02 Haziran 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 7EYLÜL1999SALI OLAYLAR VE GORUŞLER Ulusal Onurun Simgesi: Yargı-2 D ünkü yazımda yargının sorunlan ve azaltılma- sının yollan üstünde du- racağımı belirtmiştim. Hemen konuya gırelim: YEKTA G Ü N G Ö R Ö Z D E N Önceh Anayasa Mahkemesi Başkanı lerinin doyurucu olmaması: uzayan da- valar, gelmeyen belgeler, dosyalar, ka- yıtiar ve geciken yanıtlar; yargıç ve sav- cı boşluklan, mahkeme gereksinimi, ba- kımsız adliye binalan, araç- gereç yok- sunluğu; gereksiz bilirkişi incelemele- ri, tanıklann getirtilmesi. gereksiz ya- zışmalar, yığılan dosyalar; yargıda ça- lışanlann aylıklanyla özlük haklarmda- ki aykınlıklar, başkan ayncalığı; adalet kolluğunun yokluğu, kolluk güçleriyle ilişkilerde sıkıntı; özensiz seçimler, ta- rikat ve şeriat yandaşlıklan; siyasetçi- lerin atamalara ve işlere kanşması; maf- ya etkisi, çeteler, rüşvet söylentileri, üs- tünkörü incelemeler, şaşırtan sonuçlar, klişe kararlar, duruşma salonlannda din- leyici ve ilgili taşkınlıklan; iş çevrele- riyle ilişkiler, kimi geziler, ış ızleme ya- kınlıklan; memurlarla üniversite ilgili- lerinin yargılanma koşullan, milletve- Yaşama, görme, duyma, iletme ve iz- leme toplamı yakınmalar ve sorunlar çizelgesini şöyle düzenleyebilinz: Yasama organının yaklaşırru, siyaset- çilenn sataşmalan, hukuk tekniği yönûn- den bozukluklar ıçeren yasalar, KHK'ler, yürütmenin çıkardığı güçlükler, karar- lann yerine getirilmemesi, kararlan ge- çersiz kılan yeni işlemlerle direnme ni- telığındekı düzenlemeler; Cumhurbaş- kanının yargı alanındaki aşın yetkileri; Hâkımler ve Savcılar Yüksek Kuru- lu'nun yapısı; Adalet Bakanlannın ve Ba- kanlığın tutumu; eskı ve yetersiz kural- lar; kararlann geç yazılması, gerekçe- kili dokunulmazlığı; bilirkişi ödeneği yokluğu ya da azlığı; aday olamayanlar- la seçilemeyen adaylann mesleğe dön- me çarpıklığı, emeldilik yaşının fazla- hğı; her olaym mahkeraeye gelmesi; harçlann ağırlığı; cezaevlerinin terör okulu durumu, ceza sonrası topluma ka- zandırma; hukuk dilınin eskiliğı, ya- bancı dil bilmeme; Barolann bağımsız- lığı. Barolarca avukat atama, adalet yar- dımı ve Hazine avukatlannın haklan; Avrupa Birliği hukukuna uyum; Hukuk Fakültelerinin çokluğu; af enflasyonu; medyanın savcı-yargıç yerine geçmesi, suçlama ve karalamalar ile etkileyici ve yönJendirici yayınlar; arşiv yetersizli- ği. Ülkemizin kültûr, yurttaşlık bilincı, toplumsal ve ekonomik dûzeyi, kan da- valan, trafık keşmekeşi, orman, kıyı, imar, arazı. sınır ve benzer sorunlan ağırlığı arttırmaktadır. Açıkça belırtelim ve soralım: Yargıya yeterli gûven, yeter- li saygı var mı ve yargı bunu sağlaya- cakkonumda, durumda, tutumda mı? Ya- nıtlar, gerçeğin anahtan olacaktır. Her olgunun ba§ı insan ve eğitimdir. Adalet saygısı, hak duygusunun yüce- liğine dayanır. Insan. devlet. demokra- si, hukuk, kişilık, kamu düzeni, anaya- sa saygısı ve özeniyle özgürlük tutkusu yurttaşlık bilincimizi dokumamışsa olumlu sonuçlar bır düştür. Çelişkileri, düşkıncı, tiksindirici olaylan izliyoruz. Akçalı sorunlan öne çıkarmak yanlış- tır. öncelikle onursal düzenlemeler ya- pıbnalı, etkin yaptınmlarla, antidemok- ratık kurallar ayıklanarak yapısal aydın- lık sağlanmalıdır. Kurumsal güçlenme, gûveni ve inanı sağlayacaktır. Ilkeli tu- tum, yansızlık ve doyurucu kararlar, yar- gının onurunu yükseltecektir. Yargıya "hasta" demek yanlış olduğu gibi "sağ- Iıklı" demek de doğru değildir. Iş işten geçmeden çalışılmalı, yargıdaki daya- nışma zayıflığı gıderilerek örnek çaba- lara ginşilmelidir. Yargısı güçlü olma- yan devletin ayakta durması güçtûr. Inan ve güven kapısı yargı, devletin, demok- rasinin, hepimizin onurudur. Bilgili, terbiyeh. kültürlü, çalışkan, okuyan, inceleyen, izleyen, sabırla din- leyen, araştıran, iyi sorgulayan, yansız, dürûst, yürekli, özel yaşamında bile özenli. nitelikli, kişilikli, "insandan an- layan, insan hukukçu", özeüikle yargıç ve savcı sayısı artmadıkça, yargının so- runlan azalmayacaktır. Her erkin, her or- ganın, her kurumun sorunlan, önce ken- di içinde artar ya da azalır. Dış etmen- ler sonra gelir. Ozlemler, uyumla ve bir- liktelikle gerçekleşir. Yoksa her yıl ay- nı sorunlan yinelerdururuz. Yannlarda bizı bağışlamaz. Renkli, gösterişli giy- siler değil, yûrek ve beyin gücûne da- yanan ürûnler göstergedir. Böyle gider- se Anayasa Mahkemesi'ni, Danıştay'ı kaldınp yargıyı göstermelik bir yapıya dönüştürmelerini istemek yanlış olma- yacaktır. EVET/HAYIR OKTAY AKBAL Depremle Yaşamak! Çıni soba gürul gürül yanıyordu. Bırden ahşap evsarsıldı. Çok kısabiran. Babam 'Korkmayın, bir şey olmaz' dedi. Korkum, sobanın devrilmesiydi. Ahşap evler yıkılmazmış, nedeni.. çiviler gırer çı- karmış. önemli olan sobanın düşüp, alevlerin tah- tayı tutuşturması... Yıl 1934. llkdepremi böyle yaşadım. Sonra 1939 Erzincan depremi oldu. Onbinlerce insan öldü. Inönü'nün kucağına başını dayamış köylü kadın fotoğrafı hepimizi etkilemişti. Pullar, tablolar yapıl- mıştı. Yıllar geçtı yeni depremler, evler yıkılır, insan- lar ölür sakat kalır, ama kara yazgı değişmez! Hep, bir daha olmaz, denir; bu bize ders olsun, denir. On iki katlı bir apartmanın en üst katında yaşa- dım iki kez aynı korkuyu... 'Itme' dedim eşime. Koltuksallanıyordu.'Sen/frne'dedL.Anladıkdep- rem olduğunu. Bır şaka gibi gelmişti. Tepeden sar- kan lambaya baktık, nazJı nazlı sallanıyordu. Ne yap- malı? Asansöre mi, merdivene mi koşmalı? En iyi- sı yerimizden kalkmamak. Ya da kapı aralığına gir- mek. Ben koltuktan kıpırdamamıştım, elimde ga- zete, gözüm TV'deki filmde!.. Bu kez öyle olmamış... Bir o yana bir bu yana gitmış bizim apartman... Içerdeki eşyalar, dolaplar devrılmiş, en basta kitaplık. Binlerce kitap yeıier- de, duvardaki resimler, tablolar... Rastlantı, evdeol- mayışımız! Şimdi o binlerce kitap ne olacak? Ca- nını kurtardın, yetmezmi.. dıyeceksiniz. Ama kitap kişinin canı gibi... Bir tekine bir şey olsa içinde bir şey kopar. Depremle yaşamak! Biliyorduk ülkemizin deprem- lerle ıçlı dışlı olduğunu. Yazılıyordu, söyleniyordu depreme dayanıklı yapılar kurmanın gerekHligi... Ama kolayyoldan para kazanmak, herçareye baş- vurup köşeleri dönmek tutkusu var ya, çıkar kar- şılığı göz yummak var ya, ölüm korkusunu bile unutturuyor!.. Bir deprem sonrasında da bütün apartman hal- kıyla birlikte parka kaçışımızı anımsıyorum. On iki kat merdivenden inişimizi, yanımıza bir ceket bir hırka bile almadan gecenin serinliğinde konu kom- şu, dost arkadaş çimenlere uzanışımızı... Bir söy- leşıdir başlatmıştık dostum Turgut Kazan'la.. Ne kadar kaldık nemli topraklar üstünde? Bir, iki saat mi? Sonra bir daha olmaz diyerek evlere girmiştik. Bir haber filminde görmüştüm, Japonya'da bir TV stüdyosunda tam da deprem olurken çekmiş- ler... Masalarordan oraya gıdiyor; fakslar, bilgısa- yarlar masanın üstünde kayıyor, ama insanlar yer- lerinde oturmuş, soğukkanlılıkla görevlerini sürdü- rüyorlar. Biliyoriar ki içinde yaşadıklan yapt sağlam- dır, sallansa da yıkılmaz, her şey belli deprem de- recesıne göre ayarlanmıştır. Oktay Ekinci, yıkılan kent ve kasabalann baş- ka yere taşınmasından yana değil... Depreme inat her şey yine aynı yerde yapılsın, diyor. Gölcük'ü, Adapazan'nı tepelerin ardına kuracaksınız da ne olacak? 1939'da yıkılan Erzincan daha ötelerde bir yerde yeniden yapılmamış mıydı? İki üç yıl önce bir deprem orasını yine yeıie bir etti. Yapılması ge- reken; kentleri, köyleri ordan oraya taşımak değil, dayanıklı yapılar kurmak, o yapılan önceden son- radan gerçek uzmanlarca gözden geçirmek! Bu son felaketten sonra bir sürü deprem uzma- nı çıktı ortaya: Her TV'de bir iki uzman, bilim ada- mı, jeolog bilmem ne! Her biri sanki kâhin! Bir da- ha olur mu, olmaz mı, uzun laf salataları!... Tevfik Fikret bir İstanbul depremini yaşayanlardan. O ünlü şiiri "Binüçyüzondu" diye başlar. Şimdi bir şa- ir çıkar da "1999'du" diye tarih düşer mi bilmem! Ikibinli yıllar bize güzellikler mutluluklar getirecek diye beklerken, Yirminci Yüzyılın tokatinı yedik hep birlikte!.. Ama doğrusu ya bunca kayıtsızlığımızJa bu tokatı çoktan hak etmiştik... - • "_ - '. . Türkiye ve Yunanistan emekçilerinin depremzedelerle dayanışma konseri MİKİS THEODORAKİS ZÜLFÜ LİVANELİ MARİA FARANDOURİ 8 Eylül 1999 Çarşamba saat: 20:00 Harbiye Açık Hava Tiyatrosu İstanbul Bilet satış noktaları: D8.R İstanbul Merkezleri Vakkorama Taksim, Akmerkez, Suadiye Ezgi Müzik, Aksaray (589 05 89) Bakırköy (583 85 67) İletişim Kitapevi, Kadıköy (418 39 82) Kabalcı Kitapevi, Beşiktaş (261 31 24) Yıkılan yuvaları, yaralanan bedenleri, kırılan umutları Ege'nin iki yakasından bir kucak sevgi ile saralım. GSEE G- TURK-IŞ HAK-IŞ DISK KESK BANDIRMA 2. ASÜYE HUKUK MAHKEMESÎ'NDEN 1998/412 Davacı Basn Aksakal vekilı taıafindan davalı Rakhata Aksaka) aleyhıne açılan boşanma davasınm yapılan yargılamasi sonunda. 16 6 1999 tanh ve 1998/412 esas, 1999i 262 karar sayılı kiarla, davacı vekılımn boşanma talebının kabulü ile, Balıksesir ıli, Gönen ılçesi, Gûndogdu Mah. cılt no: 0003, K.S No: 0142'de nü- fiısa kayıtlı, Sâbn ve Emıne'den olma, 20 11. 1949 dlu, Basn Aksakal Ue, îynı yer nûfusuna ka>ıtlı, Gülbaba ve Saray'dan olma, 7.2.1959 Azerbaycan D.lu Rak- hata Aksakal'ın boşanmalanna karar venlmış olup. işbu karann davalıya ılanen teblıg edılmesme karar verildıginden. ışbu ılan tneminın gazetede yayımlanma- sından 7 gün sonra davalıya teblığ edılnuş sayılacagı ve bundan sonra 15 gûn ıçm- de tem>iz edılmediğı takdırde karann kesınleşeceğı hususu ılanen teblığ olunur. 24.7.1999 Basın- 36587 MERİÇ KADASTRO MAHKEMESÎ'NDEN EsasNo- 1995'492 Davacı Ganımet Özkan vekilinin Menç As. H. Mah. sıne davalılar tbadullah Al- kan vs. aleyhine açöğ] Meriç ilçesi Akçadam K. 136 ada 5 ve 26 parsel, 108 ada 73 parsel. 121 ada 24 parsel. 109 ada, 22, 23,24, 25, 26 parseller ve cılt. 92, sayfa. 53. sıra: 73'de kayıtlı taşınmazlannın miktariannuı tashihini talep etmiş ve Menç As. H Mahsince 199454 E. 1995/80 K. sayılı ilamı ile görevsızlık karan verilerek mahke- memıze gelmış ve mahkememızm 1995'492 E sayılı sırasına kaydı yapılmış ve yar- gılamaya devam olunmuş. davalı tbadullah Alkan mırasçısı Fatma Kalpak'a tüm ça- balara rağmen tebhgat yapılamamış ve davalı Fatma Kalpak'a 7201 S.it'nin 28 vd. m. göre ılanen tebhgat yapılmasına karar venlmış. bu bakımdan davalı Fatma KaJ- pak'ın duruşmanın bıraicüdıgı 26/10/1999 tarih ve saat 10. OO'da mahkemetnizde ha- zır bulunması veya kendisini vekılle temsıl ettınnesı gerekmektedir. Aksi takdırde dava gıyabında sonuçlandınlacaktır. Keyfiyet ılanen tebliğ olunur. Basın: 17840 PENCERE Gerçek ve HayalL Yoksa deprem bize yaradı mı?.. Binlerce ölü, on binlerce yaralı, bunca yıkım, sönen hayatlar, acı ve gözyaşının yanı sıra med- yanın tutumu ilginç!.. Biryandan depremde yaşa- nan dramlann en etkili öyküleri sergilenirken öte yandan ayakları yerden kesik, içerikleri uçuk, ipin ucu kaçık bir medya söylemi başladı. Ne diyoriar Bir: Deprem dünyada Türkiye'ye dönük bakışı değiştirdi... İki: AB'nin (Avrupa Birliği) kapısı aralanıyor. Üç: ABD (IMF) Türkiye'ye kesenin ağzını açıyor. Özetle: Deprem nedeniyle hava değişti!.. Sayın Ecevit IMF'nin bütün istediklerini yaptı; koşulları bir bir yerine getirdi; eylül sonunda Baş- kan Cfirrton'la görüşmeye gittiğinde krallar gibi ağır- lanacak!.. Ekimde iş tamam!.. Şimdiden ellerini uğuşturan uğuşturana!.. Her zamanki gibi ayaklarımız yerden kesildi. • Ancak arada bir tatsız haber var: Ulusal gelirimiz düşmüş... Hem de az buz değil... 1999'un ilk altı ayında düşüş oranı yüzde 5.8!.. Demek ki yanm yılda yaklaşık yüzde 6 gerilemi- şiz. Ekonomisi büyüyeceğine küçülen bir ülke ko- numundayız. Durum parlak değil.. Hatta kötü... Ama kime ne?.. iktidarı paylaşan partılere bu düşüş vız gelir! Partilerin Meclis grupları sorumu üstlenmezler, te- laşlanmazlar, liderlerini sigaya çekemezler; med- ya kımıldamaz... Çünkü gözler, içeriye değil, dışanya bakıyor. • Ulusal gelir düşer, kalkar; bu gelgitleri geçmiş- te çok yasadık!.. Ulke IMF'den gelir geçerLButur- nikeden geçmişte çok geçtik!.. ABDTürkiye'yi bir tutar bir tutmaz!.. Amerika'ya tutkunluğumuzun ce- remesini geçmişte çok çektik... Sonuç: Bir türlü iflah olamadık... Sonunda dibe vurduk!.. Neden! Bir ülke dışarıya bel bağlarsa; kendi gücüne başvuramazsa; taşıma suyla değirmenini döndür- meye çalışırsa; özgüvenini yitirirse; çalışmadan, zahmet çekmeden, alın teri dökmeden köşeyi dö- neceğinı sanırsa; ekonomisini faizciliğe havale ederse; dışarıya bağlanmanın globalleşme oldu- ğu yalanını halka yutturmaya çalışırsa iflah olamaz. Depremden sonra değişen ne var? Yine kendimize güvenimiz yok, yine dışandan gelecek borçla düze çıkacağımızı sanıyoruz, yine halkımıza yalan söylüyoruz. • Avrupa'da kişi başına ulusal gelir Türkiye'deki- nin 10 katı!.. Yunanistan'ın kişi başına ulusal ge- liri Türkiye'dekinin beş katı!.. Biz 2000'e 3.5 ay ka- la hayal içinde yaşıyoruz; Clinton elimizden tuta- cak da, Atina vetosunu kaldıracak da, biz AB'ye gireceğiz de başımız göğe erecek... Gerçekten Anadolu halkına sorunlannı dobra dobra söyieyebilecek bir lider ortaya çıkmadan Tür- kiye sürünmekten kurtulamaz! Böyle bir lideri de ancak halkın gücü yaratabilir. Cumhuriyei k i t a p 1 a r ı Anıl Çeçen ATATÜRKVEAVRASYA Atatürk gibi çok bilinen, Avrasya gibi hiç bilinmeyen iki kavramın birlikte değerlendiriIdigi bu kitapta Avrupa Birliği'nin dışında bırakılan Törkiye Cumhuriyeti'nin geleceği irdeleniyor. y C u m h u r t y t j " ÇağPazariamaAŞ.TMocağıCad.No39/41 k5-> Mtaplmlubû (34334)Cağaloğlu-!stanbul Tel. (212)514 01 96 Avantajlı Bellona'da! Bellona Yataklar, birbirinden değerli hediyelerle ve benzersiz avantajlarla bu kampanyada sizi bekliyor. Böyle kampanya olunca, tabii ki moda Bellona. . . - - -.. Bu kompanyn. T C Sanay! Bokanlrflı'nın 2S 0 3 1994 tarih M 21940 u>ytlı »blrj hykûml.rm» uygun olarak yapılnvoktadır 01 09 1999 nnh. «bor.-yl. baıiayan kanpanyo, ürMim o ıtok ımUnlanyfa « r a U r BOYTA5 A 5 O S B 8. Cod No U . 38070 Kay«n
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear