14 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 26 KASIM 2000 PAZAR OLAYLAR V E G O R U Ş L E R olay.gorus@cumhuriyetcom.tr Felsefe Eğitîmi ve Bilgi Çağı Prof. Dr. Nihat G. KINIKOĞLU B u yaz dinlencesinde okuduğum kitaplar- dan birisi 'Einstein ve Din' (*) adını taşıyor- du. Einstein'ınlöya- şından önce Spinoza ve Kant gibi düşûnürleri okumuş ve kitaplar üzerine not düşmüş olması, di- ni bağnazlığını bu kitaplan okuduk- tan sonra terk ettiğini belirtmesi il- ginçti. Afrika'nın birçok ülkesinde Birleş- miş Milletler Endûstriyel Kalkınma Teşkılatı'nın bir görevlisi olarak bu- lundum. Somali'de teknisyenlere pers- pektif göriintûyü anlatmanın, sandal- yenin ayaklaruu aynı boyda çizdirme- nin güçlüğü ve diğer birçok Afrika ülkesinde bunun böyle olmaması be- ni şaşırtmıştı. Arap Birliği üyesi So- mali'deki okullarda resim dersinin, Suudi Arabistan baskısı ile yasaklan- ıruş olması kanımca bu farkın nede- niydi. 'Einstein ve Din' kitabmı okur- ken aklıma gelen bu olay küçük yaş- ta görebilmeyi, düşünebilmeyi öğren- menin ileriki yaşlarda bize kazandıra- cağı ve kaybettireceği değerleri orta- ya koyuyordu. îslamın ilk yıllannda düşünmekten ve sorgulamaktan korkmayan devrım- ci Müslümanlar, Yunan düşünürleri- nin eserlerini Arapçaya çevirmiş, çe- virideki düşûnceleri tartışmış ve ken- di bilgilerini sorgulamıştı. Bu çeviri- ler ve tartışmalaî* Avrupa karanhklar içindeyken Islamaen parlak devrini ya- şatmıştı. Ve sonra, Islam'da ve dola- yısıyla ülkemizde, bugün de devam et- mekte olan düşünceden korkma dev- ri başladı. Avrupa, fılozoflannın dü- şünceleri ile aydınlanırken Islam ve Türkiye, Avrupa'nın 16. yûzyıl ka- ranlığına büründü. Düşünmeyi öğrenmenin yolu ciddi bir felsefe eğitıminden geçer. Felsefe, düşünme sanatıdır. Fakat bazılan için son derecede tehlikelidır de ve belki de bu tehlike felsefeden bu kadar uzak durulmasının nedenidir. Lisede iyi bir felsefe eğitimi almış olan öğrenci sorgulamaya başlayacak- ur. Kendilerine öğretilenleri, öğreten- leri, devleti yönetenlerin aldıgı karar- lan ve davranışlannı, yasalan, gelenek- leri ve inancını sorgulayacaktır. Her türlü bagnazhk inceleme, tar- tışma konusu yapılacaknr. Sorgular, ni- çin ve nedenler, sürü gütmeye alış- mışlann rahannı bozacak, canını sıka- caktır. 21. asır, bilgi ve bilginin yeni tek- nolojilere, teknolojilerin dünyapazar- lannda satılabilir mala dönüştüğü tek- noloji çagıdır. Bilgi ve yeni bügiler (ya- ratıcılık) ise sınırlanmamış düşünce- nin ürünüdür. Suiaria dolu inamhnaT bir organ olan beyin, bütün düşünce- lere açık olarak bflgOendiğinde, ûrû- nû olan yaratıcüığı da smır tanımny Felsefe, tnfim çağma açılan kapnun anahtandır.Felsefenın önemsenmedi- ği toplumda bilim de önemsenmez ve Türkiye'de bilim önemsenmemektedir. Laf ola beri gele kabüinden, bilgi ça- ğında olduğumuzu, bilginin önemini vurgulayan yönericilerimiz, yasa ya- pımcılanmız, bilgi çağında memur- lann maaş statüleri belirlenirken bir üniversite rektörünü tuğgeneral ile (orgeneral, korgeneral, tümgeneral ile değil) aynı kefeye koymaktadırlar. Bir- kaç kişinin soyduğu bankalan kurtar- mak için 8-10 milyar dolan gözden çı- kartırken bu para ile Türk üniversite- lerinin ve teknolojisinin ne büyük atı- hmlar yapabileceğinin farkmda bile de- ğildirler. Araştırmaya ulusal gelirden aynlan pay, bilgi çağında, binde dü- zeyininüzerine çıkarnarnaktadır. Üni- versite araştırma görevlilerine, F tipi cezaevleri ile idam mahkûmlanna sağ- lanan olanaklar bile sağlanmamakta- dır. Insanı dığer canlılardan ayıran tek üstünlük olan yaraücılık, düşüncenin ürünüdür. Geleceği belirleyenler, Eins- tein gibi düşûnceleri ile yeni sentez- lere varanlar, yaratanlardır. Türkiye gelecekte var olmak istiyorsa ve var olacaksa, bilim adamlan ve mühendis- leri, düşünce sistemlerinın ürünü olan yaratıcılıklan ile dış ülkelerde yeni ürünler, yeni sistemler yaratanlarla yanşmak zorundadırlar. Yaratıcıhğı körelmiş, düşünce sistemi kalıplaş- mış toplumun bireyleri, geleceğin ro- botlan bile olamayacaklardır. Ciddi bir felsefe eğitimi, bir kördö- vüşü gibi süregelen çekişmelerden toplumu kurtaracak; bireylere, kendi bildiklerinden, inandıklanndan fark- h düşünce, bilgi ve inancın da doğru olabileceğini öğretecektir. Felsefe, in- sanbeyniniâüsÜDceninengmdenîzle- rineacmanın,yenidûnyalarke^etme- nintekyohıdur. Maalesef, bugün liselere konulan felsefe dersleri önem verilmeyen, ge- nellikle boş geçen derslerdir. Sandal- yenin ayaklannı aynı boyda çizeme- yen Somalili teknisyenler gibi, konu- lan düşünerek birbiriyle ilişlrilendi- remeyen; neden, niçin diyemeyengenç- lerimiz geleceğin Türkiye'sıni omuz- lamak için hazırlanmaktadır. Eğitim sistemimiz, maalesef ilkokul- dan üniversiteye, düşünmesini bilen de- ğil, öğretilenleri kabul eden, ezberle- tilenleri tekrarladığı ölçüde başanlı sayılan ögrencıler yetiştırmektedir. Düşünmesini, sorgulamasım bılme- yen gençler ve yetişkinler, şeyhin pe- şine düşereknedenini taruşmadan ete- ğini öpebilmekte, aile fotoğrafı çek- tirenleri, 'benim partimden obnayan- lar cehennemükrir' dıyenleri alkışla- yabilmekte ve açken, işsizken, dolan- dınlırken sesini çıkartmamaktadır. Bu paragrafta yer alan birkaç satır bile, okullarda ciddi bir felsefe öğretiminin birçoğu için ne kadar zararlı olacagı- nı ortaya koymaya yeterlidir. Sorgulamasını, düşünmesini bilme- yen gençler ve yetişkinler bilim ve teknolojıye katb yaprnak, yeni ve ferk- lı olanı bulmak, yaratmak yeteneğin- denmahrumdur. Fertlerininbevnitûm bflgüere açık ofanayan ve en yeni bflgF lereolaşamayan kjşflerin oluşturdağu bir toptamun, bflguıin daha da yoğun veönemh' olacağı geleceğin yüzyümda var olabümesi mümkün değfldir. Liselerde önemle üzerinde durma- mız ve bu önemi vurgulamak içinbel- ki de bütün dallarda üniversite giriş sı- navlannda ağırbklı olarak yer verme- miz gereken felsefe dersi, geleceğin mutlu Türkiye'sinin oluşmasına, bel- ki de diğer bütün derslerden daha önemli bir katkı yapacaktır. Yazımı bitjrirken, yönetiminde bu- lundugu Galatasaray Lisesı'nde bü- tün dallarda felsefe eğıtımıni zorunlu küanProf.Dr.ErdoğanTeziç'inbudav- ranışını takdirle anmadan geçemeye- ceğim. Yıldız Teknik Üniversitesi'nin bu açığı kapatmak için, bırincı sınıf- lannda öğrencilerine ciddi bir felsefe eğitimi alabilme olanağı sağlamaya çalışügını da bu arada belirtmek is- terim. (*) Einstein and Religion, Max Jammer, Princeton UntversityPress, 1999, ISBN0-691- 00699-7 EVET/HAYIR OKTAY AKBAL Orhan Kemal Unutuldu mu? Bir ilk yaz akşamıdır. Fatih parkına bakan bir iç- kili lokantanın üst katında iki yazar... Gezinen çift- leri, park kanepelerinde yalntzlık acılanndan kaçan- lan seyretmekteler... Birer duble rakı, marul, çiroz, hıyar, domates, beyaz peynir... Orhan Kemal ile Muzaffer Buyrukçu... 1970 yılının bir gün sonu ış- te!... Suskunluk anlan vardır. Kişinin kendi içine indi- ği anlar. Buyrukçu, aynlmaz dostu Orhan Kemal'e bakarken, aklından geçenler, götürür onu başka bir dünyaya... "Orhan Kemal'in çeşitlipsikolojik itmeler, beden- sel devinimler nedeniyle fartona varmadan sergı- lediği pozlannı, heykellere, tablolara, puilara, al- tın, bakır, tunç kabartmalara yakıştınyordum. ller- de bu yakıştırmalar gerçekleşebilirdi, ölûmsûzlu- ğün mutlu şerbetinden yudumlayabilirdi. Yalnız o ölümsüzlük başlangıcının bu gece doğduğunu benden başka kimse bilmeyecekti." Sevgili Buyrukçu'nun birer tarih yaprağı olan günlüklerinde Orhan Kemal bütün canlılığryla ya- şıyor... Konuşmalan, sevgileri, sevinçleri ile... Uzun yıllar süren bir dostluğun en kalıcı belgeleri!.. Or- han Kemal'i bütün özellikleriyle yaşatmış, gelece- ğe bırakmayı başanmış... Yalnız onu mu? Kendi ku- şağının, biröncekı kuşağın nice ünlüleri de bu gün- Kiklerin yapraklannda var, yaşamda olmasalarda... Geçen akşam Orhan Kemal'in romanlan, öykü- leri TFfl" 2'deki bir toplantıda görüşülürken bütüri bunlan düşündüm, açtım Buyrukçu'nun 1960tan 1970'e kadarki daha da çok Orhan Kemal'le do- lu, günü gününe tuttuğu notlannt, bir öykü gibi okudum. "Yaşadığımız ve Yaşananlar" (Kültür Ba- kanlığı Yayınlan). Ele aldıklan konu Orhan Kemal idi. Otuz yıl ön- ce yitirdiğimiz büyük yazanmızın yakın arkadaşla- nndan şair Nurer Uğurlu da ilginç anılannı anlat- tı. örneğin "Murteza"adlı ünlü roman kahramanı- nın Adana'da Akbank'ta kapıcılık yapan Boşnak Murteza olduğunu da bu arada öğrendik! Talat Halman, Mustafa Şerif Onaran ve Eren- diz Atasü çeşitli yönleriyle Orhan Kemal'i andılar, övdüler, eleştırdıler, yorumladılar. Üstünde en çok durduklan, Orhan Kemal'in günümüz kuşaklann- ca gereği gibi tanınmayışı, kitaplannın ilgi görme- yişi oldu. Bir de yaşam güçlükleri yüzünden çok daha önemli yapıtlar yazamayışı... Ben bu kanıda değilim. Elbet yaşasa yeni roman- lar, öyküler yazacaktı. 57 yaşında ölmesi bu ola- nağı vermedi. Ama Orhan Kemal'in bıraktığı yapıt- !ar bence yeteri kadar önemlidir. Gelip geçici mo- dalar, moda haline getirilen yazarlar var. Her za- man böyledir, böyle olacaktır. Ama gerçek değer- ler bir süre gölgede bırakılsalar da zamanı geldi- ğinde ön yerlere çıkarlar. Örnek, ilk yayımlandığın- da önem verilmeyen Tanpınar'ın romanlan bugün hem yaygın bir okur buluyor, hem de yazın dün- Y,amızın en kalıcı yaprtlan sayılıyor. Nahit Sırn Orik'in romanlan da öyle... Orhan Kemal'i, kişiliği, yapıtlanyla yakından ta- nımak isteyenler Fikret Otyam'ın ve Nurer Uğur- lu'nun bu konudaki kitaplannı okumalıdıriar. Mu- zaffer Buyrukçu'nun günlüklerini de en başta... Gelip geçici modalar, şişirilmiş birtakım yazarlar vardır. Gelip geçicidir onlar. Buyrukçu'nun bir Is- tanbul akşamında daldığı hayal, Orhan Kemal'in günü geldiğinde "Heykellere, tablolara kâğrt ve madeni paralara, puilara, bakır ve tunç kabartma- lara" işlenecek adı ve kişiliği, er geç değerlendiri- lecektir. Gelecek kuşaklar, bu büyük yazann öne- mini bizlerden çok daha iyi bileceklerdir. Temizerin Savaşımı... Prof. Dr. Bedii N. FEYZİOĞLU S onkez, Itarya'dakiDIPtetro'yabenzeti- len Sayın Temizri'in bankalardaki yol- suzluğa karşı yapnrdıgı ışlemler gerçek- ten övülmeye değer. Şu kadar kı, Temi- zel'in asü büyük başansı, vergı kanunlannda ön- gördüğü reformlarda ıdi. Ne yazık kı bu reform uygulanmadan baska bir kanunla değışunldi. öteden beri kanaatimir şudur ki, gerekli vergi refonnu yapılmadan, yolsuzluklann tamamı ile önlenmesi olanaklı değildır. Bu sözler, bankalar- daki yolsuzluğun küçümsenmesi anlarnma gel- memehdir. Vfergidlikte aaâ reform, Saym Temi- Kİ'in deöngördüğn gibi, servet beyannames ve- rümea nsufönün haffiflegErçddqebilecektir. Bir görüşe göre ülkemizde servet beyannamesi ver- me usulü bir türlü yerleşememiştir. ilk dera bu usulün uygulanması sırasında verilen beyanna- meler iade edilmiş, heıkesten yeni bir beyanna- me vermesı istenmiştir. ,^ Ne yazık kı özal iktidara geçincc, ilk ışi ser- vet beyannamesının usulünü tamamen ortadan kaldırmasıdır. Bu usulü yeniden gerçekleştirme şerefi Saym Temizel ve Sayın Ecevit'e aittir. Fa- kat ne yazık ki Temizel ve Ecevit dahi bu usu- lün gerçekleştınlmesınde başarüı olamamışlar- dır. Ulkede, herkesin vergi ile ilişkisıni belırle- mek üzere Maliye ıdaresi ilk adımı vergi mükel- leflerme bir numaravermek suretiyle atmışor. Fa- kat bızim temenni ettiğimiz, heıkesın bir vergi numarası olması gerektiği görüşümüz, son kez yapılan ve aksaklıklarla yoğunlaşan nüfus sayı- mı ile bir bakuna kendUığınden oluşmuştur. Şöy- le ki, Maliye dahil arük devlet ile üişkisi olan her- kesin behrienen numarası hem vergi ışlerinde hem de devletle olan tüm bu ilişkilennde geçerli ola- caktır Bu sistemın düşünceden eyleme geçme- si elbette epey bir zaman alacaktır. Vergi daıre- lerinin verdikleri numara yerine, bundan böyle çocuk-büyük herkese verilen yeni numara kul- lanüacaknr. Zira vergi sorumluluğunda hukuk- sal ehlıyetin aranmayacağı malumdur. Bir görü- şe göre ülkemizde servet beyannamesi usulünü gerçekleştirmek çok güç ve hatta olanaksızdrr. Dürüst olan mükellef ve işadamlannın servet beyannamesi yerine yatınm sırasında yapılan harcamalann kaynağmı (menşemı) sormak ve böy- lece dolayübir servetdenetimmi sağlamakür. Ban- kacüık denetimınde esasen yapılan, gerçek olan ve olmayan işlemleri ayırmak ve bu yolla yol- suzluklan meydana çıkarmaktır, Sonzamanlarda ulkede ikıncı biryolsuzhık çe- şidi de özelleştirme işlemleTinde görülmektedir. Daha önce de işaret ettığımız üzere, özelleştir- menin bir taraftan gelir dagılımının daha iyi ol- masmı sağlamak ve bunun için toptan devir su- retiyle değil, halka açılma yolu ile gerçekleştı- rilmesi gerekır. Almanya, 2. Dünya Savaşı'ndan sonra tamamen yıkılan büyük endüstrilerini an- cak halka açılroak suretiyle gerçekleştinniş ve bu suretle büyük endüstrilerinde 8 mıryon kişi hissedar oluncadır ki Alman endüstnsı tekrar kalkınabılmıştır. Bizde ise kamu teşekküllerini özelleştirme, daha çok iç ve dış sermaye sahip- lerine devretmekten ibarettir. DUeğimiz, ülkenin bankacılık sektörü ile başlayan yolsuzlukla mü- cadele gayredertnin öbür sektörlere de geçmesi ve memleketın yolsuzluktardan armarak tama- men saydam bir topluluga kavuşmasıdır. Harika hediyeler kazanmanın ISIZ, tLAN TC SÎLİVRİASIİYE HUKUK HÂKtMlİĞl'NDEN Dosya No: 1996/794 Davacı Munıs Eraslan vekili larafmdan davalılar Bayram Aykaç vs. aleyhıne açılan taznünat davasının yapılan duruşmasında, Mahkememizce verilen 6.12.1999 tanh, 1996/794-632 saydı karar tetnyiz edil- mesi üzenne Yargıtay 19. Hukuk Dairesi'nin 27.9.2000 tarih, 2000/5424 - 2000/6178 ilamı ile bozulmasına ka- rar verildiği, davahlardan Bayram Aykaç bütün arama- lara rağmen adresi tespit edilemediğınden işbu ilanın Yargıtay ılamı teblığı yenne kaim olmak ûzere davalı Bayram Aykaç'a ılanen tebliğ olunur. Basın: 68079 Uzun Omürlü Süt içmek! A- Tetra Pak ı l ' ^ l ^ * UHT Kazanmak için ne * •Uzun ÖmMO S0f k Maslak Istanbul Katılım kuponu ı Dostaiavm v* harika AdıSoya* PENCERE 150YAkŞaşkmhk... Mustafa Balbay'ın dün yayımlanan "Geçmedi Borun Pazan" başlıklı yaasj beni geçmişe götürdü... Neden?.. Bu soruya yanıt verebifmek için Balbay'ın yazısın- dan alıntılar yapmak gerekiyor. Konumuz dünyada- ki toplam kaynaklannın yüzde 60'ına Türkiye'nin sa- hip olduğu bor madeni üzerine... Hükümet bor madeninin son durumunu ele alıyor, ama, ne yapacağı belli değil... Balbay anlatıyor "Bor, 250'ye yakın sanayi ürûnûnde kullanılan bir etement.. Cam, porselen ve emaye, deterjan, me- talürjl, ahşap malzeme, fotoğrafçılık, tekstil, derici- lik bunlardan bazılan. Bu madenln ülkemizden İlk ihracı 1865'te gerçekleşti." öyküsünü kısaca aktaralım; diye yaztsını sürdü- ren Balbay, Istanbul'da mermercilik yapan Fransız Desmezures'ün Balıkesir'de bor yataklannı keşfet- tikten sonra uzun yıllar kaçak ihracat yaptığını anla- tıyor. Osmanlı döneminde bor yüzünden Babıâli'nin başı bir hayli ağnmıştır. Balbay'ın yazısının tarihi: 25 Kasım 2000... • Balbay'ın yazısını okuyunca, bor madeni üzerine bu köşede nice yazı yayımlandığını düşündüm; bun- lardan yalnız birini bulabildim... Yayın tarihi: 11 Ekim1967... 33 yıl önce "Borasitin Hikâyesi" başlığıyla bu kö- şede yayımlanan yaada, Osmanlı'nın Karesi (şim- diki Balıkesir) Valisi Mehmet Reşat'ın 24 Mayıs 1882 yılında Babıâli'ye yolladığı bir mektup yayım- lanmış... Mektuptan birkaç satr 'Devletll Efendim Hazretieri, Tann'ya şûkûrier olsun ki Osmanlı ülkesinin bir- çok yerhri her çeşit değerii madenlerle dopdolu- dur. Ancak aylardan beri birçok yerlerde maden aramak isteyen altı yedi şirketin dilekçelerine kar- şılık alınamamıştır. Türk vatandaşlannın bu konuda yabancılara tercih edilmeleri ise sonsuz derecede istenen ve arartan bir husustur." • Mektubun üzerinden 85yrfgeçtikten sonra, 1967*018, Büyük Miltet Meclisi'nde senatör Haydar Tunçka- nat kürsüye çıkarak konuşuyor... Konu yine borasit!.. Tunçkanat, uluslararası alandaTürkiye'dekiborma- deni üzerine oynanan oyunlan anlatıyor; önlemteralın- masını ıstıyor. Geldik mi 2000'eL Bu kez Mustafa Balbay konu- yu ele alarak diyor ki: "Pek çok alanda olduğu gibi madencilikte de kar- şımıza şu çtkıyor. Politikasızlık!.." "Bu ne acayip bilmece?.. Ne gündüz biter, ne gece." • Gerçekte ortada bir bilmece yok!. Her şey açtk ve seçik!.. Petrolde ne kadar oyun varsa, bor madenin- de de o kadaroyun oynanıyor; Ankara'da ise her alan- da olduğu gibi "teslimiyet" dışında bir strateji düşünülemiyor. ILAN TC MARMARİS SULH HUKUK MAHKEMESt'NDEN EsasNo: 2000/218 Davacılar Ramazan Duraker, Mehmet Duraker, Mus- tafa Şahin, Ferhat Soydemir ve Nuray Ushı vekükri ta- ranndan davalılar Hacı Ali Akın, Osman Aksoy, Hakla Aksoy, Habip Adil Oksay, Ahmet Niyazi Oksay ve Emine Çiçek Oksay aleyhinc Marmaris Tapu Sicil Mü- dürlüğü'nde yevmiye: 566, cüt: 2, sahife: İ71'de kayıt- h taşinma7Halri ortakhğın anlaşma yolu ile giderilme- diğınden ta^ınmazrn saülarak ortaklığının gıderilmesi- ne ilişkin dava ve buna dair dava dilekçesi ile duruşma günü olan W. 12.2000 günü adresi tespit edilemeyen davahlar Ahmet Niyan Oksay ve Emıne Çiçek Oksay'a ılanen tebliğ olunur ve ilan tarihinden itıbaren 7 gün ıçensınde tebliğ edilmiş sayuacağı ihtar olunur. 14.11.2000 Basın: 66765 tLAN TC ANKARA10. ASLtYE HUKUK MAHKEMESt'NDEN EsasNo: 2000/427 Karar No: 2000/547 Davacı tmigül Çoban tarafuıdan davah Nüfus Mü- dürlügü aleyhine açılan isim değişikliği davasının yapı- lan yargılaması sonunda, Ankara ih, Çubuk ilçesi, Kuruçay Mah./Köyû, C: 0066, ICSıra No: OO37'de nüfiısa kayıth Ismail kızı Fa- dime'den 1966'da doğma Imigül Çoban'm nürustaki is- minin Gül olarak düzeltılmesine karar verUmistir. M.IC'nun 26. maddesi geregince gazetede ilan olunur. 15.11.2000 Basın: 68101 tLAN TC ESKtŞEHtR4. ASIİYE HUKUK MAHKEMESt'NDEN Esas No: 2000/682 Karar No: 2000/640 Davacı Bekir Kiriz tarafindan davah Nüfus MüdürKi- ğü aleyhine açılan soyadı dûzeltınu davası uyannca, da- vanın kabulü ile Bilecık ılı, Inhısar ilçesi, Muratça kö- yü, cilt 27, hane no 10'da nüfiısa kayıth Enver ve Şerife oglu 1980 d.lu davacuun nüfus sıcihnde Kiriz yazüı so- yadının Kiraz olarak düzelthmne karar verihniştir. Basın-. 66406 tLAN TC ANKARA 25. ASIİYE HUKUK MAHKEMESt'NDEN Dosya No: 2000/489 Serpil Işık vekih tarafindan Nüf. Mûd. aleyhine açı- lan isim tashihi davasının yapılan yargılaması sonunda, Sivas ili, Drvnğı ilçesi, Karakuzulu, Cilt: 0088, Kü- tük. 0009'da nüfusa kayıth lsmail ve Elif'ten olma 1976 d.lu Serpil Işık'ın ismi Demet Işık olarak mahke- memizin 17.10.2000 tarih, 2000/489-621 sayılı karan ile değıştinlmıştır. İlan olunur. 1.11.2000 Basın: 68109
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear