23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
13MART 2000 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA 17 Araba Yazılarına YolculukFaruk Güçlü, sabırla ve inatla notlar tutmuş, küçücük ayrıntıları bir araya getirmiş, "Araba Yazılan" adlı kitapçığı çıkarmış ortaya. Güçlü ile yola koyulalım, gözümüzün önünden akıp geçen yazıları okuyalım bir bir: Rampanın ustasıyım, gözlerinin hastasıyım. Ne diyon sibop? Bir hostesim bile olmadı. Gidişime yollar, dönüşüme kızlar hasta. Gerçekler şahit istemez koçum. Sataşma, ağa yorgun. Asfalt kovboyu. Yaklaşma yanımatozolursun, kapılma rüzgârıma sen de benim olursun. Uçan teneke. Kafam iyi, elleme şase yapar. Şoförler de sever. Ben yaşadıkça sen çıldır. Hastayım sana Monika. ISIK KA.\Sl Yetmezliğin Kaynağı KİGEM, Elektrik Mühendisleri Odası, Tes-lş, Petrol-lş, Türkiye Maden-lş ile Enerji Yapı Yol sendikaları tarafından hazırlanan ortak enerji raporu, adı üzerinde "Enerji Karmaşası ve Halkın Çıkarları"ru dile getiriyor. Enerjide dışa bağımlı kıfındığımızın kanıtlarına yer verilmiş öncelikle: "özellikle son on yılda elektrik üretiminde ithal kömür ve doğalgaz kullanma eğiliminin ağır basması sonucu, ithal kaynaklara dayalı elektrik enerjisi üretiminin payı yüzde 20'ler seviyesine çıkmıştır." Raporda, Türkiye'nin enerji politikasını saptayanların 2020 yılına kadar elektrik üretiminde dış kaynak kullanımını yüzde 56 düzeyine çıkarmaya "kararlı" oldukları da yazılı. Bu kararları kim alıyor? Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Cumhur Ersümer ve onun bürokratları elbette. Enerji raporundaki saptamalara dönelim: "Ülkemiz bugün 26.300 mvv'lik kurulu gücü ve 160 milyar kwh 'lik yıllık üretim kapasitesine karşın 18.000 mvv'lik puant değerini ve 118 milyar kwh 'lik ülke ihtiyacını karşılayamıyor. Ülkemiz, tüketime sunulan her 100 birim enerjisinin 20 birimi, yani 21 milyar kwh enerjiyi kötü dağıtım hatlannda kaybetmektedir. Bu ise ikiadet 1000 mvv'lik nükleer santralın yıllık üretimine eşittir. Termik santrallarımızda kapasite kullanma oranı gelişmiş ülkelerin yüzde 15- 20 gerisindedir. Buralarda yapılacak yatınmlaha 1000 mvv'lik bir nükleer santralın üretimine eşit bir üretim sağlanabilir. Ülkemizin 2010 yılında 375 milyar kwh ve 2020 yılında 550 milyar kwh brüt enerji ihtiyacı olacağı söylemi bir fantezidir. Bu varsayımlar 'Hiç altyapı yatınmı yapmayacağım ve bugünkünden daha kötü bir yönetimle enerjiyi çarçur edeceğim 1 demektir." Bu örnekleri sıralandıktan sonra gel de Türkiye'de bir enerji krizinden söz et! Rapordaki yoruma gönülden katılıyoruz: "Ülkemizde enerji krizi yoktur. Enerjide üretim krizi ve çok başlılık vardır! Enerji yetmezliği değil, enerji bürokrasisi yetmezliği vardır!" Çocuk gelişimci Sevgi Koşaner, deprem bölgesinden, Kocaeli Cephanelik Çadırkenti'nden, Gündoğdu Köyü'nden izlenimlerini Sosyal Hizmetler dergisine yazmış. Insanlar anlatıyor bize: "Yol boyu çiçekli, özellikle de kasımpatılı, marullu bahçelerde laflayan kadınlar ve her iki yanda ilk evde oturan çocuğun adını taşıyan sokaklar... Tunç Deprem Bölgesinden İnsanlarSokak'taki aşıboyalı ilk evde Tunç'un babaannesi Hanife Teyze ile dedesi Bektaş Amca yaşıyor. Hanife Teyze deprem paniğinde. Çok korkuyor ve bu korkusunu açık yüreklilikle ifade ediyor. Kafasına koymuş, planını hazırladığı prefabrike evi, bahçedeki ahırı yıkıp onun yerine yapacak... ... Kadının heryerde kadın olduğunun göstergesiydi kuaförün geldiği gün sosyal servise kafasını uzatıp 'Perma da yapılıyor mu' diyen sırma saçlının sesi... ... Çocuk heryerde çocuktu, ama 'Cephanelik'in ya da depremin çocukları sanki biraz daha büyümüşlerdi. Ellehnde kamyonlan, çekiçleri ile taş çakıl boşaltıyorlar, paletlere çivi çakıyortar, legolarta ev yaptyoriar, ev yıkıyorlar, tekrar ev yapıyortar, tek katlı ev resmi yapıyortar, ev resminin üzerine kırmızı çarpı koyuyorlar..." Deprem bölgesinde unutulmuş insanlar yaşamı derliyorlar, yeniden... Söziin SahibiBu sözleri dikkatle okuyun: "Böyle bir santral Türkiye'de kurulacaksa nereye kurulacağı iyi tespit edilmelidir. llle de Akkuyu'ya kuralım, ancak burada sağlıklı üretim gerçekleştirilir denirse bence yanlış olur. Alternatif alanlar tespit edilmelidir. Akkuyu santralının kurulacağı o bölge bir doğa cenneti olarak görülüyor. Bu da tuhzm sektörünü sekteye uğratır, turistlerin gelmesine mâni olur. Enerjiden kazanalım derken turizmden, doğadan kaybedebiliriz. Bunun çok iyi hesaplanması gerekir. Bu konuda çok ciddi etütlerin yapılması gereklidir." Devamı da var: "Santralı kurması bir şey değil. Atıklann bertarafı çok önemli. Eğer siz çöpünüzü temizlemezseniz, başkası sizin Çöpünüzü temizlemez. Universiteden bilim adamları çok az atık çıkacak diyor, bu hiç önemli değil. Bir ceviz büyüklüğünde atık çıksa bile bunun yayacağı radyasyon insanlarımıza tesir eder ve büyük zarar verir. Çocuklanmızın bu ülkeye hizmet edemeden ölmelerine sebep olabilir." Yukandaki düşünceler, nükleer karşıtı bir demeğin sözcüsüne ait değil. Yeşil Banş örgütüne gönül vermiş olan birinin savları da değil. Bu sözler, çok değil bundan birkaç ay önce "Başak" dergisinin sorulanna yanıt veren ve Akkuyu'da nükleer santral kurulmasına "ikna edilen" Çevre Bakanı Fevzi Aytekin'e ait. ÇALIŞANLARIN SORULARI/SORUTVLARI YILMAZ ŞIPAL SSK'de 18 Yaş Oncesi Sigortalı Olanların Emeklilik Yaşı ? Soru: Ocak 1967doğumlu bavan sigortalıyım. ilk kez 1 Ekim 1981 tarihinde ve 14 >aşımda, SSK sigortalısı olarak çalışmaya başladım ve halen çalışmaya devam ediyorum. Sorulanm: 1) Sigorta başlangıç tarihim, 14 yaşında sigortalı olduğum 1 Ekim 1981 mi, yoksa 18 yaşını doldurduğum Ocak 1985 mi kabul edilecek? 2) Emekli olabilmem için aranan sigortalı- J - tjr - •" lik süremin, prim ödeme gün sayıaunıo ve yaşıraı» kaç ol- ması gerekiyor? (E.E.) YANIT: 1) 8 Martl 981 günlü Resmi Gazete'de yayımlanan 2422 sa- yılı yasa ile 506 sayılı Sosyal Sigortalar Yasası'nın "Yaşlılık Aylığın- dan Yararlanma Şartlan" başlıklı 60. maddesi değiştirilmiş ve bu de- ğişiklikle, 1 Nisan 1981 'den sonra, "18 yaşından önce Malullük. Yaş- lılık ve Ölüm Sigortalanna tabi olanlann sigortalılık süresi. 18 ya- şını doldurduklan tarihte başlamış kabul edilir. Ancak. bu tarihten önceki süreler için ödenen .Vlalullük, Yaşlılık ve Ölüm Sigortalan primleri. prim ödeme gfln sayılannın hesabına dahil edilir." Bu nedenle. sigortalılık sürenizin başlangıcı 1 Ekim 1981 değil, 18 yaşını doldurduğunuz Ocak 1985 tarihidir. 1 Nisan 1981 tarihinden önce, sigortalı olanlann sigortalılık süresi- nin başJangıcı ise, 18 yaşını doldurduklan tarih değil, sigortalı olduk- lan tarihtir. 2) Sigortalılık başlangıcımz 18 yaşını doldurduğunuz Ocak 1985 ol- duğuna göre, Sosyal Güvenlik Reformu Yasası olarak bilinen 4447 sa- yüı yasanın yürürlüğe girdiği 8 Eylül 1999'da sigortalılık süreniz 14 yıl 8 aydır. 4447 sayılı yasanın 17. maddesiyle, Sosyal Sigortalar Ya- sası'na eklenen geçici madde 81 uyannca; d) "Sigortalılık süresi 14 (dahil) yıldan fazla 15 yıldan az olan kadınlar, 20 yıllık sigortalılık süresini ve 47 yaşını doldurmaları" ve en az 5.150 gün malullük yaşlılık ve ölüm sigortalan primi ödemiş bulunmalan koşulu ile yaşlılık aylığı almaya hak kazanırlar. Konu, SSK Genel Müdürlüğü Tahsisler Dairesi Başkanlığı'nın 10.9.1999 günlü, Genelge No. 12-99 Ek'de bir tablo ile açıklanmakta- dır. 8.9.1999 tarihinde sigortalılık süresi 18 yıldan az kadın sigortalılar- la, sigortalılık süresi 23 yıldan az olan erkek sigortalılar, aşağıdaki tab- loda gösterilen kademeli geçiş sürecine ilişkin koşullara göre yaşlılık ayhğına hak kazanacaklardır. 08.09.1999 Tarihindeki Sigortalılık Süresi Kadın 17(Dahil)-18 16(Dahil)-17 15{Dahil)-16 14 (Dahil-15 13(Dafıil)-14 12 (DahiO-13 11 (Dahd)-12 10 (DahiO-11 10 yıldan az Erkek 22 (Dahıl)-23 21 (Dahil)-22 20 (DahiO-21 19(Dahil)-20 18(Dahil)-19 17(Dahil)-18 16 (Dahil)-17 15 (Dahil)-16 15 yıldan az Tahsis Tatep Tarihindeki En Az Sigortalılık Süresi Kadın 20 20 20 20 20 20 20 20 20 Erkek 25 25 25 25 25 25 25 25 25 Kadın 41 43 45 47 48 49 50 51 52 feş. Erkek 45 46 48 50 51 52 53 54 56 Gûn Sayisı 5000 5000 5000 5150 5300 5450 5600 5750 6000 BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ En elverişli durum. 2/ Saka- ğı da denilen ölümcül bir hay- van hastalığı... Rey. 3/ Çam ağa- cının çiğnenip emilen iç kabu- gu. 4/ Kansızhk... Bir peygam- 3 ber. 5/ Güzel söz söyleme sa- natı. 6/ Uzaklık anlatmakta kul- lanılan söz... Yatsı namazından sonra kılınan üç rekât namaz. II Trabzon'unbırilçesi...Birden- 6 bire ortaya çıkan ruhsal darbe. 8/ Uzakdoğu'da yetişen bazı ağaçlardan elde edilen ve cila- cılıkta kullanılan bir çeşit zamk... Yunanistan'ın plaka ışa- 1 2 3 4 5 6 7 8 retı... Ilgi eki. 9/ Doğal ve tarihsel özel- liklerinden dolayı koruma altına alınan alan... Müzikte, armoni kurallannagö- re üst üste bindirilmiş sesler. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Doğu ile ılgılı. 2/ Kumaşlardaki be- . nek... Dogu Anadolu'da bir ırmak. 3/ Al- rnanya ve Avusturya'da kullanılmış es- ki gümüş para... Kayak. 4/ Kadın hapis- 6 hanesi. 5/ Açık hava toplantısı. 6/ Yü- ce.. Bılgısız, kültürsüz kimse... Eski „ Mısır'da güneş tannsı. 7/ Ok atılan ya- yınikiucuarasındakiesnekbağ. 8/Ak- 9 _ deniz havzasında görülen çok sıcak bir rüzgâr. 9/ Su kuyulannda yaşa- yan, uzun bacaklı ve kıvnk gagalı bir kuş... Pasak... HAYVANLAR İSMAIL GÜLGEÇ KİM KtME DUM DUMA BEBtç AK behlcak@turk.net TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN UMart BİR ADAL£T C/MCOZ VARD/ 19?O'T<EBUGÜN,EDeshttr ç£WRic£& VE&LM SĞZ- LENDİRMELER/YLe TAMtfJMIŞ AMLET CİMCOZ, 6O YAÇ/NPA &LDÜ. OEHÇLfĞlNPe ALfoANYA'CH ÖeBE- NIM GÖgtoÜŞ, YURPA OÖNt>ÛĞÛND£ Ç£t/fgfL£je. YAPMAYA, SANAT mZILA&l YA2AİAYA KOYULAMJŞM. PİLM SÖZL£A/û/GA4£fDuglAJ) ÇAUÇMACAe/MA AYNIDALM UĞÜAŞ I/EBEN AİABEYf F€Wİ i ş i9S2.'oeSAÇIAOI. ÎLK SÖZ- İ "KİNG ledNS* F'LMİAJİAt KAOlN öfUN CJUSU İÇİKİPI. ONU ÇotC SAYtPA Y&HJ — YABAUc PİUJ İZLEPİ VE BU KONUPA BÜYÜK 8İG. ÛN YAPTI. Çevfei Y£ SÖZLEMPieME ÇAUÇMAIAHI- AJ/AJ YANt £IBA, *MAYA* APU BİK. SANATGALE- DE AÇAM APALET C/MCOZ.UZUN £ÜB€ YI YÖNETMiŞTİ.. DİYARBAKIR ASLİYE 1. HUKUK MAHKEMESİ'NDEN Sayı: 1999/350 Davacı Nedret Doğru vekili tarafindan davalı Zülkûf Doğru aleyhine açılmış bulunan boşan- ma davasının yapılan açık yargılaması sırasında; Diyarbakır ili Ulucami yanı Bahçe 2 Sok. Ka- ya Apt. 15/7 adresinde ikamet eden davalı Zül- kûf Doğru tûm aramalara rağmen bulunamamış ve adresi de tespit edilemediğinden davalı hak- kında açılmış bulunan ve Diyarbakır Asliye 1. Hukuk Mahkemesi'nin 1999/350 esas ve 30.3.2000 tarihli duruşmaya kadar bu dava ile il- gili ibraz etmek istediği belgeleri göndermesi veya duruşmaya gerirmesi, mahkemede hazır ol- madığı takdirde ve kendisini vekille temsil ettir- memesi halinde yokluğunda HUMK'nun 509, 510. maddeleri gereğince karar verileceği dava dilekçesi yerine kaim olmak üzere ilanen tebliğ olunur. Basm: 66892 AMASRA ASLİYE HUKUK MAHKEMESf'NDEN Sayı: 1998/138 Es. T.C. Gençlik ve Spor Müdûrlüğû'nü temsilen Bartın Özel îda- re Müdürlüğü vekili Av. Serpil Yalçın tarafından davalılar Musta- fa Şinasi Seçkin ve arkadaşlan aleyhine mahkememize tapu ipta- li ve tescil davası açılmış olup, Amasra ilçesi Karaevler mevkii 15 pafta parsel 775 no'lu ma- liklerinden a^ağıda kimlikleri yazılı bulunan mirasçılara dava di- lekçesi ve duruşma günü tebliğ edilemediğinden 4.4.2000 gûnü duruşmanın bulunduğunun tebliği, tebliğ tarihinden 15 gün içer- sinde bizzat mahkememize başvurmalan veya yazılı beyanda bu- lunmalan, aksi takdirde yokluklannda karar verileceği ilanen teb- liğ olunur. Mirasçılar: Amasra ilçesi Kum mah. nüfusuna kayıtlı Mehmet Gün. Amasra ilçesi Kum mah. nüfusuna kayıtlı Mustafa Şinasi Seç- kin. Av. Mustafa Seçkin, Sibel Güven, Nahide Gün, mirasçılan. Basın: 66166 GÖRÜŞ PERIHAN ERGUN Emekli Yazın Öğretmeni Neden Öğretmen?.. "öğretmenler, yeni nesli, Cumhuriyet'in özve- rili öğretmen ve eğiticileri, sizler yetiştireceksi- niz." "Uluslan kurtaranlaryalnız ve ancaköğretmen- lerdir. öğretmenden, eğiticiden yoksun birulus, henüz ulus olmak niteliğini hak etmemiştir." M. K. Atatürk. 1920'lerden başlayarak, ölene dek öğretim ve eğitimle ilgili inanç ve düşüncelerini -ara ver- meksizin- sayısız özdeyişlerle ulusuna anlatma- yı amaçlayan Atatürk'ün kemiklerini sızlatan ay- kın uygulamalar, Hizbul-vahşet'leacaba sorum- luları tokatlayarak uyarabildi mi?.. öğretmenliğimin, kişiliğimin en temel yapısı ol- duğuna inanan bir eğitimci olarak, Hizbullah operasyonlarındaki tutuklanmaların öğretmen yoğunluklu oluşu, yarım yüzyıldır tüm olumsuz gözlemlerime karşın yine de beni can evimden vurdu. 1950'lerde tohumu atılarak yeşertilen siyaset- te din sömürüsü ile laikliğe ihanet etmenin ürün- leri, çok acımasızca ortalara döküldü. Bunun ilk ve en önemli nedeni; öğretim biriiğine ve demok- ratik laik cumhuriyet ilkelerine oy toplamak ama- cıyla ters düşen çağ dışı dinsel kurumların bes- lenmesi oldu. Oysa siyasette dini kullanarak, onun gücüne dayananları da bu örgütlenmeler bir gün acımasızca yok edeceklerdi. Elli yılı aş- kın sürede laiklik ve demokrasiden verilen ödün- lerle beslenen izinli izinsiz binlerce Kuran kursu, tarikat evleri, ideolojik türban eylemleri, irticayı mayalandırdı. 12 Eylül yönetimince ortaöğre- timdetek mezhepli din derslerinin zorunlu kılın- ması yetmezcesine, yurtdışındaki din görevlile- rinin o günkü askeri yönetiminin yasal izni ile ma- aşlannın Rabıta'ca karşılanması, dinsel örgütlen- meyi büsbütün güçlendirdi. Merkezi Almanya'da olup hilafeti ilan eden Milli Görüş'çülerin gurbet- çiler içinde T.C. düşmanlığını yayması da yetme- di. Bu kez Batı Avrupatemsilciliğinin başkanı Meh- met Erbakan güdümündeki çalışmalarla Ber- lin'deki Türk okullarında Alman yönetimince din, bilgisi derslerinden yetkili kılınması onaylandı. Bu durum önlenemezse gelecekte başedilemez so- nuçlardoğuracaktır. Hal böyle iken ne hükümet ne de laikliğe sahip çıktıklarını savlayan siyasi partilerden tepkime var!.. Oysa bunlarla sava- şım ve caydırıcılıkta başarılı olabilmek için yapı- labileceklerin ortaya konulması gerekmektedir. Yoksa bilimsel yaratıcılığın ve aklın ayak bağı olan bağnazlığın, son aylarda toplumumuza yaşat- tığı acılar en açık kanıt sayılmıyor mu? Toprak altından çıkartılan işkencelerle yaşamları bitiril- miş onlarca cesedin faillerinin beyinlerinin de cesetler kadar çürümüşlüğünü acıyla izliyoruz. Bu canavarlıklarla ilişkili öğretmenlerin yoğun- luğu ayrıca sosyal araştıımacılann konusu olma- lıdır. Bu sapkınlann öğrenim durumlanna bakı- lınca çoöunlukla ehliyetlerinin imam-hatip, ila- hiyat velslarnenstitüsü çıkışlı olmalan da an- lamlı değil mi? Çocuklarımızın, genç kuşakların kişiliklerinin oluşmasında öğretmenlerin ana babadan çok da- ha etkin oldukları bilinen bir olgudur. Buna kar- şın, elli yılı aşkın zaman diliminde iktidar olan yö- netimler, siyaset - şeriat - ticaret üçgeninde top- lumu istedikleri gibi yönlendirmek amacıyla eği- tim, öğretim ve kültür kaynaklarını kuruttular. önce öğretim Birliği'ni, dinsel öğretime yoğun- ca yer vererek böldüler. Daha sonra kırsalı ay- dınlatan Köy Enstitülerini kuruculan ile birlikte acı- masızca yok ettiler. Yoksul halk çocuklannın ba- rınıp öğrenim gördükleri yatılı bölge okullannı kapattılar. Ortada aç açık kalan bu savunmasız küçük beyinli çocuklanmızı yatılı Kuran kursla- nnayönelttiler. Gereksinimden fazla -bilgi dona- nımlı imam yetiştirmeye yönelik- okullara imam olamayacak kız çocuklannı da aldılar. Ülkenin imam gereksinimi elli altmış binken beş yüz bi- ne yakın imama, yükseköğrenim hakkını da yay- gınca verdiler. Çağdaş bilimi gözardı eden ku- şakları oluşturdular. Türk-lslam senteziyle çağ- daş ve laik öğretimi katlettiler. Bu yetmedi; hal- kımızın kültür, sanat, ilim, irfan kapısı halk evle- rini, halk odalarını kapatarak onları bundan yok- sun bırakarak sokağa döktüler. Koparılan dalla- rı yeşeremeyen fidanlarımız çetelerin, mafyanın, TC düşmanı örgütlerin, yasaklar ciddiyetle uy- gulanmadığı ve hoşgörüyle bakıl.dığı için tarikat tekkelerinin avucuna düşerek demokratik, laik cumhuriyetin ilkelerine ters düşen kuşaklar oluş- turdular. Felaketin mayalı hamurunu uzun yıllar yoğurarak kabarttılar. Ekonomik açmazlar, din- sel - şoven - etnik öldürücü örgütlenmelerin zor- lamaları ile (PKK, İBDA-C, Hizbullah) göçler ve yaşam koşullarının ağırlığı toplumun etik yapı- sında erozyonlar oluşturdu. Bu gidişi durdur- mada en etkin eğitim aracı olması gereken ya- zılı ve görsel medya da küreselleşmenin çarkı- nı çevirme amacındaki patronların egemenliğin- de olduklarından yarar yerine zarar getirici oldu- lar. Toplumbilimsel ve kültürel öğretimden, ulu- sal birlik ve bütünlükten giderek uzaklaştı. Son günlerin Avusturya'sında iktidar ortağı Nazi eği- limli partinin genel başkanı J. Haîder'i istifa et- tiren halkın etkili ve kararlı tepkileri bizim ülke- mizde demokrasi rüyası oldu. Hükümetlerin po- lisiye ve baskıcı tutumlan yarar yerine zararı ço- ğalttı. Çağdaş sivil toplum örgütlerinin içtenlik- li çabaları ve tepkileri de bu koşullarda amaçla- nan noktalara ulaşamıyor. Iktidardaki koalisyon, hükümetinin başbakanı, laikliğin sözlük anlamı; olan düşünce ve vicdan özgürlüğü tanımı ile ye- tinmeyip literatürümüze "inançlara saygılı laiklik" gibi gereksiz bir ekleme de getirdi. Tüm Ata- türkçü, aydınlıkçı kişilerin uyanlanna karşın F. Gülen Hocaefendi'den aldığı "aferin"\ ödemeyi canla başla sürdürüyor. Nur cemaatinin emekli vaizinin başkanlığında para kaynağı belli olma-, yan yurtiçi ve dışında zehirli mantarlar gibi türe- yen sayısız okul ve yurtlarına Davos'ta, Roman- ya'da ve herfırsatta beğeni ile şükran duygula- nnı belirtmeye doyamıyor. Böylece yeşil kuşa- ğın güçlenmesine de yardımcı oluyor. Yıllardırva- azlannda şeriat coşkusunu dilegetiren birörgü- tün de geleceğine katkı sağlıyor. Yazımın son sözünü M. K. Atatürk'ün vasiyet ve yol göstericiliği ile noktalayarak çalışmaların- da çağdaş eğitimi amaçlayan öğretmenlere say- gılar sunuyorum. "Benim manevi mirasım ilim ve akıldır." "Gençlerimize ilim ve irfanın olumlu fikirierini veriniz. Çünkü geleceğin aydınlığına onlarfa ka- vuşacaksınız."
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear