14 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
6 ARALIK 2000 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA 17 Geçenlerde bir gazete haberinden alıntı yapmış, "Cezaevlerinde bahşiş sistemi" demiştik... Gazete haberine göre, Egebank operasyonunda Yahya Murat Demirel'den sonra tutuklanan reklamcı Nail Keçeli, cezaevine konduğunda tansiyon ilacı aldırmış ve bazı görevlilere yüklü bahşiş dağıtmıştı. Ceza ve Tevkrf Evleri Genel Müdürü AJi Suat Ertosun'dan açıklama geldi, "bahşiş"i araştırmışlar; Nail Keçeli'nin Ankara Merkez Kapalı Cezaevi'ne girişte cebinden çıkan eşya ve paralar bir tutanakla tespit edilerek emanet para mutemedine verilmiş... Haber üzerine yapılan soruşturmada Nail Keçeli tansiyon ilacı aldırmadığını ve kimseye bahşiş vermediğini beyan etmiş. Hükümlü ve tutuklulann reçeteleri de cezaevi tabipleri tarafından düzenlenip ilaçlar cezaevi görevlileri tarafından anlaşmalı eczanelerden alındıktan sonra ilgilisine kontrollü olarak verilmekteymiş... Cezaevinde izinsiz ilaç aldırma ve görevlilere bahşiş vermenin aslı yokmuş... Tel: 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97Etektronik posta: deruzsom0cumhunyetcom.tr - Kredi faîzleri uçuşa geçmiş... Tüketicinin tepesine cakılacak!" urizm Bakanı Erkan Mumctı'ya, selefleri ta- rafından kurulan TAÇ Vakfı'na, kaldınlma- sını istediği bakanlığından ne kadar para ak- tanldığını sormuştuk, Turizm Bakanlığı Ba- sın ve Halkla llişkiler Müşaviriiği'nden tam 14 say- fayanıtaldık... Böylesine titiz çalışan bir bakanlık az bulunur, der- ken bir de baktık ki, gönderilen 14 sayfanın bir say- fasında vakfın amacı anlatılırken 1989 yılından önce- si Kültür ve Turizm Bakanlığı olduğu için kaç para ak- tanldığı bilinmiyor, 1989'dan bugüne kadar da ses ve ışık gösterilerine 132 milyar 380 milyon lira transfer edilmiş; açıklamanın gerisi vakfın tanıtım broşürü. Gönderen "Müşavirlik"i aradık... Müşavir Lond- ra'da... Muhatap bulamadık. "Sayın Bakan'ı aradık... Sayın Genel Başkanıylatoplantıda... Ulaşamadık... MüsteşarSavaş Kûce'yi aradık... Konuştuk... 14say- falık tanıtım broşürü açıklamasından haberinin ol- madığını öğrendik! Berber Müsteşardan aynca, TAÇ Vakfı'nın bakanlıklanna bağlı bir vakrf olduğunu ve başkanının da kendisi ol- duğunu öğrendik... Şaşırdık... MimarSinanGenim, TAÇ Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı sıfatıyla Kültür Bakanlığı'ndan Noel Baba Kilisesi'nin tahsisini alır- ken Anıtlar ve Müzeler Genel Müdürü Alpay Pasin- li ile sözleşme imzalamasa Sayın Müsteşara "Sa- yın Başkan" diyecektik! Dedik ki: Sayın Müsteşar, bize açıklama diye vak- fın tanıtım broşürünü göndererek TAÇ Vakfı'nın fa- aliyetlerinin altına da imza atmış oluyorsunuz... Ba- kın bu broşürde vakfın 1980 yılı çalışmalan için ay- nen "Debreli Ismail Paşa Yalısı, Beylerbeyi, Istan- bul. Yenileştirme tasarımı+Uygulama" yazıyor... Oy- sa bu tarihi yalı, vakfa devredildikten sonra yandı... Aynen, aynı yıl vakrf tarafından "Yenileştirme tasa- nmı+Uygulama" işlemi yapılan Sait Halim Paşa Ya- lısı gibi! Hani şu, içindeki tablolar çalınan ve orman- lardan sorumlu emlak kralı iken geçenlerde tutuk- lanan Nevzat Ak'ın da adının geçtiği yanık yalı... Bugünün parasıyla 416 milyon lira "vakfedilerek" eski bakan ve bürokratlar tarafından kurulan bu va- krf değirmenin suyunu nereden bulmuş ki, aynca Sa- dullah Paşa Yalısı'nı, Köprülü Amcazade Yalısı'nı, Hekimbaşı Salih Efendi Yalısı'nı, Bostancıbaşı Abdul- lah Ağa Yalısı'nı, Kızılay Yalısı'nı ve dahi 100'e yakın tarihi binayı "uygulama'ya almış; şimdi de 5 milyon dolar harcamak üzere Noel Baba Kilisesi'ne giriyor! Aslında bu sorulann muhatabı, vakıflan denetle- mekten sorumlu Vakıflar Genel Müdürü... Ne ki Ge- nel Müdür Nurettin Yardımcı'ya sorduğumuz so- rulara yanıt alamadık... Çünkü Sayın Genel Müdür Yardımcısı aynı zamanda TAÇ Vakfı'nın şeref üyesi! Sakal bıyığa denk olmayınca berber ne yapsın! SESSÎZSEDASIZ(t) NURÎKURTCEBE YOksek Yerilim Hattı ardincutku@yahoo.com Mahkûmlar, af konusunda hükümete IHTAR yemeği versınler! CHP çahşıyor.. Fazilet de çalışıyor... Samsun'da bir CHP üyesi Merkez llçe Başkanlığı'na dilekçe veriyor: "llçemiz kadın komisyonu, 19 Ma- yis Üniversitesi öğrenciteri ile stcak iliş- ki kurma adına Ramazan ayı süresin- ce her cuma iftar yemeği organize et- miştir. Bu organizasyon, laiklik ilkesi- nin tek savunucusu CHP'nin oy kay- gısı ile mi böyle bir yanılgıya düştüğü sorusunu akla getirmektedir. Etkin- liklerde daha dikkatle davranılması dileğini sunar, çaJışmalannızda başa- nlar dilerim." Istanbul'da FP kadın kollan, çocuk- lara binlerce boyama kitabı dağıtıyor. Resimlerde siyasi bir mesaj yok an- cak kitabın içinde büyükler için bir broşür var: "Ulkemizin geldiği son dunjm: 13 milyon insan işsiz, 25 milyon insan yok- sulluk sınınnda, 10 milyon insan aç- lık sınırında ve saatte 3.3 trilyon borç faizi ödeniyor. Ekonomi dibe vurdu. Es- naf sürekli kepenk kapatıyor; bugü- ne kadar kapanan fırma sayısı 10.166. Türkiye ve Güney Kore kalkınma ham- lesini 1960 yılında aynı anda başlat- tı. 40 yıl sonra gelinen durum: Kişi başına milli gelir Güney Kore'de 10 bin dolar, Türkiye'de 2.878 dolar... Batık bankalara ödenen yaklaşık 12.5 mil- yar dolarla bin megavatlık 11 termik santral, 200 yataklı 400 hastane, 8.824 kilometre elektrikli demiryo-v lu, memura yüzde 10 yerine en az [ üç katı zam yapılabilirdi. Batık ban- j kâlara ödenen para depremde har- cananın üç katıdır." Avrupa Birliği 2 MUSTAFA YİĞİT Emekli Emniyet GenelMüdür Muavini Ulkemizin bir Avrupa ülkesi ol- duğu dünya kamuoyunda tartış- masız kabul edilmektedir. Avrupa devletlerinin aralann- da gerçekleştirdikleri bırçok siya- si, ekonomık, hukuki ve sosyal içerikli uluslararası anlaşmalara, ulkemiz de katılmıştır. Örneklemek gerekirse: Üye ülkelerin hükümetlerinin "ternsîl edildlği organiarla, parla- mento uyelerinin katılmasıyla olu- şan diğer organların hayata ge- çirdiği ve Avrupalı 10 devlet ta- rafından 1949 yılında gerçekleş- tirilen Avrupa Konseyi'ne aynı yıl ulkemiz de katılmıştır. Bu konseyin, Strasbourg ken- tindeki Avrupa İnsan Hakları Ko- misyonu ile Avrupa İnsan Hakla- rı Divanı'nda da ulkemiz taraftır. Ulkemizin 1932 yılında Ata- türk'ün direktifi ile Bakanlar Ku- rulu^nca Uluslararası Suçlar Po- lis Örgutune (Interpol) (Organi- sation Internationale de Police Criminelle) katılması uygun görül- müş ve Turkiye, orgütün Avrupa bölümünde yerini almıştır. Bu örnekleri her alanda ve her zaman çoğaltabilmek olasıdır. 18 Nisan 1951 tarihinde altı Avrupa devleti tarafından kömür ve demir konulannda bölgesel ekonomik bir işbirliği olarak ku- rulan ve zaman içerisinde Avru- pa Ekonomik Ortaklaşması'na (Ortak Pazar) dönüşen, o tarih- ten itibaren de dıplomatik ilişki- de bulunduğumuz, günümüzde siyasi kişilık de kazanmış Avru- pa Birliği'ne katılmak için baş- lattığımız kararlı ve yoğun diplo- matik çalışmalarla eşzamanlı ya- şanan bazı olaylan irdelemek ge- rekmektedir. Avrupa Birliği'ne girişimiz için başlayacak tartışmalar, günü- müzde uygulama olanağı olma- yan tam bağımsızlık yerine, kar- şılıklı bağımlılık kurallanna uygun olarak gerçekleştirilecektir. Tarafların kendi isteklerini kar- • şıtlanna ödünsüz kabul ettirebil- meleri için bazı eylemlere yönel- meleri olasıdır. Güç merkezlerinin bu eylem- lerin yaratıcı ve uygulayıcısı olma- ları normaldir. Bu durumda güç merkezlerinin hedefi karşı tarafın en duyarlı ol- duğu konulardır. Bugün için ulke- mizin en duyarlı olduğu konu ka- mu düzeni sorunudur. Nitekim; yurtdışı ile ilgili olarak karnu dü- zenimizin sorunlan ulkemizin gün- demine yerleşmıştir. Örneğin, yıllardan beri güven- lik görevlilerimiz ve Interpol tara- fından her yerde aranan AJaat- tin Çakıcı adlı sanık, Fransa'da yakalattınldı. Fransa'da işlediği suçlardan orada yargılanıp ce- zasını çektikten sonra Fransa ile aramızdaki suçluların iadesi an- laşması çerçevesinde şartlı ola- rak ülkemize iade edildi. Kendi- ' si zaten Fransa Cezaevi'nden ve infaz sisteminden bir an önce kurtulmak istiyordu. Türkiye'ye geldiğinde Kartal Kapalı Ceza- evi'ne kapatıldı. Fakat Çakıcı'nın gelmesi ile dikkat çeken bazı şey- leryaşandı. 1. Çakıcı'nın Türkiye'ye getiril- - mesi ile güvenlik görevlilerinin sözü geçeni sorgulamak isteme- s ve bunaAdalet Bakanlığrnın izin vermemesi Içişleri Bakanlığı ile Adalet Bakanlığı'nı karşı karşıya getirmiştir. 2. Türk Ticaret Bankası'nın sa- . tşı ile ilgili bazı savlar üzerine rnilletvekili olan bir Devlet Baka- nı hem bakanlıktan, hem millet- vekilliğınden istifa etmiştir. Bu ki- şi tekrar rnilletvekili seçilmiş ve bu- günlerde Amerika Birleşik Devlet- leri'ndedir. Bugün ülkemizi sarmış olan yolsuzluk olaylarının belki de ilk ipucu o zaman baş ver- mişti. 3. Cezaevinde bulunan Çakı- cı'nın gerek kendisi gibi içerde ve gerek serbest olarak dışanda bu- lunan yandaşları ile ilişkisi kesi- lememiş, gerek cezaevlerinde ve gerekse dışanda kamu düzenini etkileyen olaylar cereyan etmiş- tir. 4. Fransızyargısı sözü geçenin Türkiye'de işlediği ileri sürülen bazı suçlardan Türkiye'de yargı- lanmasına izin vermemiştir. Özet olarak denilebilir ki Tür- kiye'ye aranan bir tutuklu değil, sorunlar üreten bir kaynak gön- derilmiştir. Bu arada siyasi iktidanmızın ortaklanndan bir partinin genel başkanı "Çetelerin dibini kazıyo- ruz" gibi anlamlı bir soz söylemiş- tir. "Cezaevlerine hâkim değiliz" diyen Adalet Bakani'nın beyanı ve bu anlatlanlar karşısında kimin di- binin kazındığı tartışılmaya açık- tır. Bir diğer örnek de; Abdullah Öcalan'ın (Apo) ge- tirilmesıdir. Devletin ülkesi ve mil- leti ile bölünmez bütünlüğünü he- defleyerek onbinlerce kişinin şe- hit olmasına ve bir o kadar insa- nın da hayatını kaybetmesine, onlardan kat kat fazlasının gazi veya özüriü kalmasına sebep olan kişi bazı devletlerin desteği ile Kenya'da yakalanıp yurda geti- rilmiştir. Kendisi için yan açık cezaevi olarak kullanılan Imralı Adası bo- şaltılmış, oradaki hükümlülerbaş- ka cezaevlerine gönderilmiş, ora- da kurulu düzen yok edilmiştir. Adada yargılanan hainivatan canavar ölüm cezası ile hüküm- lendirilmiştir. Cezası yargı kademelerinden geçerek kesinleşmiş ve gereği yapılmak üzere Adalet Bakanlığı aracılığı ile Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne gönderilmek üzere Başbakanlığa verilmiştir. Fakat Başbakanlık'tan Türki- ye Büyük Millet Meclisi'ne gön- derilmemıştir. Diğer taraftan hü- kümlü, Avrupa İnsan Haklan Di- vanı'nda dava açmıştır. Abdullah Öcalan'ın hükümlü- lüğünden sonra ölüm cezalan- nın kaldınlması konusu kamu dü- zenini etkileyecek şekilde tartış- malar başlatılmıştır. Bu tartışma- lara dış odak noktalan da katıl- mıştır. Tarafımızdan aranan bazı suç- lular son zamanlarda Bulgaris- tan, Romanya ve Moldovya'nın da yardımlan ile yakalanmış ve yurda getirilmiştir. Ancak; yer darlığından bu ko- nularda aynntıya girememekte- yim. Fakat hepsinin getirilişinden kamu düzenimiz etkilenmiştir. Bunlar yakalanıp getirilmeme- li miydi? Bunu kabullenebilmek kesinlikle olanaksızdır. Bunlar kuşkusuz yakalanıp yurda geti- rilmeliydi. Fakat yakalanıp geti- rilmeleri milli güçlerimizce ger- çekleştirilmeliydi. Yargı ve infaz konusunda ge- tirildikleri ülkenin hukuk kuruluş- lanna söz hakkı tanınması olası- lığına yer verilmemeliydi. Dünya güç merkezlerinin ul- kemizin Avrupa Birliği'ne girebil- mesi konusundaki isteklerin tarafımızdan kabulü için kamu düzenimizi etkileyebilecek ey- lemler uygulaması olasıdır. KİM KİME DUM DUMA BEHİÇAK behicak@turk.net a fı r I Valt* t4 T1 P Ç t Z G t L t K KÂMÎL MASARACI - il SEM1 w \H POROY n * semihporoy@yahoo.com tSfT KEDİ LEVO APTÜÜKA AMBtt/KA BAŞKANVM TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 6Arahk Nkarogua'nm ABD.NICARAGUA'YA'EL ATtYOR. 13O9'OA BUGÜti, ABD BA$KAHI W. HOU/Agp TZfT, MtcAKAGUA ILB IL&IÜ £AJPtf£t-£/&HI KON6RE'YE AICmfZDt. 1BZ1'OE BA- &IMSIZLI6INI KAZAK/AN SU OETA AMEEIH4 ÜLMSS/fJDE K/SA suee öA/ce /& ABP yuerrAçı ÖLPÜ/SULAAÛŞTÛ. BU OLAY O SlGALAg. ULK&MİN iÇıSIDE BüLUKICXJĞU KANU İ KAVGALARI WASHlUGTOU'UA/ &&&TINİ Ç£*a<f£ fşm, BuNOİOTIM, ASD BAŞZAMI TAFr, NlCAeAGuA'YA UY6U LAMACAK HEİZ TÜGLÜ £YLBAA1Ç1N OUAY AL/YOeDU. ÇOK MBOBtJ, iOOfCİÇlLIK. glü DBNI2 PlYADE mi[/VSTt', 8AÇ- K£/vr MANAGUA'YA YOLLAMACAK,AtAACIN, KEAJDİ YueTTAÇLAG.INI VE ÇtKARLA/S/N/ IGOeuMAK OL- " DUĞU AÇ/KtANACAKrrn. su m&Hrs/ AgP'N/KJ NICA&AGUA'PAhJ iLGİSiuı MESÎ SĞZ tOOhJUSU tnicaraaua ABD Bafkartf V/ıVıam HovvctnJ Tafi- (1B97- N»ıo) PANO DENİZ KAVUKÇUOGLU Merak Etmek ya da Etmemek Üzerine Söylenenlerin aksine, dünyaya "Türk" olarak gelmenin insanı rahatlatan bir ayncalık olduğu- nu pazartesi gecesi, uçağımız Atatürk Havali- manı'na indiğinde bir kez daha anlamıştım... Bu- nu anlamak için günlük gazetelerin başlıklarına bir göz atmak yeterliydi... Türkiye'den ister beş gün, ister on beş gün uzaklaşmış olun, döndü- ğünüzde her şeyi bıraktığınız gibi buluyordunuz. Futbol sonuçları dışında tartışılan konular, gaze- telerin manşetleri, hiçbirşey değişmiyordu... Ha- valimanında ayaküstü gazeteleri karıştırırken üç gün önce Paris'te Nedim Gürsel ile aramızda ge- çen kısa bir konuşmayı anımsamıştım... Bindiği- miz metroda insanlar tıkış tıkış bir şeyler okuyor- lardı... "Görüyor musun" demişti Nedim, "belki de bunlan bizden farklı kılan işte bu bitmez tü- kenmez meraklan..." Onu dinlerken, bir an çocukluk, gençlik yılları- mın Kadıköy-Karaköy vapurları gelmişti gözleri- min önüne... O zamanlar ne kadar çok okurdu insanlar... Cumhuriyet, Milliyet, Hürriyet, Yeni Sa- bah, Vatan, Akşam... Sosyal Adalet, Yön, Ant, Var- lık... Gazetelerin makarna, deterjan, hazır çorba vermediği, gazetelerin "gazete gibi" olduğu, der- gilerin ciddiye alındığı yıllardı... Hem merak edi- len, öğrenmek istenilen o kadar çok şey vardı ki o yıllarda... Kuşkusuz önemli bir doğruluk payı içeriyordu Nedim'in gözlemleri... Insanların, bir şeylerin değişebileceğine olan inançlan, merak- lannı da canlı tutuyor, daha çok öğrenmek, da- ha fazla bilmek arzularını kamçılıyordu... • • • Çözümsüzlükler kanıksamaları, duyarsızlıkla- rı, vurdumduymazlıkları da getırmişti beraberin- de... 1954 yılında Taksim Meydanı'nda "Ya tak- sim, ya ölüm" diye haykıran üniversiteli gençler, şimdi yaşlan 70'e merdiven dayamış, ak saçlı dedelerdi... Aradan onca yıl geçmiş, çıkarmalar yapılmış, savaşlar olmuş, yeni devletler kurul- muş, ama "sorun"yine de çözülememişti... "Or- tak Pazar" tartışmaları 196O'lı yıllarda başlamış- tı... Bu arada Ortak Pazar "Avrupa Topluluğu"na, Avrupa Topluluğu "Avrupa Birliği'ne dönüşmuş, biz ise "girsekmi, girmesek mi" ikilemini birtür- lü çözememiştik beyinlerimizde... Kıbnsia, Ege'de, Avrupa'da artık neyi merak edeceğimizi bileme- yecek kadar kaçırmıştık ipin ucunu... 12 Eylül'ün getirdiği tüm kurumlar yirmi yıldır olduklan gibi duruyorlardı yerlerinde... Lafa ge- lince, herkes bunların kalkmasını istiyor, ama kimse kolunu kıpırdatmıyordu! Söylenecek her şey söylenip, yazılacak her şey yazılınca, ortada me- rak edilecek hiçbir şeyin kalmaması doğal değil miydi?.. Güneydoğumuzdakiçatışma, 40 bin ca- namalolmuştu... Abdullah Öcalan yakalanmış, savaş bitmişti... Ulusça sevinmiştik. Acılanmız di- necekti. Yaralarımızı saracaktık... Şimdi ise "Ha- yır, bitmedi!" deniyordu... Eğer bitmediyse, na- sıl gelecek, nasıJ kurulacaktj barış o zaman? bla- sıl onaracaktık kendimizi yeniden? Umut, yerini yine "merak"a, yeniden eski "meraklar"a mı bı- rakacaktı? O gücü kendimizde bulabilecek miy- dik?.. • • • 39... 43... 48... "Ölüm oruçlan"nda gün sayılı- yordu... "Devlet pazaıiık yapmaz!" diyorduyet- kililer. "Gerekirse, koğuşlara zorla gireriz" dene- cek kadar belden aşağıya ınmişti tartışmalar... Tu- tuklular ise ölüme her geçen gün biraz daha yak- laşıyorlardı... Içlerinden kimileri ölecek, kimileri de yaşam boyu sakat kalacaktı... Ölmeye yata- rak bir şeyler duyurmak istemişlerdi... Ama duy- ması gerekenler, duymamakta direniyoriardı... Benzertartışmalara, benzer inatlara, benzer ölüm- lere daha önce de tanık olmamış mıydık? Ne de- ğişmişti yıllar içinde? Neyi merak edecektik o halde? Kimin, nasıl öldüğünü mü? Ne değişiyordu yeni başlayan günlerle? Yeni gelen günler "yeni olan" neyi, neleri getiriyordu bizlere? Yaşayacağımız, tanık olacağımız her şe- yi önceden biliyorsak, merak edeceğimiz, merak etmemiz gereken ne kalıyordu ki geriye? Belki de tek "yenilik" gösteri yapan körlerin, bedensel en- gellilerin itiş kakış gözaltına alınmalarıydı üç gün önce... Bu da gerçekleşmiş, bir "merakkonusu" olmaktan çıkmıştı nihayet... Rahatlamıştık... Dün- yaya "Türk" olarak gelmek, insanı rahatlatan bir ayncalıktı gerçekten... Faks:0212-723 84 97 (e-posta: dkavukcuoglu(n tuyap.com) BULMACA SEDAT YAŞAYAN 1 2 3 4 5 6SOLDANSAĞA: 1/ Yasalann ya da önermelenn kendi aralann- daçelışıklığı.2/ "Gizli ": Melih Cevdet 4 Anday'ın ro- manı... Atlas Okyanusu'nda " Portekız'e ait takımada.3/Bır ilımiz... Enge- be. 4/ Çoğun- 9 luklakahveren- gı demir karbonat bile- şimli demir cevhen. 5/ Acele.tez... tkıtarlaara- 2 sındaki sınır. 6/ "- - - 3 seslen sönüyor perde 4 perde / Atlılar kaybo- luyor güneşın battığı yerde" (Nâzım Hık- met)... Eski dilde ek- mek. 7/Tüıkiye'nin pla- ka ışareti... Yer çatla- ğı... Çin ve Japonya'da oynanan bir strateji oyunu. 8/ Kü- çük erkek kardeş... Daha küçük. 9/ Dağcıltk. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Tahıllan bırbınne katarak oluşturulan kanşım. 2/ Gözlen görmeyen... Bulganstan'dabirlımankentı. 3/ Ruhsal... Israıl'ın plaka ışareti. 4/ Şarkı, türkü... llkel benlık. 5/ Tifo gibi bazı hastalıklara eşlik eden kas za- yıflığı. 6/ Pokerde aynı değerde dört kâğıda verilen ad... Dınsel tören. 7/ Fınnda ekmek, börek, çörek çevirme- ye yarayan bır tür kürek... Nıkelin sımgesi. 8/ Ağır ko- kulu bir gaz... " âlemı dolanır / Gönül birine ko- nar" (Türkü). 9/ Belirtiler... istenilen şeylerin yazıl- ması, doldurulması için hazırlanmış basılı belge.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear