14 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 26 EKİM 2000 PERŞEMBE HABERLER Dondurucuya kapaülan küçük tazm davası • Istanbul Haber Servisi j-Beylikdûzü McDonald's önûnde mendil satan 10 yaşındaki L.A'yı derin dondurucuya kapattıklan ıddıa edilen Müessese Müdürû Inan Ünal ile 17 yaşındaki görevli V B'nin 15'er yıla kadar ağır hapis cezası istemiyle yargılanmasına başlandı. Bakırköy 4. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen davada, oturuma müdahil olarak katılan baba Ziya A'yı ve tutuklu sanıklar Inan Ünal ile V B'yi ; dinleyen mahkeme • heyeti, sanıklann tahliye talebini reddederek tanıklann dinlenmesi ve delillerin toplanması ; gerekçesiyle duruşmayı erteledi. Çürükleri ayıkladık • İstanbul Haber Servisi - îstanbul Emnıyet Müdürü Kazım Abanoz dûn dûzenlediğı basın toplantısında, AB j sürecinde Türkiye | vitrinine yakışan polis imajını yaratmaya çalıştıklannı söyledi. Teşkilatta yer alan çürükleri ayıkladıklannı ifade eden Abanoz, îstanbul Emniyeti olarak bazı karakollardaki ağır , silahlan kaldırarak ; görüntü kirliliğıni yok etmeyi amaçladıklannı bildirdi. Kazakistan'ın ı a a . •• •• milügunu kutlandı • ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Kazakistan'ın mıllı günü dün akşam Hilton Oteli'nde verilen resepsiyonla kutlandı. Resepsiyona Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Kemal Nehrozoğlu, danışmanı Tacan îldem, basın sözcüsü Metın Yalman, eski Cıunhurbaşkanı Süleyman Demirel, Milli Savunma Bakanı Sabahattin Çakmakoğlu, Dışişleri Bakanhğı Müsteşan Faruk Loğoğlu, çok sayıda milletvekili ve diplomat katıldı. Resıri Akay'm Okuyan'a açoğı tazminat davasi • ANKARA (AA) - i Türkiye Kamu-Sen Gehel j Başkanı Resul Akay'ın • yaptığı açıklamalarla 1 kişilik haklanna hakaret ' ettiği gerekçesiyle ' Çalışma ve Sosyal > Güvenlik Bakanı j YaşarOkuyan j hakkında 10 milyar lira ; manevi tazminat • istemiyle açtığı dava ; başladı. Davacı ve davalı j avukatlanna, yazılı j delillerini sunmalan için | lOgünkesinsüre ; tanımasına kararveren | yargıç Ahmet Pınar | duruşmayı erteledi. i Afrodit heykeli i Bergama'ya • Îstanbul Haber Servisi -îzmir'in Bergama ilçesi yakmlanndaki Allianoi i antık kentınde yapılan ı kazılar sonucu ortaya i çıkanlan, MS 2. yüzyıla ait Afrodit heykeli Bergama Müzesi'ne ; taşınıyor. Halkın siyaset sahnesine çıkmasıyla, 20. yüzyılda, devletin rolü üstüne köklü bir değişiklik oldu Demokrasinin Yom Görevi21. YÜZYIUN EŞİĞİNDE DÜNYA TÖRKİYE nce birkaç hatırlat- ma: Demokrasi, keli- menın kökeninin de anlattığı gibi, biryö- netım biçimi; bir toplumda hal- kın, yani hiçbir ayınm gözetil- rneden yurttaşlar topluluğunun, siyasal iktidan elinde tuttuğu ya da denetlediği bir siyasal ör- gütleniş tarzı. Öte yandan, de- mokrasi, siyasal otoritenin, hal- kın kendi kendini yönetme hak- kmdan kaynaklandığını söy- lerken belli bir egemenlik an- layışmı da dile getirmiş olu- yor. Son olarak, çoğunluğun yasasını, bireylerin hak ve öz- gürlüğüne saygıyı, yurttaşla- nn eşitliğini öngörüyor. Sos- yalist düşünce, bu eşıtliği biçim- selde bırakmayıp "sosyal ko- şuüarda es.Htik"e yayrnak is- terken demokrasi ile sosyalizm arasında da birdirsek temasıku- rulmuş oluyor. 4l Bir hatırlatma da şu: Halkın siyaset sahnesine çık- masıyla, özellikle 20. yüzyılda, devletin rolü üstüne de köklü bir değişiklik olur. Daha önce, egemen güçler, denetledikleri ya da en azından kendi yarar- lanna işleyen ekonomik alan- da siyasal iktidann rolûnü en azda tutmayı isterken halk ter- sine, iktisadi yasalann etkile- rini ve doğurdukları eşitsizlik- leri düzeltecek bir güç olarak bakmaya başlar devlete. Dev- letin bu yeni rolü de, Bırinci Dünya Savaşı, özellikie de flrin- ci Dünya Savaşı 'ndan sonra çı- kanlan anayasalarda ete kemi- ğe bürünür. Bireye, devlet kar- şısında bir özerklik sağlayan geleneksel hak ve özgürlükle- rin yanı sıra, yeni anayasalar yepyeni haklar tanırlar: Eğitim hakkı, hastalık ve sakatlıklara karşı sosyal sigorta haklan, ko- nut ve çalışma hakkıdır bunlar. Içınde bulunduğumuz aşama- da bu liste daha da uzuyor. Bun- lar, halkın devlete yüklediği yeni görevlerdir; devlet, bunla- n yerine getirmekten çekin- mek de ne, sıradan insanlann sefaletini hafifletmek ve ulusal gelirin adil biçimde dağılışını sağlamak ıçın, iktisadi yaşama müdahale etmek zorundadır. Bunu, devletten istemek halk için de bir görevdir. Böylece, demokrasinin amacı, bir yerde toplumu derinden derine de- ğiştirmektir de. Demokrasi gü- nümüzde evrensel birdeğer ha- line gelmişse toplumlan ve dün- yayı daha insanca kılmada uyandırdığı umutlar yüzünden- dirde. Yeni liberalizmin "daha az devtet" derken bir göremediği de budur. Devleti, gece bekçisi ya da "smırlan koruyan" bir güç du- rumuna indirgeyip toplumu, li- beralizm adına "piyasa güçle- ri"ne, yani aslında tekelci ka- pitalizmin yağmacı güçlerine teslim etmek, köylünün -o pek bilinen- öyküsünde olduğu gi- bi, taşlan bağlayıp köpekleri salıvermek demek olmaz mı? Kımı aymaz kalemlerin "piya- sa demokrasisi'' dedikleri alan- da at oynatacak olanlar kim- lerdir? Buradan kalkarak diyeceğiz ki, bütün küreselleşme şarkıla- nna karşm, ulus-devlet gerçe- 'Demokrasiyi derinJeştirmenin bir boyutu eşitsizfiklere karşı mücadeiedin' ği sona ermiş olmadığı gibi, birey ve halk yaranna 20. yüz- yıl boyunca kazanılmış hak ve özgürlük mevzilerine en iyi göz-kulak olacak olan, yine de ulus-devletnr. Demokratik ku- ramın bir görevi, onu bir yana atmak değil, tersine gitgide de- mokratikleştirmektir. Aslında, gerek ulusal gerek uluslarara- sı alanda olan da budur. Gitgi- de demokratikleşen devlet, de- mokrasinin dennleştirilmesin- de daha olumlu bir rol oynaya- caktır. Demokrasiyi derinleştirme- nin bir boyutu, eşitsizliklere karşı mücadeledır. mıyor bu; iki yüzyıldan beri iktidann meşruluğunu, herke- sin haklanna saygı ve onlan güvenceye bağlama üzerine ku- ran sosyal anlaşmayı hiçe sa- yıyorlar. Yerleşik dûzenin yandaşla- n, kabul edıiemez olanı haklı çıkarmaya çabalarken, libera- lizmin yeni havarileri yetişmiş- tir imdatlanna. Bu sonuncular da, berikilerin açtığı yolda, pi- yasanın "doğal" yasalanna baş eğmeyi, sosyal aykuilıklann uyancı erdemlerini övmeyi, eşitçi mekanizmanın "şeytani" tehdidine karşı çıkmayı şakıyıp duruyorlar. Çiğnenmiş salazlar, turmanın tartışmasını ve pa- zarhğını yapacak güçte örgüt- lerden yoksun halk da buna boyun eğmektedir. Zenginlik- lerin çoğalması, zaman zaman ağırlaşır da olsa, hızını sürdü- rüyor. Bilimsel ve teknık etki araçlan çoğalıyor; ama demok- ratik tasannın belkemiğini oluş- turacak olan eşitliğe doğru uzun yürüyüşün önü tıkanıyor, durdurulup abluka altına alını- yor. Toplumlan yapılandıran ve devletle halk arasındakı iliş- kileri biçimlendiren korkunç eşıtsizlikler, azalmak şöyle dur- sun acımasızca artıyor. De- mokrasiler, bir yüzyıldan faz- JTutunabildiği yerlerde, demokrasi, altediimesini önlemek için, kendi değerlerini de saydırmak zorundadır; onun, şu ya da bu düşüncenin iktidara taşınmasında sıradan bir araç olmadığını, insanlann insanca yaşayacaklan bir dünyanın hem yaratılmasnıda hem de sürdürülmesinde bir öğe olduğunu adım başında hatırlatması gerekir. E$ltslzllkler <flz boyu ve dünya çapındadır - » - * ^ ünyamız adım ba- m B şında elle tutulur m B eşitsizliklerle dolu. * -^ Nereden kaynakla- nıyor bu? Şuradan: Bir azın- hk, geleceğini ınsanlığuı yaz- gısı ile kanştuıyor; oysa, top- lumlann geleceğini asıl tehdit eden, o arınliğın iktidannın de- vam etmesidir. Bar bar bağıran eşitsizlikler, öyle çokça söylendiği gibi, ne doğal bir düzenin gereğidir, ne de insan soyunun ilerlemesin- de eşsiz uyancüardır; bir baş- ka zamandan kalma ilkellik- lerdir onlar. Ister gelirlerde, eğitimde, adalette; ister sağhk- ta, konutta, ya da külrürde or- taya çıksınlar, hep yoksullann ve kadınlann zaranna işleyen ve derinleşen bu eşitsizlikler, bir parça azalülmalan yolunda çö- zürnler öne sürüldüğünde bile atıhnası gerekli adımlan da tö- kezletiyorlar. Yalnız büyük ço- ğunluğu isyan ettirmekle kal- tatlan biraz değiştirilip yeni- den sunuluyor. Dünyalann en iyisinde her şeyin daha iyi ola- cağını kafalara işleyip duran bu ideolojinin yalan ve aldat- macası daha şımdıden ortaya çıkmış değil midir? Değilse, bu küstah ve nobran egemen- liğe karşı ne söylemeli başka- ca? Siyasal rejimlerin Ameri- ka Birleşik Devletleri modeli- ne bakıp standartlaşmalan, bü- tün Batı demokrasilerine ağır ağıryayılıyor. Sözkonusu stan- dartlaşma, hoş görülebüir kürû temalann dışında kalan bütün sosyal tasanlan bir kenara iter- ken, demokratik seçimi de ikiz kardeşler, yani aslında birbir- lerinden esaslı hiçbir farkı ol- mayan partiler ya da koalis- yonlar arasında birnöbetleşe de- ğişime indirgiyor; demokratik tartışmayı da, her türlü siyasal içerikten yoksun, ama çürü- müşlük ve kokuşmuşlukla do- lu, pahalı bir reklam yanşma- sının içine itiyor. Oyunun ku- rallannı değiştirecek ve sos- yal koşullan bir ahenge kavuş- la bir süreden beri pek büyük ilerlemeler kaydetmiş olsalar da, amaçlanna ulaşmış olmak- tan uzaktırlar henüz. Bugün gelecek, insanlann yeniden ha- rekete geçmede ortaya koya- caklan yeteneğe bağlı. Bir baş- ka terslik, bizzat liberalizmin özgürlüklere karşı çıkmasıdy. Llberallzm özgürlülclere kar?ı 'liyülardanbaş- layarak başta Amerikan top- lumundankay- naklanan liberal rüzgârlann ye- niden esmeye başlaması; işin içine başka etkenlerin de gir- mesiyle kapitalist ekonominin dünya çapında genişlemesi, alı- şılmış deyimle "küresel eko- nomi''nin doğuşu, giderek Bir- leşik Devletler'in sultasında bir "yenidünyadüzeni" kurma ça- balan pek bilinir. Söz konusu "yeni libera- Iizm"in yandaşlan, gerçekçi olduklannı söyleselerde, olay- lan, kendi kuramsal görüşleri- nin önünde dize getirmek iste- yen ideologlardır aslında. Ah- laklan da, çıkar üstüne kurulu- dur. Toplumlara bir "Kberal korse" giydirmek isteyen bu rüzgâr, sanayi ülkeleri üzerin- de olduğu kadar "Üçüncü Dün- ya'' üzerinde de esip durmak- tadu-. Olan bitenin demokrasi- yi ve özgürlükleri de etkileme- mesi imkânsızdır. Gerçekten, dünyamızda, özellikle son on yıl içinde, iki hareketin birden hızlandığını görüyoruz: Onlardan biri, "de- mokratıkieşroe'' yolunda atı- lan adımlar ve uluslararası iliş- kilerde demokratik ilkelenn belirleyici olmaya başlaması ise; ötekisi, dünya ekonomi- sinde firmalann birbiriyle bir- leşmesi sonucu "tekelci eğüim- ler"in hızla gelişme gösterme- sidir. Demokratikleşme, Batı'da olduğu kadar Batı dışında da ay- dın çevrelerce güçlü olarak des- teklenen bir akım. Ama Erol Manisah'nın sorduğu şu soru (Cumhuriyet, 14 Temmuz 1999) karşıhk bekliyor: "Dûn- \-ada hem tekeüeşmeler, hem de demokrasi büükte nasıl yü- rüyecek?'' Bu konuda, ulusal düzeyde, çokuluslu olsalar da Batı'da kendi ülkelerinde "zorlanabi- lirier"; tekelci hareket alanla- n "kKmen" de olsa engellene- bilir. Çünkü ıçeride oldukça sağlam bir demokrasi var. An- cak dışanda, Üçüncü Dün- ya'nm hele hele güçsüz ülke- lerinde, bütünüyle "demokra- si karşjö" bir tutum içinde ola- caklardır Bu ülkelerde "yöne- (BnlerT ve "yeriisermayeyr de- nedmleri alnna sokacaklar, hat- ta demokratik gelişmelere kar- şı çıkacaklardır. O zaman? Son olarak, bir başka önem- li konuya deginmeli. Demokrasi mllltan olmak zorundadır • " ^ emokrasi, tutuna- m 1 bildiği yerlerde, m M düşmanlannca al- * -^ tedilmesini önle- mek için, kendi değerlerini de saydırmak zorundadır; onun, şu ya da bu düşüncenin iktida- ra taşınmasında sıradan bir araç olmadığını. insanlann insanca yaşayacaklan birdünyanın hem yaratılmasında hem de sürdü- rülmesinde bir öğe olduğunu adım başında hatırlatması ge- rekir. Bunun için de, bir yerde "mi- ütan" olmalıdır: Başta ırkçılı- ğa ve her türlü aynmcılığa kar- şı olmak üzere, ondan hoşgö- rülü olmasını bekleyemeyiz. _ Insan soyunun özellikle 20. yüzyılda edindiği deneyimler, onu bu yolda -ister istemez- daha dikkatli ohnaya götüre- cektir. Geçmişindeki büyük hümanist gelenek onu, her za- man "insansaT olandan yana tavır takınmaya zorluyor. Böylece, her toplumda -vaz- geçilmez- bağlaşıklan olan, ilerici ve demokrat güçlerle beraber, ezilenin, horlananm, kadın ve çocuk haklannın, do- ğanın, bu arada hayvan hakla- nnın yanında olacaktır. Jules Michelet'nin yüzyıldan fazla bir zaman önce söylediği şu sözler hep hatırlanmalıdır: "Hayvan haklannın tanuııp konmmadığıbirtoplumda, de- mokrasi olamaz". Demokrasi, toplumun ve doğanm nimet- leri kadar güzellıklenni de adil- ce bölüşme düzenidir. SÜRECEK Kanlı Pazar 'ın sorumlusu olduğu ileri sürülen îslamcı yazar, Özakıncı 'ya dava açtı 'Eygi, tophım betteğinin zjuyıflığuuıgüventyor' BARIŞDOSTER Tarihe Kanh Pazar olarak gecen olay- larrn başsorumlusu olarak gösterilen Is- lamcı yazar Mehmet Şevket Eygi, "Uni- ted States Of trtica 1945-1999"" kitabmın yazan CengizÖzakma aleyhine 5 milyar ürahk manevi tazminat davası açü ve Kan- lı Pazar'dan 31 yıl sonra, olaylarla hiçbir ilgisinin olmadığını öne sürdü. özakıncı ise Türkiye'de şeriatçılığın emperyaüz- min beslemesi olduğunu vurgulayarak "Eygi, 1969 yıtanda sahibi ve başyazan ol- duğu Bugün gazetesindeki irticaa yazıia- n nedenryie >argılandı. hüküm giydi ve hapsc anlmamak için Suudi Arabistan'a kaçn. 31 > üdır Kanh Pazar'uı başsorum- lusu olarak bifinen Eygi, şimdi toplumun beBeğminzaymığına güveniyor,budavasa- yesinde, obçia hiçbir ilgisinin nhna<ftğmı söyfemeye cahşıyor'' dedi. Eygi'nin, 16 Şubat 1969'da yaşanan Kanh Pazar'daki payının bilindiğine dik- kat çeken özakıncı, "O tarihte Istan- bul'daki devrimci, solcu, yurtsever, anti- emperyaost öğrendler, ABD'nin ünlü 6. FDosu'nun tstanbul'a geünesine karşı ÇH karak ABD'li denizcüerin karaya çıkma- smı önlemeye çalışnlar. O döoemde Meb- met Şevket Eygi'nin yönkndirdiği şeriat- çılar da Türk gençlerine karşı, ABD'nin yanmdayeralarakgençteresakhrduaciki ktşininöhunünenedenokhüar.Eygio gün bugündür,Kanh Pazar'ın baş sonunlusu olarak biBnir'' diye konuştu. Eygi'nin, manevi tazminat davası açmadan önce, kendisi hakkında suç duyurusundabulun- duğunu, bunun üzerine ifadesinin alındı- ğını vurgulayan Özakıncı, "tfedemde, ld- taptayeralankknalannkaynağmı verdim, bunlann daha önce, gazeteterde, dergi- lerde, haber, diziyazı olarak çıktığını söy- ledim. Dipnooann ka>nağı bellidir. Sav- a da bana hak verdi, koğuşturmaya ge- rek görmediğmi söyledi'' dedi. Eygi 'nin, "Hapis yannunadık, bari mahnHan ede- Bm" anlayışı güttüğünü ve bu kez de ma- nevi tazminat davası açhğını vurgulayan özakıncı, davanın28 Kasım tarihinde sa- at 09.35'te Şişli 2. Asliye Hukuk Hâkinî- liği'nde görüleceğini söyledi. özakıncı, 1969'da Kanh Pazar'la ilgüi olarak Bu- gün gazetesi aleyhinde dört davanjn bir- den açıldığını anımsatarak Eygi'nin Kan- lı Pazar'daki rolü hakkında, başta Cum- huriyet ve îstanbul Ekspres olmak üzere gazetelerde haberlerin, yazılann çıktığı- nı, Eygi'nin bunlara karşı hiçbir dava aç- madığını anlattı. özakıncı, "Eygi,olaynî üzerinden31 yılgeçtikten sonra, halkmbd- teğuûn zavıflığına güveniyor. 'Olaylarla hiçbir ilgim yok' deme cüretini gösteri- yor.tkricüerin, solculann beileğiveyüre- ğjyfe adeta alay ediyor. Ama ortada bel- geler, tanıklar var" dedi. Mehmet Şevket Eygi ise Kanh Pazar'ın olduğu gün Türkiye'de değil, Suudi Ara- bistan'da hacda olduğunu söyledi. O yıl- larda farkh düşünen insanlararasındakar- şıhklı olarak ağıryazılann yazüdığını söy- leyen Eygi, Özakıncı "nın kitabı "çokfle- ri gittiği için'' dava acnğını anlato. PERŞEMBE ORHAN BURSALI Başbakan Ecevtt'in talimatıyla kurulan özel bir soruşturma grubu, devleti tepeden tırnağa kuşa- tan, ulusal bütçemize sülük gibi yapışan soygun- culann devletin içindeki işbirlikçilerini araştıracak- mış. Soygunun siyasal ve burokratik ayaklan ye- rinde durduğu sürece, Murat Demirel gider, Kı- rat Demirel gelir bilinci.. devlet içindeki siyasetçi- ler ve onlann emrindeki bürokratlar göz yumma- dığı sürece, bu çapta soygunlann yapılmasının olanaksız olduğu bilinci kamuoyuna yerleşmeye başJaytnca, Ecevit'in bu karan akJığı anlâşılıyor. Evet, pisliğin devlet içindeki ayaklannın temizlenmesi- ne şiddetle gereksinim var. • • • Var da acaba siyasal yönetim buna gerçekten inanıyor mu? Yani siyasal kararlılık yeterince var mı? Işte bunu test etmek için ortada, örneğin çok somut bir olay var: Egebank'ın içinin boşaltıldığı- nı ve bankaya hemen el konması gerektiğini be- lirten murakıp raporlanna rağmen, sorumlu siya- set ve bürokrasi yönetiminin niye harekete geç- mediği hemen araştırılmalı. Sadece Egebank değil tabii, içi boşaltılmış di- ğer bankalann devlet içindeki sorumlulannın kim- ler olduğu da ortaya çıkartılmalı. Aynca sistemde önemli bir sorun daha var Murakıp raporian ban- kalann içlerinin boşaltıldığını ihbar ediyor sadece. Bankalann içlerinin boşaltıldığını bildiren raporiar ne işe yarar? Hırsız malı götürmüş... Belki son bo- zuk paralara el konması olanağını veriyor bu ra- poriar... Bankalann genel gidişatlannı, yani hızla soyulduklannı gördükleri halde duruma müdaha- le etmeyen bürokrasinin de üzerine gidilmeli. Dev- leti soymanın en önemli aracı bankalar. Siyasetçi-bürokrat ile işadamı kılıklı soyguncu- lar, en çok bu bankalar aracılığıyla el ele veriyor. 2-3 yıl kadar önce bir Bankalar Yasası çıkartıldı. Bu yasanın önemli bir maddesi de basının ka- muoyunda panik yarat/cı banka haberi vermesini yasaklıyordu. Devletin resmi yetkilileri bir açıkla- ma yapmadığı sürece, bir bankanın içinin boşal- tlmakta olduğunu, soyulduğunu basın haber ve- remeyecekti. Bankalann soyulması özellikle son iki-üç yıl içinde gerçekleştiğine göre, bunun ya- sal kılrnnın da kamuoyuna yayın yasağı konarak, üçkâğıtçı siyasetçi-bürokrat-kravatlı soyguncular tarafından önceden hazırlandığını gelin de düşün- meyin! Tam, taşlan bağladılar, itlerı saldılar fıkra- sında olduğu gibi. Bankalar Yasası'na bu maddeyi kimterin, han- gi lobilerin koydurttuğunun araştınlması, ilginç bil- giler ortaya çıkartabilir. ••• Ecevit'in, soygunculann devlet içindeki izlerini arama çabasında çok samimi olduğuna gönülden inanıyorum. Ancak, ciddi bir araştırmanın siyasal ve burokratik sonuçlarını kaldırabilecek siyasal sağlamlığın ve kararlılığın varlığına da aynı ölçü- de inanmak mümkün mü? Bu da önümüzdeki bir aylık sürede yapılacaklarla test edilecek— ,,,L 4 Philip Morris önergesi Yücelen, oğlu ve eniştesini savundu ANKARA (Cumhu- riyet Bürosu) - TE- KELÜen sorumlu Dev- let Bakanı Rüştü Kâzım Yücelen'in oğlu ve enış- tesinin şirketinin dünya- nın önemli sigara üreti- cisi ve satıcısı olan Phi- lip Morris'in Içel bayi- liğini alması bir soru önergesiyle TBMM gün- demine getirildı. Şirke- tin kurulduktan 20 gün sonra bayilik aldığı be- ürtihrken soru önergesi- ne yanıt veren Yücelen. "Milletveküi ve bakan yaknüarnunticaretkuğ- raşmalan yasak değil" savunması- nı yaptı. FP Rize Milletvekili MehmetBe- kâroğlu, Başbakan Büknt Ece- vit'in yanıt- laması iste- miyle verdi- ğisoruöner- gesinde Yü- celen'in 1980 do- ğumlu oğlu Hakan Yü- celen ile eniştesiHa- san Serpil'in 28 Tem- muz 2000 tarihinde kur- duğu 53 milyar lira ser- mayeli Hakan Pazarla- ma Limitet Şirketi'nin kurulduktan 20 gün son- ra Philip Morris'in Içel bayılığıni aldığma dikkat çekti. Soru önergesınde "Milyonlarca dolar te- minatverecek durumda olan ve çok daha fazla sermayesi bulunan, çok sayıda şh*ketmevcutiken rıidi. Ecevit'in önergeyi ilet- tiği Yücelen, verdiği ya- nıtta Philip Morris ürün- lerinin Içel ilinde dağı- tımım yapmak üzere 7 firmanın başvuruda bu- lunduğunu ve Hakan Pa- zarlama Limitet Şirke- ti 'nın seçilen 4 şirkerten biri olduğunu belirtti. Philip Morris'uı dünya çapında bir sigara üreti- cisi ve satıcısı olduğunu ve bakanlığıyla hiçbir ış ılişkisi bulunmadığını belirten Yücelen özetle şu savunmayı yapü: "Phüip Morris, şirket pofitikalan gereği ne Türkiye'de nede dünya- nın başka bir ülkesinde doğrudantü- tünahnunda bulunma- maktadır. Türkiyeyeki ahmlannı tüccararacı- Kazım p Moms'ınbakanhğryla hiçbirbağlantısuun otoaAguiiavundu. ekıcısınden çaydan sorumlu Devlet Bakam'nm 20 yaşuıda- kifiniversiteöğrenaaoğ- hınun ve ekonomik sı- kmn çektiği iddia edilen enistesinin sahibi oldu- ğuşirketeverihnesi han- giiyiniyet,ticari itibarve yeterttİilde bağdaşmak- tadır'' görüşüne yer ve- bütör seçimini de kendi kuraOannagöreyapmış- br. Bu konuda hiçbir teİ- kinim, ricam ya da ba- kanhk nümzunu kıdla- narak etkim ohnamışbr. Eniştem ODTU mezunu makinemûhendisiohıp ti- cari hayattayeni değfldh". Tfcareneuğraşıpdürûst- çe geçimini temin eden milletveidli veya bakan yaknüantenkitdeğiLtak- diredilmetidir.'' Phıhp Morris"in TE- KEL'ın müştensi ohna- dığını yineleyen Yüce- len, ticari hayatın içeri- sinden geldiğini ve tica- ri kurallan iyi bildiğini vurgulayarak şimdiye kadar sıyasette ticari ah- laka aykın bir davranışı ve uygulaması olmadı- ğını belirtti.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear