25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 20 KASIM 2000 PAZARTESİ 10 PAZARTESİ SOYLEŞILERI Meriç Velidedeoğlu ile Türk devriminin güncesi Söylev üzerine... Büyük devrimci bugüne ışık tutuyor) 1927yılında okunan Söylev, 73yd öncesinden günümüze, olabileceklere ışıktutan biryön taşıyor. 1919 yüından başlayan bir tarihsel kesit sürecinin dışında günümüzdeki olaylara da ışık tutan, yorumlar getiren bir belge niteliğiyle günümüzde de yararlanıltp başvurulabilen, önemini koruyan bir kaynak olması bakımından çok önemlidir. i O zamanların ABD'si konumundaki Ingiltere, Islamdan yüzydlarca faydalandı ve son olarak SaitMolla'yı kullandu Bugünün jandarması ABD de Fethullah Gülen 7 ılımlı Islamı koruyacak bir lider olarak korumaya aldu Üstelik şeriat devleti kurma düşünii gizleyerek Türkiye'de pek çok aydını da kandırmaya çalışıyorlar. . > Atatürk, Cumhuriyetin ilanından sonra bizitn izleyeceğintiz siyaseti ortaya koymuştur. Bu siyaset şimdinin küreselleşme avukatlığına bir yanıttır! "Gerçek bir ulus devlet için sadece askeri kuvvete sahip olmak yetmez " demiştir. Ekonomide, kültürde, sanatta, her alanda o ulusun damgası olmalıdır. Her alanda bağımsız olmalıdır. ÜMfTZtLELİ Bundan 75-80 yü öncesini anlatan Söylev bu- gfln dahi son derece önemli bir kaynak olması- nı neye borçlu? Temeli ne bunun? - 1927 yılında okunan Söylev, 73 yıl önce- sinden günümüze, olabileceklere ışık tutan bir yön taşıyor. 1919 yılından başlayan bir tarihsel kesit sürecinin dışında günümüzdeki olaylara da yer yer ışık tutan, yer yer yorumlar getiren bir belge niteliğiyle günümüzde de yararlanıla- bilip başvurulabilen, önemini koruyan bir kay- nak olması bakımından çok önemlidir. Örnek verecek olursak, Güneydoğu Anado- lu'da başlatılan sorunun bir benzerini Atatürk de yaşamıştı. Kuzeyde, Karadeniz sahilinde Yunanlılar bir Pontus-Rum Devleti kurmak is- tiyorlardı. 1919'lara gelindiğinde bu istek o kadar alevlendi, o kadar büyüdü ki, merkezi Trabzon olan Pontus Devleti'nin kurulması için Yunanlılara diğer ülkeler de yardım etme- ye başladılar. I. Dünya Savaşı'ndan kalan si- lahlarla birlikte Karadeniz kıyılarına Rus- ya'dan getirilen Rum ve Ermenileri çıkardılar ve bunlar çete kurarak, dağlara çıkarak Kara- deniz kıyılanndaki Türkleri "kmna", o bölge- den tamamen temizleme görevini üstlendü. Aynı PKK'nin yaptığı gibi... Nasıl Güneydoğu Anadolu'daki hareketi dış güçler paraca, asker- ce, silahça destekliyorlarsa, Pontus Devleti de aynı şekilde desteklenip beslendi. Ama Ata- türk bu işe el attı ve askeri yönden çözüme git- ti. Gerçekten oradaki bir birlik adım adım Ka- radeniz Bölgesi'ni dolaşarak Pontusçulan yok etti. Bu hülyanın asla gerçekleşemeyeceğini Yunanlılara ve Batılılara ispatlamış oldu, O pün pontus, bugün Ermenlstani.. O gün Pontus, bugün ise Kürt ve Ermeni so- runu, Batı'nın inadı sürüyor!.. Evet, bugün Türkiye benzer bir projenin uzantılanyla; Kürt sonınu, Ermeni sorunuyla karşı karşıya bırakılmıştır. Atatürk aym davra- nışı Lozan Antlaşması sırasında da yaşadı. Lo- zan Antlaşması bir türlü yapılamıyor, uzatıl- dıkça uzatılıyor ve 3-4 yıllık savaşm sorunlan konuşulmuyordu. Oysa Osmanlı Devleti tanın- mıyordu, devletler hukukundan da çıkanlrruştı. Ona rağmen Osmanlı sorunlan ama Batı'nın kendi doğrultusunda yarattığı, yorumladığı so- runlann hesabı Türkiye'den yani Atatürk ve ekibinden soruluyordu. Atatürk onlara gereken cevabı "Yüzyülarm sorunlannı, hesaplarını bizden soramazsınız" sözleriyle vermiştir. An- cak o hesabı 77 yıldan beri hâlâ soruyorlar. lş- te buna karşı dayançh durabilmemiz için son 75-80 yıllık tarihimizi çok iyi bilmemiz gere- kiyor. Bunun için Atatürk kolaylık da sağla- mış, tarihimizi Söylev'le ortaya koymuştur. Her söylediğini de bir belgeye dayandırmıştır. Bildiğiniz gibi Söylev 3 cilttir ve aşağı yukan 900 sayfadır. Birinci ve ikinci ciltte olaylar an- latılır, üçüncü ciltte ise belgeler vardır. 266 sa- yıya kadar varan belge numaralandığı gibi 35 tane de numarasız belge, vardır. Bazı belgeler 77,yıllık Cumhuriyet tarihimizde hep aynı senaryoyaşandı; Mustafa Kemal Atatürk 'e açıkça karşı çıkamayan devrim düşmanlan, onun eserlerine saldırddar. Kürtçüsü, dincisi, mandacı işbirlikçisi Kemalizmi hep bu nedenleyıkmaya çalıştılar. Türk DilKurumu, Türk Tarih Kurumu Atatürk'ün vasiyeti çiğnenerek bu nedenle kapatddu Devrim Tarihi dersleri bu nedenle kaldınlarak yerine ne idüğü belirsiz İnkılap Tarihi ve zorunlu din dersleri konuldu. Son olarak Kemalist Türk devriminin, aydınlanmamn güncesi Söylev'e saldırmaya başladılar. Akıl ve vicdan sahibi hiçbir yurttaşın aklının ucundan geçmeyecek bir karşılaştırma yapacak kadar küçüldüler; "Atatürkçülük din değildir, Söylev de Kuran değildir" başlığı atıp kin kustular. Meriç Velidedeoğlu, çok uzun yıllardır Türk halkına unutturulmaya çalışılan Söylev'i, günümüze ışık tutan yönlerini bir kez daha anlattı!.. Okuyunca, Türkiye üzerine dün oynanan oyunlarla, bugün yapılan dayatmaların hiç defarklı olmadığım göreceksiniz... Değişen yalnızca aktörler... Ve tabii işbirlikçileri!.. de 1, 2 gibi şıklara aynlmış- tır. Aşağı yukan 300'ü aşkrn belge, belgeler adı altında üçüncü ciltte yer alır. Birinci ve ikinci ciltte de Atatürk'ün türlü yazışmalar, telgraflar ve ikili görüşmelerle ortaya koy- duğu belgeler vardır. Ve hiçbirisi çürütülememiş- tir~ - Hayır. Rauf Bey'le, Genel- kurmay Başkanfyla, Ismet Paşa'yla, Refet Paşa'yla; etra- fında olan 19 Mayıs'tan itiba- ren kendisiyle yürüyenlerle olan konuşmalar da, olduğu gibi, Söylev'de yer alır. Yani Söylev, 80 senelik tarihimizi bilip bilinçlenmemiz için en önemli kaynaklardan biridir. Bilimseldir, reddedilemez bel- geleri içerir. Üstelik Ata- türk'ün her olayın ardından getirdiği yorum. günümüzde de geçerlidir. Örneğin Turan- cılık ve îslamcılık üzerine ge- tirdiği yorumlar... Hâlâ Turan- cılıkta gözleri olanlar için, hâ- lâ bir Islam ümmeti kurmak isteyenler için "Böyle bir düşün, dünya tarihinde gerçekleştiği görülmemiştir" der Atatürk, ki söy- lediği çok doğrudur!.. Işte çeşitli uluslan bir arada toplayarak imparatorluk kuran Rusya'nın 1991'de dağılması bunun en güzel örneklerin- den biridir. Emperyalizm her zaman gerlclierl taıllandıl.. Türkiye Cumhariyeti'nin karşısına o zaman- lar Sait Molla'lan çıkarıyorlardı. Bugün de uımlı tslam adı altında başka senaryolar var. - O zamanlar, günümüzün ABD'si yerine ge- çen Ingiliz Devleti, çok başanlıydı. Islamdan faydalanmayı yüzyıllar boyu umdular ve son olarak Sait Molla'yı kullandılar. Milli Müca- dele'yi, Kurtuluş Savaşı'nı söndürmek için Sa- it Molla'yı cepheye çıkardılar. Ingiliz Muhip- leri Derneği'ni kurdular. Sadrazam da, padişah da bu derneğe üyeydi. tngilizlerden aldıklan direktiflere göre Anadolu'da Milli Mücade- le'ye karşı isyanlar çıkanyorlar. içten vurmaya çahşıyorlardı. Aynı şeriat istemini gizleyerek güya çağdaş bir görüş içinde varsayılan Fethul- lah Gülen ve taraftarlan gibi... Günümüz dün- yasının jandarması ABD bir din adamını ılımlı Islamı koruyacak bir lider olarak korumaya al- dı. Üstelik şeriat devletini kurma düşünü gizle- yerek Türkiye'de pek çok aydını da kandırma- ya çalışıyorlar. Aynı oyunlan değişik senaryolarla oynuyor- lar. Hedefayni™ -Hedef Türkiye Cumhuriyeti'ni bölmek ve Lozan yerine Sevr'i geçerli kılmak. Zaten "Sevr daha gerçekçidir ve Lozan'ın yerine Sevr geçmeüdir" diyorlar. Yani Ankara civannda bir toprak bütünlüğü, hanlık olacak, bir de Istan- bul'da kukla bir yönetim merkezi olacak. O zaman da böyle düşünüyorlanh, şimdi de aynı düşünüyorlar. Argümanlar değişik... - Evet değişik. Bugün Fethullah kullanılıyor ama bundan 80 yıl önce Sait Molla kullanıh- yordu. Bu tek örnek bile Söylev'in günümüze nasıl yansımalar getirdiğinin ömeklerindendir. Aynca Atatürk. Cumhunyetin ilamndan sonra bizim izleyeceğimiz siyaseti ortaya koymuştur. Bu siyaset şimdinin küreselleşme avukatlığına bir yanıttır. Gerçek bir ulus devlet olabilmek için sadece askeri kuvvete sahip olmak yetmez demiştir Atatürk. Ekonomi- de, siyasada, kültürde, sanat- ta, her alanda o ulusun dam- gası olmalıdır. Her alanda bağımsız olmalıdır. Ancak bu aşamadan sonra evrensel- liğe katkıda bulunabilirsiniz. Peki bugünün medyası ile Kurtuluş Savaşı'nın en bü- yük düşmanlarından biri olan o zamanın mütareke ba- sınını karşüaştınrsak neler söylersiniz? Belirii paraleüik- lervar mı? - Bir bakıma onlan müta- reke basınının uzantılan diye betımleyebiliriz. Onlara bun- lan dahi söyleyebiliriz. Çün- kü mütareke basınımn istek- lerini günümüz basım başka yönden, aynı amaca doğru giderek fakat yöntemini de- ğiştirerek; daha demokratik- miş gibi, daha insan haklan- na saygı gösteriyormuş gibi demokrasinin nimetlerinden faydalanması gerekiyormuş örtüsüne bürünerek yürütü- yorlar. Söylev kaynak tdtap olmalı " Söylev'le ilgili bazı karşı duruşlar da var. Bunlardan bir tanesi geçenlerde "Atatürkçülük din değildir, Söylev Kuran değildir" başhğı al- ünda bazı şeyler yazdı. Sizce böyle bir karşılaş- tırma yapüabilir mi? - Bence bu sadece Atatürk Devrimi'ne ve Aydmlanma Devrimi'ne sahip çıkanlar tarafin- dan değil, az çok karşı gelenler tarafindan bile söylenmemesi gereken bir şey. Dini ayn tutan bir insan olarak Atatürk de kendi yazdığı kita- bın Kuran'ın yerine geçtiğini duysa hem güler hem üzülürdü diye düşünüyorum. Bu ciddiye ahnacak, sözü edilecek dahi bir şey değil. Hiç kale almamalı ve yanıt verme yoluna da gitme- meliyiz diye düşünüyorum. Çünkü bunlar suyu bulandırmak için kulla- nılan yöntemler. Bunlardan yararlanıyorlar, konu uzuyor. Söylev'e, Atatürk'e saldınlan arttırmak için böyle akla hayale gelmeyen çı- kışlar yapıyorlar. Söylev okullarda kaynak kitap olarak da kul- lamlmalı ki, gençler bu ülkenin nasıl kuruldu- ğunu, hem de betgeleriyle öğrenme şansına ka- vuşsunlar. Eskiden ismi "Türk Devrim Tarihi" olan kitaplar bugün İnkılap Tarihi olarak oku- tuluyor. - İnkılap Tarihi derslerinde Söylev'in kaynak kitap olarak kullanılması son derece bilimsel bir davranış olacaktır. Öğrencilerle karşılıklı bir di- yalog içine girmek onlara canh bir tarih kesiti vermek böylelikle mümkün olabilir. Öğretmen- ler Atatürk'ün getirdiği bir yorumu kuşkuyla karşılayan birine hemen belgesini gösterme şan- sına sahip olacaktır. Çünkü tarih öğretmeninin kendisi de 30 yıldır saptınhruş bir tarih okurula- rak tarih öğretmeni oldu. 30-40 yaşlanndaki in- sanların da milli mücadele tarihimize ait bilgile- ri çok kısıntılı, çok yüzeysel. Bu durum yazık ki eğitimde yapılan belirli bir programla yaratıldı. 25-30 yıllık bir programla tarihimiz öğretilme- den eğitim verildi. Tarihimiz daha çok Arap ta- rihi ve zaman zaman da Orta Asya tarihi şeklin- de öğretildi. Bunlar da öğretilsin ama önce 80 yıllık tarihimizi bilmez, bu bilinci edinemezsek başkalan yapay bir tarihle karşımıza gelir, onu bize kabul ettirirler. Söylev o kadar bilimseldir ki, resmi bir tarih olarak adlandıranlar bile artık o yoldan vazgeçtiler. Çünkü onlar da Söylev'e başvurmadan bir eser ortaya çıkaramadılar. Bir- kaç tane eser çıktı ortaya ama dağ doğura doğu- ra fare doğurdu!... Karşı da çıkamıyorlar değil mi? - Tabii artık bu resmi, yazılı belgeye karşı çı- kamıyorlar. Şu da var ki, Söylev'de adı geçen birçok kişi Atatürk'ün ölümünden çok sonra anılannı yazmaya başladı. Yaşlanmışlardı... Anılan yazan kişilerin pek çok hatalan vardır. Söylev'e 'resmi tarih' diyenler o hatalara adeta asılmışlardır. O anılardan hareketle çıkarlar, Söylev'i bir kenara bırakırlar. Halbuki Söylev günü gününe tutulmuş güncelerden oluşmuş- tur. Belgeler günü gününedir. Buna karşm Söylev hiçbir zaman karşı çıkı- lamayan, yadsmamayan bir tarihi belge olarak bugüne kadar işlevini, hem de artürarak sür- dürdü. - Çünkü günümüze ışık tutan yönleri hiç ek- silmiyor. Daha artıyor günümüze ışık tutan yönleri eksilmediği için. Adeta yaşıyor, soluk alıp veriyor. Peki, dümada halkına böyle hesap veren ve aym zamanda beraber yola çıktığı insanlardan hem de belgelere dayanarak hesap soran başka bir lider var mı? - Çok büyük bir iddiada bulunamayız, çok büyük bir sav ileri süremeyiz. Ama herhalde azdır diyebiliriz. Gazi Mustafa Kemal Söy- lev'de halkına ve tarihe hesap verirken bilim- sel bir yöntem de uygulamıştır. Buna mukabil Atatürk, beraber yola çıktığı ancak laik bir cumhuriyet kurma savaşımı içinde olduğunu öğrendikten sonra kendisine karşı çıkanlan, engeller yaratanlan da bir bir ortaya koymuş ve böylece onlardan da hesap sormuştur. Hal- kma hesap verirken kendisini de adeta halkının önünde sınava çekmiştir. Bu her önderin tarih- te kolay kolay göze alabileceği bir durum de- ğildir. Söylev üç latada okundu... ı - Sizin Söylev'i üç kıtaya taşıyan bir çahşmanız da var. Bu proje nasıl başladı? - Hıfa Veklet Velidedeoğlu Hoca'nın bir düşü vardı. tstiyor- du ki, 36.5 saatte okunan Söylev 2, 3 saatlik bir bölüm halin- de perdeye slaytlarla yansıtılarak okunsun. Fakat 1992'de ara- mızdan aynldı. Ben de onun bu düşüncesini geliştirdim. Ama uzun olmasın diye 36.5 saatlik Söylev'in içinde Velidedeoğ- lu'nun önem verdiği, doruk noktalardaki olaylan 90 dakikaya sığdırdık. 400'e yaklaşan belgeyle görsel boyutlu okumaya aldık. Aynca başka bir yorumcu da Söylev'in günümüze ışık tutan yönlerini anlatmaya başladı. Yani bir konuşmacı Ata- türk adına Söylev'i okuyor. Aynı anda perdeye slaytlar yansı- tılıyor, o olayın günümüzdeki yansıması da bir spiker tarafin- dan yorumlanıyor. Böylece Söylev'in hem tarihteki durumu, hem de günümüzdeki durumu aynı anda dinleyiciye ve seyir- ciye aktanlmış oluyordu. Söylev ilk defa 1993 yılında bir ti- yatro ortamı içinde halka, gençliğe sunubnaya başlandı. - Bu etkinliği 7 vılı aşkm bir süredir devam ettirivorsunuz. Bugüne kadar kaç etkuüik yapünız Savın Velidedeoğlu? - 252. etkinliğimizi Amerika'da yaprık. 29 Ekirn 2000 yıh- nı 252. Söylev'le Amerika'da kutladık. 10 Kasım 2000 tari- hinde de Berlin'de 253. Söylev'i yaptık. - Kaç krtada Söylev bu şekilde okundu? - Bu hoş bir soru... Amerika, Avrupa ve Asya olmak üzere 3 kıtada Söylev'i seslendirdik. Türkiye'de Edirne'den Erzu- rum'a, Trabzon'dan Samandağ'a, tzmir'den Gaziantep'e dek il il, ilçe ilçe, köy köy dolaştık bu 7 yıl içinde. Tabii daha Türkiye bitmedi. Onun dışında Kıbns'a gittik. Berlin'e son gidişimizle birlikte 17. kez Almanya'da Söylev'i okuduk. Şimdi bir de Avustralya var sırada. - Peki nerelerde gercekleştiriyorsunuz bu etkinliği? - Istanbul'da sanıyorum 42-43 liseye taşıdık bu etkinliği. Anadolu'daki liselerde yaptık. Şimdi programımız Istanbul merkezinin dışındaki kırsaî liselerde bu etkinliği geTçekleştir- mek. Türkiye'de pek çok üniversiteye, harp okullanna, askeri liselere gittik. Erzurum'dan Erzincan'a kadar bütün belediye- lerin çağnlısı olarak gittik. Söylev'i fabrikalara, işçilere gö- türdük. Dış memlekĞtlerde konsolosluklara ve elçiliklere okuduk. Bu arada bütün sivil toplum örgütlerine yetişmeye Söylev 7 dinleyen gençler arasında, "Bize Atatürk çok başka öğretildi, halbuki gerçek Atatürk 'ü gördük şimdL Neler yapdması lazım geldiğine mantyoruz şimdi" diyenler oldu. Çünkü son 25-30 yıl içinde ne ükokulda, ne ortaokulda, ne lisede Devrim Tarihi, 75-80ydiık 29 Ekim 2000 günü BHeşmiş MiBetler'de Dag Hammarskjöld (eski genel sekreter) konferans salonun- tarihimiz da Söyiev sergüendikten sonra, New York Başkonsolosu Bü>ükelçi Mehmet N. Ezen tarafindan Söylev okutulmuyor. ekibine (Füsun Kostak, Özlem Özkaran, Meriç VeUdedeoğhı, AH Düşenkalkar'a) plaket verfldL çalışıyoruz. - Peki nasıl tepkfler aldınız? - Hepsi pozitif ve bizi yüreklendiren. duygulanduran tepki- lerdi. En aydınından, en okumuşundan daha az okumuşuna kadar pek çok insan, "Bilmediğimiz gerçekleri öğrendik. Ata- türk nelerle karşılaşnuş'' dedi. Söylev'in sonunda genellikle ağlayanlar olur. Söylev'i Atatürk'ün karşılaştığı zorluklan slaytla görsel boyuta taşıyarak sergilememizin duygusal bir etkısi oluyor ve şaşkınlık içinde kalıyorlar... Herkesin ağzın- dan "Bu bir mutize" sözleri dökülüyor. - Bu ülkenin nasıl kurulduğu konusunda bilmedikleri bir- çok şeyi öğreniyor insanlar değil mi? - Bunu ben de dahil olmak üzere hepimiz Söylev'i okuyun- ca öğrendik. Sanıyorum onlann hepsini okumadan öğrenip bilen, Atatürk'le birlikte Meclis'te bulunup takip eden Hıfzı Veldet Velidedeoğlu Hoca'ydı. Gençler arasında; "Bize Ata- türk çok başka öğretildi, halbuki gerçek Atatürk'ü gördük şimdL Neler yapılması lazun geldiğine inamyoruz şimdi" di- yenler oldu. Köylerde oturan genç insanlar, genç kadınlar "Bizim şimdi oturduğumuz toprak Atatürk ohnasaydı İtalyanlara mı verile- cekti" sorusuna "•Evet" yanıtmı aldıklannda şaşkınlık içinde kahyorlar. Çünkü son 25-30 yıl içinde ne ilkokulda, ne orta- okulda. ne lisede Devrim Tarihi, 75-80 yıllık tarihimiz oku- tulmuyor. - Peki siz 7 yıldır bir savaşım veriyorsunuz. Söylev'i hem Türkhe'nin hem dümanın 4 bir tarafina gidip aktarmaya ça- hşıyorsunuz. Kûn destektiyor sizi? - Maddi destek hiçbir yerden almıyonız. Ama bizi manevi olarak destekleyen tstanbul Kadın Araştırmalan Derneği ve Istanbul Kadın Kuruluşlan Birliği var. Arkamızda böyle bü- yük sivil toplum kuruluşlanmn olması bize manevi bir destek veriyor. Ama bütün çalışmalanmızı Velidedeoğlu'nun bu ko- nu için bıraktığı maddi değerle yürütüyorum. - Toplumun ilerici, Atatürkçü biKnen katmanlannm da bu- na eüerinden gelen desteği vermeleri gerektiği düşüncesinde- yimben. - Henüz daha buna ihtiyaç duymadan yürütüyoruz. Söy- lev'in günümüze yansımalan bölümünü Türkiye'deki olayla- ra göre her sene değiştiriyoruz. Devlete, hükümete karşı da yorumlar getirebiliyoruz. Bu bakımdan çok özgürüz. Özgür kalmamızı da Velidedeoğlu sağladı. Bizim asıl sorunumuz, Anadolu'da gittiğimiz yerlerde beyazperde koyabileceğimiz bir salonun bile bulunamaması. Tıpkı milli mücadele zama- nındaki Anadolu kasabalanna, üçelerine rastlıyoruz. Oralara gidip beyazperdelerimizi kendimiz dikiyoruz. Tiyatro düze- nimizi kendimiz kuruyoruz. Işıklanmızı, masalanmızı, seh- palanmızı, makinelerimizi, slaytlanmızı götürüyoruz. Deko- ru, Anadolu'nun her tarafına götürüyoruz. - Hiç engeüerle karşüaşıyor musunuz? - Evet. Mesela beledıye başkanınuı ve etrafindakilerin gö- rüşüne göre salon verilip verilmeme sorunlan ortaya çıkıyor. Erzurum'da böyle bir sorun yaşadık. Söylev'den önce yaİda- şık 2 saat kadar ses, görüntü ve ışık düzeni için çalıştüc Sa- londa düzenlememizi yapmış, yemek için bir süre oradan ay- nhnıştık. 15 dakika sonra geldik ki, salon baştan aşağı bozul- muş, dümdüz olmuş. Her şeyin yeri değiştiribniş... Gelen seyircilere durumu anlatıp, onlann önünde provala- nmızı yeniden yaptık. Bin kişi kıpırdamadan oturup bizi sey- retti!.. Bazı yerlerde de belli görüşe sahip birtakım insanlar tehdit yoluyla engelleme yapmak istedi ama hepsini aştık. - Bu ülkenin aydmlanma savaşçüanna ihtiyacı var. 77 yıl sonra aydınlanma için yeniden harekete gerek var. Siz bu alan- da çok önemli bir görev yapryorsunuz. - Tüm bu etkinliklere canlılık veren arkadaşlanmın adlannı da söylemek isterim. Atatürk adma Söylev'i 6 yıldır hiç üşenmeden, yüzlerce defadır, en ufak bir karşılık almadan okuyan Devlet Tiyatrosu sanatçısı AH Düşenkalkar, günümü- ze ışık tutan yorumlan okuyan tiyatro sanatçısı Füsun Kostak ve slaytlan beyazperdeye aktaran tiyatro sanatçısı Ozlem Öz- karan'a yürek dolusu teşekkür ediyorum.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear