25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
^26 OCAK 2000 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA 17 Baltalimam SakıpAğa Sağlık BakanJığı, depremden zarar gören Istanbul'daki Baltalimam Kemik Hastanesi'nin 1 triJyon liraya Sabancı Holding tarafından onanmı karşılığında hastanenin adını "Metin Sabancı Kemik Hastanesi"ne dönüştürüyor. Milliyetçi geçinenler ne de güzel yapıyor bu tür satışlan! Sağlık Bakanı Osman Durmuş'u hassaten kutlanz. Sakıp Sabancı'ya da önerimiz, bundan böyle holdingi için yeni yatınmlar yapmak ve okuldu, hastaneydi gibi ufak tefek bağışlarda bulunmak yerine parasızlıktan kıvranın ülkenin geneline el atması. Bildiğiniz gibi Osmanlı, ekonomik yönden idam fermam sayılan anlaşmalardan birini Baltalimanı'nda imzalamıştı. Sakıp Sabancı da kesenin ağzını iyice açıp üstelik verdiği parayı vergiden düşerek, Baltalimam semtinin adını bile degiştirir "Sakıp Ağa" yaptrabilir. Hiç kuşkunuz olmasın Türkiye'y» yönetenler ziyadesiyle memnun ve mutiu olacaktır. Efektrortic posta: som@posta.cumhiriyetcom.tr Tel: 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97 - Istanbul, şimdi de kar yağışına teslim olmuş... "Dünyanın en teslimiyetçi kenti!" Ideki verilere bakarsak, Hizbullah din teme- line dayalı bir Kürt devleti kurmayı amaç- lıyor, Nurtarikatından bazı işadamlannı ka- çınyor, Nur tarikatı Saidi Nursi adıyla ta- nınan bir Kürt'e dayanıyor, Nurcular kendi aralann- da bir çok gruba aynlıyor. Fethullah Güten gibi Izzettin Yıldınm da 1990'da Yeni Nesilciler'den koparak Saidi Kürdi'nin büyük hayali Medresetül Zehra'nın "Zehra"sından adını alan Zehra Vakfı'nın kuruluşuna katılıyor, 1994'te vakfın başkanı oluyor, beş yıl sonra Hizbullah tara- fından kaçınlıyor. lslamcılara olumlu yaklaşımı ile bilinen ikinci cumhuriyetçilerin Aktüel dergisi, Yıldı- nm'ı "Kürtler'in Fethullah'ı" olarak tanımlıyor. Eldeki verilere bakmayı sürdürürsek; Zehra Vak- fı'nın yayın organlan arasında Dava, Yeni Zemin ve Kürtçe yayımlanan Nubihar dergileri bulunuyor. Da- va'da Saidi Kürdi'nin Kürt davasına yaptığı hizmet- ler işleniyor, özetle "Kurtuluş Islamdadır" deniyor. Hizbul-Nur Bir yandan da Zehra Vakfı çevresinde Istanbul'da kurulan Tenvir Neşriyat, "Kürt Sorununa Evrensel Çözüm" önerisiyleyolaçıkarak Saidi Kürdi'nin Kürt- lerle ilgili görüşlerini Yeni Nesilciler gibi sansür et- meden aynen yayımlıyor. Diğer yandan entelektüel kesimlerie bağlan güçlendirmek amacıyla devreye Sözleşme dergisi giriyor. Sözleşme sözcüğü, etnik topluluklann yeni anayasası anlamını taşıyon bu ye- ni dergide yeni biranayasa işlenmeye başlıyor. Kürt sorununa evrensel çözümde ise Güneydoğu Ana- dolu'yu aşan ve Ortadoğu'ya uzanan bir Islam Fe- dere Devleti'nin ipuçlan bulunuyor. Kürt sorununda çözüme giden yolda iki temel yaklaşım sergileniyor: Türklerle Kürtler ve aslında Ortadoğu'daki diğer topluluklar arasındaki ortak payda Islamiyettir. Tür- kiye'de Kürtlere aynlma dahil ulusal haklartanınma- lıdır. öngörülen yeni düzenin önündeki tek engel 70 yıllık Türkiye Cumhuriyeti'dir; Kemalist Cumhuriyet yıkılmalıdır. 16 Mayıs 1993'te "Kürt Sorunu Nasıl Çözülür" başlıklı Istanbul Konferansı'nda konu tartışılıyor; tartışmacılar arasında Mehmet Metiner, AJi Bu- laç, Ahmet Tan, Osman Tunç, Ercan Kanar, Ha- sip Kaplan, Ahmet Zeki Okçuoğlu, Asaf Savaş Akat, Hikmet Özdemir gibi isimler yer alıyor. Kon- feranstaki konuşmalar Istanbul Fatih'teki Nubihar Ya- yınlan tarafından "Kürt Sorunu Nasıl Çözülür" adıy- la kitap yapılıyor. Derken Zehra Vakfı Başkanı Izzettin Yıldınm ve bir grup arkadaşı, Hizbullah tarafından kaçınlıyor. Da- ha doğrusu, bu kişiler Hizbullah tarafından çağnlı- yor ve bir daha geri dönmüyor. Ve polis, Nurcular'a yönelik bir operasyon yapmıyor. Neden? SESStZ SEDASIZ(!) NURİKUMTCEBE ÖNÛ kfipıst ÖNtiNDE V£W9 içUOE fticsi r/ikomoş JvPEÜ GÖn.ÜLÜP GCfiZVU f l l l l t l l t f i l f VSMtftlfflP Beyoğlu Istiklal Caddesi'nde bir pa- V I I I l l i n n I f l O a H U I saj,n jçjndeki kapıda yazanlar, kari- katürist dostumuz Semih Poroy'un ilgisini çekmiş. Poroy da deklanşö- re basıp fotoğrafını çekmiş: "Han giriş kapısı önünde veya içerde durul- maması rica olunur aksi takdirde şüpheli görülüp görevli müdahale ede- cektir. Müdüriyet." Sürekli ilerleyen bir toplum olduğumuz için durup bekle- yenlerden şüphe duyulması kadar dogal ne olabilir! GÖRÜŞ Av. MUHSİN EREN CHP Ankara Büyükşehir Belediye Meclis Üyesi Bir DeneUeme Öyküsii Kamuoyu pek bilmez, Anka- ra'daki raylı toplutaşıma işlet- meciliğini BUGSAŞ adı verilen bir şirket yapar. BUGSAŞ, Ankara Büyükşe- ntrBetediyesi'nin bir kufuiuşu- du? ve EGO Genel Müdürlüğü "Ankaray" ve "Metro"nun işte- tilmesi yetkisini bu şirkete dev- retmiştir. BUGSAŞ yaptığı işletmeci- likten dolayı kâr mı, zarar mı et- mektedir, bilinmez. Metro'ya, Ankaray'a yılda kaç yolcu inip binmektedir, bilin- mez. Bunlann bilinmesi için BUG- SAŞ'ın denetlenmesi gerek- mektedir. Bu BUGSAŞ, ayncaAŞTİ adı verilen "Ankara Şehirierarası Otobüs Terminairrim de işlet- meciliğini yapmaktadır. Bura- da da çeşitli yolsuzluk söylen- tileri gündeme gelmektedir. Bunlann gerçeklik dereceleri- nin saptanması da ancak bir inceleme-soruşturma ile ola- naklıdır. Bunun için de BUGSAŞ'ın denetlenmesi gerekmektedir. Ancak, Belediye Başkanı Me- lih Gökçek bu şırketin denet- lenemeyeceği görüşündedir. "BUGSAŞ, bir ticaret şirketidir. Ancak kendi organlannca denet- lenebilir. Meclisin denetleme yetkisi yoktur" demektedir. Şir- ketin kendi organlan ise Gök- çek'in atadığı kişilerden oluş- maktadır. Ankara'nın kömür gereksini- mi "BELKO" şirketi eliyle kar- şılanmaktadır. BELKO da BUG- SAŞ gibi bir BfT'tir (Belediye Iktisadi Teşekkülü). Ankara'da kömür satışı BEL- KO'nun tekelindedir; BELKO dışında kimse Ankara'da kö- mür satamaz. Bu BELKO, kömürü Güney Afrika'dan alır, arada okyanus- ta bir yerierde kara para cen- neti diye bilinen Caymen ada- larında kurduğu "Black Di- amond" adı verilen bir şirket üzerinden Türkiye'ye getirir. Black Diamond'un bugüne kadar sadece bir posta kutusu saptanabilmiştir. Kâğıt üzerin- de bir şirket olduğu anlaşılmak- tadır. Ankaralı kömür alırken niçin bu şirkete de bir kâr payı öde- mek durumunda kalmaktadır? Fakire fukaraya, sözüm ona bedava kömür dağıtıp gösteri yapan belediye, bu Black Di- amond'un işlevinin ne olduğu- nu Ankaralıya açıklamak zorun- da değil midir? Bu da bir soruşturmayı gerek- tirir. Ancak Gökçek, BELKO'nun da bir ticaret şirketi olduğunu, belediye meclisince denetle- nemeyeceğini söylemektedir. Her iki şirketin de BİJ (Bele- diye Iktisadi Teşekkülü) oldu- ğuiu, belediyenin ortağı oldu- ğL bir şirketten en azından "or- tax sıfatı" ile hesap sorma hak- kı bulunduğunu göz ardı ede- ret... Hem böylece, Ankara Büyük- şöiir Belediyesi, kendi görev veyetkilerini şirketlere devredip, scnra da bunlann denetlene- rneyeceğini ileri sürmekle ken- disi denetimden kaçmış olmak- ta değil midir? Evet, tam da böyle olmakta- dır; amaç da zaten budur. 18 Nisar» 96 seçicnlerinden sonra yeniden oluşan Ankara Büyükşehir Belediye Meclisi, ilk oturumunda anılan bu iki şir- ketin denetlenmesi kararı al- mış; inceleme-araştırrna komis- yonunu bu konuyla görevlendir- miştir. Buna karşı Melih Gökçek'in tepkisi, meclisi -anılan karar ge- ri alınana kadar- bir daha top- lamamak olmuştur. Meclisin kapalı kaldığı iki ay boyunca, meclis üyeleri üze- rinde baskı oluşturulmuş, huzur haklan ödenmemiş, bazı mec- lis üyeleri "bu konuda ısraredi- lirse meclisin düşeceği'ne inan- dırılmış, bir yandan da eğer uyumlu bir çalışmaya katkı sağ- lanırsa, ödüllendırilecekleri, bir biçimde meclis uyelerinin kuiak- lanna fısıldanmıştır. Ve sonuçta, meclis teslim ol- muş, görevi gereği olan "so- ruşturma" karannı geri almıştır. Soruşturmayı sonuna kadar sa- yunan CHP grubu, bu konuda öbür parti gruplannca yalnız bı- rakılmıştır. Komisyonun görevi şimdi "meclis üyelerine kimlik kartı verilmesi" konusunun araştınl- masıdır, Komisyon üyeleri, özel önem (!) taşıyan yeni görevterini CHP'li üyenin başkanlıgında gerçekleş- tiremeyeceklerini gördükleri için onu görevden alıp kendilerine yetkin (!) bir başkan aramış ve MHP'li üyeyi komisyon başka- nı yapmışlardır. Artık her şey, güllük gülistan- lıktır. Herkes demokrat, herkes ka- tıltmcı, saydam beledıyecilikya- pıyoruz. Huzur haklanmcı eksiksiz alı- yor, huzura kavuşuyoruz. Mecliste kimse muhalefet yapmadığı için demokrasi adı- na zaman zaman iki FP'li üye birbirleriyle tartışıp görünüşü kurtarmaya çalışıyorlar. Evet, biz Ankara Büyükşehir Belediye Meclis üyeleri olarak sonunda yenildik... Kömürde Ankaray ve Metro'da olup biten- lerin hesabını ilgililerden sora- madık... Oysa, kömürün tonu 87 do- lara elde edilip Ankaralıya 200 dolara satıl/yordu. Metro, Anka- ray ve AŞTl'nin toplam yatınm tutarlan 1.5 milyar doları bulu- yor, dış kredi yoluyla sağlanan bu bedel, halktan toplanan ver- gilerle -belediye dış borçlannı ödememekte direndiği için- devletçe ödeniyordu. Bir belediye başkanı, bu ku- rumların işleticiliğini şirketlere devretmiş, "denetieyemezsiniz" diyor, bizler de gerçekten de- netleyemiyor, soramıyorduk. Ya başka sorulmayanlar?.. Her şey bir bütünlük taşıyor. Yerel yönetimlerinde "kömür" ya da "doğalgaz" ederinin sor- gulanamadığı bir ülkede, insan- dan uzak IMF dayatması poli- tikalarının uygulama alanı bul- ması da pek kolay oluyor. KİM KİME DUM DUMA BEHIÇAK behicak@turk.net ÇİZGtLtK KÂMtL MASARACI I1AKBİ SEMİH POROY semihpony@yahoo.com TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 26 Ocak FRANSA'YA SÖMÜRGE SAĞLAYAN KÂS/'F.. 18S2'PB BUeÜN, ÜNLÜ FKAHSIZ KAŞİFİ PtEK&ESAVORCNM4 P£ 8KAZZA, İT7H.yA'OA POĞMUÇTV. İTHUyAM A&LU ffMOH, ÇOCUK >*fht PKANSÂYA Y£Gl£ÇMİŞTr. &E*IÇL/ĞİMD£ Oe- M ATTLIHIÇ, AStee/zî sfe 6£I*?YI-£ M- &A?Tr&vt4ij«e MPMtçrf. FGANSA 'PAN &e- IZAJ/ OGOUE Şİ. BKAZZA İÇİN.STnNL&y'İN SOPA HÜMfiJOKTASlOLMUŞ, ONUHL4 YARrfMAK KON- PÖ- BA6- AYA Ç Ç ea AGAPA, KOMGODA tojepuSu tcetjre o£ Pİ APtNI ÜSKÜDAR ASLİYE 3. HUKUK HÂKİMLİĞl'NDEN EsasNo: 1999/80 KararNo: 1999/1029 Davacı Kamil Göksu vekili tarafından Sakarya, Kocaeli, Karşıyaka Mah. No: 1 'de ikamet eden davalı Ayşe Göksu aleyhine açılan şid- detli geçimsizlik sebebiyle boşanma davasının duruşması sonunda; 27.12.1999 tarih ve esas 1999/80, karar 1999/1029 sayüı karar ile subut bulan boşanma davasının kabulü ile, Sıvas, Gûrün, Çayboyu Mah. cilt 0004, Kütük Sıra No: 0111 'de nüfusa kayıtlı, 1967 doğum- lu davacı Kamil Göksu ile 1974 dogumlu, davalı Ayşegül Göksu'nun MK'nin 134. maddesi gereğiae boşanmalanna, karann kesinleş- mesıne kadar ayda 25.000.000.- TL. tedbır nafakasının davacıdan alınıp davalıya verilmesine, masraf ve ücreti vekâletin davalıdan tah- silıne karar verilmış ve davalının adresinin meçhul bulunması sebebiyle, evvelce kendisine tebligatlan ılanen tebliğ edilmiş ve mahke- me ilamınuı da ilanen tebliğine karar verilmiş bulunmakla, davalı Ayşegül Göksu'ya mahkeme ilamı tebligı yerine kaim olmak üzere ilan olunur. 21.1.2000 Basın: 3074 PANO DENtZ KAVUKÇUOGLU Hep Aynı Şeyleri Konuşmak Pazartesi akşamı Çorlu Atatürkçü Düşünce Derneği'nin düzenlediği Uğur Mumcu'yu Anma Toplantısı'nda konuşurken, Sanayi ve Ticaret Odası'nın büyük salonunu doldurmuş insanlann gözlerinden neler hissettiklerini, nelerdüşündük- lerini okumaya çalışıyordum. Ne Başkan Yüksel Gür'ün, ne Yalçın Bayer'in anlattıklan, ne de be- nim anlatacaklanm, orada bulunan insanlar için hiç "yeni şeyler" değildi. Yedi yıldır insanlar her 24 Ocak günü bir yerde, bir yerierde toplanıyor- lar, başka başka konuşmacılardan da olsa, hep aynı şeyleri dinliyor, aynı şeyleri tartışıyoriardı... Bu, en ön sırada oturan kaymakam, belediye başkanı, emniyet müdürü gibi, arka sıralardakj öğ- retmenler, hekimler, saçlan gibi yüreklen1 de ak yaş- lı emekliler, genç anneler, kadınlar ya da gözleri pırıl pırıl öğrenciler için de geçerliydi... Trakya ayaza kesmiş, yağan kar tipiye çevirmiş, yollar kapanmaya yüz tutmuştu. Ama kimse, hiç kim- se kalkıp gitmeyi düşünmüyordu. Biz.o akşam Çorfu'da aynı şeyleri konuşur, ay- nı öfkeleri, aynı hüzünleri duyarken, başka in- sanlar başka yerierde ellerinde kazmalarla kürek- lerle bahçeleri, tarlalan, bodrumları kazıyorlar, topraktan yeni Hizbullah kurbanlan çıkartıyorlar- dı... Gazeteler ertesi gün gözleri oyulmuş, kafa- taslan parçalanmış, bedenleri delik deşik edilmiş ölüler için güncelleştirilmiş yeni çizelgeler yayım- layacaktı: "lllere göre ölü sayısı... Son durum..." O salonda bulunan insanlar için, bizler için bu "vah- şet"\n şaşırtıcı hiçbir yanı yoktu! Bız, bütün bun- lan bildiğimiz için oradaydık zaten... Birer birer yakalanan mafya babalarının bağlantılan, ilişki- leri ortaya döküldüğünde de şaşımnamıştık. PKK terörünü hangi güç odaklannın beslediği açığa çıktığında da şaşırmadığımız gibi... Tüm bu olup bitenlere, yaşananlara, tanık olunanlara şaşan- lara şaşmak gibi haklı bir ayncalığımız vardı bi- zim... Bütün bunlan biliyorduk biz. Hepsi önceden söy- lenmiş, önceden yazılmış, arşivlenmiş, kitaplaş- mıştı. Yeni olan hiçbir şey yoktu bu tanık olduk- lanmızda. "Sakıncalı Piyade"n\n bir bombayla noktalanan hayat macerası da tüm bu bilmele- rin, önceden söytemelerin, işaret etmelerin ma- cerası değil miydi, aslında? Belki hiçbir kurban katilini, katillerini bu kadar yakından, bu kadar so- mut tanımamış, bu kadar açık tarif etmemişti Uğur Mumcu gibi... Bunun için en saygın poli- tikacılar, en saygın devlet adamlan onurlannı koy- muşlardı ortaya.. en "belli" katillerin, en yakala- namaz, en yakalanamayacak, en yakalanmak is- tenmeyecek katiller oiduğunu bilmiyordu belki de onlar!.. Ya da bir oyundu bu.. üzücü, üzücü olduğu kadar da utanç verici biroyun!.. Belki de başka aldanmalara, başka yanılsamalara yol aça- cağını bıle bile oynamak zorunda olduklarını dü- Şünüyorlardı bu oyunu... Ne olursa olsun, bizler için en küçük bir inandıncılığı olmayan bir gös- teriden başka bir şey değildi o günlerde sergile- nenler. Onun,katili de yakalanmayacak, onuciar, ortadafcaiacaktı!' ' - A Cavit Ortıan Tütengil, Muammer Aksoy, Bah- riye Üçok... Hangisinin katili, katilleri yakalanmış, yakalanmak istenmişti ki? Televizyon ekranların- da çöpçülerin, ellerinde çalı süpürgeleriyle Uğur Mumcu'nun sokağa yayılmış beden parçalannı süpürdüklerini gördüğümüzde anlamıştık o kati- lin de "meçhur kalacağını. O günden bugüne ara- dan geçen yedi yıl içinde şaşıracağımız yeni hiç- bir şey olmamıştı. Ahmet Taner Kışlah'nın ölü- müyle de sarsılmış, ama şaşırmamıştık... Bizim gibi düşünenlerin, bizim gibi yaşayanların, bizim gibi özleyenlerin ölümleriyle bilinçlenmiş, ölüm- lerimize şaşmamayı, şaşırmamayı öğrenmiştik.' Müdafaai Hukukçuluğun, Kuvvayı Milliyeciliğin, bağımsızlıkçılığın, milliciliğin, devrimciliğin o ka- dar çok düşmanı vardı ki bu ülkede artık... 24 Ocak akşamı Çorlu'da andığımız, düşündü- ğümüz, konuştuğumuz yalnızca Uğur Mumcu değildi. O bir "simge" idi. Onu düşünürken, onu konuşurken aslında kendimizi düşünüyor, kendi- mizi konuşuyorduk. Her bir araya gelişte yeni umutlarfilizleniyordu. Bunuyaşamak, bunugör- mek, bunu tatmak için bir araya geliyorduk. Bel- ki de "hep aynı şeyleri konuşuyoruz, aynı şeyleri tartışıyoruz!" demek, kendimize karşı bir haksız- lıktı. Oyle ya, o akşam da türküler söylemiş, ama hüznümüzü "Uğuriar olsun!"\a bağlamamıştık. Niçin acaba? (Faks: 0212 - 723 84 97) " : B U L M A C A SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Batakhk, ça- murlu yer. 2/ Asya'da bir ül- 2 ke.. Aritmetik hesap yapmak- 3 ta kullanılan, , birçok devingen parça dizisiyle 5 donatılmış dü- _ zenek. 3/Altı- ° patiar da deni- 7 îen bır çeşit ta-% banca. 4/Din- 8 ce azız tantnan g kimi kadınlara verilen saygı sam.. müzik parçası ya da tı- yatro oyununun özgün bir teknık ve duyarlıkla sunulması. 5/Radyove 3 televizyon yayınlannda 4 kullanılan kısa reklam tümcesi... Kenarsüsü. </ Turkmüzığındeşarkıla- 6 nn üçüncü dizesine ve- rilen ad.. Ince ve uzun metalçubuk. 7/Osman- " lı ordusunda ve donan- ° masında hafıf piyade askeri... Gölge. 8/ Japon lirik dra- mı... Rütbeyi gösterniek için ünıformannı omuzlanna takılan parça. 9/ A^ıhnası çok güç doğal engel. YUKARIDAN AŞAClYA: 1/ Üzerine kandil, mum ya da herhangi bir ışık konulan yüksek tabla. 2/ Eski >apı ya da kent kalıntısı... Hayvan masallanyla ünlü YunjnL yazar. 3/ Sıcak ülkelerde ye- tişen, kabuğu ve odunu hekımlikte kullanılan küçük bir agaç. 4/Yankı...UzuntûyIükalpak. 5/Fransa'dab'irkent... Peru'nun plaka ışareö 6/ Eski bır Fransız halk dansı... Birşeyinenarkadangelenbölümû. 7/Orta Anadolu'da bir göl... Bira yapmak için çimlendırilip kurutularak ha- zırlanmış arpa. 8/ Osmanhlarda yeni evlenen erkekler- den alman vergi. 9/ IUel bır silah... Boğa güreşınde kul- lanılan kırmızı kumaşparçası.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear