23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
5AYFA CUMHURİYET 22 MAYIS 2002 ÇARŞAMBA HABERLER Ecevit'in rahatsızlığı nedeniyle hastanede yapılan Liderler Zirvesi'nden erken seçim yok kararı çıktı: HükümetuyumiçindeANKARA (Cumhuriyet Bürosu) •Koalisyon ortaklan. Devlet Baka- n Kemal Derviş"in de dile getirdiği rken seçim istemlerine, "Erkense- çm yok, hükümet uyum içinde" ya- ntını verdi. Başbakan Büient Ece- vt'in başkanlığında Başkent Has- fcnesi'nde toplanan liderler zirve- snde, Dışişleri Bakanhğı, Kürtçe yıyının RTÜK denetiminde özel ka- nıldan ya da TRT'nin bir kanalıyla yıpılması seçeneklerini sunarken, öüm cezası konusunda da Avrupa îrsan Haklan Sözleşmesi'nin 6 no- lı ek protokolünü Türkiye'nin onay- lamasını önerdi. Dışişleri Bakanh- ğı, Kürtçe öğretimin ise devlet okul- lanndaki eğitim programlanna gir- meden, özel ya da devlet okulların- • Dışişleri Bakanı Cem ve AB Genel Sekreterliği bürokratlan, Kürtçe yayının TRT'den ya da RTÜK denetiminde ve özel bir kanaldan yapılabileceği seçeneklerini sundu. Dışişleri aynca AİHS'nin ölüm cezasınnı kaldmlmasını içeren 6 nolu ek protokolünün onaylanmasrnın Türkiye'yi tam üyelik müzakerelerinde önemli ölçüde rahatlatacağmı vurguladı. Liderler, bu konulann Bahçeli'nin Çin gezisinden sonra haziran ayı başında yapılacak zirvede aynntılı olarak ele alnımasını kararlaştırdı. da verilecek "kurslar" eliyle yapıl- ması seçeneklerıni sundu. Zirvede ANAP lideri Mesut Yümaz, en ya- kın seçim tarihi olarak 19 Ekım 2003'ü önerdi. Liderler zirvesı, hastane tarafindan tt tam mobiHze edüdiği'" (tam hareket edebilir) belirtılen Başbakan Ece- vit'in başkanlığında dün Başkent Hastanesi'nde toplandı. Zirveye, Başbakan yardımcılan Devlet Bah- çeli, Mesut Yümaz üe Hüsamettin Ozkan katıldı. Dışişleri Bakanı îs- mail Cem. bakanhk bürokratlan ile AB Genel Sekreteri Volkan Vural da zirvenin ilk 1 saatlik bölümüne katıldı. Kurs la Kürtçe öğrenlm Edinilen bilgiye göre Dışişlen Ba- kanı Cem ve AB Genel Sekreterli- ği bürokratlan zirvede, Kürtçe ya- yın ve öğretim konusunda seçenek- li öneri getırdi. Dışişleri, Kürtçe ya- yının TRT'den ya da RTÜK deneti- minde ve özel bir kanaldan yapıla- bileceği seçeneklerini sundu. Ba- kanhk, bölücü yayın yapıldığı tak- dirde ağır yaptınmlar öngörülmesi koşulu getirilebıleceğini kaydetti. Kürtçe öğretim konusunda ise dev- let okullannda, ders programlanna girmeden, velilerden talep gelmesi halinde ücretli "kurs" düzenlenebi- leceğı ya da Kürtçe öğreniminin ta- mamen "özel kurslar" tarafından yapılabileceği seçenekleri sunuldu. Dışişleri aynca AİHS'nin ölüm ce- Türkiye'nin kredi notu etkilenmez • Ekonomi Servisi - Uluslararası kredi derecelendirme (reyting) kuruluşu Standard and Poor's Türkiye analisti Alaıa El-Yusuf, erken seçim karannın, Türkiye'nin kredi notunu olumsuz etkılemeyeceğini ifade ederek, "Ancak erken seçim karan sonucu. koalisyon partilennin hükümet içinde işbirliğinden uzaklaşıp seçim kampanyalanna ağırlık vermelen, Türkiye ekonomisı ve kredi notunu olumsuz etkiler" dedi. El-Yusuf, olası erken seçim karanyla birlikte, "BDDK'nın, bankalann sermayelerinın yeniden yapılandırma girişimi" gibi bazı anahtar reformlann gecikebileceğini bildirdi. Bir diğer reyting kuruluşu Moody's'in Türkiye analisti Kristin Lindovv ise seçımlerin zamanında yapılmasınm, reformlann daha sağlam temellere oturtulmasına imkân vereceğini kaydetti. Kemal Derviş'e tepkiler sürüyor • ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Ekonomiden sorumlu Devlet Bakanı Kemal Derviş'in seçime ilışkin açıklamalanna, kabine üyelerinin tepkileri sürüyor. MHP'li Tunca Tosk'ay, ANAP'lı Nejat Arseven'in ardından dün de ANAP'h Çalışma Bakanı Yaşar Okuyan, Derviş'in açıklamalannı eleştirdi. Derviş'in seçilmemiş olduğunu vurgulayan Okuyan, "Bir seçim gündeminde ekonominin olumsuz etkisinin görülmeyeceğini söylemesi için Sayın Derviş'in bir seçime girmesi lazım. Mahalle muhtarhğı seçimini bile gerçekleştirememiş olan veya öyle bir deneyime sahip olmayan bir arkadaşımızın bu konuda bu kadar iddialı konuşmasını yadırgıyorum" dedi. SP gensoruyu geriçekti • ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - SP, Başbakan Büient Ecevit hakkında afet kararnamesi ile ilgili verdığı gensoruyu "kendisini savunacak durumda olmadığı" gerekçesiyle geri çekti. Partisinin grup toplantısında konuşan SP Genel Başkanı Recai Kutan "Kim ne derse desin ülke yeni bir seçimin eşiğine gelmiştir" dedi. AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan ise partisinin tstanbul Kadıköy llçe Başkanlığı'nca düzenlenen yemekte yaptığı konuşmada, sandık halkın önüne geldiğinde partisinin iktidar olacağını öne sûrdü. Başbakan, zirveye "tam mobilize' olarak katıkü.Yılmaz. Ecevit'ûı sağlığını iyi gördüğünü ve 3-4 gün içinde taburcu olabileceğini söyledi. (AA) Son günlerin en önemli gündem maddesi hakkında patronlar görüşlerini açıkladı: Iş dünyası seçim istemiyorEkonomi Servisi - Başbakan Büient Ecevit'in sağlığının bo- zulması üzerine gündeme gelen seçim tartışmalan konusunda iş dünyası tavnnı net bir şekilde or- taya koydu. İş dünyasını temsil eden oda ve dernek yöneticileri erken seçimin istikrannı boza- cağını dile gehrirken, Ecevit sağ- lığına yeniden kavuşuncaya ka- dar vekâlet sisteminin kullanıla- bileceğini ifade ettiler. Türk Sa- nayici ve Işadamları Derneği (TÜSİAD) Başkanı TuncayÖzfl- han, erken seçimin Türkiye'ye hiçbır katkısımn olmayacağını dile getirdi. Istanbul Sanayı Oda- sı Meclis Başkanı Hüsamettin Kavi, seçimin istıkran bozaca- ğını savunurken Türkiye Odalar veBorsalarBirliği (TOBB) Baş- kanı Rifat Hisarakhoğlu da gün- demde seçimin değıl ekonomi- nin olması gerektığinı savundu. Özilhan, önümüzdeki bırkaç ayın Türkiye'nin geleceğini be- lirleyeceğini, yöneticilerin ise durumu ne denli kavradıklarının belirsiz olduğunu kaydetti. "Bu- gün birerken seçim ihtimali üze- rine konoşmanm zamanıdeğfldir. Ama seçim ve siyasi parti yasala- nnın değişmesi üzerine konuş- manın tam zamanıdır" diyen Özilhan, erken seçim atmosferi- ne girilmesinin makro ekonomik dengelerin kınlganlığı açısından olumsuz sonuçlar doğurabilece- ği uyansın da bulundu. Özilhan, bugünkü gündemin tekmadde- den oluştuğunu ve bunun da Ece- vit'in sağlık durumu olduğunu kaydederek "Elbette.birülkenin haşhakanının hastfllanmag hafr- sasiyeöe ek afanıp tarüşılacaktır. Ama devlet işlerinin aksamadan sürmesi gerekir. Dünya bizi bek- lemez" şeklinde konuştu. Özil- han, Ecevit'in görevinden çekil- mesi gerektiğine inanmadığını, ancak sağlığı düzelinceye kadar vekâlet müessesesinin yararlı ola- cağını düşündüğünü söyledi. 4. Teknoloji Kongresi'nde gazete- cilerin sorulannı yarutlayan Özil- han, Devlet Bakanı Kemal Der- viş'in seçim tarihinin belirlen- mesi yönündekı açıklamalannın Tuncay Özilhan Erken seçim Türkiye'ye katkı sağlamaz. Hüsamettin Kavi İstikrar için seçime gkhimemesi gerekiL Rifat Hisarcıklıoğlu Siyaset değjL ekono- mi tarnşılmaİL hatırlatılması üzerine, "Kemal Bey'i iyi dinlediğimiz zaman er- ken seçimden ziyade 'seçim tari- hinin belirlenmesi, ekonomide- ki behrsizhkleri kırar' diyor.Ona hak veriyorum ama erken seçim denüyor*' dıye konuştu. Olası bir erken seçimin 3-4 partili koalis- yonlan gündeme getirebileceği- ni söyleyen Özilhan, "4'te zor ohır, 5'te çok daha zor ohır" yo- rumunu yaptı. TOBB Başkanı Hisarcıklıoğ- lu, ekonominin siyasetin önün- de yer alması gerektiğini belirt- ti.. Hisarcıklıoğlu, "Syasettenbu kadar etkilenen bir ekonominin olması bizleri rahatsız ediyor" dedi. Ecevit'in hastalığı konu- sunun sorun olmayacağını savu- nan Hüsemettın Kavi, bu duru- mun uzaması halinde koalisyon ortaklannın durumu çözeceğini dile getirdi. Kalıcı istikrar için ka- rar sürecinde gecikmelere taham- mül olmadığını da belirten Ka- vi, Türkiye'de ekonomi ile siya- setin kendi rotalannda yürütüle- cek duruma getirilmesi gerekti- ğini de vurguİadı. zasının kaldmlmasını içeren 6 nolu ek protokolünün onaylanmasının Türkiye'yi tam üyelik müzakerele- rinde önemli ölçüde rahatlatacağmı vurguladı. Anlaşma sağlanamayınca Yılmaz, "Saym Başbakan'ı daha fazla yorma- yahm. İdam konusunu gelecek zirve- de ele alahm" önerisini getirdi. Bu- nun üzerine liderler, bu konulann Bahçeli'nin Çin gezisinden sonra haziran ayı başında yapılacak zir- vede aynntılı olarak ele alınmasını kararlaştırdı. Yılmaz, partisinin baş- kanlık divanında zirveye ilişkin bil- gi verirken, Başbakan Ecevit ve ken- disinin, bu yöndeki düzenlemeler için ısrarlı olduğunu, ancak Bahçe- li'nin, *karşırurumundan''gen adım atmadığını aktardı. Yıl- maz, Ecevit'in sağlığını ıyi gördüğünü ve 3-4 gün içinde taburcu olabilece- ğini de söyledi. Yılmaz seçim tarlhl önerdi Yılmaz, Meclis'in en az 20 gün pazartesi ve cuma günleri de olmak üzere özel bir çalışma yapaca- ğını, bu sürede özellikle Özel Tüketim Vergısi Ya- sa Tasansı ile ihale ve ba- zı vergi yasalannda deği- şıklik öngören tasanlann görüşüleceğini bildirdi. Dışişleri'nin brifingin- den sonra başbaşa görü- şen liderler, erken seçimin gündemden çıkanlması konusunda görüş birliğine vardılar. Zirvede Yıl- maz'ın en erken seçim ta- rihi olarak 19 Ekım 2003'ü önerdiği öğrenıldı. Dervis'ten yanıt: seçim yok Toplantıdan sonra yapı- lan yazılı açıklamada, en son 2 Mayis'ta TBMM'de yapılan toplanhda AB Ge- nel Sekreterliği ile Dışiş- leri Bakanlığından bilgi ve görüş ıstendiği anım- satılarak "Liderler, bu ko- nuda kendilerine sunulan bilgi \ç görüşleri önümüz- deki toplanüda değerien- direcekler" denildi. 57. hükümetin uyum içinde çalıştığına vurgu yapılan açıklamada, er- ken seçimin düşünülme- diğinin de altı çizildi. Açıklamada, başta Kemal Derviş olmak üzere er- ken seçim isteyenlere de "Bazı çevrelerce başlatü- mış olan erken seçim tar- bşmalanna son verihnesL, ülke açısından da ekono- mik açıdan da yararta ola- cakür" denilerek yanıt verildi. Haziran ayı için- de ekonomik programın gerekleri olan yasalann ve hükümetin gündemin- deki diğer yasalann TBMM'den süratle geçi- rileceği anlatılan açık- lamada, bu konuda her türlü çabanın gös- terıleceğine de dikkat çekildi. IR NOKTASI /ORAL ÇALIŞLAR oralcalislar@yahoo.com Başbakan Ecevit, doktorla- ra neden görünmediğini anla- tırken Türkiye'nin ne kadar za- af içinde bulunduğunu da itiraf ediyordu. Ecevit özetle şöyle söyledi: "Eğer doktora gider- sem, kamuoyunda bir endişe oluşur, bu da ekonomiyı ve sı- yaseti olumsuz yönde etkiler." Bu nedenle ilk hastane ziya- retini borsanın kapandığı cuma günü ögleden sonra yapmış, on- dan sonra da 12 gün boyunca doktoriara görünmemişti. Sonra, daha da ılginç bir noktaya gelindı. Kaburga kırı- ğı ve filibit teşhisiyle hastane- ye yatırılan Ecevit'in uzun sü- re burada kalması gerektiği doktorlar tarafından açıklan- dı. Bu açıklamalar doları tetik- ledi, borsayı da düşurdu. Du- rumun kötü olmadığını göste- rebilmek amacıyla Başbakan hastanedeki odasının pence- resinden yatağından kalkıp ga- zetecilere el sallamak gereğı- ni duydu. • • • Başbakan'ın hasta olduğu- Neden Bu Kadar Kmlganız? nu söylemesinin bile ekono- misini ve siyasi dengelerini al- tüst edeceği düşünülen bir ül- kenin "güçlü" olduğu söyle- nebilir mı? Evet, dünyanın en güçlü ordulanndan bıri Türk ordusu. Dost düşman bunu kabul ediyor. Gelin görün ki bu güçlü ülkenin ekonomisi, Baş- bakan'ın hastalanmasını kaldır- mayacak kadar kınlgan. Sizce bunda bir acayiplik yok mu? Hem çok güçlü olacaksı- nız hem de bir anda çökme teh- likesiyle yüz yüze bulunan bir ekonomik yapı üzerinde otura- caksınız. Görünen ve bilinen o ki IMF bu yıl elindeki en büyük ekonomik kredileri Türkiye için kullanmasaydı, belki bu ülkenin durumu Arjantin'den beter ola- caktı. Tabii, bu tablo içinde bir başka gerçek daha ortaya çıkıyor: Türkiye, bir siyasi kri- zi kaldıracak güce sahip de- ğil. Bırakınız siyasi krizi Baş- bakan'ın hastalanmasını kal- dırmakta güçlük çekiyor. O zaman eğri oturup doğru ko- nuşalım, bu ülke çok ciddi siyasi ve ekonomik sorunlar- la yüz yüze. Böyle olduğu halde, bu tab- lonun değişmesi yönünde ciddi hiçbir çaba gösterilmi- yor. Devlete egemen güçler, statükoyu korumak için itı- raz edeni susturmak ama- cıyla tetikte bekliyorlar. Kıb- ns görüşmelerini izliyoruz. Rumlar şöyle, Rumlar böyle... Tamam... Peki ya Türkiye.. şu andaki statükoyu aynen korumak dışında ne yapıyor? Kıbrıs siyasetinin esası, sıfırı tüketmiş Kuzey Kıbrıs'ın bu- günkü durumunu devam et- tirmeyi amaçlıyor. İdam aynen korunmak is- teniyor. Kürtçe eğitim yasa- ğı, radyoları ve televizyonla- rı susturmayı amaçlayan ya- saklar, artık zamanı dolmuş cezayasası maddelerinin de- ğiştirilmek istenmemesı gibi aklınıza ne gelirse, hemen her alanda bir "koruma" ve "kollama" mantığı egemen- liğini sürdürüyor. Bütün bun- ların hepsinin iyi olduğu dü- şünülüyor. Bazıları da "Bun- lar değişirse ülke bölünür, kargaşa egemen olur" diye- rek direniyor. • • • Siyasi Partiler Yasası, Seçim Yasası ne olacak; bunlar da değiştirilmeyecek mi? Türki- ye, otoriter ve baskıcı bir par- tiler sistemiyle yönetilmeye de- vam edecek mi? Bu yönde umut verici bir söz işittınız mi? Neresinden baksanız, bu ül- kede hemen değiştirilmesi ge- reken çok temel kanunlar ve kurumlarbulunuyor. Bu yönde adım atılsa birçok şey büyük olasılıkla düzene girecek. Bizi yönetenler ne yapıyor: Bölgenin en güçlü ülkesi bi- ziz, dünyanın en güçlü ordu- lanndan birine sahıbiz diye övünüyorlar... Peki ya sonra: Başbakan'ın hasta olduğu- nu aman kimse duymasın, yoksa çökebiliriz diye endi- şe içinde saklambaç oynama- ya kalkıyorlar. Ecevit'in hastalığı bir kez daha gösterdi ki bu sistem çökmek üzere. Sovyetler Bir- liği'nin son dönemine benzi- yor. Güçlü ve otoriter bir dev- let var, fakat yurrtaş giderek daha fazla yoksullaşıyor. Ül- kenin dört bir yanında ekono- mik kriz acı şekilde hissedi- liyor. Insanlar geleceğe ilişkin umutlarını yitiriyorlar. İktidar sahipleri ise ellerin- deki mevkilere sımsıkı sarıl- mış yerlerinden kıpırdamak istemiyorlar. Ancak bu du- rum ne zamana kadar böyle gidebilir? Bu kadar yapay bir güç gösterisiyle ne kadar ida- re edebilirler? Bir hastalığı bi- le kaldıramayan bir sistem daha ne kadar eski kalıplar- la varlığını sürdürebilir? GLOBALPOLİTİKÜLTÜR ERGIN YıLDıZOĞLU Klonların Saldırısı Kemal Derviş ve IMF, erken seçımlerin ekono- miyi etkilemeyeceğini vurgulayarak, seçim tarihinin önceden belırlenmesinin belirsizliğı ortadan kaldı- racağını savunuyoriar. Ben de herhalde, yabancı ol- duklan için bu ülkenin ve politikacılarının huyunu su- yunu bilmiyorlar diye düşünüyordum. Pazartesi, Güngör Uras'ın yazısını okuyunca, "Sen de am- ma safsın yahu" diye söylendim kendi kendime: "Ama o teknokrat hükümeti sessiz sedasız ku- nıldu. Teknokrat hükümetini ülkeye hâkim milli güç odaklan değil de dış güç odaklan oluşturdu. Üç ki- şilik hükümet, ABD hükümeti, IMF ve Dünya Ban- kası üçlüsü, teknokrat hükümetinın başını VVas- hington'dan Türkiye'yeyolladı. Oda, MerkezBan- kası başkanını, Hazine müsteşarını atayarak kabi- nesini kurdu. Şimdilerde bu üçlü teknokrat hükü- meti, IMF tarafından çizilen program çerçevesin- de ülkeyi yönetiyor. Ülkeyi yönetıyor dedi isek, ül- kenin ABD hükümetini, IMF'yi ye Dünya Bankası 'nı ilgilendiren işlenni yürütüyor. Üretimimiş, istihdam imiş, hastane imiş, okul ımiş, fakırlik imiş bu tek- nokrat hükümetinın ilgi alanı dışında. Teknokrat hükümeti öncelikle iç borcu ve dış borcu döndür- mekten sorumlu. Bu nedenle sabahtan akşama döviz ile ve faiz ile uğraşıyor. lyı de acaba Ecevit'in başbakanlık koltuğuna oturduğu koalisyon hükü- meti ne yapıyor? Onlar da teknokrat hükümetinin kendilerine verdiği görevlerı, kendilerine verilen 'takvim' çerçevesinde yenne getiriyor. Meclis 7 top- luyor. Meclis'ten teknokrat hükümetinin istediği kanunlan (bu arada da sağdan soldan Meclis'e yollanan kanunlan) çıkanyor. Işte bunun içindir ki, Ecevit 'çalışır gibi' Başbakanlık'a gelıp gittiği dö- nemde, 'çalışamaz duruma düştüğu için' evde kal- dığı dönemde de 'hiçbir şey degışmedı1 ." (G. Uras, Milliyet, 20 Mayıs) Demokrasi iyi rejim. Bir de halk olmasa... Pariamenter demokrasıde seçmenın gereksinım- leri, politikacılann aklına, ne yazık ki seçimlerden az önce gelir: Halkın oyunun hâlâ bıranlam taşıdığı "de- mokrasilerde", hükümetlerin her seçımde kesenın ağzını açması da olağan, seçmenın tavnnın belir- lenmesine önemli katkıları olan bir gelışmedir. Ama, bir başka "demo/cras/"turü daha var: Halk "temsilcilerini" seçer, ülkeyi başkalan yönetir. Bu tü- ründe, demokrasinın sınırlan, seçmenın taleplerıni, seçilmış politikacılann iradesini dışanda bırakabi- lecek bir esneklığe sahıptir: Burada demokrasinin sınırlan, artık ekonominin, daha doğrusu, "piyasa- lann" en güçlü oyuncularının gereksınimlerine ka- dar daralır. Eğitim. sağlık gibi toplumsal hizmetlere ilişkin tedbırler, halkın refah düzeyinı ilgilendiren bütçe kalemleri hep "para kalırsa" yapılacak har- camalar kategonsıne girer. Bu kararda da halkın iradesi değıl, siyasi sorumluluğu olmayan bürokrat- lar belirleyıci olur. Bu dar "demokrasinin" taraftarlan bireysel özgür- lükleri ağızlarından düşürmezler ama, ülkenin zen- ginliklerinin üretimi ve yönetimınde, halkın söz sa- hibi olmasını amaçlayan, ya da bu kesimlerin çıka- nna hitap eden her türlü söylemi bloke etmek için, sürekli seçilmiş politikacılann "olağan zaaflarını" kullanarak genelde temsil mekanizmasını yıpratır- lar, özellikle seçim öncesı dönemlerde "popülizme karşıyız" edebiyatına başvururlar. Bu tipi iyi tanırsı- nız, "Demokrasi iyidir ama bir de siyasiler, seç- menler olmasa" diye geçirir aklından hep. Bugünlerde, IMF'nin ve Kemal Derviş'in içinin bu kadar rahat olmasının sırrı da sanırım burada. Bel- li ki bu ülkede artık piyasanın ve borç ödeme süre- cinin dışında biryerlere (belki ülkeye bıçilen yeni je- opolitik görevler harıç), örneğin halkın gunlük ya- şamını biraz olsun, geçici olarak bile olsa. iyileştir- mek amacıyla, kaynak aktarma "tehlikesi" ortadan kalkmış. Politikacılardevreden çıkmış, yönetimi de hepsi IMF perspektifini benımsemış bürokratlar devralmış. 'Oxymoron' Bir şeyi kendi doğasına tam ters bir özellikle be- timlerseniz bu bir oxymoron olur. Örneğin "feodal demokrasi", "komünist işadamı", "faşist hüma- nist" vb... "Dürüst politıkacı" ise bir oxymoron de- ğil yalnızca bir istısnadır! Günlük yaşamda, med- yada sık sık karşılaştığımız oxymoron/ar, bazen bir "moronluktan" (Moros: aptal/saf) kaynaklanırtar. Ancak geçen 10 yılda, bılinçli olarak üretilen oxy- moronlarda büyük bir artış oldu. Bu tür oxymoron- lar, geniş halk kitlelerinin siyasi kodlarında karışık- lık yaratarak, yerleşik kılit kavramlann anlamlannı bu- lanıklaştırarak, seçmenin düşünemez, kendi çı- kannı ifade edemez, hatta tanıyamaz hale gel- mesini amaçladılar. Örneğin Clinton ve Tony Bla- ir neo-liberalizmi halka satabilmek için, oxymoron- lar lügatına, "radikal merkez", "liberal sosyal de- mokratlar" gibi büyük katkılar yaptılar. Bu kavram- lar, sosyal demokrasinin variık nedenini, liberal de- mokrasiden bir kopuşla, onun yetersizliklerinin bir eleştirisı olarak ortaya çıkışını, birincisinin tarihsel olarak sermaye sınıfını, diğerınin de halk sınıflannı temsil ettiğini gizler. "Liberalsosyaldemokrat" oxy- moronu da, sosyal demokrasi sözcüğünun arkası- na lıberalizmin gizlenebilmesini sağlar. Türkiye seçim havasına girmeye başlayınca, Clin- ton- Blair okulundan aktarma, Dünya Bankası'nın, Asya krizi sonrası. "nouve/te cuıs/ne"inde pişme bir oxymoron daha çıktı ortaya: "Sosyal-liberal." Bu- nun ne anlama geldiğini. sosyal kavramının arka- sında neyin gizlendiğini göımek isterseniz, bu kav- ramı gündeme taşımak ısteyenlerin bugüne kadar "sosyal politika" adına ne yaptığını, kimlerin gerek- sinimlerine öncelik verdiğini hatırlayınız, bir de son bir yılda işini kaybedenlerı, kapanan dükkânları, ya- bancı sermayenin gelip yok pahasına satın aldığı şir- ketleri ve tarımda, toprak mülkiyetinde yapılan "re- formlan"... Belki o zaman gözleriniz kamaşmaz, seçimlerden sonra da kendinizi dolduruşa getiril- miş bir "moron" gibi hissetmezsiniz! BAŞSAĞLIĞI Patronum Sn Cem Bılgmer'ındeğerlı ka>ıınalidesı. eşı Sn Madlen Bılgıner'm bıncık annesı, Profılo Holdıng Yönetım Kunılu Başkan \'ekıh merhum Samı Kamhi fkjefendı'nın eşı. hepımızın bûyügû saygıdeğer insan BİRGİT MARİANNE KAMHİ Hanımefendı'nın vefatını bu)Tİk bir üzûntûyle öğrenmış bulunuyonım Muteveffaya Tann'dan rahmet. kederlı ailesı \e yakınlanna sabır ve başsağlıgı dılerım İPEK TLTIGUT ALPASLAN
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear