Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 26 ARALIK 2000 SALJ
12 EKONOMI / ekonomi@cumhuriyet.coin.tr
Birliğin, çalışma yaşamı ile ilgili düzenlemeleri sınırlı ve sendikalara yaklaşımı soğuk
AB eıııoği dışlıyorMUTLUDEMtRKAN
Avrupa Birliğı'nin etneğe yönelik
düzenlemelerinin 'isteksiz ve suurh'
olduğuna dikkat çekilerek üye ve
üyelik hazırhğındaki ülkelerde
sendikalaşma oranırun giderek
azaldığı vurgıılaruyor. DÎSK'e bağlı
Genel-Iş Sendikası'nın 'Emek
Araştumalan' dizisınin 5.
kitapçığında, Türkiye'nin AB
adaylığı ile ilgili tartışmalarda,
üyeliğın sendikal hareket
üzerindeki etkilerinin hemen
hemen hiç gündeme
gelmediğine dikkat çekiliyor.
'Avrupa Biriiği ve Emekçfler'
adını taşıyan çalışmanın
amacı, "gelişıniş kapitaüzm
Oe karşüaştınldığında daha
geri bir evrede bulunan
Türkiye kapitalizminin
Avrupa kapitaüzmi ile tek
pazar kurallan içinde karşı
karşıya kalmasuım Türkiye işçi
sınıfi üzerinde yaratacağı etküerin
araşünlması" gereğıne bağlanıyor.
Yrd. Doç. Dr. Yûksel Akkaya
tarafından hazırlanan çalışmada,
Avrupa Insan Haklan
Sözleşmesi'nin (AİHS) 11.
maddesine karşın Avrupa Konseyi
ve divanının sendikal haklar
konusunda çekingen davrandığı ve
emekçilenn en temel haklanna
ilişkin düzenlemelerden sakındığı
vurgulanıyor.
Çokuluslu şlrfcetler
Genel-lş'in araştırmasında,
çokuluslu şirketlerin olanaklı
olduğu ölçüde sendikasız bir
işletmecilik uygulamaya
çalıştıklan, tamamen
dışlayamadıklan durumlarda da
uzlaşmacı sendikalarla çahşmayı
tercih ettikleri belirtilerek Avrupa
Birliği'ndeki en büyük 100
AB'DEKİ GEIİŞMELER
masahve
çalım
Avrupa Biriiği'nin sosyal
politikalan geri plana itmesi ve
eski refah toplumu anlayışmdan
çark etmesi sendikalann
tepkisine yol açıyor.
Genel-tş Sendikası, AB
sürecinde, sosyal politika ve
sosyal hukukun, ekonomik
bütünleşmeye hizmet ettiği
ölçüde ve çok sırurlı olarak
düzenlendiği saptamasıru
yapıyor. AB, sosyal güvenlik
açısından tek bir sistem
getirmemekle birlikte, üye ve
aday ülkelerin belirli
standartlara ulaşmasını şart
koşuyor.
Sendikalar üye kavbetti
Her ülke ILO'nun 102 sayılı
sözleşmesinde öngörülen sosyal
riskleri ve ülke nüfusunun
tamamını sosyal güvenlik
kapsamına almak zorunda.
Raporda, AB'de son 20 yılda
birçok işçi sendikasının üye
kaybettiği belirtilerek bu
süreçte yaşananlar şöyle
sıralanıyor:
# Toplu iş sözleşme
sistemlerinde merkezilikten
kaçış eğiliminin artması.
# Işyerlerinde ve çalışma
ilişkılerinde esneklik
istemlerinin (esnek çalışma
saati düzenlemeleri,
performansa dayalı ücret
sistemleri) gündeme
getirilmesi.
# Grevlerde azalma.
# Standart olmayan istihdam
biçimlerinin yaygınlaşması.
# Kamu kesimınde
özelleştirme uygulamalannın
genişletilmesi.
# Kolektif kimlik yerine
bireysel beklentilerin teşvik
edilmesi.
# Bireyin ve emekçinin
yabancılaşması, kendine
güvenini yitirmesi için
çabalann arttınlması.
# 'Sosyal diyalog' adı altında
korporatist ilişkilerin teşvik
edilmesi, sosyal güvenlik
alanmda işçiler aleyhine
düzenlemeler ve emeklilik
yaşının yükseltilmesi.
1 Sendikalaşma oranlarındaki değişim I
1985-1995 Döneminde AB'ye üye, AB'ye aday uye ve AB
dışı ülkelerde sendikalı sayısında artış ve azalış oranlan
AB dışı ve AB'ye arttş/azalış ABüyesi g~\ arbş/azatış
aday üye ülketer oram (%) ülketer Ş^j oranı (%)
G. Afnka s-\
Çin fcj
ŞHı £d
Tayland JVL
Rlıpınler p ^ |
G. Kore « M
Zimbabwe H H
Bangladeş |||H
Guatemaia
Estonya'
Çek Currrtıunyetı*
Macaristan"
Polonya'
Romanya*
Stovakya*
+126.7
+22.0
. +89.6
fc +77.3
V +69.4
I +60.8
" +54.4
k
+57.8
+35.9
-71.2
-50.6
-38.0
-45.7
-7.5
-40.1
Hollanda A±J
Portekiz f\V
Fransa C~^H
Ingıttere J j ^ H
Almanya \ ^ ^ H
Isvec ||H
Avusturya flH
Danımarka
Fınlandıya
Luksefnburg
Ispanya
Yunanistan
irtanda
Itatya
Betç&a
L
+19.3
1\ "44.2
tü -31-2
1 -25.2
| -20.3
r -4^
i -8.3
+4.5
-2.4
+13.3
+92.3
-23.1
-2.6
-&8
+&8
Ç) Avrupa BtrtıÇıne aday uye ulkeier
• DÎSK'e bağlı Genel-Iş Sendikası'nın 'Emek
Araştırmalan' dizisinin 5. kitapçığında, Avrupa
însan Haklan Sözleşmesi'nin (AÎHS) 11.
maddesine karşın Avrupa Konseyi ve divanının
sendikal haklar konusunda çekingen davrandığı
ve emekçilerin en temel haklanna ilişkin
düzenlemelerden sakındığı vurgulanıyor.
çokuluslu şirkette 19 milyon 663
bin 996 kişi çalıştığı kaydediliyor.
Ingiltere'deki 300 çokuluslu
şirketin yaklaşık yüzde 56'sında
sendikanın olmadığı ve yüzde
21 'inde de tek sendika bulunduğu
belirtiliyor. Çalışmarun sonuç
bölümünde, AB üyehğinın
Türkiye'de çalışanlar açısından iş
hukukuna lehte düzenlemeler
getirmekten çok uzak olduğuna,
tam tersine, var olan haklann da
daha genye çekildığıne ışaret
ediliyor. Kıtapçıkta, *AB üyeliğinin
Türkiye'ye demokrasi getireceği,
insan haklan ihlallerini sona
ertüreceği, insaoca yaşama
koşullannın yaraülacağı ileri
sürülüyorve bu
yeni mandacıüğa evet denildiği bir
ortamda, onuriu sola ve
emekçilerin sırona ikinci bir
kurtuluş savaşı verme
sorumluluğunun yüklendiğr
belirtiliyor. Araştırmada
bu savaşın, 21. yüzyılda
mandacılarla
bağımsızhktan
yana olanlar arasında
verileceğine işaret ediliyor. ,
HukuH sorunlar
AB'nin, emek ile sermaye
arasındaki ılişkileri düzenleyen iş
hukuku ile ilgili konulan nadiren
düzenlediği kaydediliyor.
Topluluğun, Sosyal Politikaya
İlişkin Anlaşma'sının (SPtA)
ücret, örgütlenme özgürlüğü ve
grev konulanna ilişkin
düzenlemeleri çalışma koşullan
kavramı dışında tutarak
Avrupa Biriiği'nin bu konularda
düzenleme getirme yetkisi
olmadıgını kabul ettiği ;-
ifade ediliyor. Türkiye'yi
yakından ilgilendiren bir diğer
düzenleme de, sosyal politika
alanında asgari koşullann
belirlenmesinde küçük ve orta
ölçeklı işletmelerin gelişimini
engelleyecek idari, mali ve
hukuki kısıtlamalann
getirilemeyeceğı yönündeki ifade.
Çünkü Türkiye'de Çalışma
Bakanlığı'nda kayıtlı
işçilerin yüzde 72 'si küçük ve orta
ölçekli işletmelerde çalışıyor ve
söz konusu düzenlemenın
kapsamı dışında bulunuyor.
Çalışmasüresi
aldatmacası
Genel-lş'in, Dünya Ban-
kası ve Ekonomik Işbirliği ve
Kalkınma Örgütü (OECD)
verilerine dayanarak ortaya
koyduğu tablo, iddıa edildi-
ginin aksine, Türk işçısinin,
çalışma süresi yıl olarak da-
ha sınırlı olsa bile, bu süre
içinde Batılı bir işçıden saat
olarak daha fazla çahştığını
gösteriyor. ABD'de emekli
olmak için 5 yıl daha fazla
çalışan bır işçi 91.744 saat,
Ahnanya'da aynı sürede
73.273 saat çalışırken Türk
işçisi 94.500 saat çalışmak
durumunda.
Son yapılan düzenlemele-
re göre emeklilik sonrası ya-
şam açısından da Türk işçi-
si her açıdan dezavantajlı.
Emeklilik sonrası ortalama
yaşam beklentisi Fransa'da
18 yü iken Türk işçisi için
sadece 7 yıl. Aynca Türk iş-
çisi bu emekliliği hak ede-
bilmek için saat bazında Ba-
ülı işçilerin iki katına yakın
süre çalışmak zorunda.
Aynca ortalama ömürola-
rak DPT'nin belirlediği ya-
şın, emeklilik yaşı tartışma-
lan başlamadan önce kadın-
lar için 69, erkekler için 65
olarak belirlendiği, ancak
söz konusu tartışmalann
başlamasıyla 1998 yılında
kadınlarda 71, erkeklerde
66.5 olarak düzelüldiğine de
dikkat çekiliyor.
Türkiye'de emeklilik yaşı-
nın, ülkenin demografik ve
sosyal yapısının, mah gücün
ve istihdamın kaynağma gö-
re belirlenmediğı vurgulanı-
yor. AB'ye üyelik sürecinde
zorunlu gibi gösterilen sos-
yal güvenlik reformunun, ça-
hşanlann emekli olma hak-
kını aldığı kaydediliyor.
[ Ülke
Ingıltere
\ Almanya
Fransa
Türkiye
-.
v
Emeklilik sonrası heryıl için çalışılan süre (saat) I
Doğuştan
k yaşam
umudu
ÖnO
76
77
78
67
Emeklilik
yaşı
sınm
65
65
60
60
Emeklilik
sonrası yaşam
süresi
(yil)
11
12
18
7
Emeklilik için
toptem
çakşma süresi
(saat)
81.544
73.273
68.502
94.500
Her emeklilik
sonrası yıl için
çalışılan süre
(saat)
7.413
6.106
&805
13.500
Türk işçisine emeklilik hayaPTürkiye - Avrupa karşılaştırması ve Tür-
kiye'nin gerçekleri göz önüne alındığında
Genel-tş, 'Türkrve'ningençemeklilercen-
neti' olduğu savlannı venlerle yalanlıyor.
Sendika, Avrupa ile karşılaştırma yapılarak
vanlan yanlış ya da yanıltıcı sonuçlan şöy-
le özetliyor:
• Türkiye'de iş güvencesinın olmadığı ve
işten atümanm çok kolay olduğu, uzun bir
süre kayıtsız çahşıldığı gözardı edilmekte-
dir.
• Emekli aylığı çok düşük olduğu içm, bu
hakkı elde edenler ikinci bir iş bularak ge-
lirini arttırmak zorunda kalmaktadır.
• Kamu kesimi dışında Türkiye'de çalı-
şanlann primleri tam olarak yatınlmamak-
ta, ayda 30 yerine 10-15 gün yatınbnaktadır. Bu
durumda emekli olmak için gereken çalışma süre-
si 40 yıla uzamaktadır.
• Çalışılan günden öte, gün içinde çalışılan sa-
^ 7 ÜLJ
Ülke
ABD
Isveç
Ingiltere
Almanya
Fransa
Italya
Türkiye
Emekliolmakiçin çalışılantoplam süre (1995Yılı) ||
Yıllık normal
çalışma süresi
(saat)
1.952
1.544
1.735
1.559
1.631
1.764
2.250
Ortalama çalışma
süresi (Yıl)
Emeklilik yaşı-işe
başlama yaşı
65-18=47
65-18=47
65-18=47
65-18=47
60-18=42
60-18=42
60-18=42
EmekH oluncaya
kadar çalışılan
topiam süre (saat)
91.744 <f«£^
72.568 V \ ı
81.545 J \
73.273 ^\ sf)
68.502 \ \fM/
74.088 \\ âA
w^oo \m
sayısı önemlidir ki Türkiye'de bu süre, Avrupa ül-
kelerine göre çok daha fazladır.
• Eski sistemle erkeklerin 38, kadınlann 45
yaşında emekli olabildikleri söylenmektedir.
Ancak SSK verilerine göre Türkiye'de 45
yaşın altında emekli olanlann oranı yüzde
8'dir. Emekli maaşı olanlar, ağırlıklı olarak
50 yaşm üzerindedır.
• Emekli yaşam süresi ortalaması ise 65'tir. Bu
durumda 60 yaşında emekli olmak hiçbir an-
lam ifade etmemektedir.
• Türkiye'de sosyal sigorta açısından nüfusun
yüzde 22'si, sağlık açısından da yüzde 4O'ı
sosyal güvenlik kapsamı dışmdadır.
• Sosyal güvenlik reformuna gerekçe olarak
sosyal sigortalann fınansman sorunu gösteril-
mektedir. Mülkiye dergisinde yayımlanan Er-
inç Yeldan ve Ahmet Köse'ye ait akademik
araştırmaya göre şu anda toplam sigortalı nü-
fus hiç emekli ohnadan sürekli çalışma hay-
atında kalsa bile, sosyal sigortalann toplam 750
trilyon tutanndaki açığı sadece 60 trilyon aşağı
çekebilecektir. Bu durum emeklilik yaşının aşağı
çekihnesinin gerekçesini geçersiz kıhnaktadır.
BENCE
ÎZZETTtN ÖNDER ^ ^ ^ ^
Kopuk Film
Son cezaevi olaylan, toplumatam bir 'kopuk fılm'
biçiminde yansrtılarak kafalann istenen biçımde yön-
lendirilmesinde fevkalade ustalıkla kullanılmaya ça-
lışıldı. Ekonomik sıkıntıların hızla yayıldığı ve şidde-
tin ve işkencenin normalleştınldiği bir toplumda muh-
temelen (kesinlikle) yoğun işkenceden geçmiş olan
ve bunun sonucunda da topluma ve belki de ken-
dilerine de nefret edercesıne yabancılaştınlmış birey-
lerin bu operasyon karşısındaki iç duygulannı ve bu-
nun üzerinde gelişen tutumlannı, tüm oluşum koşul-
lanndan soyutlayarak topluma yansrtmak, bir yan-
dan söz konusu gruplan insanlıktan çıkmış gibi gös-
termek, diğer yandan da F tipi cezaevini meşrulaş-
tırmaya çalışmak gibi ikili bir amaç taşımaktadır. Oy-
sa, olayların sıcaklığından sıynlıp sükûnet içinde dü-
şündüğümuzde, devletin bir ayıbını kapattığı gibi
gösterilmeye çalışılan politikalar bütününün devle-
tin en büyük ayıbı olduğunu anlarız.
Devletin, yasalara göre belirienmiş suçlan ışleyen-
lere ceza vermesi kadar, cezaevterini denetlemesi de
sadece hakkı değil, görevidir de. Suç olarak kabul
edilen eylem engellenir ve/veya cezalandınlırken
devlet de kendi politikalannı gözden geçirip, söz ko-
nusu olumsuz gelişmelerde kendi payına düşenden
ders alarak onlan düzettmeye çalışmak durumunda-
dır. Böyle bir davranış sadece insan haklanna say-
gılı hukuk devletinin değil, aynı zamanda toplumsal
karmaşaya sürüklenmek ya da bölünmek istemeyen
akılcı devletin de uyması gereken temel kuraldır. Hal
böyle iken, olaylann sosyo-ekonomik arka planına
bakıldığında, maalesef, benzer gelişmeleri her an
üretebilecek derin bır bataklığın bulunduğu ve san-
ki bunun ısrarla sürdürülmeye çalışıldığı görülmek-
tedir.
Türkiye'de uygulanan ekonomik politikalar ülkeyi
derin bir açmaza ve uçuruma sürüklemektedir. Eko-
nomi politikalan altında ezilen bireyler ve gruplar çe-
şitli yöntemlerle baskı altına alınmaktadır. Söz konu-
su baskı araçlan arasında sayılabilecek olan holding
medyası, vakıf üniversrteleri ve salt sermaye çıkan-
na hizmet eden yüksek eğitim kurumlan, tarikat yu-
valan gibi kurum ve kuruluşlar bir tür 'sosyal narkoz'
işlevi görerek tüm toplumun bilincini yönetmekte ve
köreltmektedir. Bunlann yetmediği yerde de devlet
şiddet ve baskı makinesini devreye sokmaktadır. In-
sanlann okuduğu gazeteye kadar hükmetmeyi ken-
disinin hakkı gibi gören bir siyasal irade ve onun yan
örgütleri, tüm toplumu bir tür F tipi cezaevine çevir-
mektedir.
llginç olan şu ki, devlet bu tür politikalannı ağırlık-
lı olarak sol kesimlere karşı uygulamaktadır. Öte yan-
dan, özelleştirme karşısında direnenlere karşı tank-
lann kullanılabıleceğıni savunan patronlara; Doğu ve
Güneydoğu sorununun halkın sömürülmeden çözül-
mesinin tek yolunun kamu ışletmecilığı olduğunu
aklına dahi getirmeden, kamu kuruluşlarında iyileş-
tirme önlemleri alarak bunlann özelleştirilmeJeri
önünde engel oluşturan genel müdürleri görevden
alacağını açıklayan sorumsuz bakanlara; ekonomik
sıkıntılardan bunalan toplumu baskılayabilmek için
ara rejimi savunan oda başkanlanna; devlete vergi
yerine borç verip bütçeden pay alan ve en haksız ol-
duklan konularda bile hükümete kafa tutabilen ikin-
ci sınıf sanayici-tefecılere karşı ise devlet ilginç bir
biçimdageniş bir anlayış ve şefkatle davranmakta-
dır. Böyle bir ortam en sakin kafalarda bile sağdu-
yuyu bırakmaz!
Eğer bağımsız bir ülkeyi yöneten bir siyasal irade
dışandan emir alabiliyorsa ve aldığı ufak bir mali
deştek karşılığında (alma değil de, alma vaadi), iha-
le ilan gününü dahi dışandan aldığı direktrfe göre
belirleyip, en değerli variıklannı, yönetim iradesini
de kapsayacak biçimde dış yatınmcılara devrede-
ceğini ilan edebiliyorsa, böyle bir siyasi iradenin ül-
kenin çıkarlannı, bütünlüğünü veselametini savuna-
bileceği konusunda kuşku belirdiğinde, ülkede eko-
nomik ve siyasal çalkantı oluşmaz mı!
Siyasal irade, tüm tutuklulara ve tüm cezaevleri-
ne karşı aynı muameleyı uygulamakla yükümlüdür.
Sol görüşlülerfarklı, banka soygunculan ya da maf-
ya vb. gibi diğer tutuklular farklı görülemez ve fark-
lı işleme tabi tutulamaz. Oysa bu aynmı sermaye ya-
par; çünkü sol görüşlüler sermayenin mülkiyet biçi-
mine olduğu kadar, çekilen sıkıntılann hakça dağı-
tılmamasına da karşıdır. Siyasal iradenin sermaye ile
aynı görüşte olması ise, onun halkın değil de, ser-
mayenin emrinde olduğunun kanıtıdır. Bu durum in-
sanda haklılık görüşü ve sağduyu bırakır mı!
Kentlere yığılan insanlar, her gün artan ekonomik
akıntılar altında topluma yabancılaşmakta ve karşı
duygular geliştinmektedir. Bireysel ve bölgesel gelir
dağılımı bozuldukça bunlann sosyo-ekonomik ve
politik sorun olarak yansıma boyutlan da büyümek-
tedir. Böylesi olumsuz gelişen içsel faktörden yarar-
lanmak isteyen dış güçler de kendi emelleri peşin-
de koşmaktadıriar. Hukuka ve insan haklanna say-
gılı olduğu kadar akılcı da olması gereken bir dev-
let, söz konusu kronik sorunlan çözmeye, hiç değil-
se bunlann daha da derinleşmesini engellemeye ça-
lışır. Oysa tam tersi yapılmaktadır; uzun dönemli yan-
lış politikalann ve uygulamalann yarattığı kronik so-
runlar, konjonktürel olarak da baskı ve şiddetle bes-
lenmektedir.
Filmi kopuk olan değil de, bütünlük içinde izledi-
ğimizde, maalesef, görüntü farklılaşmaktadır. Ceza-
evlerine hâkim olamamayı bir ayıp olarak niteleyen
siyasi yetkililer, lütfen, biraz da bu konulara eğilsin-
ler. Zira, eğer bu temel konular çözülemezse ceza-
evleri hâkim olunacak bir yer oîmaktan çıkar; tüm
toplum bir cezaevine dönüşür.
Hampetrol
faturası ağırlaştı
ANKARA(ANKA)-
Aşın yükselen fiyatlara
bağlı olarak, Türkiye'nin
petrole ödediğı fatura
yüzde 50 büyüdü.
Devlet Planlama Teş-
kilatı'nın (DPT) yapuğı
hesaplamaya göre Türki-
ye, geçen yılın ilk 9 ayın-
da varilini ortalama 14.6
dolara ithal ettiği ham
petrol için bu yılın aynı
döneminde ortalama
26.2 dolar ödedı. Ham
petrolün Tûrkiye've va-
ril başına mahyeti, geçen
yılın eş dönemine göre
yüzde 80 oranında arttı.
îthal edilen ham petro-
lün ton başına fıyatı ise
geçen yılın ilk dokuz
ayrndaki 107.6 dolarhk
düzeyinden bu yıl 193.3
dolara çıktı.
İthalaün bedeü
Türkiye, bu dönemde
toplam 14 milyon 746
bin 118 ton olarak ger-
çekleşen ham petrol it-
halatı için toplam 2 mil-
yar 850.7 milyon dolar-
lık ödemede bulundu. İt-
hal edilen ham petrol
miktannda meydana ge-
len yüzde 18 'lik azalma-
ya karşın. fiyattaki hızlı
artışa bağlı olarak itha-
lat için ödenen para yüz-
de 48'lik artış gösterdi.