Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
4 •MART2000CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA
JVİJ.L1. U İ A kultur@cumhuriyet.com.tr 15
Qanny Boyle, anı yakalama çabasıyla sonu başından belli ve anlatımı sıkıcı bir film yapmış
P laj, bir ikilem
yaşattı
"Z^İl çoğumuza.
Yetenekli
yönetmen Danny
Boyie'a evet,
-//-;- Leonardo di
'Caprio'ya hayır.
'„, Robert
Carlyle'ya evet.
Doğu'nun
egzotizmini iyi
kötüamacma
^. % araç yapan
«' Hollywood'a
eomania salgrnı Berlin'i sardıGÖNÜL DÖNMEZ-COLİN
Geçen Uluslararası Beriin Film Festıvali'nde bir
Leomania olayına neden olan "Plaj* (The Beach)
ftlmine gidip gitmemek konusu ıster istemez bir
ikilem yaşattı çoğumuza. 'SığMezar' (Shallovv
Grave) ve 'Trainspotting' filmierinin yetenekii
yönetmeni Danny Boyie'a evet, "Thanik" filmin-
de kollannı havaya kaldınp "Ben bir kralun" di-
ye bağıran Leonardo diCaprio'ya hayır. Trains-
potnng"m, 'Carla'nın Şariâsı'nın ve hele 'The FuB
Monty'nin unutulmaz oyuncusu Robert Carly-
le'ya evet. Doğu'nun egzotizmini iyi kötü ama-
cjna araç yapan Hollywood'a hayır.
Sonunda hiç değilse dünyanın doğal açıdan en
görkemli ûlkelerinden biri olan Tayland'dan bir-
kaç manzara yakalayabilmek istemi gazeteci me-
rakı ile birleşince on üçünde genç kızlann çoğun-
lukta olduğu kuyruğa girdik biz de.
Ilk görüntüler, kolaylık olsun diye daha ufak bir
kentte çekilmiş olsa da Bangkok'un delicesine
koşan yaşamını yansıtıyordu başanyla. Tayland'ın
sırt çantası ve ucuz otel manzarasını çok iyi bi-
len biri olarak bunlann gerçeğe çok yakın oldu-
ğunu söyleyebüirim. Gerçekle hiç ilgisi olmayan
ise oyuncular. Orta direk Amerika'nın temiz yüz-
lröçeragtMİaha ondordün<i&reJevuyoB.dizıleri
ilegençlızlann gönlünüfethermış, pmtpınl Le-
onardo, sırt çantası ile dolaşan Amerikalıya ke-
şinlikle benzemediği gibi Fransız oyuncular Gu-
iilaumeCanetve VTrpıie Ledoyen de Cote d' Azur
plajında mı yoksa Tayland'ın gizli saklı kumsal-
lannda mı olduklannın farkında değil gibiler.
Derken ikinci bir düş kınklığı olarak Robert
Carlyle filmin daha başında bileklerinı kesip öbür
dünyayı boyluyor. Ya senaryo dokunmuş olacak
ya da tertemiz yüzlü Leonardo. Gerçi ara sıra nı-
hu geri geliyor. ama iş işten geçmiş bir kere.
Çekım sırasında çevrecılerle Hollywood'un bir-
birine girmesi reklam olmuştu bu filme. Yapım-
cılar Tayland'ın en gizemli köşesinde "Kryamet"
türünden bir film çekmek istıyorlar. ama kumsal-
daki palmıyeler yetmiyor, yeniden dikecekler. Gi-
derken alıp götürecekJerine dair söz vererek kuş-
kusuz. Dediklerine göre. Leonardo'nun ardmdan
ada henüz kendine gelememiş.
Film, çok satan kitaptan uyarlandı
"The Beach" AlexGarland'ın 1996yılmdaba-
sılıp hemen en çok okunan kıtaplar listesine gi-
ren aynı adlı romanından uyarlanmış beyazper-
deye. Yalnız kahraman, Ingiliz değil Amerikalı
fılmde. Sonra Leo ile alımlı Fransız kadını ara-
sındaki aşk yok romanda. Episodlann derine inip
de bir türlü birbirine bağlanamadığı bu fılmi özet-
lemek istersek kısacası şöyle: tnternet'ten, cep
tejefonundan uzak biryerlerde,yeni bir şeyler buİ-,
mak isteyen Richard(Leonardo diCaprio) Tayland'a
atar kendini ve aynı ucuz otelde kalan Fransız çift
Etienne (Guillaume Canet) ve Francoise (Virgi-
nie Ledoyen) ile Francoise'e olan tutkusuna da-
yanan bir dostluk kurar. Bu arada yan komşusu,
güneş ve uyuşturucudan harap olmuş Daffy (Ro-
bert Carlyle), kanını ucuz otel odasının duvarla-
nna graftiti gibi püskürtmeden önce Richard'ın
kapısına gizem dolu biradanın haritasını bırakır.
Bin bir türlü serüvenden sonra adaya varan Ric-
hard, Francoise ve Etienne üçlüsü hippi kuşağı-
nın yaşadıklanna hiçbir yenilik getirmeyecek bir
yaşama kucak açmış birtakım hedonistin arasına
düşerler. Kendi zevki için başkalanna metelik
vermeyen bu kişileri bulmak için onca yol aşmak
gerekirmiydi derken araya birtakım ahlakı sorun-
lar girer. Nintendo kuşağının içinde bulunduğu boş-
lukta yalnızlık, kendine ve topluma yabancılaş-
ma, teknolojinin katmerlerinde iletişim güçlük-
leri gibi sorunlan irdeleyerek bir cyber kuşağı
"Lord of The Ffies"yaratmaya çalışan Boyle, anı
yakalama çabalan ile ancak gözlemleri sınırlı,
sonu başından belirli ve anlatımı sıkıcı bir film
kotarmış. Araya sıkıştırdıği video oyunlan bile bir
düşünce olarak ilginçse de burada kısacası olma-
mış.
Daha nitelikli fılmlere kucak açması gereken
Beriin Uluslararası Film Festivali'ni bırakalım, iş-
te Amerikalı eleştirmenlerden birkaç alıntı bu
film üzerine; *Pte*fflraineçok az beHnaiyie gtt?-
ıniştim,onlarbiledoyuırıbularnadı" Yada. "Hiç
değibe Tıtanık lediCaprioölıııüştü sonunda, bu-
rada yaşryor."
Çekimsu^smdaçevrecüerteHolywoodbiıİHrmeg^nnişti.
Leonardo'nun ardından ada henüz kendine gelememiş.
Ahmet Ümit yeni kitabı 'Patasana' ile tipik polisiye kalıplannı kırmayı amaçlıyor
geçmişinedairbirnmtanKiiitürServisi- "Patasana, insamnyüreğindeki ka-
ranlık bölgeyi hissetmişti. Ama bunu nasıl tanımla-
yacağtru bilmiyordu. Gelecek kuşaklann daha iyi ola-
cağı umuduna sarılarak, suçu tannların üzerine
atarakisin içinden çıkmaya çalıştı. Patasana, biray-
dındı, birçok safaydın gibi yazdıklannm insanlan
etkileyecegine. onları degiştireceği yanılgısına ka-
pılmıştı. Oysa insanın dinden, bilimden, sanattan,
felsç/eden etkilenerek olumluyönde değişmesı ıçı boş,
peaıhe bir düşten başka bir şey değildir. Insanı asıl
etkileyen ne din, ne sanat, ne bilimdir. tnsanı asıl et-
kileyen olgu, ölümdür."
Ölüm müdür gerçekten? Toplumlar binlerce yıl-
dır öldürmeyi ve yok etmeyi, varoluşlannı başkala-
nna karşı doğrulamanm en etkili yolu olarak mı gör-
düler? Şiddet, daha büyük başka bir şiddeti çağırma-
ya ne zarhana dek devam edecek? Birey bu şiddetin
neresinde, suç neresinde, ceza neresinde duruyor?
Ahmet Ümit'in yeni kitabı 'Patasana'nın çıkış
noktası bu sorular. Şiddetin tarihini tam 2700 yıl ön-
cesine, uygarhğın beşiği denilen Mezopotamya'da ku-
rulmuş Hitit uygarlığının Asurlulann boyunduruğu
altma girişine dek götürüyor yazar. Kral Pisiris'in da-
nışmanı, Hitit sarayının başyazmanı, büyük meclis
Panku'nun değerli üyesi, kendi deyişiyle 'soylulann
en soysuzu' Patasana'mn yazdığı tabletler anlatıyor
yaşanan katliamlan, etnik soykınmı \e koca bir uy-
garhğın yeryüzünden silinip gidişini.
Tarihgerçekten tekerrürden mi ibaret? 2700 yıl son-
ra da aynı topraklarda ernık, politik, dinsel aynmcı-
lığa dayalı şiddet kol geziyor. Bir arkeolojik kazı
ekibi bu topraklarda Patasana'nın tabletlerini bul-
maya uğraşıyor. Her bir tabletle birlikte yeni bir nef-
ret, yeni bir intikam, yeni bir acı çıkıyor ortaya. Pa-
tasana, taMetleri bulacak olanlan uyarmayı da unut-
muyor: "Dikkat et benim yaşamımı çiçekli bir ağaç-
tan kuru bir daia çeviren tannların laneti senin de üze-
rine düşmesin." Bu uyanyı dikkate almıyor kazı eki-
bi. Ve cinayetler sökün ediyor.
FoKsiye adına yeni bir şeyler yapmak
Türk polisiye romancılığında yeni ve özgün bir adım
attığı kabul edilen Ahmet Ümit, kafamızda yer et-
miş tipik polisiye kalıplannı kırarak farklı kanallar-
darıakıtıyorromanını. Yeni polisiyenin tarihten, sos-
yolojiden, siyasetten, kültürden, yerellikten beslen-
mesi gerektiğine inanan yazar. sonraki romanlann-
da yakın tanhımizden Mustafa Suphi suikastını ve
Susurluk olayını ele alacak. Susurluk'un yalnızca
polısiye ve siyasi yönüyle ilgilenrneyen Ahmet Ümit'ı
ilgilendiren en önemli nokta. 'İnançlan için hayab-
nı ortaya koyan ve öldiiren insanlann para için ölen
veöJdüreninsanlaradönüşmesi' Susurluk'la ılgili ro-
manını da bu çelışkı üzerine oturtmayı düşünüyor.
Ancak bunlardan önce bir öykü kitabı yayımlanacak.
Ahmet Ümit'le Om Yaymlan'ndan çıkan yeni kita-
bı Patasana, suç kültürü ve polisiye roman üzerine
konuştuk.
-Patasana da, poüsi>e roman türiinü tipik suç-suç-
lu-ceza üçgeninden çıkararak ona toplumsaL siyasi.
atasana 'şiddet' gerçekliğindeh
yola çıkılarak yazıldı. Şiddetin bir
geçmişi var ve bu geçmişe dair de bir
roman yazılabilirdi. Türkiye'de üç bin
yıl öncesini izlek olarak alan romanlar
yazılmadı. Osmanlı'ya, çok çok
Bizans'a kadar gidildi ama koca bir
Hitit Imparatorluğu ile ilgili roman
yazılmadı. Ben bunu yapmak istedim.
Arkeoloji çok ilgimi çekiyordu, çünkü
onu biraz polisiyeye
benzetiyorum. Arkeoloji de
günümüzdeki kalıntılardan
yola çıkarak gerçeği bulmaya
çalışır. Biz de, suç
mahallinden yola
çıkarak gerçeği
buldurmaya
çalışınz.
költürel boyufJar kazandınna cabası var»
AHMET LTvÜT- Bu kıtaba başlarken polisiye adı-
na yeni bir şeyler yapmaktan yanayım. Polisiye tü-
rünün klasiklerini yazan Agatha Christie. Poe, Art-
hurConan ya da Hammond'ın yaptıklannı yinele-
mek istemiyordum. Roman: basit bir cinayet. şüphe-
li dört kişi ve 'katil kim' sorusundan ibaret olmama-
lıydı. Bu izlek, polisiyenin arkaik döneminde kaldı.
Polisiye artık bunlan asmalı, insanlığa dair evrensel
sorunlara yönelmeli. gerçeklikle ilgili sorular sorma-
lı ve sordurmalıydı. Bu kaygıyı, 'Sis ve Gece'de de,
'Kar Kokusu'nda da gözetmiştim. Patasana 'şiddet'
gerçekliğinden yola çıkılarak yazıldı. Şiddetin bir
geçmişi var ve bu geçmişe dair de bir roman yazıla-
bilirdi. Türkiye'de üç bin yıl öncesini izlek olarak alan
romanlar yazılmadı. Osmanlı'ya, çok çok Bizans'a
kadar gıdıldi ama koca bir Hitit tmparatorluğu ile il-
gili roman yazılmadı.
- Patasana'da iki avn roman bir arada, iç içe geçi-
yor, birbirine bağlamyor. Bunu nasıl oluşturdunuz?
LTVIİT - Önce tabletlen yazdım ve alttakı roman
oluştu. Diğer romanı (şimdikı zamanda geçeni) bu
tabletlere göre kurguladım. Yapmaya çalıştığım şey,
çok bilinmeyenli bir denklem kurmak değildi. Ro-
man bittiğinde katılin hiç umulmadık bin çıkması de-
ğildi tek kaygım, aynı zamanda üstteki romandaki ka-
tilin cinayeti işleme nedeninin tabletlerle bağıntılı
(Fotoğraf:
HATİCETUNCER)
olması gerekiyordu. Aynca tarihsel süreçlerin de bir-
birine benzemesi gerekiyordu. Tabletlerde Asurlula-
nn Hititlileri sürmeleri anlatılırken, üstteki roman-
da bizim Ermenileri sürmemize, Türk-Kürt çatış-
masına değiniliyor. Patasana'nın gerçeği ile Erme-
rulerin ve Kürtlerin gerçeği birbirine örülüyor.
Katil, hiç beklenmedik bir kişi çıkıyor
- Kitabı yazarken arkeoloji. prehistorya, Hhitoloji
gibi. uzmanhk alanımzın dışındaki alanlara girdiniz,
Bu alanların sunduğu bilimsel verikrv aykın diişme-
mek için nasıl bir çahşma yapnnız?
ÜMTT - Arkeoloji çok ilgimi çekiyordu, çünkü
onu biraz polisiyeye benzetiyorum. Arkeoloji de gü-
nümüzdeki kaJıntılardan yoJa çıkarak gerçeği bulma-
ya çalışır. Biz de, suç mahallinden yola çıkarak ger-
çeği buldurmaya çalışınz. Ama bu alanlarla ilgili
hiçbir bilgim yoktu, çok cahildim. Hititoloji profe-
sörü AB Dinçol"dan, Prehistorya bölümünden Dr. As-
lı Erim Ozdoğun ile Dr. Erhan Bıçakçıdan ve Gü-
neş Duru'dan büyük yardım gördüm. Bir sürü kitap
tavsiye etriler, beş ay boyunca o kitaplan okudum.
Sorular sordum. Antik bir kentte yürütülen kazı ça-
lışmalan sırasında neler olur, hangi aşamalar yaşa-
nır öğrenmeye çalıştım. Aynca kıtabımdaki olayla-
nn geçtiği yer olan Kargamış'ı da gidip gördüm. Av-
rupa'da çok bilinen bir antik kenttir. Hatta kitabm ka-
pağinda yer alan kabartma da Kargamış'ta bulunmuş.
Roman kahramanım Patasana'nın yaşadığı yerleri
gördüm. Bütün bunlardan sonra ancak romana baş-
layabildim. Kitap bittikten sonra da uzmanlara okut-
tum, yanlışlanmı düzelttiler.
- Katili bulmaya çabşan iki kişi, Yüzbaşı Eşref ve
kazı ekibinin başı Esra. dnayetlere rümüyle özneL
hatta statükocu bir açıyia bakıyorlar. Romanın bü-
tününe bu görüşlerin dolaylı eleştirisi egemen sanki»
ÜMİT-Onyargı, yalnızca Esra'nın ve Yüzbaşı'nın
değil, toplumumuzun bir yanlışı. Kafamızda düş-
manlar oluşturup hareket hattımızı onlara göre be-
lirliyoruz. Hep. bızi yıkmaya çalışan birileri olduğu
korkusuyla büyütüldük. Bunun için demokrasiyi ge-
liştiremedik. Çünkü kafamızda 'ya dtrnokrasiyi yer-
leştirelim derken düşmanlar gircr de bizi yıkarsa
1
di-
ye bir korku vardı. Esra da, Yüzbaşı da önyargılann-
dan dolayı olayın başka boyutlannı göremiyorlar,
nedensellik bağını kuramıyorlar. Ve büyük bir yanıl-
gıya düşüyorlar. En sonda katil, hiç beklenmedik bir
kişi çıkıyor. Üstelik hiç düşünülmeyen nedenlerle
işliyor cinayetlerinı.
Cinayetler bireysel değil, örgütlüdür
- Ulkemizdeki suç kültürünün panoramasıru çiz-
meye çahşnğınız 'Agatha'mn Anahtarlan' adlı kita-
bmızda bireylerin işiedikieri suçlann tasarlanmış,
kannaşık ey lemler olmadığını gördük. Suç kültürii-
müzün karakterisriği midir bu?
ÜMİT - Türkiye'de bütün sofistıke, organize, ta-
sarlanmış cinayetler bireysel değil, örgütlüdür. 16
Mart katliamını. .Abdi İpekçi katliamını ya da çok gün-
cel olan Susurluk çetesıni, Hizbullah'ı ele alın. Ame-
rika'da bu tür cinayetler. seri katillertarafından da iş-
lenir. Bizde ise cemaatler ya da devletin içindeki olu-
şumlar tarafindan işleniyor. Bunun nedeni, birey bi-
lincinin gelişememesi. Yalnızca cemaat ve o cema-
atin çıkarlan var.
- Bu dunımda bizim pofisiyemizin çıkış noktasL ül-
kemize özgü örgütlü suçlan işiemek mi olmah?
ÜMİT- Tam olarak boyle düşünüyorum. Bu, ger-
çekten de bizim çıkışımız olur. Bizde hep Batı tak-
lidi polisiyeler yazılmış. Ömeğin Peyami Safa'nın ka-
rakteri Cingöz Recai rümüyle Arsen Lüpen'in takli-
didir. KemalTahir. Mike Hammer'ı yazmıştır. Ama
bunun artık bir anlamı ^yok. Bizim kendi polisiyemi-
zi yazmamız gerekir. Üstelik bunu yazarken yerelli-
ğe dayanmalıyız ki içtenliği yakalayabilelim. Ka-
rakterleriyle, mekânlanyla. yemekleriyle Patasana
rümüyle bize ait şeylerden bahsedıyor.
Polisiye romanın ana öğesı olan 'suç', insan psi-
kolojısinı ve toplumsal gerçekliği en iyi biçimde an-
latma olanağını veriyor. ABD'de yazılan polisiyede
o ülkenm toplumsal, ahlaki yapısını görüyoruz, suç-
lunun ya da polisın psikolojisinı öğreniyoruz. Bu an-
lamda, Türkiye'deki bir yazar tutup da ABD'nin suç
kültürüne göre yazmayaçalışmamalı. Sanıldığının ak-
sine çok zengin bir malzememiz var. 'Türkiye'de po-
lisiye roman yazıhnaz, suç kültürü buna uygun değU'
diyorlar. Aslında onlann bakışı uygun değil.
5. Nehar Tüblek Karikatür
Yanışması sonuçlandı
• Kültür Seoisi - Beş yıl önce yitirdiğimiz karikatür
sanatçısı Nehar Tüblek adına düzenlenen deprem
konulu karikatür yanşmasında birinciliği Cezmi
Ermiş'in karikatürü aldı. lkincilik ödülü Atilla Özer,
üçüncülük ödülü Erdofan Oğultekın'in olurken
Necati Abacı, Bülent Okutan, Seçkin Temur
mansiyonla ödüllendirildiler. Yanşmanın özel ödülleri
ise şöyle: Beşiktaş Belediyesi özel ödülü Burhanettin
Ardagil, KarikatürcülerDerneği özel ödülü Oğuz
Gürel, Beşiktaş Jimnastik Kulübü özel ödülü Ali Şur,
Kabataş Liselıler Vakfı özel ödülü lhsan Kocagöz,
Nehar Tüblek Ailesi özel ödülü üğur Pamuk. Odül
töreni pazartesi saat 19.00'da Beşiktaş Belediyesi
Akatlar Kültür Merkezi'nde yapılacak. Yanşmanın
sergisi 8-15 Mart tarihleri arasında Karikatür ve
Mizah Müzesi'nde izlenebılır.
'Amerikan Güzeli' BAFTA'ya
14 dalda aday
• LONDRA (AA) - Ülkemizde de gösterime giren
'Amerikan Güzeli' adlı film, Ingiliz Film Akademisi
(BAFTA) tarafindan 14 dalda aday gösterildi. Ingiliz
yönetmen Sam Mendes'in çektiği film, Amerikan
Film Akademisi Oscar'ına da 8 dalda aday.
Başrollerini Kevin Spacey ve Annete Bening'in
üstlendiği yapım, en iyi kadın ve erkek oyuncu
dallannda da yarışacak. Ingiliz Film Akademisi,
irlandalı yönetmen Neil Jordan'ın 'The End of
Affair' 10, Ingiliz yönetmen Anthony Minghella'nın
'The Talented Mr. Ripley' adlı filmini ise 7 dalda
aday gösterdi.
Naziler 300 sanat yapıtmı
yagmaladı ım?
• LONDRA (AFP)- Londra'da yapılan, Ulusal
Müze Yönetmenleri panelinde, sanat uzmanlannın
hazırladığı bir rapor sunuldu. Buna göre. 1933 ve
1945 yıllan arasındaki Nazi rejimi sırasında
Yahudiler ve Almanlann, sayılan 3OO-35O'yi bulan
sanat yapıtlannı yağmaladığı üzerinde duruldu. Sanat
uzmanlarının yapıt yağma listesinde, tanınmış
sanatçılann adlan da geçıyor. Tate Galeri Başkanı
Nicholas Serota'nın yönettîği panelde, sırperdesi
tam olarak aydınlanmamış yapıtlann izinin sürüldüğü
ve Ingiltere'deki Yahudi organizasyonun da bunun
için seferber edildiği belirtildi.
Topkapı hazineleri braîl'de
sergilenecek
• ANKARA (AA) - Topkapı Sarayı'nın eserlerinin
bir bölümünün sonbaharda lsrail'de sergilenmesi
planlanıyor. Sergi konusunun Israil Kültür Bakanı
Matan Vilnay'ın 30-31 Mart'ta Ankara'ya yapacağı
ziyaret sırasında ele alınacak. Hazinelerin ekim veya
kasım ayında lsrail'de sergilenmesi söz konusu.
Ferrt Edgö'den 'Tüm Ders NotJan'
• Kültür Servisi - Ferit Edgü'nün 'Tüm Ders
Notlan' adlı kitabı YKY'den çıktı. Bu yapıtta, daha
önce yayımlanmış olan 'Ders Notlarf ve 'Yeni Ders
Notlan'na ek olarak, bugüne değin yayımlanmamış
'Son Ders Notlan' yerahyor. Edgü, ba§ta yazma ve
okupıaedimlcn olmaküzere sanattan siyasete,.
erotıünden felsefeye çeşıtlı konulara degınıyor. t .
Bojan Z Quaı*tet caz topluNığu
jstanbul'da konser verecek
• Külrür Servisi -
Bojan zulfikarpasıc
(pıyano), Vincent
Mascart (saksofon),
Oliver Sens
(kontrbas) ve Tony
Rabeson'dan (bateri)
oluşan"Bojan Z
Quartetcaz
topluluğu, bugün
saat 20.00'de Fransız
Kültür Merkezi'nde
bir konser verecek.
Belrad'da gıtarist
Noel Ackchote ile
bir araya geldikten sonra 1988 yılında Fransa'ya giden
ve avant-garde Fransız cazıyla tanışan Bojan Z.
kuartetiyle birlikte Balkanlar'ın geleneksel ve popüler
ezgileriyle iç içe geçmiş yeni dalga Avrupa cazından
örnekler sunacak. 1992 yılında katıldığı caz
yanşmasında 'Bojan Z Quartet'le kompozisyon ve
orkestra dalında ilk birinciliğmi alan ve üç yıl sonra
ılk albümünü çıkaran Bojan Z. daha önce ney sanatçısı
Kudsi Erguner'in de aralannda bulunduğu 'koreni'
ekibi ve kuarteti ile bir dizi konser gerçekleştirdi.
BUGUN
• CRR'de saat 20.00'de Burhan Öcal'in konuk
sanatçı olarak katılacağı George Gruntz Concert
Jazz Band konseri yer alıyor. (231 54 98)
• BORUSAN KÜLTÜR MERKEZİ'nde saat
18.00'de 'Akdeniz Metaforlan 2/Lübnan'dan
Çağdaş Sanat' sergisi kapsamında video gösterimi
gerçekleştirilecek.
(252 45 91)
• ULUSLARARASI DANS FİLMLERİ HAFTASl
çerçevesinde saat 14.00'te 'Cendrillon'. 16.00'da
'Tuhaf Balık'. 19.00'da 'Bellek Yardımı'. 20.15te
'Enter AchüTes' ve 21 OO'de 'İnsanoğhT adlı filmler
Bilgi Üniversite'si'nde ücretsiz izlenebilir. (216 23 00)
ULUSLARARAS11001 BELGESEL FİLIV1FESTİVAU
• AKM'de Martin Thoma'nın saat 11 OO'de
'Salgmlar: Frengi-Zührevi Hastahk'; saat 12.00'de
'Salguılar: Tüberküloz-Romantik Ateş': saat
13.00'te 'Salgınlar: Kolera-San Rüzgâr' filmleri ile
saat 14.00'te Mertyn Solakhan-Manfred Blank'ın
•Harem: Kadın Mektebi'; saat 15.15'te Henr>-
Claude de la Casiniere'ın '1945-1948 Fransada Bir
Milyon Aiman'; saat 16.30'da Merlyn Solakhan-
Manfred Blank'ın 'Yaşar Kemal ve Doğası'; saat
17.10'da Nilgün Eroğlu Maktav'ın 'Roman Gibi';
saat 17.50'de Thomas Balkenhol-Erman Okay'ın
'Andann Tadı'; saat 19.35'te Gül Büyükbeşe
Muyan'nın 'AnadohTnun Düşleri-Şavşat' fîlmleri
gösteriliyor. (251 56 00)
• MSÜ-Sinema TV Merkezi'nde Joris Ivens
Filmleri Toplu Gösterisi' çerçevesinde saat 11.00'de
'Victor>'Train' ile 'Komsomol'; saat 12.15'te 'Four
Hundred Million'; saat 13.25'te 'Indonesia Catting';
saat 14.00'te 'FlamingArrow','Studiesof
Movement', 'The Bridge' ile 'Pile Driving'; saat
14.45'te 'New Earth': saat 15.30'da 'Breakers'; saat
16.00'da 'Philips Radio': saat 16.45'te 'TheSeine
MeetsParis'; saat 17.35'te 'Borinage'; saat 18.25'te
Spanish Earth' filmleri izlenebilir. (288 66 78)