Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2025
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
6 EYLÜL 1999 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA
DEPREM
Depremle Yaşam... Insanlar ve Özel Öyküler... Dincilerin ve Irkçılann deprem sonrası çalışmalan...
Siyasal parsatoplaıııayarışıYazılar: ŞÜKRAN SONER
Fotoğraflar: HATİCE TUNCER
-^r™^^ epremin ilk
m ^ gûnlerinden
m M başlayarak dinciler ve
m M ırkçılann siyasal
_ ^ — ^ ^ parsa toplamada
büyük bır yanş içinde olduklannı
gözlemlemek ıçin, her yerde
kullanılan simgelere şöyle bır göz
atmak yeterli oluyor. Yardımlann
nereden toplandığı, verilen
hizmetlenn kaynağı çok önemli
degil, ancak halka ulaştınlırken
hangi siyasal patentle
görüntüleneceğı konusunda çok
ciddi, görünmeyen, açığa
çıkanlmamaya çalışılan bir kavga
var. MHP'liler partı amblemini
kullanabildikleri çadırlar dışında, her
yerde Türk bayrağı kullanmaya özen
gösteriyorlar. Yıkılmış ev enkazlan
üzennde bile Türk bayraklan var.
Asker konvoylannda yaptıklan gibi
araçlann dışına taşarak bayraklarla
dolaşan, klakson çalarak yanşan
gençler harabeye dönmüş sokaklarda
neyin zaferi olduğu anlaşılmayan
turlar atıyorlar.
Dinciler, yönetimi ellerinde olan
belediyeler ve simge olmuş
şirketlerinin, yardım örgütlerinm öne
çıkanlmasını yeglıyorlar. Çadırlann
izin verdığı ölçüde büyük bez
afişlerle ağırlık, kimlik konulmaya
çalışılıyor.
Özellikle de kadınlar ıçin gıyım
yardımlannda çok ağırlıklı olarak
tesettüre uygıın gıyım eşyası dikkat
çekiyor. Asıl etkınlik halkın arasında
dolaşılırken yapılan
propagandalarda. Depremın
suçlulan bölgelere göre
değişebilıyor.
Genel çerçeve günahkârlar. Yalova,
Çınarcık gibi yazlıkçılann ağırlıklı
olduğu yörelerde depremle Tann
kullannı cezalandınrken;
günahkârlar, yan çıplak dolaşanlar,
denize giren kadınlar...
Taksi şöförüniın tepklsi
Adapazan'nda imam hatiplerin
kapatılmasından irtıcaya karşı açılan
savaşı yürütenlere, 28 Şubatçılara
kadar herkes var.- -
Depremi kaçmıra'maz doğal bir
afetten ınsanhk suçuna. cınayete
dönüştüren bilime aykın yapılaşma,
ranttan pay kapanlann suç ortaklığı
gündemde bıle değıl.
"Bu çağda bu türden bir kampanya
ne ölçüde etkili, inandıncı olabilir"
dıye anlamaya çahşıyordum ki.
etkinhğını yaşayarak öğrendim..
Yalova'da hemen yol üstünde. birkaç
dakıkalık bır araç mesafesinde
olduğunu bildığim TMMOB
şantıyesıne taksiyle gıtmek
ıstemiştım. lgisiz bir yoldan sapmak
ıstedi. Yolu uzatmak istediği
önyargısı ile kızgın "Böyk bir
zamanda da mı ojım" diye çıkıştım.
Genç şofor beklemediğim bıçimde
patladı: "Allah belanızı versin. Sizin
gibiler yüzünden iki çocuğumu
toprak altına verdim. Şimdi senden
acısını çıkannm^" Çok cıddı
olduğunu görünce. parasını atıp
arabadan kaçarak indım. Aradığım
yere vanp varmadığımın bile
farkında değildım. Yalova-Bursa
yolunun çıkışında hızla uzaklaşmaya
çalışıyordum. Genç sofor öfkesini
alamamış arkamdan araba ile
geliyor, "Bu ıssız yerde seni ezersem
kimse fark etmez. Çocuklanmın kanı
yerde kalmaz" sözleri ile tehdidini
sürdürüyordu Öfkesinin
yatışmadığını. uzandığı açık camdan
bağırmasınm, kovalamacanm
sürdüğünü görünce, çözümü durup
aynı üslupta bağırmakta buldum
"Evinden çimentoyu, demiri çalan
hırsız müteahhit değüim. Deprem
böigesinde apartman diktirten
siyasetçi, belediyeci de değilim.
Allah önünü arkanı görmediğin için
sana iki çocuğunu alarak zaten
belanı vermiş. Benim çocuğum
ölmedi, evim de yıkılmadı. Bu
cehennemde ne işim var? Kafan bu
kadar da mı çahşmryor?"
şeriatçı basın depremi
bile kullandı
Özür dilemedi ama, öfkesı biraz
yatışmış olarak yürüyüp gıttı.
Çıplak değildım ama ne de olsa
görünümümle, depremin
günahkârlan arasında sayılabilirdım.
Depremin, günahkârlann ışi olduğu
propagandasında işin nerelere
vardınldığına, yazılı, belgeli sıradan
bir örnek 27 Ağustos-2 Eylül
tarihlenni taşıyan haftalık "Cuma"
dergısinin kapağı. Deprem
göriintüsünün üstünde, "Çocukiann
Kuran Oğrenmesi Yasak". "İmam
Hatiplerin Orta Kısrru Kapatüdı",
"Namaz Kıldığı Için Ordudan
Atildı", "Basörtüsü CnKersiteye
Giremez", "Irtica PKK'den Daha
TehlikeK", "14 Yaşuıda Türldye
GûzeU Seçildi.." "Içimizdeki
Beyinsizler Yüzünden BLri Helak
Etme Allahım" yazısı oturtulmuş.
Gerektığinde demokrasi ve aydın
olmada öncülüğü kımselere
bırakmayan Mustafa
imizdeki Beyinsizler Yüzünde
izi Helak Etm
27 Ağustos-2 Eyiül
tarihkrini taşıyan
haftahk"Cuma''
dergisinde. "Çocuklarm
Kuran Ogrenmesi
Yasak", "Imarn
Hatiplerin Orta Kısmı
Kapatüdı", "\amaz
Kıldığı İçin Ordudan
AüldT, Beyinsizler
Yüzünden Bizi Helak
Etme Allahım "
başhklan yer alıyor.
Fırsat bufirsatherkes bir şey pazarhyor
Tl~^^ eprem bölgesıne halktan
m 1 yardım yağıyor. Her köşe-
Î m W debırşeylenndağıtıldığı-
*" m S na, depremzedelenn dağı-
tımdan pay almak üzere kümeler
oluşturduklanna tanık oluyorsunuz.
Ama yardım amacının çok ötesine ta-
şan yardımlar da var. Deprem sonra-
sı ürünlerini pazaıiama şansı yüksek
olan fîrmalar, markalannı öne çıka-
ran yardım yöntemlennın çok renkli
. örneklenni büyük bır yaratıcılıkla or-
» taya koyuyorlar. Deprem böigesinde
yasayan işçiler için. işyerlennin çev-
resinde ağırlıklı ayn çadırkentler ku-
ran firmalara en azından işletmede
üretimin yeniden başlayabilmesi ça-
bası olarak hoşgörü ile bakmak gerek.
Ama sırf ürünlerini pazariamak üze-
re bağış yapanîara ne demeli? Yıkıl-
mış kentleryeniden yapılaşırken kul-
lanılacak malzemenin reklamını öne
çıkaran yardım türlerinden örnekleri
tek tek sayarsak bız de bir ek reklam
yapmış olacağız. Deprem bölgesine
sıpanş edılebilecek çadır. prefabrike
konut. ev maketi türü dahıl akla ge-
len her örnekten gördüğümüzü söy-
lemek bilmem yeterli oluyor mu?
Bir de televizyonlardan, gazete ha-
berlennden örneklenni çok bol izle-
diğüıiz üzere, alınacak önlemlere yö-
nelik pazarlamalar var. Depremin ilk
gününden siyasilerce. hükümetin ba-
kanlan tarafindan pazarlanan özel si-
gorta denetim sistemi vardı kı..
Depremin onbinlerle değıl, yuzbin-
lerle sayılacak enkazı, kimilennde al-
tında ölülen bile dururken, yeni ya-
pılaşmaya yönelik önlemlen içerecek
yasa çıkarma hazırhğında bu acele
neyin nesi? Bu konuda biz söz söyle-
yeceğımize, sözü uzman mesleklerin
toplandığı üst örgüte, TMMOB'ye
bırakmakta yarar var. TMMOB'nin
hükumetm alelacele hazırladığı *ya-
pı denetim ve sorumiuluk yasa tasan-
sı" hakkındaki görüşünden kimı alın-
tılar avnen şöyle:
"BirHğimiz Marmara depremmde
uğranan yıkımın nedenlerl uzman Id-
şi, kunıluşlar ve kamuoyunca henüz
tüm gerçekleriyle tartışılmadan, bu
yöndedemokrariksüreçJeroluşnıruJ-
madan, yapı denetimine iliştdn kav-
ram kargaşası gjderümeden doğal
afetlere karşı alınacak önlemler ve
doğal afetler nedenıyle doğan zarar-
lann giderilmesi için yapıiacak dü-
zenlemeler hakkında yetkı kanunu ta-
sansının' arkasından 'yapı denetim
ve sorumiuluk yasa tasansrnıu Ba-
kanlar Kunılu'nda kabul edilerek
Meclis'e sevk edilmesini, doğuracağı
sonuçian açısından çok sakıncalı bul-
makta ve söz konusu tasannın taro-
şdmadan geri çekilmesini tstcmekte-
dir." Yapı Denetim ve Sorumiuluk
Kanunu Taslağı Genel Gerekçesinde
"Devlet Istatistik Enstitüsü"nün w-
rilerine göre--nışaatların yüzde 95'i
özel sektör tarafindan yapıknğL, özd
sektöryaünmlannda deneüenen pro-
jelerin yüzde 91'inde tasanm, hesap
ve çirim hatalannın olduğu, beton
Karahasanogiu, Hekimoğlu tsmail
ve Abdurrahman Dilipak'ın yazılan,
makaleleri ve haberlennde bu genel
yaklaşım ışleniyor. Ahlakı depremın
yasandığı bu ortamda gökten nur
yağmayacağı vurgulanarak elden
gelen tek şeyın ellenni açıp dua
etmek olduğu savunuluyor.
Köpefiin insanı ısırmasının
haber olduğu durumlar da
vardır
Sıradan bir kebapçı. kasap,
kuruyemişçi dükkânı fotoğraf
konusu olur mu? Atom bombası ile
bombalanmış görünümündekı
Adapazan'nda olursa olur. Kente
elektrik verilmesinden sonra, su ve
kanalızasyon sorunlannın
çözülmesınden çok uzak, her tarafta
enkaz kaldıran araçlar çalışırken, toz
duman arasında moral olsun dıye,
birazcık zorlama, tek tük dükkânlar
açılıyor. Bız de enkaz yığınlan
arasında, sağlam kalabılmiş, yaşamı
çağnştıran açık bir dükkân
gördügümüzde heyecanlanıyor,
Adapazan için bugünlerde çok
önemli, anlamlı olan bu örnekleri
fotoğrafla belgelemek gereğinı
duyuyoruz.Rastlantı olarak
gırdığımiz tamamı yıkılmış pek çok
ınsansız sokaktan bırinde, bir avuç
eşyaya benzer bir şeylenn önünde
durmuş düşünen ınsanlan
görünce yaklaştık. Bir katı çökmüş
bınanın zemin altında kalan
bölümünden tek tek çıkarmaya
çahştıklan teneke kutularda vişne
özü varmış. Hepsi esnaf, birkaç ftnn,
Iokanta benzeri işletmeleri olan
akraba aıleden çoğu bu sokakta
yaşıyorlarmış. Evlenn de başka
sokaklardakı işyerlennin de tamamı
girmış.
Deprem sonrası çıkarabildıkleri
kadar bırbırlerini canlı kurtarmışlar.
Ölüleri de var tabii. Sonra sıra eşya
kurtarmaya gelmiş. Bınalardakı en
kolaylanndan başlayarak en
zorlanna ve önem sırasına bağlı,
Oflu akraba dayanışması içinde
hepsıni kendi olanaklan ile
yardımsız çıkarmışlar. Kendi
olanaklan ile taşımışlar.
Şımdılerde köylerde ve yazlık
mukavemederinin projesinde öngö-
rülenden yüzde 40 eksik «erçeldesti-
ği, şantiyeierin yüzde 90'ında standart
ve yönetmeiiklere ay'kın beton döküi-
düğü belirtilmekle birlikte, tüm bun-
lara karşm yapı denetuninin özel ku-
ruluşlara vçrflinek istenmesi üzerinde
önemk durmaktadır.
TMMOBmerkeziwyerel yönetim-
lerin kamusal alan denetiminL, bu tas-
laktaki şekli ileözel sektöredevrinisa-
kuıcalı buimaktadır. TMMOB, kamu
adına oluşacak denetim süreci içinde
birmeslek kuruluşu olarak görevyük-
ienmek durumundadır. Bu nedenle
yapı denetimivle ilgjli yapdacak dü-
zenlemelerde, TMMOB'nin yetkileri
yasal güvencelere ka\ uşturulmalıdır.
Ayncabutaslakgetirikliğihaliileme-
cut Imar Kanunu,T3VI1V1OBKanunu,
FTkir\e Sanat Eserleri Kanunu,Tica-
ret Kanunu, Mühendislik Mimarük
Hakkındaki Kanun ve bunlara ba^ı
yönetmeiikler ilefcemeldençeüşmek-
tedir."
Çadırda olanlar
da göçe niyetfi
Şimdilik çadır yaşanunı kabuUenmis,
ahşmış görünümlerine aldanmaym.
Çadırlarda konuşmaya çaiışuğım
ailelerin çoğu, kendikri için bir göç
yolu arayışında. Beklemeİeri,
evlerindeki eşya>ı alabihnenin yolunu
henüz bulamamış olduğundan» Ya
da hemen sığınacak bir başka kentte
yerlerû yakın akrabalanmn
ounamasındarı... Günübirlik yeni bir
yaşam için arayışlar da çoktan
başuunış.
Bir aile, aşçı baba ve kızlarının meslek
lisesi olduğu gerekçesi ile Bursa'ya
gitmişler. Anne orayı çok kalabalık
buunuş. Kiralar da çok yüksek.
Üstelik baba için is. buuna şansı da
pek açık değilrniş. Bizden kendilerine
uygun düşebilecek bir şehir adı
soruyoriar.
Bir başka ailede babanın işe dönme
şansı var. Ama ev sorunu nasıl
çözülecek? Adapazan'nm sağlam
kabmş evlerinde kiralar çoktan
ücretlerin üstüne çıkmış. fşi kaybetme
pahasuıa onlar da göç yolu arayışında.
Garip olanı çadırlara sığuımış
olanlann çoğunluğunda bile tek çüaş
yolunun göç olarak görülmesL
Çadniann haline bakıp deprem
sonrası günleri yaşadıktan sonra,
kimse varalann devlet eliyle
sanlacağını umamryor. Kışı
geçirebilecek koşullarda çadıra,
prefabrike eve, sığmılacak bir ev
verikceğine, hele de iş olanağı
sağlanacağuıa inanarruyor. Ufuksuz
çadır önlerinde boş boş otururken
daha da bunalmış olarak, kendfleri
için gelecek düşleri kunumyorlar.
akraba evlennde kümelenmış olarak
yaşıyorlarmış. Devletten bugüne
kadar en küçük bir yardım
göremediklerinin altını çıziyorlar.
Halktan gelen yardımlardan da
hıçbir şey almamışlar.
Kuyruklardan, çirkinliklerden,
çadırlann yaşanamaz koşullanndan,
yardımlardaki horlamalardan söz
edıyorlar. En çok da enkaz kaldırma,
eşya taşımadaki karaborsadan,
vurguncu, firsatçılardan
yakmıyorlar. Kalabalık, bılinen bir
aile olarak her şeylerinı kaybettikJeri
halde, yardım ıstemeyi, kriz
masalannda kapı kapı dolaştınlmayı,
horlanmayı göze alamamışlar.
Geleceğe ilişkin mı? Henüz hiçbir
şey düşünemıyorlar.
AYDCVLAIVMA
EMRE KONGAR
Deprem,
Demokrasi ve Af
Sıze şöyle bir soru sorsam, yanıtınız ne olur
acaba?
"Depreme dayanıklı evleryapan ve yer sarsın-
tılannı birkaç ölü ile atlatan bır diktatörtük mü,
yoksa her depremde 15 bin kişinin ölümüne yol
açan çürûk evler inşa eden bir demokrasi mı is-
tersiniz?"
Ya da şöyle bır soruya ne dersiniz?
"Karayollannda yılda 3 bin ölüme yol açan bir
demokrasi mi istersiniz, yoksa trafik kazalannda
yılda sadece üç-beş kişinin öldüğü bır diktatör-
lük mü?"
Peki, "suç işleyen herkesin yasalann öngördü-
ğü cezasını çektiği bir diktatörfük mü yeğlersiniz,
yoksa, kime ne cezanın ne zaman verileceği bi-
lınmeyen ve zaman zaman da çetecilerin, katille-
rin ve ırz dûşmanlannın cezalannın affedildıği bir
demokrasi mi?"
Aslında bu sorulann "yanlış soru" olduğu açık.
Ne demokrasilerzorunlu olarak çuruk yapı üre-
tirler, ne de diktatörtükler depreme dayanıklı yapı
yapmanın güvencesidirier.
Trafikteki ölümlerin çokluğu da demokrasilerin
suçu olmadığı gibi, dıktatörlüklerin karayollannda-
kı ölümlerin azaltılması ile doğrudan bir ilişkısi ol-
duğu da öne sürülemez.
Hiçbir demokrasi, çetecileri, katilleri ve ırz düş-
manlannı affetmez.
Peki o halde, ben sorulan bu yanlış biçimde
sorarak değerli okurlanma ne anlatmak istiyo-
rum?
Şu ana dek beni izleyen okurlanmın derhal far-
kettikleri gibi, ülkemizdekı rejimin 1950'den beri
gelışeceğıneyozlaştığını, günümüzde, şeriatçılık,
bölücülük, çetecıhk ve yağmacılığın artık toplum
içinde yapısal özellikler kazandığını, bu neden-
le de "demokrasi" diye adlandırılmasının çok
güç olduğunu, insanlann artık sisteme güven-
lerini yitirmekte olduklannı vurgulamak istiyo-
rum bu sorulanmla.
Değerti okurlanm anımsayacaklar, ülkemiz dep-
rem felaketine uğramadan önce, "temsili de-
mokrasi krizi" üzerine üç yazı yazmış ve bunlar-
dan bırıni "ülkemizdekı rejim demokrasi ise ben
de Catherine Jeta- Jones'um" diye bitirmiştim.
Bugünkü demokrasimizi bekleyen üç büyük
tehlikeyı "milliyetçilik eksenindeki bölücülük ve
bunun ürettiği çetecilik", "şeriatçılık anlayışına
dayalı totalrter rejim özlemlen" ve "tum sıstemı
pençesine almış olan arabesk yağma kürtürü"
olarak nitelediğımi de bu sütunun sürekli okurla-
n bilirter.
Bu üç tehlikeden ilk ikısi, yanı gerek şoven Kürt
milliyetçiliğine dayalı bölücü PKK terörü, gerek-
se bu terörle mücadele adına şoven Türk milliyet-
çiliği ekseninde örgütlenmiş olan Susuriuk çete-
si ile eğitimden kaynaklanan ve şeriat eğitimi
yoluyla gençlen ele geçırerek siyasal rejimı de de-
ğiştirmeyı amaçlayan totalrter din devieti tehdı-
di, kamuoyu tarafindan da, devtetin pek çok res-
mi örgütü tarafindan da tespit ve teşhis edilmiş
durumdadır.
Oysa, rejimi bütünüyle ele geçırmiş ve bir kan-
ser gibi kemırmekte olan "arabesk yağma kül-
türü", kamuoyu açısından da devletin resmi ör-
gütleri tarafindan da ne tespit ne de teşhis edil-
miş idı.
Işte son "deprem felaketi", bu "yağma kül-
türü"nün tespit ve teşhis edilmesinde önemli bir
aşamayı gefçekleştirdi..
Artık herkes yağmacı bina yapımcılanndan ve
bunlarla işbiriığı ıçındekı rüşvetçi politikacılar-
dan ve bu vurgundan küçücük bir pay kapma uğ-
runa her türlü kuralsızlığa destek veren seçmen
vatandaşlann bilinç eksikliğinden yakınmaya
başladı.
Bu bilinçlenme bir yandan demokrasiye olan
inancı daha da sarsarken, öte yandan diyalektik
olarak, önlem alınmasını gündeme getirdıği için,
rejim aç/sından yenilenme umutlannı da vurgulu-
yordu.
Tam bu sırada hem felsefesi hem de tekniği iti-
banyla hiçbir demokratik ilkeye ve hiçbir vicda-
na sığmayan, sadece ideolojik bir çizgiyi akla-
mak uğruna, katilleri ve ırz düşmanlannı bıle dı-
şarı çıkaran, adalet sistemini temelden sarsan
bir af önerisinin yasalaşması, kamuoyunu iyice
tedirgın ettı ve "çete ve yağma kültürünün" na-
sıl "hukuksuzluk" çızgısıne dek uzandığını gös-
tererek rejıme duyulan son sadakat kınntılannı da-
ha da törpüledi.
Bu açıdan Cumhurbaşkanı'nın vetosunu, sa-
dece af yasasının teknik açıdan yetersizliğine bağ-
lamak yanlış olur. Bu veto aslında demokrasiye
olan güvenin sarsılmasını önlemeye yönelik-
tir.
Türkıye'de "Temsili Demokrasi Krizi" üzerine
yazdığım yazılan, "Demokrasi Krizi Nasıl Aşılır"
başlıklı bir makale ile sürdüreceğimi belirttiğim
hafta deprem olmuştu.
Gelecek hafta bu konuya devam edebilmeyi u-
mut ediyorum.
CENAN
BIÇAKÇI'VI
(1933-1995)
ANARKEN
KAHROLSUN EMPERYAÜZM!
KUFHULUŞ SOSYALİZM!
YAŞASIN SOSYALİZM!
GÜRER BIÇAKÇI