14 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
13 OCAK 2000 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA HABERLER Semih Günver toprağa venildi • ANKARA (Cumhuriyet Bûrosu) - Gazetemizde bir süre dış politika konulannda yazılar da yazan emekli Büyûkelçi Semih Günver, 42 yü hizmet verdiği Dışişleri Bakanbğı'nda düzenlenen bir törenin ardından dün deftıedıldi. Dışişleri Bakanı lsmail Cem, bakanlığın öniinde düzenlenen törende, Günver'in Türkiye'yi her ortamda "en üst düzeyde başanyla" temsil ettiğini, özellikle Avrupa Konseyi Daimi Temsilciliği sırasında zor bir görevi yerine getirdiğini anımsattı. Büyükelçinin kitaplannda bahsettiği "çok boyutlu bağımsız ve çok yönlü dış politika" ilkesinin bakanhkça uygulandığını belirten Cem, Günver'in 42 yıllık süren tneslek hayatından sonraki emeklılık döneminde de rehber olmaya devam ettiğini, yeni kuşaklara yol gösterdiğini anlattı. OSSsınavı hanrlıklan I ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - 18 Haziran 2000'de yapılacak Öğrenci Seçme Sınavı'na (ÖSS) 1 milyon414binkişi giriyor. Aday sayısmda geçen yıla göre 62 bin 536 eksümeoldu. 2000 ÖSS başvuru formlannm okunma işlemlerinin tamamlandığı ve bilgilerin bilgisayar ortamına aktanldığı bildirildi. Başvuru bilgilerinin Bilgi Kontrol Formlan'na basılarak 21 Ocak 2000 tanhınden itibaren adaylann adreslerine postalanmaya başlanacağı kaydedilen açıklamada, "Bilgi Kontrol Formlan ile Ugili açıklamalar, bu formların arka yüzünde yer almaktadır. Adaylann üzerinde düzeltme yapüğı formlar21 Şubat2000 tarihine kadar ÖSYM'ye ulaştınlmış olacaktır. Düzeltme yapılmayan formlar, ÖSYM'ye geri gönderilmeyecektir'' denıldi. hD ve Mazhmh Derm açıklaması • Istanbul Haber Servisj - lnsan Haklan Derneği (İHD) Istanbul Şube Başkanı Eren K.eskin, son günlerde sayılan giderek artan ve Islamı kesime yakrn olduklan beürtilen kayıp işadamlanyla ilgüi gelişmelerin "tebJikeli ve şüpheli" olduğunu belirtti. Keskin "Devlet, sorumlulan ortaya çıkarana kadar sorumludur" dedi. Mazlum-Der yöneticilerinden Ahmet Mercan da kayıp işadamı Mehmet Salih Dündar'ın ailesiyle birlikte, ÎHD tstanbul Şubesi'nde düzenlenen basın toplantısında, kayıplann aynı dönemde görülmesini kuşkulu bulduklannı ifade etü. Oruç chayetinde tahliye • MALATYA(AA)- tnönü Üniversitesi'nde oruç tutmadığı gerekçesiyle öğrenci Umit Cihan Tarho'nun öldürülmesi ile ilgüi olarak haklannda dava açılan 7 kışiden bui tahliye edildi. Mahkeme, tutuklu sanıklardan Caner Öztürk'ün tahliyesine, Kadir Kılıç'ın tutukluluk laalinin devamına karar verdi. Tazminatlann işsizlik sigortası ile bağdaştınlarak işlevsizleştirilmesi düşünülüyor Kıdeıııe fontırpanıIŞKKANSü BANUSALMAN ANKARA-Milliyetçi Anasol iktidan, milyonlarca işçınin iş güvencesi niteliğindeki kıdem tazminatının, işsizlik sigortası ile bağdaştınlarak işlevsizleşti- rilmesi için hazırhklara başladı. Hükümetin "2000 Progra- mı"nda, kıdem ve ihbar tazmi- natlannın işsizlik sigortası ile birlikte değerlendirilerek fon oluştunılması öngörüldü. Sosyal güvenlik reformu ile işçilerin haklannı büyük ölçüde budayan koalisyon ortaklan, bu kez yıllardır tartışılan ve işçi ke- siminin hiç ödün vennek isteme- diği kazanıbnış haklanndan *kı- dem ve ihbar tazminatlanna7 ' göz dikti. Çalışma ve Sosyal Gü- venlik Bakanlığı'nın "yeniden yapılanma" adı altında sürdür- düğü çahşmalar, bir yandan sağ- lık- emeklilik gibi alanlan para- h hale getirmeyi amaçlarken, di- ğer yandan sermaye kesiminin üzerinde yük oluşturduğu gerek- çesıyle "kıdem ve ihbar tazmi- naü" haklan da masaya yannl- dı. Hükümetin "2000 YıhProgra- mı"nda, iki ayn bölümde "la- dem ve ihbar tazminatlarTna yönelik hedefler, şöyle açıklan- dı: "İşsizliksgortasuun kuruhna- sma iuşkiıı 4447 sayıh kjinunnn yd 1999 içinde yürürlüğe gjnne- si nedeniyle kıdem ve ihbar taz- minaü müesseselerinin yeniden düzenlenmesi ve kıdem tazmina- 0 fonunun kurulması önem ka- zanmıştır. İşsizlik sigortasırun te- sis edilmesi nedeniyle, işsizKk si- gortası ile bir arada değerlendi- rflmesi gereken kıdem ve ihbar tazminab müesseselerinde gere- ken düzenlemeiere iaşkin hazır- hU yahynalan tamamlgnar-aktır Kıdem tazminaü fonunun kurul- ması çahşmalan bir proje hatine getiritecek ve bu çahşmaJaruı flk aşaması olmak üzerefonunpren- sipleri befirfenecektir.'' Programda yer alan "fonun prensipterrnden kastedilen ye- ni düzenlemelerin ilk ayağını 1 Haziran 2000'de yürürlüğe gire- Hukuk Kurultayı 2000' Ankara'da Ecevit'in açış konuşmasıyla başladı 'Adoleti scığkımak ulusalgörev'ANKARA (Cumhuriyet Büro- su)-Cumhurbaşkanı SükymanDe- mirel. "ulusal hukukun evrensel normlara uygun oünadığı sürece" Avrupa'ya uyum sağlamanın mümkün olamayacağını söyledi. Başbakan Bülent Ecevh, adaletin devletın temeli olduğuna dikkat çe- kerek cezaevlerinin mahkûm olan terör örgütü üyelerince "ejtan ve eğitim karargâhına'" dönüştürül- düğünü söyledi. Ankara Barosu Başkanı Hakkı Suha Okav, Türkı- ye'de yeni bir hukuk evrimi gerek- sinimıne işaret ederek "Yeni açı- bmlar irdelenmeü. \eterüüği taro- şümalı ve bu gereksinimler betir- lenmeti" dıye konuştu. Türkiye Ba- rolar Bırliğı (TBB) Başkanı Enüp Özgen, Türkiye'de hukuk reformu- na gereksinim olduğunu vurguladı. Ankara Barosu'nca düzenlenen "Hukuk Kııruhavı 2000" Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde açış konuşmalanyla başladı. Başbakan Ecevit, 57. hükümetin hazırladığı ve yürürlüğe koyduğu yasalan anlattı. Hukuk düzeninin- de kamuoyunu rahatsız eden bir özelliğin de cezalar arasındaki den- gesizlik olduğuna dikkat çeken Ecevit, "Kimi dıınımlarda, azdı katiler veya devleti ve halkı soyan- lar. hukuk düzenimizdeki çefişld- lerden yararianarak küçük ceza- bria kurtulurkeo hatta bazeoza- manaşımıyla hiç ceza görmezken, bir pankart açan, duvara döviz ya- zan veya açbğmı basüramayıp iki dffim baklava çalan çocuklar yıDar sûren hapis cezalanna mahkiîm edüiyor. Bu çelişküerden dekurtul- mamız gerekir" dıye konuştu. Bir başka sorunun da terör eyle- mi nedenleriyle mahkûm edilenle- rin cezaevlerini eğitim ve eylem karargâhına dönüştürebilmiş ohna- lan olduğunu beîirten Ecevit, bu durumun devletın ayıbı olduğunu kaydetti. Adaletin devletın temeli olduğunu anlatan Ecevit, bu teme- KURULTAYI ooCezaevterinde asayis çagfanmarian, yurtta asayişin sağlanamayacağma dikkat çeken Ecevit, "Cezaevterin- deki sorunun başka nedeni de ilgfli kuruluslar arasmda işlevsd bir tşbiıüği nhnamaoriır" dedi (AA) li sağlamlaştırmanın başta gelen ulusal görev olduğunu kaydetti. Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk. dünyada ve Türkiye'de yaşa- nan gelişmelere uygun yeni bir hu- kuk düzeni kurulduğunu belirterek "tnsanhakiannassy'gı, özgürlükle- rin genişietimesi vedemokratik dö- zenin tam olarak yerkşmea, bu ye- ni hukuk düzeninm temel nitetikk- ri olarak gösteramektedir'' dedi. TBMM Başkanı Yıktaim Akfou- hrt, ç "Daima değişen tophıma uyunı sağbyabilmek amacryla hu- kukun değiştirilmesi gereldr" de- di. Akbulut, bir ülkede her soru- nun çözûmünün hukukun üstünlü- ğüne bağlı olduğuna inandığım söyledi. Ankara Barosu Başkanı Okay, Türkiye'nin belirlediği ve hak etti- ği yeri almak için yeni hukuk evri- mine gereksinim olduğunu belir- terek "Yeni açüımiar irdelenmeli, yeterhiiği tarüşumalı ve bu gereksi- Bİmier beMrtenmebdir'' dedi. TBB Başkanı Özgen, Türkiye'de artık bırhukuk reformunu gereksi- nım olduğuna dikkat çektı. Özgen, Yargıtay Başkanı Sami Selçuk'un "Ana\-asa gayri meşnıdur" sözle- rini üstü kapalı olarak eleştirirken "Anayasanın ga>Tİ meşru oiduğu düşüncesine kaülmnoruz. Ama de- ğjştirimesi gereken birçok madde- a olduğuna inanrvoruz" dedi. Demırel de Türk Idareciler Der- neği'nce düzenlenen "tdarecfler Gûnü" toplantısında yapüğı ko- nuşmada, ulusal hukukun evrensel hukuk ve Avrupa hukukuyla bağ- daşnnlması durumunda bazı zorla- malara maruz kalınacağını söyledi. Demirel, "Zoriamabu-amaruz ka- tocağız diye de biz böyle bir düm-»- nm içme ginnezsek, çağdaş bir dev- let ouna vasûmızı ka>1ıedeceğiz. Ulusal hukuk evrensel normlara uygun oünadığı sürece, bu büyük biroğin içinde ohnak mümkÛD de- ğü" dıye konuştu. -Çağdaş Ana>asa, HukukveDe- mokrasi konulu konferans da bu- gün saat 10.00'da Bilkent Oteli Fa- ruk Erem Salonu'nda gerçekleşti- nlecek. "Temel Hak ve Özgürlük- lerin Kapsamı ve Smuiandıruması Sonmu" konulu açık oturum da sa- at 14.00'te a>Tiı yerde yapılacak. "Fefeefe, Hukuk ve tnsan Haidan" konusuyla ilgüi bıldıriler de saat 10.00'da Ernest Hirş Salonu'nda tartışılacak. cek olan "işsizlik sigortası"nın oluşturacağı dile getiriliyor. Bu- na göre, zorunlu tasarnıf kesin- tileri işsizlüc sigortası adı altın- da işçilerden kesümeye devam edecek. Bugüne değin işçilerin keyfi işten çıkanlması önünde- ki en büyük engel olarak görü- len "kıdem tazminab", işsizlik sigortası çerçevesinde değerlen- dirilecek. Bir başka anlatunla, işsizlüc sigortasırun devreye gir- mesi gerekçe gösterüecek ve kı- dem tazminan "caydmcıhk" un- suru göz ardı edüerek bir fona aktanlacak. Bu durumda işçüere; işten aülmalan ya da emeklilik, malullük, yaşlıhk gibi hallerde ahna- ya hak kazandıklan kıdem tazminatı ya da ihbar taz- minatı, kendi ışvereninden değıl, oluşturulacak fondan ödenecek. Böylelikle "iş güvencesi" yasası da çıka- nbnadığı ya da böyle bir si- yasi kararlılık da gösteril- mediğı için, işçilerin işve- ren karşısındaki en büyük "güvencesi'' ortadan kaldı- nlmış olacak. 'Tırpan atihyor' Edinilen bilgıye göre kı- dem tazminatının yalnızca emeklilik halinde ödenme- si, işten çıkarmalarda ise iş- sizlüc sigortasının devreye girmesi de tartışılan konu- lar arasmda yer alıyor. Uzmanlar, kıdem tazmi- natmın 12 Eylül dönemin- de önemli bir nrpan yediği- ni anımsatarak "Kıdem tazminatı ta>anı 12 Eylül öncesinde asgari ücretin 1S kataydı. 12 Evlül sonrası, bu tavan daralüldı. Örnegin, eski uygulamaya göre bir iş- çinin kıdem tazminatı tava- nı bugün 800 milyon uravı bulurken, halen uygulan- makta olan sistem bu tarva- nı 500 miKon lirada dondu- ruyor" dedüer. Görüşlerine başvurdu- ğumuz TİSK Genel Sekre- teri Bülent Pirler, kıdem, üıbar tazminatlan Ue işsiz- lüc sigortası, işgüvencesi, ış mahkemeleri yasası, tş ve İşçi Bulma Kurumu'nun yeniden yapılandınlması ve özel istihdam acentele- rinin kurulması konulan- nm birlikte ele ahnması ge- rektiğini belirtti. "Bunlarm yedisini bir arada getinne- dikçe sistemin bir ayağı ek- sik kalacaktu"" dıyen Pir- ler, kıdem tazminatı içın bir fon oluşturulmasına karşı çıktı ve buna gerekçe o- larak "fonlann sağhkh k»lamamaq"ni gösterdi. Öcalanın idamı Türkiye'ye zarar verır ANKARA (Cumhuriyet Bfirosu) - Avrupa tnsan Haklan Mahkemesi (AİHM) Genel Sekreteri Wohgang Peukert, AbduUah Öcabn'nı ölüm cezasının infaz edilmesinin Türkiye'ye zarar vereceğini söyledi. Peukert, Türkiye'nin idam karannı ertelemesınin zayıflık değıl, güç ifadesi olacağına inandığım kaydetti. "Hukuk Kuruhayı 2000" çerçevesinde düzenlenen "Hukukmt EvTenseiesmesi ve Ulusal EgemenMk" konulu konferansta konuşan AİHM Genel Sekreteri Peukert, kişisel olarak teröristlere hiçbir sempatisi olmadığını, tersine terorizmde yaşammı yirirenlerin aUelerine sempati duyduğunu. ancak Öcalan'm idam edilmesinin Türk mületine ciddi zarar getireceğini duşündüğünü söyledi. Wolfgang Peukert, Öcalan'm avukatlannın, Türkiye'nin Avrupa însan Haklan Sözleşmesi'nin "adfl yargdanuı flkesûır flılal ettiği iddiasıyla AİHM'ye başvuruda bulunduklanm anımsattı, AİHM'nin yapacağı inceleme sonunda, sözleşmeyi ihlal etmediğine karar vermesi durumunda Türkiye'nin Öcalan hakkındakı idam karannı infaz etme hakkına sahip olacağmı belirten Peukert şunlan söyledi: "Sözkşmenin 2. maddesi, yaşam hakkmı düzenkr. Ancak ölüm yy^a^nm uvgulanması konusunda istisnai hükunıkri vardır. AİO nomarah protokol ise idammkakünunaa hakkındadır. Türkiye, alü numanh protokohın tarafi zarar getireceğini tahmin ediyorum. Ek gerflimlere neden olur. Türkiye'nin Abduflaa Öcalan hakkmdaki idam kararuu tehir etınesinin bir zayıflık degH, aksine bir güç ve kudret ifadesi olacagına mamyorum." Peukert, AİHM'nin ara kararlannm herhangi bir bağlayıcılığı buhonmadığını. ancak kişisel görüşüne göre yeni düzenlemelerle bu ara kararlann bağlayıcılığının ohnası gerektiğini bildirdi. Peukert, Öcalan'm başvurusu reddedilse bile, Türkiye'nm ölüm cezasını infazı ile ilgüi uluslararası reaksiyonlan göz önüne alması gerektiğini söyledi. Avrupa tnsan Haklan Sözleşmesi'nin olumsuz yönlerinin de bulunduğuna dückat çeken Peukert, mahkemenin verdiği kararlann bağlayıcılığının olmadığmı söyledi. ABHM"nin Türkiye'nin Öcalan hakkmda verdiği idam karanna ihtiyati tedbir karan koyduğunu arumsatan Peukert, "Fakat bu karann herhangi bir bağlaytcıhğı olmadıgı kanaatmdevim" dedi IRMIKIAYDIN ENGtN aengin(S doruk.net.tr. Hani durup dururken iki gün- lük bir elektrik kısınttsı uygulan- dı. Ardından, nükleer enerjiden başka çıkar yol kalmadığı ilan edildi. Akkuyu nükleer santralı ihalesi için düğmeye basıldığı açıklandı. Onun da ardından elektrik kısıntısı sona erdirikdiy- di... Anımsadınız mı ? Durun, durun, hemen "Ne de- mek anımsadınız mı? Tabii anımsadık" demeyin. Farkında- sınız, ıslak sabundan beter Tür- krye gündeminde, nükleer sant- ral tartışması epeydir gazete sayfalanndan, TV ekranlanndan uzaklaştı. Sorunu tartışmayı sür- düren dar bir akademisyenler çevresi ise, 'ağaçlan' konuş- maktan 'ormanı' çoktan gözden yttjrmiş gibi; yakında "Yav, biz bir şey tarüşıyordukda, o neydio?" diye sorarlarsa şaşmayın. Üstelik akademisyenler, Gre- enpeace gibi çevre savaşçılan, şu ya da bu ölçüde 'nükleer enerji' taıtışmasına katılan bü- tün medya kurumlan, hatta bü- tün aydınlar arasmda, sorun hep bir 'çevre sorunu' olarak ele alı- nryor, ele alınmakta. Yani nükle- ersantral sorunu hep ekonomik, Nükleer'in Santralı ve Bombası teknolojik açıdan ya da sağlık ve çevre açısından irdelenmekte, tartışılmakta. Nükleer enerji yan- daşlan ve karşrtlan hep bu ek- senler üstünde aynşıyorlar. Yani... Yani, nükleer reaktörie elektrik enerjisi üretiminin siyasal boyu- tu galiba hiç ele alınmadı. Ne dersiniz, nükleer enerjinin durup dururken ya da yeniden ısıtılıp birden Türkiye'nin enerji üretim politikasının temel tercihi- ne dönüşmesinin bir siyasal ya- ni yok mu?.. • * • Şu minik senaryoya bir göz atar mısınız? Ekonominin ve onun doğal uzantısı siyasetin küreselleşrne- si artık bir olgu. Nakit para, çek, hisse senedi, mal ya da mala dö- nüşmüş bilgi kıiıklannda ve bü- tün ulusal sınırian ezip geçerek yerküre ölçeğinde dörtnala do- laşrnak isteyen 'sermaye', yep- yeni ekonomik ve siyasal ilişkiler üretiyor. Küreselleşmenin etki alanına girmiş ülkelerin geleneksel siya- si ödevleri ve işlevleri de ciddi değisimlergeçirmekte. Düne ka- darTürkiye'ye, "Sanayileşmegi- bisaçma sapan hedefleri birya- na bırakın; seAvrupa'nın mana- vı, kasabı, sütçüsû ve turizm ala- nı olma görevi üstlenin" den- mekteydi. Geçen yüzyılın 70'li yıllan bu tartışmayla geçmişti. Gün geçti, devran değişti. Tür- kiye'ye biçilen uluslararası (ya da küreseO ödev de değişti. Karma- şıklaştı ve çapraşıklaştı. Sanayileşmiş, hatta 'sanayi ötesi' denen eşiği aşmış toplum- lann (ABD, Japonya, Kanada, Avrupa Biriiği) enerji kaynaklan (petroi, doğalgaz), ağıriıklı olarak Ortadoğu, Kafkaslar, Ortaas- ya'daki topraklann altında yatı- yor. Bu uçsuz bucaksız enerji de- polan, aynı zamanda yeryüzü- nün siyasal bakımdan en istik- rarsız bölgeleri. Yani 'çokuluslu şirket imparatortuklan' için ke- sinlikle 'zapt-ü rapt' altına alın- ması gereken, enerji kaynaldan- nın güvenliği için ne gerekiyorsa, duraksamadan yapılması gere- ken bir coğrafya dilimi sözkonu- su veTürkiye bu coğrafyanın gö- beginde. Yani Avrupa'nın sütçüsü, ma- navı, kasabı ve turizm alanı ol- mak gibi eskiden biçilmiş görev- lere, şimdi çok daha önemli, çok daha kilit bir görev eklendi: Dün- ya doğal enerji kaynaklannın en yoğun oiduğu bölgenin güvenli- ğini ve istikrannı sağlamak. Bu 'istikran sağlama ödevi'riın aygıtı ne olabilir? Sorunun günümüz dünyasın- daki yanrtı tek: Askeri gûç! Tamam, Türkiye'nin sayıca çok büyük bir ordusu var. Ama konvansiyonel (gelenekseO si- lahlarla donanmış bir ordu bu. Türkiye ile Israil arasında ku- rulmuş askeri işbiriiğinin her ge- çen gün pekişmesi, bölgedeki istikrar açısından önemli. Ama geleneksel (konvansiyonel) si- lahlar temelinde bir işbiriiği bu. Oysa bu kadar kilit, bu kadar karrnaşık ve bu kadar karman çorman bir bölgede çok daha caydıncı bir askeri güce gerek- sinim olsa gerek. Bugünkü teknolojik verilere göre 'çok daha caydıncı bir as- keri gûç' teriminin Türkçesi iki sözcüktür: Nükleer güç! Nükleer gücün günlük dildeki karşılığı da iki sözcüktür: Atom bombası! ••• Elektrik enefjisi üreten nükle- ersantrallarla, nükleerölüm üre- ten atom bombası aynı teknik sürecin farklı yüzlerinden ibaret- tir. Yani... Yani nükleer reaktörün varsa atom bombası da yaparsın! Atom bomban olursa, kaşlannı çattığın anda (ya da sana, "Bir kaş çatsana şunlara" dendigi an- da) Ortadoğu'da, Kafkaslar'da, Ortaasya'da devletler dikkat ke- silir; hükümetler abdest tazeler, insanlar korkuyla birbirine soku- lur... • • • Bu yazryı bir 'başlangıç' sayın. Bu yazıyı, sorunun bir başka canalıcı (gerçekten canalıcı) bo- yutunun tartışılması için bir çağ- n sayın. Haydi tartışalım! POLİTtKA GUNLÜĞÜ HtKMET ÇETİNKAYA Çağcıl Devlet... Nereden nereye geldik... Geçen yıl ocak ayında Abdullah Öcalan henüz Kenya'dayakalanmamış, Türkiye'ye getirilmemişti... Apo, Roma yakınlannda bir villadaydı. Türk gaze- tecileri Roma'dan haber veriyorlar, televizyoncular canlı yayınla gelişmeleri aktanyoriardı... Roma Büyükelçisi Inal Batu'ydu... Şimdi CHP Genel Başkan Yardımcısı Batu, bir yıl önce gazetecilere aynen şunu söylüyordu: "Apo'nun sonu yaklaşıyor..." Bu ilginç birsaptamaydı... Deneyimli büyûkelçi, Apo'nun sonunu görmüş- tü... Apo, şu anda Imralı'da... Dün sabah liderier zirvesinden önce, Başbakan Bülent Ecevit'in Ankara Barosu'nun düzenlediği toplantıda yaptığı konuşmayı dinlerken, dünü ve bu- günü düşündüm... Ecevit şöyle diyordu: "Dış dünyada da devletimizin saygınlığı yüksel- mektedir. Böyle birsürecegölge düşürmeyi, herhal- de koalisyon ortağı partilerden hiçbiri içine sindir- mez..." Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devletidir, 'kabile topluluğu' değil!.. Toplumun çağcıl olmasının yolu siyasal ve devlet erkinin çağcıllığından geçeıt. Bakın, Mart 1997'de Genelkurmay Başkanlığı'nın Içişleri Bakanlığı'na gönderdiği raporda; Doğu, Gü- neydoğu ve Iç Anadolu'da kimi vali ve kaymakam- lann tarikat şeyhleriyle olan ilişkileri, şeriatçı prgüt- lenmedeki etkinliklerinden söz ediliyordu... O günden bugüne ne değişti? Istersenız daha gerilere gidelim... Dokuz Eylül Üniversitesi Atatürk llkeleri ve Inkılap Tarihi Enstitüsü'nden Doğan Duman'ın doktora te- zinden bir bölüm aktaralım: "1983'te yapılan yasa değişikliğinden sonra i- mam-hatip çıkışlılar başka alanlara yönelmişlerdir. 1987 yılında Siyasal Bilgiler Fakültesi'nde Prof. Dr. Cemal Mıhçıoglu'nun yaptığı incelemenin sonuç- larına göre SBF'de okuyan öğrencilerin yüzde 40'ının imam-hatip çıkışlı oiduğu, bu oranın 1992 yı- lındayüzde60'ayükseldığigörülmektedir. Yine 1988 yılında ÖSYS sınavlannda 8 bin 714 imam-hatipli hukuk fakültelerini, 4 bin 754'ü de kamu yönetimi- nibirinci tercih olarak kullanırken, sadece 2496'sı ila- hiyat fakültelerinde kararkılmıştır. Aynıyıl biryükse- köğretim programına yeıiesen 9 bin 931 imam-ha- tipliden yalnızca 98Ti, yani onda biri Hahiyat fakül- telerinde eğitime başlamıştır." • • • Ecevit dryor ki: "Çağımızda yalnız ekonomi değil, hukuk da özel- likle demokratik ülkelerde giderek küreseileşmekte- dir. Hatta insan haklan bağlamında hukuk hızla ev- renselleşmektedir..." Doğru!.. Türkiye'ye dönüp baktığımızda günlerdir, Apo'nun boynuna yağlı urganın geçirilip geçirilmemesi tartı- şılıyor... Daha birkaç yıl önce Refah Partisi, 'insan hakla- n' adına PKK'ye sempatiyle bakarken, Güneydo- ğu'da seçmene dönük 'Kürt Sorunu na ılışkin hesap- lar yaparken, kimi Kürt kökenli mılletvekilleri Apo'ya "Sayın öcalan" derierken bugün ilginç bir yöntem- le kamuoyunu kandınyorlar: "Apo'yu asıp kurtulalım..." 28 Şubat süreci Türkiye'de 'gerici-ırkçı' örgütlen- meyi geriletmiş; din pazarlamacılannın, yobazlann gi- rişimleri yöntern degiştirmiştir... Bugün bir başka hesap söz konusudur... Öcalan'ı boynuna yağlı urgan geçırip darağacına göndermek, onlara siyasal alanda çıkar sağlayacak- tır. Onlar için devletin ve halkın çıkarian değil, kişisel beklentiler önemlidir... Elbet burada bir başka önemli nokta da şehit ana- lan, babalan, kardeşleri, eşleri, çocuklannın duru- mudur... Onlann çektikleri acı, çığlıklanyla yaşamın hüznü- nüoluşturuyor elbet... O gözü yaşlı insanlara banşın ve kardeşliğin ölüm- lerte değil, sevgiyle çoğalacağını anlatabiliriz... Ama anlatamıyoruz!.. Çünkü siyasal erk ve devlet erki çağcıl değil!.. • • • Çağcıl devlet olmanın koşulu, Türkiye'de yasa- madan yürütmeye, yargıdan eğitime dek tüm kurum ve kuruluşlarda 'çağcıl kafalann' çoğalmasından geçer... Önceki gün MİT Müsteşan Şenkal Atasagun, Başbakan Bülent Ecevit'e brifing verdi; terör ey- lemleri' konusunda bilgilendırdi... Artık Türkiye 'kan gölü'nü kurutmalı, eli kanlı Apo'yu imralı'da kendi kaderiyle baş başa bırakma- hdır... Türkiye'nin banşa, kardeşliğe gereksinimi var- dır... Savaşlar, öç almalar bir toplumu çağcıl yapmaz; ortaçağın kin ve nefretine teslim eder... Seçim hesaplarryla kendi çıkarlannı gözetenlere; din pazariamacıianna, sermayeleri ırkçılık olan siya- set cambazlanna şöyle seslenmeliyiz: "Bu ülke sadece sizin değil, hepimizin!" hikmet.cetinkaya<fl cumhuriyet.com.tr Faks numaramız: Ö212/ 513 90 98 t Cumhuriyct ^ kitap kulübû iıun ÇPHUM ÇAĞININ TANIĞI ÜÇ YAZAR 2 BASI OCCOOCT. KUBILAY OIAYI VE TARİKAT KAMPLARI 4 BASI 900D0CTL SANCILI YILLAR KU$ATILMI$ SOKAKLAR 4 BASI K|ZU POSTUNDA KURT 1 Î0C DOJ TL ZAMBAK SANA DA BULASTI KAN 2 BASI• ';>:C«TI DİN ? ŞA BARONUNUN KAZLARI S ASIK KADINLAR SOKAĞI 2 BAŞI SERİAT PAZARI 1100 000 TL . . SEVDANIN ADRESI BELLI DEĞİL 15COO0OTL TÜRKİYE'NİN 5EYTAN UÇ6ENİ 2Dao^.-L ZLERIN POYRAZ 000 Tl_ Cumhufiyet Krtap Kulûbu Çağ Pazarlarr.a A.Ş. Turkocağı Cad. No:39/41(34334/Cağaloğlu-Islanbul Tel 514 01 96
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear