25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 14MART2000SA1 14 kurtur@cumhuriyet.com.tr SAHNEDEN AYŞEGÜL YÜKSEL Patlavaıı balon dilrîş tutar mı?2OOO'e girerken Cumhuriyet'te yaptığim tiyatroda '1999' değerlendırmesıne (28 Aralık) dönüp baktım. Üç ana başlık yer alıyor: "Sansürcü ve saldırgan tutum iziendi", "Devlet Tijatrolan kurum içi uzlaşmayı sağlamalı", "2000'de tnatromuz rahat soluk almah." Aradan neredeyse üç ay geçmiş. 2000"in neredeyse dörtte biri. Tiyatromuzu "düze çıkarma* yolunda alınmakta olan (katılmadığımız) "önlenüer" tersine tepıp duruyor. Sanat ve kültür konuJanna eğilen gazetelerde son günlerde yer aldı. Pendik Kaymakamı, Dario Fo-Franca Rame'nın yıllardır kitap olarak pıyasada bulunan ve son yıllarda tiyatro topluluklan tarafından durmadan sahnelenen "Kadın Oyunlan"nın sergilenmesini yasaklamış. Içinde "popo" sözcüğü geçtiğı için. Ovsa "popo" görüntüleri. görüntülü medyanın temel malzemesi olarak, sayılan gün geçtikçe artan çeşitli TV programlannda, ardından da yeterince "flaş" olmuşsa- haber programlannda 67 milyonun gözüne sokulup duruyor. Bu programlan Pendik halkı izlemiyor mu yoksa? Ülkenin tüm nüfusunun "çıplak kadın" seyretmeye doyduğu, alabildiğine "özgür" \e zengin bir görüntülü "üefişim" ortamında tiyatro metınlennin (üstelik de "kadın"ın "meta" olarak görülmesini yeren metinlerin) yerel yönetimlerce "sözcük" düzeyinde didiklenmesi tiyatroya karşı alınmış bir tavır değıl de nedir? Tiyatro bağlamındaki sansürcü ve baskıcı tutumun tüm yazıian ve çizilenlere karşın sürmesi bunu gösteriyor. Eskl eklpten tasflye yapıldı Tiyatronun dışındaki güçler böyle bir tavır sergileyedursun, tiyatronun içindeki güçlerin daha sağlıklı davrandığını söylemek de olanaksız görünüyor. Devlet tiyatrolanndan söz edıyorum. Altı aydır basından izlemekteyiz. Devlet tiyatrolanna altı ay önce gelen yeni yönetim, "kuruma 'çekı düzen' verme" görevini yüklendi. Amaç, sanatçı kapnslennden. "memurca" kaytarmalardan, parasal "israPtan anndınlmış, "disiplin" içinde yürüyen bir kurum oluşturmak. Şaşacak bir şey yok. Zaten 50 yaşındaki devlet tiyatrolanna atanan her genel müdür aynı amaçla göreve getirilmışti. Ne ki 1970'Ierden bu yana daha bu amaca hizmet edıp edemedikleri çoğunlukla tam anlaşılamadan yerlerine bir başkası getınliyor. Kimi genel müdüre ise bir yıl zor dayanılıyor. Bir Kültür Bakanlığı, atamalannda bu kadar sık yanılabilirmi? Son u> gulamada. Kültür Bakanlığı tarafından bir önceki (ve ancak bir yıl görev yapmış olan) Genel Müdür Lemi Bilgin yurtdışında turnedeyken üst vönetim düzeyinde gerçekleştırilen "görevden alma" ve "göreve atama" biçiminin yadırgatıcı olduğu dıkkat çekmiştir. Bir önceki dönemde yönetimde bulunan ve bir "ekjp" çalışması sergilemesi beklenen kişiler toplu olarak görevden almmamış, 9O'lı yıllar boyunca etkin ya da edilgın biçimde yönetimde bulunan Tamer Levent ve bir önceki yılın genel müdür yardımcılanndan Rahmi Dilligil ve kimi başka sanatçılar yeni yönetimde de yer almıştır. Demeİc kı "eldp" yenilenmemiş. eski "ekip''ten "tasfiye" yapılmıştır. (Bir önceki yıl "ekjp" kurulurken bir yanılgı mı olmuştur?) Eslci genel müdürlerln metnl Sanatçı olma uğraşının bireysel sancılannı her an yaşayan. duyarlı bir denge kurularak yönetilmesi gereken kişilerin oluşturduğu bir kuruma, bakanlık tarafından sıradan bir genel müdürlükmüşçesine yapılan atamalardakı sorun açıktır. Başka bir genel müdürlük düzeyinde -epeyce sarssa da- "doğal" karşılanır olmuş "görevden almalar" ve "atamalar", işi sanat üretmek olan bir insanlar topluluğunu "deprem" düzeyinde etkilemektedir. Devlet tiyatrolan. tek elden denetlenemeyecek boyutlarda büyümekte olduğu 7O'li yıllardan bu yana gitgide yoğunlaşan bir kargaşayı yaşamaktadır. Sanatçılar huzursuzdur. Ortada "Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu" sözünü anımsatan onlarca dedikodu dolaşadursun, Rahmi Dilligil'in uyguladığı ve bakanın da onayladığı sonucunun çıktıgı bir dolu soruşturma açılmış, kıdemli oyuncu Serhat Nalbantoğlu'nun işine son verilmiş, tiyatromuzun "yüz akı" kimi başka sanatçılar da zorlamalarla karşı karşı>a bırakılmıştır. Ancak bu "çeki düzen verme" anlavışı yalnızca sanatçılan "işe koşma" ya da "işe koşıilma" bağlamında "tercih" bildirenleri cezalandıraıa düzeyinde gerçekleşmiştir. Sonuç olarak da örevden almalar' ve 'atamalar', işi sanat üretmek olan bir insanlar topluluğunu 'deprem' düzeyinde etkilemektedir. TiVATKOLAKl eni yasal düzenlemeler yoluyla dirençli adımlar atma zamanının bir türlü gelemeyişi kurumu daha çok yıpratacaktır. Rahmi Dilligil göreve geldikten sonra sahnelenen oyunlarda sayısal bir artış görülmüş, ama sanatsal nitelik açısından hiçbir gelişme gözlenememıştir. Mart ayı içinde Ankara'da, doğnı sayabildimse, 28 ayn oyun sunuluyor devlet tiyatrolannda. Aynca "Pek Yakındar müjdesini veren beş yeni Ankara yapımı da gündemde. Oyuncular ve yönetmenler telaşla bir oyundan ötekine koşadururken tiyatro sanatı nedir, böyle aceleye gelir mi, devletten maaş alan her sanatçı maaşmı hak etmek için durmadan sahneye çıkmalı mı, bir oyunun hazırlanma süresi nedir, bir oyuna yeni yorum getirmenin yolu yordamı ne olmalı, yönetmen kadrosuna geçmenin koşulu belirli sayıda oyun sahnelemiş olmak mıdır, sanatçı kendini nasıl yenilemelidir gibi sorular sorulmuyor olmalı ki izledığımiz yapımlann önemli bir bölümü yanlış-eksik-yetersiz duygusu veriyor insana. Seyirci ise oyunlann tümünü görmüyor nasıl olsa. Nitelik açısından özlenen düzeyde olmayan bir oyunu görmüş, bir başkasını da görmemiş olmakla, ne bir şey yitiriyor, ne de bir şey kazanıyor. "Dostlar alışverişte görsün" deyişini anımsatan bir tiyatrosal hareketlilik söz konusu. Sanatçı kadrolan dışındaki personeli de etkileyen huzursuzluk öyle bir noktaya gelmiş olmalı ki on gün önce devlet tiyatrolarının yedi eski genel müdürü bir araya gelerek bir toplantı yapıyorlar ve ortak bir metin hazırlayarak aftını imzalıyorlar. Metinde Cüneyt Gökçer ve Tamer Levent dışında, 1979'danbuyana genel müdürlük yapmış tüm kişilerin imzalan var: Ergin Orbey, Turgut Laetitia Masson (1) Sandrine Kimberiain'in (2) başrolünü oynadığı son fîlmi 'A verdre', Tonie MarshaU'ın(3)'Yfenus Beaute', Agnes Jaoui'nin (4) 'Cout des Autres' Nfcole Garcia'mn (5) 'Place Vendomc' ve Catherine Breillat'ın (6) 'Romance' fîlmleri FVansız sinemasının en başann örnekierinden. Sinemanın JanDarkkmKültür Servisi - Fransız sinemasın- da yaşanan "kadın yönetmenleri dal- gasT sinemanın geleceğinin 'dişi' bir nitelik kazanacağmm bir simgesi ha- line geldi. Paris metrolanndaki ilan tahtalannın, kadın yönetmenlerin film afişleri ile kaplanması ve Fransa'nın Oscarlan sayılan Cesar Ödüflerfnin dördünün birden Toni Marshall'ın gü- zellik salonunda geçen 'Venus Beau- te' adlı filmine veriîmesi bu mesajm doğruluğunu kanıtlıyor. Birkaç yıl öncesine kadar Fransız fiim endüstrisi 'erkek-ağır- hkh' olarak niteleniyordu. Yeni Zelanda'dan Jane Campion ya da Amerı- ka'dan Fenny Marshall ve Kamryn Bigekm gibi az sayıda kadın yönetmenin varlığına karşın geçen yıl- ki Cannes Film Festivali'ne katılan 22 Fransız filmınin yönermeninin kadın olmaması dikkat çekiciydi. Fakat son dönemlerde senarist-yönetmen Agnes JaouL •Romance 1 filmindeki 'cüretkâr sekssahneleri' ileCathrineBreiIlafya da yaşlı rock idölü Johnny Hallyday'i anlatan filmiyle Laetitia Masson gibi kadın yönetmenler, Fransa film en- düstrisinin çehresini değiştirmeye baş- ladı. DianeKurys, Claire Denis ve Co- rinneSerreau'nun 1970 ve 80'lerde ac- maya çalıştıklan yolda yürüyen yeni nesil kadın yönetmenler, sadece Fran- sız sinemasmda değil, dünya sinema sektöründe de bir değişimin başladı- ğının habercileri oldular. Ünlü film yapımcısı ClaudeChab- rol. "Kadıniar geieneklere daha az uyuyoriar. Aşk ve tutkudan çok fark- b biçimlerde bahsedebili>orlar. Zama- nın 'kalp atışlannı' takipederekseyir- dyeiletebüıyorlar'' diye belirtirken si- nemanın kurtuhışunun kadınlann elin- de olduğunu ifade ediyor. tlk yönetmenlik deneyimıni yaşayan oyuncu AgnesJaoui'nin' LeGout des Autres' (Başkalannın Zevki) filmiy- le gösterime girdiği ilk beş günde gi- M*ransız sinemasmdayaşanan 'kadın yönetmenleri dalgası' dünya sinema sektörünün de çehresini değiştireceğe benziyor. şe rekorlan kırması bu dönüşümün somut bir göstergesi sayılabilir. $u sı- ralar, \ izyona yeni giren 'UneFennne d'Exterkur'(Dışandaki Kadın) fil- miyle gündemde olan Jaoui, geçen yıl da 'eniyisenaristödühî' ile ikinci Ce- sar Ödülü'nün sahibi olmuştu. Jaoui'nin ticari başansı ve fılminin aldığı övgüleri 'özel bir dunım' ola- rak niteleyenler çok >anıldılar. Ken- disi gibi oyunculuktan gelen Mars- hall'ın 'Venus Beaute'filminin kazan- dığı başan, kadınlann sinema sektö- rüne 'tazekan'getirdiklerini ve kalı- cı olduklannı kanıtlıyor. Uygun büt- çeli v° feminizm felsefesinin gölge- sinden uzak kalarak kadınlann günlük sorunlannı dile getiren fılmleri ile top- lumla zıtlaşmaktan kaçmayan ve içle- rindeki duygulan cesurca dile getiren kadın yönetmenler sadece sınemada- ki erkek egemenligıne değil, tekdüze- liğe de bir son vereceğe benziyor. Avusfralya'da yasaklanan ve Stock- holm Film FestivaK'nde gösterimini engellemek için boykot edilen Breil- lat'ın 'Romance' filmi. Anne Fonta- iııe'in yaşadığı kasabada lezbiyen seks partileri düzenlemeye kararlı bir es- naf kansının yaşadıklannı anlattığı 'Nettoj'age a Sec' (Kuru Temizleme) veyagö- ğüs kanserine yakalanmış bir kadının 'aykm' savaşı- nı anlatan Solveig Ans- pachın Haut les couers!' (Kalp Agnsı) sinemada sı- radanlığı kıran örneklerden sadece bir- kaçı. Fakat'kadın yönetmenler dalga- sı"nı birkaç konu ile sınırlamak pek doğru olrnaz. Bu yüzden Catherine De- neuve'ün başrolünü oynadığı yüksek bütçeli' PlaceVendome' filminin yö- netmenı NkoleGarcta 'Kadın Sinema- sı' diye bir kategori yaratılmasına ça- lışıldığını ve bu yöntemle yine bir ayı- nmalığa gidildiğini ifade ediyor: "Hiç- bir özeOik bir kadınyönetmenin fihni- ni bir erkeginkinden ayırt edici ola- maz. Filmleri farklı kategoride incele- mek gerektigini so\lc\en kişiler, açık- ça kadınlığı aşağıla>ip bize hakaret ediyor." Özakman, Raik Alnuçık, Bozkurt Kunıç, Mehmet Ege, YüceJ Erten, Lemi Bilgin. Gazetelerde tam olarak yer almayan ortak metinde şöyle deniyor: "Devtet tiyatrolan 1949'da 5441 sayih kanurda, rüzelkisiligi haiz olarak kurulmuş bir sanat kunımudur- Devlet tiyatroian, "bağlı" değil, "ilgili" kuruhıstur. Çünkü genel müdflrün ve kurum içi kurullann görev ve yetkileri kanunla beUrienmistir- Eğer bir aksakbk, vetersizük varsa, bakanlık müfettişleri aracıüğı ile denetleme hakkuu ve yetldsini her zaman kullanabüir, idari inceteme yapOrabilir, sanatçılan ve diger personeli dinleyebüır. Ama kültür bakanlan kaç zamandır devlet tiyatrolannı doğnıdan kendisine bağlı bir genel müdürlük gibi göriiyor- O kadar ki genel mûdûrlûğe bağh tiyatro müdürierinl, hatta idari kademedeki şefleri bile degiştiriyor, yerlerine tayin >«pıyor ya da yaptınyor. Sık sık genel müdür değisiyor. Saym bakanbğuı devlet tiyatrolannın içinden eüni çekmesinL yasaya ve tiyatro sanatına savgı gösteımesûü talep ediyoruz^. Devtet tiyatrolanna hâkun kîhnmak istenen zihniyet ve tutumun, günün devkt tiyatrolan yönetüni tarafından, me\cut yasanın çiğnenmesi pahasuıa, sempatiyle karsılanmasuu da onaylamıyonız." Hoygörüyle ydnetllmelf Eski genel müdürlerin yazısı, devlet tiyatrolannın 200 sanatçısı hakkında kurumun "içinde bulundugu durumdan yakmmalan" nedeniyle açılmış soruşturmalann yarattığı ve sanatsal üretime de yansıyan huzursuzluğun ortadan kalkması yolunda bir an önce durdurulmasını talep ederek noktalanıyor. Zaman içinde birbirine rakip olmuş, birbirini amansızca eleştirmiş, birbirinin yerine geçmiş yedi eski genel müdürü, kişisel yönetim anlayışlanndaki ve siyasi tercihlerindeki olası farklılıklara karşın bir araya getiren ve bu metne imza atmaya yönelten ortak düşünce ise şu tümcede belirleniyor: "Saym bakanhğa ve sayın yönetime, yönettikleri demanlann çoğunluğunun sanatçılar olduğunu, devlet tiyatrolannın bir sanat kurumu olduğunu, daha incetikle, daha anlayışla, daha hoşgörüyie ve özenle yönetilmesi gerektigini, cezanın akla en son gelmesi gereken bir önlem olduğunu habrlatmak kayınılmaz bir görev olmuştur." PHHflH'ln yaıdıflı (?) oyun Rahmi Dilligil'in basmda yer alan/almakta olan söylemi her ne pahasına olursa olsun, devlet tiyatrolannı rayına oturtmaktır. Dilligil'in "gözü kara*ysa (kullanılan sıfat, devlet tiyatrolannın edebi kurul başkanı ve yönetim kurulu üyesı Refik Erduran'ın 11 Mart 2000 tarihli Milliyet'in kültür- sanat sayfasındaki konuyla ilgili yorum yazısından ödünç ahnmıştır), bir başka deyişle, bu ise yalnızca "vatan miOet adına" girişmişse, hiç olmazsa uygulamalanna karşı çıkanlann çoğaldığı bir dönem içinde, kendisini ve ailesini kurum bağlamındaki sanatsal etkinliklerin dışmda tutması gerekirdi. Rahmi Dilligil bunun tam tersini yapmış, kendi yazdığını söyledigi bir oyunun devlet tiyatrolannda sahnelenmesi ve eşinin de bir devlet tiyatrolan yapımında çok önemli bir başrol oynaması düşüncesine karşı çıkmamıştır. Üstelik Bursa Devlet Tiyatrosu'nda sahnelenmesi öngörülen "Giysüerim Nerede" adlı oyunun, çevirisini Orhan Azizoğhı'nuri yaptıgı, iki Ingiliz yazanna ait bir oyun olduğu çevirmen tarafından -basm diliyle- "iddia" edilince de ortalık iyice bulanmıştır. Dramaturji bölümü tarafından edebi kurula sunulan dosyanın kapağmda değişiklik yapılarak Dilligil'in isminin yanına "uyarlayan" ibaresi eklendiği ileri sürülürken çevirmen Azizoğlu'nun, oyunu çevirme aşamasmda kendi uydurmak zorunda kaldiğı kimi argo sözcüklerin Dilligil tarafından da akıl edilmiş olamayacağını, "teHT' ya da "uyartoma" kılıflanndan ikisini de kabul edemeyeceğini söyledigi basına yansımıştır (Radikal 9 Mart, Milliyet 11 Mart). Kurumdaki görevine son verilen Serhat Nalbantoğlu da bu "sahtecilik" olayını dava konusu yapacagını açıklamıştır. (Milliyet 11 Mart) Patlayan balonu üstüne dikiş atarak onarmaya çalışmak yerine, devlet tiyatrolannm üstyapısal önlemlerle "ıslah eöneye" çahşmanın yararsızlığını anlamak ve altyapısal oluşumlar adına yeni yasal düzenlemeler yoluyla ağırbaşlı ve dirençli adımlar atma zamanımn bir türlü gelemeyişi kim bilir kurumu daha ne çok yıpratacaktır. "2000'de tiyatromuz rahat sohık almaiı" dileğinde bulunmuşum "yeni yıl" yazısında. Soluk alabiliyor mu? YAZI ODASI SELİM İLERt Yeniköy Yeniköy adına bakmayın; bu 'yen/'lik ta onaltınc yüzyıldan kalma. Semtin isim babası Kanuni Sul' tan Süleyman. Bizans döneminde hayli ytkık yıp- rak olan Yeniköy, Kanuni'nin saltanatı sırasında ba- yındır kılınıyor. Ama ben Yeniköy'ü hep son zamanlann bir Bo- ğaziçi semti gibi düşünüyorum. Binaz uçan, biraz alaf- ranga, biraz gösterişli bir hava eser orada. Daha Istinye'yi geçer geçmez, bol ağaçlıklı cad- de, kıyıda hemen hepsi yüksek duvariı, fazla koru- naklı yalılar Yeniköy'e edalı anlamlar katar. Ağaçlık- lı yol, lstanbul'un bence en güzel yollanndan biridir. Bu yol üzerinde bir zamanlar Carlton Oteli vardı. Kim bilir kaç yıl öncesinin yazlanydı, otelin plajından denize girilirdi. Hayli lüks, girişi çıkışı, kolası, sand- vici, her şeyi pahalı bir plaj. Epey gençken ve baş- kalannın çağnlısı olarak bir iki kez gitmiş, aşağılık duy- gusuyla kıvranıp kalmıştım. Plajın yanında da bütün görkemiyle o günkü Sa- id Halim Paşa Yalısı. Başına bugünkü yıkımlar gel- memiş. Beyaz, iri, sedefli bir inci gibiydi yalı. Ama Yeniköy'ün kalendermeşrep köşeleri de var- dır. Afır tafıriı hali, çarşıya, iskeleye yaklaştıkça di- ner. Semt, Boğaziçi'nin geçmiş, alçakgönüllü gün- lerinden konuşmaya koyulur. Bilmem hâlâ yerlı yerinde duruyor mu, iskeleye gi- den kısacık yolda, yüzünüz denize baktı mı, sol koi- da fınn! Boğaziçi köylerinin o güzel fınnlarından bi- ri. Yeniköy'e ne zaman gelsek bu fınndan kıymalı, peynirii, sade poğaçalar alınz. Yeniköy'e bazan karadan, bazan denizden gelir- dik. Vapur iskeleye yanaşır. Iskelenin göz alan özel- likleri yoktur. Ama çok güzel, çok şiirii bir Boğaziçi iskelesidiryinede. Hemen brtişiğinden dolmuş mo- torlar Beykoz'a kalkar... Iskeleye gelmişken Iskele Restoran'a göz atma- mak olmaz. Orada gençliğımden anılar kaldı, Bir ar- kadaş topluluğuydu, küçük bir oba. Hafta sonfan, çoğu kez cumartesi günleri gün indi mi, buraya ge- lirdik. Göverdikçe gövermiş saksı bitkileriyle, lokan- ta, bir limonluğu çağnştınrdı. Romanlar yazmaya başlamıştım, mutluydum... Edebiyat, resım, sinema konuşurduk içki masasında... Biraz daha yol alalım. Denıze bakan kilise. Rüya- ma bile girmıştir, Van Gogh'un tuhaf çatılı kilisele- rini andınr. Her mevsim değışik görüntüter edinir. Şim- di ilkbahar eşiğinde kış yorgunluğunu söyleyip du- ruyor. Kıyıda deniz derinden uğuldayıp durur. Bu deniz- de bir zamanlar, Bakha'lann dalgalarla dans ettiği- ne inanılınmış. Esintinin yönlerine göre kimileyin oy- nak, coşkun, kimileyin hırçın... Kıyısı böyle olan Yeniköy sırtlara, tepelere doğru yokuşlarla donanır. Giriş caddesinin şaşaası, çarşı- sının Boğaziçi renkli havası usul usul değişmeye koyulur. Daha yirmi yıl öncesine kadar bu yokuşlann sa- ğında solunda ahşap ya da kâgir Boğaziçt evleri sı- ralanırdı. Şimdi siteler dönemi başladı. Iç içe girmiş apartman dizileri, geçmişın yeşil sırtlannda beton uy- garlığının amansız birer sözcüsü. :'.—'.• ' Daha tepelerde yakın gelecekte, besbelli, beton uygarlığı dört bir yanı merhametsizce kuşatacak. lyisi mi, biz buralardan kaçalım, kıyıdaki balıkçı- lara, balık sefgilerine sığınalım. Gerçi Boğaziçi'nden denize giremiyoruz artık, koca denizi kiriettik. Balı- ğın da sonu geldi gelecek. Tablalannda pul pul ba- lıklar, eski bereketli zamanlanna adeta yas şarkısı söylüyor. Bu kadar gezdıkten sonra kıyıdaki küçük kahve- de oturmadan geri dönmeyelim. Orası, Boğaziçi'nin en güzel köşelerinden. Pogaçalı Yeniköy'den ina- nılmaz yadigâr. Deniz, deniz taşıtları, karşı kıyılar, bekledığimiz ilkyaz! Ayla Erduran Borusan Rlapmoni'yle konser veriyor • Kültür Servisi - Borusan lstanbul Filarmoni Orkestrası, keman sanatçımız Ayla Erduran"ın soiist olarak yer alacağı iki konser verecek. Orkestranın bugün (14 Mart) Kadıköy Halk Eğitim Merkezi'nde, 15 Mart'ta CRR Konser Salonu'nda vereceği konserleri orkestranm daimi şefi Prof. Gürer Aykal yönetecek. Konserlerde, Beethoven'ın 'Carolian Uvertürü', 'Keman Konçertosu Re Majör Op. 61" ve 'Senfoni No. 4, Si Bemol Majör Op. 60' başlıklı eserleri seslendirilecek. Keman öğrenimine dört yaşında, Carl Berger ile başlayan Erduran ilk resitalini on yaşında verdi. Aynı yıl Paris Ulusal Konservatuvan'nın yüksek bölümüne kabul edilen sanatçı, öğrenimi sırasında Rene Benedeti. Ivan- Galamian, Zina Francesattı ve David Oisrrakt gibi ustalarla çalıştı. Sayısız ülkede ünlü şeflerle konserler veren sanatçımız 1991 'de de\let sanatçısı unvanını aldı. Aynca bugüne dek aldığı ödüller arasında 'Harriet Cohen Madalyası", Polonya hükümetinden 'Yüksek Başan Madalyası' ve Alman hükümetince verilen 'Beethoven Madalyası' bulunuyor. Akbank Oda Orkestrası Louvre Müzesi'nde • Kültür Servisi - Akbank Oda Orkestrası, bugün Louvre Müzesi"nde Cem Mansur'un yönetiminde bir konser veriyor. Sakıp Sabancı Hat Koleksiyonu'nun Paris'te açılması dolayısıyla düzenlenen konserde orkestra, serginin 'Osmanlı' kimliğine uygun olarak Mehter müziğinin etkilerinin ağırlıkta olduğu yapıtlan seslendirecek. Akbank Oda Orkestrası aynca. 22 Mart'ta Kayseri Erciyes Cnıversitesi ve 23 Mart'ta Istanbu] Sabancı Center'da Ingiliz bestecilerinin çoğunlukta olduğu bir konser programı sunacak. Orkestra, 29 ve 30 Mart akşamlan da Sabancı Center'de Akbank Caz Festivali'nin açılış konserlerini gerçekleştirecek. BUGÜN • ENK\ ODİTORYUMlTnda saat 11 OO'de 'Enka Sinfonietta'nın konsen yer alıyor. (276 05 45) • AFM KEREM GÖRSEV JAZZ BAR'da saat 22.00'de Kerem Görsev (piyano). Volkan Hürseveıtbas), Ateş Tezer (davul) bir konser verecek. (231 39 50) • ADA K Ü L T C R MERKEZt'nde saat 20.30'da HasanCihatÖrter'in konsen izlenebilir. (244 28 39) • AKSANAT'ta saat 19.00'da Aksanat Prodüksrvon Tçntrosu'nun sahneledıği 'Sevilmek' adlı tiyatro oyunu izlenebilir. (252 35 00) • BtLGl ÜNtVERSlTEStnde saat 20.30da Shmuel Hasfari'in yönettiği Sc'hur filmi gösteriliyor. (216 3515)
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear