23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 26 ARALIK 2000 SALJ 12 EKONOMI / ekonomi@cumhuriyet.coin.tr Birliğin, çalışma yaşamı ile ilgili düzenlemeleri sınırlı ve sendikalara yaklaşımı soğuk AB eıııoği dışlıyorMUTLUDEMtRKAN Avrupa Birliğı'nin etneğe yönelik düzenlemelerinin 'isteksiz ve suurh' olduğuna dikkat çekilerek üye ve üyelik hazırhğındaki ülkelerde sendikalaşma oranırun giderek azaldığı vurgıılaruyor. DÎSK'e bağlı Genel-Iş Sendikası'nın 'Emek Araştumalan' dizisınin 5. kitapçığında, Türkiye'nin AB adaylığı ile ilgili tartışmalarda, üyeliğın sendikal hareket üzerindeki etkilerinin hemen hemen hiç gündeme gelmediğine dikkat çekiliyor. 'Avrupa Biriiği ve Emekçfler' adını taşıyan çalışmanın amacı, "gelişıniş kapitaüzm Oe karşüaştınldığında daha geri bir evrede bulunan Türkiye kapitalizminin Avrupa kapitaüzmi ile tek pazar kurallan içinde karşı karşıya kalmasuım Türkiye işçi sınıfi üzerinde yaratacağı etküerin araşünlması" gereğıne bağlanıyor. Yrd. Doç. Dr. Yûksel Akkaya tarafından hazırlanan çalışmada, Avrupa Insan Haklan Sözleşmesi'nin (AİHS) 11. maddesine karşın Avrupa Konseyi ve divanının sendikal haklar konusunda çekingen davrandığı ve emekçilenn en temel haklanna ilişkin düzenlemelerden sakındığı vurgulanıyor. Çokuluslu şlrfcetler Genel-lş'in araştırmasında, çokuluslu şirketlerin olanaklı olduğu ölçüde sendikasız bir işletmecilik uygulamaya çalıştıklan, tamamen dışlayamadıklan durumlarda da uzlaşmacı sendikalarla çahşmayı tercih ettikleri belirtilerek Avrupa Birliği'ndeki en büyük 100 AB'DEKİ GEIİŞMELER masahve çalım Avrupa Biriiği'nin sosyal politikalan geri plana itmesi ve eski refah toplumu anlayışmdan çark etmesi sendikalann tepkisine yol açıyor. Genel-tş Sendikası, AB sürecinde, sosyal politika ve sosyal hukukun, ekonomik bütünleşmeye hizmet ettiği ölçüde ve çok sırurlı olarak düzenlendiği saptamasıru yapıyor. AB, sosyal güvenlik açısından tek bir sistem getirmemekle birlikte, üye ve aday ülkelerin belirli standartlara ulaşmasını şart koşuyor. Sendikalar üye kavbetti Her ülke ILO'nun 102 sayılı sözleşmesinde öngörülen sosyal riskleri ve ülke nüfusunun tamamını sosyal güvenlik kapsamına almak zorunda. Raporda, AB'de son 20 yılda birçok işçi sendikasının üye kaybettiği belirtilerek bu süreçte yaşananlar şöyle sıralanıyor: # Toplu iş sözleşme sistemlerinde merkezilikten kaçış eğiliminin artması. # Işyerlerinde ve çalışma ilişkılerinde esneklik istemlerinin (esnek çalışma saati düzenlemeleri, performansa dayalı ücret sistemleri) gündeme getirilmesi. # Grevlerde azalma. # Standart olmayan istihdam biçimlerinin yaygınlaşması. # Kamu kesimınde özelleştirme uygulamalannın genişletilmesi. # Kolektif kimlik yerine bireysel beklentilerin teşvik edilmesi. # Bireyin ve emekçinin yabancılaşması, kendine güvenini yitirmesi için çabalann arttınlması. # 'Sosyal diyalog' adı altında korporatist ilişkilerin teşvik edilmesi, sosyal güvenlik alanmda işçiler aleyhine düzenlemeler ve emeklilik yaşının yükseltilmesi. 1 Sendikalaşma oranlarındaki değişim I 1985-1995 Döneminde AB'ye üye, AB'ye aday uye ve AB dışı ülkelerde sendikalı sayısında artış ve azalış oranlan AB dışı ve AB'ye arttş/azalış ABüyesi g~\ arbş/azatış aday üye ülketer oram (%) ülketer Ş^j oranı (%) G. Afnka s-\ Çin fcj ŞHı £d Tayland JVL Rlıpınler p ^ | G. Kore « M Zimbabwe H H Bangladeş |||H Guatemaia Estonya' Çek Currrtıunyetı* Macaristan" Polonya' Romanya* Stovakya* +126.7 +22.0 . +89.6 fc +77.3 V +69.4 I +60.8 " +54.4 k +57.8 +35.9 -71.2 -50.6 -38.0 -45.7 -7.5 -40.1 Hollanda A±J Portekiz f\V Fransa C~^H Ingıttere J j ^ H Almanya \ ^ ^ H Isvec ||H Avusturya flH Danımarka Fınlandıya Luksefnburg Ispanya Yunanistan irtanda Itatya Betç&a L +19.3 1\ "44.2 tü -31-2 1 -25.2 | -20.3 r -4^ i -8.3 +4.5 -2.4 +13.3 +92.3 -23.1 -2.6 -&8 +&8 Ç) Avrupa BtrtıÇıne aday uye ulkeier • DÎSK'e bağlı Genel-Iş Sendikası'nın 'Emek Araştırmalan' dizisinin 5. kitapçığında, Avrupa însan Haklan Sözleşmesi'nin (AÎHS) 11. maddesine karşın Avrupa Konseyi ve divanının sendikal haklar konusunda çekingen davrandığı ve emekçilerin en temel haklanna ilişkin düzenlemelerden sakındığı vurgulanıyor. çokuluslu şirkette 19 milyon 663 bin 996 kişi çalıştığı kaydediliyor. Ingiltere'deki 300 çokuluslu şirketin yaklaşık yüzde 56'sında sendikanın olmadığı ve yüzde 21 'inde de tek sendika bulunduğu belirtiliyor. Çalışmarun sonuç bölümünde, AB üyehğinın Türkiye'de çalışanlar açısından iş hukukuna lehte düzenlemeler getirmekten çok uzak olduğuna, tam tersine, var olan haklann da daha genye çekildığıne ışaret ediliyor. Kıtapçıkta, *AB üyeliğinin Türkiye'ye demokrasi getireceği, insan haklan ihlallerini sona ertüreceği, insaoca yaşama koşullannın yaraülacağı ileri sürülüyorve bu yeni mandacıüğa evet denildiği bir ortamda, onuriu sola ve emekçilerin sırona ikinci bir kurtuluş savaşı verme sorumluluğunun yüklendiğr belirtiliyor. Araştırmada bu savaşın, 21. yüzyılda mandacılarla bağımsızhktan yana olanlar arasında verileceğine işaret ediliyor. , HukuH sorunlar AB'nin, emek ile sermaye arasındaki ılişkileri düzenleyen iş hukuku ile ilgili konulan nadiren düzenlediği kaydediliyor. Topluluğun, Sosyal Politikaya İlişkin Anlaşma'sının (SPtA) ücret, örgütlenme özgürlüğü ve grev konulanna ilişkin düzenlemeleri çalışma koşullan kavramı dışında tutarak Avrupa Biriiği'nin bu konularda düzenleme getirme yetkisi olmadıgını kabul ettiği ;- ifade ediliyor. Türkiye'yi yakından ilgilendiren bir diğer düzenleme de, sosyal politika alanında asgari koşullann belirlenmesinde küçük ve orta ölçeklı işletmelerin gelişimini engelleyecek idari, mali ve hukuki kısıtlamalann getirilemeyeceğı yönündeki ifade. Çünkü Türkiye'de Çalışma Bakanlığı'nda kayıtlı işçilerin yüzde 72 'si küçük ve orta ölçekli işletmelerde çalışıyor ve söz konusu düzenlemenın kapsamı dışında bulunuyor. Çalışmasüresi aldatmacası Genel-lş'in, Dünya Ban- kası ve Ekonomik Işbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) verilerine dayanarak ortaya koyduğu tablo, iddıa edildi- ginin aksine, Türk işçısinin, çalışma süresi yıl olarak da- ha sınırlı olsa bile, bu süre içinde Batılı bir işçıden saat olarak daha fazla çahştığını gösteriyor. ABD'de emekli olmak için 5 yıl daha fazla çalışan bır işçi 91.744 saat, Ahnanya'da aynı sürede 73.273 saat çalışırken Türk işçisi 94.500 saat çalışmak durumunda. Son yapılan düzenlemele- re göre emeklilik sonrası ya- şam açısından da Türk işçi- si her açıdan dezavantajlı. Emeklilik sonrası ortalama yaşam beklentisi Fransa'da 18 yü iken Türk işçisi için sadece 7 yıl. Aynca Türk iş- çisi bu emekliliği hak ede- bilmek için saat bazında Ba- ülı işçilerin iki katına yakın süre çalışmak zorunda. Aynca ortalama ömürola- rak DPT'nin belirlediği ya- şın, emeklilik yaşı tartışma- lan başlamadan önce kadın- lar için 69, erkekler için 65 olarak belirlendiği, ancak söz konusu tartışmalann başlamasıyla 1998 yılında kadınlarda 71, erkeklerde 66.5 olarak düzelüldiğine de dikkat çekiliyor. Türkiye'de emeklilik yaşı- nın, ülkenin demografik ve sosyal yapısının, mah gücün ve istihdamın kaynağma gö- re belirlenmediğı vurgulanı- yor. AB'ye üyelik sürecinde zorunlu gibi gösterilen sos- yal güvenlik reformunun, ça- hşanlann emekli olma hak- kını aldığı kaydediliyor. [ Ülke Ingıltere \ Almanya Fransa Türkiye -. v Emeklilik sonrası heryıl için çalışılan süre (saat) I Doğuştan k yaşam umudu ÖnO 76 77 78 67 Emeklilik yaşı sınm 65 65 60 60 Emeklilik sonrası yaşam süresi (yil) 11 12 18 7 Emeklilik için toptem çakşma süresi (saat) 81.544 73.273 68.502 94.500 Her emeklilik sonrası yıl için çalışılan süre (saat) 7.413 6.106 &805 13.500 Türk işçisine emeklilik hayaPTürkiye - Avrupa karşılaştırması ve Tür- kiye'nin gerçekleri göz önüne alındığında Genel-tş, 'Türkrve'ningençemeklilercen- neti' olduğu savlannı venlerle yalanlıyor. Sendika, Avrupa ile karşılaştırma yapılarak vanlan yanlış ya da yanıltıcı sonuçlan şöy- le özetliyor: • Türkiye'de iş güvencesinın olmadığı ve işten atümanm çok kolay olduğu, uzun bir süre kayıtsız çahşıldığı gözardı edilmekte- dir. • Emekli aylığı çok düşük olduğu içm, bu hakkı elde edenler ikinci bir iş bularak ge- lirini arttırmak zorunda kalmaktadır. • Kamu kesimi dışında Türkiye'de çalı- şanlann primleri tam olarak yatınlmamak- ta, ayda 30 yerine 10-15 gün yatınbnaktadır. Bu durumda emekli olmak için gereken çalışma süre- si 40 yıla uzamaktadır. • Çalışılan günden öte, gün içinde çalışılan sa- ^ 7 ÜLJ Ülke ABD Isveç Ingiltere Almanya Fransa Italya Türkiye Emekliolmakiçin çalışılantoplam süre (1995Yılı) || Yıllık normal çalışma süresi (saat) 1.952 1.544 1.735 1.559 1.631 1.764 2.250 Ortalama çalışma süresi (Yıl) Emeklilik yaşı-işe başlama yaşı 65-18=47 65-18=47 65-18=47 65-18=47 60-18=42 60-18=42 60-18=42 EmekH oluncaya kadar çalışılan topiam süre (saat) 91.744 <f«£^ 72.568 V \ ı 81.545 J \ 73.273 ^\ sf) 68.502 \ \fM/ 74.088 \\ âA w^oo \m sayısı önemlidir ki Türkiye'de bu süre, Avrupa ül- kelerine göre çok daha fazladır. • Eski sistemle erkeklerin 38, kadınlann 45 yaşında emekli olabildikleri söylenmektedir. Ancak SSK verilerine göre Türkiye'de 45 yaşın altında emekli olanlann oranı yüzde 8'dir. Emekli maaşı olanlar, ağırlıklı olarak 50 yaşm üzerindedır. • Emekli yaşam süresi ortalaması ise 65'tir. Bu durumda 60 yaşında emekli olmak hiçbir an- lam ifade etmemektedir. • Türkiye'de sosyal sigorta açısından nüfusun yüzde 22'si, sağlık açısından da yüzde 4O'ı sosyal güvenlik kapsamı dışmdadır. • Sosyal güvenlik reformuna gerekçe olarak sosyal sigortalann fınansman sorunu gösteril- mektedir. Mülkiye dergisinde yayımlanan Er- inç Yeldan ve Ahmet Köse'ye ait akademik araştırmaya göre şu anda toplam sigortalı nü- fus hiç emekli ohnadan sürekli çalışma hay- atında kalsa bile, sosyal sigortalann toplam 750 trilyon tutanndaki açığı sadece 60 trilyon aşağı çekebilecektir. Bu durum emeklilik yaşının aşağı çekihnesinin gerekçesini geçersiz kıhnaktadır. BENCE ÎZZETTtN ÖNDER ^ ^ ^ ^ Kopuk Film Son cezaevi olaylan, toplumatam bir 'kopuk fılm' biçiminde yansrtılarak kafalann istenen biçımde yön- lendirilmesinde fevkalade ustalıkla kullanılmaya ça- lışıldı. Ekonomik sıkıntıların hızla yayıldığı ve şidde- tin ve işkencenin normalleştınldiği bir toplumda muh- temelen (kesinlikle) yoğun işkenceden geçmiş olan ve bunun sonucunda da topluma ve belki de ken- dilerine de nefret edercesıne yabancılaştınlmış birey- lerin bu operasyon karşısındaki iç duygulannı ve bu- nun üzerinde gelişen tutumlannı, tüm oluşum koşul- lanndan soyutlayarak topluma yansrtmak, bir yan- dan söz konusu gruplan insanlıktan çıkmış gibi gös- termek, diğer yandan da F tipi cezaevini meşrulaş- tırmaya çalışmak gibi ikili bir amaç taşımaktadır. Oy- sa, olayların sıcaklığından sıynlıp sükûnet içinde dü- şündüğümuzde, devletin bir ayıbını kapattığı gibi gösterilmeye çalışılan politikalar bütününün devle- tin en büyük ayıbı olduğunu anlarız. Devletin, yasalara göre belirienmiş suçlan ışleyen- lere ceza vermesi kadar, cezaevterini denetlemesi de sadece hakkı değil, görevidir de. Suç olarak kabul edilen eylem engellenir ve/veya cezalandınlırken devlet de kendi politikalannı gözden geçirip, söz ko- nusu olumsuz gelişmelerde kendi payına düşenden ders alarak onlan düzettmeye çalışmak durumunda- dır. Böyle bir davranış sadece insan haklanna say- gılı hukuk devletinin değil, aynı zamanda toplumsal karmaşaya sürüklenmek ya da bölünmek istemeyen akılcı devletin de uyması gereken temel kuraldır. Hal böyle iken, olaylann sosyo-ekonomik arka planına bakıldığında, maalesef, benzer gelişmeleri her an üretebilecek derin bır bataklığın bulunduğu ve san- ki bunun ısrarla sürdürülmeye çalışıldığı görülmek- tedir. Türkiye'de uygulanan ekonomik politikalar ülkeyi derin bir açmaza ve uçuruma sürüklemektedir. Eko- nomi politikalan altında ezilen bireyler ve gruplar çe- şitli yöntemlerle baskı altına alınmaktadır. Söz konu- su baskı araçlan arasında sayılabilecek olan holding medyası, vakıf üniversrteleri ve salt sermaye çıkan- na hizmet eden yüksek eğitim kurumlan, tarikat yu- valan gibi kurum ve kuruluşlar bir tür 'sosyal narkoz' işlevi görerek tüm toplumun bilincini yönetmekte ve köreltmektedir. Bunlann yetmediği yerde de devlet şiddet ve baskı makinesini devreye sokmaktadır. In- sanlann okuduğu gazeteye kadar hükmetmeyi ken- disinin hakkı gibi gören bir siyasal irade ve onun yan örgütleri, tüm toplumu bir tür F tipi cezaevine çevir- mektedir. llginç olan şu ki, devlet bu tür politikalannı ağırlık- lı olarak sol kesimlere karşı uygulamaktadır. Öte yan- dan, özelleştirme karşısında direnenlere karşı tank- lann kullanılabıleceğıni savunan patronlara; Doğu ve Güneydoğu sorununun halkın sömürülmeden çözül- mesinin tek yolunun kamu ışletmecilığı olduğunu aklına dahi getirmeden, kamu kuruluşlarında iyileş- tirme önlemleri alarak bunlann özelleştirilmeJeri önünde engel oluşturan genel müdürleri görevden alacağını açıklayan sorumsuz bakanlara; ekonomik sıkıntılardan bunalan toplumu baskılayabilmek için ara rejimi savunan oda başkanlanna; devlete vergi yerine borç verip bütçeden pay alan ve en haksız ol- duklan konularda bile hükümete kafa tutabilen ikin- ci sınıf sanayici-tefecılere karşı ise devlet ilginç bir biçimdageniş bir anlayış ve şefkatle davranmakta- dır. Böyle bir ortam en sakin kafalarda bile sağdu- yuyu bırakmaz! Eğer bağımsız bir ülkeyi yöneten bir siyasal irade dışandan emir alabiliyorsa ve aldığı ufak bir mali deştek karşılığında (alma değil de, alma vaadi), iha- le ilan gününü dahi dışandan aldığı direktrfe göre belirleyip, en değerli variıklannı, yönetim iradesini de kapsayacak biçimde dış yatınmcılara devrede- ceğini ilan edebiliyorsa, böyle bir siyasi iradenin ül- kenin çıkarlannı, bütünlüğünü veselametini savuna- bileceği konusunda kuşku belirdiğinde, ülkede eko- nomik ve siyasal çalkantı oluşmaz mı! Siyasal irade, tüm tutuklulara ve tüm cezaevleri- ne karşı aynı muameleyı uygulamakla yükümlüdür. Sol görüşlülerfarklı, banka soygunculan ya da maf- ya vb. gibi diğer tutuklular farklı görülemez ve fark- lı işleme tabi tutulamaz. Oysa bu aynmı sermaye ya- par; çünkü sol görüşlüler sermayenin mülkiyet biçi- mine olduğu kadar, çekilen sıkıntılann hakça dağı- tılmamasına da karşıdır. Siyasal iradenin sermaye ile aynı görüşte olması ise, onun halkın değil de, ser- mayenin emrinde olduğunun kanıtıdır. Bu durum in- sanda haklılık görüşü ve sağduyu bırakır mı! Kentlere yığılan insanlar, her gün artan ekonomik akıntılar altında topluma yabancılaşmakta ve karşı duygular geliştinmektedir. Bireysel ve bölgesel gelir dağılımı bozuldukça bunlann sosyo-ekonomik ve politik sorun olarak yansıma boyutlan da büyümek- tedir. Böylesi olumsuz gelişen içsel faktörden yarar- lanmak isteyen dış güçler de kendi emelleri peşin- de koşmaktadıriar. Hukuka ve insan haklanna say- gılı olduğu kadar akılcı da olması gereken bir dev- let, söz konusu kronik sorunlan çözmeye, hiç değil- se bunlann daha da derinleşmesini engellemeye ça- lışır. Oysa tam tersi yapılmaktadır; uzun dönemli yan- lış politikalann ve uygulamalann yarattığı kronik so- runlar, konjonktürel olarak da baskı ve şiddetle bes- lenmektedir. Filmi kopuk olan değil de, bütünlük içinde izledi- ğimizde, maalesef, görüntü farklılaşmaktadır. Ceza- evlerine hâkim olamamayı bir ayıp olarak niteleyen siyasi yetkililer, lütfen, biraz da bu konulara eğilsin- ler. Zira, eğer bu temel konular çözülemezse ceza- evleri hâkim olunacak bir yer oîmaktan çıkar; tüm toplum bir cezaevine dönüşür. Hampetrol faturası ağırlaştı ANKARA(ANKA)- Aşın yükselen fiyatlara bağlı olarak, Türkiye'nin petrole ödediğı fatura yüzde 50 büyüdü. Devlet Planlama Teş- kilatı'nın (DPT) yapuğı hesaplamaya göre Türki- ye, geçen yılın ilk 9 ayın- da varilini ortalama 14.6 dolara ithal ettiği ham petrol için bu yılın aynı döneminde ortalama 26.2 dolar ödedı. Ham petrolün Tûrkiye've va- ril başına mahyeti, geçen yılın eş dönemine göre yüzde 80 oranında arttı. îthal edilen ham petro- lün ton başına fıyatı ise geçen yılın ilk dokuz ayrndaki 107.6 dolarhk düzeyinden bu yıl 193.3 dolara çıktı. İthalaün bedeü Türkiye, bu dönemde toplam 14 milyon 746 bin 118 ton olarak ger- çekleşen ham petrol it- halatı için toplam 2 mil- yar 850.7 milyon dolar- lık ödemede bulundu. İt- hal edilen ham petrol miktannda meydana ge- len yüzde 18 'lik azalma- ya karşın. fiyattaki hızlı artışa bağlı olarak itha- lat için ödenen para yüz- de 48'lik artış gösterdi.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear