Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 5 MAYIS 2000 CUMA
14 KULTUR [email protected]
Unlü piyanist, 17. Uluslararası Ankara Müzik Festivali'nin açılış konserini gerçekleştirdi
Fazd Say özgüıı diliııiıı peşinde
ERHANKARAESMEN
On yedıncisine ulaşan 'Uluslarara-
sı Ankara Müzik Festivali', bozkır ba-
hannı erken yeşerten uygar ve güler
yüzlü bir etkinlik olmayı sûrdürüyor.
Dünyadaki tüm kültûr faaliyetierinde
izlenegelmişin aksine, yerel kent yö-
netiminden destek değil, köstek alışı-
na karşın çeşitli iyi niyetli kurum ve
kuruluşlann gönûllü sahip çıkışıyla
yoluna devam ediyor. And Vakfı'nın
tükenmez ve sabjrü çabalanyla zorluk-
lann ve engellerin arasından sıynlarak,
eksikli gedikli de olsa bir festival ya-
pıhyor oluşuna alkış tutulmalıdır.
FanTh günkr
Festivalin açılış konserinden çıkış-
ta keyifle gevşemiş, yaşamı bir iki sa-
atliğine de olsa sevinçle kucaklamaya
hazır, birbirlerine gülücükler dağıtan
bin küsur Türk insanı çok mutiu bir gö-
rüntü sergiliyordu. Adı çevresinde ve
kişiliğiyle ilgili olarak sansasyon med-
yasında bazen yer alan yersiz (ve hak-
sız) eleştirilere karşın, Fazd Say, Türk
toplumu için tartışılmaz bir iftüîar kay-
nağını oluşturmaktaydı. Bu sevimli
genç adamın yaptığı güzel şeylerden
insanlar bireysel haz alırken bir seç-
kın yurttaşın başansı onlan ulusal bir
kıvanç duygusuyla da dolduruyordu.
O gece, orkestral eşliğin, şefiyle ve
Anadolulu - Hazarlı çalanlanyla ser-
gilediği keyifsizliğin ve uyumsuzluğun
arasından, Fazıl, gür ve berrak bir kay-
nak suyunun, yosunlu kayalann yü-
zeylennden billur köpüklerle kayışı
gibi akıttı, o Çaykovski konçertovu.
Aslında, orkestra ve şefı ile yaptığını
çok iyi düşünmüş ve kendi sesinin ka-
rarlı arayışında gencecik bir adamın yer
yer diyaloğa gırerek, ama epeyce bir
zaman da birbirlennden koparak, bir
değil de bir buçuk Çaykovski çalışla-
nnı izledik. Fazıl'ın Çaykovski 'si "ap-
kın" gibiydi. Dinleyicilerin kulaklan
şenleniyordu, gönûllerinde güller açı-
yordu.
Festival öncesindeki ODTÜ müzik-
li söyleşisi ve sonra festival provalan
ile konserleri boyunca özel rastlaşma-
lar da ayarlayarak Fazıl ile çok sık bir
arada olduk. Konuştuklanmızın, bir
süredir Paris sanat çevrelerinden duy-
duklanmın ve son üç konserinin top-
lu ışığında "Fanl Say" olayını ken-
dimce bir analize sokmak isterim. Yir-
mi küsur yıldır yakından tanıdığım, ta
on dört yıl öncelerde, kendisiyle ilgi-
li çok olumlu bir şeyler yapma gereği
duydugunu, bu çok özel yetenekli, cin
zekâlı ve sevimli insanı, duygusal ola-
rak belki biraz kayırarak, ancak, aklı-
mın tnüziğe erdiği kadanyla içinde
bulunduğu özel arayışçılık sürecinden
biraz söz etmekte yarar görüyorum.
Musikinin dili, kendi içinde katla-
nık epeyce soyut, yer yer belirsizlik-
ler sergileyen bir anlaülar bütünüdür.
Besteci anlanmını, bu dilin genel ku-
rallanna oturtur. Belirsizliklerin, seçe-
nekli olarak yanıtlanması, aydınlığa
çıkarnlması "yonımcu''nun görevidir.
Yonımcu, müzik metninin üzerinden
gölgeleri kaldırarak bestecinin işini
tamamlayacaknr. Ancak, bu olaya ken-
di alt dilini yaratmadan yaklaşan bir yo-
rumcunun yaptığı "hecderi birieştir-
mekten" öteye geçemez. Günümüzde,
aralannda ünlü kişiler de bulunan pek
çok solistin yaptığı budur. Eksik ve
zevksiz bir iştir yani. Oysa, has yo-
rumcu, dikkatli dinleyiciyi mutlu eden
ve kalıcı bir etkileyicüığe imza atan ger-
çek yorumcu, kendi alt dilini yaratmış
adamdır.
Bu alt dil bir günde yaratılamaz.
Olaya duyu ve gönülden çok salt akıl-
la yaklaşan bir Brendel'de bu süreç
uzun yıllara yayılmıştır. Çağdaşı ve
dostu bir Gukla ise süratle hem de bir-
den fazla dile ulaşmak isterken kaybo-
azıl Say'ın
Çaykovski
yorumu 'zıpkın'
gibiydi.
Dinliyicilerin
kulaklan
şenleniyor,
gönûllerinde
güller açıyordu.
bir iki yıldır
Fazıl'ı kendi
dilinin yoğun bir
arayışına
gömülmüş
buluyoruz. Şu
anda zaten bir üç
yıl öncesine
oranla tuşesi çok
daha emin ve
parlak.
lup gitmiştir. Son çeyrek yüzyılın en
altın çocuğu Zimmerman yıllarca in-
zivaya çekilmıştır, dilini araştınrken.
Günümüzün Kissm'i de bu arama için-
de olup, ne zaman amacına ulaşacağı
belirsizdir. Daha eskilere de giderek ba-
şanh ve başansız örnekler çoğaltıla-
bilir. Bizim dünyamızdan bir ldil Bi-
ret'in de entellekt düzeyi çok yüksek,
sağlam bir kişisel alt dil geliştirmiş ol-
duğunun altı çizilmelidir.
Son bir iki yıldır Fazıl'ı da kendi di-
linın yoğun bir arayışına gömülmüş
buluyoruz. Çok seyahatli, enerji ve va-
kit yutucu bir konser ve kayıt stüdyo-
su koşuşması içinde oluşu bu dil ara-
yışını kesintiye uğratmıyor. Şu anda za-
ten -bir üç yıl öncesine oranla tuşesi
çok daha emin ve parlak. Çok bilinen
Çaykovski'de- az bilinen R. Strauss
Burlesk'te, ODTÜ'deki Bach Çhacon-
ne'unda, fçstivaldeki Brahms bisinde
bu özgün Fazıl dili arayışının ilk bul-
gulannı yakaladık. Güçlü bir bulguyu,
Bahar Ayini'nin dört el piyano versi-
yonu ıçin yaptığı ve yakûıda uluslara-
rası pazara sürülecek kayıtında da ya-
kalayacağımızdan eminim.
Fazıl ile ilgili yaşanmış ve Fransız
basınında yer almış bir sahneyi, ayn-
ca hatırlatmak isterim. Bach'ın 250. yıl
anma şenlikleri arasında düzenlenmiş
o benzersiz çılgınlıktakı "Nantes'm
72 Saat Duraklamaksızın Konser Di-
nsT için kuyrukta bekleşırken sohbet
eden tutkulu meraklılar birbırine giri-
yor. Fazıl'ın, Bach müziğine, sesteki
renkleri abartarak ve görüntüyü şovla
birleştirerek saygısızlık ettiğini iddia
edenler ile Say'ın çağdaş bir yaratıcı
olduğunu ve piyano denen bir enstrü-
mandan haberi bile olmayan koca
Bach'ın günümüzde yaşayıp bestele-
se ve dinlese Fazıl türü Bach yorumu-
nu çok seveceğini iddia edenler. Bu
anekdot, Fazıl'ın uluslararası çevre-
lerde, polemiklere yol açacak bir "çok
ileri tanınmışuk" düzeyine ulaştığının
kanıhdır. Ulusal gururu çok okşayan,
benzersiz bir durumdur bu.
Festivalin devamında
Festival mayıs ortalarında Litvanya
Ulusal Senfoni Orkestrası'nın, birkaç
yıllık talihsiz bir duraklamadan sonra
yeniden kendini bulmaya başlayan çok
yetenekli bir Emre Şen'in de solistlik
yapacağı bir dizi konseriyle sona ere-
cek. Arada inli ufaklı çeşitli etkinlik-
ler yer almakta olup, ilk günlerin izle-
nimleri arasında, Ankaralılann önce-
ki festivallerden de tanıdığı " I Solisti
Veneti Tophüuğu"nun nefıs barok kon-
sennden söz edilmelidır.
Genç elemanlardan kurulu cici bir
Manchester Camereta Topluluğu'nun
Cem Mansur yönetimindeki konseri
doruk noktasına, Korkmaz - Kanned
olayıyla ulaştı. Yerel köklü temalann
çağdaş bir akışkanlık için serpiştiril-
dıği bu sevimli yapıtı Ahmet Kanne-
ci, inanmış ve inandıncı bir yorumla
sundu.
İOT'nin oyunu ertelendl
"Çok Geç"
Olmadan'
yine gecikti
Kültür Servisi - Cuma Boynukara'mn yaz-
dığı, OrhanKurtukhı'nunyönettiğı 'Çok Geç
Ofanadan' adlı tiyatro oyunu, 2 Mayıs'ta ya-
pılacağı açıklanan prömiyerini yine gerçek-
İeştiremedi. Daha önce oyunu seyreden ve Îs-
tanbul Devlet Tiyatrolan programına alan
Devlet Tiyatrolan Genel Müdürü Rahmi Dft-
tigfl, oyunun oynanmasına 72 saat kala, 'este-
tikkaygüarvetekniknedenler'den dolayı sah-
nelenmesini 'birsüreBği'ne ertelediğinı açık-
ladı.
Mart aymda Genelkurmay, *yapdan ihbar
sonucu sakmcah görüldüğünden' Kültür Ba-
kanlığı'ndan oyunu durdurmasını istedi. Da-
ha sonra Beyoğlu Kaymakamlığı tarafindan
'askeri küçük düşürücü' nıtelikler taşıdığı id-
dia edilerek polıs baskınına uğradı. Bunun
üzerine 22 Mart tanhinde Devlet Tiyatrolan
Edebi Kurul Başkanı Refik Erduran ve baş
dramaturg Mine Acar, provalardan birini iz-
leyerek oyunda gerekli bazı değişiklikler ya-
pıldıktan sonra oynanmasmda bir sakınca ol-
madığım belirtti.
Bu 'hareketti' dönemden sonra oyun, Dev-
let Tiyatrolan'mn mayıs ayı prograrrunda yer
aldı ve prömiyerinin 2 Mayıs'ta yapılacağı
açıklandı. Bir aylık biletleri tükenen ve oynan-
masma 72 saat kala teknik nedenlerden' do-
layı ertelenmesine karar verilen 'Çok Geç CM-
madan'ın yönetmeni Orhan Kurtuldu, 'gö-
revlerini yapüldannı ve oyunu sahneJenmeye
hazır hale getirdiklerini' belırtıyor. Rahmi Dil-
ligil'in, ilk izlediğinde olumlu cevap verdiği
oyunu, ikinci kez gördükten sonra 'ne açıdan
eksik1
bulduğu merak ediliyor.
îstanbul Sanat Müzesi Vakfı, modern sanat müzesinin ilk temellerini atıyor
Çağdaşsanataaçılan kapı
AYŞEKÖKSAL
îstanbul Sanat Müzesi Vakfi, '21.
YüzyılProjea' adını verdığı uzun sü-
reli bir proje ile lstanbul'da bir mo-
dern sanat müzesi kurmanın ilk te-
mellerini atıyor Vakıf, 2000'li yıl-
lara giren lstanbul'da Kültûr Ba-
kanlığı'na bağlı müzelerin çağdaş
sanatı içeren bir koleksiyona sahıp
olmamasını büyük bir eksıklık ola-
rak gördüğünden bu boşluğun dol-
durulmasına önayak oluyor. Devlet
desteğinde bir ekip çafışması ile
hem Istanbul'a hem de Tûrkiye'ye
uluslarası nitelikli bır modern sanat
müzesi kazandırma düşüncesi ile
hareket eden vakfin yönetim kuru-
lu başkanı Prof. Tomur Atagök ile
görüştük:
-tstanbul'abirsanatmûzesikur-
ma fikri nasıl doğdu?
TOMUR ATAGÖK - Cumhuri-
yet'in 75. yıl etkinliklerinde yapı-
lan çahşmalannhiçbirinin kalıcı ol-
maması, devletin sanat alanmda hiç-
bir girişimı ohnadığını ortaya koy-
du. Bunun üzenne bır vakıf ve si-
vil toplum örgütü olarak bir araya
gehneye ve bu konuda bir şeyler
• "Müzenin geçmişi koruma işlevi, günümüzde,
sanatı halkla buluşturan ve dolayısıyla halkı
bilinçlendiren kavram olarak ortaya çıkıyor.
îstanbul'un, Doğu ile Batı'nın kesiştiği noktada köprü
görevi gören bir merkez olması gerektiğine
inandığımız için böyle bir işi üstleniyoruz."
üretmeye ve bir bakıma devletin yapmak istedi-
ği, ama olanağı olmadığı bir görevi üstlenmek
karannı verdik.
-Bir sanatmüzesifleonunyer akhğı kentsel me-
kân arasında üişki nasıl ofanan?
ATAGÖK - Bizim için önceükle hemen kul-
lanılabilir olması ve kûltür-sanatmerkezlerine ya-
kuüığı önemliydi. Aynca halkı eğitmek gibi bir
amacımız olduğundan halkın da kolaylıkla ula-
şacağı bir yerde bulunmalı. Müze ya da kültûr
merkezlerinin bulunduğu yerde onu destekleyi-
ci sanatsal, kültûrel ve turistik kurumlar da yer
aldığında çevresini kalkındırabilecek bir alan ol-
ması da önemli. Tûrkiye'ye gelen turistlenn ar-
tık sadece tarihi Istanbul'u değıl modern Türk
sanatını da merak ettikleri düşünülürse Îstan-
bul'un niteliklenni yansıtacak bır mekân olma-
lı. Birçok müzede sanat yapıtlan mı yoksa bına
mı ön plana çıkmalı gibi bir sorun vardır. Tarihi
bir bina kullanıldığında bakımı, sergilemeye uy-
gun hale getınlmesı, bmanın kendısinin ve ıçin-
deki yapıtlann korunması çok zor bır ışnr. Bu yüz-
den ben basit, yalın ve yapıtlan daha iyi ortaya
çıkaran ve koruyan bır bına olmasını tercih edı-
yorum. Şu anda zaten Kültür Bakan-
lığı ile bu özellikleri hemen hemen
taşıyan birmekân üzerinde anlaşma-
ya varmak üzereyiz.
-Müzede nelerinyer alması plan-
lanryor?
ATAGÖK - Modernizmin başlan-
gıcı olarak niteleyebileceğimiz
1950'den gûnümûze yönelik bir ser-
gileme düşünüyoruz. Türkiye ve
kendi yakın çevremiz; Balkan ül-
keleri, Türkçe konuşan diğer ülke-
ler, Ortadoğu ve Akdeniz gibi ülke-
ler üzerinde duruyoruz. Bu alanlar
Osmanlı kültürûnün etkisini hâlâ
üzerinde taşıdığı ve bu toplumlar
tarafindan bir merkez olarak görül-
dûğümüz için üişki geliştirmemiz da-
ha kolay olur. Bu yönden başlaya-
rak Batı'ya Doğu'yu tanıtma işlevi-
ni göreceğimizi umuyoruz.
- Daha çok resim ağırhkfa mı ola-
cak?
ATAGÖK- Resim, heykel, ensta-
lasyon bölümü; desen, özgûnbaskı
ve fotoğraf gibi kâğıt üzeri işler ve
son ydlarda ilgınin yöneldiği video
ve sinema sanatı bölümü; tasanm
ve mimarlık bölümü; sahne, tiyatro
ve müzik gibi Türk gösten sanatla-
n bölümlerinden oluşması planlanıyor.
- SergOenecek yapıtlara nasıl ulaşmayı düşû-
nüyorsunuz?
ATAGÖK - Ahmet Kâmil Gören, Levent Ça-
hkoğlu, YaJçın Sedat gibi sanat alanında ciddi
araştırmalar yapan genç araştırmacılar, özel ko-
leksiyon yapıtlannı inceleyerek bunlardaki ya-
pıtlan uzun süreh sergileme ya da bağış yoluy-
la müzeye katmaya çalışacaklar. 1950'den son-
raki döneme ağırlık verdiğimiz için sanatçılar da
bızı yönlendirecek. Aynca özel kurumlann da des-
teği olacağına inanıyoruz.
Beş gün sürecek etkinlikte sergi, sempozyum, çizgi film gösterisi ve work-shop yer alıyor
YAZ1ODASI
SEÜM tLERİ
Yeni Cami
Eminönü'ndeki Yeni Cami'in bende bir efsane-
si var. Bu, çcxaJkiuğuma ait birefsane. Yalnızca be-
nim için bir efsane.
Caminin hiKâyesi, biraz ilgili herkesin bildiği gi-
bi, on altıncı yüzyılın sonlannda başlar. Ünlü Safi-
ye Suttan adma bir cami yaptırtmak istemiş. İlk
tasanmcı, Davut Ağa. Davut Ağa kanşık bir işten
töhmet attında kalınca, Dalgıç Ahmet Ağa inşa-
ata başlıyor.
Ne var ki, 16O3'te inşaat duruyor. III. Mehmet'in
saltanatı sona ermiş. I. Ahmet tahta geçince, Sa-
fiye Suttan da eski saraya gönderilmiş. Yanm yüz-
yıl kadar kimseler Yeni Cami'yle ilgilenmemiş. In-
şaatın ne kadan yapılmış, pek bilinmiyor.
Sonra hıkâyeye başka bir Valide Sultan kanşı-
yor. Avcı Mehmet'in annesi Turhan Hatice Sul-
tan caminin inşaatını sürdürtecek. Yeni Cami
1663 tanhinde törenle açılmış.
O gün bugün, yüzyıllardıryerli yerinde Yeni Ca-
mi. Gerçi görünümü degişmiş. Yabancı ressam-
lann eserlerinde, denize daha yakın ve çok ge-
niş bir meydan ortasında, limanın hareketliliği
içinde görüyoruz Yeni Cami'yi. Bugünün trafik kar-
gaşasına, köprü çıkışının kalabalığına henüz ye-
nik düşmemiş. Bu yenik düşüşün başlangtcı on
dokuzuncu yüzyıla rastlıyor.
Benim anlatmaya çalışacağım efsane ise de-
nize çok daha yakın Yeni Camı'ın günlennden esin-
lenme olsa gerek.
Soğuk ve karlı kış günüydü. Köprüden geçip
Eminönü meydanına gelince, dedem bana, çok
eski zamanlarda Yeni Cami'in önündeki basamak-
lann denize indiğini söylemişti. (Ne gravürlerde,
ne resimlerde pek böyle bir ize rastlanmasa da.)
Pek inanmamıştım. Fakat unutamamışım. O an,
kar yağan lstanbul'da Yeni Camii hayalimde de-
niz kfyısına taşımış olmalfyım.
Dedem, "terihte meşhur" Safiye Sultan'ın genç
kızken yaşadığı Venedik'i, hani benim sadece
kartpostallarda gördüöüm, sular şehrini unuta-
madığını söylüyordu. Oyte anlatıyordu ki, sanki
Venedik'te Safiye Suttan'ın Bafo halini görmüş-
tü.
Safiye Sultan, Venedik'in yine meşhur "San
Marko" kilisesini de hiç unutamamış. YaşJılığın-
da oraları çok özleyip Eminönü Meydanı'nda
benzeri bir külliye inşa ettirmek istemiş. Deniz ke-
nannda, büyük bir meydanda doğdugu kenti bel-
ki yeniden yaşamak istiyormuş.
Dedemin anlartığına göre, Safiye Sultan'ın öm-
rü camii görmeye el vermemiş. Eski saraya gön-
derildikten sonra, orada derin bir yalnıziığa gö-
mülmüş III. Mehmet'in annesi.
Bir zamanlar saltanattayken genç kızlığının
şehri Venedik'i özleyen bu kadın, bu kez de, Os-
manlı sarayındaki uzun sattanatlı günlenni, yılla-
nnı özler olmuş. Bir gün su sesleri duyarak gon-
dollan sayıklayarak ölmüş...
Safiye Sultan'ın nerede gömülü olduğunu bil-
miyorum. Oysa Turhan Hatice Suttan'ın türbe-
"^ Yeni Cami birimleri arasındadır. Üstierinde la-
civert yazılar, pek çok pencereli; aydınlık birtür-
be.
Şehrin en işlek köşesindeki bu anrtsal yapı,
Yeni Cami, bezeme işçiliği açısından klasik dö-
nem zevkinin son temsilcisi gibidir. Mavinin ağır
bastığı çiniler, hünkâr mahfilindeki oya gibi işlen-
miş taş parmaklıklar, göz kamaştıncı filayaklar...
Dedemle yaşadığımız karlı kış gününden bu ya-
na kimbilir kaç yıl geçti. O zamanlar bu 'Safiye
Sultan' adını unutmayışıma hâlâ şaşanm. Dede-
min çok canlı bir anlatımla dile getirdiğini hatırlı-
yorum. öyle sanıyorum ki, Safiye Sultan'ın su ses-
leri işiterek ölümüne acımıştım.
Aradan zaman geçti. Aynı öyküyü bir tarihi ro-
manda da okudum. Bugün unutulmuş bir yazar
olan M. Turhan Tan, Safiye Sultan'la tanışıp gö-
rüşmüşçesine yazıyor, tıpkı dedem gibi, o da,
Safiye Sultan'ın eski sarayda, sürgünde geçen
günlenni uzun uzadıya tasvir ediyordu. Yine gon-
dollar, yine su sesleri...
Uydurma bile olsa, bu gurbet, sıla özlemi be-
ni şimdi de etkiliyor.
BUGUN
• BORUSAN'da saat 10.00'da Sonya Bohlander
Tannsever'in 'Müziğin Rengi' başlıklı çocuk
atölyesi yer alıyor. (292 06 55)
• BABYLON'da saat 22.30'da Yıkte
tbrahimova'nın vereceği konser izlenebilir.
(292 73 68)
• BtLGİ ÜNtVERStTESrnde '3. Uluslararası
Gitar FestivaM' kapsamında 20.00'de Denizhan ve
saat 21.00'de Dale Kavanagh'in
konserleri; 19.00'da Robert Bresson'un 'Yan
Kesici' adlı filmi izlenebilir/27ö 22 22)
• ÎSTANBUL KÜLTÜR üNrvERStTESinde
saat 20.30'da TRT Caz Orkestrası ve SoKstleri bir
konser verecekler/öiP 30 24)
K Ü L T Ü R » Ç t Z İ K
K Â M İ L M A S A R A C I
Aııkara kaiTkatiiı- festivali
Habib Haddad- Fransa
Kültür Servisi - Karikatür
Vakfi'nın düzenlediği
"6. Uluslararası Ankara
Karikatür Festivali'' yurtiçinden
ve yurtdışından ünlü
kankatürcülenn, bilim a d a m l a n —
ve sanatçılann katıhmıyla —-—
bugün başlıyor.
9 Mayıs tahhine dek sürecek olan
festivalde oniki uluslararası
karikatür sergisi açılacak,
karikatürcülerin ve bilim
adamlannın katüacagı '20. rrfrb
Yüzyıhn Karikatürü' konulu
uluslararası sempozyum, çizgi
film gösterisi, ödüllü work-shop
gibi etkinlikler gerçekleştirilecek.
Bugün saat 18.30'da resim ve
heykel müzesinde
-gerçekleştinlecek açılış töfeninde,
-Karikatür Vakfi tarafindan 'Yüm
Karikatürcüsü' seçüen Ferit
Öngören'e, kendi
karikatürlerinden oluşan ve
Karikatür Vakfı tarafindan
armağan olarak basılan kitabı,
kısa süre önce yitirdiğimiz
'MBük'a (Mustafa Eremektar) ve
Cafer Zorlu'ya 'Onur Armağanı'
verilecek. Festival boyunca yer
alacak sergiler arasında, "Türkçe
Konuşulan Ülkeler
Karikatürcüleri Karma Sergisi,
Almanya Karikatür, Feco Polonya,
günü Ahnan Kültür Merkezi'nde
Anadolu Üniversitesi
Canlandırma Bölümü Arşivi'nden
canlandırma fıhnleri yer alacak.
Karikatürcüler ve bilim—
Nerveç Karikatür, IVIizaM
Seramik, Yeni Bin Yınn Eşiğinde
t i , Yûrüyenler Karikatür,
K r i ü N l
t n y y , Yûrüyenler Karikat
İngiftere Karikatür. Nesneler
Karikatür ve Bulgaristan
Karikatür" sergılen yer alacak.
Canlandırma filmleri göterimi
çerçevesinde 6 Mayıs Cumartesi
- adamlarmm katrhmryia
gerçekleştirilecek Uluslararası
'20. Yüzyıhn Karikatürü' konulu
^bir seBipozyumun da yer alacağı
festivalde, 7 Mayıs'ta 'Senaryo'
konulu ve tüm çizerlerin
katılabileceği 100 milyon TL
ödüllü bir work-shop
düzenlenecek.
T