25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
11 EKİM 2000 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA 17 Zoraki kitaplar Adnan Menderes Üniversitesi'nin Kuşadası'ndaki Turizm Işletmeciliği ve Otelcilik Yüksekokulu'ndan bir grup öğrenci yazıyor "Geçen yıl kayıt sırasında iki dönemden oluşmak üzere 10 milyon lira bağrş almışlardı... Bu yıl, kayıt sırasında ödediğimiz paranın dökümü şöyle oldu; ilk dönem için 10 milyon lira bağış, Ingilizce ve Almanca kitaplan için 24 milyon lira... 34 milyon lirayı ödemezsek kaydımız yapılmıyor... Bizi rahatsız eden uygulama, iki kitabın parasının zorla alınması... Okulun, bu kitaplan yurtdışından getirtmesi belki güzel ama Izmir'de ikinci elden daha ucuza bulabileceğimiz kitaplar varken bunlann bize zorla satılması hoş degil... Hoş olmayan başka bir durum ise, bu konuda sorduğumuz sorulara öğrenci işlerinden sağhklı yanıt alamamamız... Belli ki yaptıklan işin düzgün bir iş olmadığının farkındalar..." Bektromkf T0fc 0.212,512 05 05 Faks: 0.212^12 44 97 - Yoksulluk sının 567milyon lira olmuş... "Amma cok para!" azıya şiir gibi birkaç tümceyle başlayalım: Herkes şiir yazar ama herkes şair olamaz... Şiir yazan herkes haklı olarak kendini şair sanır, ama her şiir yazana şair denmez... Şi- iri şairler yazar... Ülkemizin yetıştirdiği en büyük şa- irden biri de bildiğiniz gibi Feth-i Kestanepazarlı'dır. Kendisine aynı zamanda şair-i azam denir. Şair-i azam Feth-i Kestanepazariı'nın yazdığı şiirler elden ele dolaşır, gönülden gönüle ulaşır, nağme olur du- daklardan dökülür... Aynen son şiirinde olduğu gibi: Dinliyorum paşalan gurbette, özlemişim/ Dar et- tiler sılayı bile bana, anlamamıştım/ Her yeri vatan sanmada meğer aldanmışım/ Her dem zorda kalın- ca satmak için dini hazırfanmıştım. Çelme taktılar koşarken ışığa nefes nefes/ Mürid- lerce yaşatılıp rahat ölmek hayalimdi/ Postaldan çı- kıyor gibi duyduğum her ses/ Belirsiz duygular sar- dı, ne olacağım ben şimdi. Hiç bilmem Kuleli girişinden gönlümün bıktıgını/ Kestanepazarlı İki de bir usanmadan gösterseler de aştığımı had- di/ Müridlerin kurtulrfıak için, beni Amerika'ya attı- ğını/ Uyduranlar münafıktır, olmazsa bakar bana Suudi. Gözümün önünde buz gibi biram, doğuyor yine güneş/ öğrenemedim gitti çok zor Ingilizcede her hece/ Gündüzler geçmek bilmiyor, yok yanımda bir eş/ Koynumda ısrtıp büyütüyorum, rahat geçiyor gece. Renk çeşidi az burda, üç tanecik beyaz, siyah ve gri/ Yolda yürürken etrafta zıp zıp zıplıyor memeler/ insanlar iki türtü beyazlar dağıtmış, zenciter desen serseri/ Hayret, bir papazefendiye bağlı değilmiş doğanlar, ölenler. Düz günler tekdüze burda, yamuk günlerse çok cevval/Amerika'da pazar kurutmuyor, yiyemedim ta- ze hıyar/ Hap üstü hap yapıyor gençler, kızlar diyor beni al/Ahh sonbahanmda karşıma çıktı Sue Ellen ve Ceyar. Vermiyor zorlasam da bana, zevk, sefa ve hayat/ Perdeleri kapamış uyuyor büyük reis Ulumemeler/ Ümidle ve şevkle koşsam da ona, hayır diyor geç oldu yat/ Hadi vatanda neyse de, burada da vermi- yoriar be birader. Burada da yaşanmaz, abazalığın burada da hiç yok farkı/ Yollar tozlu, bariar dumanlı, postada ge- cikiyor zaman/ Ne kadar bağırsa da duyulmuyor Adnan'dan bura şarkı/ Karadayımı rüyamda gör- düm, tın tın etti yüreğim bastı hafakan. Içimdeki ses "Ne b.k yedin" diye bağınyor, dinli- yorum/ Istikbalim ne olacak diye düşününce, çıkı- yor ortaya efkânm/ Işık diye geçti ömrüm, dibimi ay- dınlatamadan eriyorum/ Olsaydı bari dönünce ya- tarken yanımda dolariarla kanm. Yüksek Yerilim Hatb erdincutku@yahoo.coin Azınlık Lale Devri'ni, garibanlar Leyla Devri'ni yaşıyor! Öğrenciler flyatroya gidiyor Türkiye Cumhuriyeti Aydın Valiliği Kuyucak Kaymakamlığı'nın 04.10. 2000 tarih ve 563/2177 sayılı oluria- nnı müteakiben Kuyucak llçe Milli Eği- tim Müdürlüğü'nden 04.10.2000 ta- rih ve 563/2178 sayılı yazı ile ilçede- ki tüm okul müdürtüklerine bildirifmiştir Türk gençliğini uyuşturu- cu ve alkol alışkanlığından koruma amacına yönelik Kuyu- cak Ülkü Ocaklan temsilciligince ko- ordine edilen ve Büyük Dogu Tiyatro sanatçılarınca sahnelenen "Sıra Kim- de" adlı tiyatro oyunu 25.10.2000 ta- rihinde saat 16.00'da ifçemiz çok prog- ramlı lise konferans salonunda ög- rencilerimize, yine aynı tarihte 20.30'da halkımıza sunulacaktır. Bilgilerinizi, okulunuz öğretmen ve öğrencilerimize duyurulmasını ve tiyat- roya katılacak öğrencilerimizin Kuyu- cak Lisesi konferans salonunda saat 16.00'da tiyatroyu izlemelerinin sağ- lanmasını rica ederim." Yazıda bildirilmesi unutulan husus- lar ise şöyledir: Madde 1: Işbu vesileyle Ülkü Ocak- lan'na kaydedilecek öğrenciler için gerekli işlemler konferans salonu önün- de yapılacağından, oyunu izlemeye gelenlerin yanlannda ikişer fotoğraf, nüfus cüzdanı sureti ve ikametgâh senedi bulundurmaJan rica olunur. Madde 2: Oyunu izlemeyen öğren- ciler tespit edilecek ve titreyip kendi- lerine dönmeleri için gereği ders sa- atleri içinde yapılacaktır. Türk Gençliği'ne BURHANEDDtN AKDAĞ Avukat, Eski Sakarya Mületvekili Ben Ankara Hukuk Fakülte- si'ndeki öğrencilik yıllarımda tam beş kez Atatürk'ün Bü- yük Nutku'nu okudum. Kur- tuluş Savaşı'na dair yazılan bütün eserleri takip ettim. Ben Istiklal Savaşı'nda Ismet Inönü, Halide Edip ve Kazım Paşa'yı Ankara'ya kaçışların- da Hendek'te misafir eden Hurşit Bey'in torunuyum. Ba- bam Faik Akdağ onlara hiz- met ederken Ismet Inönü ve Kazım Paşa pelerinlerini çıkar- dıklannda kırmızı ve ay-yıldız- lı apoletleri görünce hayran hayran onlara bakmaya baş- lamış, bunu gören Ismet Inö- nü, "Genç... genç... buapolet- lerin dışı seni, içi bizi yakıyor" demiştir. Babaannem Havva da bu misafirlerin dağarcığından çı- kan peksimetleriçin "Birada- mtn kafastna vurulduğu takdir- de taş gibi adamı öldürûr" der- di. Istiklal Savaşı bu şartlarda kazanıldı. Kuvayı Inzibatiyetaraftarla- rı, Ismet Inönü, Kazım Paşa ve Halide Edip Adıvar'ı Kere- mali Dağı'ndan Ankara'ya ka- çırdığımızı duyunca, Hurşit de- demin ve onun kayınbiraderi Imamzade Ali Bey'in bütün ev ve samanlıklarını yakmışlardır. Ben Celal Bayar ve arka- daşlarının Atatürk'e inanma- dıkları, onun laiklik prensiple- rine ihanet ettikleri kanaatine vardım. Bu yüzden 1950 yılı- nın altıncı ayında, avukatlık belgemi o tarihte aldığım için, Cumhuriyet Halk Partisi'ne genç bir avukat olarak katıldım. 1951 yılındagençlikkolubaş- kanı, 1953 yılında da ilçe baş- kanı oldum. Adnan Menderes Meclis'te milletvekillerine, "Siz isterse- riz bu memlekete hilafeti bile getirebilirsiniz" diye nutuk çe- kiyor, Istanbul'da sokaklara dökülen binlerce genç polis coplanyla tartaklanıyor, genç- lerZiverbey Köşkü'nde işken- ce görüyordu. Son zamanlar- Oa kurulan Tahkikat Komis- yonları ile vatandaşların evle- rı mahkeme karan olmaksızın aranıyor ve vatandaşlar mah- leme karan olmaksızın tutuk- lanıyordu. 1960 ihtilaline 15 gün kala, Istanbul Rami Kışla- s'ndan askerler tarafından sa- Iverilen Zonguldaklı 27 üni- >ersiteli genç, Sakarya Arifi- ^8'den otobüs ile gece saat fcirde geçerken beyaz kâğıt tzenne yazdıklan "Hürriyet is- t/oruz" pusulalannı yollara at- nalan nedeniyle Hendek'ten ^svrilerek Dilmen Oteli'nde ha- psedilmişlerdir. Aynı gece sa- •& üç sularında, Hendek, Sa- (anca, Akyazı, Karasu ve Gey- ^e ılçe örgütleri ve yüzlerce natandaş Dilmen Oteli'ne gel- miştır. Ertesi sabah yapılan du- mşmada asliye ceza hâkimi •smail Hakkı Eşrtek huzurun- «a Sakarya il örgütü avukat- Ihi.yaptklan savunmada "Hür- riyet istemek suç değildir... Eğerbu ülkede özgüriük iste- mek suç ise bizi de tutuklama- nız gerekecek, çünkü biz de hürriyet.. hürriyet. hüniyetis- tiyorvz" demişler, hâkim de bu savunmayı haklı bularak genç- leri beraat ettirerek serbest bı- rakmıştır. 1960 yılında Demokrat Par- ti'nin iktidarına son vermek için kışlalanndan çıkan Ekrem Acuner, Mucip Ataklı, Eme- nullah Çelebi, Ahmet Yıldız, Numan Esin, Suphi Karaman ve diğer Milli Birlik üyeleri, Türk gençleriyle el ele vererek bu devrim hareketini gerçekleştir- mişlerdir. Milli Birlik üyelerinin hepsi Atatürkçü, laik cumhu- riyete inanmış genç subaylar- dır. Yapılan 1961 Anayasası bir devrim anayasasıdır. 1980 ihtilal mensuplarının ilk yaptıklan, Ekrem Acuner'in dediği gibi, Atatürk'ün kurdu- ğu Cumhuriyet Halk Partisi'ni kapatmak, bu partiyi seçime sokmayarak bölmek, 1960 ih- tilalini yapan kendi sınıf arka- daşlanndan Halkevleri Başka- nı Ahmet Yıldız'ı da tutukla- mak olmuştur. Bu ihtilal, demir- yollarını "komünist icadı" ola- rak ilan eden, kitap olarak Tek- sas-Tommiks okuyan, kırsal kesimden oy almak için hazi- ne ve şahıs arazilerini halka yağma ettirmek için tapu tah- sis belgeleri çıkaran, "Benim memurum işini bilir" diyerek rüşveti devlet katına taşıyan bir cumhurbaşkanı olan Tur- gut Özal'ı bu memlekete he- diye etmiştir. 1980 ihtilali, Birinci Dünya Savaşı'nda Türkiye fabrikala- rını ve tersanelerini ele geçire- meyen dış güçlere, "özelleştir- me" adı altında ve IMF'nin akıl hocalığı eşliğinde yeraltı ser- vetlerimizi ve fabrikalarımızı haraç-mezat satan partileri meclise sokmuştur. 1980 ihtilali, Bahçelievler'de 7 TlP'li üniversite gencini zin- cirle boğan, Türk-Kürt düş- manlığını körükleyen, şehit ce- nazelerini siyasi amaçlan için kullanan, kuzu postuna bü- rünmüş kurdu parlamentoya sokmuştur. 1980 ihtilali, özelleştirme ve globalleşmeyaygaralan altın- da memleketin fabrika ve ter- sanelerini satan, tahkim ka- nunlan çıkaran, "Tarikatlann da iyisi vardır" diyen, Devlet Güvenlik Mahkemesi'nin hak- kında tutuklama karan verdi- ği Atatürk düşmanı bir tarikat lideri için üzülen, politikaya atıldığından beri dini siyasete alet ederek laik cumhuriyeti yıkmak için uğraş veren eski bir parti başkanını hapisten kurtarmak için anayasa deği- şikliği isteyen (Anayasa kişi- ler için değil, kamu yararına değiştirilir) ve ahiret yolunda ka- nat çırpan güvercini de parla- mentoya sokup devlet yöne- timini ona teslim etmiştir. Ey Türk Gençliği. Atatürk bu vatanı sizlere emanet etmiştir. Atatürk'ü anlayın ve onun mec- lisinde ve partisinde görev al- mak için çalışın... KİM KİME DUM DU3VIA BEHÎÇAK behicak@turk.net ÇtZGlLlK KÂMtL MASARACI t 1 *? • -. *" * *' . 1/ ' j - V. „• HAKBİ SEMİHPOROY semihporoy@yahoo.com KEDl LEVO APTVUKA EDCCBK WR»ey yoK ÇOOJKUMS9OCUKUMZ AnSACtfÇlNrZ MAVI a. neMoiM ONUMOE PURUNCA eu seKt TARtHTE BUGÜN MÜMTAZARIKAN 11 Ekim BİR İA/AGNER NAYRANIBE5TBCL BUGLİKJ, 72 »IŞ'HM ĞCPÛ- S&4HMS VE Ş AGOS/HD/tK/ MÜCADELEMU DOGUKTA OLPUĞU S/eALHR VİYAtJA'YA yESLEŞEU SOJCk:A/£/e, KIS-A sû/eeoE çtAAÇeıcLEK/ ûzeıe'Ate ii ÇJJMKÜ 8RAHMS sevGIS/U/AJ O WAGNE/Z HAYeAUf gıf> SESTBC/yOl. HELE FONİStME "yAf/OGME/i S£NfONiS> ÛÛ YOi. özsü svoa -/ yf^C^SfMAMAZD/. BÜTIJtJ SUAJ- LAHA KAEÇIN, Y(LLı4G SOA/eA StLE BGUCKMEie. ıçifj "AhicAic Beerwovetj 'oAU SOMBA IKUNCJ SAYIU4BiL£C££ S/fi. SSA/fiCM// USTrtSf" &YEAJ MÜ- ZİK PANO DENtZ KAVUKÇUOGLU ÖfcinmüYoksaYaşammı Rastlantı Olan? ; Dostum, ressam Utku Varlık'ın geçen pazarte- si akşamı Yakup'ta gülerek "Yahu şunu birokusa- nal" diye uzattığı gazete kupüründe yer alan ha- berin ilk bakışta insana ilginç gelen bir yanı yoktü. "Kimin, kimi niye vurduğu belli değil!" deniyordu başlıkta. Biz, Türkiye'de yaşayan Türkler, Utku gi- bi yurtdışında yaşayanların aksine, bu tür haber- lere alıştık... Çünkü burada insanlar eğer yaşlılık- tan yataklannda ya da bir trafik kazasından sokatî- ta ölmüyorlarsa, mutlaka beklenmedik, ama aynı zamanda da bilinmedik nedenlerden ölüyonardı. b\i- ğünlerde av tüfeğiyle, tabancayla havaya ateş et- mek geleneği son yıllarda gözle görülür bir değj- şim göstermişti sözgelimi. Av tüfeğinin yerini ön- ce makineli tüfek almış, sonra bu da yetmemiş, 6ir atışta birtankı havaya uçuracak güçte roketler atıf- maya başlanmıştı. Siyah takım elbiseli, parlak ayaft- kabılı genç ağaların nasıf roketatar kullandıklarinı televizyonlardan izliyorduk... Köylüler meydanda biryandan halay çekiyoriai-, biryandan da içlerinden, ağalarının ayağı kayma"- sın diye dua edfyorlardı. Ağa bir sendelese köyün yansı gidebilirdi... Ama bu yine de "n/ye"si belli olân bir katliam olurdu... Bir süre önce de Türkiye Bü- yük Millet Meclisi'nde bir milletvekilinin odasında bir "kurşun" olayına tanık olmuştuk. Kurşun oda- da, çiçek arayan arılar gibi havada kavisler çiz§- rek dolaşmış, sonra kendine bir yer bulup saplafı- mıştı... Olümsüz kapanan bir olaydı... Avrupa'da kazandığımız her futbol zaferinin ardından sokak- larda, apartman balkonlannda cesetlertoplanıyor- du. ölüler "niye" öldüklerini bilmeseler de biz biH- yordukonlann "niye" öldüklerini... Milletvekilleri, çe- teciler, emekli polis müdürleri gibi ünlü türkücüler de otomobillerinin bagajlarında silah taşıyorlardt. Otomobil bagajında silah bulundurmak, yedek laş- tik, ışıldak, lokma takımı bulundurmak kadar "do- ğal"dı onlar için. Yakalandıklannda pek şaşınyor- lar, "bunda ne varsanki" gibisinden mimiklerle ka- meralara poz veriyorlardı... Bir çay bahçesinde otururken "sürpriz" bir kur- şunla ölebiliyordu insanlar... Ya da biralışveriş mer- kezinde dolaşırken başkasının topuğu için düşü- nülmüş bir kurşun gelip sizin bacağınıza saplana- biliyordu... Geçenlerde birşarkıcıyı ayağından kur- şunlamışlardı. İki hafta sonra kurşunu sıkan yaka- lanmıştı. Genç bir adamdı. "Kurşunlanması gere- kiyordu, kurşunladım!" diyordu. İnsana, "n/ye"so- rusunu üsteletmeyecek kadar kosin bir tavrı vardı kurşuncunun... Duyduğunuzda 'Af&rin aslanım!" öe- mek geliyordu içinizden bu kesin tavırlı nişancıya! Öyle ya, olay anında siz de oradan geçiyor olabi- lir, delikanlının eli titreyecek olsa, "bokyoluna"gi- debilirdiniz! Utku Variık'ı güldüren haber, bir duruşma habö 1 - riydi. Davacı bir turizmciydi. Bir süre önce kurşuh- lanmış, biri "kalbinin ikisantim altında" olmak üze- re "tam altı isabet" almıştı. Yaşaması gerçekten bir "mucize" idL Kendisini, bu arada kendisi de öidtif- rülen eski iş ortağının kurşunlattığını söylüyordu. Tetikçilikle suçlanan kişi yakalanmıştı. Hakkında 20 yıl hapis isteniyordu. İlginç bir savunması var- dı tetikçi zanlısının... "Ben", diyordu, "davacıyı d/a, beni azmettirdiği söylenen kişiyi de tanımam... Olay günü, K. isimli birine afes ediyordum. Sanıyorum, mermilerin sekmesisonucuyaralandı davacı!,." Ut- ku'ya hak vermemek elde değildi. Insan bu habe- ri okuduğunda önce bir an duraksıyor, sonra gül- meye başlıyordu... Farklı bir "masumiyet" anlaytşı vardı tetikçi zanlısının. Olayı, olay yerini gözünüzr de canlandırmaya çalışıyordunuz. Genç adam tam birini öldürmeye çalıştığı sırada araya başka biri gj- riyor, seken kurşunlaria altı isabet birden alıyordu! Baştan aşağiya "bokyolu" yöntemine dayanıyor- du tetikçi zanlısının savunması. Haberde insanı güldürecek o kadar çok şey vardı ki... 7 Belki de kendimize, kendi durumumuza gülüyor- duk aslında... Ölümün mü, yoksa yaşamın mı rast- lantı olduğunu bilemediğimiz bir noktaya gelmiş- tik. Bizden başka herkes silahlıydı. En olmayacak yerlerde, cezaevlerinde bile insanlar tabancalarla vuruşuyorlardı... Hiçbir yerde güvencemiz yoktu. Tepemizden, sağımızdan solumuzdan kurşunlar geçiyordu... Korkuyorduk. Bok yoluna gitmekten korkuyorduk. Hayatianmız ne kadar ucuzdu bizirn^ Ne kadar ucuzlamıştık biz... A Faks:0212-723 84 97 >^ (e-posta: dkavukcuoglu@tuyap.com) ;. B U L M A C A SEDAT YAŞAYAN 1 2 3 4 5 6 7 8SOLDANSAĞA: 1/ Doğurması yakın gebe. II Yararlı, iyi ve 2 güzel işler. 3/ 3 Lantanitler gnıbundan bir element... Ro- 5 manya'nınpla- ka işareti. 4/ Yapma, etme... Unvan. 5/ Yü- reğin gevşeyip kasılmasından ileri gelen kımıldanı- şı... Akarsu kıyısında 1 bulunan ağaçlık 6/ Gü- 2 müşbalığının küçüğü... Tümör. 7/ Bir cetvel 4 türü... Karagöz ve or- 5 taoyununda Rum tiple- mesine verilen ad. 8/ Su kıyılannda yaşayan dalıcı bir ördek cinsi. 9/ Rütbesiz asker... Mi- marlıkta, sütun ya da ayaklann taşıdığı kemer sırası ve bu kemer sırasuun sağladığı üstü örtülü geçit. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Etkinlik. 2/ Hawaii Adalan'na özgü, gitara ben- zer dört telli çalgı. 3/ Aksaray ilinde, Bizans döne- mine ait pek çok dinsel yapının bulunduğu ünlü va- di... Tıpta en gelişmiş görüntüleme tekniğinin kısa yazılışı. 4/ Demiryolu... Giysi. 5/ Mezopotamya'da kurulmuş eski bir krallık... Harman savurmaktâ kul- lanılan çatal biçiminde tanm aracı. 6/ Hayvan yiye- ceği... Çatı kirişi olarak kullanılan ve kiremitlerin al- tınadöşenenincetahta. 7/Entasa zaman süresi... A-s- ker... " — gelicek cümle eksikler biter"' (Yunus Env re). 8/ Asya'da bir çöl. 9/ Orkinos da denilen bir ba- lık... Güney Afrika Cumhuriyeti'nin para birimi. *'
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear