25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
i*=*MAMS2002CUMA CUMHURİYET SAYFA 17 Aam,aaimsiy; samtşûr! Bektrontk posta: denasom@ciBnhuriyetcom,tr TeJ: 0.212,512 05 05 (Fste; 0.212.512 44 97 Kariyer Kuzey Kıbns Türk Cumhuriyeti'ndeki Lefke Avrupa Üniversitesi'nde Türk Edebiyatı Bölüm Başkanı Yrd. Doç. Dr. Eftal Sevinçli, Türkıye'den çağırdığı konuşmacılaıia Türk dili üzerine "* '- bir toplantı düzenliyor... Toplantının adı Dil Buluşması... Sevinçli, bir gazetede haftada bir yazı yazan konuşmacılardan birinin özgeçmişini okurken "şu tarihler arasında da cezaevinde yattı" şeklinde bilgi veriyor... Salondaki öğrenciler ve öğretim üyeleri cezaevinde yatmanın kariyer sayılması karşısında birbirlerinin yüzüne bakıyor... Öğretim üyelerinden biri yanındakinin kulağına fısıldıyor: "Türkıye'den çağrılan ve 'ağabey' denilen şu profesöre baksana, başkanı olduğu kamu kuruluşunun parasını dolandırmaktan yargılanıyor... Cezaevi deyip geçme; Türkiye'de bundan güzel kariyer olur mu!" - AKP'li 35 şişe şampanya açtırmış... "Deâişim sarhoşu!" umhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, RTÜK Yasası'nın iptali için Anayasa Mahke- mesi'ne başvururken aynı zamanda yürür- lüğünün durdurulmasını da ıstıyor. Bu de- mektir ki Anayasa Mahkemesi'nin yasayı iptaJ etme- si halinde gerekçeli karar yayımlanıncaya kadar iş iş- ten geçmiş olabılir, işte bu bakımdan medyada te- kelleşmenin önüne geçmek için yürürlüğün bir an önce durdurulması gerekiyor. Sezer'in başvuru dilekçesine baktığınızzaman te- kelleşmenin altı özellikle çizıliyor. Sezer, yeni yasa için "Tekelleşme ve kartelleşmeyi önlemek bir yana, dolaylı olarak olanaklı kılacak niteliktedir" diyor ve uyarıyor: "Tekelleşen ya da kartelleşen görsel ve işit- sel medya, bıryandan ekonomikalandahaksızlıkya- ratabilecek bir guce ulaşırken öte yandan da haber alma özgürlüğünü kısıtlayabilecektir..." lletişim teknolojisinin hızla geliştiği günümüzde hal- kın haber alma özgürlüğü kısıtlanabilir mi? Sorunun Saptırmaca yanıtı çok basıt: Medya sektörünü eline geçiren ser- maye grubu ya da grupları istedikleri haberi istedik- leri gibi verirler ve kamuoyu gerçekleri öğrenme ola- nağındanyoksunkalır...Gerçeklersaklanabilirmi? Bu sorunun yanıtı da çok basit: Evet! Gerçekler saklan- mak bir yana saptırılır da... Kamuoyu dört bir yandan öyle bir yanlış bilgilen- dirme bombardımanına tutulur ki gerçekleri yazan ya da söyleyen bağımsız gruplara kuşkuyla bakılmaya başlanır, "Bunlar da her şeye muhalefet edıyor kar- deşim" ortamı yaratılır, "marjinal" damgası vurulur. Bu konuda, bugün yaşananlar bileyarının haber- cisi sayılabilir... Sezer'in RTÜK Yasası'nı Anayasa Mahkemesi'ne göndermesi haberinın medyanın ge- nelinde kamuoyuna nasıl duyurulduğuna bakalım: "Sezer'den şeffaf TV'ye itiraz yok!" Sezer, başvurusundatelevizyon ve radyo kanalla- rı sahiplerinin nama yazılı hısselerle temsil edilmesi- ne itiraz etmemiş... Bunu duyuruyorlar halka... Se- zer'in başvuru dilekçesinde aynntılarıyla anlattığı te- kelleşme tehlikesinden hiç ama hiç söz edilmiyor... RTÜK Yasası ile medya gücü kullanılarak ihalelerde haksız rekabet ortamı yaratılacağı, borsada çeşitli iş- lem oyunları yapılabileceği, kamu çıkarını ön planda tutması gereken medyanın bireysel çıkarlara hizmet edebileceğine ilişkin öngörüler yok sayılıyor... Sezer, tekelleşmenin bırakın halkın gerçekleri öğ- renme hakkını ortadan kaldırmasını ulusal güvenliği bile tehlikeye sokacağından söz ediyor ama bizim "şeffaf patroncular" bu gerçeği görmezden geliyor ve okurlarına, dinleyicilerine, seyircilerine göstermek is- temiyor... Yann, Cumhurbaşkanı aleyhine haberler ortalığa dökülürse hiç şaşmayın... SESSİZ SEDASIZ (!) Yüksek Yerilim Hattı erdincutku a yahoo.com Artık sevınçten HORON yerine HORMON teper olduk! Afyon Caz Festivali ve Afyon ADD Atatürkçü Düşünce Derneğı Afyon Şubesı Başkanı emekli öğretmen Hüseyin Kırkıl, 2. Afyonkarahisar Caz Festivali aleyhine kampanya başlatan yerel gazetecilerden Ahmet Sariık'ı plaket vererek ödüllendirmediklerini, tüm yerel gazeteciler adına verdıklerı plaketi Afyon Gazeteciler Cemiyetı Başkanı olarak Sarlık'ın aldığını anlattı. Plaket töreni 11 Mayıs'tayapılmış... Caz müziğini haçlı seferlerine benzeterek yerel medyada "din elden gidiyor" yayınlannın yapıldığı tarih, plaket töreninden bir hafta öncesi... ADD Afyon Şube Başkanı Kırkıl'a, tüm yerel gazeteciler adına Sariık'a plaket verirken, caz müziği gibi evrensel bir müziği karalayan ve halkı kışkırtan yerel gazetecıleri bu ödülün dışında tutup tutmadıklannı sorduk... Hayır... Kırkıl, törende böyle bir konuşma yapmamış... Plaket töreninden önce ya da sonra ADD Afyon Şubesi, Afyon Caz Festivali aleyhine kampanya başlatanlan kınayan bir bıldiri yayımlamış mı? Hayır... Onu da yapmamışlar... Peki, Kırkıl bir dönem şu meşhur hocaefendinin Afyon'daki özel okulunda öğretmenlik yapmış mı? Evet yapmış; Atatürkçülüğü anlatmak için... Başarılar... Lefke Edebiyat Buluşması 2002 SEVGİ ÖZEL 16-17 Mayıs günleri arasın- da Lefke Avrupa Ünıversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü'nce düzenlenen "Lefke Edebiyat Buluşması"n\n üçüncüsünde "Türkçede Yazım Sorunlan" tartışıldı. Lefke Belediyesi'nin de katkılanyla birçok dilcinin yanı sıraTürkçenin sorunlany- la dilci titizliğiyle ilgilenen kişi- ler Lefke'de buluştu. Lefke Avrupa Üniversite- si'nin Rektörü Prof. Dr. Mesut Ayan toplantıyı açarken yazım sorunlarının, hem anayurtta, hem de Kıbrıs'ta eğitimcıleri sıkıntıya soktuğunu dile getir- dı. Türk Dili ve Edebiyatı Bö- lümü Başkanı Dr. Efdal Se- vinçli de Atatürk'ün Türk Dil Kurumu'nun kapatılmasından sonra. gereksız tartışmalarla çok zaman yıtirdığımizi belirt- tı. Prof. Dr. Kâmile Imer, Prof. Dr. Ahmet Kocaman, Prof. Dr. Hamza Zülfikâr, Yusuf Çotuksöken, Necmiye Al- pay, Doç. Dr. Mustafa Öner, Sevgi Özel, Prof. Dr. Günay Karaağaç, Dr. Yusuf Azmun 'Türkçenin Yazım Sorunla- r"n\ anlartılar. Ancak bir öğ- rencınin bıldırisı. "büyükler" i;in ciddi uyarılar taşıyordu. Lefke Avrupa Üniversitesi, "urk Dili ve Edebiyatı Bölümü son sınıf öğrencısı M. Yeşim Yazıcıoğlu, eski-yeni bütün yazım kılavuzlarını inceleyerek sorunların kaynağınt araştır- mıştı, bizleri asıl sorunla yüz- eştirdi. Sorunlar, özellikle 983'ten sonra büyümüştü, Atatürk'ün kurduğu Türk Dil <urumu kapatılmadan önce, jlçünlü dilin yazımında bugün- tü kargaşa yoktu; sorunlann roğu yabancı öğelerden kay- •aklanıyordu, örneğin düzelt- ne (şapka) iminin kullanımı ya- ;ancı sözcükler nedeniyle so- una dönüşüyordu. Türkçenin jözcük yapma yollanndan bi- ı olan bileştirme, 1985'ten ;onra resmi TDK'nin bilimle ve nantıkla örtüşmeyen tutumu /uzünden ıçinden çıkılamaz Dİr duruma gelmişti. Genç öğrenci Yeşim Yazıcı- Tğlu içtenliklesoruyordu, "bü- ükanne, büyükbaba" gibi sözcüklerbıleaynlmıştı; niçin? 'azıcıoğlu, resmi TDK'nin Birleşik kelimeler, yazılış ba- <,ımından bitişik yazılanlar ve ayrı yazılanlar olmak üzere iki- ye ayrılır. Bitişik yazılan birle- şik kelimelere bitişik kelime adı verilir" tanımına da takıl- mıştı. Bunu incelikle dile getir- di, Türk dilini öğrenmeye çalı- şan biri olarak bu tanımın bı- limle ilişkisini merak etmiş ol- malıydı. Resmi TDK'de "Imla Kıla- vuzu"r\un hazırlayıcılarından olan Prof. Dr. Hamza Zülfikâr, kendı bildırisini bir yana bıra- kıp Yeşim'e yanıt vermeyi yeğ- ledi. "Bitişikkelime"ile "birie- ş/k"lerarasındaki aynmı anlat- maya çalıştı: "Gazi Antep"\n ayrı yazılması gerektiğini sa- vundu. Doğrusu. bu savun- maya bilimsel dayanak, man- tıklı ölçü bulmak zordu. Res- mi TDK'ce, "Aıane"ileyapılan bileşıklere dokunulmamıştı, a- ma Prof. Zülfikâr'ın önerisiyle, "Osmanlı aydınlan gibi her şeyi bileşik yazma eğilimi bı- rakılmış, doğumevi, radyoevi gibi bileşikler, bir devrim yapı- larak ayrılmıştı." Lefke Edebiyat Buluşma- sı'ndan çıkan sonuç şu oldu: "Sorun dilde değil, bizde"yd\. Resmi TDK'nin "devrim" an- layışıyla (ki, bu anlayış, resmi TDK'nin sözlüğündekı devrim tanımına bakılırsa daha iyi an- laşılır), bilimci ve sanatçıların çoğunun "devrim anlayışı" örtüşmüyordu. Lefke Edebiyat Buluşması, anayurttaki üniversitelerin ço- ğunda önemsenip tarrışılma- yan sorunlan, hem de öğren- cilerin katılımıylagözler önüne sermesi açısından önemli bir adım olmuştur. Bu açıdan Rektör Mesut Ayan'ı, Türk Di- li ve Edebiyatı Bölümü Başka- nı Dr. Efdal Sevinçli'yi kutla- mak yetmez, onların yüreklice attıklan bu adımı tüm dilcilerin, dahası eğitim siyasasını yön- lendirenlerin de önemsemesi gerekir. Çünkü 1980'lerde tır- manan bilim ve hukuk tanı- mazlığın bedelini hem ana- yurttaki, hem de Kıbns'taki gençlere ödetıyoruz. Prof. Kâ- mile Imer'in de belırttiği gibi, Atatürk'ün Türk Dil Kurumu, 51 yıl boyunca ölçünlü dilde yazım birliğini kurmuştu. Kal- dı ki, bu düşünceye Lefke Edebiyat Buluşması'na katı- lanların çoğu katıldı. Çünkü aklın yolu bir; bu görkemli yol, Lefke güneşiyle bir kez daha aydınlandı. KİM KİME DUM DUMA BEHÎÇAK behicak(a turk.net ÇtZGİLİK KÂMİL MASARACl TARİHTE BUGÜN ML MTAZ ARIKAK 24 Mayıs CNACO SAVASt.. 1SS4- 'rE SUGÜM, BOUlrtH KeSMÎ 8/K AÇIKLAMA CHACO ÇŞAKO) &4I09Ş/ 'H/*f SOM GÜHLeGOE/Ct &ELİÇ- MEİ-EKfNİAI /eSVOf S*ÇAGıU4ierMf GÖSTTEeç>ı6/AJİ BİL£>l'XMrŞ7-/. ANCAK., GERÇ.EK P&C OE ÖYL£ OE- Sl'UOİ- <SÜ/V£Y ı4MER.İ£A'MIH OGTnstA/o* 8ULUNAK] VE Bot-iyyA fce M/&4GUAY '/A/ ÖTSOEAJ BEKI PMY- AŞAMAO'Ğ/ BU BÖLJSE "G&tA/ CHACO" Jt&M 7X- ŞIMAKTMYCH- SÖZ KOMUGU AKAZI', Ço/z -42 Aü4ff- MUK y^LOISt İÇİN yA&f ÇÖL. l>4JIZuMUA/l>AYOt. •1932 -133S A/Z^StND/l 3 r'L SÜKeN CHACO , 8OL/Vy/4 O&OUSU DAHA İYf İ V£ StO4H "tÇS-T/'A/MA/ AfO - ÇOK. İYİ 8İLEN PA&4GU4Y £*l/S4Çf AZ4ZAfJACAAZ7-/.. İ : 2OQ SİAİ.'. BAKIRKÖY 1. ASLİYE HUKUK HÂKİMLİĞİ'NDEN 2001/540 Esas- 2002 228 Karar Davacı Semra Sökmen tarafından davalı Metin Sökmen aleyhine açılan boşanma davasında: Mahkememızm 22.4.2002 anh ve 2001 540 E. 2002 228 sayılı karanyla Gümüşhane ilı, Kelkıt ılçesi, Sökmen köyü, cilt 89, hane No: ll'de nüfiısa kayıtlı bulunan taraflann boşanmalanna, müşterek çocuk Akdoğan Volkan Sökmerfin velayetinin davacı annesine verilmesine, davalı babanın taraflar a>Tiı kentte oturur ıseler her ayın 1. ve 3. pazar günleri ile dinı bayramlann 2. günleri saat 10.00 ile 18.00 arasında yanına almak, eğer ayn avn kentlerde oturur iseler her yıl ağustos ayının 1. günü saat 10.00'da yanına ahp ayın 15. günü saat 18.00'de iade etmek suretiyle müşterek çocukla kişisel ılişki kurmasına. istek gibi davacı lehine ve reşıt olduğu 14.4.2002 gününe kadar müşterek çocuk lehine tedbir nafakalan takdırine yer olmadığına. istek gibi davacı yaranna yargılama gideri takdirine yer olma- dığına, yaptıgı masrafin davacı üzennde bırakılmasına, peşin harç gözetilerek arta kalan 1.720.000 TL. karar harcınm davalıdan alınıp Hazıne'ye gelır kaydına ilişkin Yargıtay yolu açık olmak üzere verilmiş bulunan karar adresi meçhul kalan davalı Metin Sökmen'e ila- nen teblıg olunur. Basın: 30802 GAİPLİKİLANI KARTAL ASLİYE 3. HUKUK MAHKEMESİ 2001/425 Esas Davacı Akif Arda tarafından mahkememizden gaıplık karan ısten- miş olmakla; Bıngöl ılı. Kıgı ilçesı. Darköprü köyü - C: 012,'SN: 10'da nüfusa kayıtlı Akıf ile Güllüzar'dan olma 1971 doğumlu Mehmet Arda'nın 10 yıldan beri kayıp olduğu ve kendisınden bir haber alınamadığı- nın. arandığı fakat bulunamadıgmdan bahisle gaıplık karan talep edılmış olmakla; Yukanda adı ve hüviyetı yazılı Güllüzar'dan olma, Mehmet Arda hakkında bılgı ve malumatı olanlann bu gazetenın yayın tarihınden itibaren 1 yıl ıçınde gerekli bilgi ve malumatlann Kartal 3 Aslıye Hukuk Mahkemesi'nin 2001 425 sayılı dosyasına bilgi vermeleri hususu MK'nın 32 ve müteakıp maddeleri aereğınce ılan olunur. 10.05.2002. Basın: 30806 ANKARA 7. ASLİYE HUKUK HÂKİMLİĞİ 2001/552 Esas Davacı Engin Karaca vekili tarafindan davalı Selma Demir ve Kâzım Yılmaz aleyhine açılan alacak davasının mahkememızde yapılan yargılaması sırasuıda: Demetevler 1. Cadde, No: 30/20 Ankara adresinde olduğu bil- dirilen davalı Kâzım Yılmaz'a gönderilen tebligatm bila tebliğ iade edildiği ve tüm aramalara rağmen adresinin temin edileme- diği anlaşılmakla, adına ilanen tebligat yapılmasına karar veril- miş olup, davalı Kâzım Yılmaz'ın duruşma günü olan 27.06.2002 günü saat 09.30"dakı duruşmaya gelmediğı veya kendisini bir vekil ile temsil ettirmediği takdirde tahkikatın yok- luğunda devam edeceği ilanen tebliğ olunur. 02.05.2002. Basın: 30727 ZEYrtNBURNT SULH HUKUK MAHKEMESt Esas No: 2001/1069 Karar No: 200M258 Hâkim: Kemal Güzel 20998 Kâtip: Zarıf Nalbantoğlu HÜKÜM ÖZETİ Mahkememize ait 2001/1069 Esas, 2001/1258 karar sayılı 9.11.2001 tarihli ilam ile 1978 doğ- mulu Abdul Turan Bakırtaş ve 1982 doğmulu Tufan Bakırtaş vesayet altına alınarak ken- dilerine babaları Hannan Bakırtaş vasi tayin edilmiştir. 9.11.2001. Basın: 30830 ANKARA...ANKA MÜŞERREF HEKİMOĞLÎT 0 Bir İnsan Ankara Sanat Tiyatrosu'nda yeni bir oyun sah- neleniyor. GalibaŞeyh Bedrettin Destanı. Perde açıldığı akşam birden çok duygulandım. Iki sıra önümde Nahit Hanım oturuyor, sevgili edebiyat öğretmenim! Bir deniz feneri yaşamımda. Ara- dan yıllar geçmiş, ama hiç değişmemiş. Perde arasında gittim, sarıldım. - Beni hatırladınız mı? - Müşerref değil misin sen, Müşerref'i hatırla- maz mıyım hiç. Bu sözler güzel bir takı gibi parlar belleğımde. • • • Akçay'da Kazdağı'na tırmanan yolun kavşa- ğında bir köy kahvesi anımsıyorum şimdi, adı Çardak galiba. Dostların buluştuğu bir köşe. Ruhi Su ile Sıdıka Ören'e taşınmamış henüz, Akçay'da kalıyorlar. Nahit Hanım'la aynı evde. Felsefe öğretmeni Iffet Hanım da aynı evde kalıyor. Sözleştik, dağa tırmanan yolun kena- rında buluşacağız bir akşam. Bahri Savcı, ll- hami Soysal, Edip Çelik ve eşleri de var. Çok keyifli bir akşam. Nahıt Hanım da hoşlandı. Ki- mini ilk kez görüyor, ama herkesi tanıyor. Yazı- lardan alıntılarla selamlıyor. Anılar, öykülerle parlatıyor akşamı. Güzel saatler yaşıyoruz. Bu güzelliği yakalamak, dostlarla yaşamak mutlu bir olay gerçekten. Biz de mutluluğun resmini çiziyoruz. Nahit Hanım çok güzel gülümsüyor, pembe bir akşam yaşatıyor bize. llhami'ye ta- kılıyor bir aralık, çok ince sözcüklerle şaşırtma- cayı anlatıyor. Sert çizgilı, asık suratlı biryazar tasarlarken sevecen, gülecen biriyle karşılaş- manın şaşkınlığı bu. Yakından tanımayınca do- ğal bir sonuç. Masadaki dostlar dağıldı giderek. Kimi trafık kazasında, kimi kalp çarpıntısıyla yitirdi yaşamı- nı. Güzel anılar, olaylar da soyutlaştı giderek. Hastalık, ölüm kol geziyor, gittikçe artıyoryalnız- lığımız. Ama yaşam bu. Ölüm de doğal bir olay aslında. Kimi zaman çok erken kimi zaman hay- li geç geliyor, ama geliyor! Zamanlamayı biz yap- mıyoruz! Kimi zaman soluğunu da hıssediyora- ma korkuyu aşıyor insan. Soluğum daralıyor, an- cak ufkumgenişliyor, yıldızlaruçuyorçevremde. Elimi uzatsam yakalayabileceğim. Hangi şarkıy- la? Derken yıllar sonra gazetede bir haber. Nahit Hanım aynlıyor dünyamızdan. Çevremde çok ki- şi onu tanımıyor artık. Ama tanıyanlar sevgiyle gülümsüyor, teşekkürle uğurluyor Nahit Hanım'ı. Kimi kaybettiğini biliyor. Son görüşümde yazma bir elbise giymiş, ba- şına da bir yemeni bağlamış. Yine bir dünya gü- zeli. Ankara Kız Lisesi'ne tırmanan yolda güzel bir kadın görüyorum, yanında Orhan Veli, ince- cik bir genç adam. Sevdiği kadınla şiirsel birlik- teliği var. Daha yakın olmak için eğiliyor, güzel bir resim çiziyor yollarda. Yaşamın gizemini açıklı- yorlar. Nahit Hanım'ın gizemi de burada bence. Sere serpe yaşıyor, doğasına ters düşmüyor hiç, özgüveninden güç alıyor, özüne ters düşmeyen bir portre çiziyor, saygınlığını yitirmiyor. • • • öğrencisi olmak başka bir mutluluk. Kitaplar önümüzde, açıp bakabiliriz. Ancak soruların ya- nıtlan kitaplarda değil, düşüncemizde. Yıllar sonra da saygıyja, teşekkürle selamlı- yorum Nahit Hanım'ı. Ölümü ayrılık değil bir buluşma noktası. Son günlerde kaç sevgili yi- tirdim ama aynlığı değil kavuşmayı yaşıyorum. Nahit Hanım'ı da güzel duygularla selamlıyo- rum, dünyamızda böyle insanlar da var diye onurlanıyorum. • • • Çok düşündüm, Nahıt Hanım'ın gizemini bul- dum sonunda, Orhan Veli'nin dizelerinde. O bir insandı diyor ünlü ozanımız. İnsan sevgisini bil- meyenlere güzel bir uyan. Yolunu yitirenlere, bir deniz feneri olarak partayacak her zaman. Işığı- nı alabilenlerin yolu açık olsun. Bir ozanın olgun çağında bu gerçeğe varması gerçekten güzel, in- sanı onurlandıran bir olay. Orhan Veli de bu ne- denle aşıyor zamanı. İnsan sevgisini taşıyor şi- irine. O bir insandı diyor. Başka söz yok. BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDANSAĞA: 1/Anadolutia .. yüzyıllardan bu yana gö- 2 çerler arasın- 3 da dokunan bir tür ensiz dokuma. V Karakter... Çingene ço- cuğu. 3/ Za- manı kullan- mada çok dikkatli olan... Üs- tün bir yetkinin gü- cünü simgeleyen değnek. 4/ Briçte, atılan bir kâğıtla eşi- ne oynamasını iste- diği kâğıdı belirt- me... Ağaç tekneler- de borda kaplamala- nnı yerleştirmek 8 için açılan yuva. 5/ 9 Hayvan pisliği... Rubidyum elementinin simge- si. 6/ Avrupa Birliği'nin kısa yazıhşı... Uzaklık işareti. II Çizgiyle mizah sanatı. 8/ Bir nota... Önemli tarihsel olgu. 9/ tran mitolojisinde, otuz kuş büyüklüğündeki efsanevi yaratık... "Yüksek yüksek tepelere — kurmasınlar" (Türkü). YUKARTOAN AŞAĞIYA: 1/ Sabretmek. 2/ Halk arasmda negatif fotoğrafa verilen ad... Ördek. 3/ Bir spor aracı... Şekerka- mışından elde edilen sert bir içki. 4/Mesaj. 5/ "- — deryasın boylayalım / Ummana dalmağa gel- dim" (PirSultan Abdal)... Borulan döndürmeden eklemeyi saglayan bağlantı parçası. 6/Japon lirik dramı... "Kakun" da denilen kürk hayvanı... Su- yosunu. 7/ Büyük kent serserisi... Yunan abece- sinde bir harf. 8/ Atlas Okyanusu'nda Portekiz'e ait takunada... Bir topluluğu oluşturan bireyler- den her biri. 9/ Türk müziğinde bir makam.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear