16 Haziran 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
1 2 HAZİRAN 2000 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFÂ EKONOMI / ekonomi(« cumhuriyet.com.tr 13 fMPdunımı çöpe yansıyOP • GAZtANTEP(AA)- Toplumun gelir düzeyi, çöpe atılan atıklardan da belli oluyor. Atıklar, bir anlamda gelir düzeyinin de aynası olma özelliğini taşıyor. Gaziantep Çevre Mûdürlüğü verilerine göre, pahalı gıda ve tüketim mallan atıklan, üst gelir grubunda maksimum, alt gelir grubunda ise minımum düzeye iniyor. Gaziantep Çevre Müdürü Mesut Nizipoğlu, çöpteki kâğıt ve kârton oranımn yaz aylannda üst gelir grubundakilerde yüzde 11.38, orta gelir grubunda yüzde 9.25, alt gelir grubunda yüzde 1.33; kış aylannda ise üst gelir grubunda yüzde 8.24, orta gelir grubunda yüzde 1, alt gelir grubunda ise yüzde 0.20 düzeyinde olduğunu söyledi. Rekaüet kalite getirdf • KONYA(AA)- Konya Posta tşletmesi Başmüdürü Hakkı Altuntaş, APS ve kolide özel sektörle yanş halinde olmalannın, hizmette kaliteyi getırdığıni söyledi. Altuntaş, özellikle son aylarda APS göndenlennın sayısında ciddi artış gözlendiğini belirterek, önümüzdeki dönemde çok daha iyi bir konumda olacaklannı anlattı. Gftalp'ten • SIVAS(AA)-Tanm ve Köyişlerı Bakanı Prof. Dr. Hüsnü Yusuf Gökalp, Tanm Bakanlığı'nda kadrolaşmanın siyasi değil, uzman kadrolaşması olduğunu öne sürdü. Gökalp, önümüzdeki günlerde özel bir bankayı ziraate yönlendirerek tanm bankası yapma projeleri olduğunu da söyledi. Merkez Bankası GAP konferan» • ANKARA(AA)- Merkez Bankası tarafından düzenlenen, "Türkiye'nin GeleceğindeGAP'uı Yeri" konulu konferans bugün başlıyor. Merkez Bankası Konferans Salonu'nda 12-16 Haziran tarihleri arasında düzenlenecek konferansta, GAP projesı bütün yönleri üe ele alınacak. Malfiyatlan gerliyor • ANKARA(AA)- Uluslararası mal fıyatlannda gehleme devam ederken, 1997- 1999 döneminde en fazla düşüş yüzde 44.7 üe şeker (serbest piyasa) fiyatlannda gerçekleşti. DPT verilerine göre 1997 yılında libresi (1 libre: 453.6 gram) 11.4 cent olan şekerin fiyatı 1999'da 6.3 cente düştü. Çay kaçafcpbğı • ANKARA(AA)- Transit ticaret amacıyla yurda soktuklan şeker, '_ çay, pirinç ve muz gibi ürünleri yurtiçinde sattıklan gerekçesiyle 7 Jîirma hakkında yapüğı~ "ihbarla 'Paraşüt t operasyonu nu başlatan Tanm ve .işferî Bakanlığı, 6 fırma hakkında daha çay kaçakçılığı iddiası ileGümrük Müsteşarhğı'na bıldirimde bulundu. TİSK Mevzuat Komisyonu, îş Kanunu'nun değiştirilmesi için yasa taslağı hazırlıyor verenin esneklik iııaclı HACERGEMİCİ Türkiye Işveren Sendikalan Konfederasyonu (TİSK) 1475 Sayth tş Kanunu'nda değişiklik yapılması amacıyla yeni bir yasa taslağı hazırlığı içinde. TtSK Mevzuat Komisyonu tarafından oluşturulan ve eylül ayına doğru hükümete sunulması planlanan tasannın özünü ise emekçilere iş güvenhğinden yoksun bir model vaat eden "esnek çahşma" oluşturuyor. Istıhdamda, ücrette ve iş sürelerinde esneklik isteyen işveren sendikalan, 1 Haziran'da uygulamaya giren Işsizlik Sigortası'nı bahane ederek iş güvencesı fonksiyonu üstlenen "ktdem tazminaa" uygulamasının da kaldınlmasını istıyor. Eyiûl ayında sunulacak Hükümetin mevcut yasal düzenlemeleri yaparken kendilerinden görüş almadığını savunan TlSK, "Çağdaş bir iş kanunu nasıl ohnahdır" sorusuna kendi • TlSK'in hazırladığı taslakta çalışma saatlerinde esneklik isteğini tanımlayan bölümde şu ifadeler yer alıyor: "Her bir fazla saat çalışma için verilecek ücretin oranı yüzde 50'den yüzde 25'e düşürülmeli, diğer taraftan fazla çalışma ücreti yerine izin verilmesine imkân tanınmalıdır." yakJaşımıyla hazırladığı yasa taslağı ile yanıt anyor. Bu anlamda hazırlanan ve halen üzerinde çahşılan yasa taslağının eylül ayında hükümete sunulması bekleniyor. TlSK'in hazırladığı yasa taslağında özellikle esnek çalışmaya olanak verecek maddeler dıkkat çekiyor. tstıhdamda esneklik sağlayan, geçıci işler tanımının yasal düzenlemeye kavuşturulmasırun gereğine dıkkat çekilen tasanda şu ifadeler yer alıyor: "tş sürelerinde esnekliği sağlayabilmek amacıyla ortalama haftahk iş süresi tanımı dikkate almarak fazla çalışma tanımı yeniden yapümalı. Bu paralelde günlük 3 saatiik, yılhk 90 işgünlük sınırlama fazla çalışma için önceden çalışma bölge müdüriüğünden izin ahnması koşuluyla ,, Esneklik ne ifade ediyort Hangl alanlarda yapılacak? % Istihdamda esneklik. # İş sürelerinde esneklik. # Ücretlerde esneklik. Çalışan açısından anlamı # lstihdamı daraltarak işsizliğin artışını getiriyor. # Belirli bir çekirdek işgücü dışında kalan geniş çahşanlar grubunu zaten fazla olmayan iş güvenliğinden yoksun bırakıyor. # Emeği sermayeye daha fazla bağımlı kılıyor. # Sendikalann tasfiyesi anlamını taşıyor. Dört kişilik bir ailenin temel masrafları 514.5 milyon liraya yükseldi Geçim standardı dibe vurduANKARA(ANKA) - Türkiye Kamu- Sen, 4 kişilik bir ailenin, 1999 Mayıs ayı sonunda 312 miryon 391 bin lira olan yok- sulluk smın ücretının, geçen mayıs ayı sonunda yüzde 64.7 oranında artarak 514 milyon 508 bin liraya yükseldiğini belirledi. Türkiye Kamu-Sen Ekonomik ve Sos- yal Araştırmalar Merkezi'nden yapılan yazılı açıklamada, 4 kışilik bir ailenin 1999 Mayıs ayı sonunda 103 milyon 669 bin lira olan açlık sınınnın, mayıs ayı so- • Kamu-Sen'in araştırmasına göre, geçen yıl mayıs ayında 312 milyon 391 lira ile geçinebilen bir ailenin, bu yıl 514 milyon 508 < bin liraya ihtiyacı var. nunda yüzde 64.7 oranında artış kayde- derek 169 milyon 788 bin liraya ulaştığı belirtildi. Kamu-Sen tarafından yapılan semt pazarlan ile market fiyatlanmn baz alındığı araştırmaya göre, 4 kişilik bir ai- lenin mayıs 1999'dakı gıda harcamalan 169 milyon 788 bin liraya yükseldığı belırtil- di. Araştırmaya göre 4 kişilik bir ailenin, giyim harcamalan 56 miryon 596 bin li- raya, ev eşyası için de 51 milyon bin 451 liraya ihtiyaç bulunuyor. Hane halkı ba- kım ve hizmet harcamalan 10 milyon 289 bin liraya, sağlık 15 milyon bin 436 lira- ya, ulaşım ve haberleşme 41 miryon 160 bin liraya, kültür eğitim giderleri 25 mil- yon 725 bin liraya ve kira harcaması 36 milyon 16 bin liraya yükseldi. kakunlmabdır. Aynca her bir fazla saat çahşma için verilecek ücretin onun yüzde 50'den yüzde 25'e düşürülmeli, diğer taraftan fazla çahşma ücreti yerine izin verümesine imkân tanınmaudır." Fazla çahşma için verilen ücretlerde düşüş özlemini bu saürlarla dile getiren işverinin ücretlerde istediği esneklik bununla da bitmiyor. Ücretlerde indirim Hazırlanan taslakta taraflann anlaşması halinde ücrette ındirim yapılabileceği beiirtilırken, ış süresinde esneklik için ise şu maddelerin İş Kanunu'nda yer alması talep ediliyor: "Ekonomik, teknotojik ve zorunlu nedenlerle ve taraflann anlaşması * koşuhıyla, 6 ayhk bir döoemde telafi çahşması yaponlabilmeiL Bu dunımda 45 saatiik ortalama iş süresini geçmemek üzere günlük iş süresi 12 saat olabilmebdir.'' İşveren tarafindan kaleme alınan ve esnek çalışmaya imkân sağlayacak olan bu değişiklikler işçi sendikalan tarafından ise tepkiyle karşılanıyor. tşverenin esnek çalışma adı altında sendikasız, iş güvenliğinden yoksun işçi istihdam etmek istediğini belirten işçi sendikalan, esnek üretımin emeği sermayeye daha fazla bağımlı kıldığını beürtıyorlar. Bu yolla işverene istediği zamanda, istediği süre ve istediği ücretle insan -(,: ., çalıştırma olanağı verdiğini belirten işçi sendikalan, esnek çalışmanın emekçi kesim için işsizlik vaat ettiğine dikkat çekiyorlar. * DUNYA B A K J Ş / ERGftV YILDIZOĞLU LONDRA erginfeergin.demon.co.uk 'Küreselleşme, bir kalkınma stpatejisinin yerini tutar mı?'-ll Azgelişmiş ülkelerin, küreselleşme süreciyle ılışkilerini, hızla gözden geçir- meye başlamalannın tam zamanı. Dün- ya ekonomisinde, mali piyasalarda bü- yük çalkantılara yol açabilecek biryön değişikliğinin başlamakta olduğunu düşündüren güçlü işaretler var. Olası bir fırtınaya hazıriıksız yakalanmamak gerekiyor. Diğer taraftan, küreselleşme, birge- lişme stratejisinin yerini tutmaz. Aksi- ne gelışmeyi en azından aksatan bir et- ki yapıyor. Nitekim, Türkiye, Brezilya dahil birçok azgelişmiş ülke, 1930'lar- da, dünya ekonomisiyle bağlan zayıf- ladığı sırada ilk etkin sa- nayileşme atlımlanna baş- lamışlardı. Bugün artık "Washington Consen- sus"ü terk edip gerçek bir gelişme stratejisi be- nimsemek gerekiyor. Yön değişikliği ve olası tehlikeler ABD ekonomisi yavaş- lamaya başladı. Buna kar- şılık Avrupa ve Asya eko- nomileri büyümeye de- vam ediyor. Avrupa ve As- ya'nin büyümeye devam etmesi ABD'nin yavaşla- masının etkilerini denge- ter ve küresel büyüme eği- limini koruyabilirse bir so- run çıkmaz. Ancak, bu, günümüz koşullanndafaz- la iyimser bir beklenti gi- bi görünüyor. Daha öncede, ABD Ha- zine Sekreteri Sum- mers'ın ağzından aktardı- ğtmız gibi, "Bu gün, dünya ekonomi- sinin kaderi, ABD ekonomisine, ABD ekonomisinin kaderi borsaya (...) bağlı" (Cum. 03/01). ABD ekonomi- sindeki yavaşlamanın ise, bir yumu- şak inişle sonuçlanması olasılığı, (ya- vaşlamanın gelmekte olduğuna işaret ettiğimiz 24 Nisan 2000 yazımızdatar- Jışüğımız gibO olukça zayrf. sesyon başlarsa bundan kısa dönem- de bir "V" sıçramasıyle çıkmak müm- kün olmaz. Diğer taraftan, ABD borsa- sındaki hızlı gerileme, sert bir resesyon, bunun yaratacağı uluslararası dakjalan- malar, mali piyasalarda, borç-kredi zin- cirinin zayıf halkalanndan bir veya bir- kaçon kopmasıyia çöküşlere de yol aça- bilir. Bu, olabileceklerin en kötüsü ol- masa bile, oldukça kötümser bir senar- yo. 1930'lan hatıriatan ve en azından birkaç yıl sürecek bir resesyonu öngö- rüyor. Tabii ki bunun kaçınılmaz oldu- ğunu söylemiyorum. Ama, yeniden, olası senaryolardan biri haline gelme- Bu ekonomiyi ve toplumu belli bir plan dahilinde geliştirme perspektifinin yerini, 1980'lerde, planı devreden çıka- ran, sorunlann çözümünü pıyasanın serbestçe iştemesinde gören neo-kla- sik (neo-lıberal) bir perspektif aldı. Bu sürecın, 1981 'de yayımlanan, Orta Af- rika'da Hıziandınlmış Gelişme baş- lıklı bir Dünya Bankası raporuyla baş- ladığını söylemek çok yanlış olmaz sa- nınm (Bu "hıziandınlmış gelişmenin" sonuçlannı merak ederseniz, Orta Af- rika'nın bu günkü haline bakınız!). Bu raporAfrika'da, kalkınmanın hızlanma- VVashington Consensusü, emek üzerindeki baskılann artmasına neden oldu. Ekonomik büyümenin merkezi bu şekilde kaymaya devam ederken ABD'de bir resesyonun gelişmesi, glo- bal döviz piyasalannda, başlıca döviz- ler arasında, yeni yeni başlayan bir ye- niden konuşlanmayı daha da güçlen- direcektir. Euro ve Yen'in dolar karşı- sında kalıcı biryükselme eğilimine gir- mesi. sermaye hareketlerinin yönünü ABD borsası alevhine etkiter, borsanm kan kaybetmesini hızlandınr. Böylece bir taraftan, borsanın geri- Tefrtesînin ABD'de tOkefici tatebTOze- rindeki daraltıcı etkileri, Asya ülkeleri ve Avrupa'da büyümenin ihracata dayalı bileşenini boğmaya başlayabilir. Asya ve Avrupa ekonomileri de durgunluğa girer ve senkronik (eş zamanlı) bir re- ye başladığını görmenin, özellikle az- gelişmiş ülkelerin gelecekleri açısın- dan, çok önemli olduğunu düşünüyo- rum. Yeni 'bir gelişme stratejisi' arayışlan Gelişme kavramı çok uzun bir süre- dir, adeta yerini "yapısal uyum" kav- ramınâ^Bıfakmıştı. 1997 Asya Kfîzin- den sonra gelişme kavramınn tekrar kul- lanılmaya başlandığı görülüyor. "Gelişme teorileri", 1940'larla 1980'lerin arasında oldukça ilgi çeken bir alandı. Azgelişmişliğin nedenleri, aşılması, toplumsal refahın ve demok- rasinin geliştirilmesine yönelik uzun ve losa dönerntt hedefter, ptanlar üzerine canlı bir tartışma vardı. Birçok azgeliş- miş ülkede, Kalkınrna planlan, projete- ri uygulanıyordu. Gerçekten, Türkiye dahil, birçok ülke busüreçte sanayiteş- meye başladılar. Genelde ithal ikame- si, ulusal sanayinin, tarımın, iç pazarın güçlendinlmesi, gelir dağıhmının iyileş- ttrilmesi gibi hedefler üzerinde biçim- lenen bir süreçti bu. si için fiyatlardaki çarpılmalann (devlet müdahalesinin) kaldınlmasını, devletin ekonomiden elini çekmesini, döviz ve mal piyasalannın serbestleştiritmeshni istiyordu. Bu reçete, kısa zamanda, özelleştirme, devletin köylüye ve emek- çi kesimlerin tüketim mallarına sundu- ğu desteklerinin kaldınlması gibi ted- birierle de desteklenerek IMF'nin Ya- ^saTUyumPrögrafnTan T rracJ5nüştü ve adeta ironik bir şekilde reform pa- keti adı altında hemen tüm azgelişmiş ülkelerin yöneticileri tarafından benim- senmeye başlandı. Bu gün gelinen noktada, neo-klasik yaklaşımın aksine, gelişmenin teknik bir sorun değil toplumun dönüştürül- mest anlamınagetdtğtyeniden hatırla- nıyor. Asya krizinln, Rusya deneytrön lf- tasınıı ı etkiler i altıı ıda, Keynes*iıı piya- salann kendi kendine dengeye geleme- me stratejisi izleme" düşüncesi tek- rar geri geliyor. Serbest piyasanın, emek ve mali sermaye alanlannda dengeyi dü- zeltmek bir yana daha da bozduğu vur- gulanıyor. VVashington Consensus'ün amaçlan ve araçlan açısından çok dar görüşlü olduğuna, gelişmeyeyoiaçma- dığına işaret ediliyor (Stiglftz, "Towards a New Paradigma for development" 1998 Prebisch Lecture. www.world- bank.org/knowledge/chiefecon/stig- litz./ htm.). Örgütlü işçi hareketinin ka- tılımının, demokratikleşme, kalkınma süreci, hatta krizlerinetkilerinin anırtan- dınlması açısından önemi vurgulanı- yor. (Stiglitz, "Democratic Develop- ment as the Fruits of Labour" Ocak 2000, aynı WEB sayfası) Devletle piya- sa arasında, yeni (devlete, büyümeyi ve toplumsal adaleti ge- liştirme, uzun dönemli stratejik kararlar alma, uluslararası rekabetle iç gereksinimler arasında bir denge kurma, dünya ekonomisine, ulusal ko- şulları, toplumsal banşı ve dengeyi göz önüneala- rak eklemlenmeyi sağla- ma görevi yükteyen) bir üş- ki düşünülüyor (Boyer, R. "Etat, Marche et Develop- ment, Une nouvelle Syntese pour le XXI Siecle", Kasım 1998, CEPREMAP netec.wustl.edu/Wo- PEc/data/cpmcep- map.html). Ekonominin dı- şa açılmasının, hızlı bir bü- yüme getirmediği, bu iddi- anın arkasında ciddi bilim- sel kanıtlann bulunamadığı saptanıyor. Hatta "karma ekonomi" düşüncesinin, 20. yüzyılın 21. yüzyıla bıraktığı en değerli miras olduğu ile- ri sürülüyor. Piyasa ekonomisinin toplum- sal biryapı içinde var olduğu hatırlatılı- yor. Bu toplumsal yapının yaşayabilme- si için gerekli, ama amacı illa da piyasa ekonomisine hizmet etmek olmayan ki- mi kurumlann varlığına işaret edilerek, bu kurumlar göz önüne alınmadan pi- yasa ekonomisinin ışletilemeyeceği vur- gulanıyor. VVashington Consen- sus'ün ise bu kurumlan görmezden gel- diği için artık terk edilmesı gerektiği söy- lenebiliyor. (Dani Rodrik, "Development Staregies for the Next Century"- Har- ward Şubat 2000- www.ksg.har- ward.edu/rodrik/papers.html). Sık sık da kalkınma sürectnın, bunu, dışardan gelen reçetelere değil, kendi özgün ko- şullanndan kaynaklanan önceliklere, var çtân kururrrianna göre eJe afan Qlkeler~ ^tedahahızh ilerlediği vurgularMyor(Stig-^ litz, Rodrik, Boyer, âgey Diğer taraftan, bu oldukça sınırlı yak- laşımfar^bfle, Türkfy& ekonoffflsinİR^ 1980'lerden bu yana, kalkınma süreci açı- sından büyük ölçüde vakit kaybetmiş olduğunu, halen de yanlış ve tehlikeli bir yolda olduğunu düşündürmeye yetiyor. ANKARAPAZARI j YAKUP KEPENEK Naime'yi Öldürmek , Buğday fıyatlan, giriş sınavlan bağlamında üni- versite sorunu gibi bu hafta yazılması gereken çok konu vardı. Ancak Naime Salman'ın öldürülrnâ? si hepsinin önüne geçiyor. Geçen günlerde Naime Salman, kardeşlerinin el- leriyle öldürüldü. Boyalı basının ünlü üçüncü say- fasını ızleyemeyen okuyucular için, olayı kısaca özet- lemek gerekiyor. Naime çocuk yaşta, imam niki- hıyla ve istemediğı bir kişiyle evlendirilıyor. Götü- rüldüğü evden sürekli olarak kaçıyor. Emniyet'in Küçükleri Koruma Şube Mûdürlüğü tarafından ya- kalanıyor ve ağabeyine teslim ediliyor. Kardeşini Istanbul'a getiren ağabey, öbür iki kardeşiyle bir- likte, daha 15 yaşındaki Naıme'yi bir viyadükten aşağı atarak öldürüyor. öldürme gerekçesi de açıklanıyor Töre gereği. Geçen aylarda da özellikle Güneydoğu Anado- lu'da çok sayıda benzer töresel öldürme olaylan yaşandı. Bunlar, sıradan olaylarmış gibi geçiştiril- di. Oysa töreöldürmeleri, sıradan değil. Naime'den ve ondan önce töresel nedenlerle öldürülenler- den kimler sorumlu? Asıl soru bu! Kanımca hepimiz. Tümüyle toplum. Suçumuz, duyarsızlığımızdır. Kamuoyu oluşturan basın-yayın kuruluşlan, iM- kenin her düzeydeki yöneticileri, üniversiteleri, eği- timcileri, yargı mensuplan, güvenlik görevlileri, ka- dın hareketi dernekleri, insan haklarıyla uğraşan- lar; hayvanlan korumak için saygın bir çaba içine girenler, yaşamı, insanı ve doğayı sevenler.. elbir- liğiyle Naime'yi ölürdük. Çünkü, bundan önceki tö- re gereği öldürmeler karşısında, suskun kaldık. ••• Bireyin özgürleşmesi kolay olmuyor. Aslında öz- güıieşmenin ilk basamağı, doğrudan kişinin ken- disiyle ilgilidir. Insanın özgürieşmesine dayanan kapitalist üre- tim biçiminin egemen olduğu günümüzde, nere- deyse tümüyle uygulamadan kalkmakta olan ölüjfi cezası bir yana, öldürme hakkından söz edileme*. Kimliği ne olursa olsun, yargı organları dışında Qi- rilerı bu konuda karar alma yetkisini kendinde bu- luyorsa, orada hukukyoktur. Hukukun olmadığı y#- de de toplumsal doku parçalanmıştır, düzgün iş- leyemez. Tarihsel açıdan bakıldığında bedenin özgürleş- mesi ile beynin özgürleşmesi, eşzamanlı gelişmiş- tir. Cinsel serbestlikte düşünce özgürtüğünün önüri- deki engellerin kaldınlması birlikte gerçekleşmiş- tir. özgurlüğe ve aydınlığa ulaşılması ıçın, insan oğ- lunun binlerce yıl savaşım vermesi gerekmiştir. Cumhuriyet Devrimi ile hukukun üstünlüğü ve bi- reyin özgürleşmesi yönünde büyük bir atılım ya- pan Türkiye'nin bu kanlı dönemleri yeniden yaşâ- ması gerekmiyor. ••• Toplumsal ve ekonomik yapının, bireyin özgür- leşmesini aşırı ölçüde sınırlayıcı özellikler taşıdığı bir gerçektir. Evlenecek olan gençlerin yaklaşık dörtte üçü gelecektekı eşlennı kendileri seçmiyor. ^ u oçankjrşal ya da kentsel kesımde çok farklı de- ğil. Yine, ülke ortalaması olarak 6 ve yukan yaş ka- dınlannın yaklaşık dörtte biri, Doğu-Güneydoğu'da da yaklaşık yansı, en son verilere göre, okuma yazma bilmemektedir. Aslında okuma yazma bii- mek de özgürleşmek için yeterli değildir; burada önemli olan ekonomik özgürlüktür, iş bulmadır, üre- time katılmadır. Yine bılınen bir gerçektir ki, lise ve üniversite bitirenler arasında, piyasada geçerii üc- retten çalışmak istemesine karşın, işsiz kalanlann oranı yüzde 30'lara vamnaktadır. Kuşkusuz, aile ve arkadaşlık bağlannın güçlü- lüğü, eğitimsizlik ve işsizlik çözümü gereken te- mel sorunlardır. Ancak bu ve benzeri sorunlann vaf- lığı töre kurallanyla insanlan öldürme hakkı vermez. Şimdi hepimize bir görev düşüyor; Naime'lerin ö|- memesi için toplumsal duyarlılık ayağa kalkmalı- dır. Yapılması gereken, hukuku egemen kılmanın ekonomik ve toplumsal altyapısını oluşturmaya uğraşmak ve kısa dönemde toplumsal duyariılık göstermek; insan kıyımlanna karşı toplumsal b/- linci yüksettmektir. Eğer, Naime'lerin öldürülmesi karşısında duyarsız kalınırsa, hangi konuda duyar- lı olunabilir? ••• Naime çocuk yaşta yok edildi. O artık sevine- meyecek, üzülemeyecek; sevemeyecek, seviteme- yecek, anne olamayacak, çocuk büyütemeyecek; türkü söyleyemeyecek; müzik dinleyemeyecek; çiçek toplayamayacak; oyun oynayamayacak; üretemeyecek; büyüyüp yaşlanamayacak; doğa- yı kucaklayamayacak; O'nu biz öldürdük; O'nu «e ondan öncekileri, toplumsal duyarsızlığımızöldü - dü. ı • • • ; Bu büyük toplumsal yara ya da leke 2000'li y] - lara taşınamaz. Bu toplumun kadınlan, erkekleı; yetkilileri, yetkisizleri; kişileri, kurumlan; görevlik - ri, görevsizleri; zenginleri, yoksullan; insanlan si- venleri, sevmeyenleri; büyükleri, küçükleri; bani- severleri, savaşseverleri.. Naime'lerin bir daha a- dürülmemesi için neler yapacaksınız? Naime <a- dürüldü; eğersiz ölü değilseniz, ayağa kalkın! $ e-posta: yakup(â metu.edu.tr t Köylüler kralıh ÇANAKKALE(AA) -Çanakkale'nin Gökça- lı Köyü'nde kurulu Ta- nm Kredi Kooperati- fi'nden aldıklan kredi- leri zamanmda ödeme- yen 17 üye için 1040 ki- şi icraya verildi. Borç senedinde borcunu öde- meyen 1 üyeye karşılık, senede imza atan 19 ki- şinin borçlu göründüğü olayda, birbirlerine çe- şitli defalar kefil olan 1996 yıhndan bu yajfa biriken borçlanrun,: izleri ile birhkte 109 ı yar liraya ulaştığı or yaçıktı. Gökçalı Tanm 1 Kooperatifi Kurulu Başkam Hv yin Kokaroğlu, ekorç- mık durumlan iyi ol^jp borçlanm ödemeyen |7 üye yüzünden, icra mji- dürlüğü kanalıyla 1 fi- şiye 9 ödeme emri g^- diğini belirterek'1040Jaşiye icra kanalıy- la ödeme emrTğönde- ttyeterin kötü • nldi. cenamainiKMOldji Kooperatif, bağlı oldu- ğu Balıkesır Bölge Mü- durlüğu'nün talönatı ile 1996 yıhndan bu yana üye köylülerden tahsil edilemeyen alacaklann tahsilatına başladı. tn- celemelerde, 17 üyenin kryor. Devlet a tahaietmekiçiı yasalip- faı başvurmakta haMl^ ancak 20 kişinin birft- rine kefil olduğu birfe- şikborcsenediböyle^p- nuçlar doğuruyor'' ^~ ye konuştu. i
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear