07 Ocak 2025 Salı Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 6 EYLÜL 1999 PAZARTESİ HABERLER İnsan haklan ihlalleri konusunda Devlet Bakanı Mehmet Ali İrtemçelik görüşlerini anlattı 'Türkiye başarmak zorunda'ÖZGEN ACAR Türkiye'nın içinde ve dışmda yıllardır gündemden düşmeyen konu, demokrasi- nin temel dıreklerınden olan "insan hak- lan UüaUeri"dır. Gün geçmesın kı gerek Türk ve gerek yabancı basında bu konu- da yüzümüzü kızartan bır olay, haber ya da yorumla kanşlaşılmasın. Kımilen, ne- den sadece Türkiye"deki insan haklan ile ugraşıldığını, güney komşulanmıza bu konuda eleştinler dahı getinlmediğını sormaktadırlar. Batılı olmak, demokratik olmak arzu ve amacındaolan Türkiye'dir. Amaç bu olunca demokrasinin temel ku- rallanndan olan insan haklanna saygının sağlanması ve korunması konusundakı öncelikli ev ödevi. devletten önce biz Türk vatandaşlanna düşmektedir. Bunun- la birlikte bu alanda devletin neler yaptı- ğını ve felsefesinin ne olduğunu öğren- mek amacıyla insan haklanndan sorum- lu' Devlet Bakanı Mehmet Ail trtemçe- Bk'ın görüşlerini aldık. - Bugünkü Türk hükümetinin gelecek 10 yıl için insan haklan konusunda hede- fi ve felsefesi nedir? tRTEMÇELtK-Günümüzde toplum- lann gelışmişlik düzev leri değerlendırilır- ken öncelikle bakılan birkaç temel ölçü- tün arasında artık hukukun üstünlüğü "demokrasi" ve "insan haklan" da var. tnsanlığın evrim yönü bunlann yann da- ha da ön plana çıkacağına işaret ediyor. Bu kavramlann hayata geçirilmelerinin ölçüsü ile devletlerin gücü ve uluslarara- sı itiban, toplumlann istikrar ve esenliğı, bireylerin huzur ve üretkenliği arasında- ki doğrudan ilişki yann daha da netleşe- cek. Aynca, birbirlerinden bağımsız ola- rak düşünülmesi imkânı kalmamış olan bu unsurlar uluslararası ilişkilerde de da- habelirkyicı bir rol oynayacak. Bu itibar- la, hukukun üstünlüğü. demokrasi ve in- san haklannı tüm toplumlar -ve tabii bu arada Türkiye- için artık artı hanesinde olan veya olmayan puanlar olarak değil. başlı başına bir beka sorunu olarak görüp, buna göre da\Tanmak yerinde olur. 1970'lerin başından itibaren dalga dal- ga yaşadığımız şiddet olaylan ve özellik- le 1980'lerde Türkiye'ye musallat edilen bölücü terörden tarifi olanaksız zararlar gördük. Onbinlerce insanımızı yıtirdik. Şehitlerimız, gazilerimiz. marizbırhayal uğruna kışkırtıhp ölen gençlerimiz var. Toplumsal dokumuz hırpalandı. Hepimiz yarahyız. Onmilyarlarca 'doîan 'teförle ' "ıriücadele için harcadık. Özeilikiö Doğu vt Güneydögu bölgelerimiz açısmdan f: ^Ikınma tramlelerimiz çbk yönlüve ağır darbe yedi. Sa\Tinma güdülerimiz doğal olarak öne çıktığından, demokrasimizin smırlannı daraltmak. insan haklan ala- nında profilimizi düşürmek durumunda kaldık. Bugün. bu alanlardaki eksiklikle- rimizden söz ederken, bu arka planı göz- den kaçırmak kendimize ölçüsüzce hak- sızlık etmek olur. •Her alanda yeni başlangıf 21. yüzyıla girilırken terör örgütüne ağır darbeler indirilmiş olması ve aynca yaygın kamuoyu ve parlamento desteğı- ne sahip olan yeni bir hükümetin göreve gelmesi Türkiye'ye her alanda yeni bır başlangıç yapabilme fırsatını vermekte- dir. Artık yaralanmızı sarma ve bize ya- raşır bir geleceği elbirliğiyle yaratma za- manıdır. Biz de bir uzlaşma ve atılım hü- kümeti olabılme azmiyle göreve başla- dık. Demokratik standartlarunızın yük- seltilmeye, insan haklan pmfilimizin iyf- leştirflmeye muhtaç olduğu açık. Hükü- met olarak bu saptamayı yaptık ve prog- ramımızda bu alanlarda gerekenleri yap- mayı öncelikli ödevlerimiz arasında ad- dettiğimızi belirttik. Bu anlayışla ilk adımlan attık. Mümkünün sınırlan dahi- linde bunlan başkalan da izleyecek. Za- ten başka türlüsünü düşünmek, hızla de- ğişen dünvada. Türkiye'nin geleceğini umursamamak olur. Vazgeçilmezlerimiz (bayrağımız. ülke ve millet bütünlüğümüz, üniter devlet ya- pımız, resmi dilimiz ve laık devlet düze- nimiz) temelınde ve çağdaş uygarlığın zirvelerini hedef alan yön duygumuzu yi- tirmeden. ihtiyaç duydugumuz toplumsal mutabakat noktalannı demokratik süreç- ler içerisinde ve ulusal kader ortaklığı bi- lincinin uyancı aydınlığında oluşturmak, Türkiye'yi her alanda en ıleri toplumlar düzeyine taşımak, 21. yüzyıla gırilirken ulusal ev ödevimizdir. Kuşkuya hiç yer yok' insanı vede\len\le ikinci sınıflığı ka- bul edemeyecek olan Türkiye. geçmişinde- Id pekçoksınav gibi.bundada başanhola- caktır. -tnsan haklannın korunmasıkonusun- da ne gibi somut projekriniz var? tRTEMÇELtK - TBMM'ye sevketti- ğimiz dört yasa tasansı var. Bunlardan ikisi ilgili komısyonlarda görüşülüp Ge- nel Kurul 'a inmiş durumda. tlk tasan. ya- sal faiz ve gecikme faizleri ile ilgili mev- zuatımızm güncelleştırilmesini öngörü- yor. tlk bakışta "İnsan haklan ile ne ilgt- si var" gibi bir soruyu akla getiriyor; an- cak ilgili. Şöyle ki, paramızın sürekli de- ğer kaybı nedeniyle. kamulaştırma du- rumlarında, kamulaştırma bedelinin ödenmesiyle meydana gelebilen gecık- meler, fıiliyatta malı kamulaştınlan kişi- nin mülkiyet hakkma -ki bir insan hakkı- dır- tecavüz edilmesi, bazı örneklerde ma- lın yok pahasına kişinın elinden ahnma- sı gibi bir sonuç doğurabiliyor. Söz konusu tasan ile yasal ve gecikme faızlerinin malı kamulaştınlan kışinin mağduriyetini önleyecek dinamik bir he- sapîama sistemıne bağlanması öngörülü- vJünümüzde toplumlann gelişmişlik düzeyleri değerlendirilirken öncelikle bakılan birkaç temel ölçütün arasında artık hukukun üstûnlüğü "demokrasi" ve "insan haklan" da var. İnsanlığın evrim yönü bunlann yann daha da ön plana çıkacağına işaret ediyor. Bu kavramlann hayata geçirilmelerinin ölçüsü ile devletlerin gücü ve uluslararası itiban, toplumlann istikrar ve esenliği, bireylerin huzur ve üretkenliği arasındaki doğrudan ilişki yann daha da netleşecek. yof. - Doğrudan doğruya insan haklannın korunması kapsamında ne gibi somut ça- hşmalannız var? tRTEMÇELtK - Oraya gelmıştik za- ten. Hedefledığimiz Meclis tatıle girme- den yasalaştırdığımız ikinci tasan TCK'nin işkence ve kötü muamele suç- lanna ilişkin maddeleri hakkında. Yürür- lükteki mevzuatımızda işkenceye maruz kalabılecekler çok sınırlı bir çerçevede düşünülmüş. Yeni düzenlemeyle bu tür suçlar muhtemel mağdurlan itibanyla da- ha geniş bır kapsama kav uşturuldu. Ay- nca. işkence suçunu işleyenler için öngö- rülen cezanın üst sının 5 yıldan 8 yıla yükseltildı. Nihayet. bu bağlamda gerçe- ğe aykın muayene raporu düzenleyen. iş- kencesuçunun örtülmesine katlada bulu- nan sağlık personeüne de yine ağır ceza- lar getirildi. Bütün amaç, maruz kalan üzerınde silınmez izler bırakan, yapanı kendisi farkına varmasa da insan olarak küçülten, toplumsal gündemimizı ve ki, şikâyetçi bir hanım göğsünde, sırtın- da darp izleri bulunduğunu ileri sürüyor. Bu iddianın doğruluğunun araştınlması amacı ile yapılacak muayene tabiatıyla bu sırurlar içinde kalacaktır. Dediğim gi- bi, amaç gerçeğin ortaya çıkartılmasını sağlamaktan ibarettir. Bu çerçevede. tasa- nda yer aldığı biçimiyle 'genetik muaye- ne1 ve 'moleküler inceteme' gibi çağdaş imkân ve yöntemlere karşı çıkılması için de herhangi bir makul neden olmasa ge- rektir. - Mecüs'teki son tasanrun konusu ne? tRTEMÇELtK - E>ördüncü tasanmız, memurlar ve diğer kamu görevlilerinin yargılanmalanna ilişkin ve çok önemli. Bu alanda yürürlükteki yasamız Osman- lı dönemınden kalma "Memurin Muha- keman Hakkında Kanun". Işinözünü ifa- de etmek gerekirse, suç işleyen memur- lann kolay kolay yargı önüne çıkartılma- malan sonucunu doğuran karmaşık ve dolambaçlı bir düzenleme söz konusu. Iç- te adaleti tıkayan, dışta hukuk sistemimi- metin oluşumu ile birlikte. bu yönetme- liğin ilgili birimlere hatırlatılmasmda, hü- kümetin, bu konuya verdiği önemin vur- gulanmasında yarar gördük. Bu amaçla. 25 Haziran'da Sayın Başbakan bir genel- geyayımladı "Yönetmeliğintitizfikleuy- gulanmasınt bu arada habersiz denetim- İervapılmasını ve sonuçlann raporiaştın- larak üç ayda bir İnsan Haklan Koordi- natör Üst Kurulu'na bildirilmesini istho- rum" dedi. İlk raporlan ekim başında bekliyoruz. - Bu genelgenin mürekkebi kunıma- dan kamuoytına bazı "gözaltında işken- ce- iddialan yansıdL- tRTEMÇELİK - Evet. bu çok rahatsız edici olmuş; bir yandan da, konu üzerin- de ısrarla durmamızın ne kadar yerinde olduğunu göstermiştir. Bildiğiniz gibi, İçişleri Bakanımızın bu iddidalarla ilgili açıklamalan oldu. Açıga ahnan görevH- ler oldu. Devam eden soruşturma sonuç- lannın alınması kuşkusuz yararlı olacak- tır. Başannın bir önkoşulu gerçekçıliktir. Mehmet Ali İrtemçelik kimdir? htanbuljda doğan, galatasaray Lisesi ile Bogaziçi Üniversitesi 'nden mezun olan Meh- metAli trtemçeük (49) Dışişleri Bakanhğı 'na 1975 'te girdikten sonra, BM Genel Müdürlü- ğü'nde çalıştı. İlkyurtdışı görevyeri Şikago Başkonsolosluğu 'ndan sonra Kâbil 'de bulun- du. Merkeze dönüşünde Avntpa Konseyi Ge- nel Müdürlüğü 'nde görevlendirildi. Dört yıl süren New York BM Türkiye Daimi Temsilci- liği'ndeki görevinden sonra 1988'de Anka- ra 'ya Bakan Özel Danışmanı olarak döndü. Başbakanhğı döneminde Mesut Yılmaz'm Başdanışmanlığı 'na atandı. 1991 'de büyükel- çi unvanım alamk üç yılhğına Ûrdün 'e gö'n- derildi. 1995 'te Bulgaristan a atandı. 1997'de Dışişleri Müsteşarlkili Siyasi tşler Yardımcı- sı oldu. Kendi isteği ile meslekten aynlarak son seçimde fstanbul'dan ANAP milletvekili seçildi. Fatin RüştüZoriu 'dan buyana. bakan- lıktakigöre\' süresi bitmeden aynlıp TBMM'ye seçimle giren ikinci diplomat oldu. Ecevit hü- kümetinde Avrupa Birliği ile ilişkilerin eşgü- dümü ve İnsan Haklanndan Sorumlu Devlet Bakanhğı 'na getirildi. Aynca hükümet sözcû- lüğünü de yükJendi. Evli, üç çocuMu olan ir- temçelik, Fmnsızca ve Ingilizce biliyor. uluslararası itibanmızı gölgeleyen işken- ce suçu üzerinde daha caydıncı olabil- mektir - Diğer iki tasan neteri öngörüyor? İKTEMÇELİK-Meclis'e sevkedilmiş olan üçüncü tasan ile CMUK'un takviye- sini öngörüyoruz. Biliyorsunuz. ceza da- valannda en öncelikli amaç gerçeğin or- taya çıkartılmasıdır. Bu tasan ile tanıklı- ğı teşvık etme. karşılaşılan çekingenlik- leri gıderme amacıyla sisteme bazı gü- venceler getıriyoruz. Birinci nokta bu. İkinci husus ise "bedeni muayeneler'' ile ilgili. Gerçı CMUK'un 66. maddesinde bu unsura yer venlmiş: Cumhuriyet Sav- cısı'na gerek görüldüğünde muayenenin yapılacağı ifade ediliyor. Fakat kapsamı JVleclis'e sevkedilmiş olan üçüncü tasan ile CMUK'un takviyesini öngörüyoruz. Biliyorsunuz, ceza davalannda en öncelikli amaç gerçeğin ortaya çıkartılmasıdır. Bu tasan ile tanıklığı teşvik etme, karşılaşılan çekingenlikleri giderme amacıyla sisteme bazı güvenceler getiriyoruz. da, koşullan da. usulleri de belirsiz. Hem bunlan netliğe kavuşturan, hem de en ile- ri uygulamalan sistemimize ekleyen bir yanda kişilık haklanna saygı ile diğer yanda gerçeğin ortaya çıkanlması ihtiya- cını uyum içinde gözeten bir düzenleme öngörüyoruz. Bu bağlamda uzmanlan- mızm görüşlerinin yanı sıra Alman C- MUK'unda yapılmış güncel gözden ge- çirmelerden de yararlanıldı. - Bu tasannın baa hukuk ve np çevre- lerinde tereddüt u>andırdığı yolunda ya- yınlar oldu! İRTElVlÇELtK - Biliyorum, ancak ta- san. lafzı ve ruhu ile iyı incelenirse, bu tereddütlere yer olmadığınm görüleceği kanaatındeyım. Örneğın. 'kadının mu- ayenesi' ile ilgili düzenlemenin münhası- ran "bekâret kontrolü" gibi algılandığı an- laşılıyor ki, yanlış. Konu ne ise muayene kuşkusuz onunla ilgili olacak. Diyelim zin özürlü olarak değerlendırilmesine ne- den olan kabul edilmez bir durum. 'Kamu yönetiml zaafa uğramamalı' Yasa tasanmızla, bırmemunın gerçek- ten yargı önüne çıkmasını gerektiren bir durum var ise, o kişinın yargıç önüne ge- tirilebilmesini temin etmeyi hedefliyo- ruz. Tabii, bunu yaparken kamu yöneti- mini zaafa uğratmamak da son derece önemli. Memunın "ifliraya uğranm. ba- şıma iş gefir" kaygısı ile görevini gereğin- ce yapmaması noktasına kesinlikle itil- memesi lazım. Tasan hazırlanırken bu- nun gerekleri de gözetildi. Meclis'in ta- tilden dönüşünde bu önemli tasanyı gün- demde yükseltmeye çalışacağız. -Henüztasanaşamasma gefanemiş baş- ka çaltşmalanmz var mı? ÎRTEMÇELtK-Evet var. DoguveGû- neydoğu'da terörden ya da devletin terör- le mücadele bağlamında aldığı önlemJer- den etldlenen vatandaşlanmızm zaraıia- nnın tazmininiöngörüyoruz. Kusuru, su- çu olmadığı haldezarargören vatandaşın yaralannı sarmak.devlet açısından birve- cibedir. Bunun gereğini yerine getiraıek iradesini taşıyoruz. Ileri noktalara gelmiş bir çalışmamız var. Ancak, işin birkaç katrilyonu bulan mali portresinin mevcut imkânlanmızı çok zorlayabileceği anla- şılıyor. tyi niyetimizin, içtenliğimizin ürü- nü olabilecek bir yasa çıkarnp, sonra uy- gulayamama durumuna düşmek istemi- yoruz. Bu vatandaşta düşkınklığı yaratır; devlet olmanın ciddiyetiyle bağdaşmaz. Şimdilerde Maliye ile Hazine, bu proje- nin kaynak yönüne ilişkin bir formül ara- yışmdalar. Bunun yanı sıra, Adalet Ba- kanhğı, "ombudsman'hk denilen "kamu denetçıliğı" kurumununsistemimizeka- ülmasını temin amacıyla bir haarlık ya- pıyor. Yarannı göreceğimiz bir yenılik olacağına inanıyoruz. - Devlet çarkının insan haklaruun ko- runması açısmdan daha etkin tşletilmesi için yapdan bir çalışma var mı? tRTEMÇELİK - 55. hükümet döne- minde, 1998 Ekimi'nde, 'yakalama, gö- zaltına alma ve ifade ahna' noktalannda özen gösterilecek hususlara ilişkin, gayet kapsamlı bir yönetmelik yayımlanmıştı. Hemen akabinde Türkiye'de yaşam er- ken seçim etrafında yoğunlaştı. 57. hükü- Bugünden yanna sonuç ahnacak bir ko- nu değil. Mesele işin peşini bırakmamak- tır. Bırakmayacağız. - İnsan haklan konusunu devletin bu- günkü kadrolan uygulayacak. Bu kadro- da zihnhet değişikliğini nasıl gerçekleşti- receksiniz? tRTEMÇELtK - Yasalar kuşkusuz önemli. Fakat. insan haklanna saygı, in- san haklannın korunmasına her dunım- da özen gösterilmesi temelde bir eğitim, bir bilinç, bir ahlak sorunudur. Her bire- yin bizatihi insan olmasından gelen hak- lan, özgürlükleri vardır. Bunlara saygı, gerek diğer bireyler, gerek devlet açısın- dan bir lütuf değil. yükümlülüktür. Bu an- layış düzeyine yükselmemiz gerek. Ama I ürkiye'nin yönetilebilir olmaktan çıkmaması, istikrarsızhğa sürüklenmemesi, adım adım daha iyi, daha ileri bir Türkiye'ye varabilmemiz açısmdan esastır.Yani gündemimizde bu konu vardır. Koşullann zorunlu kıldığı, gelişmelerin izin vereceği ölçüde kuşkusuz gözden geçirilecektir. izninizle burada bir parantez açıp, henüz hiçbirtoplumun bu açıdan mükemmel ol- madığına işaret etmek ısterim Fakat, biz kendi işimize bakalım. Önce kendimiz- den daha iyı olalım. Sonra en iyiler kadar olalım. Sonra da ömek olarak gösterile- lim. Bunlan yapabiliriz. Henüz, çok uzun süredir yaşamak durumunda bırakıldığı- mız şiddet kaynaklı travmanın izleri var üzerimizde. Göreceksiniz, bu trav-mayı aştıkça, iyi olup da bizim yapamayacağı- mız hiçbir şeyin olmadığını hatırlayaca- ğız yeniden. Bugün. polisimizin insan haklaneğitimi açısmdan yetersizMkleri ol- duğunu büivoruz. Bir süredir bu konu- nunüzerineesasen gidiyoruz. Bu bağlam- da polis okullannın iki yıllık yüksekokul düzeyine çıkartılmasını öngörüyoruz. Meclis'e bu amaçla sunulmuş bir yasa ta- sansı var. Bu adımın da zamanla hissedi- lir bir fark yaratacağı muhakkaktır. Yine uzun soluklu, fakat daha geniş öl- çekli bir çalışmamız daha var. Bu Sayın Başbakammızın 2 Ağustos tarihli genel- gesi ile kamuoyuna intikal etti. Bunun ar- ka planı şöyle: BM Genel Kurulu, geçen yıllarda 1995-2004 dönemi 'tnsan Hak- lan Eğitimi 10 YüY ilan etti. Bu bağlam- da, evrensel planda geçerli olarak ortak paydalan belırledi. Bütün üye ülkeleri de bu temelde kendi ulusal programlannı ve eylem planlannı oluşturmaya davet etti. Uluslararası üne sahip felsefe profesörü- müz İoanna Kuçuradi başkanlığında oluşturulan ulusal komitemizin buçerçe- vede hazırladığı programı İnsan Haklan Koordinatör Üst Kurulu'nda inceleyip bütünüyle benimsedik. Amaç, "tnsan haklan ihlal edilemez, ben etmem" diyen insanı yetiştirmek. Söz konusu progra- mın saptama ve önerileri Milli Eğitim, İçişleri ve Adalet Bakanlıklanmızın yanı sıra üniversitelerimizi, kitle iletişim araç- lan ve sivil toplum örgütlerini ilgilendi- riyor. Doğrusu da kuşkusuz bu zaten. Türkiye'nin esenliğinin hepimizden bekledikleri var. 'Cumhurbaskanı yakışanı yaptı' - tşkence suçlannın da af kapsamına ahnması içinize sindi mi? İRTEMÇELİK - "Hayır". Ama unut- mayın ki demokrasi "içe sinme" rejimi değil; bir yönü ile farklı görüş ve beklen- rilerin uygulanabilirortalamalannı bulup hayata geçirme; diğer yönü ile de haya- tın daha iyiye dognı devamı için ümitle- ri canlı tutma, bu doğrultudalci çabalan karariılıkla sürdürme rejimidir. -Cumhurbaşkanı'nın AfYasası'nı veto etmesini nasıl değerlendiriyorsunuz? İRTEMÇELtK -Sayın Cumhurbaska- nı makamına yakışanı yapmıştır. iktidar partüerindenbaşlayarak bütün parlamen- toya kamuoyunun duyarlılıklanndan ya- rarlanma şansını vermişn'r. Bunun iyi de- ğerlendirileceğini ümit etmek isterim. - Erteteme yöntemiyle bir baan af&nm gerçekleşeceği anlaşdryor. Bunun ötesinde ifade özgürlüğünfin önündeki kısıüama- lann kaldınlması içinözlü bir haarlık var mı? İRTEMÇELtK - Biraz e\\el "Koşul- laruı zoriamasıyla savunma güdükrimizi ön plana çıkartnk" derken bunu da kas- tediyordum. Bu noktada da ilke olarak ve içteöikle benimsedfğtmiz, ya^cın yıllara' kadaf demokratik yaşamımizm parçası olan)ıormlann gerisine çekildik maale- sef. Dnutmayın, Terörle Mücadele Kanu- numuz 1991 tarihlidir. Evet, belki bazı örnekler vererek, uygulamada zaman za- man gayretkeşlik edildiğini ileri sürebilir- siniz. Ancak, konuya geneli itibanyla ba- karken hatırlamak gerekir ki, Türkiye'nın meselelerini irdelerken soyut planda kal- ma, şikâyet ettiklerimizin ardında yatan meşru duyarlıklan gözardı etme lüksü- müz yoktur. Türkiye'nin yönetilebilir ol- maktan çıkmaması, istıkrarsızhğa sürük- lenmemesi, adım adım daha iyi. daha ile- ri bir Türkiye'ye varabilmemiz açısmdan esastır. İsterseniz şöyle söyleyeyim: Zi- hinsel gündemimizde bu konu doğal ola- rak >ardır. Koşullann zorunlu kıldığı SH nırlamalar,gefişmelerin izin > r ereceğiölçü- dekuşkusuz gözden geçirilecektir. Bu bağ- lamda, verilerimizin hızla ve hep daha iyiye dognı evrilmesine sorumluluk duy- gusuyla katkıda bulunmak yalnız belirli erklerin, belirli kurumlann değil, aydın- lanmızdan başlayarak her yurttaşımızın görevidir. - Banh'lann Türkiye'de insan haklan- na, bu bağlamda. Kürt sonınuna ilişkin ekştiri ve teUdnieri hakkında görüşünüz ne? İnsan haklan ve sivll toplum örgütlerl tRTEMÇELtK-Batıh'lardan önce, si- vil toplum örgütleriyle ilgili bir şey söy- lemek istiyorum izninizle. tnsan haklan konusunda yoğunlaşan sivil toplum ör- gütlerimiz mevcut Göreve başladığım- dan bu yana biri müstesna. hiçbirinin yö- neticilerinin benimle temas aramamış; görüşlerini, beklentilerini bir bütünlük içinde duyurmak istememiş; bundan bir fayda ummamış olmalannı yadırgadığı- mı söylemek istiyorum. Galiba, "De\let bizi sevmez. de>1et bize kuşku ile bakar" gibi bir düşünce söz konusu. - Az önceki sorumuza dönersek. Baü- h'lann Türkiye'de insan haklanna, bu bağlamda, Kürt sonınuna ilişkin eleştiri ve telkinfcri hakkında görüşünüz ne? İRTEMÇELtK - İnsan haklan, öyle bir alandır ki, artık kimse kimseye "Sen benim işime ne kanşıyorsun" diyebılmek durumunda değil. Gerek küresel ölçekte, gerek Avrupa Konseyi, AGİT gibi küme- leşmeler çerçevesinde uyulması zorunlu kurallaT. ölçütler mevcut. Oluşturulmuş ve işleyen denetim mekanizmalan var. Ileri ülkeleri biraraya getiren gruplaşma- larda, standartlar daha yüksek. Bize yö- neltilen eleştirileri değerlendirirken, bun- lann ardında yatıyor olabilecek bilgi ve kavrayış eksikliklerini, önyargılan veya art niyetleri serinkanhlıkla bir tarafa ko- vup, "egemen irademizie ulusal hukuku- muzun parçası haUne getirdiğimiz ulusla- rarası normlar açısmdan bakıldığında, bu eteştirfler geçerli mi, ne kadar geçerli" so- rusu üzennde durmamız yerinde ve akıl- cı olur. İnsan haklan konusu bu objektif temelde irdelendiğinde, bize yöneltilen eleştiriler ile bizatihi bizim kendimızde gözlemledığimiz eksikliklerin esas itiba- nyla örtüştüğü görülecektir. BtZBIZE. ERDAL ATABEK Doğal Afet Var mı?.. "Doğalafet" deyimi, öyle görünüyor ki insan so- njmluluklannı unutturmak için kullanılıyor. "Doğal afet" olarak tanımlanan olaylar, sel baskınları gibi, orman yangınları gibi. deprem gibi, çığ düşmesi, yer kayması (heyelan), kasırga-hortum benzeri olaylardır. Bütün bu olaylarda doğanın yapısından ileri gelenler nelerdir, insanlann yol açtığı neden- ler nelerdir? Bunlar incelenmeden, nedenler dik- kate alınmadan "doğal afet" olarak kabul edilen olaylarda "insan sorumluluğu" örtülmüş olmuyor mu? - Insanlara "ormanlan konıyun" uyansı yapılıyor ama ne oluyor? Piknik yapanlar, yaktıklan ateşi söndürmenin "kendi sorumluluklan" olduğunu ak- lına bile getirmeden gidiyor, orman yangını çıkıyor. Ya da kendine taria, otlak açmak isteyen orman köylüleri ormanları yakıyor. Kaçak ağaç kesimi için ağaçlar kesiliyor ve kereste yapılıyor. Sonuçta ne oluyor? Ormansızlaşma yüzünden kuraklık başlı- yor, seller basıyor. kışın çığ olaylan yaşanıyor. Ev- ler yıkılıyor, insanlar ölüyor, artık işe yaramayan topraklar yüzünden orada yaşayanlar göç etmek zorunda kalıyor. Sorumlu kim ya da kimler? Doğa mı sorumlu, yoksa doğayı sömüren, doğayı yağ- malayan insanlar mı? - Sel baskınlan oluyor, insanlar hayatlannı yitiri- yor, evsiz kalıyorlar. Bu "doğal afet" mi, yoksa or- manlann kesilmesi, dereyataklannaevteryapılma- sı ya da dere yataklarının çıkar nedeniyle değişti- rilmesi mi bunca kayba, bunca zarara yol açıyor? - Orman yangınlannın, çoğuna insanlar yol açı- yor. Çok sıcak havalarda da ormanlara dikkat edil- mesi gerekıyor. Şimdi, orman yangınını "doğal afet" saymak yeterli mi, yoksa "insan sorumluluk- lan'' dikkatle aranıp bulunmalı mı? - Deprem, yeryüzünün tektonik özelliğinden, do- ğal yapısından kaynaklanan bir doğa olayı. Yeral- tında artan basınç belli bir düzeye gelince azalmak için yeryüzüne hareket ediyor, bu arada da çeşit- li derecelerde yer sarsıntıları oluyor. Bu olgu, do- ğanın yapısal özelliklerinden kaynaklanıyor. Öncelikle bunu bilmek gerekiyor. Deprem, belli koşullar oluşunca ortaya çıkacak bir yer hareketi- dir. Öyleyse ne yapılmalıdır? Deprem kuşaklan bi- linmelidir (ki bilinmektedir), depremin oluşacağı fay hatlan bilinmelidir (ki bilinmektedir), bunlara bağlı olarak önlem alınmalıdır (ki ahnmamaktadır). Depreme karşı önlem nedir? Nerede yaşadığını bilmek, nelerin olabileceğini bilmek, fay hatlan üze- rinde yerleşmemek, deprem bölgelerine yapıla- cak yapılarda deprem için zorunlu etütleri yap- mak, malzemeyi kullanmak, teknikleri uygulamak. Sonra da bir deprem öncesinde, sırasında ve son- rasında neler yapacağını bilmek. Şimdi, bütün bunlan yapmayacaksın, "Bunlan kim biliyor- muş?"\a "Elle gelen düğün bayram " rehaveti için- de gün geçireceksin, deprem olunca da "doğal afet" sözcüklerinin arkasında rahatlamaya çalışa- caksın, işte öyte olmuyor. Yaşanan bunca acı, bi- ,lince dönüşmeyince gene aynı acıların yaşânma- sı kaçınılmaz oluyor. '" - Yer kayması (heyelan) da benzeri bir doğa ola- yı. Nerelerin kayma bölgesrblduğu önceden bili- niyor. Buralara yapılaşma izni verilmiyor. Ama kö- şe dönmeci, işbilir, işbitirirler (Turgut Özal ve o- nun ideolojisini izleyenler başta olmak üzere) bun- lara boş vermeyi marifet sayarak buraları yerleşim bölgesi yaparlar. Sonuçta buralara yapılan yapılar kaymaya başlayınca, bunun da adı "doğal afet" olur. Öyle anlaşılıyor ki aslında 'doğal afet' yoktur, 'insanlann doğayı tanımamalan ve yağmalamala- n afeti' vardır. Doğa, yapısı gereğince olan hareketleri yapıyor. Bir kuşun ötmesi, köpeğin havlaması kadar doğal olan olaylar, işin içine 'insanın yağmacı davranış- lan' girince afetlere dönüşüyor. Elbette, yıllar önce başlayan hatalar zinciri izle- nip ortaya çıkamadığı için de tıpkı 'trafik canava- n' uydurması gibi 'doğal afet' deyimi de 'insan so- nımluluğunu', 'insan yanlışlannı', 'insan yağma- sını' gözler önünden kaçıran bir mazeret oluyor. İnsanlar bütün bunlardan ders alır da bundan sonra kendilerine çeki düzen verirler mi dersiniz? Buna bugünden 'evet' ya da 'hayır" demeyelim de bekleyelim. Ama artık hiç kimsenin beklememesi gereken bir şey var ki, o da insanların umursamazlıöı, açgöz- lülüğü, açıkgözlülüğü, yağmacıhğıdır. insanlann topraklara, ağaçlara, ormanlara, denizlere, ırmak- lara, hayvanlara, bitkilere, doğal kaynaklara verdi- ği zarar, hepimizin hayatına indirilen darbelerdir. Şimdi artık bütün bu zararlara karşı çıkmanın he- pimizin görevi olduğunu anlamanın zamanıdır. Ister bilgisizlikten, ister bilinçsizlikten, isterse yağmacılıktan olsun, doğaya verilen zarariarı ön- lemek için hepimizin AKUT olması gerekiyor. AKUT sözcüğünün artık taşıdığı anlam, belirli bir gönül- lü örgütlenmesi olmaktan çıkmış, hepimizin gönül- lü 'doğa koruyuculuğu 'na dönüşmüştür. TEMA ile, ÇEKÜL ile, AKUT ile birlikte yeni bir toplum yara- talım. Doğayı ve hayatımızı korumak için el ete ve- relim. Bu çözümün önü açılmıştır. Devlet, bu siyasal iktidarla 'gölge etmesin', yeter. e-mail: erdalata " cumhuriyet.com.tr - Faks:0 212-513 90 98 Yeni AdU Yıl - bugün başkyor ANKARA (Cumhuri- yet Bürosu) - Yeni Adli Yıl, bugün Yargıtay'da yapılacak törenle başla- yacak. Cumhurbaskanı Süleyman Demirel, Baş- bakan Bülent Ecevit, Adalet Bakanı Hikmet SamiTürk ile siyasiler ve üst düzey bürokratlann katılacağı törenin açılış konuşmasını Yargıtay Başkanı Sami Seiçuk ya- pacak. Töreninin ardından Anıtkabir'e gidecek olan Seiçuk ve Yargıtay üyele- ri mozoleye çelerık koya- rak saygı duruşunda bu- lunacak. Marmara'da ya- şanan deprem felaketi ne- deniyle, her yıl Devlet Konukevi 'nde gerçekleş- tirilen ve üst düzey yetki- lilerin katıldığı açılış kok- teyli ise bu yıl düzenlen- meyecek.20 Temmuz'da başlayan ve 48 gün süren adli tatil süresince adli ve idari yargıda mahkeme- ler görev yapmadı. Yargı- tay ve Daruştay'da sadece nöbetçi daireler acil dos- yalan görüşürken, Ana- yasa Mahkemesi ve DGM'ler tatil yapmadı. Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu, depre- min ardından olağanüstü toplanarak deprem böl- gesindeki yurttaşlann hu- kuki sorunlannın gideri- lebilmesi için tatili erken sona erdirmişti.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear