23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
« KASJM 2000 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA J V U I _ J J . LJ 1 \ kultur@cumhuriyet.com.tr "Yılmaz Güney sinemasınm düğüm noktası, kullandığı kurgu tekniği ve malzemesidir Çocuk resmilerL, kurgu ve Güney AYŞEEMELMESCİ Kızlanmın küçükken yaptıklan re- simlerden bazılannı bir dosyada sak- lıyorum. Hayatrn beni fazla bunalttı- ğj anlarda. kımbilir belki de bir geç- mişe kaçış güdüsüyle. eski fotoğraf- lsnn yanı sıra bu resimleri de çıkanp bakıyorum. Evler, çiçekler, çocuklar, tabıı "anne" ve "baba", renkler, renk- ler... Ilgınç bır ortak noktası var bu re- simlerin: Henüz oyunla gündelik ya- şam arasındaki sının netlikle çizeme- miş saf çocuk gözü, o an için en önem- li gördüğü öğeyi hiçbir orantı kaygı- sı gütmeyen kocaman boyutlarda çi- zip resmin genellikle ortasına ya da en görünür yerine yerleştirivermiş. Daha sonra yaşlar ılerledikçe, tele- vizyondan, bir başka arkadaştan ya da herhangi bır kitaptan görülmüş belli kalıplar resimlere egemen olmaya başlıyor. orantı kaygılan o ilk başta- ki saf, ama çarpıcı "oyun" öğesini, geri plana itıyor. Oğuz Aral'ın, 24 Eylül tarihli Hür- riyet gazetesinin ekinde çıkan ve ken- di yaşam öyküsünden kesitler anlat- üga nefis yazısında. "çocukOğuz", çiz- digi kovboyun elının nıye kafasından büyük olduğunu şöyle açıklıyor "_bu yumrukçu bir kovboy! Eli küçükolur- sa bir vuruşta haydutlan nasıl yere yı- kabilir?" Çocuk kafasında oyun alanıyla gün- delik yaşam alanının iç içeliğinin yan- sıması olan bu resımler, aslında tiyat- roda kurgunun nasıl ışlediği ya da iş- lemesi gerektiği hakkında da bir fi- kir venyor insana. Çûnkü teatral kur- gunun da hedefı, sonuçta "kovboyun haydutianvumruklavan dlerini" sah- nede büyüterek gösterebilmek, başka bir deyişle hayatı sahnede mercek al- tına yatırmak, algıladığımız ve aktar- mak istediğımLZ gerçek her ne ise, sahnede onu yeniden üretirken önem- li gördüğûmüz boyutlannı vurgula- risenstein'ın kurgu tekniği konusunda çokça örnek verdiği Puşkin'in dizelerindeki görüntüler zihnimizde nasıl bir filmin kareleri gibi art arda sıralanırsa, Yılmaz Güney'in sineması da o eşsiz "kurgu anlan"yla ekrana "memJeketimden insan manzaralan"nın tadına doyulmaz sevincini, hüznünü, sıcaklığını, şiirini taşır. yarak yeniden kurgulamak. Meyer- hold, kendisinin epizodlamaya daya- lı kurgu tekniğini, art arda gelen sah- ne görüntülerinin arasındaki zıtlık- tan, onlann çarpışmasından doğan et- kiden yararlanarak seyircinin imgele- minde yenı çağnşım yollan açmak olarak özetliyor. Sinemada kurgunun ilk büyük us- tası olarak kabul edilebilecek Eisens- tein'ın sinema üzerine notlannın, dü- şüncelerinin, yazılannın derlendıği o çok ilginç kitaplar şöyle bir kanştın- lırsa, esin kaynaklan arasmda çocuk gözünden ve resminden Japon tiyat- rosuna (kabuki) ve yazısına, tiyatro de- neyimine kadar çok geniş bir yelpa- ze sıraladığı görülür. Gerek sinemada gerekse tiyatroda (çok farklı yollarla gerçekleştirilseler de) kurgunun başlıca hedefı, tıpkı bir çocuk resminde olduğu gibi, fılme, oyuna (ya da resme) bakanm eserin çeşitlı parçalan arasındaki ilişkileri yaratıcı tarafuıdan önceden tasarlan- dığı bıçimiyle (yorum) görmesini sağ- lamak, hem de ızleyicinin kendi çağ- nşımlannı harekete geçirmesine, ken- di öykülerini kurmasına olanak tanı- maktır. Türk sinemasınm kurgu ustası da YılmazGüney'dir. "Endişe"de ve son filmi "Duvar"da bırlikte çalışma şan- sını bulduğum Yılmaz Güney sinema- sınm bence düğüm noktası, filmlenn- de kullandığı kurgu tekniği ve malze- mesidir. O anlar ve görüntüler bir an- lamda onun senaryolannın satır ara- landır. "Endişe r> nın çekimı ıçın Adana'day- dık. Sanırım çekimin ya ilk ya da ikin- ci gününün sonuna gelmiştik. Herkes malzemelerini topluyordu. Birden Yılmaz Güney bağırmaya başladı: "Kamerayıgetiirin,çabukkamerayıge- tirin!" Başımı kaldınp, ne çekmek is- tiyor diye baktım: Uzakta, ufukta bat- mak üzere olan güneşin son ışıklany- la gerçeküstü bir görüntüye bürün- dürdüğü düzlükte bir atlı dörtnala gi- diyordu. Sonuçta o sahne çekilemedi, ama Yılmaz Güney' ın filmlerine bu göz- le bakıldığında pek çok benzer görün- tüyle, benzer seçme kurgulama anla- nyla karşılaşıhr. Bu anlar onun sine- masınm alt-metninı ve şiırinı oluştu- rur. Bu şıirde en baskın unsurlardan bın de ınsanın, ınsan yüzünün, göz- lerin. bakışlann kullanımıdır. Onun filmlennde bır anlamda kurgu aracı haline gelerek öykünün satır aralan- na hayatın şiınni serpıştiren bu görün- tüler, imgelemimizde açtıklan sayısız yan öykü başlangıcıyla da eserin odak noktasına insanı oturtuverirler. "Du- var"da ıse "kurgu anlan"nın ana mal- zemesini çok daha ağırhklı olarak yüzler, gözler ve bakışlar oluşturdu. Ve bence Yılmaz Güney çok bilinçli bir seçimle, fihnin öyküsünü hapis- hane dışına taşunadı. Çünkü onun si- nema dilinde yan yollar açmadan ve o yan yollan seyircinin çağnşımında besleyecek kurgu anlan eklemeden bir öyküyü salt kendi iç kurgusuyla anlatmak gibi bir yöneliş yoktur. "Du- var"da ıse dış mekânda serbestçe gö- rüntü avına çıkma olanağı yoktu (çün- kü film Fransa'da çekılıyordu). Cumhuriyet'in "Salı khaplan"ndan çıkan Puşkin'in "Bakır Ath"sı için- deki "Çingeneler" öykü şiirinin fina- line geldiğimde Yılmaz Güney'in si- nemasını düşündüm. "Göçebe kafilesi devindi / Konak- bdığı bu facia ovasuıdan. / Ve az son- ra bozkınn derinlerinde /Silindi göz- den. Bir araba yalnızca, / Acıklı kili- miyle üstü örtülü / Terk etnıiyordu bu uğursuz düziüğü./Tıpkıböyİe kışöne- sinde bazen, / Puslu bir sabah zama- nı,/Ha\-alanır>üze\indenkırlann/Sü- riisû ensonturnalann,/Çığhkiarla sav- rniur güneye doğru, / Ve ölümcül bir kurşun yarasıyla / Biri kalır geride mahzun, / Salmakalır kınlmış kana- dıyia. / Gece indi; gam yüklü araba- da / Arük kimse ateşi kurmadı. / Ar- ûk bu gezici damda sabaha kadar / Kimse dingin uykusunu uyumariV Bozkırda gıderek uzaklaşan bır ara- ba kafilesi, yakın planda tek başına kal- mış bir araba, gökte bu- turaa sürüsü, bozkırda iki mezar, gece ve tek başı- na araba... Eisenstein'ın kurgu tekniği konu- sunda çokça örnek verdiği Puşkin'in dizelenndekı bu görüntüler zıhnımiz- de nasıl bir filmin kareleri gibi art ar- da sıralanıyorsa, Yılmaz Güney'ın si- neması da o eşsiz "kurgu anlarTyla ekrana "memkketimden insan man- zaralan"nın tadına doyulmaz sevin- cini, hüznünü, sıcaklığını, şiınnı ta- şır. O, sinemamızın şairidir. Turan Yavuz'unyönettiği belgesel,festivalde birinci oldu 'Tmç/d'yeMilano'dan ödülANKARA (AA) - Sovyet ıhtilal- cisi LevTroçki'nın Istanbul 'dakı sür- gün yıllannı anlatan "Esile in Büyü- kada- Büyükada'da Sürgün" belge- seli Milano Uluslararası Film Fes- tivali'nde belgesel dalında Türki- ye'ye bırincilik getirdi. Yapımcılığını Ayda Yavuz'un, yö- netmenliğini Turan Yavuz'un üst- lendiği dramatik belgesel, Basın Ya- YAPI KREDİ YAY1NLARI a Balkanlar üstüne birkaç çift söz" Luan Starova Nedim Gürsel konusuvor. Kasım Pazartesı 2000 saat 18:30 Yapı Kredi Kültür Merkezi - '" Sermet Çifter Kütüphanesi Istiklal Cad. No.285-Beyoglu yın ve Enformasyon Genel Müdür- lüğü ıle tMKB'nin sponsorluğunda çekildi. Rus aktör Vîktor Sergachev'in Troçki'yi canlandırdığı belgeselde. ünlü oyuncuyla oynayan- lar arasmda Işık Yenersu, Tan Sağtürk ve Şehnaz Çakıralp de bulunuyor. Görüntü yönetmenliğini CoKn Mounier'nin yaptı- ğı filmin müziklerini Fa- hir Atakoğlu hazırladı. tngıliz o>oıncu Vanessa Redgrave'in seslendırdı- ği belgeselde, 1929-33 yıl- lan arasmda Sovyet thti- lali 'nin önde gelen kişile- rınden Lev Troçki'nin, Stalin tarafından Türki- ye'ye sürgüne gönderil- mesi anlatılıyor. Troçki'nin Türkiye'ye gelişi ve yaşadıklarının aktanldığı belgesel, Tür- kiye Cumhuriyeti'nin o dönemine de ayna tutu- yor. Troçki'nin 1938 yı- lında Amerika'daki özel bir üniversiteye sattığı ar- şivindeki belge ile bilgı ve görsel dokümanlarla ha- zırlanan belgeselde, Troç- ki'mn Istanbul limanına vanşı, Tokatlıyan Ote- li'ndeki görüşmeleri, Is- tanbul'un turistik ve tari- hi yerlerini ziyaretleri, Bü- yükada'daki evinde kâtip- leri ve yandaşlanyla yap- tığı toplantılar ve aile içi kavgalan tüm yönleriyle yansıtılıyor. 'Exile in Bû- yükada' gelecek aylarda çeşitli festivallerde göste- rimegirecek. YAYINEVLERİNDEN YENİKİTAPLAR (2) Balkanlar'dan biryazar, diplomat veprofesör Yapı Kredi Yayınla- n'nın bu yılki fuar konu- ğu Arnavut asıllı Make- donyalı yazar, profesör ve diplomat Luan Sta- rova. Üsküp Üniversite- si'nde Karşılaştırmalı Fransız Edebiyatı profe- sörü olan Starova, Make- donya'nın Fransa Büyü- kelçisi. Yazar, 1997'de Fran- sa'da En lyi Yabancı Ro- man Ödülü'nü alan kıta- bı 'Keçüer Dönemi* ad- lı romanında Türkıye da- hil (Osmanlı Imparator- luğu dönemi ve Cumhu- riyet Türkiyesi), Balkan- lar'ın bugün de yaşamak- ta olduğu korkunç dramı ve bunun gerisinde yatan nedenleri gözler önüne seriyor. Balkanlar'ın küçük bir ülkesinde tkinci Dünya Savaşı'nın çıkışında, uzun yıllar sürecek sos- yalist deneyimlerin eşi- ğınde. Tıto'yla StaMn ara- sındaki anlaşmazlık çer- çevesinde sancıyla do- ğan roman. küçük bir ço- cuğun babasına duydu- ğu aşkı anlatyor. Her şey bu çocuğun bakışının ar- dmdaki prizmadan gö- rünür, şiirsel ve belli be- lirsiz: Ne tarih, ne yer adı... Yusuf Aülgan'ın 'Ay- lak Adam' ve 'Anayurt Oteti' adlı romanlanyla öykülerini içeren 'Bodur Minareden Öte' ve iki masalın yer aldığı 'Ek- mek Elden Söt Mama- dan' adlı çocuk kitabı ve yanm kalmış ve hiç ya- yımlanmamış romanı 'Canistan'ı birpaket ola- rak okuyucuya sunulu- yor. Ahmet Hamdi Tanpı- nar'ın 'Saatteri Ayarİa- ma Enstitüsü' yazann hazırladığı maketin tıp- kıbasımı ile birlikte ve- riliyor. NuruBah Ataç'm 1951-1956 yülanarasın- da dergilerde çıkan ede- biyat yazılannı kapsa- yan 'Dergilerde' ve 1941- 1953 yıllan arasında ga- zetelerde çıkan yazıla- nndan oluşan 'Söyleşi- ter' adlı kitaplan füarda okuyuculara ulaşan ki- taplar arasmda. Luan Starova Thomas Bernhard NurullahAtaç 'uan Starova, 'Keçiler Dönemi' adlı romanında Balkanlar'ın bugün de yaşadığı korkunç dramı gözler önüne seriyor. EnisBatur'un 'AaBfl- gi / Fugue Sanaö Üzeri- ne Bir Roman Deneme- a' on bir bölümden olu- şuyor. Romamn kahra- manı Elviro Guarçez ya- ratıcısırun (yazann) gez- gin hali olarak yaşıyor hayatmı. Amin Maalouf, 'Yü- züncü Ad' (Baldassa- re'nin Yotcutuğu)adlı ro- manında Ortadoğu'da bır antika dükkânının sahi- bi, Cenevizlı Baldassa- re Embriaco'nun Tan- n'nın yüzüncü adının yazılı olduğu ve dünya- ya kurruluş getireceği- ne inanılan bir kitabın peşine düşerek yeğenle- riyle yapüğı bir yolcuhı- ğu anlatıyor. Vea»r Colic Amodeo Modigliani'nin Olağa- nüstü Kısa veGarip Ha- yab' adlı kıtabında Amo- deo Modigliani'nin ya- şammı değişik tarzda, Camus, Borges. Sartre, Ponente, Basier, Geor- ges, Vlaminde, Amason, Kafka'dan yaptıgı alıntı- larla bir "mozaik roman' olarak kaleme almış. Tahsin Yücel'in 'Onu Yukanda Ara> ın/Salak- hk Üstüne Deneme1 ad- lı yirmi denemeden olu- şan son kitabı yeni yayın- lardan. Thomas Bernhard'ın 'Bitik Adam' romanıyla KıırtHoffinann ın 1981 ve 1988 yıllan arasmda Bernhard'm Ottnang ve Ohlsdorftaki çitiik evin- de yaptığı on dört söyle- şiyi bir araya getiren 'Thomas Bernhard la Konuşmalar' adlı kitabı birleştirilerek sunuluyor okuyucuya. Listede iki de sanat kitabı var. tlki, Jean Cle- ar'ın 'Marcel Duchamp ya da Büyük Kurga' ad- lı kitabı. Ikincisi ise Oğur Arsal'm 'Modern Osmanh Resminin Sos- yolojisi (1839-1924)' 'Insan Haldan' adlı ki- tapta yirmi altı Türk hu- kukçunun konunun deği- şik alanlanyla (çocuk haklan, işçi haklan, ki- şisel haklarvb.) ilgili ma- kaleleri bir araya geli- yor. Fransız tarihçi Paul Dumont, 'Osmanbcdık, Ulusal Akunlar ve Ma- sonhık'u, Sencer Drvit- çioğlu'nun 'Köktürkler'i anlatıyor. özel diziden çıkaeak mimar Engin Yenal'ın '101 Yapı' adlı kitabm- da ise Istanbul'u Istanbul yapan yapılar fotoğraf- larla anlatılıyor. Beck, globalleşme üzerine konuşacak Kültür Servisi - Prof. Dr. Llrich Beck, 'Glo- balleşme ÇağuıdaAvru- pa' başlıklı panelle Iz- zettinOnder'le birlikte, 8Kasım'dasaatl8.OO'de TÜYAP A Salonu'nda olacak. Almanya'nın çok tartışılan sosyologlann- dan olan Beck, 'Risiko- gesellschaft' (Risk Top- lumu) adlı kitabıyla ta- nınıyor. Beck'in ortak kimliğin yok olduğu çağ- da kendi hayatı üzerine giderek daha çok reflek- siyon yapması talep edi- len bıreyin 'RiskKimti- ği' konusundakı düşün- celeri bu çalışmasında oluşmaya başladı. Beck'in yayımlanan diğer önemli kitaplan: Sosyolog olan eşi Ehsa- beth Beck-Gernsheimile beraber yazmış olduk- ları 'Das ganz Normale Chaos der Liebe' (Aş- kın Normal Kargaşası), 'Die Erfindung des PbB- tischen' (Sıyasallığın Ica- dı), 'Perspektiven der VVeltgesenschafr (Dünya Toplumunun Bakış Açı- lan). 'Schöne Neue Ar- behsvvelt' (Yenı Güzel Iş Dünyası). IJlrich Beck 1997 yıhndan beri Suhr- kamp Yayınlan için 'tkinci ModernKk' kitap dizısınin edıtörlüğünü yapıyor. Trotta retrospektifi • Sinema-Tarih Buluşması'nda Margarethe von Trotta'nın retrospektif gösterisi yer alacak. Kültür Servisi - Al- man Kültür Merkezi ve TÜRSAK'ın işbirliği ile 11-16 Kasım tarihleri arasında gerçekleşecek olan 'Sineraa-Tarih Bu- luşması'nda Alman yö- netmen Margarethevon Trotta'nın retrospektif gösterisi yer alacak. Almanya'nın en önemli kadın yönetmen- lerinden biri olarak gös- terilen Trotta, fılmlerin- de açıkça kadınlann gö- rüşlerini vurguluyor. Bı- linçli olarak politik olay- lara kanşmış kadınlann kaderleri. filmlerinin ana temasmı oluşturu- yor. Trotta, toplumun için- de bulunduğu durum haklunda kışisel bir hü- küm verebilmek için, aktüel veya tarihi olay- lardan yola çıkarak po- litik film geleneğini sür- 10 filmi gösterilecek. dürüyor. Restrospektifgösteri içinde Trotta'nın 1975- 1995 yıllan arasındaki 10 filmi olan'Kathari- na Blum'un Çiğnenen Onuru'(1975),'Chris- ta Klages'in tkinci Uya- mşı'(1977),'Kızkardeş- Ier veya Mutluluğun Dengesi' (1979), 'Ağır Zaman'(1981),'Müthiş Çugmhk'(1982),'Rosa Luxemburg' (1986), l LungoSilenzio'(1993), 'Yeroin'(1994),'KışÇo- cuğu' (1997), 'Merala Daima Sürdürmek' (1995)adhfilmlerAl- manca, Türkçe ve Ingi- lizce alt yazılı olarak iz- lenebilecek. • UPSD kültür yozlaşmasma karşı 'Derinliksiz ve geçici değerlere dur' • Uluslararası Plastik Sanatlar Derneği bir dizi etkinlikle kültür yozlaşmasma karşı bir saf oluşturma karan aldı. Kültür Servisi - UNESCO AIAP Türki- ye Ulusal Komitesi Ulus- lararası Plastik Sanatlar Derneği (UPSD) Başka- nı NBüferErgia bır açık- lama yaparak ülkemiz aydınlannı, meslek ör- gütlerini, basın yayın or- ganlannı, 'derinUksizve geçici değerlerin egemen kıünmaya çahşıldığı bir geleceğe durdemeye' ça- ğırdı. Ergın. UPSD'nın önümüzdeki günlerde oluşturulacak bir dizi et- kinlikle ülkemizdeki kül- tür yozlaşmasma karşı bir saf oluşturma karan aldığını belirterek bu et- kinliklerin alanının ge- nişletilmesi ve gücünün arttınhnası içm üreten ve yaratıcılann öneri ve katkıda bulunmalannı istedi. UPSD'nın açıklaması şöyle: Ülkemizde yıllardu- yaygınlaşmasma zemin hazırlanan kültür yoz- laşması, bireylerüzerin- dekı tahnbatını arttır- makta ve yaşamın her alanında izlerini dennleş- tirmektedir. Adını bile anmak istemediğimiz bir vakıfsergi salonundaya- şanan ve önce Adnan Çoker, arkasından da üyemiz, ressam Musta- fa Ata'nın sergilenni çekmelenne neden olan olay, bu denetlenemez hale gelmiş aşınmanın bir sonucudur. Türkiye'deki bu aşın- ma, kültür ve sanat ala- m dışmda kendisini ta- rif eden, arabesk kültür- le kendisine yaldızlı, de- rinliksiz bir dünya oluş- turan yeni sermaye ve siyasal anlayış tarafın- dan topluma dayaülmak- tadır. Insam insana taşı- yan, demokrasi gelene- ğini besleyen, zengin- leştiren, evrensel özgür- lüğü sağlayacak, evren- sel değerler üzerinde in- sanlan birleştiren en et- kili olgu sanattır. Ülkemizde siyasal ve ekonomik erki eünde bu- lunduranlar, geçici rant- lar sağlama uğruna sanat ve kültür insanlannı dış- layan, Önünü tıkayan, suçlayan, yargılayan, baskıcı politikalar üret- mekte ve sanann yaşam- la bütünleşmesini önle- meye çalışmaktadırlar. Sanatçılar, kültür in- sanlan, sanatm ve ev- rensel değerlerin yaşam- da çoğalmasmı, derin- leşmesini, geleceği oluş- turmasını ısteyen her du- yarh vatandaş, bu gidiş karşısmda artık kararlı bir direnç oluşturmalı- dır.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear