23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 26 MART 2000 PAZAR OLAYLAR VE GORUŞLER olay.gorus@cumhuriyet.com.tr Tiyatro Sanaîı ve Siyasal Büyücülük Prof. Dr. Mehmet YALÇEV Dokuz yun ve gerçeklik: Birkaç yıl önce, bır televizyon yaymında tiyalro sanatçımız Ayten Gökçer'e sordular: "Aytcnhanım, birbirinden değişik loşiiikieri o kadar güzel canlandınyorsumız ki insan büyüleniyor. Acaba onlardan kendi kişiiiginize bir şeyter katbğh nız olmuyor m u ? " Sayın Gökçer, büyuk bır özguvenle, bu soruyu şöyle yanıtladı: "Vbk canım, daha neter! OnJar birer oynn." Sanatçı her oyununda değişik bir maske kullanır, ama maskesini göstererek oynar, inandırıcı olması böyle bir dürüstlükten kaynaklanır. Oynadığı roller değişse de, değışmeyen bir Ayten Gökçer imgesiyle aramızda bir eşduyum (bir sempati) bağı kurulmuştur çünkü... O nedenJe en çok sevilcn oyuncu, palyaçodur. Oysa sanat dışında, özelIikle de siyasal yaşamda tiyatro yordamına başvuran oyuncular, maskelennı gizlemeye çalışırlar. Inandıncı olmak yalnızca sanatta değil, gerçek yaşamda da başannın temeli sayılrruşttr öteden beri Gerek doğruyu anlatmak için, gerekse yanlışı doğru gibi göstermek için gereklidir bu. Yanı anlatım oyununun önemi büyüktur Eski bir solcu, göğsünü gere gere "Ben dönekfiğtaıleövünüyoruııı'' derken, kuşkusuz bir oyun aynuyor. Çünkü gerçek ve nesnel biryaşam biçiminde böyle bir sözü söyleyebilmek kolay değildir: Yeni sözleştiği (kavilleştiği) kesimlere sevimJi görünmese yapabilir miydi bunu? Yine halktan yana devrimlerle kurulmuş laik ve bağımsız Türkiye Cumhu PENCERE lah'ın ofyunu: Günümüzun Karaoğlan'ı, anamalcı emperyalizmın kü reseileşme adı altmda tasarladığı Türklslam efsanesinin kahramanlığını oynuyor şimdi. Bir bakıyorsunuz, bagnazlaşmış yandaşlannın ve kendı seçtığı milletvekillerinin gözüne gırmek için Meclıs kürsüsüne fırlıyor, Merve Kavakçı'ya karşı ateşlı bir devrim savunması yapıyor ya da kılıcını çekip Hizbullah'ın ve Iran'ın üstüneyürüyor. "Atatürkdevrimteri"ni bır seçenek olarak gösteriyoronlara ve de sanki Atatürk devnm ve ılkelenne gerçekten bağlıymış gibi yapabihyor bunu; gerçekten öyleymiş gibi dav ranan millervekıllen ayakta alkışlıyor onu... Bir bakıyorsunuz, Fethullah'ın okullannı överken; biryandan ırkçı yayılmacılık özlemlenne yarut veren "Törk küttürünü dünyaya tarutma"" söyleminı kullanıyor, biryandan da şeriatçıyaOrunlan devletin en cıddi kurumlannca ve mahkemelerce ortaya konulmuş bir devnm karşıtına destek venyor! Devrimci ve karşı devrimci kavramlar arasında bir bağlaç gıbı kullandığı "inançlara saygılılaiklik" söylemıyle de ıkı karşıt kesıme birden ustaca göz kırpıyor. Oysa işin gerçeğinde, en köktenci ve en ödün vermez bir kararlılıkla, gelmiş geçmiş sağcı önderlenn hıçbirinın başaramadığı bir "düzen değişikliğrni başarmaya adamış görünüyor kendısını. Bütün bunlara karşın partısinin adında "sol" sözcüğünü kullanmayı sürdüren Karaoğlan'ın bu "bü>füJejicir> söylemi; dil kuramları adına olduğu gibi, Atatürk dev nmlennin ve gerçek solun bir kez daha kalın çızgilenyle aydmlatılması açısından da önemlı bir inceleme konusu oluşturmaktadır. O Eylül Üniversitesi riyeti'nin bu niteliğini temelden değiştırecek bir tutum ve söylemle yeni bir "efeane"yi oynayan bir 'kahramanm' yürekliliği de başka türlü açıklanamaz. Isa'dan önce 5. yüzyılda Sicilya'daki Siracusa'nın zorba hükümdarlan halkın bütün malvarhklanna elkoyarak askerlerine dağıtırken, kimse bir yakınmada bulunmasın dıye ülkede konuşmayı yasaklamıştır. Zamanla bu yönetim yıkılmış, yurttaşlar mallannı yeniden edınme olanağına kavuşmuşlar; ama ne var ki konuşmayı unutmuş olduklanndan haklannı savunamaz duruma gelmişlerdir... Sözün önemi işte o zaman anlaşılmış ve öğretim konusu yapıhnaya başlanrruştır. Batı'da bu olay, retorik denilen söylembilgısının başlangıcı sayılır: Konuşma ustaljğının (sözgenliğin, avukathğın vb.) yazılı anlatım kurallanmn, şiir ve yazın sanatlannm, tiyatronun vb kökeninde bu olay vardır. Roland Bartbes'a göre "Eski Yunan'da söz sanaönın etkinliği, ber türlü kurum ve meslek etkinliğinjn üstünde göriilmüştür. Bütün bunlan şimdi de y adırgamryoruz. Becerikli savunman, kurnaz poüitikaa, karayı akgösteren tanıtuna, vb günümüzun sözgenleridir". Inandırma söylemi sözdışı öğelerde içenr: Giyim kuşam, davranış yordamlan, zamanlama, ortam vb... Yeterki insanlarla sıcak bir eşduyum sağlanabüsin. Koyunun karnındaki kuzu ve Karaoğlan'ın doğuşu: Büyük olasılıkla 1967'nin 10 Kasım'ıydı. Istanbul'da, Beyoglu'ndaki sinemalann birinde, ço ' ğunluğunu gençlerin oluşturduğu yogun katılımh bir Ata'yı anma toplantısı duzenlenmişti. Dönemin tanınmış kişilerinden pek çoğu kürsüye çıkarak, değişik konularda birbirinden coşkulu konuşmalaryapmışlardı. Dcisini hiç unutmadım: Bınsı llhan Selçuk... Bir "solcu" olarak NATO'yu eleştirirken aşağı yukan şu sözcükleıie konuşuyordu: "Bizler NATO üyeliğine değil emperyaiizmin kendi güvenliği için ülkemizi bir ileri karakoi olarak kullanmasına karşıyız; adımızı örgüt listesinin en sonuna koymuşlar; oysa Atatürk Türkiyesi'ni o Bstenin en başında ve en onurhı yerinde görmek Bteriz." Salon alkıştan çınladı. Sayın Selçuk da ister istemez kendınce bır inandırma söylemine başvuruyordu, ama o gün bugündür rolünü hiç değıştirmedi. Öteki konuşmacı ise dış görünüşü, davranışı ve söylemıyle daha bir büyülemişti dinleyenleri. Sinekkaydı tıraşlı yüzüyle, esmere çalan buğday benziyle, düzgün taranmış dalgalı parlak saçlanyla, özenle düzeltılmış kapkara bıyığmı üstten bastıran burnuyla, koyu renklı büyük olasılıkla lacivert talamıyla, açık renkli yine büyük olasılıkla akgömleğiyle, düzgün takılmış boyun bağıyla; incelik dolu gülümsemesi ve selamlama yordamıyla, sesinin yumuşaklığı ve söyleyiş düzgünlüğüyle. CHP'nin orta sol devrimcılığınin simgesi olmuş, genç ve çiçeği burnunda genel sekreteriydi: "BüİentEcevit'' adının kulagı okşayan ses düzeni de kadifemsi bir bütünlüğü betimliyordu sanki... Konuşmasına, "doğmanuş kuzu" öyküsüyle başlamıştı. Doğu Anadolu'daki sömürü düzeninde bir avuç ağanın, tefecinin, emekçiyoksul köylüyü nasıl soyduğunu an latıyordu. Olayı aşağı yukan şu sözcüklerle dile getıriyordu: "Sevgili dosuarun! Bu yoksul insanJann yalnızca koyunlannı değiL doğmamrş kuzulannı da sömüriiy orlar; çünkü daha ana karnındayken yok pahaana satın alıy oriar. böylece köyiünün etinde doğup büyiidükten sonra da bütün sürüy e eÛoyuyorlar." Alkış! Alkış! Alkış!... 6O'lı yıllara egemen olan özgürlük ve solculuk esintileri arasında. örneğin Çetin Altan'lı Türkiye tşçi Partisi de daha değişik siyasal bir söylem üretmiyordu aslında, kozlar aynıydı çünkü. En sertinden en yumuşağına, solun bütün bölüntülen (fraksıyonlan), anamalcıya karşı emekçıden, emperyalizme karşı bağımsızlıktan yana ağız birliğı etmişlerdı sanki. Her türlü yaptınm gücünü elinde tutan, solun her türlüsünü komünistlikle suçlayarak "görüldüğü her yerde ezmeye" uğraşan sağcı "mütegaİhbe" ise CHP içinde bile etkınliğini duyuruyor ve onu bölmeyi başanyordu. Sonra da kendine benzetmek için... Ne var ki, Atatürk'le bırîikte dev let kurmuş vedevrimleryapmjş, 27 Mayıs ortamında ilericı kımlıgını bır kez daha dogrulamış. korku veren ordunun da kolay kolay karşı çıkamayacağı tsmef Paşa'nın koruması altındakı bir kıtle partisının genç ve gözde bir beyefendisi, söz yerindeyse, keyıflı bir solculuk yapabiliyordu. Gerçekçi bir tutumu yeğleyen çoğu ilenci örgütler ve aydın kesim de onu destekliyordu. Işte bu koşullarda. umut peşindeki yoksul insan kıtJelen kendilerinı kurtaracak bir kahraman yarattı: Karaoğlan... Sonuç: Karaoğtan'ın koy unu, Fethul Kendi Benlfğinde Yolculuk. Penceremin önündeki erik ağacında bir kıpırtı var, dallann uçlan tomurcuklandı, bir haftaya kaJmadan tepeden tırnağa çıçek açacak... Bahari.. Havadaki değişim insanın ruhunda avarelik duygusunu körüklüyor. Sait Faik'e sormuşlar: " Sizce yaşamak nedir?.." Yanıt vermiş: " Balık tutmak, kahvede oturmak, yanımda çok sevdiğim köpeğim. İnsan tanımak? Beyoğlu'nda bir aşağı bir yukan dolaşmak, arada içmek, hikâye yazmak, velhasıl hiçbir şeye bağlanmadan avare gezmek bütün gün. İşte ben böyle bir hayattan zevk alınm, buna yaşamak derim." (lzlerimiz dergisi, 1954.) Avarelik ne demek?.. AylaklıkL Sabahattin Kudret diyor ki: " Sait Faik bilincinde devindi; büyük yolculuğunu kendi içinde yaşadı. Bu türden olan insanlann tümü gibi de dış devinim onu çekmedi, gereksinim duymadı. Ogünlerinoiçaçıa, dar, çamuhu, girdili çıktılı Beyoğlu sokaklannda gezerken de düşselinde dolaşıyorgibiydi." Bahar avarelik için uygun mevsim, al başını kııiara at kendini... Amaçsızdolaş.. Kırlara çıkmaya bile gerek yok, kentte bilmediğin sokaklarda dolan!.. Ikinci Dünya Savaşı ertesinde insanlara avareligi sevdiren Sait Faik vardı; Orhan Veli ya da Orhan Kemal'i bir masanın arkasındaki makam koltugunda kim düşünebilirdi?.. Dünyaya boşvermek, kimseyi takmamak, olduğun gibi olmak, kimsenin karşısında ceketinin düğmesini iliklememek, insanlan sevmek, kasım kasım kasılmayı bir marifet bilen kodamanlara yuf çekmek... Eskiden Türk edebiyatında ünlüler "üstad" diye anılır; çoğu zaman üst düzey devlet kişileriyle düşer kalkar; yabancı ülkelere elçi atanır; Parkotel, Tokatlıyan, Ankara Palas salonlannda dolaşır; kıl pıranga kızıl çengi giyinir seçkinlerdi... Ornek mi?.. Abdülhak HâmidL Gözünde monokl, sırtında Londra'nın en iyi terzisinden kostüm, yakası kolalı frenk gömleğı, kravatında pırıl pınl inci... Yusuf Ziya Ortaç bıle Abdullah Efendi Lokantası'na girdiğı zaman bütün garsonlar en başta Agopkoşuştururlardı; hele bir koşuşturmasınlar... Orhan Kemal'ın ne işi vardı Abdullah Efendi Lokantası'nda?.. Seyyar köfteci nesine yetmezdı?.. • İnsan yaşadıkça hayatın Hanya'sını Konya'sını daha iyi anlıyor. Yaşamda kasılmanın hiçbir anlamı yok!.. İster Sait Faik gibi kendi içinde devin, ister dış yolculuklara çık; gerçek zenginliği ancak insanlığında duyumsayabilirsin. İnsan ürettiği, yarattığı kadar var. Sait Faik ya da Orhan Veli gibi avareliğe doymaz görünen kışilerin yarattıkları ürünler, bir ömür boyu aylaklığı kınayıp dışlamış olan nice kişiden gerçekte daha çok çalıştıklannı vurgular. Sait Faik Beyoğlu'nda bır aşağı bir yukan saatlerce volta mı atardı?.. Hayır, Beyoğlu'nda değil, belki de Okyanusya'da ya da Çini Maçin'de dolaşıyordu Sait Faik; belki bır öykünün kurgusunu oluşturuyordu. Yaşamak budur işte!.. "Kendileri bahis konusu olunca haklan üzerinde en k ü ç ü k müsamaha kabul etmeyen bu devletler, itiraf etmek gerekir k i , Türklere karşı, tıpkı "Venedik Taciri" adlı eserdeki imtiyazlı alacaklı gibi hareket etmektedir." Charles Moravvrts Türkiye Maliyesi" adlı kitabında böyle yazmış... "Venedik Taciri" Shakespeare'in ünlü bir oyunudur. Musevı olan tüccar Shylock borç verdiği kişi aldığı parayı ödemeyince gövdesinden bir kilo eti kesip almaya çalışır! Moravvits de Osmanh'nın içine düştüğü durumu bu sözlerle anlatmış... Alacağını kurtaramayan yabancı üfkeler Devlet Borçlan Idaresı'ni kurarak şekerden tuza, koyundan balığa kadar her şeyi ele geçirmek istemiş ve bunda başanlı olmuşlardır... Büyukbabam, anılannda Ohri gölünün balıklanna bıle Devlet Borçlan (yani Düyunu Umumiye) tarafından el konulduğunu, Ohri'li balıkcıların ava çıkmak için izin aldıklannı yazar. ~ llhan Selçuk un perşembe günky vazısıbk^ çoklanmızın unuttuğu, unutrrjak istedfğı, unut turulmaya zoriandığı gerçekleri sergiliyordu. Osmanlı'nın sonyüzyılındayaşadığı hasta adamlığını, birçeşitsömürge haline gelmesini; yabancı sermayenin ülkenin her alanında etkin olmasını, her işte, her uğraşta, her kâr getiren çalışmada Ingiliz, Fransız, Âlman şirketlerinin at oynattığı günleri!.. Atatürk'ün bu konularda söylediklerini anımsadım. Kapitülasyonlar, yani Türk ulusunun yaşamsal tüm işlerine yabancılann egemen olması gerçeği için işte söyledıkleri: "Kapitülasyonlann Türk milletı için ne derece iğrenç birşey olduğunu size tarife gücümyetmez. Bunlan diğer şekil ve namlar altmda gizleyerek bize kabul ettirmeye muvaffak olacaklannı tasavvur ve tahayyül edenler bu konuda pek çok aldantyorlar." Tçker teker söküp çıkatdık yabancılan....|ktisat savaşı başlamıştı, ulusal Kurtuluş Savaşı EVET/HAYIR OKTAYAKBAL Aa Gerçeklepi Görmek... mek üzere yokluğa gömülmesini temin etmektir. Tıcaretimizin de, sanayimizin de, her nevi ekonomimizin de gelişme ve yukselmesi ancak bununla ayakta durur." (Atatürk) Öy'eydi, amaç buydu, tam bağımsızlık ıçınde yaşamaktı. Lozan'da Ingiliz Dışişleri Bakanı Lord Curzon'un "Sızin paranızyok, ülkenizi nasıl kalkındıracaksınız? İster istemez bıze geleceksiniz. 0 zaman, şimdi reddettığiniz önerilerimizi teker teker size kabul ettireceğiz" sözlerini sonsuza dek yalancı çıkarmaktı. Ama 'onlar" işlerini bilirler! Dedikleri oldu! Şimdi IMF'ler, Dünya Bankalan vb. yollaria içimizdeler, her şeyimizi yönetıyorlar. Bir de Avrupa Birliği'ne girersek (hoş gırmesek de, hiçbir zaman giremeyeceksek de) yine Ataturk'ün yurdumuzdan söküp attığı sömurgen güçler "şunu yap bunu yapma "diye tepemizde olacaklar, olmaktalar! Bizim, kimi adamlanmız da bü"Bugün için ticaretimiz için ne düşünüyortün bunlan severek, isteyerek destekleyecek ve sunuz diye sorarsanız bu suale tek bir cevap bugün de destekliyori vereceğim. Bugün için düşündüğüm tek şey kapitülasyonlardır. Maddeten, fıilen kanla kalllhan'ın yazısının başlığındaki gibi: "AcıAma dırrtmış olan kapıtüiasyonlann bir daha dirilme Gerçek" „ şimdi bu aianda sürdürulecekti. önce, kaprtülasyon denen olguyu yok etmek, borçlan kuruşu kuruşuna ödemek; denizterimizde özgürce dolaşım hakkını kazanmak; demiryollannı onun bunun elinden kurtarmak, yıllardır halkı sömüren şirketleri devletleştirmek, tıcarette, sanayide dış güçleri bir yana ıtip bu alanı kendimıze açmak, kamu ışletmelen kurarak insanlanmıza ucuz yaşam koşullan sağlamak ve daha neler neler!.. Kısacası, Türkiye'yi "küreselleşme" diye anılmasa da sömürücü güçlerin baskılanndan, yurdumuzu sömürge durumundan çıkanp gerçek bir bağımsızlığa kavuşturmak... • *cSC ı SupenmliiM'dan bfr yılhk »nırsız İnternet paketi alan, sevdiklerlne ve İntemet'e dilediği şekilde diledlği yerden özgürce bajlanıyor. Superonline'dan alacağınız bir yıllık sınırsız İnternet erişlm paketi, size Turkcell hatlı bir A1018 Ericsson cep telefonu ve Ericsson Chatboard kazandıracak. Bu kampanya ile bağlanmanın sonu, sının, yerf yok... SONUYOM Ericsson CHATBOARD™ at*yorawiıız7 1. Sıze en yakjn bayiden, özel kampanya etîketlı bir yıllık Superortıne Erişim Paketi alıyorsunuz. 2. Enşım paketinı aldıktan sonra, Superonline Siıper Hızmet HatD'nı (0212) 4 7 3 74 7 5 numaraft tefefbndan arayip, aboneltğınızi açtınyorsunuz. 3. Eğer Superonline Enşım Paketı'ni KVK v ^ a GENf A bayilennden bınnden satın aldıysanız. enşim paketmı satın aldığtncz bayiden telefonunuzu ve chattoard'unuzu uç iş gunü ıçınde teshm alacaksınız. 4. E|er enştm paketmı, Superonline Bayısı'nden satın atdıysanız, muşten hizmetlen, size tetefonunuzu ve chatboard'unuzu üç iş günu ıçınde teslım alabıtecefınız. adrestnıze en yakın KVK veya GÖ^PA bayısmın btlgisını verecek. 5. Abooelığ>nızı açtırdıktan sonra, telefon tesfrrtatı ve d^er soaılannc ıçın KVK v«e GEf+PA muşten hizmetlen tetefonlannı erayatjihrsmız 1 yıllık İnternet Erişim Paketi alana. Turkcell Hatlı Ericsson A1018 Free Paket V * * * * * * iuperonııne ^^«S KVK: (02L6) 445 70 45 GENPA: (0212) 2871717 * Bu fiyata KDV dahil değildir. Bu kampanya 2 5 Mart 3 0 Nisan 2000 tarihleri arasında geçerlıdir. Ayrıntılı bilgi Superonline, K.V.K ve GENPA bayilerinde. SUP£RONLINC
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear