25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
23 KASIM 2000 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA HABERLER Cmıılımi)et olaıttuğııiçnı dayakyecb Denizli Öğretmenevi Müdürü Nazım Gün, öğretmenevine Zaman gazetesi almadığı için emekli öğretmen Musa Sert tarafından dövüldü. Olayın ardından savcılığa suç duyurusunda bulunan Gün, ölüm tehditleri aldığını söyledi JVaznn Gfin tehdit edildiğini söyledL OMERYUKTSEVEN DENİZLİ-Öğretmenevine Za- man gazetesi alınmamasına tepki gösteren emekli öğretmen Musa Sert tarafından dövülen müdür Nazım Gün. "Ölüm tehditleri ab- yonım'' dedi. Dayak için ögret- menevindeki mescidin bahane edildiğini savunan Gün, "Olaym temeündeZaman gazetesininalın- maması yaüyor" diye konuştu. öğretmenevine iki ay önce ata- nan Nazım Gün, saldırinın 10 gün önce gerçekleştiğini belirterek olayın savcılığa yansıdığını söy- ledi. öğretmenevi Yönetim Ku- rulu'nun yaptığı toplantıda Cum- huriyet, Milliyet, Hürriyet, Sabah ve Türkiye gazetesi abnmasına karar verildiğini söyleyen Gün, şöyle konuştu: "Daha önce bu ga- zeteierin yanında Zaman gazetesi de ahnıvormuş. Ancak yönetim kurulu, Cumhuriyet'intemel nite- liklerine sahip çıkan gazetelerin dışında gazetenin alınmasmı ya- sakladı. Bu olaydan sonra emekli öğretmen Musa Sertyanıma gete- rek 'Ben faşistim. Beni öğretme- nevine almayacakmışsınız' dedL Ben de böyle bir şeyin söz konusu olmadıgm] söyledim. Bu nedenle aramızda kısa bir tarüşma geçti. Daha sonra akşam evime gider- ken öğretmenevinin bahçesinde birden üzerime saJdınn. Ben de rapor alarak olayı ponse ve sava- hğa bildirdim.Ancakserbest bn*a- küdıf Dayak olayı için öğretmenevin- deki mescidin bahane edildiğini dile getiren Nazım Gün, "Mescit kapaülmadı. Girişi yeniden dü- zenlendL Anabtan da resepsiyon- da. tsteyen girip namaz küabin- yor. Kaldı ki, öğretmenevinin he- men karşısuıda da cami var. CMa- yı başka yönlere çekmek, beni din düşmanı gibi hedef göstermek is- tiyorlar. Astanda olayın temdinde öğretmenevine Zaman gazetesi- nin ahnnmnnası yaüyor" dedi. Musa Sertsuçunukabuletti Gün'ü dövdüğünü kabul eden Musa Sert de "Gün, öğretmenevi- ne Cumhuriyet gazetesi akünyor. Ortadoğu ve Zaman gibi gazetele- ri de yasakladL Üstüne üsttük mes- ckönde kapsma kttittaknnta.Ken- dismipekçokdefauyanhm.Ancak beniısrarla dinlemedL Neyapayım, ben de dövdüm" dedi. Millı Eğitim Müdürü luran 10- riş ise olayın din istismanna dö- nüştürülerek farklı bir boyut ka- zandınlmak istendiğini savundu. ARAYIŞ TOKTAMIŞ ATEŞ Açıyoru kapıyoru unu <•' ••> /• <:Î * •;>• r. ' . / - > * , . ' •'•."»',;: .'•'•' ' ' i v'<_ . ^ t i * î. , '. * ' '' -* :". . r -i:'"'.?. 2000 Yılı Ulusal Kalite Başarı Ödülü'nü Artema kazandı. r . . : İ fe;-:-: ••• "S"'.. a : f 7 * . r * " t : ** ta,".*v >; I ; . \ 4j ^ ' - - . - - • ^^v ^ Artema'nın, 2000 yılı Ulusal Kalite Başarı Ödülü'nü alması rastlantı değil. ,: Tıpkı kendi sektöründe TS ISO EN 9001 Kalite Güvence Sistem Belgesi'ni ve TS ISO EN 14001 Çevre Yönetim Sistem Belgesi'ni alan ilk kuruluş olması gibi. Bu başarıdaki en büyük pay Artema'yı hergün bir adım daha ileri götüren ve yaptıkları herişe bu sorumlutukla yaklaşan Artema çalışanlannın ve tedarikçilerimizin. Çünkü hepimiz toplam kalite yönetimine olan inancımızla çalışıyoruz. r ArtemA i-. i 1 '• ' Yüzsüzlüğün Sınırsızlığı Bu sütunda daha önce vurguladığım üzere, "Cum- huriyet Haftası", "AtatürkHaftası" derken, geçtiğimiz günlerin çok yoğun ve yorucu olacağını biliyordum. Gerçekten, beklediğim gibi oldu. Fakat yaşadığım mutluluklar yorgunluklarımı unutturdu. Tüm çabala- ra karşın, Mustafa Kemal aydınlığını karartamıyor- lar. Ve çok ilginç bir biçimde şunu saptadım ki; Istan- bul'un kimi semtlerinde gördüğüm "manzaralar", Anadolu'nun hemen hiçbir kentinde görülmüyor. Bu- nun nedenlerinin irdelenmesi ve açıklanması gerek... • • • Bu ayın 7'sinde bu sütunda yayımlanan "Çirkinlik- ler ve Güzellikler" başlıklı yazımda, yeni baskısı ya- pılan "Türk Devrim Tarihi" kitabımla ilgili olarak, bu baskıyı yayına hazırlayan değerli arkadaşım Fahri Anral'a minnetimi belirtmek üzere şu satırları kaleme almıştım: "... Sevgili Fahri Aral, yaşamının son yılla- nnda, emeğine hak ettiği saygıyı göstermeyenlere, hakkını yiyenlere, üstûn niteliklerini değerlendirme- yenlere; kısaca, onu tanımayanlara, 'Ben buyum' di- yor..." Fakat başta sevgili Fahri olmak üzere, kimi arka- daşlanm, "...yaşamının sonytllannda" ifadesini yan- lışyorumluyorlar. Sanki, "yaşamının son yıllannın gel- diğini..." vurgulamış gibi olduğumu söyleyenler ol- du. Elbette öyle bir şey kastetmiyorum. Daha ya- pacak ve yaşayacak çok şey var. Burada kastetti- ğim, "...geçmiş yıllan" idi. Nice yıllara sevgili Fahri, ni- ce yıllara... • • • Siyasal gündemimiz "tı- kabasa dolu". Hem iç po- litikada ve hem de dış po- litikada yaşadığımız öyle olumsuzluklar var ki isyan etmemek mümkün değil. İç politikadaki "af tasla- ğı tartışmalan" ve "banka yolsuzluklan"; dış politika- da "Ermeni tasanlan" ve "AB kapısındakı olumsuz- luklar ve haksızlıklar", ilk anda aklıma gelenler. Fa- kat bunların dışında da öy- le şeyler yaşıyoruz ki, ina- nın aklım almıyor. örneğin, off-shore he- sap açarak başkalarından daha fazla faiz almayı umut edenlerin hesaplan ters çı- kınca, şimdi zararlarını devletin ödemesini isteme- lerini anlayamıyorum. Bu hesapça, kumar oynaya- rak para yitirenler de, ken- dilerinde bu paraları dev- letten isteme hakkını göre- bilirler. Zira, "devlet bunu yasaklamalıydı..." Devletin vakıf üniversite- lerine yaptığı para yardımı da aynı mantığa ya, da mantıksızlığa dayanıyor. "Eğer bu okullar açılmasa, devletin açması gereke- cekmiş..." Bu mantığa gö- re özel ilköğretim okullan ve liselere de devlet yardı- mı yapılması gerekir. Onlar da devletin yapması gere- ken bir işi yapıyorlar... Hat- ta büyük kentlerdeki halk otobüsleri bile devlet yardı- mı talep edebilirler... • • • Yıllardır, "Susurluk'u unutmayacağız, unuttur- mayacağız" diye yazıp çi- ziyoruz. Doğrusunu ister- seniz, Susurluk'u unutma- dım ve bu kazanın ardın- daki iğrenç ilişkiler aydınla- nana dek unutmaya htç de niyetim yok. Fakat "unut- turmama" konusundapek de başanlı değiliz. Zaten bu kazada can veren mafya bozuntulannın "kahrariaan- lar" gibi defnedilmele/ine izin verilmesi, meselşnin nerelere uzanacağını şös- termişti. Çatlı'nın kızınıh ki- tabını okumadım. Amg ya- pılan söyleşileri izledirn. El- bette, babasıyla ilgili güzel şeyler düşünüyor ve yazı- yor. Acaba devletle Çatlı ve benzerteri arasındaki ittşki- nin gerçek boyutlan neidi? • • • Mehmet Ali Ağca'nın ağabeyi, hapishane Kapı- sında, "Cezasını fazlasıyla çekmedi mi?" diye kendin- ce isyan ediyordu. Pes yahu... Bunca cina- yete katılmış bir tetikçinin "fazla ceza çektiğini'dü- şünebiliyor insanlar... ; Benzer bir tavrı Murat Demirel sergiledi. Ellerin- deki kelepçelere isyan ederek, bunu "devletin ayı- bı" olarak nitelendirdi... Peki biz kimlere isyan edelim, neiere isyan ede- lim? Bu satırları kaleme al- dığım sırada, aftasarısı tar- tışmalan henüz sona erme- mişti. Ama kurtarılmasına çalışılanlarla kurtanlmama- sına karar verilenler arasın- daki dengesizlik ve haksız- lıklar insanı isyan ettiriyor- du. Her şey bir yana, anıla- rında bile yadsıyamadjğı "7 TlP'li" kanıyla elleri kiıiiKır- cı'yı çıkartmaya çatlşan MHP'nin "değiştiğini" sa- nanlar acaba ne düşünü- yoriar? Buna karşılık, "yataktık" suçları af dışında tutulma- ya çabalanıyor. Belki kor- ku, belki gelenek, belki tö- re baskılanyla kapısına ge- lenleri geri çeviremeyenle- rin cezaları affedilmeyecek gibi görünüyor. Acaba bu karan alanlar aynı durumda olsalar ne yaparlardı? Bu "af", galiba yeni ya- ralaraçacak...
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear