02 Haziran 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 7EYLÜL1999SALI 8 HABERLER 4 De\ietin örgütleıımesiteokratik'ANKARA (Cumhuriyet Büro- su)- Yargıtay Başkanı Sami Selçuk, Törkiye Cumhuriyeti'ni "teokra- tikbir devlet'' olarak nitelerken ya- şanan çekişmelerin laikliğin tam olarak uygulanmamasından kay- naklandığını söyledi. Selçuk, "Yoz- taşmış, büyük ağabeylerin vesaye- tindeki icazetli demokrasi> i redde- diyorum. Demokrasinin yönettiği düşünceler ve inançlar cumhuriye- tini, özürsüz ve ödünsüz laikliği ge- ri istiyorum" dedi. Adli yıl, dün Cumhurbaşkaru Sü- leyman Demirel, TBMM Başkanı Yıkhnm Akbulut, Başbakan Bü- lent Ecevit, Başbakan Yardımcısı Devlet Bahçeli. FP Genel Başkanı Recai Kutan. DYP Genel Başkanı Tansu ÇilJer ve bazı bakanlann ka- tıldığı törenle dün açıldt. Hukuk sistemi, demokratik ve laiklik üze- rine değerlendirmelerde bulunan Yargıtay Başkanı Selçuk, mevcut sisteme serteleştirileryöneltti. Sel- çuk'un değerlendirmeleri şöyle: Su-tmı birbirine dönmüş iki Tiir- kiye: 20. yüzyıldan 21. yüzyıla ge- çiş, yalnızca kronolojik birolay ol- makla kalmayacak, bir çağ değişi- mini de beraberinde getirecektir. Zira "av mevsimi" değil, ama "av- lanma çağı" bitmiş. "haklar ve öz- gürlüklerçağı''başlamıştır. Insan- lık ve Türkiye, kendilerine buna göre çekidûzen venmek zorundadır. Dünyaya bakıyorum, tüylerim di- ken diken. Teknolojiyle doğal den- gelerin altüst edildiği, kültürlerin ve uygarhklann amansızca çatıştığı, dûnya nimetlerin adil üleşilmediği acımasız ve acınası bir dünyadır bu. Ülkeme bakıyorum, sırtını bir- birine dönmüş iki Türkiye. Ileri toplumlann tarihleriyle karşılaştır- dıgımızda efsanevi bir kurtuluş sa- vaşını başaran. cumhuriyeti kuran, onca travmalara karşın demokratik sabır ve erginlik sınavından yüz akıyla çıkan. ekonomik ve kültürel dinamikleriyle dışa doğru patla- yan, yayılan, genişleyen bir halk. Dipdiri, capcanlı, hep ayakta. Bu bi- rinci Türkiye'dir, doğru ve gerçek, Atatürk'ün kafasındaki bu Türki- ye'dır. Hastalık irisi hantal deviet: Bu- na karşılık, her şeyi geriden ızleyen, kendisinin üretip devletleştirdiği yazılı hukuka göre halkıyla mahke- melerinde sürtüşen, halkına güven- meyen. hep içe doğru patlayan, ya- yılan, genişleyen, birinci Türki; ye'ye yetişemeyen, hastalık irisi hantal bir devlet. Bu ikinci Türki- ye'dir, yanlış ve öykünmeci Türki- ye'dir. Eğer bunalım, dünyanın ya- şamakta olduğu hızlı gelişme ve değişme karşısında bir ülkenin uyum yaparken karşılaştıgı sorun- lan, yeterli bir toplumsal değişme perspektifine sahip olmadığı için, doğru olarak algılayamaması ve değerlendirememesi ise, Türkiye'de bir bunahm vardır. Atatürke saldırı gizll haçlı seferi' Kimileri tasarlayarak Atatürk'e sövüyorlar. Bu bir haçlı seferidir. Ben burada konuşuyor, sizler ora- da başınız dik dinliyorsaruz, inanan- lar camiye, kiliseye, havraya gidi- yor, esnaf alışverini yapıyorsa bun- lan ona ve arkadaşlanna borçlu- yuz. Bu yüzden Atarürk kavramı, artık bir ölümlünün adı olmaktan çıkmış bayrak. yurt gibi ulusal bir değer olmuştur. Atatürk karşıtlan- nın en tehlikelileri. donanım yetmez- liğinin yüzeyselliğinde yaşayan giz- li antikemalistlerdir. Bunlann bir kesimi. sondaj, arşiv cımbızıyla Atatürk'ün konjonktürel bir sözü- nü alarak kendi ideolojileri yaran- na kötüye kullanmayı huy edinrrüş- lerdir. Bir bölümü de, onu boyut- suz biçımciliğe. giysi, imaj çağdaş- Iığına, yapay, sahte ve kozmetik Batılılaşma. farklılaşmaya geçit vermeyen tekçi, monolitik, totali- ter resmi bir Türk kimliğine kilit- lerler. Bir bölümü de Atatürkçülü- ğü, katı bir ideolojiye dönüştürerek süre ve içerik açılanndan onu gü- dükleştirip dondurmuşlardır. Giz- li antikemalistlerin ortak yöntem yanılgısı, Atatürkçülükten Atatürk- severliğe ulaşacak yerde tersini yap- mış olmalandır. Atatürk'ü adeta severken boğmuşlardır. Kuşkusuz Atarürkçülük bunlardan hiçbirisi değildir. 'Kurtuluş Savası'yla her gün övünülemez' 1930'lara dönülemez. Dönülür- se şimdiki zaman da avucumuzdan kayar gider, yannın rüzgârlan hiç esmez olur. Şu an zihinsel patinaj- dan kurtulmanm, 1930'lanyinele- yip ifşa etmenın değil, yannlan gö- zeterek ve günümüzü iyı okuyarak Atatürkçülüğü sürgit inşa etmenin zamanıdır. 1930'lardanders alarak ama 1930'lann bekçiliğine özenme- den geleceğe bilimin ışığında ge- lecekler üretilirse. işte o zaman Ata- türk'ün mirasçısı, Atatürkçü olunur. Bir toplum, şanh bir tanhle, Kur- tuluş Savaşı'yla. devrimlerle. bun- larda en büyük payı bulunan eşsiz bir önderle. sarsıntısız geçilen bir demokrasi denemesiyle her gün övünüp durumaz. Övünmekle ye- tinmek, bir donmanın tehdidi al- tında yaşamak demektir. Buna hak- kımız yoktur, geleceğe bakalım. 'Siyasete bulanmış yargı klrll adalet salgılar' Demokraside hukuk adalet süz- gecinden. devlet de adil hukuk süz- gecinden geçirilir. elde edilen hu- kukun üstünlüğünü benimsemiş devlettir. Hukukun amacı. adalet- sızliği önlemektir. Yasalann genel- liği, yasayı yapanlardahil herkese ayınmsız uygulanabilirliği, gizli hukuk yerine açık hukuk ve saydam devletin geçmesi gereklidir. Huku- kun olmadığı yerde halk sürü, in- san köledir. Hukukun üstünlüğüne yaslanan birdevlette. hiç kimse hu- kukun ne üstündedir ne de altında- dır, yalnızca içindedir. Hukukun üstünlüğü dışlanırsa. en adil hukuk bile, keyfiliklerin oyun oynandığı bir manıpülasyon alanına dönüşür. Orada artık hukukun yerini güç. özgürlüğün yerini uşakiık almıştır. Güçler aynlıfı ilkesi. demokra- sinin temelidir. Yargının bagımsız olması zorunludur. Eğeryasa yapan- larla uygulayanlar kendi kendileri- nin yargıcı olurlarsa orada özgür- lük ve adalet değil. düpedüz çıplak güç. zorbalık egemen olur. Bağım- sız yargı, yasama ve yürütme ayn- hğının da en önemli güvencesidir. Siyasete bulanmış ya da bulunma olasthğı bulunan yargı. ne denli du- yarlı olursa olsun kirli adelet sal- gılar. Yargının özlükten denetimi- ne değin bütün işleriyle ilgili ola- rak bagımsız bir yüksek yargı ku- rulu oluşturulmalı, adli ve idari yar- gı alt kurullan bulunmalı, seçimler- de yasama ve yürütmeye pay veril- memeli, kuruîun kararlanna karşı yargı yolu açık olmalıdır. Cumhuriyet elestlrlsl 1950'lerin demokrasisi aşılmış, dünyaya yetmiyor. Bu yüzden Av- rupa Insan Haklan Mahkemesi, 1950'lerin ölçütlerine göre hazırla- nan Insan Haklan Sözleşmesi'ni geniş ve geliştirici yorumlarla ye- ni anlayışa uyarlamaya çahşıyor. Türkiye, sözleşmenin mimarlann- dan ve onu iç hukukuna ahnış. Ama demokrasisini 1950'lerin sözleş- mesine bile uyarlayamamış. Hü- küm üstüne hüküm giyiyor. Türki- ye, Batı'ya en yakın ülke. Ama fe- odal yapıdan sıynlma, rönesans, reform, aydınlanma, sanayi devri- mi ortak kültürünün dışmda kal- mış. Bireyleri, özgürlükçülük, ço- ğulculuk. eşitlik, demokrasi, spekü- lerleşme, laiklik gibi kavramlara yabancı kalmış. Ödünç aldığı evrensel kavramla- nn içlerini boşaltıp kendince dol- durmuş. Cumhuriyet yönetimine en yakın rejim olan demokrasi, onu kazanarak onun üzerine kurulma- sı gerekirken demokrasiyle cum- huriyet sanki karşı karşıya. Demok- rasi cumhuriyeti yönlendirecek yer- de cumhuriyet demokrasiyi yöne- tiyor. ukukun amacı, adaletsizliği önlemektir. Yasalann genelliği, yasayı yapanlar dahil herkese ayınmsız uygulanabilirliği, gizli hukuk yerine açık hukuk ve saydam devletin geçmesi gereklidir. Hukukun olmadığı yerde halk sürü, insan köledir. Hukukun üstünlüğüne yaslanan bir devlette, hiç kimse hukukun ne üstündedir ne de altındadır, yalnızca içindedir. Hukukun üstünlüğü dışlanırsa, en adil hukuk bile, . keyfiüklerin oyun oynandığı bir manipülasyon alanına dönüşür. Orada artık hukukun yerini güç, özgürlüğün yerini uşakiık almıştır. Demirel ve siyasi parti yönetkileri adli yılın başlaması ru-deniy le dü/enlenen törene kaüldı. (Fotograf: SERDAR ÖZSOY) hukuk göçüğü •Türfciye'nin hukukun üstünlüğü ilkesinin uygulandıgı Anglo-Sakson ülkelerini değil huİcuk devleti ilkesini benimseyen Kara Avrupası ülkelerini örnek alması büyük bir talihsizliktir. Kara Avrupası ülkelerinde toplum devletçi kurallara bağlı, içine kapahdır. Iktidar tektir. Yargı da bundan payını almıştır. Erkler, güçler aynlığmdan ne kadar söz edilirse edilsin yargı birliği sağlanamamış, yargıyı bagımsız kılma kavgası bir türlü bitmemiştir. Buna karşılık hukukun üstünlüğü ilkesinin boy verdiği Anglo-Sakson ülkelerinde toplum, sözleşmeci ve uzlaşmacıdır. Kendi kendini düzenler, saydam ve dışı açıktır. Girişim gücü devlette değil, bireyde ve sivil toplum örgütlerindedir. Devlet merkezci değildir. Bunun sonuçlan ise hukuk devletten bagımsız. Yargı da bagımsız ve çok güçlü. Yargı birliği örselenmemiş, Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay aynmına gidilmemiş. Tek bir yüksek mahkeme var. Çünkü hukuk birliği sağlanmış. İşte Türkiye'nin talihsizligi, hukukun üstünlüğünün yeşerdiği ülkeleri değil, hukuk devletinin uç verdiği ülkeleri örnek almasıyla başlıyor. Bunlardan Fransa, düşünceyı açıklama özgürlüğünü çiğnemiş. cumhuriyetten evrilememenin, bir türlü laik olamamanın, yargı bağımsızlığını gerçekleştirememenin sancılannı çekiyor. Türkiye, tıpkı Fransa gibi aradaki ayınmı anlamadığından bir türlü cumhuriyetten demokrasiye evrilemiyor. Türkiye Cumhuriyeti'nde halifelik kaldınlmıştır. Şeriye ve evkaf vekaleti ise görünüşte kaldınlmış, aslında Diyanet Işleri Başkanlığı adıyla bir bakana bağlanarak devlet örgütü içine alınmıştır. Devletin dini Islam, mezhebi Sünnidir. Devlet, bu din ve mezhebin okullannı açmıştır. Örgüt ve okullann finansmanı devlete aittir. Resmi okullarda din dersi okutulması zorunludur. Ontolojik olarak yaklaştığımızda bir din ve mezhebin örgütünü devlet birimi içine alarak anayasal düzeyde güvenceye bağlayan ve laikliğin gerçekleşririlmesini güçleşriren, din ve mezhebin okullannı açan. finansmanını sağlayan bir devletin dini ve mezhebi vardır. Böyle bir devlet teokratiktir. Konuya amaçsal olarak baktıgırnızda ise durum çok farklıdır. Yargıtay Başkanı Sami Selçuk yaptiğı konuşmay- la gündemi oluşturdu. Devlet böylelikle dihlerini bildirmeyenlere ya da uluslararası hukukta benimsenen dinlerden birine inanan her insana nüfus cüzdanı v ermemekte, devlet birimleri içine aldığı Diyanet tşleri Başkanlığı ve açtığı din okullan aracılığıyla dini denetlemekte ve yönlendirmektedir. Bunun adı ise laikçiliktir. Tanı açıktır, Türkiye Cumhuriyeti, egemenliğin kaynağı açısından laik, devlet örgütlenmesı açısından teokratik. dini yönlendirme açısından laikçi bir devlettir. Ülkemizde çarpıcı kınlmalara uğramış, popülist ve devletçi kaygılarla laiklik. teokrasi ve laikçilik arasında salınıp durmuştur. Türkiye"deki çekişme. laikliğin olmasından değil bir türlü tam olmamasından kaynaklanmaktadır. 'Anayasa meşru değil' Türkiye, meşruluk debisi neredeyse sıfıra yaklaşmış bir anayasayla yeni yüzyıla gıremez, girmemelidir. 82 Anayasası biçimsel ve baddi açılardan meşru mudur? Anayasa, halk ya da halkın özgür iradesiyle seçilen bir kurucu iktidar, parlamento tarafindan değil, kapatılan parlamentonun sıralanna oturtulan atanmış kişilerce yapılmıştır. ikinci olarak, anayasa tartışmaya kapalı tutulmuştur. Oçüncüsü, tartışma yasağına koşut olarak tek yanlı bir beyin yıkama bombardımanından sonra oylama yapılmış, halk iğfal edilmiştir. Dördüncüsü, anayasa benimsenmediği takdirde pretoryen diktasının süreceği mesajı verilmiş, ölümü gören eli böğründeki halk çaresiz sıtmaya razı olmuştur. Beşincisi. içini gösteren, "seni mimlerim'* zarflanyla gizli oy ilkesi çiğnenmiştir. Altıncısı, tek işlemle hem deviet başkanı, hem de anayasa oylanmıştır. Her ikisini destekleyenlerin ya da onlara karşı olanlann sayısı, oranı belirsizdir. Devlet başkanını destekleyenler anayasaya katlanmışlarsa anayasa, anayasayı destekleyenler devlet başkanına katlanmışlarsa, devlet başkanı desteksiz kalmış demektir. Görülüyor ki, toplumla yapılan bu sözleşme tehditle. fesada uğratılmış bir iradeyle benimsetilmiştir. Göstermelik uygulama hukuken sakattır. Bu yüzden anayasa biçimsel meşruluktan yoksundur, geçersizdir. Anayasa laiklikten söz etmiştir, ama zorunlu din derslerini getirerek laikliğin canına okumuştur. antilaiktir. Bu yüzden de Türkiye bugün bir anayasalı devlettir, ama bir anayasal devlet değildir. tçleri boşaltılmamış, sulandınlmamış e\TenseI kavTamlarla düşünen ve üreten, çağın ruhuna denk düşen bir Türkiye'yi: uygar yüzlü. ışıyan Atatürk'ü ve sonluluk değil, sonsuzluk olan, 1930'lara mıhlanan değil. bilimin ışığında geleceğe gelecekler üreten Atatürkçülüğü; demokrasinin yönettigi düşünceler ve inançlar cumhuriyetini: din ve devletin karşılıklı bağımsızlığı ilkesine yaslanan, banşçı. kınlmalara uğramamış, özürsüz ve ödünsüz laikliği; her aileyi yargısallaştıran ve devleti bıreylerle sürtüştüren çarpık hukukun ürettiği davalar yığınının fay hattmdakı hukuk göçüğünden insanımın kurtanlmasını istiyorum. Yozlaşmış. büyük ağabeylerin vesayetindeki icazetli demokrasiyi reddediyorum. TBB Başkanı Özgen, ülkenin laik temeline yönelik tehdidin azalmadığını söyledi 4 FethuDah Giflen tarikatı devlet desteldf TBB Başkanı Eralp Ozgen. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başka- nı Eralp Ozgen. ülkenin laik temeline yönelik tehdidin azalmadığını, tarikat- lann serbestbiçimde faaliyetlerini sür- dürdüklerini belirterek Fethullah Gü- len tarikatı hakkında işlem yapılma- masının "devlet desteği" kuşkusunu gündeme getırdiğini bildirdi. TBB Başkanı Ozgen, adli yılın açı- lışı nedeniyle Yargıtay'da düzenlenen törende yaptiğı konuşmada. sert eleş- tiriler yönelttiği Af Yasası'nın sakın- calannın yarannın çok ötesinde oldu- ğunu söyledi. Suçlulann geçimlerini ve sosyal ya- şama uyumlannı sağlayıcı gerekli ön- lemleri almadan affedilmesinin kısa bir süre sonra yeni suçlann failleri ola- rak cezaevlerine dönmelerine neden olduğunu anlatan Özgen, anayasanın ge- rekçe gösterilerek siyasi suçlulann af kapsamı dışında bırakılmasmın savn- nulamayacağını belirtti. Uluslararası tahkimle Danıştay'ın inceleme yetkisinin kaldınhnasına kar- şı olduklannı kaydeden Özgen, Türk yargısına güven duymayan bir siyasi ik- tidardan yargı reformunu gerçekleştir- mesini beklemenin bir anlamı ohnadı- ğını belirtti. Cumhurbaşkanı'nın Anayasa Mah- kemesi ile Hâkimler ve Savcılar Yük- sek Kurulu'na (HSYK) üye seçimin- de tanınan yetkilerin kaldınlması, Ada- let Bakanı ve bakanlık müsteşarının HSYK'de üye olarak yeralmaması ge- rektiğini vurgulayan Özgen. bu düzen- lemeler yapılmadan mahkemelerin ba- gımsız olduğunu kabule olanak olma- dığına işaret etti. Ülkenin laik temeline yönelik tehdit- lerin azalmadığını, daha uzun dönem- li çalışmalara dönüştüğünü kaydeden Özgen. tarikatlann tamamen serbest bir biçimde etkinliklerini sürdürdüğü- nü söyledi. Özgen, "Özeüikle Fethul- lahçılar diye tanınan tarikaûn esas ga- yesinin şeriat düzenine dayalı bir dev- let kurmak olduğu. bu gayelerinin açı- ğa çıkmasını önlcmek için yandaşlan- na takıjye vapmayı öğütledikleri orta- ya çıkmışbr. Bu tarikat ve şeyfai hakkın- da hiçbir işlem yapümamakta, yetkiü- ler konunun abartılmaması gerektiğj- ni belirterek bu tarikata büyük bir mü- samahagöstermektedirler. Bu rutum söz konusu tarikarın devlet destekli oldu- ğu kuşkulannı uyandırmaktadır" de- di. Özgen, laikliğin demokrasinin ve hu- kuk devleti olmanın önkoşulu olduğu- nu vurgulayarak "Cumhuriyetin laik- lik niteliğini yitinrsek bütün bu çağdaş ilkeleri de >Ttiririz" diye konuştu. Yargıtay Başkanı Selçuk 'Özürsüz ve odunsuz laiklik istiyorum'ANKARA (Cumhuriyet Bürosu)-Yargıtay Baş- kanı SamiSeiçuk, "Demokrasininyönettigidüşün- celer ve inançlar cumhuriyetini, özürsüz ve ödün- süz laikliği geri istiyorum" dedi. Laikliği devletin yumuşak karnı olarak nite- lendiren Sami Selçuk yaptiğı konuşmada. "Fran- sa'yı örnek alan Türkiye. din-devlet ilişkisi açısm- dan Fransa'nın yaşadığı hastahklardan bir türlü kurtuiamamanın sıkınösını çekmekte, laiklik Tür- kive Cumhuriyeti devletinin yumuşak karnı ol- mayı sürdürmektedir. Devletin dinJer karşısında alacağı tutumlar beHidir. Birincisinde dinsd ve si- yasal otoriteler. sınırlan belirsiz bir biçimde içiçe- dirter. İkincisinde, bütün özel ve kamusal yaşanu din beiirler. Devlet, din merkezlidir. Üçüncüsün- de, de\ let >e din aynmı Ukesûıden yoia çıkılır. An- cak aynmuı kapsam ve derecesini devlet bdiriedi- ğinden, devlet dini çoğu kez toplumdan dışlar ya da onu güdümler. Dini devletleştiren bu sLstemin adı laiklik degU, laikçiliktir. Dördüncü rutum ia- ikfiktir"dedi. Laik devletin dinlere eşft uzakltkta olması gerek- tiğini anlatan Yargıtay Başkanı Selçuk şunian söy- ledi: "Laikikte din ve devlet karşıhklı olarak bagun- sızdırhır. Devlet dinlere eşit uzaklıkta olduğundan hiçbir dinL inancı dışiayamayuz ya da kayıramaz, akçalı biçimlerdedestekleyemez. Din okullan aça- maz, ancak topluluklann din okullan açmasuu da önkyemez. Din derslerine engel olamaz, buo- iann önünü açar. Ne v^r ki, budersler, beyin yıka- VKI olmayacak, çoguku, agnostik, kuşkucu esas- lara göre olacak, birey dinler arasında seçimini özgürce >apacakür. Din dersleri zorunJu olmaya- cak, ancak her an ilgilinin buynığuna hazır buiu- nacakür. Devlet bu okullan kamu düzeni, güven- liği, ahlakı ve sağhğı açısından denetteyecek, uyiıs- mazhk çıkarsa sorunu bagımsız yargı cözecektir." "Laiklik fle laikçilik arasmdaki temd ayniık, ne- denlerie sonuçiaruı >er değistirnıesinden ve bu yüzden de ayrı ilkelerden yola çıkmalanndan kay- naklanmakiadır" diye konuşan Sami Selçuk şöy- le de\am etti: "Gerçekten laikliğin temel nedeni çoğukuluktur. Çoğuku kültürün önemli bir öğe- si olan dinler, inançlar başkaüklannın uygulama- ya yansunasıdır. Sonucu ise eleştirel aiukuıkâr. Çünkü birey, çoğulcu. kuşkucu, koşullanmamış aJktayia seçimini yapacaktır. Oysa laikçilik, laikli- ğin sonucu olan akıkılık ksygısıyla yola çtkmafc- ta.akıkı bireyi yetiştirmeyi amaçtamakta,bu ama- cın gerçekleştinhTicsinde dini başjhca engei olarak görmekte,onu,dolayısryia çoğufculuğu demokra- siyi reddetmektedir. Deviet ister istemez pozitiviz- me kaymakta, kendi ideolojisine uygun bireyier ye- tiştijrmekte, kaş yapayım derken göz çıkarmakta- dır. Çünkü bunun sonucunda yetişen birey eleşti- rel akılcılıktan uzaklaşacak, tekiki alaffla düşüne- cek. salt devletin ideolojisinin savunucusu olacak, gerive de koşullannuş ve hasta bir beyin ve sözde akıl kalacak, ancak eleştirel bo>nt yok olacakttrf Düsünce sucları Düşünceyi açıklama özgüriüğünün yasaklana- mayacağını vurgulayan Yargıtay Başkanı Sami Selçuk, "Her yasak yasaidaııana güç kazandırnuş, ay kinlığı mayalandırmıştır" dedi. Sami Selçuk konuşmasında. "Örnekakbğmuz Fransa'nın düşünce hükümlüsü var, ama yine de bizimki kadarövünecekleri düşüncesuçlıılanvok'" dedL "Bir iddiaya göre, 1997'de 22 üikenin ceza- e\1ndekitopiaınl8ügazetecmm78iTürkiyc'debu- lunmaktadır. Bu iddialar degerlendirilmeli" di- yen Selçuk sözlerini şöyle sürdürdü: "Türkiye yasalarla beyinleri ezUmeye,sesleri lo- sümaya çauşıianlann ülke»olarak 21.yüzyıla gir- memelidir. Yapıiacak iş, salt düşünce suçlan olan hükumleri kaklırmak, suçlara eykm çagnsnapan. suça kışkırtan hükümlerdeki sözcük ve deyişjeri, suçlann yasalhğı ilkesi gereğmce beiirgin ve say- dam kılmakür." Düşünceyi açıklamanın yasaklanamayacağmı söyleyenSami Selçuk. "DemokrasBitaodağında hak veözgürlüklerle d(matılmışbaskdardan ann- mış, Özgür birey vardm Bireyin özgürlü, Ukin bey^ nüı özgürlüğünü sağlamaklabaşlar. Bununiçinde devletin görüşler inançlar karşısuida yansız oima- sı gereidr. Dâşünceieri. inançlan yasaklama giri- simkri dün olanaksızdı. bugün daha da olanak- suĞır. Düşünce yasaklan herzaman toplum zara- rmadır. Özgihiükleri kötüyekuDanacakian ya da demokratik sistemiyıkacaklan bahanesiyle dedü- şünce açıklama özgürlüğü snurianamaz, yasak- lanamaz. Heryasak yasaklanana güç kazandmmş, aykınlığı mayalandirmiştır" dedi.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear