23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 15 EKİM 2000 PAZAR HABERLER DUNYADA BUGUN AIİSİRMEN Gazeteci ve İki Anı Sevgili, Yahya Murat Demirel'in Egebank hortumu oJa- yı sonunda medyaya da uzandı. Demirel'in, sorunlanndan birinin çözümöne yar- dımcı olan bir gazeteciye 1 milyon dolar gönder- diği haberi büyük şok yaratmadı. Yalnızca paranın kime gittiği sorusu üzerinde odaklandı soru işare- ti Çoğu kişinin aklına, ilk ağızda ona yakın isim gel- di. Hani bunlardan hangisi çıksaydı, şaşırmaya- caklardı medya dünyasını yakından tanıyanlar. Sonunda ihale R.T.'nin üstüne kaldı. Ortada henüz bir iddiavar, kanıt yok. Bu yüzden- dir ki, gazetenin üst kurulunun karanyla yazılanna ara vermiş bu köşe yazannın lehine veya aJeyhine herhangi bir şey söylemek son derecede yanlış ve haksız bir davranış olur. Ama doğrusu aynı şey, birden ortaya atılan ve "Parayı ben aldım" dıyen sürpriz tanık Mete Has'ın söyledıklen ıçın geçerlı değıl. Her şeyden önce, bir adanın yüzde 25'inin alımı için verilmış olan 650 bin dolar kaparo neden işa- damının bürosuna gönderilmemiş? Bu tür ödemeler, çekle ya da banka hesaplann- dan yapılmıyor da paralar çanta ile (miktar 650 bin dolar olduğuna göre, söz konusu çanta değil de bavul olsa gerek) mı yapılıyor? Para neden bir gazetecinın evine gönderiliyor? Gazeteciye akşam yemeğıne giden işadamı sa- at 17.00'de oraya gitmiş, ev sahibi dana konutu- na gelmemışmiş. İşadamı parayı alıp bagaja koymuşmuş da falan filan... Sana da öyküde bir tuhaflık var gibi geJmiyor mu? . . • . s ••• Neyse, bırakalım bu tekil olayı bir yana. Asıl sis- teme bakalım. Gazeteci kamunun olan bitenden haberdar ol- ma hakkının aracısı olan kişidir. Her ne kadar ülkemizde fazla bilgi eğitim gerek- tirmiyor görünse bile, önemli bir iştir ve gazeteci- nın şeffaflığı en önde gelir. Gazetecinin elınde bir silah vardır. Etkisi dolayı- sıyla her yere girip çıkabıleceğı gibi, kamuoyunu yanlış da yönlendirebilir. Son yıllarda ülkemizde "gazetecileri'in üsttaba- kası bir yandan iş çevreleri, para ve sermaye ile öbür yandan devlet erkini ellerinöe tutanlaria pek fazla sıkı fıkı ilişkiler içine girmişlerdir. Genelde, köşe yazarı veya yönetici veya her iki- sı de bırlıkte bir konumdadırlar. Ve yaşam düzeylerı de Fransa, Ingiltere, Alman- ya ve ABD'deki meslektaşlanyla kjyaslanmayacak kadar yüksektir. Gazetecilik mesleğiyle biriikte patronun ya da "eşin dostun" ışıni takip ise umuru adiyedendir. Bu durum artık hiç yadırganmaz, hatta bu ilişki- lerin dışında kalmış olanlar, kapanmış bir çağın öz- lemi içindeki çağdışı yaratıklar olarak algılanırlar. ••• Her neyse, herkesin bildiği ve şu günlerde yaz- dığı bu gerçeklerden sonra iki anıya geçelim. Bomba ile havaya uçurulmasından az önceydi, Uğur Mumcu bir gün, - Bıliyor musun, bir de bahçe içinde bir evim ol- sun isterdim, demişti. - Işte babandan kalan, Ayvalık'ta Cunda yolun- daki küçük yazlık ev var ya dedim, ve sürdürdüm. - Boş ver Uğurcuğum, sen Uğur Mumcu olarak kalmaya mahkûmsun ve öyle bir evin de olmaz. Ikıncı anım, uzun yıllar Fransa'nın ve dünyanın en saygın gazetelerinden Le Monde'u yönetmiş Jac- ques Fauvet ile ilgili. 1977 yazında, Türkiye'ye gelmiş olan Fauvet, Is- tanbul'da Nadir Nadi'yi ziyaret ediyordu. Nadir Bey, daha önce Parıs'te tanışmış olduğum Bay Fauvet ile görüşmesinde benim de bulunma- mı istemiştı. Mavi yoiculuğa ara verdim. Bir koy- dan tekne ile sahile çıkıp apar topar Istanbul'a dön- düm. O akşam yemekte, Nadir Bey, - Arkadaşımız, tatilıni yanda kesip geldi, bu gö- rüşmede hazır bulunmak için, dedi. Bay Fauvet çok şaşırmıştı: - Sızin gazetecilerın önceden saptanmış tatilferi mi var? dedi. t , . .-; Sonra da ekledi: - Ben kımseye önceden tatil vermem. Onun bö- lümünde durum sakinse, "Sen şu arada iki hafta gidebilirsin" derim. Olay da çıkarsa tatilini yanda keser ve döner. Gazetecinin de tatili mi olurmuş? Biraz durdu. sonra da bir başka ilkesini dile ge- tirdi: "Biz çalışanlanmıza makul, rahat yaşayacaklan parayı veririz. Ama ben zengin, servet sahibi insan- lan gazeteci yapmam, onlarta çalışmam. Çünkü o zaman onlar, kaçınılmaz olarak belirii birzümrenin çıkarlannın sözcüsü olurtar. Oysa gazeteci kamu- oyunun sözcüsüdür. Ondan çok fazla kopmama- lıdır." Bu iki dinozor anısının bilmem ki günümüz Tür- kiyesi'nde bir önemi kaldı mı?.. Cezaevleri Ftipieykminde 15Jdşigözoltında İstanbul Haber Servi- si- F tipı cezaevlerinı protesto eden tutuklu ve hükümlü yakınlanna müdahale eden polis yi- ne 15 kışıyı yerlerde sü- rükleyerek gözaltına al- dı. Galatasaray Lisesi önünde dün saat 12.00 sıralannda toplanan tu- tuklu ve hükümlü ya- kınlan basm açıklaması yapmak istedı. Yoğun güvenlık ön- lemlen alan polis, gru- bu çember ıçine aldı. Daha sonra gruba müdahale eden Çevik Kuvvet Şube Müdürlü- ğü ökjplen. çoğunluğu- nu kadınlann oluşturdu- ğu tutuklu ve hükümlü yakınlannı gözaltına al- dı. Yerlerde sûrüklene- rekpolis otobüsüne bin- dirilen tutuklu ve hü- kümlü yakınlan "Höc- relere girmeyeceğiz'', "Devrimci Tutsaklar Onurumuzdur" slogan- lan atülar. Özgür Tutuk- lu ve Hükümlü Aileleri Yardımlaşma Derneği (TAYAD)'dan yapılan yazılı açıklamada, gö- zaltına alınlann serbest bırakılması ıstendi. Açıklamada, "Her haf- ta Galatasaray'daohna- ya devam edeceğiz" denildi. Ankara 2 No'lu Devlet Güvenlik Mahkemesi'nde görülecek davada 10 yıl hapis cezası isteniyor yannANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Türkiye'nin laik devlet yapısını değiştirerek yerine dini kurallara day- alı "teokratik diktatörlük" kurmak istediği gerekçesiyle hakkında dava açılan Fethullah Gülen'in yargılan- masına başlanacak. Ankara 2 No'lu DGM'de yann başlayacak duruşma- da Gülen hakkında 10 yıla kadar ağır hapis cezası isteniyor. Hakkındaki yargılama yann başlayacak olan ve şu anda ABD'nin New Jersey Eyaleti'nde bulunan Gülen'in duruşmaya katılması bek- lenmiyor. Ankara DGM Cumhuriyet Savcısı Nuh Mete Yûksel tarafından hazırlanan iddianamede, Gülen grubunun amacı, "Devletin tüm sis- temJerinde Islam faükümlerini ege- men küarak teokratik bir tslam dik- tatörlüğünü kurmak" şeklınde açık- •ABD'de bulunan Fethullah Gülen'in 'laik cumhuriyeti' yıkarak yerine 'şeriatçı diktatörlük' kurma amacına dönük çahşmalannın yargılanacağı dava Ankara 2 No'lu DGM'de yann görülmeye başlanacak. Gülen hakkında 10 yıl ağır hapis cezası isteniyor. landı. iddianamede, Gülen'in laik, demokratik ve sosyal hukuk devleti olan Türkiye Cumhunyeti'ni sona erdirmeyi pianladığ; anlatılarak "Şeri yasalann hâkim olduğu tslam devle- tini kurmak için okullannda beyin- lerini yıkadığı gençlik ile oluşturacağı toplumu kullanmayı planladığı tespit edilmiştir" denildi. Yüksel, Gülen'in hedefine ulaşmak amacıyla kul- landığı stratejiyi de şöyle dile getirdi: "Gülen, tslamcı ideolojik bir yak- laşımla bulunduğu legal yolu muhafaza ederek sahibi olduğu etkin maü gücü üe bünyesinde bulunan vakıf,okul vedershaneleri kuOanarak eğmlmiş gençlerden oluşan bir taban oluşturmak, devletin bütûn kadro- lannda, bütün bürokraside, Milli Eğitim Bakanhğı ve emniyet teşki- latında kadrolaşmak, yurtdışında ve Türkiye"de kurulacak siyasal Islama sempatiyle bakacak bir gençlik oluşturmak istemektedir." Gülen'in hoşgörü ve banş tablolan ile devlet çevrelerini etkilediğine dikkat çeken Yüksel, toplumun gerçeği görmesinı engellemek a- macıyla demokrasi şemsiyesi altma sığındığuu vurguladı. Yüksel'in iddi- anamesinde, "Cumhuriyet dûzenine 'kefere düzeni' dhen bu şahıs, bugûn bu düzeni istergörünerek baa kesim- leri bu davTamşuıa inandırabihnekte- dir. Gülen, faaliyetlerinde gösterdiği gizlüik, taraftarlannm kendisine bağuhğı,etkili, kararhve merkezi>etçi yönetimi ile Türkiye'nin en gûçhı irti- cai yapılanmasuhr" denildi. Gülen grubunun eğitim alanında devletten daha ileri olanaklara sahip olduğunun gözlendiğini belirten Yük- sel, sinsi çalışmalann önündeki tek engelin Türk Silahlı Kuvvetleri (T- SK) olduğunu vurguladı. Yüksel, Gülen'in TSK'yi ele geçirme ça- balannı da şöyle anlattı: "Kültür düzeyi yûksek, kendine bağh, türban takmayan bayanlann askeri öğrencüer ile tanışmalan ve evlenmelerûıin sağlanabilmesi için gerekli vasatı sağlayacak bir yapılan- mava gitmiştir. Gülen bu yöntemle 10 yıliçindeTSK içindesözsahibi olacağı bir konuma gelmeyi planlamaktadır." Iddianamenın sonunda, Gülen'in Terörle Mücadele Yasası (TMY) gereğince 5 yıldan 10 yıla kadar ağır hapisle cezalandınlması istendi. Türk Ceza Yasası (TCY) uyannca Gülen 'in emanette bulunan suç eşyalanna el konulması da talep edildi. ÇYDD müdahil olmak istiyor CYDD Genel Başkanı TürkanSay- lan, Gülen davasının ilk dunışmasına müdahil olarak katılma isteminde bu- lunduklannı söyledi. Saylan, Fethul- lah Gülen gerçeğinin ortaya çıkması için, bu konuda bilgisi olan herkesi, adaletin gerçekleşmesine katkıya çağırdı. İĞNELİ FIRÇA ZAFER TEMOÇtN TBMM Başkanlığı ANAPveMHP'nin boşkonhkhesaploşmosı ANKARA (Cumhuri- yet Bürosu) - TBMM, ye- ni başkanını bu hafta be- lirleyecek. Meclis baş- kanlığı için 3. tur oylama- lar salı günü yapılacak. Bu turda da meclis baş- kanı seçilemezse, çar- şamba günü yapılacak son tur oylamada en yük- sek oyu alan aday TBMM Başkanı seçılecek. ANAP'h aday Murat Ba- Şesgioğlu ile MHP adayı Ömer bgi arasında "kV ran tarana" gecmesı bek- lenen başkanlık yanşın- da, iki adayın 4. tura kal- ması bekleniyor. DYP oy- lannm "kilit'' olduğu 3. tur oylamalar öncesinde ANAP'ın, bu partiye, "Içtûzük değisikliğiyle Meclis Başkanvekili sayı- sını 5'e çıkarma" sözü verdiği öğrenildi.. TBMM Başkanlığı için 8 adayla başlayan yanşta, DYP'li Beldr Aksoy'un ilk tur oylama öncesinde, ANAP'h Ertuğrul Yalçın- bayır ve Yılmaz Karako- yunhı'nun da 1 ve 2. tur oylamalann ardından çe- kilmesiyle aday sayısı 5'e düştü. FP'nin "gösterme- Saylan: Siyasiler türbanı sömürüyortstanbul Haber Servisi - Çağ- daş Yaşamı Destekleme Derne- ği (ÇYDD) Genel Başkanı Prof. Dr. Türkan Saylan, son günler- de, olası bir erken seçim beklen- tisiyle siyasilerin, tarikat-cema- at oylanru arkalanna almak için türban konusunu ve Türk Silah- lı Kuvvetleri'ni hedef alan ta- lihsiz söylemlerde bulundukla- nnı belirtti. Saylan, Türkiye'de AB'ye girme yolunda, evrensel hukuk ve haklann egemen kılınmaya çalışıldığı bir dönemde, genç kızlan tutsak eden türban pole- Türban eylemleri eğitimi aksattıtZMtR (Cumhuriyet Ege Bûrosa) -Türban takmakta di- renen öğrenciler. eğitim ve öğ- retimi aksatmaya devam edi- yor. Bazı imam-hatip liselerin- de Istiklal Marşı'nm söylendi- ği bayrak törenlerinde bile kız öğrenciler türban takıyor. Dokuz EylüJ Üniversitesi (DEÜ) Bahiyat Fakültesi'ne tûrbanla giremeyen öğrencile- rin direnişi de sürüyor. Ilahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Hakkı ÖnaL türban konusunda rektörlüğün kara- nnı uyguladıklanru beürterek "Bu konuda YÖK'ün aldığı birkararvar. Rektöriûkbu ka- ran tüm faküJtelerde olduğu gibi bizde de u\guluyor. Rek- törlüğün kararmı fakültemiz- de aynen uyguluyoruz, taviz vennemiz söz konusu değil" dedi. YÖK'ün üniversite ve yük- sekokullarda uygulamaya koyduğu "türban'' yasağı DEÜ ve Ege Üniversitesi'nde (EÜ) uygulanıyor. Türban ko- nusunda dıreniş yapan öğren- cilerin çeşitli çevrelerden des- tek alarak eylem yapmaya ça- lışöklan bildirildi. Fakültede olası provokas- yonlara karşı polisin de önlem aldığı ve çevrede inceleme yaçöğı öğrenildi. Ulke genelinde imam-hatip liselerinde farklı uygulamalar dikkat çekiyor. Kimi illerde bu okullara tür- banla girilmesi önlenirken Iz- mir'de Konak Kız Imam-Hatip Lisesi'nde 53, îzmir Anadolu Imam-Hatip Lisesi'nde ise 30 öğrenci milli güvenlik dersle- ri dışında diğer derslere tür- banla giriyor. miğinden medet umulduğunu söyledi. Saylan, bu dunımun, çağdaş- lıktan söz eden politikacılann halk gözünde inandıncılıklannı ve değerlerini yitirmelerine yol açtığünı öne sürdü. Saylan, türban konusunun, si- yasetçilerin 1950'li yıllardan sonra proje üretememeleri ne- deniyle oluştuğunu savundu. Türbanm Türkiye'de hiçbir za- man sorun ohnadığım vurgula- yan Saylan, türbamn demokra- siyle ügisi bulunmadığını kay- detti. Halkın, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer ile devlet arasındaki tartışmadan bıktığı- nı belirten Saylan, hukuk devle- tinde, devlet organlannın görev ve sorumluluklannm belirlen- diği gerçeğinin bir an önce al- gılanmasuıı istedi. ük"çıkardığı adayı İsma- il Alptekin'in 3. tur oyla- maya da gireceği, ancak bu partı oylarınm ANAP'lı Başesgioğlu'na gideceği ifade ediliyor. Kulislerde, ANAP'la MHP arasındaki başkan- lık yanşının aynı zaman- da bir "hesaplaşma" ola- cağına da işaret ediliyor. ANAP liden Mesut Yıl- maz hakkındaki Meclis soruşturmalannda MHP'nin "Yüce Djvan" yönünde oy kullanması nedeniyle, iki parti ara- sındaki gerginlığe dikkat çekiliyor. ANAP lideri Yılmaz'ın. "meclis baş- kanhğı için hükümet or- taklan arasında yapıla- cakanlaşmaya uymama" kararının altında da bu olayın yattığuıa işaret edi- liyor. ANAP cephesinde, MHP'nin. FP'nin yanı sı- ra, DYP'den de oy alama- yacağı hesabı yapılıyor. Başesgioğlu, DYP oylan- nın kilit olması nedeniy- le, hafta sonu da Mec- lis'te, kulis faaliyetlerini sürdürdü. ANAP'lıIar, DYP'nin hükümet kurul- ma aşamasmda MHP Li- den Devlet Bahçeu'nın sözlen nedeniyle bu par- tiye kırgın olduğunu ileri sürerek "Şimdi DYP'nin bu sözleri unutarak MHP ada>ına oy vermesini bek- lenuyoruz" görüşünü dile getinyorlar. Bülent Ece- vit'in, destek açıklaması- nın ardından DSP millet- vekillerinin tzgi'ye yö- nelmesi üzerine ANAP, umudunu "MHP'K baş- kan istemeyen" DSP'lile- rin "boş oy kullanması- n?" bağladı. MHP'li Ömer Izgi ise "3. turda seçinne'' hesabı yapıyor. DSP'nin yamsı- ra bazı DYP oylannın kendisine yöneleceğini hesap eden Izgi'nin 3. tur- da seçilmek için gerekli olan 276 oya ulaşabılece- ği hesabı yaptığı ifade ediliyor. r -j-v •""- - SlFIR NOKTASI /ORAL ÇALIŞLAR oralcalislar@yahoo.com Kendisi bir dönem ağır siyasi bas- kılar gören Çek Cumhurbaşkanı Ha- vel, Eşber Yağmurdereli'nin ser- best bırakılmasını istedi. Aslında bu ne büyük bir ayıp. Türkiye'nin başba- kanı da yazar ve gazeteci. Bu ayıbı, bir başka ülkenin yazar cumhurbaş- kanı bize anımsatıyor. Eşber, yaptığı bir konuşma yüzün- den 12 ay ceza aldı, bu cezayı ise çoktan yattı. İki yılı aşkın bir süredir içeride. Sebebi ise bu ceza nedeniy- le infazının yanması. Sırf bu konuş- ma nedeniyle 20 yıldan fazla bir sü- re daha içeride yatacak. Aslında, bu ayıplı duruma son ve- rebilmek için birçok yol var. Başba- kan ve Adalet Bakanı bu yollardan birisiyle, Eşber gibi olanlann kolayca çıkmasını sağlayacak düzenlemeyi yapabilirler. Anayasa Mahkeme- si'nin, 'Basm Suçlannın Ertelenme- sine llişkin Kanun'un iptali konusun- da verdiği karar, Eşber'in konuşma- sı nedeniyle aldığı cezanın da ertelen- mesini gerekli kılıyor. Necmettin Erbakan'ı ve konuş- malan yüzünden mahkûm olanları da erteleme içine katacak olan bu karar en çok ve acilen Eşber'i ilgilendiriyor. Çünkü bu karar hemen uyguiansa Havel ve Eşber Yağmurdereli Eşber dışan çıkacak. Bu durumdaki tek tutuklu o, Anayasa Mahkeme- si'nin karanna göre artık onun ceza- sı da erteleme kapsamına girdi. Ter- si birdüzenleme artık mümkün değil. Bütün sorun, bu karann bir an önce Meclis'te düzenlenip uygulamaya konulması. Başbakan ve Adalet Bakanı, ister- se böyle bir düzenleme çok kısa sü- rede gerçekleşebilir. Böylece Eşber Yağmurdereli'nin mağduriyetine ne- den olan eşitsizlik de ortadan kalkar. Çek Cumhurbaşkanı Havel'in adından söz ettiği Eşber Yağmurde- reli, Fransa'nın Bordeaux Barosu ve çeşitli hukukçu örgütlerinin ortak ka- ranyla yılın insan haklan savunucusu seçildi. Bu ödülü, 29 Eylül'de oğlu Uğur Yağmurdereli ve kızkardeşi Sumru Yağmurdereli, onun adına Bordeaux kentine giderek aldılar. Eş- ber, bu törene bir mesaj yollayarak düşüncelerini dile getirdi ve teşek- küıierini iletti. özetle şunlan söyledi: "... Hep biliyonız ki ınsanlığm se- rüveninde, düşünme eyleminin insa- na özgü en değerti üretim sayıldığı, düşûnce özgürlüğünün de temelhak ve özgühükler içinde merkezi bir ko- numa sahip olduğu bir altın çağ ol- muştur. Bu, eleştirel aklın pratiğinin sanatçıya, yazara ve aydına ahlaki ve vicdani bir sorumluluk yüklediği bir dönemdir. Bu, aydınlanmadır. Elbette o zamanlarda benim ül- kemde olduğu gibi şimdi de düşûn- ce özgürlüğünün alan önyargılar, ya- nılgılargibi nedenlerle ve özellikle de egemen şiddet tarafından sayısız kaynaktan ateş altında tutulmaktay- dı ve bu durum halen sürmektedir. A- ma bana göre şimdi ortak uygariığı- mız ve insanlığın geleceği açısından trajik olan durum, artık eleştirel aklın pratiğinin evrensel bilincin oluşturul- masındaki ve toplumsal yaşama mü- dahale edebilmesınin öneminin ge- çersiz ve yararsız hale getirilmiş ol- masıdır. Açık gerçek şudur: Küresel- leşme denen ve gezegenimizi gide- rek artan bir hızla etkisi altma alan sistematikeğilim, sanatçının, yazann ve aydının düşünme eylemini ve te- mellendiği ahlaki sorumluluğu bütün insanlık bakımından bir ihtiyaç ol- maktan çıkarmayı amaçlamaktadır. Bütün bu insanlığın entelektüel ihti- yacı kûresel boyutta devletler, şirket- ler ve medya tarafmdan istihdam edilmiş görevliler aracılığı ile karşı- lanmak isteniyor. Artık insan için ta- nınan özgürtük, tûketici olarak, paza- nn parçası konumuna gelmiş olan bi- reyin tûketici tercihinde bulunabifme özgürlüğüdür. Çoğunluğu itibanyla büyük insanlık, iktisadi olduğu kadar entelektüel olarak da kendi gerçeği- ne yabancılaşarak yoksullaşıyor. Iro- nik olan ise şu, bu gerçeği kavramak için de yine ihtiyaç duyulan tek şey özgühük, çûnkü özgür olmadan ger- çek fethedilemez. Benim ülkemde de, benzerlerinde olduğu gibi aydınlanmanın gerçek- leşmediği, demokrasi kültürünün tam anlamıyla oluşmadığı koşullarda benim cezaevinde 17. yılımı sürdü- rüyor olmam, benim konumumda olan yüzlerce insanın katledilmiş ol- ması, şiddetin tek çözümleyici güç olarak görülmesi, egemen şiddetin kendini ancak böyle var edebilmesi, sonuçlan bakımından çok trajik olsa da sadece bir tarihsel anakronizmdir. Ama günümüz dünyasında bundan çok daha fazla dehşet verici olan du- rum, eleştirel aklın pratiğinin simge- si olan insanlığın ortak bilincinin ve vicdanının oluşmasında ahlaki so- rumlulukları olan sanatçı, yazar ve aydınlann hem kendilerinin hem de üretimlerinin, pazan belirteyen ide- olojik sistem tarafmdan yok sayılma- landır. Bu eğilim egemen hale gelip kalıcılaşırsa, bu, uygahığımız ve o- nun yarattığı bütün değeher için so- nun başlangıcı demektir. O zaman bize yapabilecek tek şey kalıyor. Je- anne d'Arc, Giordiano Bruno ve benzeheri bağımsızlığm, özgür dü- şüncenin ve toplumsal vicdanın sim- geleri olduklarından egemen şiddet tarafından ateşte yakılarak cezalan- dınlmışlardır. Bizim bu şansımız da yok, Üretimimiz yasakland/ğı, kendi- mizi ifade etmemiz engellendiği ve hatta variığımız yok sayıldığı için bi- ze tek seçenek bırakılıyor: Kendimi- zi yakmak. Yine de, insan soyu için, hepimiz için bir umut var. Bu, de- mokrasiyi fetişleştirmeden bütün özellikleh ve özgüriükleriyle insanı yeniden uygartığımızın merkezine koymak."
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear