14 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
2 M ART 2000 PERŞEMBE CUMHURtYET SAYFA HABERLER Karayalçın yapgdaracak • ANKARA (AA) - Yargıtay Ceza Genel Kurulu, Ankara 9. AsUye Ceza Mahkemesı'nin, eski Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Murat Karayalçm'ın "görevini kötüye kullaiKhğı" gerekçesiyle yargılandığı davada verdiği "görevsizlik" karannı kaldırdı. Dosyayı inceleyen Yargıtay 4. Ceza Dairesi, söz konusu yasadakı, "eski yasaya göre başlayan işlemler devam eder" hükmünün yargılama aşamasını da kapsadığını belirterek Karayalçın'ın asliye ceza mahkemesinde yargılanması gerektiğine işaret etmiş ve görevsizlik karan vennişti. Memur-Sen'de gorev • ANKARA/AA) - Memur Sendikalan Konfederasyonu (Memur-Sen) Genel Başkanlığı'na Fatih Uğurlu seçüdi. Memur-Sen'den yapılan yazılı açıklamaya göre. genel başkan Zübeyir Yetik'in geçen hafta ıstifası üzerine öncekı gûn yapılan seçimde, Kamu Büro-Sen Genel Başkanı Fatih Uğuriu oybirlıği ıle Memur-Sen Genel Başkanhğı'na getirildi. Yapılan seçimde genei yönetim kurulu da belirlendi.. Doktorlara idari izfeı • ANKARA (AA) - Sağlık Bafcanı Osman Durmuş, kJbrelere katüan ' " " 0 r. doktorlann 5 gün idari izinli sayılacaklaruu bildirdı. Konuya ilişkin tûm illere bır genelge gönderen Sağlık Bakanı Durmuş, doktorlann Türk Tabipleri Birliği (TTB) tarafindan kredilendirilen kongre, konferans, seminer ve sempozyum gibi ulusal düzeyde düzenlenen toplantılara kablabilmelerinin temini amacıyla. ilgili birim amirince uygun görülmesi halinde 5 gün "idari izinli" sayılacaklannı belirtti. Basm Konseyi • lstanbul Haber Servisi - Basın Konseyi, "Şubat 2000'de Türk' Basını" raporunu açüdadı. Raporda, şubat ayının en sevindırici olayuun Türk ve Yunan gazetecileri arasında 5-6 Şubat tarihleri arasında Atina'da düzenlenen Türk- Yunan Medya Konferansı'nın gerçekleşmesi olduğu belirtildı. RTÜK'ün geçen ay içensınde kapama cezalanna devam ettiğine dikkat çekilen raporda, çok sayıda televizyon ve radyo kanalına ceza venldığı kaydedildi. DHKP-C davası • İZMÎR (Cummıriyet Ege Birosu) - İzmir DGM'de kaar aşamasma gelen 21 saııklı Denizli DHKP-C dsvasında esas hakkındaki gmişünü açıklayan savcı, 6 saıık için idam cezası, 8 sank hakkında da 20 yıla kidar ağır hapis cezası isedi. ranir DGM'de gjriilmekte olan ve bir yılı aan da\ada Yalçın Hafçı, Cörsel Akmaz, Ozlem Taş, Süeyman Erol, Vicdan §jhin, Özlem Taşdemir hkkında anayasal düzeni dfiştirmek suçundan TY'nin 146/1. maddesi u annca ölüm cezası ı«rken 7 sanık hakkında da braat karan verilmesini i=edi. tafta kar I Haber Merkezi- Snlıurfa'da, 61 yıl aradan snra mart ayında etkili olan vğun kar yağışı, ujaşımı ûimsuz etkiliyor. Özellikle înlıurfa-Diyarbakır krayolunun Hilvan vkınında, Şanlıurfa- tıziantep karayolunun ratdagı ve Şanlıurfa- Sardin yolunun Çamlıdere Evkiilerinde kar yağışının sili olduğu bildirildi. Almanya 'da AdolfHitler'in iktidara gelmesinde en belirleyici rolüfinans çevreleri oynadı SermayeninHÜSEYtNBAŞ F aşizm'in, 2. Dünya Savaşı sonrası beliren yeni güç dengesi ortamında. insanlığı 2. Dünya Savaşı sırasında olduğu gibi doğrudan tehdit edecek boyutlara ulaşmması, kuşkusuz, uzak bir olasılık. Ancak küresel sermayenin en gerici kesiminin "ftfig" koynunda beslediği, çıkarlan gerektirdiğinde ya da tehlikeye girdığinde bu karanlık güce başvurmakta tereddüt etmeyeceği bilinmektedir. Georges Dimitrov'un 1935 yılında Komünist Enternasyonare sunulan raporunda. faşızmı "iktidardaki faşizm, tekelci sermayenin en gerici, en şoven, en emperyalist unsurfannın açık terörist diktatörtüğüdür" şeklındeki tanımlaması, kanımızca, günümüzde de geçerliğıni korumaktadır. Gerçeketen de her şey, MussoKni ve Hitier faşizmi örneklennde olduğu gibi, günümüzdeki faşist terörün de ardında •'tekelci sermayenin en gerici unsurian ile onJann doğal destekçileri emperyanst odaklarm buhınduğunu göstermektedir" Alman Nazizmi ve flnans çevreleri Daha açık bir deyişle faşizmin tırmandınlması, emperyalizmin dünyadaki pozisyonlannı koruma girişimlerine bağlı gözükmektedir. Emperyalizmın bu girişiminin adımı da dünyadaki banşçı ve demokratik sosyalizmın güçlenmesine, güçler dengesinin emperyalizmin zaranna değişmesinin önlenmesi amacı yer almaktadır. Faşizmle tekelci sermayenin en gerici unsurian arasındaki organik bağın açık seçik ortaya konması yeni değil. Alman faşizminin sözü geçen çevrelerle içli-dışlı ilişkileri, özellikle 2. Dünya Savaşı sonrasında Nazi arşivlerirun ele geçmesiyle, belgelere dayanılarak kanıtlanmıştır. Örneğin, Alman tanhçilerinden Eberhard Czkhon "Hiüer'i kim iktidara getirdi?'' adını tatşıyan belgesel incelemesinde(l) söz konusu fınans çevrelerinin Alman faşizminin Weimar Cumhuriyeti'ne yerle bir ederek iktıdan ele geçirmelerinde oynadıklan belirleyici rolü, bizzat Nazi arşivlerine dayanarak yadsınmaz bir biçimde ortaya koymaktadır C zichon, söz konusu eserinde, Nazizmin iktidara gelmesinde finans çevrelerinin belirleyici roüerini hiçbir yerde ya>inlanmamış belgelere dayanarak gün ışığına çıkartmıştır. Yazar bunu yaparken özellikle büyük sanayici ve bankacılann faşist dıktatörlüğün iktddan ele geçümelerinin hemen öncesindeki yazışmalara dayanmıştır. Czichon'a göre, fınans çevreleriyle Nazi şefleri arasındaki ilişkiler VVeimar Cumhuriyeti'nin ilk yıllannda başlamıştır. Httlerin attın yılı 1921 yürnda Hitler ve tayfası sadece çok sınırh bir küçük patronlar grubunun desteğine sahip bulunuyordu. 1923 yılında ise Naziler büyük sanayi kuruluşlanndan Thyssen'in ilgisini cekmeyi başaracaklardı. Hitler ve tayfasırun kasalanna ilk giren para, Thyssen'in verdiği 100.000 altın mark olrnuştur. Daha sonra durum bütünüyle değişecektı: Sanayi çevTeleri. Nazilerin "anti-kapftatist" lafazanlıklanyla, sosyal demagojılerinin, gerçekte, halk kitlelerini "aldatmaya" yönelik olduğunu anlamış ve keselerinin ağzını iyice açmışlardı. 1 927 yılında Hitler, Gelsenkirchen Bergwerks AG'nin Başkanı EmH Kirdorf la tanışmış ve onun desteğini elde etmeyi başarmıştı. Bunu büyük sanayi çevrelerine yakınlığı ile tanınan München - Augsberger Abendzeitung'un yazıişleri müdürü Otto Dietrich ile büyük kımya tekeli Odin'in direktörlerinden biri olan VVHheJm Keppter ve Alfred Hngenberg'le ilişki kurulması izledi. Thyssen'in parasal yardımıyla Münih'teki Barlow Sarayı dayanıp döşenerek, Nazizmin genel karargâhı "Kara Ev* haline geririldi. 1929 yılında, Ruhr havzasının büyük para babalanndan Emil Kirdorf Nürnberg'deki "Parteitag''ın onur "ev sahibT oldu. Bu Nazilerin kasalanna cömert para yardımlannın yoğun bir biçimde akması için büyük sermayenin ilk işaretiydi. Amaç: İktldar olmafc Czichon'a göre Thyssen'in, Kirdorf'un, Hugenberg'in, Seldt ve Class'ın politik destekleri olmaksızın Nazi partısının 1930 Eylülü'ndeki şaşırtıcı seçim zaferinin gerçekleşmesi asla mümkün değildi. Reichbank'uı eski başkanı Hjahnar Schacht'la ilişki kurması Hitler için büyük önem taşıyordu. Bu ilişki Goering'in 1931 yılında verdiği bir davette kurulmuştu. Schact bu davette Nazi liderinin fanatık dinamizminden son derece etkılenmişti. Hitler, Schact'ın önensine uyarak Berliner Börsenzeitung adh ekonomik bültenin yazıişleri müdürü Walter Funk'u kendısine ekonomi danışrnanı atadı. Nazilerin Wirtschafts - Politischer adb bülteninin yayım görevi Funk'a verildi. Böylece tekelci sermayenin • 1921 yılında Hitler ve tayfası sadece çok sınırh bir küçük patronlar grubunun desteğine sahip bulunuyordu. 1923 yılında ise Naziler i J büyük sanayi kuruluşlanndan \ Thyssen'in ilgisini çekmeyi t başaracaklardı. '*• ^ • Hitler'in kasasına ilk giren para, Thyssen'in verdiği 100.000 >\ altın mark olmuştur. Daha sonra durum bütünüyle değişecekti: Sanayi çevreleri, Nazilerin "anti- kapitalist" lafazanlıkJanyla, sosyal demagojilerinin, gerçekte halk j kitlelerini "aldatmaya" yönelik olduğunu anlamış ve keselerinin ağzını iyice açmışlardı. çeşitli gruplan, ortak amaçlan, "güçlü bir iktidann" kurulması için, birleşmişlerdi. Gerçekte söz konusu olan Weimar Cumhuriyeti'ne karşı komplo düzenlenmesinden başka bir şey değildi. N azilerin tekelci sermaye çevreleri arasındakı ortaklığın pekiştırilmesınde Hitler'in 1932 yılı başlannda söz konusu çevrelerin temsilcıleriyle yaptığı çeşitli görüşmelerin önemli rolünü de unutmamak gerekiyor. Bunlardan ilki aym yıhn ocak ayında Düsseldorf 'taki u Sana\icikr Kuföbünde" gerçekleşmışti. Hemen aynı tarihte "Keppter Grubunun" kurucusu VV'ılhelm Keppler'ın, Hitler'in yeni ekonomik daşuımanı olduğunu görüyoruz. Bu, Almanya 'yı faşist bir devlet yapmaya kararlı sanayici ve bankalann nüvesinı oluşturuyordu. 1932 Mayısf nda, Berlin'de, Kaiserhof Oteli'nde bir araya gelen sanayiciler Hitler'in açıkladığı programı onayladılar. Program, demokratik hükümet sistemine son veriyor, Komünist Partisi'nin yok edılmesıni, sendikalann yasadışı ilan edilmesini, belgeler de vardı. Bu tür belgelerin en önemlısi ise Nazizmle o tarihteki Alman tekelci sermayesi arasuıdaki ilişkilerin ışleyişiyle ilgili belgelerdi. Hitlerizmin yıkılmasından sonra tonlarca gızli belge ele geçirilmişti. Kaybolan belgeler Ne var ki bunlann arasuıda Nazi partısinın Reichsleiter'i FranzXaver Sclnvarz'ın yönetimindeki "hazmesnie" ilgili çok az sayıda belge, hiçbir iz bırakmadan ortadan yok olmuştu. Bununla birlikte, Nürnberg'de 1G Farben ve bazı tekellere karşı açılan davalar, faşist diktatörlükle büyük iş çevreleri arasuıdaki ilişkiyi bütünüyle ortaya çıkarmaktan geri kalmamıştı. Amerikalı araştırmacı Henry A. THrner, patronlann, kasalannda bulunan belgelen açıklamaktaki gönülsüzlükierinin nedenlerini yeterli açıklıkla ortaya koyan yazarlar arasındaydı. Turner, "Abnam'a'da faşizm ve kapftaSzm" adını taşıyan eserinde "faşizm eğer kapitalizmin bir iirunü ise bövle bir sistemi savumnak gelebileceğine inanacağı varsayımmdan hareket eder görünmektedir. Öte yandan Fest ve çok sayıda burjuva tarihçisi, Hitler'e sunulan mah desteğin, Nazi liderinin iktidan ele geçirdiği 1933'ten sonra gerçekleşriğüu öne sürerek. tekellerle Nazızm arasındaki ılişkinin kapsamı ve temel sırufsal nıteliğini göz ardı etmeye özen gösteriyorlardı. Olayların gellşlml Oysa Sovyetler Birliği, Demokratik Almanya ve diğer ülkelerde yayımlanan konuyla ilgili çok sayıda araştırma Nazizmin gerçek yüzünü, giderek özünü yeteri açıklıkta gözler önüne sermektedir. Şimdi olaylann nasıl geliştiğıne daha yakından bakalım. ...3 Ocak 1933. Adolf Hitler Bavyera'daki malıkânesınde yolculuğa hazırlanmaktadır. Detmold'daki seçim toplantılanndan birine katılması söz konusudur. Ne var kı Hitler Detmold'un değil, Bonn'un yolunu tutar. Bonn'da, kendisini bekleyen arabaya binerken adamlanna Köln kentıne 3 kilometre yakınlaşıncaya kadar kendisini izlemelenni emreder. Hitler orada bir başka arabaya biner ve yalnız olarak yoluna devam eder. Yakın çevresi Hitler'i gen getiren arabanın bankacı baron Kıırt Von Schröder'e ait olduğunu ve Führer'in günün yansını onun villasında geçirdiğıni ancak bir süre sonra öğreneceklerdır. Hitler bankacı baronun villasında, Reıch şansöJyeliği görevinden çok az bir zaman önce aynlan Franz Von Papen'le buluşmuştu. Papen villaya taksıyle geknişü. B ugün bu buluşma tarih kitaplannda hemen hemen a>ıu biçimde anlatılmaktadır. Nazileri 30 Ocak 1933"te iktidara geürecek gizli anlaşma Hitler, Papen ve Schröder arasında bu buluşma süresinde karara bağlanmıştı. Köln buluşmasında o zamankı Aknan iş çe\Teleri, bankacı Von Schröder aracılığıyla Hitler'e "yeşü ışık" yakmıştı. Nümberg mahkemesinde Alman tarihçilerinden Eberhard Czichon'un "Hjtter'i kim iktidara getirdi?" adını taşıyan belgesel inceiemesinde Nazi partisinin 1930 Eylülü'ndeki seçim zaferini finans çevreleri sayesinde gerçekteştirdiği vurguianıyor. ekonominin devlet sıpanşlen ve kredileri aracılığıyla canlandınlmasını. ordunun gücünün artunlmasını, savaş sanayiinin hızla geliştirilmesini öngörüyordu. Hitler böylece, o gün, tekellerin elinden iktidar beratını alnnş oluyordu. Nazlier İçin yönetlme baskı Nazi Partisi'nin hezimete uğradığı 1932 Kasım seçimlerinden sonra, henüz tam anlamryla örgütlenmemesine karşın her ay bir kez toplanan "Keppler Gruba", Weimar Cumhunyeti yönetimine Naziler lehine baskı yapmayı kararlaştırmıştı. Grubun aldığı karar uyannca, Hannover Sanayi ve Ticaret Odası, Hecker ve Schacht, Başkan Hindenburg'dan Hitler'i şansölyeliğe atamasını talep eden bir bildiri için imza kampanyasına giriştiler. Bu arada Von Papen, başbakanhk görevini bırakarak Schacht ve Keppler'e katılmış ve yukanda sözü edilen bildirinin yazımında rol almıştı. 1933 yılının 4 Ocağı'nda Hitler'le Von . Papen arasında yapılan görüşmede, Papen yeni kurulacak hükümette Nazi partisinin ağırlığım kabul etmişti. Bu anlaşma Hitler'in şansölyeligini garantihyordu. B undan sonra olaylar hızla gelişecek ve Hitier çok geçmeden kendisine sunulan iktidara mahkemece yerleşecekti. Bu kritik günlerde Nazi partisinin Köln'deki J. H. Stein Bank'takı can hesabı Hitler'uı henüz yeterince sağlam olmayan durumunun seçim yoluyla "yasa!" olaraka güçlendirihnesi için sürekli biçimde kabanyordu. III. Reich'in şansölyelik binasında ele geçen belgeler çoğu zaman "gEfi", "çok gizS". "en yüksek derecede önemli be^e" rumuzlannı taşıyorlardı. Ama bunlann arasuıda Nazi şeflerinin Reich'in yıkılıp gitmesinden sonra bile kamuya açıklanmasını istemedikleri obnaksızdır" diyordu. 2. Dünya Savaşı'run bıtıminden bu yana Batı'da "HMer Olajı" ile yapılan araştırmalann hemen tümünün önde gelen hedefi, faşizmin sosyal kaynaklannı aydınlığa çıkannaktı. Söz konusu eserler psikolojiden biyolojiye, politikadan parti örgütüne uzanan yığuıla neden ileri sürüyorlardı. Ne var ki bunlardan çok azı faşizmi yaratan sistemden söz ediyordu. Örneğin bugün Batı Ahnanya başta olmak üzere çok sayıda Batılı ülkede Nazizmin yorumlanmasında "eJ Idtabı" sayılan Joachim Fest'ın "HMer" adlı eserinde, tekellerin Nazizmle ilişkisi sorununa aynlan yer tümüyle birkaç satın geçmiyordu. F est'e göre "bu üişkr "politik bir mitokıjinin'' ürünüydü. Fest, Marksıst tarihçilerin sayıp döktükleri olgulan önceden 'İaraflı'' görüp, reddediyordu. Bununla birlikte Fest, söz konusu eserinin 1086'ncı sayfasında yer alan bir dipnotunda bu ilişkiyi dolaylı da olsa kabul etmek zorunda kalıyor ve "Şunu söykmek mümkündür: Sanayicüer Hitier'i iktidara getirmemişlerdir. Ne var ki Hitler'in de, onlann nzası otmaksızın iktidara gebuesi güç olurdu..* demekten kendısuıi alamıyordu. Kendlnl garantiye almate Liberalizmin ideologlanndan bir başka Batı Alman araştırmacı, Profesör Rahl Dahrendorf, "Afananya'da topium ve demokrasT adlı esennde ise, "Nazi fiderleri" ile bir kısım büyük sanayici arasındaki ilişkinın varhğını kesin bir biçimde kabul etmekle birlikte "bunun, Nazizmle bih'ûk sana> iciler arasında bir suç nrtakhğınHan çok, baa patronlann, Hitler'in iktidara geimesi olasüığı karşısında, kendilerini garanti alnna alma" eğilımınden kaynaklandığını ileri sürüyordu. Günümüz burjuva tarihçileri, kamunun, Hitler'in büyük sermayenin yardımı ohnaksızın iktidara ABD başsavcısının kanısı da bu yöndeydi. Şöyle diyordu ABD Başsavcısı: "Alman sanayii Oe Nazi partisi arasında işbirtiği ohnasa\dı Hitier ve suç ortaklan ne iktidan ele geçirebüirier ne de dunımlannı güçkndirebilirkrdL" Schröder'ln açıklamaları Gerçekte Schröder, Hitler'in emrine salt villasını ve arabasını vermemişti. Çoklan ile birlikte o da, Almanya 'tun en büyük sanayici ve bankacılannın iktidann Hitler'e verilmesi için 19 Kasım 1932'de Başkan Hindenburg'a sunduklan bildiriyi imzasım atmiştı. Bugün hiç kımse Kurt Von Schröder'in tarihte oynadığı önemh rolü yadsımamaktadır. Baron Schröder 1945 yılnıda yapılan soruşturmasında 4 Ocak toplantısnıdan önce sanayicilerin temsilcileriyle çok sayıda görüşme yapöğını açıklamış ve bunlann amaçlanyla ilgili olarak da şöyle konuşmuştu: "Sana>icilere hâkün olan düşünce Ahnam a'da kırv\«tfi bir FûJırer''ın hükümeti kurması ve uzun süre "ikHdarda- kalmasıydı.. (Nümberg Davası Belge No: 1-7990). Schröder"le Hitler'in ekonomi danışmanı Wilhelm Keppler arasında, savaştan sonra Demokratik Alman tarihçileri tarafindan ortaya çıkanlan yazışmalann açıkça belirttiği şudur: "Ocak toplannsı uzun haarüklann sonucudur. Amaa Hitler'in iktidara getişi için gerekti son baarhldann planlannıasıdır. Sadece bu olgu bik Nazilerin iktidan zorla ele geçirmelerinde büyük sermayenm rolünü ortaya kovmaya \cteriidir. Ama kanıt yine de sadece bu olgu değildir." SÜRECEK 11) Eberhard Czichon, Hitler 'itimiktidara getirdi' 'ya da 'fVeimar CumAuriyeti 'nin yıhlmasında Alman sanayi çevrelerinin suç ortaklığı' Pahl-Rugensteın Verlag, Köln, 1967 Avusturya'daki asıl tehtike, Haider (üstte) gibi bir Hitler ve SS hayranıj la bir muhafazakâr düzen partisinin ilk kez iktidar ortakbğma ghişmesi ve bunun Avrupa 'da iktidar obna hevesiyie yanjp tutuşan çok sayıda muhafazakâr parti için oldukça çekki bir "moder ohışrurmasıdır. Kara tehükenin ayaksesleriItah/an neo-faşistlerinin Bolonya tren istasyonunu havaya uçurarak 86 kişinin ölümüne yol açtığı tanhten bu yana, faşizan aşın sağın, ülkemizdeki 12 Mart, 12 Eylül dönemlerinden günümüze uzanan zaman dılımi de dahil olmak üzere çok sayıda ülkede yeniden yükselme eğilımine girdiği kimsenin saklısı değil. Bunun temel nedenleri arasında düzen partilennin topium sorunlarına yıllardır kabul edilebilir çözümler getirmekte başansızlıklan ön sıralarda yer alıyor. Ancak. aşın sağın ivme kazanarak Avusturya örneğınde olduğu gibi, iktidara ortak olacak konuma gelmesindeki zamanlama. yakın gelecekle ilgili kuşkulan arürmaktadır. Ultraliberal slstem dayatması sjjr, 'Bilındîği gibi. para irnparatoriukJannuftümtRinvS^ üîkelerine kayıtsız şartsız dayatmak istediklen ultraliberal - sistem, şündılık, küreysel boyutlarda kotanlamamıştır. Dünya Ticaret Örgütü bünyesinde dayatıunaya çalışıian yeni talan düzeninin, Çok Taraflı Yatınm Anlaşması'nın tökezlemesinden ve Seattle"da karşıiaşılan sert dirençten sonra, küresel boyutlarda egemenlik sürecini henüz tamamJatamadığı söylenebilir. Bu yüzden, uiuslara. emekçilere, sendikalara giderek yoksul kitlelere keseceği ağır fatura, yine tam olarak ortaya çıkmış değildir. Ama bıçak kemiğe dayandığında, emekçi kitlelerin. topium dışına iölmışlerin, sürekli yoksullaşan halkJann direncinin nasıl kınlacağının da, hesaplanması, gereken önlemlenn de şimdiden tasarlanması gerekmektedir. Sosyahst dünyanın küllerinden yeniden doğmasının önlenmemesinde, siyasal tslamdan, etnik çatişmalann yanguıına körükle gidilmesine, kültürel yozlaşmadan, kitlelerin, küresel ölçüde denetim altrna aiınan medyalar yoluyla biçimlendirilmesine, yeni askeri oluşumlardan, eskilerinin kapsamlannın ve etki alanlanmn genişlerişmesine, IMF, Dünya Bankası gibi kururuşlann Yeni Dünya Düzeninin dayatılmasında en nıilitan biçimiyle kullaruhnasına, yeni enerji kaynaklannın geçiş yollannın güvenliğinin sağlanrnası yönündeki düzenlemelere uzanan düzineyle önlem devTededir. Ancak bütün bunlar yeterli görünmemektedir. Hiçbir engel tanımadan talanı küresel ölçülere taşınmasuun önündeki engellerin ortadan kaldmhnası, kuşkusuz, kolay olmayacaktır. Ulusal ve koruyucu devletin küçültülmesine koşut olarak, emekçi kesiminin zaten bütünüyle yetersiz olan eğitimden sağlığa, bannmadan emekliliğe, sürekli iş güvenliğinden sendıkal hakJara uzanan kazanımlannın birer ikişer elinden ahnmamsı, ultraliberalizmin çengehnde büyük şirketler kârlannı katlarken yoksul kitlelerin giderek daha da yoksullaşmasıyla kaçuıılmaz biçimde ortaya çıkacak sosyal patlamaların etkisiz hale getirilmesinde sermaye düzeninin düzineyle devreye sokacağı başka önlemler de, kuşkusuz yok değildir. Bu, bizzat sermaye düzenleri tarafindan hazırlanan "verimB" ortamlarda yeşeren "a^n sag" giderek düpedüz faşist güçlerdir. Avrupa'da, faşist partilerin yükselmeleri olgusu yeni değildir. İlk modeli Türklye olugturdu Fransa'da Le Pen ve Megret'nin bazı önemli belediye başkanlıklannı ele geçirdikleri, İsviçre, Ispanya, Isveç, Italya, Belçika ve Türkiye'de aşuı sağın gelişme içinde olduklan bilinmektedir. Yeni ve tehlikeli olan, Haider gibi bır Hitler ve SS hayranıyla, bir muhafazakâr düzen partisinin ilk kez iktidar ortaklığı gırişmesi ve bunun Avrupa'da iktidar olma hevesiyie yanıp tutuşan çok sayıda muhafazakâr parti için oldukça çekici bir "model'' oluşturmasıdır. Aslında, düzen partılenmn aşın sağ'la ya da onun bir başka varyantı siyasal Islamla ortaklığa kadar giden "modefi" ilk oluşturan, çoğunca savlandığı gibi, Avusturya değil, Türkiye'dir. Bu konuda ülkemizin hakkı yenmemelidir. Bayan Çiller'in Refah'la ortaklığı, ANAP'rn kökenı ırkçı küçük bir pratiyı bünyesme alması ve hele son Ecevit koalisyonu sözü geçen modeün gerçek ilki sayılmak gerekmektedir. Aynca, burada bir başka ilk de söz konusudur. Çünkü, seçimlerden bu yana sindirim sistemi iyice güçlenen Sayın Ecevit ve partisi, oy uğruna, siyasal İslamın belki de en tehlikelisinin gönlünü hoş tutmanın yanısıra, aşın sağ bir partiyle ortakhk yapan "ik" "Sosyal Demokrat" etiketli partisidir. Ünlü Sovyet tarihçisi Lev Bezjınenski'nin özgün mcelemesınden derlenen bu kısa yazı dizisi, daha önce gördüğümüz bir korku Fılmini andırması yanı sun, Hitler'in iktidara gelmesinde kârlannı katlamak için şeytanla işbirliğine girmekte sakmca görmeyen "tekelci sermayenin en rutucu, en şoven, en emperyaast kesöninm" karanlık rolünü ortaya koyması açısuıdan ibret verici bir belge niteliği taşunaktadır. Bu konuda tarihin, eskisi gibi tekerrür etmesi, kuşkusuz, uzak bir olasılık. Ama "canavan doğuran karnın doğurgantağmı jiürmediği" de ortada.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear