02 Haziran 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 26 KASIM 2000 PAZAR 12 PAZAR KONUGU KKTC Cumhurbaşkanı RaufDenktaş ile Kıbrıs konusundaki son gelişmeleri konuştuk 'Rumlannkuzeydehakkı yok' 'Sonuna kadar direnmeliyiz - Siz ne cevap verdiniz? - Dedim ki: "Rumlar Kıbns'a sahip olabilmek için her yolu denemektedirier." Bizim yapmamız gereken şey sonuna kadar direnmektir, ta ki Rum yola gelinceye kadar... - Demin de sorduğum gibi bu son gelişmelerin KKTC'deki iç gelişmelerle bağlantısı var mı? - Bence büyük bağlantısı var. Bütün bu krizleri dördüncü ve beşinci tur görüşmeler arasmdaki dönemde yaşadık. Rumlann içimizdeki ajanlan da şöyle telkin ettiler: "tş tamarndır. Artık direnecek halleri kalmadı. Önlerine ne koyarsanız kabul edeceklec" Bu, başka türlü izahı mûmkün olmayan bir şeydir. Bizim muhaliflerimiz dış dünyada bizimle birlikteyken devleti tamamıyla savunuyorlar. Ama içerde, federasyon konuşmaya gelince Rum tarafina ve onlar adına kendilerini görenlere de ümit verirler. Federasyonu Rum tarif ediyor. "Alman usulfi federasyon" diyor. Bu da, Almanım, diyen herkesin o topraklarda oturabilmesidir. Yani size belediye yönetimi gibi bir şey veriyor. Bunu söyledikleri halde hâlâ bizimkiler. u İki kesimli. ild tophımlu federasyon" diyorlar. Rum bunu istemiyor. tki toplumluluğu, iki kesimliliği ortaya koyduğunuz anda reddediyor. O bitti, zaten. Herkesin kendi yerine dönmesi ilkesi ortaya atılıp yer ertiğine göre Rum'a, "Dur jbakalım, artık hangi federasyondan söz "* '* s *ediyorsunuz'' sorusunu sormak lazım. Ben bunu anlamıyorum. Bu ülkede yüzde bir bile oy alamayacak insanın sözü bizim sözümüzden daha değerli hale geliyor, raporlannda... 'Rumlara AB -ı uo tb,-.* üyeliği yanlıştır1 - Bir ara referandumfikri ortaya atümışü. O ne oldu? - Ben, "Getin, şimdi referanduma gideüm. Bakahm bu halk ne istiyor?" diyorum. Bu halk devletinden, Türkiye'nin garantisinden vazgeçer mi? Çokuluslu güç kabul eder mi? Rumlann geri gelmesine, ada sathına yayılmasma, kendisinin 30 yüdır yerleştiği yerden tekrar sökülmesine razı mı? Bunlan soralım, diyorum. Hayır, deniyor. Bir noktada artık buna gitmek lazım. - Diyelim ki KKTC'de referandum yapıldu Rumlar bunun sonucunu kabul edecekler mi? - Bu noktada artık Rum'la derdimiz yok. Benim davam artık Rum'a haksız yere, yasadışı, ahlak dışı, gerçek dışı, "Meşru Kıbns hükümeti sensin" diyenlerle. O nedenle de onlara, "Top sizde. Siz bu insanlara meşru Kıbns hükümeti olduklannı söylemediniz mi? O zanıan da bunlar hakhdır" diyorum. Ama Rum artık hükümet olmaktan çıkmıştır. Şu anda Kıbns'ta arük iki ayn cemaat, toplum yönetimi var. Hâlâ meşru hükümet, birlik beraberük diye bu iki toplumu bütünlük içinde tutamazsınız. Bu yanlış yoldur. AB kapısım onlara açık tutarak, bunu Türkiye'nin üyeliğiyle birleştirerek oyun oynanamaz. Bu yapıhyorsa bunu yapanlar demek ki iyi niyetli değiller. Girit örneği burayı da Yunanistan'a vermek istiyorlar. Türkiye buna razı değilse, jeopolitik haklan buna izin vermiyorsa, Kıbns'ta bu hezimete boyun eğdiği takdirde sadece adada değil, bölgede ve yörede nüfuzunu kaybetmiş olur. Ege meselesi hayal olur. Kıbns gibi hakh bir davayı kaybetmiş olan Türkiye, Türk cumhuriyetlerine hangi güvenceyi verebilir? PORTRE/ RAUF DENKTAŞ LEYLA TAVŞANOĞLU: Kıbns denince ağızda kalan acı bir tat. Tıpkı Ingilizyazar-diplomat ve özgeçmişinde daha ne marifeî varsa, Lawrence Durrett'ın "Bitter Lemmons ofCyprus " (Kıbns 'ın Acı Limonlan) adlı anı kitabım okuduktan sonra ağzımda kalan tat gibi bir şey... Çok taraflı bir oyun... Çok taraflı ka- pışmalar, aldatmacalar, göz boyamacalar. cambazhklar, hileler, hokkabazhklar... Yazılan senaryoyu oynayan ne kadar çok oyuncu var... Akıl almaz bir ihanet dü- zeni... Ve bu ihanet düzeni dünyanın dört bucağını kapsıyor... Herkes birbirine kazık atıyor, herkes birbirinin gözünün içine baka bakayalan söylüyor... Sırfbu adacıkyüzünden, olabildiğince temiz bildiğiniz insanlar günün birinde, lağım kaçkını örneği karşımza çıkıveriyor... Ne uğruna? Bir yerlerden pay kapmak, çı- kar bölûşmek, önem kazanmak uğruna... Ama insan haklan laf ebeliği yapanlann gerçekte insanlann haklan umurlannda mı? Kuzey Kıbns 'ta yaşayan- lan kim düşünüyor? Kuzey Kıbns 'ta, 200 bin kişi dünyadan yahtılmış yaşarken birileri, seçim kazan- ma derdinde; yine Kıbnslı Türkleri kurtardığını id- dia edenlerden, el altından çok çokparalar alıp on- lan satmıyorlar mı? Nasıl rastlantıysa AB 'nin Tür- kiye 'yle ilgili katılım ortaklığı belgesinde Kıbns maddesinin yer aldığı gün BM Genel Sekreteri Ko- JiAnnan, Kıbrıs Türk tarafina 180derece birdönüş- le dayatmacılık maddeleri verebiliyor. O arada hem Türkiye hem KKTC 'de bankalar krizine giriliyor. Türkiye 'ye Ermeni soykınmı dayatmalan başlatılı- yor. Büyük bir plamn hayata geçirilmek istendiği çok açık. Bakahm, göreceğiz; el mi yaman, bey mi KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktas, 27 Ocak 1924'te Baf kasabasında doğdu. İlkokul öğrenimini îstanbul ve Kıbns'ta yaptu 1941'deLefkoşa-İngiliz Okulu'ndan mezun oldu. 1944-47arasında tngütere 'de hukuk eğitimigördü. 194 7'de Kıbrıs 'a döndü ve avukathk yapmayabaşladu 1949'dan 1958'ekadarsavcıhkyaptu 1960'ta Türk Cemaat Meclisi Başkanlığı ile lcra Komitesi Başkanlığı 'na seçildL 1960-1963 arası TMT adına Nacakgazetesiniçıkardu 28Şubatl964'te BM'de yaptığı konuşma nedeniyle Makarios tarafindan istenmeyen kişi ilan edildi ve Kıbrıs 'agirmesiyasaklandu 1973 'te Kıbns Cumhur- başkanı muavini ve Türk Yönetimi Başkanı oldu. 15 Kasım 1983'te Kuzey Kıbns Türk Cumhuriyeti'nin ilan edilmesiyle cumhuriyet ku- rucu meclisini kurdu. 1985Anayasası'na göre cumhurbaşkanlığı için bağımsız olarak adaylığını koydu. - KKTC 'deki bankalar krizi, öteyandan Türkiye 'de neredey- se eşzamanlı patlak veren mali kriz burasım, özellikle de BM Genel Sekreteri Kofi Annan 'ın aractltğıyla yürütülen dolayh görüşmeleri nasıl etkiledi? - Üst üste gelen seçımler nedeniyle seçim savurganlığı, genel savurganhk yüzünden ekonomi dibe vurdu. Bankalann mevdu- atlan da hükümet tarafindan kullanıldı. - Hortumlandu diyebilir miyiz? - Bu sözler hoşuma gitmez. Hortumlama, çalma anlamına ge- lir. Ben şöyle diyorum: Bankalar zorluğa gırdiğinde, her biri ta- kasa gittiğinde mevduatlan olmuş olsaydı. bunlan da kullana- bilmiş olsalardı bu kriz büyümeyecekti. Neyse... Kriz oldu. Bu, büyük bir krizdir. 60 bin kadar insanın mevduatı gittı. Kaç za- mandır sinsi sinsi hazırlanan, dış kaynaklı paralarla beslenen ba- zı hareketler firsat buldu ve bu ezilmiş insanlann öncülüğüne soyundu. Onlar da o şaşkınhk ve o darbe içinde önlenndekıle- rin ne amaçla hareket ettiklerine bakmaksızın büyük bir dalga halinde onlann peşinden koştular. Ama o öncülerin amacı. Kıb- ns Türkü'nü Türkiye'den ayırmak, Kıbns Türkü'nü acele bir uz- laşmaya zorlamaktır. "AB'ye girdiğiniz zaman bütüo bu sorun- lar kökünden çözûlecektir" vaatlenyle kandınp kendi istedik- leri yola çekmektir. Türkiye'ye karşı bir husumet havası yarat- mak ve böylece Kıbns Türkü'nün dayanağı olan Türkıye-KK- TC işbirliği, gönül birliği, karşılıklı güven ortamını ortadan kal- dırmaktır. tlk dalga parlamentonun basılmasına kadar gitti, Tür- kiye'ye karşı bir hava yaratıldı, sankı bundan Türkiye sorum- luymuş gibi... Bu hava içinde ekonomik paket ortaya çıktı. Baş- langıçta uzmanlarla konuşarak bunu sonuca vardıran hükümet uzun süre bunu benimsemedi. Sanki başkası yapmış da kendı- lerine zorla, hatta yaptınm teh- didiyle kabul ettirmeye çalışı- yormuş havasını yaydılar, uzun süre... Ama işin nereye gittiğini gör- düklerinde ve vahametin dere- cesini anladıklannda önce Mali- ye Bakanı Bayram, "Bu, bizim paketimizdir" diye sahıp çıktı. Derken Sayın Eroğlu (KKTC Başbakanı) sahip çıktı. Böylece de halk hiç olmazsa sorumlunun kim olduğunun bilincine vardı. Ekonomik krlz - Ekonomik pakete muhale- fet devam ediyor mu? - Pakete karşı olanlar var, "Bu daha iyi olabüirdi'' diyenler var. O kendi fikırlendir. Ama eko- nomik paketin savunulması la- zımdır. O da hükümetin işidir. Bizi Türkiye'den soğutmak, Türkiye'den ayırmak isteyen li- derlik benı de ekonomik paket- ten sorumlu tutarak, "Paketi Denktas yapü" diyerek dalgalar yarattılar. Bu, yavaş yavaş oturmaktadır. Bu, Hazine'yı kurtar- ma, israfi önleme paketidir, ama aynı zamanda ekonomiyi dar- beleyen bir pakettir. Parayı kısma paketidir. Siz ekonomiyi kal- kındırmak için ayn bir paket yaptınız mı? Ben Ankara'yla ko- nuştum. Türkiye bunun parasını vermeye hazır. Öyle bir paket elinizde var mı? Yok. Hazırlarsanız Türkiye hem mudılerin der- dine çare bulacak, hem ciddi yatırımlar istiyorsanız yatınmla- ra yardımcı olacak. Şu anda yatışan bir hava var. tnşallah daha da yatışır. Çünkü bizim bu badireden kurtulmamızın yolu Türkiye'yle bağlantı- yı kesmek değil, aksine daha fazla önem vermek v e bundan son- ra işleri ciddi biçimde yapacağımız yönünde güvence vermek- tir. Sanıyorum bizim hükümet yanlışıru anlamıştır. Türkiyeyı suçlamakla, Türkiye'ye laf atmakla bir yere vanlamayacağım görmüştür. Kendileri iktidarda değilmiş gibi, her şeyin suçunu ya Türkiye'de, ya Denktas'ta aramakla bir yere varamayacakla- nnı anladılar. Yurtdışından dönüşümde daha sakın ve daha so- rumlu bir havayla karşılaştım. Bundan memnunum. Dolayısıy- la, bu ekonomik kriz olmasaydı halk şimdi, "Beşinci turda ne oldu? Bunlar niye bize yapddı?" sorusu üzerinde duracaktı. O- nun vahametini anlamaya çalışacaktı. Ama bizim yaptığımız açıklamalar ve Anavatan'dan gelen açıklamalar önemli ölçüde aydınlanmayı sağlamıştır. Halk da birdenbire gerçekleri görme- ye başlamışür. - Ekonomik kriz var, ama KKTC'nin 17. yıldönümü nede- niyle yeni yoUar, yeni okullar açılıyor... - Evet, Türkiye'nin yatınmlanyla bunlar oluyor. Bu da yeni bir firsat yaratmıştır. Türkiye'yi dillerine dolayan bazılanna ce- vap verip halkı uyarmak için firsat yaratmıştır. Burada ne yapıhyorsa Türkiye yapıyor. O zaman da çekınme, bunusöyle. Diyorlar ki: "Anavatan'ınkatküanylayapük.'' Yok, efendim. Anavatan'ın parasıyla yaptık. Anavatan yaptı. Bunu halka söyle. Bitsin artık. O gençler bilsin. Anavatan'dan her şeyini ıstedik, verdı. Niçm? Kıbns Anava- tan için çok önemli bir yerdir. Siz Kıbns Türkü olarak bu önem- li yerde çok önemli fedakârhklar yaptınız, burasını hıç kımse- ye kaptırmadınız. Şunu, bunu söyleyenler var. Olacak. Demokratik bir sistem- de bunlar olur. Ama halkın mayası sağlamdır. Halkın mayası. bizı 1963'lerden 1974'lere kadar çıkartan insanlann mayasıdır. Bu, bozulmamıştır, değışmemıştır. Bizim gücümüz de budur. - Cenevre 'de ne oldu da şimdi Annan ağız değiştirdi? - Bıliyorsunuz, dördüncü tur görüşmelerde Genel Sekreter'in ortaya koyduğu bir yol haritası vardı. Diyordu ki: "Bu yolun so- nunda iki eşit statüde birim oluşacakbr. Bunlardan biri öbürü- ne tahakküm edemez. Biri öbürü hakkında söz sövleyemez. Di- ğerini temsil ermez, edemez ve etmeyecektir. Bunlar iki eşit tara- fin birimidir. Kurulacak olan bu yeni oluşum yeni bir ortakhk olacakür." Ne birimleri tanımlıyor, ne de ortaklığın adını koyu- yor. Bu yeni mesajın içmde bizim istediğimiz her şey var. Bu, iki ayn devlete dayalı bir sonuç demektir. - Yani konfederasyon mu? - Annan, "Konfederasyon'' demiyor. Ve bizi de, "Bu konfe- derasyon mu, yoksa federasyon mu olsun? Siz uğraşm" diye ser- best bırakıyor. Esas bu. AB normları ne der? - Annan, "Aramzda anlaşın " mı diyor? - Annan, "Sizio, Rumlann bir yere varmayacağmızı anladım" diyordu. Bu iyi bir şeydi. Tabu Rum ısyan etti. bağırdı çağırdı, boykot ettı. Arada da, "Biz Vunanistan'la biıükte bunu değiştir- mek için uğraşıyonız" diye açridamalar da yaptı. Derken, beşinci toplannya, Cenevre'ye gittik. Bu sefer önü- müze, dördüncü turdakı yol haritasıyla ilgili olmayan ve bizi 1974 öncesine. hatta bazı hususlarda 1960 öncesine götüren tekliflerle karşı karşıya kaldık. - Örneğin? - Biz, iki tarafın temsilcilerinin, hangi makam, ya da statüde olursa olsun ortaklaşa seçılmesine karşıyız. Bizim ayn demok- ratik varlığımızı ayn seçimler sımgeler. Orada bir cumhurbaş- kanı ve vekilı müessesesi çıkanldı. Yani 1960 Anayasası'na benzer bir şey. Seçim de o şekılde olacakmış. Zaten fiyasko ora- dan. En önemlisı. mal mülk konusunda göçmen Rumlann eski yerlenne dönme hakkının tanınması. Mülkıyet hakkının orta- dan kaldınlamayacağı esası AB normlanna göre vardır, bunun aksine bir şey olamaz, yaklaşımı ortaya çıktı. Durun bakahm. ABnın legal normlan ne der? "tnsanmülkryethakkuıdanmab- nun edilemez" der. Ve ekler. "meğer ki kamu > aran için olur ve doyurucu tazminat ödenirse™" Klerides (Kıbns Rum Lıderi) gelip de "Ben Fikirler Dizisi'ni (bir önceki BM Genel Sekrete- ri Butros GaM'nin Kıbns'la ilgili fikirler dizisi) reddediyorum'' deyınceye kadar sistem neydi? Sistem mülkiyet meselesinin de- ğış tokuş ve tazmınatla yeniden tanzım edilmesıydi. Biz mülki- yet hakkını reddetmiyoruz. Ama Rum gelecek, şimdi politik ne- denlerle burada bir mülk alacak, onunkinden daha az değerliy- se bir de kendısine tazminat ödenecek. Bunu kabul etmişlerdı. Cüvenllk rejlml - Peki, şimdi ne oldu dafikir değiştirildi? Loizıdu davası (Kıbnslı Rum bir kadının Gıme'deki mallan- nı geri almak için açtığı dava) sonucu hukuki değil, siyası bir karar alındı. Üstelik bu karar tek yanh bir mahkemede verildı. Bızım buna katılmamız, bunu kabul etmemiz mümkün değil- dir. Onu da bıliyorlar. Dolayısıyla Avrupa normlanna uyulsun ve hıçbir şekilde mahkemeye başvurulmasın, istiyorlar. Avrupa normlanna uyulacaksa demek ki Klendes'in beyana- tı doğru. Klerides, "Biz AB'ye siyasi amaçlaria başvurduk. Ka- bul ediürsek, AB yasalanna göre göçmenler kendi yerlerine dön- me hakkını elde eder. Garanti anlaşması etkisiz hale gettr. Yunan- hhkzafere ulaşır." Bıze, "Avrupa normlan budur" diyorlar? De- mek ki o zaman iki kesimlilik de ortadan kalkıyor. iki kesimli- lik varsa bütün Rumlar eski yerlerine nasıl gelecekler? Tabii Rum ertesi gün kendi bölgesinde bunu yayınca bütün Rum göç- menler şaha kalktı. Bana, "Merak etmeyin, çok az insan gele- yaman: cek" diyorlar. Ben halkımın geleceğiyle kumar oynayamam. Herkesi gelebilecek duruma getiriyorlar, onlara bu hakkı tanı- yorlar. Bakın Karpaz'da kaç yıldır Rumlar yaşıyor, "Hayır or- da kalacaksuuz" diye onlara maaş bağladılar. - Peki, ya garanti anlaşması ne oluyor? - Şimdi buna da yeni bir deyim buldular. Buna "güvenük re- jimi'' diyorlar. Şımdiye kadar bu her belgede garanti anlaşma- sı ittifak anlaşması, diye geçmiştir. Şimdi birdenbire bunu kal- dırdılar. "Klerides bunlann adını duymak istenüyor" diye ku- lağımıza üflüyorlar. Allah, Allah, çok güzel. Daha kötüsünü de söylediler. "Bu güvenak rejiminden amaç, kurulus anlaşmasuu da kapsamak" diyorlar. Kuruluş anlaşmasında Ingiliz üslenyle ilgili, tngilizlere hak veren pek çok şey var. Ama bizi vuran pek çok şey de var. Bu da Kıbns Cumhuriyeti'nin doğuşunu belgeleyen kuruluş anlaş- ması. Yani Rum onun devamını sağlayacak. Kuruluş anlaşma- sında, "Kıbns Cumhuriyeti'nin egemenUğmi, toprak bûtünlû- ğünü koruma taahhüdünde bulunulur" denılıyor. Buna ek olarak anlaşmada, yurtdışında yaşayan Türkler ve Rumlann ülkeye dörtte bir oranında geri dönme haklan bulun- duğu kaydediliyor. Ama dört Rum dönmezse bir Türk dönüp yerleşemez. Bunlar hayal âleminde yaşıyorlar. Bu koşullan biz mümkün değil, kabul edemeyiz. Bir de bir idari sistemden söz ediliyor. Bunu okuduk, ama anlayamadık. Allah'tan Klerides de bunu çok karmaşık bulmuş ve reddetmış. Dolayısıyla baştan aşa- ğı baktığımızda bizi 1960 öncesine de götüren, 1974 öncesine kesinlikle götüren ve sürekli bizim güvenlik açısından reddet- tiğimiz çokuluslu polis gücü gibi teklifler bize dayatılmak isteniyor. Slzl oyalayacaklar - Bu çokuluslu polis gücüne tepkiniz ne oldu, peki? - Biz dedık ki: "Çok kan akan bir yerde olabilir. Örneğin BM as- kerini 1964te getirdiniz. Şimdib«- nş yapıyoruz, Banş yapacağumza göreböyk bir kuvvetistemenizde- ki korkunuz nedir?" Bu konuda sıkıştınnca da kula- ğunıza yıne şöyle üflediler: "Banştan sonra, bizim değer- lendirmemize göreçok büyükteh- Üke var. Kan akmasını önlemek için de bu kuvvedere ihtiyaç var." Yani Rum bızım Kuzey'de yaşa- mımızı kabul etmiyor, Rum malı- nı istiyor, iddialı olacak, bizi mah- kemelerde süründürecek, ikide bir gelip bizi tedirgin edecek, biz ce- vap verdiğimızde kan akacak, o nedenle de polislerini getirip bu- nu engellemeye çahşacaklar. Biz böyle banş istemiyoruz. Bu ola- caksa, siz Rumlara, "Akhnta ba- şuuza ahn. Ada ikiye böhuımüşse suç sizindir. tkmizin oian bir ülkeyi Rum Cumhuriyeti yapmak istediniz. Yansını\'apm,şimdLÖbüryansıiKİahakkınızyok r> di- yemiyorsunuz. Şimdi deyin, bakahm. Bütün bunlan dayatmca kavga çıkmaz mı? Bunu hesap etmiyorlar mı? Böyle banş an- laşması olur mu? Biz de dedik ki: "Hem onlan, hem bizi mem- nun etmedüşüncesiyle bunuöyle bir harmanladmız kiortayabir acube çıktı. Biz bunu böhlşemeyiz. Bu. dar, vunhş bir çerçevedir. Bu çerçevenin içme kesinlikle girmeyiz. 12 Eylûlyol haritasmı can- landınn,bunu ortadan kakhnn; görüşmeleredevam edefim." Bu sözleri kendilerine Cenevre'de söyledik Ama bu sözlerimize şu- nu da ekledik: "Hükümetmıizie, medisimizle, Türiayemide bu- nu konuşacağız.'' Sayın Sezer'in, Ecevit'in, Cem'in beyanatlan da gösteriyor ki onlann da değerlendirmeleri aynıdır. - Ekonomikpaket, AB Katılım Ortaklığı Belgesi'ndeki Kıb- ns maddesi ve BM Genel Sekreteri Annan 'ın önerilerinin ay- nı zamana rasûaması rastlanü mı? - Ona dikkatle baktık. 8 Kasım'da BM Genel Sekreterliği, ya da temsılcisi Alvaro Desoto'dan bu acube belge geldi. Yine ay- nı gün AB Türkiye-Kıbns meselesini gündeme getirdi. Biraz ön- ce Avrupa Parlamentosu Türkiye'nin Ermeni sonınunu ortaya attı. Son anda bir düzeltme yaptı. Beni bir televizyon kanalın- dan aradılar ve aynı soruyu sordular. "Bunlar rastianrj değiL İn- sanlardosya hazırhyor. Her şey halledikn dryetim. Gün geldi, ka- bul edilme aşaması oldu. Diyecekler ki 'Dur bakalım. Soykınm yapmış, tazmınatını da ödememış bir Türkiye'yi mi alacağız?'" Türkiye'yi AB üyeliğine kabul etmemek için adamlar elle- rinden geleni yapıyorlar; dosya hazırlıyorlar. Daha da hazırla- yacaklardır. Ama sizi oyalayacaklar. AB üyeliğine alınacakmış- sınız gibi önce Kıbns'ı Türkiye'den koparacaklar, ondan sonra da Yunanistan Ege'de at oynatacak. Çünkü Yunanistan Kıbns'ta köklenmiş olacak, Türkiye ise Kıbns'tan çıkmış olacak. O kâğıtlarda daha neler olduğunu ben size aynntısıyle anla- tayım. Toprak meselesi var. Rumlar içimize girecek. Buna kar- şın biz "yetertitoprakdüzenlemesi" yapacakmışız. Biz toprağı konuşmayız. Kuzey'de benim toprağımın egemen olduğu kabul edilecek.. ondan sonra toprak konusunu konuşuruz. Harita ma- rita katiyen getirmesinler. Cesaret edip getirirlerse diye, "Ke- sinlikle söylüyorum, ben görüşmeleri terk ederim'' dedim. Harita getıremediler, ama bu belgeyı verdikten sonra, "Bir da- haki sefere haritaya da hazır ohm" mesajını verdiler.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear