Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
15 EKİM 2000 PAZAR CUMHURtYET SAYFA,
IV I JI J I LJ J \ [email protected] 15
GaoXingjian 'Herşeyden önce ressamım, gerisi liiks. Nobel Ödülü de ö'yle' diyor
'İsveç'e gitme düşüyle yaşadım'
GÜRHANUÇKAN
STOCKHOLM - Yüzyılımızın ilk
Nobel Edebıyat Ödülü'nü kazanan
Çinlı yazar ve Fransa uyruklu Gao
Xingjia& Isveç'in en büyük gazetesi
Aftonbladet'ı Paris'teki evinde kabul
ettı. Bu ödülün kendısıni çok şaşırttı-
ğını belırten yazar, çocukluğunda en
çok Isveçli yazar Selma Lagerlöf e
hayran olduğunu söyledi. Xingjian
şöyle konuştu:
"Ben hep tsveç'e gitmenin düşüyle
yaşadım. Para kazanmak için yazmı-
yorum. Para kazanmakisteseydim bir-
kaç tabiomu satardım. Ben bu ödülü
haklanmm tanınması olarak görmü-
yorum.Önümüzdedahagüçgünler vac
Dünyanın her yanında eşsiz bir izleyi-
ci gnıbum var. Bu insanlar bana mek-
ruplar göndererek kitaplanmın onlar
için olan önenıinden sözednorlar. Ben
bu insanlar için yazıyorum."
Gao Xingjıan, ödül karannın Pekin
rejimınin tepkisine yol açması konu-
sunda ise "Hiç umurumda değiL Ben
Çin'i çoktan geride btraktun!" görii-
şünü dile getırdi.
ÇuTdentepki
öte yandan Çın yönetimi. Nobel
ödülü'nün bir rejim karşıtına veril-
mesine tepki gösterdı. Çin Dışışleri
Bakanlığı'ndan yapılan açıklamada,
karann "siyasi" olduğu vurgulandı ve
"Çin'de bunca ünhl yazar varken bu-
la bula onu seçmeleri shasidir" denıl-
dı. Rejım yanhsı Çın Yazarlar Birliği
de karan sıyası bulduğunu açıkladı ve
yazann Çınli değıl Fransız olduğu gö-
rüşüne yer verdi.
tsveç'te tanınıyor
Gao Xıngjian Isveç'te özelhkle tı-
yatro oyunlanyla tanınıyor. Yapıtlan,
Nobel Komitesı'nin üyesı Göran
'uyılın Nobel
Edebiyat
Ödülü'nü
kazanan Çinli
yazann, bu
karann
açıklanmasından
lOgünönce
îsveç'teki
yayınevini
değiştimıesi
ilginç bulundu.
Bu değişime
yapıtlannı
Isveççeye çeviren
Nobel
Komitesi'nin
üyesi Göran
Malmqvist
arabuluculuk
yaptı. Pekin, bu
karan 'siyasi'
bularak kınadı.
Mahnqvist tarafından Isveççeye çe-
vınldı. Yazann iki pıyesi, "Pekin'deBir
Yaz" ve "Kaçışta", Stockholm'deki
Dram Tıyatrosu'nda sahneye konuldu.
4 kıtabı aynı dılde yayımlandı ve " Yal-
nızBir tnsanuı tncil'i" adlı romanı da
bu yıl yaytmlanacak.
Öte yandan yazann, bu ödülün açık-
lanmasından 10 gün önce îsveç'teki ya-
yıncısını değiştırmiş olması kuşkuy-
la karşılandı. Daha önce yıllardır Fo-
rum Yayınevi'yle işbirliği yapmış olan
yazar, 10 gün önce bu yayınevının en
önemlı rakibı Atlantıs ıle anlasma im-
zaladı."Yalnız Bir tnsanm tndl'i" ad-
lı romarunı bu yayınevi yayımlaya-
cak. Yazann çevırmeni Göran Malmq-
vist'in bu değişime arabuluculuk et-
mış olması, Nobel Komitesi'nde yer
aldığı için karan yazara önceden sız-
dırmış olduğu kuşkusunu doğurdu.
Yazann öncekı yayınevi Forum'dan
Anneb' EMh, "Ortada büyük baksız-
lık var. Karann önceden yazara sızdı-
nldığından kuşkulanıyonız" dedı.
Haftaya resim sergisi açıhyor
Öte yandan Gao Xıngjian'ın 31.
özel kişısel resım sergisi Louvren'da
açıhyor. Bu konuda Isveç gazetesi
Svenska Dagbladet'e açıklama yapan
Xingjıan, "Ben her şeyden önceressa-
mım, gerisi lüks. Nobel Ödülü de öy-
le" dedi. Aynı zamanda Le Monde'a
bir açıklama yapan yazar, "Gerçek
bir değeri olan bütün yapıtianmı Fran-
sa'da yazdım"dedı. Xıngjıan'ın Fran-
sa'da yayımlanan yapıtlannın hemen
hepsinın resmı devlet desteğiyle ya-
yımlandığı da açıklandı.
Mustafa Uzunyılmaz, 'Her Şey Çok Güzel Olacak'tan sonra 'Filler ve Çimen'de de dikkat çekti
'Süreklikötü adam olmakistemiyonım'
CUMHUR CANBAZOĞLU
Mustafa Uzunyümaz'ı bırçok tiyatro oyunun-
da, Devekuşu Kabare'nın yapıtlannda, Ömer
Vargı'nın Her Şey Çok Güzel Oiacak fılminde-
kı uyuşturucu pazarlayıcısı tıplemesınde, televız-
yon dızilenndekı irili ufaklı rollerde ızleyenle-
rin sayısı çok fazladır da adını sorsanız kimse bil-
mez.
Yıllardır ınatla tiyatro yapmaya çabalayan
Uzunyılmaz, son Antalya Altın Portakal'da ya-
nşan FiDer ve Çimen'dekı (yön: Derviş Zaün)
çete elemanı ıle Renkti-Türkçe'dekı (yön: Ahmet
Çadıra) seksfilmlerioynatan sınemadakı yer gös-
tericı tiplemelenyle Yeşilçam'da da önemli işler
yapabıleceğını kanıtladı.
Bir süre sonra bu filmlerin göstenme girme-
siyle Uzunyılmaz'ın 'Yeşüçam'ın yeni kötü ada-
mı' gibi başlıklarla gündeme geleceğini söyle-
mek kehanet olmaz. Ancak Uzunyılmaz bu ye-
ni kartvızitınden hıç memnun değıl; böyle bır dam-
ga yemekten çekındığını saklamıyor ve oyuncu-
luğunun suıırlanacağından çekıniyor.
Yaşamöyküsü tam 'bir fihn'; 42 yıl önce Or-
du Merkez ilçede doğmuş Uzunyılmaz, ilkokul-
dayken seyrettiğı bir oyundan sonra tiyatroya
âşik olmuş. Yazlan Trabzon'a, köye gıttıginde kı-
hk değiştınp insanlan eğlendirerek 'rol kesme-
ye' başlamış.
On beş yaşına geldiğinde ördu'da amatör bir
grupla sahneye çıkmış; bir süre sonra da ailesi-
nın muhalefetine rağmen kaçıp Istanbul'a gel-
miş ve belediye konservatuvannın sınavlanna
gırip kazanmış.
Altı ayda şıvesini düzeltmeyi başarmış; eko-
nomik gücü yeterli ohnadığından büyük kentte
tutunabilmek için çok acılar çekmiş. Orada bu-
rada yatmış, Aksaray'dan Çırağan'daki okula yü-
rûyerek gidip gelmış...
Müjdat Gezen'in önerisiyle Devekuşu Kaba-
rekadrosuna gırmış; bu dönemde sinemadan iri-
li ufakb rol teklifleri gelmesine karşın maceracı
Sinemada hep kötü adam rolleri sunulacak galiba. Bir buçuk yıl sonra
çekilecek iddialı bir fîlmde de ruh hali bozuk bir aile babasını oynadıktan
sonra yine aynı kalıba sokmak isterlerse sinemadan uzaklaşabilirim. Çünkü
ben oyuncuyum ve belli bir maskeyi takamam. Bugüne dek mütevazı
davranıp öne çıkmaktan hep çekindim, ancak hep ben kaybettim.'
yanı ağır basmış ve şansını yurtdışında denemek
için çabalamış. Ancak 1991 'e dek pasaport ala-
madığından yurtdışında sinema hayalıni bır tür-
lü gerçekleştirememiş.
Tiyatroyu çok seviyor Uzunyılmaz; Deveku-
şu dönemınde bu kumpanya dışında da farklı iş-
ler yapabılmek için çok çabalamış. Orada bura-
da yatmış, eline ne geçtiyse tiyatro ıçın harca-
mış. "BirgünAksaray'dasigaraafarkenbirkân-
ya yaklaşb yanıma, ona şarap ahnamı istedL İki
kasa şarap alıp Samatya'ya gittik. Arkadaşlany-
la tanışürdı; gece boyu sohbet uzayınca bakbm
hiç içmiyoıiar ve konuşuyorlar, 'Tiyatro yapa-
lım' dedfan birükte. Aralannda ekonomik yanı
iyi otmasına karşın kendini oraya atmış ressam
veedebiyatçı da vardı. Samarv a'da sokakta tiyat-
ro yapük gelen geçene; tiyatro yardunıyla alkolü
bıraktılar..."
Mustafa Uzunyıhnaz, biraz para bulunca bir
salon kiralayıp çocuklara da tiyatroyu sevdirme-
ye çalışmış: "Sokaklarda yaşayan çocuklann
gündemegehnesi, onlara yardım içintiyatroyap-
üm. Onlara sokak çocuklan deyip marjinal hale
getiriyorlar, ama onlar sokakta doğmadı, vahuz-
ca sokakta yaşıyorlar. Gücümyetâğmce bu çocuk-
lann sorunlannı insanlara sahne yoluyia anlat-
maya çabatıyorum.^"
1990'da Bakırköy Belediye Tiyatrosu kuru-
lurken kendisine yövmiye teklif edilince tiyat-
roya küsmüş ve yedi yıl bu dünyadan uzak kal-
mış. Evlenmiş, ticarete atılmış, bambaşka bir yol
çızmeye çalışmış. Kendı deyışıyle bu dönemde
tam anlamıyla 'insan zengini' olinuş ve girip çık-
nğı birçok iş yardımıyla yaşamın türlü yüzünü
keşfetmiş.
'îsmim basın bültenkrine bfle yaalmadı'
1997'de bır arkadaşının teşvüayle, aralannda
Çiçek Taksi'nin de bulunduğu buîcaç dizide oy-
namaya başlamış. Dostlan, Cem Yümaz aracıh-
ğıyla Her ŞeyÇok Güzel Oiacak'ta ona da bir rol
yazılmasını sağlamışlar...
Işte bu noktadan sonra Uzunyılmaz'ın sinema
serüveni başlıyor ve bu fılmde canlandırdığı kö-
tü adam tıpi çok itıci olmasına karşın izleyenler
tarafından sıcak karşılanıyor.
Derviş Zaim'in FillerveÇbnen'ındekı rolü de
Her Şey Çok Güzel Olacaktaki tiplemenin de-
vamıgibi...
"150'nin üzerinde karakterde oynadun; an-
cak sinemada hep kötü adam rolleri sunulacak
gahba. Bu beni çok üzer açıkçası; bir buçuk yıl
sonra çekilecek iddialı bir filmde de ruh hali bo-
zuk bir aile babasını oynadıktan sonra yine aynı
kahba sokmak isterlerse sinemadan uzaklaşabi-
lirim. Çünkü ben oyuncuyum ve belli bir maske-
yi takamam. Bugüne dekmütevazıdavranıp öne
çıkmaktan hep çekindim, ancak hep ben kaybet-
tim. Mttyarlann döndüğü bir dünyada para al-
madan fümlerde oynadun; bumın karşıbgmda is-
mim değü aiîşe, basuı büRenlerine biîe yazdma-
dı. însana ve emeğe değer vermeyen bir düzenin
yapacağı fihn ne derece mandına olur, buna siz
karar verin."
Michael Ondaatje'den Sri Lanka'ya dııa
ddaatje'nin yapıtlan göçebe bir mima-
nin ya da bir efsanenin izlerini taşır.
Kühür Servisi - 1992'de yazdığı ve
daha sonra sınemaya da uyarlanıp bır
çok ödül kazanan 'tngüiz Hasta' adlı
romanından sonra, Michael Ondaarje,
bu kez de yeni romanı'Anil'in Hayale-
ti' ıle yazın dünyasına bir başyapıt ka-
zandınyor.
Şıddetin en aşınsinın en yumuşak
şefkatle birleştiğı ve adeta karanlıkla
aydınlığuı bir senfonisi olarak adlan-
dınlabilecek yapıt; iç savaşın en yoğun
yaşandığı yıllar sırasmda Sn Lanka'da
geçiyor. Devletin silahh kuvvetleriyle
isyancı gruplar, atalardan kalma sari gıy-
sısını ölümcül bır kefenle değıştırebi-
len ınsanlann yaşadığı bır adada ına-
nılmaz bır çatışmaya girerler.
Vahşı işkenceler, kardeş katilliği ile
sürüp giden çatışmalar sırasında Anil
Tissera ortaya çıkar. Bu, Sri Lanka'da
büyümüş, daha sonra anavatanmı In-
gıltere ve Amerika'da dolaşmak ıçın terk
etmiş adli bır tabıptır. 33 yaşındayken
Insan Haklan Komitesi tarafindan hi-
maye altına alınan anavatanına dön-
meye karar verir. Buradakı mesleği ise
çatışmalarda ölen kımlıği belirsiz in-
sanlan mezanndan çıkararak otopsile-
nnı yapmaktır. Bir bakıma ölen kişı-
leri kimliklerine kavuşturarak onlan
diriltme ve ebedi azaplanndan kurtar-
mak olarak da tanımlanabılecek bu iş,
dirilişuı güzel bır istiaresini de yansı-
tır.
Yaşayan modern Orfeler
Toronto Hastanesi'nden laboratuvar
olarak kullanılan hijyenik ortamdan
uzak, bir posta gemisine ve kayalara
oyuhnuş mağaravari bır tapınakta ça-
lışmaya mahkûm edılen Anıl, hayalet-
lerin ve kaosun kol gezdiği bir ortam-
da gerçeği aramaya başlar. Yanında
Sarath adlı tehükeli ve duygusuz bir
ajan, taşlann sunnm peşine düşen bır
arkeolog ve mezar taşlanndan ınsan-
lann hıkayelerini öğrenmeye çalışan
kör bır epigraf vardır.
Bütün bu insanlar Sri Lankalı geril-
lalann terörü altında yaşayan modern
Orfelerdir. Yaşadıklan dönemın tra-
jikliğinden etkilenerek, toprağın gü-
cüne, gölgelerin ve ölülenn kralhkla-
nna inanan bu kahramanlar, Michael
Ondaatje'nin mükemmel şefliğinde,
olağanüstü bu- orkestrasyonla son ro-
manuıda karşunıza çıkıyor.
Cehenneme ınış olarak da tannnla-
nabılen bu sürecı mükemmel bir biçim-
de kurgulayan Sn Lanka'lı Michael
Ondaatje, îngiliz edebiyatının funda-
lıklannı büyüleyici mürekkep darbe-
leriyle sulayan göçmenlerden biri.
1943'te Seylan'da melez bır aileden
doğan sanatçı, yeni ufuklara yolculuk
etmeye karar verip Toronto'ya yerleş-
meden önce yaşamının bir kısmını în-
giltere'de geçirir. Asıl aşkının da ede-
biyat ve yazmak olduğunu da, anava-
tanıyla ters kutuplarda yer alan soğuk
Toronto şehrinde keşfeder. Böylece
'ivorld fıction' dünyasının gökyüzün-
de Bengal güneşı gibi parlak ve sıcak
yazılannı yazmaya başlar.
Ondaatje'nin yapıtlan göçebe bir
mimarinın ya da bir efsanenin izlerini
taşırken, yapıtlarda geçmişle günü-
müz, su ile rüzgâr aynı kapta yoğrulur
ve evrenin gerçeklığinden destek ah-
narak ortaya çıkanlır.
KUŞBAKIŞI >
MEMET BAYDUR
Cepleri Ayrı Sayın!
Nüfus sayımı yaklaşıyor yine. Evlerde oturacağız sa-
bahtan akşama kadar. Kimileri çok şikâyetçi bu durum-
dan. Benim ıçinse hava hoş. Ben pazar günleri zaten
evden dışan çıkmam. Televizyon da seyretmiyorum. Ki-^
tap okuyorum, pencereden dışanyı seyrediyorum filaru:
İyi oluyor Eskiden, otuz kırk yıl önce, ne zaman nüfu-
sumuzsayılacak olsa ve sayim günü ilan edilse, kimi yaş^
lı başlı akrabalar iki gun önceden yağ, tuz, un, makar-
na, gazyağı, şeker gibi yaşamsal önemı olan maddele-{
n eve depo ederlerdı. Nüfus sayımı değil de seferberiık
ilan edıldı sanırdınız. Sonra ıkı genç memur gelır, basit
sorular sorar gıderlerdi. ÇocukJar zaten sokağa çıkma
yasağı fılan dınlemezler, mahalle arasında futbol oynarJ
lar, büyukler de radyo dınleyıp çay ıçerierdı. O zaman-
lar, efendıme soyleyeyım, bu denlı yoğun bir "sokak
merakı" yoktu ınsanlarda. Otomobil sayısı azdı. Tram-v
vay, troleybus gibi son derece uygar ve eğlenceli ular
şım araçlan vardı. Onlar da nüfus sayılırken çalışmazdt,
ve ortalığa enfes bır sessızlik, temizlik ve güzellik hâkim,
olurdu.
Gazetelerin köşelerinde okuyorum, kimi yazarianmız,
bu nüfus sayımında vatandaşlanmıza hangi takımı tut-^
tuklan da sorulsun istiyorlar. Böylece kaç kişinin GaJa-'
tasaraylı, Fenerbahçeli, Beşiktaşlı ya da Bazığsporlıi;
olduğu da ortaya çıkacak. Bu isteği belirten yazılan oku-»1
yunca aklıma nüfus sayımında başka neler sorulabilir düH
şüncesı takıldı. Hazır, insanlan evlennde yakalamışız, han-i
gı takımı tuttuklanm soracaksak kimi kuçük, masurrı
sorulan da araya sıkıştırabıliriz dıyorum. örneğin... ,
Darwin'in Evrim Kuramına inanıyor musunur? t
Bu, ne yazık ki sorulması gereken bir sorudur ülke^-,
mizde 2000 yılında. Ama ondan önce, Charles Danvin,
kimdir diye sormak gerekebilir. *
Böyle şeyler sorulmaz dıyenler otabilir, o zaman kK
min Beşiktaşlı olduğu da sorulmamalı diyorum. Televiz-
yonda yayımlanan bir "bilgisizlık" yanşması değil ki bu.
Nüfus sayımı. Bir data çıkanlacak, kaç kişi olduğumuz
anlaşılırken yaşlanmız, cinsıyetımız, tahsıl durumumui
filan da ortaya çıkacak. Onemlıdır nufus sayımlan. Ha-i
zır sayıyoruz, kaçımızın Evnm Kuramının bılımsel şaş-
mazlığına ınandığını öğrensek fena mı olur?
Bir nüfus sayımında insanlara elbette, "Edgar Allan
Poe'nun yazdıklannı okudunuz mu?" ya da "Sait Faik
Abasıyanık'/ sever misiniz?" diye sorulmaz. Diş fırça-
nız var mı ve günde kaç kere kullanıyorsunuz diye so-
rulabilir oysa. Kadınlara, kocanız sizi dövüyor mu, haf-
1
tada/ayda/yılda kaç kere diye sorulabilir. Tiyatroya en'
son ne zaman gittıniz diye de sorulabilir. Cep telefonu-
nuz var mı diye de... J
Insanlannın çoğunun sokakta, sinemada, konserde^
uçakta, kenefte ve her yerde cebinde bir telefonla do-
laştığı bır ülkenın vatandaşlanyız bıldığinız gibi. Hepimiz
digital-Türkler olduk neredeyse. Halka açık herhangi bir
mekânda on dakıka oturun, göreceksınız, her cepten ay-
rı ses gelıyor. Bır bankadaydım geçen gun, sıra numa-
rası aldım, oturdum beklıyorum. Sağımdakı teyzenin
cebı Mozart'ın kırkıncı senfonisinı çalmaya başladı. So-
lumdakı delıkanlının kı "You are the sunshıne ofmyhe-
art" çalıyor. Veznenın önundekı amcanınki O Çiçomiya,
onun yanındakı şişkonun telefonu Dokuzuncu Senfo-
ni'nin son bölümunün başı. Veznedannki Komparsital
Bankanın ıçi muzıkal bır Jacques Tatifilmigibiydi. Işin
ilginç tarafı, hiç kimse yadırgamıyor bu müzikal cep te-,
lefonu kakofonisini. Telefonu Mozart çalan teyze bur-
nunu kanştınyordu, o ayrı meseleymiş!
Üç beş aydır memleketın en batısında küçük bir ka-
sabada yaşadım; insanlarla oturup söyleştik, yedtk iç-
tik. Kasaba memleketin en batısında, ama ı a7i var, Kür-
dü var, Rumu var... Bırbırinden tatlı insanlar tanıdım.
Onlar da sayılacaklar bu genel nufus sayımında. Mer-
kez Et Lokantası'nı, üman Lokantası'nı, dostum Lemi
Seçkin'ı ve Recep'ı Cumhur Kaptan'ın yennı, berber
Kemal Bey'ı. Balıkçı Hasan'ı ve Şükrü Reis'ı, sürekJi
şakalaştığımız Kurt fınncıyı, bir klan gibi bırbirlerine tu-
tunan bahkçılan, sokak aralannda dolanarak karpuz-
kavun satanlan, deniz borülcesi satan güzelım Egeli ni-
nelen ve dünyanın en çırkın ve ınatçı kedısı olan Uğur-
suz'u sayacaklar mı bilmem. Bir nüfus sayımı, az biraz, -
ülkenin haritasını çıkartmak gibi bır iş olmaJı. Oysa te-
mel soru şimdilik yerli yerinde duruyor Evrim Kuramı-
na inanıyor musunuz? Ben doğru olduğunu biHyorum.
Yani ben maymundan geldim. Tyı pazartar!.. ,
BUGUN
• CEMAL REŞtT REY KONSER SALONU'nda
19.30'da 'Çankm Yaren Sohbeti' adlı gösten
ızlenebüır. (232 98 30)
• ARTtST 2000de saat 12 00 de Toprak Adam ve
Başka Filmkr-Neşet Giinal" adlı fılm. saat 14 00'te
'Müzik ve Resim-Resün ve Mûzik' adlı dınletı
konferans. saat 16.00'da ise 'Yeni Binyıhn Ütopyası-
Köresefleşme ve KimKk Farktdığı' adb panel
gerçekleşecek (252 50 70)
ESKİŞEHİR FESTİVALİ'NDE BUCÖN
• YUSTS EMRE KÜLTÜR MERKEZİ'nde 17.00'de
'Müziğin Kaibi" adlı çocuk oyunu ızlenebılır. (217 45 67)'
• AKM KONSER SALONU'nda saat 18.45 'te Anado- J
hı Cnivenitesi Onçlik Senfoni Orkestrası'nın vereceği!
kapanış konsen yer alacak. (217 45 67)