23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 23OCAK2000PAZAR 10 HABElvLER dishab@cumhuriyetcom.tr Yunan tavernasında neşeli TürklerYurtdışında yaşanan bayramlann hiç tadı tuzu ohnuyor. özellikle neredeyse yübaşıyla üst üste gelen Şeker Bayramı'nın Almanya'da hiç keyfı yoktu. Kısacası yağışü, kasvetli pek yavan geçecek bir hafta sonuna hazırlık yaparken, başka sürprizler kapımızı çaJdı. Aslında insana yalnızlığuu anımsatan böyle günlerin gecelerinde tek kurtuluş, kapagı dostlann bir araya geldiği lokantalardan ya da barlardan birine atmakla olur Münih'te... Münih gibi cıvıl cıvıl bir kentte üç bin civannda bar var. Türklere ait disko ve lokallerin sayısı da hızla aruyor. Ege atmosferine özlem duyan, Ege tınılanyla esrikleşip çok doğal ortamlarda neşelenmenin en kestinne yolu, kendinizi bir Yunan tavemasına atmaktan geçer! Münih'te yığınla Yunan İokantası var. Ve hafta sonlannda hepsi tıklım uklım dolu... Bunlann ıçınde yıllardır Türklere olan yakınlığı ile tanınan, havası ve samimiyetiyle ayncalığı olan, Haidhausen semtindeki Madam Sofia'nın işlettiği "Lyra" her gelenin unutamadığı, etkilendiği tek yer olmalı koca Münih'te. "Bazeflfer Caddesi 5" numarada bulunan bu küçük ve sevimli tavenıa geçen hafta sonunda yine tıklım tıklımdı... Uzo'lan ardı ardına devirip "srtakf' oynayan Türkler "çifteteffi" patlatan Yunanh dostlarla iç içe olup buzlu uzo kadehlerini tokuşturmanın keyfini nasıl anlatmalı. Romantik eskiliğını hâlâ daha koruyan, tahta masalı, hasır iskemleli; duvarlar kitap ve eski plaklarla çevrili; antika boy aynalı ve resimlerie dolu Sofia'nın bu mekânının ayn bir tadı ve büyüsü var... Daha kapıdan içeri adım atanı Türkleri, Giritli Türkçesiyle: "—Hayatimm canimm- kuzummm- nasjkjn?" dıye selamlayan ve karşüayan bu tatlı kadın, 23 yıldır işlettiğı bu mekânda tarn bir ev sahibi ınceliğıni ve nezaketini gösteriyor müşterilerine her defasında. Ve siz de ona "KaKmenı Sofia" deyip bir masaya ilişiyorsunuz... lnanın kendinizi bir anda Ayvalık'ta, Çeşme'de, Foça ya da Cunda'da sanabılırsıniz orada. Çiçanis'ın, Yorgo Dallaras'ın ve Haris AleksJyu'nun şarkılannın çaldığı bu sevimli mekâna hafta sonu düşersemz, buranın gedikli MUNIH EROL ÖZKAN müşterisi ve müdavimi Ayten ve Ümit Bezek çiftani de bir masada görebilirsiniz. Ayten Hanım, bizim "Cumhuriyet Hafta"nın tiryakisi olup, mutlaka Münih'tekı yeni bir sanat haberini kulağınıza fisıldayacaktır. Eşi Umit ise Giritli olup harika Yunancası ve gülen gözlenyle, esprileriyle sizi de etkileyecektir. Yaşadığımız her iki acılı depremın ardından, Türk- - Yunan dostluğunun nasıl da güzelleştiğini gönnek için, bu tavernanın havasını koklamak lazım. Ve orada yaşanılan sarhoşluklan da... Girit mutfağına özgü mezelerle donatılmış masalarda yudumlanan buzlu tt uzo"ların tatlımsı sarhoşluğu hayli hoş... Eskimiş güzelliğinı koruyan bu mekânı çekıcı kılan acaba Sofia'nın insancıllığı mı, yoksa başka duygulan mı bunu da çıkarmak pek kolay değıl. Her şeyden önce, Ege insanının sıcakhğtnı ve şiırsellığını taşıyan bu antika tavernada kasvetli saatleri inanuı uçup gidiyor. Rahathyorsunuz. Ve orada düşler kurmadan da edemez insan... Sırasında denizden taze çıkmış ıslak ağ kokusunu da özlersiniz, Cunda'nnı deli rüzgârlannı da ve Assos'ta otunıp Midilli'ye karşı "SaJb" şiirlerini ezberlediginiz günleri ve eski aşklan da!.. Şaraplanmış düşünce ile, Kavafisve Seferis, Cansever ve Cengiz Bektaş şiirlerini düşünüp Ahmet Yorulmaz'ın son romanının aynnülannı anımsarken, incecik narin bir Yunanlı hanım eli sizi tutup sirtaki yapmaya çıkanverir ortaya aniden. Şaşkınhk ve ıtiraz yok... Oynayacaksınız! Tepeden tımağa siyahlara bürünmüş Egeli bir Türk erkeğınin "sirtaki"sine eşlik eden Yunanlı dilberlerin cilveli bakışlanna dalıp, Münih'in ortasında Akdeniz'i ve Ege'yi yaşamanın büyüsüne ne buyurulur? Uzaklarda Ege düşleriyle avunmanın mekânı buralar Münih'lerde... Işte geçen Şeker Bayramı'nda bütün Yunan tavernalan aşağı yukan böyle idi! Ertesi gün ise, insansız sokaklarda yürümenin hüznünü bir telefon sesi dağıtıverdı. Münih Yabancılar Meclısi Başkanı Cumali Naz'dan gelen sürpriz bir telefon moralimizi düzeltiverdi. "Pazar günü Münih'e, Köin'den iki konnğumuz geHyor. Birisi Avrupa Alevi Federasyonu Onursal Başkanı Alı Rıza Gülçiçek, diğeri ise Cumhuriyet yazan Miyase llknur. Lütfen Münih Cumok'lan çağu-abiHr mryiz?" deyince içimde sankı güller açtı... Keyiflendim. Ve pazar günü Cumhuriyet okurlan bir araya geldiler. Olay, Cumhuriyet'in Avrupa'da tekrar günlük olarak yayımlanmaya başlaması haberi idi ve ön çalışmalarla ilgüi araştumalan kapsıyordu. Miyase llknur, yazılanndan alışık olduğumuz akıcı dili ve sempatisiyle bızi büyüledi... Saatlar süren bırlikteliğın ardından Ali Rıza Gülçiçek ile Miyase'yi Münih'tekı ıstasyondan uzaklara uğurlayrp, ince ince yağmur çiseleyen bir havada, içimde sevinç çiçekleri açarak, "Lyra"ya doğru yürüdüm. Gecenin karanhğında belü belirsiz bir gülümseyiş dudaklanmda... Kirli çamaşırlar ortaya çıkarken26 Ocak'ta Stockholm'de uluslararası bir kongre başlıyor. 45 ülkenin devlet başkanı veya hükümet başının gelmesi bekleniyor. Bizden de bir bakan ve onun liderliğinde bir delegasyon gelecek. Konu, "Hotocansf; yani, Nazi Almanyası'nın başta Yahudiler olmak üzere, "an ırkran ohnayan" insanlan yok etme girişimi ve bu yönde epey yol almış olması. Isveç, kâğıt üzerinde tarafsız kalmıştı: 2.2 milyon Alman askerinin ülkenin o yanından bu yanına geçmesine ızin vererek ve Nazi AJmanyası'na demir cevheri satarak. (Bunlann bir kısmıntn bedeli, . Yahudilerden gasp edilen altınlarla ödendi, o ayn konu.) Isveçli yerel Naziler, güneydekı Sjöho'da ve Gotland yakınlanndaki Karlsö Adası'nda 8-20 bin Yahudiyi "banndıracak'' ölüm kampı hazırlamak için ağaçlan kesmişler, emir bekliyorlardı. Bir yanda iki komşu, Danimarka ve Norveç işgal altmdaydı... Gönüllü Naziler, Finlandiya'ya geçip Sovyetler'e karşı savaşıyorlardı. 300 kadan ise hızını alamayıp SS güçlerine katümıştı. 1930'lu yıllann başından beri ülkede esen "Alman furyasT sonucu birçok STOCKHOLM aristokrat, gelecege hazırlıklı olmak için *von" ekini adma eklemişti. Maria-Pia Boetfaius yürekli bir yazar. Yıllar önce "Nannısum ve Vfcdâmm Üzerine" adlı kitabmda bu gerçeklere değindiğinde, resmen yeraltma girmek zorunda kaldı. Yazarlar Birliği'nin kataloğunda telefon numarası yer almıyordu. Bir kış günü en sevdiği Italyan kafesinde onunla bir söyleşi yaptığımızda, "Ya yerii Naziler ya da erkek yazar 'arkadaşlar' tetefona sanhyorlar ve etmedik laf bırakmryorlar" demışti. Şimdi, tam bu fevkalade uluslararası konferans öncesi, kitabının genişletilmiş yeni baskısı çıktı. Tencerenin dibi daha güzel gözüküyor, üstelik kalaysız da. Maria-Pia bu kez yalnız değil. Gazeteci Rosse Schön de "Hhier'in Emrinde Çarpışan tsveçBler" adlı kitabı ve ilgili belgesel fUmiyle devreye girdı. Bakın ne diyor Rosse: - Biz Isveçlıler, Avrupa'da ilk "Irk Biyolojisi Enstitüsü kuran ülke olduk. Almanya'da çok daha sonra kurulanlar, Isveç modeline göre oldu. Hatta "Narist" sözcüğü bile Isveççe! Almanya'nın mutlaka genişlemesi gerektiğine ınanan Uppsalalı bir profesör buldu. Almanlan, Yahudilerin pasaportlanna "J" harfi basmaya biz ikna ettik. Hitler'in san GÜRHAN DavidYddjzı . , , x girişimi daha • sonra oldu, ' tsveç'tebiz, •"~™""""^™~~" Hitler'den çok Yahudilerden korkuyorduk. Bakın, Sesam dergısinin şef redaktörü Jolin Boldt bu konuda ne yazıyor: u Sık sık kendimize nasıl kusursuz bir ülke olduğumuzu, iki yüzyıktar savaş gönnediğimizi söyleriz. Dünyaya örneğiz de. Ama kusursuz oiabilmek için baa şeyleri gizfemek ve unutmak gerekir, İsveç'in Hitler'in Aimanyasrna yakmnğı gjbi Çoğn kişi her şeyi biliyordu ama, konuşmaya yanaşnuyordu. Isveç şu anda, geçen yüzvûdald tarihini gözden geçirme devrine gjrdi Daha önce gönnek istenilmeyen şeyleri şimdi gönnek cesaretini gösteriyor. Kusursuz ülkenin iekeleri ortaya çıkmaya başladL Diğer birçok ülke de aym şeyi yapryor. 1930'hı ve 1940'h yıllar o kadar uzakta ki kişi arük o yıDara bakmaya cesaret edebffiyor." 1946-1973 yülan arasında başbakanlık yapan Tage Enander (Sosyal demokrat) yülar sonra anılan arasına şu gerçeğı kattı: "Mûltecüere nasıl davranacağnnız konusunda, kendi kararnmzı kendimiz verir durumdaydık. Suçu atacağmuz başka biri yoktu. Aynaya bakabüiyorduk, Gördûğümüz görûntü hiç de güzel değOdL" Bakalım 26 Ocak'ta Stockholm'de bir araya gelebilecek olan Avrupalı liderlerin kaçı aynaya bakmaya cesaret edebilecek... Tayland'mbaşkentiBangkok'taJdbirotoyıkaıııamerke- ^m QşteriçekmekiçinOginçbiryolbuJdu.Anıçlaruuyı- katmaya gdenler "hayaletkrle" karşılaşrvoriar! Merkezin sahibi Somboon Ninıtömethee, bir gece rüyasn- da hayaletkr gönnüş. Rûyasmdan esinknerek, çahşanlarma hayalet maskeleri yapürmış. SürücüJer de ha- yaletlerden memnun kalmış. Trafikten bunalan sürücüler araçlanm hayaletlere yıkaüp biraz eğlen- mekiçin kuyruğa gjriyorlar. (Fotoğraf: REUTERS) Sydney'de bir doğumgünü Aktarmalı olarak gelen uçağımız. Bangkok, Singapur'dan sonra Sydney Havaalanı'na inip, dışan çıktığımızda içimizi mis gibi temiz bir hava kapladı. Kendimizi bir an için Toros Daglan'nın bir yaylasındaymışız gibi duyumsadüc. Geldiğımiz Sydney, bir metropol kenti ve bizim gibi Istanbullu vatandaşlar, böylesi temiz havalara alışık değildi. Gümrük işlemlerinin beş dakikada bayan görevlilerce bitirilmesinden sonra dışan çıktık. Yazar arkadaşlanm Aü Akbaba ve Gûndoğdu Gencer karşıladı bızı havaalanı çıkışında. tlk dıkkatimizi çeken çevrenin temizliği, trafiğin hızh ve düzenli akışı ve insanlann birbirine karşı saygılı ve uygarca davranışıydı. Türkiyelı insanlar için böylesi davranışlar nasıl da tuhaftı. 15 Ocak günü akşamı, dünyaca ünlü büyük ozarumız Nlzun Hikmet'in doğum günü kutlamalan, şenükleri vardı Sydney'de. Umran Baran'ın kurduğu Sydney Türk Halkevi'nde orgaruze ettiği şerdik, Sydney Granville Town Hall'da yapıldı. Ümran Baran'ın kurduğu haftalık Türkçe çıkan Yorum gazetesini ise şimdilerde büyük oğlu Aşknı Baran sürdürmektedir. Gece başlamadan, balkon dahil, salon, iyice dolmuştu. Bilindiği gibi 14 Ocak, Nâzım Hikmet'in doğum günüdür. Sydney'deki Türkiyeliler büyük ozanımızın doğum gününü, adına layık bir şekilde kutlamak için bir araya gelmişlerdi. Türkiye'nin Sydney Başkonsolosu Niyazi Adab da konuklar arasındaydı. Şenliğe, Türkiye'den gazetemiz yazan Prof. Dr. Emre Kongar Hoca da konuşmacı olarak davetliydi. Baskonsolos Niyazi Adalı'nın, Emre Hoca'nın srnıf arkadaşı çıkması, sohbetleri daha bir koyulaştırmışü. Nâzım Hikmet'in şiirlerinden örnekleri Sydney'li Türklerin canh olarak sunmasının ardından, bir Nâzım belgeseli videodan gösterildi. Aynca Genco Erkal'ın Nâzun'ın şiirlerinden oluşan oyunu ve ZûUO Livaneti'nİD Nâzım konseri, yine videodan gösterildi. Prof. Dr. Emre Kongar'ın Sydney'deki popülaritesı oldukça fazla. Çünkü Emre Hoca, geçen dönemlerde Sydney'de günde bir saat Türkçe yayın yapan SBS radyosunda Türkiye ile ilgili bilgiler veriyor ve kendi yorumunu sunuyordu. tşte bu yorumlar, Emre Hoca'nın Sydney'de fazla sevilmesinin başlıca nedeniydi... Emre Hoca, konuşmasını iki bölümde sundu: Birinci bölümde Nâzım Hikmet'in Türkiye için ne anlama SYDNEY HÜSEYİN MVANÇ geldiği ve sanatçı kişiliği üzerinde durdu... Konuşmasının ikinci bölümünde ise Emre Hoca, Türkiye'nin bugünü üzerinde durdu; Türkiye'deki siyasi gelışmeler hakkında bilgi verdi, aynca kendisine yazılı olarak sorulan sorulan da yanıtlamaya çalışn. Türkiye'den binlerce kilometre ötede; bir yaban elinde Türkiye'yi duyumsamak, buradaki bir avuç insanla aym coşkuyu, aynı heyecanı paylaşmak, tanımadığınız insanlarla kolayca kaynaşmak, gecenin güzellikleriydi. Nâzım Hikmet, Sydney'deki dostlannın arasında da yaşıyordu. .m.^ Emre Hoca bir iijşiid hafta sonra Türkiye'ye dönüyor; çünkü Melboume'da gezisini ve etkinliklerini sürdürecek. Biz ise önümüzdekı günlerde gerçekleşecek olan imza gününü ve söyleşiyi bekliyoruz. İki komşu ve iki Çeçen savaşıNadya Teyze ile Lkfya Teyze 60-65 yaşlannda iki sevimli kadın Birbirleriyle hem komşu, hem arkadaşnrlar. Ben de onlann üst kaonda otururum. Ara sıra asansör beklerken ve çöp dökerken karşüaşuız. Havadan sudan sorular sorarak beni konuşturmaya çahşırlar; ülkelerinde olup biteni bir yabancırun nasıl değeriendirdiğıni anlamak isterler. Ben de sevecen komşulanmı kırmadan türlü kurnazlıklarla cevaplan kısa keser, onlan soru yağmuruna tutanm. Konuştukça konusacaklan gelir. Bazen benim önümde kendi aralannda çekişirler. Eski bir işçi olan Nadya Teyze "ezekten beri" komünisttir. Öğretmen emeklisi Lidya Teyze ise 1991'de Sovyetler Birliği'nin çöküşüyle beraber "reformcu" olduğunu ilan etmiştir; oyunu sağ partilere verir. 1994-1996 Çeçen savaşını hemen hemen bütün Rusya halkı gibi onlar da tepkıyle karşılarrnşlardı. Kremlin'i ve kan dökerek sonuç aunacağuu savunan politikacılan sık sık kmadıklannı hanrhyorum. Ama 5 ay kadar önce başlayan yeni Rus- Çeçen savaşuıda durum değiştı. tkisi de terör korkusuyla yaşamaktan arnk bıküklannı söyleyerek savaşı ve özellikle de sertlik yanlısı lider VTadimir Putin'i destekledi. Bu kez savaşa Çeçenlenn başlaması, yani geçen ağustos ayında Basayev öncülüğündekı Çeçenlenn Dağıstan'a saldırması onlan iyice kızdrrmıştı. Haftada bir-ıki kez ya asansör beklerken ya da çöp dökerken karşılaştığnnızda savaş analizi yapıyorduk. Benim savaşla kesin çözüme ulaşıhnayacağı yolundakı sözlerimden kuşkulanıyorlardı; belki de "O da Müslüman; galiba dindaslannı konıyor" diye düşünüyorlardı. Üstelik savaşın ilk haftalannda cepheden gelen, MOSKOVA R\KAN AKSAY daha doğrusu Rusya yayın organlannın verdiği asken başan haberlen, onlan hakh olduklanna ve yakında sorunun çözüleceğine iyice inandırmışn. Gelgelelim aylar •~~~-""~"~~ geçiyor, savaş bir türlü bitmiyordu. Artık ordu üst yönetiminin kim büir kaçıncı kez yaptığı "Savaş bir ayda bitecek" açıklamalan kimseye inandıncı gelmiyordu. Lıdya ve Nadya teyzelerin morali bıraz bozuldu, ama fikirleri değişmedi. Ta ki önceki hafta cepheden gelen kara habere kadar. Lidya teyze çok sevdiği bir öğrencisinin Çeçenistan'da öldüğünü öğrendi. Üstelik askerin öldüğünü, komutanlan uzun süre gizlemişti. Lidya Teyze'yi birkaç gün jöremedim. Gördüğümde rengi soluktu. fzgündü. O gün konuşmadık. Ertesi gün rastladığımda hannnı sordum. Ben sormadan o anlattı olup biteni. Çok sevdiği eski öğrencisini öldüren Çeçenler kadar, onu ölüme gönderen ve daha sonra ölüm haberini vermeyen komutanlanna da kızıyordu. Laf daha da uzayuıca, bu işi bir türlü bitiremeyen Putin'e tepki duyduğunu belli ettı. "Belki de sen hakhsuT dedi bana... "Bdki desavaşarakbiryere varamavacagız.'' Nadya İeyze komşusunu lormaktan korka korka buna itiraz etti. Ona göre ok yaydan çıkmıştı ve savaştan vazgeçilemezdi. iki yaşlı kadın, iki komşu ve arkadaş önemli bir fıkir aynlığı içindeydi. Bu kez iş ciddiydi. Lidya Teyze "Senin de bir yakınm öbe, böyle ileri geri konu$mazsın n diyerek veda etmeden aramızdan aynldı. Son günlerde ikisini de görmüyorum yine. Acaba banşnlar mı? Acaba Nadya Teyze de savaşarak bir yerlere vanlamayacağuu anladı mı? Bunu bir dahaki karşılaşmamızda sormaya niyetliyim. Asansör beklerken veya çöp dökerken yapacağımız bir sonraki söyleşide. ACI KAYBIMIZ Odamızın 23. dönem Yönetim Kurulu Başkanı demokrat, çağdaş, aydın insan KADJRPALA 21 Ocak 2000 tarihinde aramızdan aynldı. Ailesine ve meslektaşlanmıza başsağlığı diliyoruz. TMM0B HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI VEFAT Ailemizin değedi büyüğü ŞAZİYE BALCI'yi kaybettik. Hepimizin başı sağolsun. AİLESİ Yazar-Ressam-Yönetmen CEM YALIN'la buluşma "Sevgili Cem! Bize bırakttğın boş sayfalan doldurarak yaşam ve sanat koşusunu sürdürüyoruz." Tarih: 23 Ocak 2000 Saat: 16.00 Yer: îstanbul Tıp Fakültesi (Hulusi Behçet Kitaplığı Alü) Çapa Amatör rıyatrokr Çe\Tesi (ATÇ) Bakû-Ceyhan boru hattında püruzler giderilemedi Gürcii ve Azeri yetkililer uzlaşamadı KALBÎNtZ StZtN İÇÎN ÇAUŞIYOR, YA StZ?... TÜRKKALPVAKn 19 Mayıs Cd. No: 8 Şişli/İSTANBUL Tek{P212)2120707(pbx) 10Hat Faks:(0212)2126835 Çalışma arkadaşımız Necdet Balcı'nın sevgili annesi ŞAZİYE BALCI vefat etmiştir. Merhumeye tanndan rahmet, arkadaşımıza ve ailesine başsağlığı dileriz.. Cumhuriyet Çalışanları ANMA Bir yıl önce aniden kaybettiğimiz SADETTİN USLU'yu özlemle anıyoruz. USLU AİLESİ ANKARA (Cumhoriyet Bürosn) - Bakû- Ceyhan boru hatü projesinde pürüzlerin aşıl- ması için Azeri, Gürcü, Türk ve ABD'li yet- küiler arasında Ankara'da yürütülen görüş- melerde ikinci gün sonunda da uzlaşma sağ- lanamadı. Gürcistan ve Azerbaycan geçiş ücreti konusunda anlaşamazken görüşmele- rin bugün de sürdürülmesi kararlaştuıldı. Enerji veTabii Kaynaklar Bakanlıgı'ndakı top- lantimn sonuçsuz kalmasının ardından pazar- Uklar otel lobılennde geç saatlere kadar sür- dü. 1 Ocak 2000 tanhinde başlaması gere- kenboruhatü projesuıin inşası için,ABD 'nin de ağırhğını koymasının ardından, uzayan görüşmelerden bir sonuç çıkması bekleni- yor. Bakû-Ceyhanpetrolboruhattı projesi için iki günde tamamlanması öngörülen pazarlık- lar bugün de sürecek. Tiflis ziyarennın ardnı- dan Türkmenistan'a gıden ve oradan Ba- kû'ye geçen, ABD Başkanı BfflCünton ın Ha- zar bölgesı özel temsilcisi Büyükelçı John Wolf dünkü görüşmelerde de taraflarlan uz- laşnrmaya çalışu. Gürcistan'ın çekincelerin- den kaynaklanan çevre, güvenlik, kamulaş- nrma sorunlannda anlaşmazlıklar büyük öl- çüde çözüme bağlanırken geçiş ücreti konu- sunda çetin pazarhklar gece geç saatlere ka- dar sürdü. Görüşmelerde Gürcü heyetine GürcistanDışişleri Bakanı IraküMenagaraş- vfli, Azeri heyetine Azerbaycan Başbakan Yardnncısı Abid Şerifov, Türkheyetine Ener- ji ve Tabii Kaynaklar Bakankğı Müsteşan \ur- dakul Yiğftgüden başkanlık etti. Enerji ve Tabii KaynaklarBakanı CımhurErsümer'in heyetüyelerineverdiği öğleyemeğininardın- dan toplantıya bakanhkta devam edildi. Gürcistan, geçiş ücreti olarak varil başnıa 20 cent konusundaki ısranm sürdürürken Azerbaycan'ın varil başına 3 centten yukan çıkmak istemediği öğrenildi. Gürcistan, ge- çiş ücretinin öncelikli olarak belirlenmesini istiyor. Petrolü işleyecek AIOC konsorsiyu- mu iseboruhattuun maliyetinin hesaplanma- sının ardından geçiş ücretinin hesaplanma- sında ısrarlı oldu. AIOC'nin, hattın geçişin- den kaynaklanan güvenlik, geçiş ücreti ve di- ğer konulann anlaşmada kesin ve açık ola- rak behrtihnesini istemesi de görüşmelerin uzamasına neden oldu.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear