14 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
13 OCAK 2000 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA 17 Hastalık Giresun Vilayet Protokol Müdürü Cahit Akdoğan'ın öğretmen eşi Ayset Akdoğan, neredeyse iki yıldır hastaymış... Kadrosu Namık Kemal llköğretim Okulu'nda olan Ayset Hanım'ın hastalığına Giresun'daki doktoriar bir çare bulamamış olmalı ki, sürekli rapor veriyorlarmış. Ayset Hanım da ne yapsın okula gitmeden iki yıldır maaşını alıyor ve galiba Temmuz ayında emekli olmayı planlıyormuş. Milli Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu, iki yıldır şifa bulamayan öğretmen hanıma sahip çıkmalı, tedavisi için gerekirse Ankara'ya sevkini sağlamalı. Ankara'daki doktorlar Ayset Akdoğan'ı görür görmez teşhiste zorlanmayacaktır: Başındaki türban! Farklar Hükümet, emekli memur maaşlanna yüzde 15 zam lütfetti. Ne ki, emekli maaşlanna bu artış henüz yansıtılmadı ve ne zaman yansıtılacağı da açıklanmadı. Farklar için büyük olasılıkla IMF'den gelecek talimat bekleniyoıi Elektronik posta: som@posta.cumhunyetcom.tr Tel: 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97 - Bürokratlar makam otomobilinden inip taksiye binecekmiş... "Genel müdüriüklerin önü taksi duraâına dönecek desenize!" K ültür Bakanlığı'nın elinde kaldığı süre için- de bir mezbeleliğe dönüşen tarihi Darpha- ne binası, 49 yıllığına bir sivil toplum örgü- tü olan Tarih Vakfı'na tahsis edildıkten son- ra hayata yeniden dönmüş ve Habibat N'ye evsa- hipliği bile yapmıştı. Fakat ne olduysa Darphane bir anda kıymete bindi... Kültür Bakanlığı kendini ihbar ederek Maliye Bakanlığı'nı devreye soktu ve Darp- hane'nin geri alınması için dava açıldı. Dava sürü- yor... Tarih Vakfı, tahsis koşullannda öngörüldüğü gi- bi Darphane'de bir kent müzesi açmamakla suçla- nıyor... Kültür Bakanlığı'nın Tarih Vakfı'na karşı tu- tumu doğrusu göz yaşartıyor! Oysa aynı Kültür Bakanlığı, Rumeli Hisan'nı pop- çulann konserlerine açarken aradığı koşullann ve vaat edilen paranın peşıne düşmüyor... Kültür Bakanlığı'ndan Yemlihan Atalay ve Kenan Yurttagül ile Istanbul Produksiyon'dan Mustafa UsluveTelsim'den Fabh Çekirge'nin imzaladığı, Kül- 1 milyon dolar tür Bakanı Istemihan Talay'ın da "uygun" bulduğu protokole bakılırsa, Rumeli Hisan'nın 20 Haziran-20 Eylül 1999 arasında konseriere tahsis edilmesi kar- şılığında: "Istanbul Produksiyon, Kültür Bakanlığı Döner Sermaye Işletmeleri Merkez Müdürlüğü'ne 20 mil- yar Türk lirası ödeyecektir." "Istanbul Produksiyon, Ankara Gar Atölyeleri'nin restorasyonu şartına bağiı olarak Ağustos 1999'dan Kasım 1999'a kadar dört eşit taksıtte Kültür Bakan- lığı'na 1 milyon dolar bağışlayacak ve bağış için banka çeki veya teminat mektubu verecektir." "Star ve Kral televizyonlan ile Star gazetesi, An- kara'nın bir Güzel Sanatlar Müzesi'ne kavuşturul- ması için açılacak kampanyaya destek verecektir." SESSİZ SEDASIZ (!) NURİKURTCEBE Rumeli Hisart kapılarının konseriere açılması için gereken 20 milyar lira gibi küçük bir rakam mutla- ka ödenmiştir... Gar Atölyeleri'nin restorasyonu için 1 milyon do- lann tümünün de geçen yılın Kasım ayında tahsil edil- miş olması gerekiyor... 1 milyon dolar büyük para! Bu para acaba Bakanlığın kasasına girdi mi? Girmiş olsa, Güzel Sanatlar Müzesi'nin yapımı için kampanyanın başlatılmış olması gerekir. Telsim'in kardeş şirketlerinden Star ve Kral tele- vizyonlan ile Star gazetesinde desteklenen bir kam- panyadan henüz kimsenin haberi yok! Kültür Bakanı Talay'ın 17 Haziran 1999'da imza- ladığı protokole göre anlaşmazlıkların çözümünde Ankara'daki mahkemeler yetkili kılınmış... Acaba Ankara'da açılmış bir dava var mı? Yoksa bakanlık, sudan ucuza verdiği Rumeli Hi- san'nda 1 milyon dolann üstüne bir bardak soğuk su mu içti! İşverenin işyerinde işgörenîn işçilik işi Istanbul'da tekstil işkolunda faali- yet gösteren bir işyeri, 1475 sayılı Iş Yasası uyannca, "çalışma sözleşme- si" hazıriamış... Işçi, bu sözleşmeyi ım- zalamakla yükümlü... Yoksa, iş yok... Sözleşmeyi imzaladıktan sonra ise iş çok, fakat fazla para yok! Sözleşmeden bazı maddeler "Işgören, işverenin göstereceği lü- zum üzerine, ulusal bayram ve genel tatil günlerinde çalışmayı kabul eder. Işgören, işyerinde fazla çalışma yapıl- dığında fazla saatlerce çalışmayı ka- bul eder." "Işgören işyerinde uygulanmakta olan mesaı saatlerine ve iç yönetme- liklerde gösterilen hususlan aynen ka- bul ettiğini beyan ve taahhüt eder." İç yönetmeliklerin hükümleri söz- leşmede yazmamakla birlikte işvere- nin iki dudağı arasında! "Işveren, herhangi bir nedenle işle- rini naklederse, yani işine başka işye- rinde devam ederse, işgören de bu iş- yerinde aynı şartlarda çalışmayı ka- bul ve taahhüt eder." "Işgören iş bu çalışma sözleşmesi süresince kanun hükümleri geregi ta- cir, esnaf ve serbest meslek erbabı sa- yılmayı gerektirecek başka bir işle uğ- raşamaz. Başka bir işyerinde ücretli, üc- retsiz veya geçici olarak h e ^ hangi bir sıfatla görev alamaz. istişari mahiyette de olsa hiz- met sunamaz, şahıs şirketlerine ortak olarak katılamaz, sermaye şir- ketlerinde denetim ve yönetim kad- rolarında herhangi bir sıfatla ücretli veya ücretsiz görev alamaz." Son madde en önemli madde. Çün- kü Türkiye'de işçiler boş zamanlann- da genellikle holdinglerde yönetim kurulu üyeliğı yapıyor! Selam Sana, SezarL MAHMUT YILBAŞ Emekli Vali Romalı gladyatörler, kolez- yumda arslanlara yem olma- dan önce, şeref locasına dö- nerek "Ave Cesare Morituri te Salut-ant" (Selam Sezar, ölür- ken seni selamlıyoruz) derler- miş. Roma kolezyumunda kaybeden ölürmüş. Dünyayı "Roma kolezyu- mu"na çevirme istekleri var, btınun için yoğun çaba harca- nıyor. "Çağdaş Sezarlar" ve yandaşlan hemen hemen her şeyı düşünmüşlerye kendile- rine göre de sihirli bir formül bulmuşlar. Buna "küreselleşme" diyor- lar. Güya dünyayı küçültüp bir "köy" haline getirecekler. İstek- leri görünüşte masum, ancak asıl amaçları dünyayı "kolez- yuma" dönüştürmek: Dünya kolezyumunun glad- yatörleri uluslar. Ulusları par- çalayıp yem yapmak için se- naryo hazır. Isteklerine kavuş- mak için sadece zamana ih- tiyaçları var. Saat kurulmuş, acımasız olarak hedeflerine adım adım yürüyoriar. Efendiler locadaki yerleri- nin güvenlığinden, kurbanlar da efendilerinin iyi niyetlerin- den emin görünüyortar. Ancak bu "Dünya kolezyu- munun da" kuralı Roma'nınki gibi ayakta kalmak için öldür- mek... Bunun için de yem ol- mamak için yemek gerekli... Işte, küreselleşme vedaya- nağı "vahşi kapitalizmın" ger- çekyüzü... Uluslann bu gerçeği anlama- lan için daha fazla bulguya ge- rek yok. Bugüne kadar veril- miş kurbanlar yeterli, çünkü kutunun "pandora kutusu" ol- duğu anlaşıldı. Küreselleşme ile gelecek ekonomik büyümenin dünya- ya kendiliğinden refah getirme- diği: zenginler ile fakirler ara- sında uçurumu daha daderin- leştırdiği görüldü. Çağdaş efendilerle vahşi-kapitalist dü- zenin köleleştirmek istediği milyarlarca yoksul arasında "Yeni Behin Duvarlan" örül- mekte olunduğu tüm gerçek- liği ıie gözler önüne serildi. Kjreselleşme ile dünya eko- nomik, sosyal ve kültürel alan- larda, ardı ardına "a- simetrik şokar" yaşıyor. Sadece OECD ülkelerinde, 19Ç7 yılı sonu itibanyle işleri- ni kaybedenlerin sayısı 36 mil- yor. Bu, çalışanların yüzde 7.1 idir. Işsizlik ile birlikte çalışma ve sosyal güvenlik koşullan ça- lışanlann aleyhine bozuluyor. (Türkiye'de sosyal güvenlik alanında son düzenlemeler en iyi örnektir.) Küreselleşme ha- reketi, artık çalışma alanında politıka seçiminde hükümet- lere seçenek bırakmıyor. Gruplar arasında gelir farkı gittikçe kötüleşiyor. Bu sade- ce zengin kuzey ile yoksul gü- ney arasında değil, ABD'de çalışanların ücretleri de her geçen gün biraz daha düşü- yor. ABD'de orta sınıf ciddi gelir kaybına uğruyor. Çalışanlar dünya genelinde gelir kaybediyor. Gelir kaybı hem ülkeler arasında ve hem de ülkelerin kendi içlerinde görülüyor. Dünya nüfusunun en fakir yüzde 5'i gelirin 2.3'ünü alır- ken bu oran yüzde 1.4'e düş- müştür. Diğertaraftan en zen- gin yüzde 5'in geliri yüzde 70'ten yüzde 85'e yükselmiş- tir. Dünyanın en zengin "350" dolar milyarderinin toplam ser- veti, dünya nüfusunun yüzde 45'inin yıllık gelirine eşit. Dünya varlıklıları ile yoksul- ları arasındaki bu derin gelir uçurumundan kim sorumlu, günahkâr kim?.. Frank ve Cook "The Win- ner Takes All Society" başlık- lı eserinde, "Küreselleşme, şampiyona tüm ödülleri bıra- kıyor" diyorlar. Küresel rekabette galiple- rin sayısı her gün azalıyor. Bü- yük şampiyonlar ödüllerin ta- mamını topluyor... Kaybedenler ne yapacak- lar? Acı getiren yenilgiyi ve yoksulluğun dayanılmaz so- nuçlarına sessizce katlanabi- lecekler mi? Bir taraftan dünya pastası 1960 yılına oranla 3 kat arta- cak; diğer taraftan en az 1.2 milyar insan günlük 1 dolann altında gelirle yaşam savaşı verecek ve bu artan bolluğun meyvesinden tatma şanslan hiç olmayacak. 196O'lı yıllarda dikkate de- ğer sosyal koruma sağlanabil- diğine göre 3 kat artan dünya pastası ile, bugün insanlara daha uygun bir hayat yaşatı- labilir. Bunu yapmayanlar ve yap- tırmayanların artan zenginli- ğin "kim için" olduğu sorusu- na geçerli bir cevap bulmala- rı gerekmektedir. Bunda da geç kalınmamalıdır. Aksi hal- de "Spartakus'lann" sesleri Seattle'da yükselmeye baş- ladı... Çelenk bağışlarınız için TEMA Sevdiklerinizi Fidanla Yaşatın (0212)284 80 OO (0212)268 39 94 HAYVANLAR ISMAÎL GÜLGEÇ ^AMUK y W flfW. • O i'lu l'|]<1j/ı|[jpi)l)fıı;i)M''n'i KİM KİME DtJM DUMA BEHİÇAK 4eMcafr@furft.net' ' ÇİZGİLİK K4M/L MA&4İL4CJ HARBİ SEMİH POROY 7 I TARtHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 13 Ocak CAU SÖ/CÛCÜf. 1951''PE BUGÜN,AME.RIKA'OA ÇALILAKI 7EMİZLE- YEM 8İK AAAKIUE DENENU. "S/YAM IKİZLE& £>-&" API V£jetL£N AYGIT, PALETLE YÜBÜY&J İ/C/ &İ1- rÜK TKAKTĞeİJN BlLEŞıto/YDİ. ÖM THBAFıNM- Kl BIÇAKİ.I P£V TTtlSAK. ; Bo&uft ÇAU Y£ P/KEMLE/Z/ SÖICUYoe, Lıyoex>u. T£K£AS'TMKİ SENIÇ K£MP/l/ĞIMO€N yET/ÇEM Sl/C ÇAULAR, TABI Ml YE HAy\/ANCJLIĞ UZ11U S.ÜREPIR SUAJL4/S/ DAHA ILK PEMEMePS, Ç/fT PİZEL LU PEY MA&Aie, SZ S AMANSIZ B/G Ç/tLI SÖKÜCÜ OL0C/6UA/U DÜZ ÇİZGİ ÜMtT ZtLELl İlkel Kafa O kafada değişen hiçbir şey yok!. Fazilet kafasından söz ediyorum. Aradan ge- çen yıllar, dünyada ve Türkiye'de yaşanan süreç, son seçimlerde yaşadıklan hezimet ne yazık ki ders olmamış. Meşrep aynı; ilkel, fırsatçı, manevi değerleri acımasızca sömüren, 'benden sonra tufan' dıyen bir kafa!. Kendilerini "cihada" hazır gördükleri, üstelik Şaibe Hanım sayesinde iktidan da ele geçirdik- leri dönemde toplumu 'inanan-inanmayan' diye acımasızca ikiye bölmek için inanılmaz çaba göstermişlerdi. Onlardan olmayan, "patates di- nipdendi!.." Demokrasi, asıl amaçladıkları rejime giden yolda "diledikleri zaman inecekleri bir tramvaydı!..", "kan akacak fıstıkgibi olacaktıL" -Olarnadı!.. Büyük bir hayal kınklığıyla henüz "olmadıklan-. m" gördüler. Içeriden, dışarıdan büyük paralar, palazlandırılan "yeşil sermaye", "kurtanlmış" böl- geler, semtler, mahalleler, büyük kentlerin yerel yönetimleri yetmiyordu 'büyük dönüşüm' için. -O kadar kolay değildü. • • * Yeni parti, yeni stratejiyi de beraberinde getir- di.. Birden ateşli bir demokrasi sevdalısı ve insan hakları savunucusu kesildiler. Ama yalnızca tür- ban konusunda!.. Başka hiçbir şeyin zerre kadar önemı yoktu. Yıllarca aynı konuyu gündemde tutmak için çaba harcadılar. Bu uğurda kapıkulu gazete ve televizyonlarını dolara endeksli numa- racı cumhuriyetçilere ardına kadar açtılar. Istanbul'da, Ankara'da, Bursa'da, Malatya'da- ki türban eylemleriyle ıstedikleri gerginliği sağla- dılar. Şeytanın aklına gelmeyecek bir manevray- la türbanı Meclis'e dahi soktular. Ülke günlerce, haftalarca çalkalandı. Başrolü Merve ile payla- şan Faziletli Nazlı Hanım'ın bu konudaki büyük başansı elbette unutulamaz!.. -Ama yine olmadı!. Toplumun gündeminden düşen Fazilet bir türlü özlediği, düşledıği konuma kavuşamadı. Hatta parçalanına tehlikesiyle karşı karşıya kaldı. Tay- yip Bey'in popülaritesi Fazilet'i sallıyordu. Yeni bir eylem, bir atak gerekiyordu; -Bir degıl, birkaç tane buldular!.. • • • Fazilet, bakın türbanın yanına hangi konulan ekledi: - Abdullah Öcalan: Son iki genel seçimde Doğu ve Güneydoğu'da hangi sloganlarla oy topladığı ve HADEP'in boşluğunu nasıl kullandtğı gayet iyi bilinen Fazilet (Refah), şimdi şehit kanı üzerine aslanlar gibi politika yapıyor!. Son ola- rak, hiç sıkılmadan, MHP'ye hükümeti bozması karşılığında darağacında sallandırılmış bir Apo, MHP-FP-DYP hükümetınde başbakanlık ve üs- tüne bir cumhurbaşkanlığı bıle vaat ettiler. Ancak yüz bulamadılar! -Domuz: Fazilet'in cevval isimlerinden Ankara Milletvekili Zeki Çelik partınin bu bunalımlı dö- nemınde nasıl pırım yapabileceğini uzun uzun düşünmüş ve bulmuş. MHP'li Tanm Bakanı Ya- vuz Gökalp'e Meclis'te müthiş bir soru yönelt- miş. Şöyle: "Türkiye'ye domuz eti ithaline izin ve- riliyormu?." Bakan da domuz eti ithalatının dur- duruldüg'urıu belirtmiş. Faziletfi vekilin aklınca her iki durumda da parti kârlı. Tabii ufak bir ay- nntıyı atlamış; domuz eti ithali üç yıl önce onlann iktidan sırasında, onlann imzasıyla başlatılmıştı. Negam!. -taksim'e cami: Refahyol iktidan sırasında Re- cep Tayyip Erdoğan'ın da kaşımasıyla ısıtılıp or- taya konan Taksim'e cami projesi büyük tartış- ma yaratmıştı. Biz de o zaman fıkrimizi söylemiş, "Bu proje, Cumhuriyetin kuruculanna karşı intı- kam projesidir. Taksim Atatürk Anıtı'na öylesine kin duyuyorlar ki.. Trityonluk rant ise cabası" de- miştik. Refahçılar geri adım atmak zorunda kal- mışlardı. O kafa kendini çok kurnaz zannettiği için şimdi tam Taksim'in göbeğine gizlice(!) na- mazgâh inşa ediyor. Bir adım sonrası, altında dükkânlanyîa bir cami!. Muhteremler, "nasıl olsa kimse yıkmaya cesaret edemez" hesabında!. -Inanç sömürüsüne şartlanmış ilkel kafa kolay değişmez!.. ••• Şişlı 3. Asliye Ceza Mahkemesi, dolandıncılık suçuyla yargıladığı Faziletli Nazlı Hanım'ın mah- dumu Mehmet ÂJi llıcak hakkında gıyabi tutuk- lama kararı vermış. Geçmış olsun!. Âtı alan çok- tan Üsküdar'ı geçtü. Mahdum llıcak, ABD'nin Florida sahillerinde kazandığı (!) milyonlarca do- laıia gününü gün ediyor. Üstelik aylar önce Are- na programında dönmeye hiç niyeti olmadığını söylemişti. Ama annesi yine de çok üzülmüştür; tam da her şey unutulmaya yüz tutmuşken, ola- cak şey mi şimdi bu?.. Tüh!. Eposta: zileli@garanti.net.tr Faks ve mesaj: (0212) 287 42 41 B U L M A C A SEDAT YAŞAYAN 1 2 3 4 5 6 1 2 3 4 SOLDAN SAĞA: 1/ Antalya'nın Kemer ilçesine bağlı turıstik bir yöre. 2/ Eskrimde kul- lanılan üç si- lahtan biri... Köpeğin arka ayaklan üzenn- de ayağa kalk- ması. 3/ Mü- rekkep hokka- larına konulan hamipek...Bir maçın sayısal sonucu. 4/ Bir gıda maddesi... Şenlıklerde 1 caddelere kurulan süs- lükemer... Kuzu sesi. 5/ 2 Ağaç yontmaya ve çi- 3 viçakmayayarayanbir 4 i araç... Uzaklık ışareti. 6/ Bir nota... Eski Yu- nan kentlerinde pazar 6 yeri. 7/ Manavgat Ça- 7 yı üzerinde kurulu bir baraj. 8/ Afrika zenci- lerinin üstlük giysi ola- ' rakkullandıklan bol ve büyük entari... Japon lirik dra- mı. 9/Gözleri görmeyen... "Coşkun sular gıbı akıp du- rulma l Kuru —- gibi esip savrulma" (Karacaoğlan). YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Antalya'nın Serik ilçesine bağlı turistik bir yöre... En küçük izci kuruluşu. 2/ Vücudun bütün dış ve iç yüzeylerinı kaplayan doku. 3/ Arnavutluk'un para bi- nmi... Brezilya kökenlı bir dans ve müzik. 4/ Tannta- nımaz... Altmın simgesi. 5/ Duman lekesi... Atı, saçı ve sabunu vardır. 6/ Fransa-Ispanya sınınnın her iki yanuıda uzanan bölge... Bıkma, usanma. II Başlan- gıçta yer alan... Birmekânı örten kemerli yapı. 8/ Gü- müşhane ilinde bir şelale. 9/ "Yemenimde — var / Yüreğımde yare var" (Türkü)... Asya'da bir göl.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear