâzım Hikmet'in yurttaşlık hakkından yoksun bırakılması. "Yurttaş Nâzım" derken hangi savaşımı verdiği- mizi biliyoruz. r Noam Chomsky'ye onursal doktora unvanı venfldi • Kültür Servisi - ABD'li ünlü dilbilimci ve eylemci Prof. Dr. Noam Chomsky'ye Toronto Universitesi tarafindan onursal hukuk doktoru unvanı verildi. Halk şarkıcısı 'Stomping' Tom Connors'un da yer aldığı diğer onursal dereceli Kanadalılar arasında, milyarder hayırsever Charles R. Bronfrnan, entelektüel işçi lideri Bob White, Pulitzer Ödüllü romancı Annie Proubc da bulunuyor. ABD'li toplumbilimci Prof. Edward Said'le, Prof. Chomsky'nin 'Onursal Hukuk Doktoru' unvanı alması bazı çevrelerce olumlu karşılanmadı. Yapüan tören sonrası, Toronto Üniversitesi'nin lisans ve yüksek lisans mezunlanna konuşma yapan Dr. Chomsky, * ümversitelilerin genç beyinler için bir doktrin ' odağı olduğunu, gençlerin, bir bahçıvamn küçük bir ağaca verdiği özenle, bol veri, hava ve ışıkla "• donatılması gerektiğini vurgulayarak egitimin - kafalara baskıyı değil özgür düşünceyi vermesi ' gerektiğini söyledı Hoflywood'da bağmısız stüdyo tarma ghHfimi __*. • Kültür Servisi - Hollyvvood'un tanınmış *- DisneyTılm yapım ve eğlence sektörû sirketinin eski studyo şefi Joe Roth, bağımsız bir fîim """ yapım "fırması kuracagmı söyledi. Roft'un, kurduğu Revolutıon Studios adlı yapım şirketinin BruceVVillis,JuliaRobertsvşdijersinemâ ^ ^ yildızlannı da kendTtarafina çekmesi bekleniyorT Sony Pictures ile ortak olması karşılığmda bu stüdyoda çekilen fümlerin Kuzey Amerika'daki sinema salonlannda gösterimleri saglanacagı gibi video dağıtım haldanna da sahip olunacak.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear