23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
8AYFA CUMHURİYET 13 ARALIK 2000 ÇARŞAMBA 14 il. LjAl. kultur@cumhuriyetcom.tr Tamer Levent yorumuyla, demokrasi kültürünü özeleştirinin sağlayacağını vurguluyor Aynada 'Cafigukı'yardanrnızKültür Servisi - Albert Camus'nün 'Caögula'sı Istanbul Devlet Tiyatro- su'nda Tamer Levent'in yorumuyla AKM Büyük Salon'da sahneleniyor. Dekoru Nurettin Ozkönü, kostüm ta- sanmı Serpfl Tezcan, ışık tasanmı Ya- kup ÇarOk tarafından gerçekleştirilen oyunda Ceial Kadri Kınoğlu. Şerif Se- zer,ZaferAlgöz,AtillaŞendil,Erdoğan Ersever, Macit Sonkan, Seda Yddız, Orhan Tetikcan. Edward Aris, Bora Ozkula, Fikret Urucu ve Zeynep Ak- soy rol alıyor. Roma împaratoru Caligula imkân- sızı elde etmek tutkusuyla girdiği öz- gûrlûk arayışında zorbaya dönüşûr. Ah- lakı değerlerin, toplumdaki ikiyüzlü- lüğun, gerçek ile yalanın, mantıklı dav- ranmakla ımkânsızı istemenin tartışıl- dığı oyun, insanlann bırbirlenni anla- masıyla demokrasi kültürûnün gelişe- ceğinin altını çiziyor. - Camus'nün 'Caugula'ânı secme- nizin sebebi nedir? TAMER LEVENT - Camus'nün 196O'lı yıllarda varoluşçuluk akımı- nın en etkili olduğu günlerde yazdığı bu oyunu 2000'li yıllann başlangıcm- da sahneye koymamızın nedeni merak edilebilir. Varoluşçuluk bitecek bir ol- gu değil. 2000'li yıllarda, yepyeni bir teknolojinin gelişmesi, insanlann ken- dilerini sorgulaması ve yeniden bir va- roluşçuluk içinde de bülunmasını ge- rektiriyor. Bu nedenle Camus'nün bu oyununu seçtık. Ama bu oyun ticari bir amaç taşımıyor. Toplumun en sıradan kesimleri bile artık kendisiyle bir hesaplaşma içinde olmah. Çünkü bilgisayar teknolojisi televizyon gibi yaygın bir şekilde kul- lanılmaya başlandı. Bılgısayarla ilgi- lenen ınsan, varoluşçulukla da ilgılen- meli. Bunun getirdiği olanaklar saye- sinde insamn bilgiye ulaşması kolay- laşacaktır. O zaman bilgiye ulaşan in- sanın da kimliğini ve bu dünyada, bu yüzyılda ne işe yarayacağını sorgula- ması gerek. Bu anlamda değerli bir oyun. Ancak toplum, onun değerini anlayabilecek bir oluşum noktasınday- sa ya da ona ihtiyaç duyuyorsa iyi bir buluşma yeri olacaktır. - Caligula aslmda toplumda üstü ka- pah bir biçimde işlenen suçlan açıkça yaparak zorba roiünü üstkniyor. Baş- kakünya yol açarak bir anlamda ken- dinifedaediyor.Günümüzfe ilişkiiioia- rakCafiguk'nın bu davnuuşmı nasılde- ğerlendiriyorsunuz? LEVENT - Günümüzde birileri suç işliyor, ama hiç suç işlemiyormuş, dün- yanın en saf adamıymış gibi davranı- yor. Caligula değişim göstermeden ön- inalde Camus'nün metninde Caligula aynalan kınyor, biz ise aynalann içine hapsediyoruz, bundan sonra aynaya baktığınızda Caligula'yı göreceksiniz demek istiyoruz. Demokrasi kültürü de insanlar aynalann içinde Caligula'yı görüp özeleştiri yapmaya ' başladıklannda gelişecektir.' "tnamlar aynalara mıfcn- kaş, gfiy., flhise dnrrftnK-k içinriegil,hirayda CaKgııla yanlarmı görroek için haksınriiypCaKgııla'yı aynalann içiıı<» hapsfttik" ttiyor. ce tarihtekı Caligula. Camus'nün Ca- ligula'sı birebir tarihteki Caligula'yla örtüşmüyor. Tarihteki Caligula son de- rece düzgün bir adam, bir ay fılan ko- mada kalıyor ve bundan sonra değişim gösteriyor. Oyundaki değişim ise biraz farklı. Caligula toplumun belli değer- lerinin, insanlann değişmediğini ve çok küçük çıkarlar peşüıde koştuğunu fark eden, halbuki yaşamda daha yü- ce ve önemlı değişmeler olmasını is- teyen biri. insanlann yalanlar söyle- yip sonra hiç yalan söylemiyormuş, dünyanın en saf, en temiz insanıymış gibi davranışının altmda yatan o ironi- yi bulup çıkanyor ortaya. O zaman "tktidar elimde, her şeyi yapabinrim" diyor. - Çevresindekfleıie oyun oynuyor™ , LEVENT-Scip|on,Cahgula'ya"Sen benhnle dyun oynuyörsun" diyor. Ca- ligula onaylıyor, açıkça söylüyor bu- . nu. Biz de oyun içinde oyun esprisini kullandık. Scipion niye böyle yaptığı- m sorduğunda, Caligula bunun bir eği- tim olduğunu, insanlara bir dürtü ge- tirmek istediğini söylüyor. - Ayna metaforunu da dekorun tü- münde görüyoruz— LEVENT-Camus'nün tekstinde de ayna var zaman zaman, ama biz bunu oyunun dekoru haline getirdik, yüz- leşme unsuru olarak kullamyoruz. - Oyun. bu dünyada zekj insanlann bunun bedelini ödemesi gerektigini ve bu bedeiin de güventi ve huzurhı bir yaşam sürdünnektense başkaJdırarak ödeneceği önermesinde bulunuyor... LEVENT - Cahgula "Ben 29 yaşro- dayım henüz" diyor. Camus'nün 29 yaşını seçmesi özellikle hoş, onu ona yakıştınyor, başkaldırarak tepkini gös- termelisin. diyor. Insanın ömür boyu başkaldırması ve Caligula gibi kısa ömürlü yaşaması da çok doğru mu bil- miyorum. Başkaldınnın bedeli - BaşkakJırarakvar oimaya çahşn-ken yok olrnak gibi bir paradoks var bura- da-. LEVENT - Evet, halbuki başkaldır- mak illa yok olmayı gerektirmez. In- sanlann da başkaldırmanın bedelini ya da diyetini yok olmak olarak düşünme- mesi gerek. Çünkü insan, başkaldır- mayı ya da bırtakım doğrulan söyle- meyi ve sonra da bir şeylerin değişme- sine katkıda bulunmayı uzun soluklu bir şekilde de isteyebilir. -Ohun, Cafigula'nın aşıkolduğu kız kardeşi Drusilla yı bulduğunda, Cali- gula'nın hayatm ve ölümün saçmahğı- na karşı bir çabası var. Imkânsızı ekde etmek istiyor. LEVENT - Drusilla, piyeste anlatıl- dığı şekilde bakılırsa Caligula'nın kız kardeşi. Dolayısıyla orada bir ahlak sorunu var. Ve onu orada da sıradan- lık içerisinde değerlendinyor Camus, o sıradan senatörlerden birisi, bunun bir ahlaksızlık olduğunun altını çizıyor. Tekstte genç ölmekle ilgili bir söz ge- çiyor, "Yaşn bir Drusilla, ölü bir Dru- süla'dan daha kötüdür" diyor. Bu, çok acımasızca geliyor bana. Camus bura- da belki Malthus'tan etkilenmiş olabi- lir. Camus'nün Fransız Devrimi'nden, JeanJacquesRousseau'dan, Lunaçars- kfden, Rus devrımcüennden, Alman estetikçilerinden etkılendiği açıknr. - Caligula, oyunun sonunda imkân- sızı elde etmekiçin yanüş yolu ruttugu- nu itiraf ediyor. Siz yorumunuzta doğ- nıyohuıneohnasıgerekuğineüişkinbir önermede bulunuyor musunuz? LEVENT - Oyunumuz insanlann özeleştiri yapması gerektigini söylüyor. Finalde Camus'nün metninde Caligu- la aynalan kınyor, biz ise aynalann içi- ne hapsediyoruz, bundan sonra ayna- ya baktığınızda Caligula'yı göreceksi- niz demek istiyoruz. Demokrasi kül- türü de insanlar aynalann içinde Cali- gula'yı görüp özeleştiri yapmaya baş- ladıklannda gelişecektir. Demokrasi bir kültür rej imidir, bireyin kendı ken- dini yönetimine dayahdu". Bireyın ken- disini tanıması, eleştirisini yapması, otokontrolünü elinde bulundurması, kültür düzeyini yükseltmesıyle demok- rasi kültürü ve rejimi esas kimliğini bulabilir. Oyunda Cherea bir anlamda kuralı temsil ediyor, Caligula ise bü- tün yaratıcı ve atak düşüncelerin tem- silcisi. Biz onu paralatmadık, oyunun sonunda aynalann içinde hâlâ yaşıyo- rum demek isuyor. tnsanlar aynalara sa- dece kaş, göz, elbise düzeltmek için de- ğil, biraz da Caligula yanlarmı görmek için baksın diye Caligula'yı aynalann içine hapsettik. Lirizımn yapıntısaüaştığı süreç Cavit Atmaca 'nın son dönem yapıtları Selçuk Yaşar Sanat Galerisi 'nde sergileniyor MÜMTAZ SAĞLAM İZMİR - îzmir'in gündelik yaşamma ilişkin gözlemlerini, bir "kent estetiğT oluşturacak şe- kilde görselleştiren ressam CavitAtmaca (1931); hiç kuşkusuz figüratif gelenek bağlamında her zaman yeni ve ayncalıklı kalmayı başaran bir ta- vırdır. Sanatçııun 26 Aralık'a dek Izmir Selçuk Yaşar Sanat Galerisi'nde sürecek olan son ser- gisinde, genel ifade yaklaşımını giderek renkçi ve lekeci duyarlıklarla bütünleştiren, bir tür at- mosfer resımlerine yöneldiğinin açık kamtlan- m görmekteyiz. Sergınin genel yapısmı oluşturan ve denize dair bir öykünün dolaytmmda gerçekleşen pey- saj ağırhklı resimler; dış-gözlemin buyruğundan kolayca sıynlarak içe dönük bir değerlendirme sürecinin gerekleriyle bütünleşir. Hızlı ve ka- rarlı bir dışavurumla kendini bulan soyut-leke- ci anlatım, sözgelimi deniz/layı ilişkisini tüm- leyen görsel değerlerle ortaya çıkmakta; tayin edi- ci firça darbelerinin işlevsel ritmi, leke-figür arası biçimlenen yapmhlarlaberaberyepyeni bi- çimsel varoluşu hazırlamaktadır. Dtişsel tasanmlann nesne dünyası Atmaca'mn peyzajlanm ayncalıklı kılan hu- suslardan bir diğeri ise; doğrudanlığıdır. Kom- pozisyonu güzel ve etkili kıhnanın öncelikli bir amaç olmadığı bu süreçte; konusal açılımın net ve izleyiciyi yönlendiren bir düzeyde ele ahn- madığı da ortadadır. Kısacası burada, içeriğe bulaşmadan sahnenin görsel temsili yoluyla ger- çekleşen bir plastik arayış söz konusudur. Söz- geümi, mavi sularda yan beline kadar ıslanmış el ve vücut hareketleriyle uzun süreler boyunca denizle iç içe olan silüetler, Atmaca'mn yoru- munda giderek koyu birer lekeyle özdeş olabil- mektedir. O halde Atmaca'mn genel ifade arayışı, yü- zeyi adeta kazıma yoluyla gerçekleşen bir deney alanuıı öngörür. Bu ortamda resim, renk ve bi- çim varyasyonlanyla kendini bir görsel tasarım olarak yeniden var eden bir doğrudanlık düşün- cesinde gızlidir. Okunur hiçbir imge, dış dünya gerçekliğinin birebir temsil yetisiyle yükümlü de- ğildir. Kendini temsil eden ve oluş sürecinde kendini yenileyen düşsel tasanmlann nesne dün- yası karşılamaktadır sanki bizi. Bu arada; Cavit Atmaca'da önümüze serilen görsellik düzey ve anlayışmı sanatçııun kendi güncellik anlayışıyla ilişkiii görmek ve anlam- Ç AJanatçının, son sergisinde genel ifade yaklaşımını giderek renkçi ve lekeci duyarlıklarla bütünleştiren, bir tür atmosfer resimlerine yöneldigini görüyoruz. , parkta ya da kahvede süregiden yaşamın peşine düşerek, gözlemlerini peyzaj düşüncesiyle çakıştırarak resimleyen Atmaca, bir alt-türü ortaya çıkarmaktadır. OMukça daraltümış bir alanda süren eşzamanh keşiflerk Armaca'nın resmi degişimin peşindedir hep. landırmak gerekir. Çok açıkhr ki; Atmaca'mn kendi sosyo-kültürel yaşam boyutunun ona sağ- ladığı 'şimdiki zaman'uı içerisinde asıl yerini taym ederekbu ana tanıklığın belgesi olacak uy- gulamalan ortaya çıkarmak durumundadır. Ve böylece, karşı payda da gördüğü, kent ve me- kâna karşı bir sorgulama biçimine dönüşen ifa- de olasıhğmı (yani resmini) yaratmaya çalışmak- tadır. Bu şekilde sanatının suurlaruıı, genel dü- şünme ve kavrama stratejileri dahilinde kendi toplumsal ve tarihsel konumunu da açığa çıka- ran görsel tespitleri gözlerimize ve hafızalan- mıza sunmaktadn". Sergilenen yapıtlardan da anlaşılacağı üzere, kırda, parkta ya da kahvede süregiden yaşamın peşine düşerek, gözlemlerini peyzaj düşünce- siyle çakıştırarak resimleyen Atmaca; biralt- tü- rü ortaya çıkarmaktadır. Parisian bir ilgiyi görü- nür kılan bu yaklaşım, hüznü ve lirizmi de bün- yesinde banndıran "çalakakm" bir görselleştir- me deneyimi gibi durur. Ve aslında bu dizi, Ca- vit Atmaca'da tipikleşen yapısal ve görsel dina- miklerin neredeyse en samimi düzeyde açığa çıktığı yüzeylere karşılık geür. Boyutlandırma ve mekânsal derinlik gibi plastik somn ve beklen- tiler en başta devre dışı bırakılır. Soyut bir kali- tede renkle bütünleşen bir "nrizmin yapmüsal- laştığı süreç" öne çıkanlmıştır burada. Turuncu ve mor rengin egemenliğinde kendine özel bir anlam evreni yaratan bu görüntüler, esasmda za- man ve kısmen mekâna atıfsız, düzlemsüeştiril- miş boyasal bir sürece karşılık gelmekte ve doğ- rudan resmrn kendisini ele vermektedir. 'Öykûnme'ye dönüşen 'mekânda esrime' Öte yandan, sanatçıda doğayla uyumun ürü- nü gibi duran peyzaj; içgüdüsel bir tercih olma- mn yanı sıra dış dünyadan uzaklaşma eylemi ve çabasma da dönüşmektedir. Bir tür "mekânda esrüoe" olarak nitelendirebileceğimız bir resim- leme ya da dış dünyaya bir atıf söz konusudur. (Kavram Zeynep Sayın'dan alıntılanmıştır, Bkz.Defter, Sayı: 34) Dolayısıyla, peyzaj aracı- hğıyla dış dünyaya uysal birkatılım sağlama ye- rine biçimsel sorunlann peşinde ıç-düzenmı ve güvenliğini özgünlüğüne ulaşan bir tasanm an- layışı karşımızdadu-. Doğrudan dış dünyayı tem- sil etmek bir yana; özgün tasanm diye adlandu-- dığımız süreç ve sonucun kendi biçimlerini ya- ratan düzeni söz konusudur. Genelleştirdiğimiz- de, Cavit Atmaca'mn "mekânda esrime'' diye- bileceğimiz algılama sürecı, doğal seyrinde so- yutlama ağırlıklı bir "Sykünme''ye dönüşmek- tedir. Aslmda Cavit Atmaca, kendi tarzında geliş- tirdiği anlatımn bir 'sonuç'a dönüşmesini her defasmda girdiği konusal açılımla engellemeye çalışır gibidir. Oldukça daraltılmış bir alanda sü- ren eşzamanlı keşiflerle resim degişimin peşin- dedir hep. Bu psikolojik durumla güdülenmiş re- sim çabası, yaşama karşı bir duruş edasıyla sü- re/büe/n birtutkudur neredeyse. Biryaklaşım ola- rak şekli belirlenmiş üslubal tavnn, dış dünyayı kendi gramatik yapısıyla (ve özetle) ifadesidir... DEFNE GÖLGESt TURGAY FtŞEKÇl Ağrt Herkesin başına gelen, ne denli kanıksansa da sarsıyor insanı. Sevgisini emeğiyle gösterirdi annem. Çarşı- dan pazardan taşır, yedirir, diker, giydirir, oku- tur, çalıştınrdı. Yalnız biz çocuklanna, eşine de- ğil, on beş yaşında babasız kaldığından beri annesine, kardeşine de dikiş dikerek bakmıştı. En eski anı olarak aklımda kalmış sahne; Ba- lıkesir'in sıcak yaz günlerinde beni öğle uyku- suna dalmam için ayağında sallaması. Ayakta sallanarak uyutulacak yaşım çoktan geçmiş oy- sa. Bacaklarım iki yandan dışan sarkıyor. O eve de yeni taşınmışız. Birkaç usta bulup taşı, tuğlası, harcıyla uğraşa uğraşa bir ev yap- mış bize. Geniş bağlıklann içinde küçük, cen- net bir ada. Her yan meyve ağaçlanyla dolu. Bal- konunu bir yanından bir hanımeli, öteki yanın- dan pembe pembe açan birdeligül sanyor. Sık sık yılanlarla karşılaşıyoruz. llkokula başlayınca bir numaralı otobüsle kent merkezine iniyorum. 6 Eylül llkokulu'na. Öğ- renci on kuruş, Gündeliğim yirmi beş kuruş. Her gün elimde, beş kuruş birikiyor. Beş tane- si bir araya geldiğinde evde bulunmayan şey- lere gidiyor: Tost ya da dondurma. Biraz daha büyüyünce bisikletle kente gidip geliyorum. Hercules marka bir Ingiliz bisikleti, on sekiz yaşıma dek üzerinden inmedim. 1970'lerin başında annem artık hasta. Bir sa- bah yataktan kalkamıyor. Her yeri tutulmuş. Ro- matoit artrit denilen eklem yangısı. ÇapaTıp Fa- kürtesi'nde bir ay kadar yatarak tedavi gördük- ten sonra günlük hayatına dönebildi. Ama artık giderek hareketlerini kısıtlayan bir hastalığı vardı. Bitmeyen kortizon tedavileri, al- tın iğneler... Çarşıya pazara birlikte gitmeye başladık. Onun doldurdugu fileleri, bisikletin direksiyonunun iki yanına asıp eve taşıyorum. On sekiz yaşıma dek giydiğim her şeyi o dik- ti. Üniversiteyıllannın çılgınlığı; devrimci hareket- ler, sinema, tiyatro, edebiyat, kızlar, neredeyse dört yıl Balıkesir'e hemen hiç gitmedim. Sonra kız kardeşim de yükseköğrenime baş- layınca evi Istanbul'a taşıdı. Yine birlikte otur- maya başladık. Giderek biçimi bozulan ellerini kullanabildiği sürece pişirdi, kotardı. SıksıkCer- rahpaşa Romatoloji Bölümü'ndeydi. Hastalığı bir dizini tutmuş, yürümesi de güçleşmişti. Dö- nem dönem inanılmaz derecede kötülüyor, ama gördüğü tedavilerle olabildiğince olağan haya- tını sürdürebiliyordu. Daha 1983'te bir gün onu başka bir kente yolcu ediyordum, gözüme o den- li düşkün görünmüştü ki, bir daha görebilir mi- yim diye düşünmüştüm. önce kız kardeşim, sonra ben evden aynldık. Tek başına yaşayabilme iradesi hep ayaktaydı. Yemeğini yapar, eli makas tutabiliyorsa dikişini diker, 1899 model Singer'i tıkırdadıkça muttu otur- du. Beş yıl önce bir sabah telefon ettiğinde kal- ça kemiği kınlmıştı. Yine Cerrahpaşa onu kabul etti. Kalçasına protez takıldı. Dizinin kötülüğü nedeniyle zor yürüyeceği düşünülerek iki ay sonra da dizi çıkanlıp yerine protez takıldı. Bu iki ameliyattan sonra sağlığı daha da iyileşti. Rahat yürüyebiliyor, dik durabiliyordu. Bir yıl sonra Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Orto- pedi Anabilim Dalı'ndan bir mektup aldık: Ame- liyatınızın üzerinden bir yıl geçti, protezlerinizin kontrolü için polikliniğimize başvurunuz diyor- du. Kolay rastlanmayan, karşılığı olmayan bu so- rumluluk duygusu karşısındaşaşırmıştım. Han- gi özel sağlık kuruluşu böyle bir duyarlık gös- terir diye düşünmeden edemedim. Annem bu denli hastalıklarta, bu denli uzun yaşayabilmiş olmasını tıp bilimine ve kamu sağ- lık kurumlanna borçlu. Anadan yana şanslıyım. Variığı sessiz bir di- renç odağıydı. Yakınlık yan yana olmak değil, birbirine dü- şüncede, duyguda bağlı olmaktı. Çalışkaniığında, sabrında ve sessizliğinde "büyük insanlık"\n tavnnı duyumsardım. Bu yüzden, içimdeki ateşin her hariamasın- da, onun korian üfleyen soluğunu duymam. K U L T U R ÇlZÎK K A M İ L M A S A R A C I
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear