02 Haziran 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA ı CUMHURİYET 6 EYLÜL 1999 PAZARTESİ r OLAYLAR VE GORüŞLER Ulusal Onurun Simgesi: Yargı-1 YEKTA G Ü N G Ö R ÖZDEN Önceki Anayasa Mahkemesi Başkam G erçek dışı savlar, göz- dağlan. baskılar. kimi yakışıksız suçlamalar ve ülkeye hiçbir yaran dokunmamış. tersine, onarılmaz yıkımlarla büyükzararlarvermiş kimilerinin yasak- lannın kaldınlması bağımsızlığın yiti- rilmesi olasıhğından daha önemliymiş- çesine gerçekleştinlen hukuka aykın anayasa değişiklikleriyle çocuk kandı- rırcasma yapılan Siyasal Partiler Yasa- sı değişikliği yakınmalan sürerken ye- ni bır adalet yılına girilmektedir. Tören ve toplantılarda konuşmalar yapılacak. bir önceki yıl ne olmuşsa yine aynı gö- riinümler izlenecektir. Özde değişen hiçbir şey yoktur. Yar- gı konusunda yıllardır baro başkanlan, Türkiye Barolar Birliği başkanlan, Yar- gıtay ve Danıştay başkanlanyla Anaya- sa Mahkemesi başkanlan değinmedik so- nın, dile geririlmedik kavram bırakma- dılar. Önenler. dılekler, eleştiriler, uya- nlar sıralandı. Ama sonuç değışmedi, so- runlar çözümlenmedi, giderek büyüdü ve arttı. Kimilerinin alıntı, saptırma ve yanlışlıklan içeren konuşmalan yeni sa- nılarak abartılarla verildi. Oysa, yazıl- ması geciken kararlar, savsaklamalar, uygulama yanlışlıklan, degişik yandaş- lıklar ve karşıtlıklar, çelışkiler, aykınlık- lar. bozukluklar. yakınılan sorunlann başında gündemi oluşturmaktadır. Son Af Yasası, iktidara gelmek ve ik- tidarda kalmak için her şeye katlanma anlayışının yeru bir örneğidir. Kanşık içe- riği ve çelişkili yanlanyla milletvekil- lerinin kendilerini ve yandaşlannı kur- tarma amacının ürünüdür. Ne kadar acıdır ki, 1961 Anayasa- sı'nın karşılığı, hem de askerlerin yöne- timinde 1982 Anayasası'ylaalındı. Öbür siyasetçilerin ve partilerinin yapamaya- cağı kötûye doğru anayasa değişikiiği de değiştiğini söyleyen Ecevit'e yaptınldı. Avrupa Birliği Temsilcisi'nin övgüsü, ABD Dışişleri ilgilisirun açıkladığı "buy- ruk", borsanın çılgınlaşması, eğilimi ve kişiliği bilinen kimi yazarlann goygoy- culuğu bir rastlantı değildir. Böyle bir ortamda adalet yılına umutla başlamak olanaksızdır. Adalet, hukuk. insan hak ve özgürlükleri, hukuk devleti, yargı ba- ğımsızlığı konusunda şiirsel nitelikli çok güzel sözler söylenebilir. Çoketkiliyazılaryazılabilir. Değişik tarumlarla, kavramlar ve kurumlar an- latılabilir. Önemli olan yaşamsal ger- çekleri vurgulayıp olumsuzluklan kal- dırarak olumlu yönelişlere girmektir. Şimdiye değin hiçbir şey yapılmamış değil, bir şeyler yapıldı ve yapılıyor. Ama yerinde, zamanında ve yeterli de- ğil. Hâlâ Osmanlı döneminden kalma ya- salar yürürlükte. Hâlâherkesinyakınırgöründüğü 1982 Anayasası yenilenemiyor. 12 Eylül'den 6 Aralık 1983'e değin çıkanlan yasala- nn anayasaya uygunluğunu denetleme yolunu kapatan anayasanın geçici 15. maddesi bile kaldınlamıyor. Bu madde kapsamına giren düzenlemeleri TBMM bir maddelik yasayla yürürlükten alıko- yabilir. Kurban derilerinin toplanmasında THK'yi dışlayan uygulamayı kimlerin sağladığı, hangi kulüp yöneticilerinin, hangi holding patronlannın adının geç- tiği, Fethullah Gülen'e dayanıp dayan- madığı bile araştınlmıyor. Kimi yüksek mahkemelerde siyasetçilerin kurtanl- ması, daire başkanının kovuşturulması nasıl sonuçlanıyor, mescitlernasıl yeni- leniyor, türbana yakınlık söylenerek na- sıl oy toplanıyor, biryere seçilmek için neler yapılıyor, üzerinde durulup ön- lemler alınmıyor. Üye, yargıç, savcı seçim ve atamala- n nasıl yapılıyor, siyaset nasıl el atıyor, bakanhkta kirni genel müdûrlükler ki- mi bakanlarca nasıl karargâh durumu- na getiriliyor ve niçin dokunulamıyor, çok kimse bilmiyor, ilgilenmiyor. Yapı- da bozukluk varsa, hukuk öğretiminden meslek ıçi eğitime kadar tüm gerekler göz ardı ediliyorsa, insan gücünde nite- lik aranmıyorsa, yargıdan bir şey bek- lemenin anlamı yoktur. Çoğu özveriy- le çalışan yargı ilgılilen de tasalanmak- tadır. Sözde, kâğıt üzerinde hukuk devleti değil, tüm nitelikleriyle çağdaş hukuk devleti için anayasa mutlak değiştırilme- li, yargının bağımsızlığı, yargı kararla- nnın duraksamasız yerine getirilmesi saglanmalı, insan haklan ve özgürlûk- ler bağlamında sağlıklı güvenceler ge- tirilmelidir. Siyasal partüerin demokrasi ve ana- yasa suçu işlemeleri ve bu yolla kapa- tılmalan önlenmeli, yaptınmlar etkin ve uygar olmalıdır. Siyasi Partiler Ya- sası, seçim yasalan, temel yasalar, özel- likle yöntem yasalan değiştirilerek hız- lı, doyurucu, az giderli adalet, ulusun hız- metine sunularak toplumsal banş ve ulu- sal dayanışma güçlendirilmelidir. Yannki yazımda yargının sorunlan ve bu sorunlan azaltmarun yollan üstün- de duracağım. . • ..- Türk Kadını ve 30 Ağustos S I B E L A K I E L Başkent Üniversitesi, Ege Bölge Temsilcisi B u yıl cumhuriyetimizin yaklaşan 76. yıldönümüne ve bize bu cumhuriye- tin yolunu açan en son v e en büyük savaşımımızın. Büyük Saldın'nın (Taarruz) 77. yıldönümüne bir üni- versite yöneticisi, bir kadın yöneti- ci olarak tanık olmaktan büyük bır onur duyuyo- rum. Büyük bir onur duyuyorum; çünkü salt tüm dünya halklanna örnek teşkil eden bir Ulusal Kur- tuluş Savaşı'nı başarmakla kalmayarak koca bir ül- keyi dünyanın en büyük uluslannın ışgal kuvvet- lerinden kurtardıktan sonra, parçalanmaya, yok- sulluğa ve hılafetin karanlığında yobazlığa cehale- te terk edilmiş koca bir ulusa çağ atlatarak devrim- leriyle biz Türk kadınlan'nı çarşafından, peçesin- den sıyınp, özdeş bir ıkınci sınıf kul olmaktan çı- kanp, erkeğe eşit özgür bir bireye dönüştürmekie kalmamış, onun, sosyal yaşamuı olası her alanın- da, iş yaşamından politakaya, bilımden kültüre, sa- nata değin her platformda var olmasına olanak ta- ruyan. tüm dünyanın siyasal ve askeri dehası, inanç ve başanlan önünde eğildiği, ulusal bir liderim, Mustafa Kemal'im, sevgilı Atatürk'üm var. Evet, bu ölümsüz, şanlı sav aşımı ve ardından ya- şama geçirilen büyük aydınlanma hareketini. ken- disine sunulan bunca hakkı. bunca onuru hiçe sa- yan, unutan doğanın evrimine aykın bir biçimde, tarihin çarklannı geri çevirmek isteyen, bu yeni ça- ğın (milenyumun) eşiğinde dahi, kendisini, çarşa- fa, türbana karanlığa gömmek isteyen, örümceklen- miş beyinlere sahip nice talihsiz. akılsız. basiretsiz kadının inadına, ben kendimi çok şanslı sayıyo- rum. Çünkü yıllarca gerici, şeriatçı ve totaliter yö- netimlerin, padişahlann zulmünün altında ezilen ka- dını, sadece haremlerinin bir parçası olarak gören, horlayan. örten, eve kapayan bir düşünce sistemin- den (zihniyetten), çağdaş yaşama taşıyan, O'nun, iş yaşamına, parlamentoya, sahnelere ve sanatın (kültürün) her alanına yönelebilmesine olanak ta- nıyan, tüm dünya pratiğinin tersine. birçok dünya kadınının yüzyıllara yayılan bir savaşımla, kan dö- kerek elde ettiği haklannı bizlere cömertçe sunan bir liderim. Mustafa Kemal'im var. Hemen arayın (0212)225 55 55 wwvv.cine5.com tr Bizler tarih boyunca, bugüne değin, bilimin ge- liştirebildiği en güzel ve en gelişmiş yönetim biçi- mi olan halkın yönetime tam katılımı anlamma ge- len, büyük Atamızın bize armağan ettiği cumhuri- yet rejiminin onurlu, özgür, demokrat, aydın. Ke- malist kuşaklanyız. Bizler, kadm-erkek, eşit ve öz- gür bireyler olarak aynı okullan. aynı sıralan. sev- giyle. saygıyla. umutla paylaştık. tlk ve ortaeğitim- lerimizin ardından. önümüze serilen, seçımlerimi- ze sunulan, bilimin, tekniğin, kültürün \e sanatın tüm dallan arasmda istediğimizi seçebildik. Mus- tafa Kemal ve Kuvayı Milliyeci arkadaşlannın kan- lanyla çizdikleri Misak-ı Milli sınırlan içindeki bu cennet ülkede din. düşünce, inanç özgürlüğü, de- mokrasi, eşitlik gibi bizlere sunulan nice çağdaş kav - rarnlan soluduk; onlarla yoğrulduk. Üniversitelere girdik. Aristo'dan, Kant'a. Mam'a kadar tüm felsefesel akımlan okuduk; öğretilerini belledik; ama insanlık tarihi boyunca toplumlan et- kileyen tüm bu düşünce sistemleri arasında en yet- kin (mükemmel) ideolojik öğretinin Kemalizm ol- duğunu gördük. Tüm mazlum uluslara ömek olmuş. herhangi bir sınıfın öbür sınıflara hegemonyasına olanak tanımayan. doğru, düzgün uygulanabildiğin- de sınıfsal çatışmalan ve çelişkileri en aza indirge- yen, sınıfsal ve toplumsal katmanlar arasındaki dengeleri en iyi konıyan, toplumu, her tür sınıfsal çıkann ötesinde ulusal çıkarlar ve değerler etrafin- da kenetleyebilmeyi en iyi şekilde başaran, en önem- lisi, Türk halkına en u.y,gun;>ıen yakışan bir ideolo- jik (düşünsel) seçimlc, Kemalizm'le ve devnmle- riyle tüm dünyaya örnek olduk. gururlandık, Üniversitelere girdik, ekonomist olmaya'karar verdik. Keynes'ten A. Smith'e, Engefa'ten Galbra- ith'a kadar birçok ekonomi bilim adamının öğreti- lerini okuduk, ama tüm bu öğreti ve modeller ara- sında bize en uygun en yakışanının Kemalizm'in "Karma Ekonomi" modelınin olduğunu, uygula- manın mutluluk getirdiğini gördük. gururlandık. Üniversitelere girdik. doktor olmaya karar ver- dik, Hipokrat'tan başlayarak tüm Batı ve dünya tıp tarihini okuduk, kökünü tbn-i Sina'dan alan Doğîı geleneğüniz ile Batı tıp ögretileri arasında köprü- ler kurduk ve tüm bu birikim ve pratiği kendi ye- teneklerimizle de en iyi şekilde sentezleyerek itici gücümüzü Atamızın bizlere gösterdiği gelişmiş (muassır) medeniyetlere ulaşma hedefınden, öz- güvenimizi ise yine onun "Beni Türk hckimkrine emanet ediniz" sözlerinden alan nice başanlı Türk hekımleri olarak bizler, ülkemiz nbbıru Dünya Tıp Tarihi "ne altın harflerle yazdırdık, gururlandık. Üniversitelere girdik. doğal yeteneklerimizi bi- lince ve bilgiye dönüştürerek, sanatçı ohnayı yeğ- ledik. Yine Atamız'ın "Her şey otabiürsiniz, ama sanatçı olamazsınız" sözlerinde bizlere verdiği ay- ncalıklı önemi fark ettik. Bizler çağdaş Türk ka- dın sanatçılan olarak ŞaziyeMoral'lar, Afife Jale'ler, Fatma Alije Hanım'lar gibi sahneye çıkmak veya gazete ve dergilere yazı yazabilmek için Müslüman ve Türk olduğumuz halde, sahte frenk adlara bü- rünerek gizli, korku içinde kültür. sanat ıcra etmek zorunda kalmadık, bizler Bedia Muvahhit, İdil Bi- ret, Suna Kan, Meriç Sümen, Yıldız Kenter, Adalet Ağaoğlu olduk, gururlandık. Bizler laik. demokrat ve özgür bir cumhuriyette kadın-erkek, omuz omuza ve özgürce dilediğimiz her mesleğe yönelebildik, bilim kadını olduk, dok- tor olduk, sanatçı olduk, mühendis olduk, yöneti- ci olduk, pilot olduk, miHetvekili olduk, ama ne acı- dır ki bugün bu 76. yıldönümüne yaklaşırken cum- huriyet rejiminin ve Atatürk devrimlerinin değeri- ni bilmeyenler, daha da öte ona kastetmek isteyen- ler var, ama bu bizleri yıldırmıyor ve yıldırmaya- cak da. Çünkü büyük önderimiz her konuda oldu- gu gibi bu konuda da o olağanüstü ileri görüşlülü- _ ,ğü ile bizleri uyanyor ve gençliğe seslenişinde "Bü- tiin bu durumlardan daha acı ve daha korkunç ol- mak özere yurdun içinde ve \önetimin başında bu- lunanlar avmazlık ve sapkınlık ve üstelik hainlik içinde bulunabilirier. Dahası yönetim başında bu- lunan böyleleri kişisel çıkarlannı, yurduna girip ya- yümış olan dış düşmanların si>asal ereklerh le bir- kştirebilir. Lius, yoksunluk ve darhk içinde ezgin ve bitkin düşmüş oiabilir. Ey Türk geleceğinin genç kuşakkn. işte bu ortam ve koşullarda büe, öde\in bağımsızlığmı ve cumhuriyetini kurtarmaktır" de- mektedir. Bilinmelidir ki, bizler Türk aydınlanma hareke- tinin deniz fenerleri, Kemalist devrimin ve cumhu- riyetimizin en gönüllü neferleri, bekçileri olan, ge- nelde tüm ülkemiz üniversiteleri, aydmlan, özelde ise Başkent Üniversiteliler olarak bu dahili ve ha- rici bedbahtlann önünde en ön saflarda dikileceğiz. Tarihin çarklannı geriye döndürmeye kimsenin gü- cü yetmeyecek, çünkü biz laik, demokratik cum- huriyetimizi çok seviyoruz, çünkü bizler Mustafa Kemal ve Kuvayı Milliyecilerin kızlanyız, çocuk- lanyız. Bizler onlann bu vatanı kurtarmak için ya- şamlannı nasıl hiçe saydıklannı, bizim bugünleri- rniz için kendi bugünlerini nasıl göz kırpmadan harcadıklannı çok iyi biliyoruz. Büyük Türk oza- nı Nâznn Hikmet'in dediği gibi: "Ateşi ve ihaneü gördük Ruhumuz fırünalı etimiz mütehammil Sevgisiz ve ihtirassız çıplak devler değil tnanılmaz zaaflan, korkunç kuvvetierrvie Silahlan ve be>girieri) le insanlardı daysnan-." Haydı bu 30 Ağustos zafer gürUerinde Başkuman- dan, biz Türk kadınlan olalım, tüm ülke çapında, bize ateşi ve ihaneti gösterenlerin, karanlığm, irti- canın, yobazlığın, yeni bir kapitülasyonlar ve Sevr anlamına gelen Tahkim Yasası'nm, 163. maddesi- nin kaldınldığı yetmiyormuş gibi, laikliğin ve cum- huriyet rejiminin en önemli sigortası 312. madde- yi kaldırrnak isteyenlerin, Türkiye Cumhuriyeti'ni ABD güdümünde bir Güfcn Cumhuriyeti'ne, Pen- tagon ve IMF' ye tam bagımlı bir tarikat-malya-glad- yo Cumhuriyeti'ne dönüştürme heveslilerinin, söz- de demokratlann, sözde Atatürkçülerin, sözde la-, iklerin, yeni ABD ve Batı mandacılannın üzerine yürüyelım; Halide Edip"e. NeneHatun'a, FatmaAB- ye Hanım'a. Sao Kadın'lara yakışır kuşaklar oldu- ğumuzu gösterelim; Kuvayı Milliye Teşkilatı'mn 56 örgütünden 17'sinin kadm örgütü olduğunu anımsayalım, suskun öfkemizın gerektığinde tüm- den bir eyleme, bir ulusal harekete dönüşebilece- ğini gösterelim; yırtıcı sessizliğimizin kulaklan yırtan gür sesini tüm dünyaya duyuralım. Çünkü bu zafer en fazla bizim zaferimiz ve bu Cumhuri- yet ve Atatürk Devrimleri'nin en güçlü savunucu- lan biz Türk kadınlan olmak zorundayız. Bu inanç- la yurdumuzun uğradığı deprem yıkûnını, deprem acılanru yenelim. TOM HANKS'in anlatımıyla Dünya'dan Ay'a FROM THE EARTH TO THE MOON \ HerPersembe20:00'de sadece CUMHURtYET 9 TEN OKURLARA ORHANERİNÇ Eyliya Çelebî ve Bir Kısım Basın 'Bir kısım basın' tanımı, Demokrat Parti önder- leri tarafından siyaset dilimize sokulmuş, 18 Nisan 1960 günü kurulan Tahkikat Encümeni aracılığıy- la da siyasal tarihimize girmiştir. Ünlü encümen, kurulur kurulmazyayımladığı '1 numaralı tebliğ'öe kendisine verilen görevi şöyle özetlemiştir: "CHP ile bir kısım basının faaliyetlerini tahkike memur TBMM Tahkikat Encümeni." Sayın Ecevft'in kendisini ya da bakanlannı eleş- tirenleri aynı tanımla niteleyerek yanıtlaması, eski CHP Genel Başkanı oluşu da anımsanınca daha çok yadırganmıştır. Ancak yöneticilerimizin eleştiriden rahatstz, ya- lakalıktan hoşlanır olmalan yeni bir şey değildir. Konunun uzmanlanndan biri de Eviiya Çetebi'dir (1611-1682). Melek Ahmet Paşa'nın yanına 1641 yılında kapılandıktan sonra değişik ülkelerden do- kuz padişah ile yetmiş vezir tanıyan Çelebi, ordu Halep'te kışlarken tanık olduklanna da Seyahat- nâme'sinde yer verir. Murtaza Paşa efendisinin çevresinde toplananların sohbetlerinden kamış kalemi ile aktardıklan bizegünümüz için de önem- li ipuçlan iletir. Sohbette, eski sadrazamlardan Tabanıyassı Mehmet Paşa'nın (1632-1637) imamı Yahya Efen- di sözü alır ve 1636'da Revan Seferi'nde olan Mur- taza Paşa'ya yardım etmek için karakışa, tipiye kar- şın Erzurum'dan, Tabanıyassı ile yola çıktıklann- da çektikleri zorluklan sıralamaya koyulur. Ardından da Deveboynu denilen yerden geçer- ken paşanın adamlan Yavaşça Mehmet Ağa'nın, içinde iki bin halis altın lira bulunan kemerini, gök- teki bir bulutu belirleyerek altına rastlayan yere gömdüğünü anlatır. Aradan altı ay geçip kariar eriyince Yavaşça Meh- met Ağa, aynı yere gelmiş, işaret koyduğu bulut- tan kemerini gömdüğü yeri bulmuş ve altınlanna kavuşmuştur. Yahya Efendi'nin yalanını doğrulayan- lardan biri de baş sedirde oturan Murtaza Paşa'dır. Bu bölümü Seyahatname'den aktaralım. "Hemen paşa dahi bu altın hikâyesine şahidim (tanığım) diye nafile şahadet (yalancı tanıklık) edip Yahya Efendi kezzabı (yalancıyı) tasdika çıkardı (onaytadı). Hâlâ ki (oysa ki) Murtaza Paşa, o asırda (dönem- de) Revan seferine gidilirken ol seferi berzahta (o çok sıkıntılı seferde) dünya ve ahreti bilmez birka- ra kaşlı sankcı şakirdi (yamağı) idi. Sefere gitme- ye iktidan (gücü) olmayıp anda Halep'te kalmış- tı." Eviiya Çelebi, ağanın yalanına ve paşanın ken- disine pay çıkamnasına kızıp söze girer: "Cemi ebr-i kebudlar (bütün mavi buluttar) vech- iasümanda (gökyüzünde) deveran ve seyeran et- . mek (dönüp dolaşmak) üzere hâlk olunmuşlardır (yaratılmışlardır). Nice berkarar (yerinde durur) bulut ola dedim. Hemen nedimin (büyükkn tatlı hikâyeleriyle eğ- lendiren kişi) birisi 'ol seneöyle şiddet-i şita (zor- lu kış) oldu ki birkaç ay afitab-ı âlemtâbın (dünya- yı aydınlatan güneşin) ziyâsı müncemid olup (ışı- ğı donup) rûy-izemine pertev (ışık) vermez oldu. Ol şitada bulutlar dahi havada donup berkarar kal- dığından Mehmet Ağa nişan koyduğu bulutu bu- lup nişanıyla zeminde altını bulmasının sebebi ol- dur' diye bu güna hüsn-ü tevcih ettiklerinde (böy- le bir uygun yorum yaptığında) hemen paşayı sa- dedil (safça olan Murtaza Paşa) Molla Yahya'nın kelam-ı düruğunu tasdik etti (yalan sözünü onay- ladı)." Ancak Murtaza Paşa yalanı doğrulamakla ye- tinmez. Hem bilgiçliğini kanıtlamak, hem de Ev- liya'yı haşlamak için sö- ze girişir: "Ya bilmez misiz kim, bu vech-ı arz (yeryüzü) üzre Demirkazık (Kutup) yıldızı nice sabittir (dura- ğandır) zira yıldız rüzgâ- rı canipleri (kuzeyyönle- ri) gayet şiddet-i şita ol- duğundan ol Demirkazık yıldızı berkarardır (dura- ğandır)." Eviiya Çelebi görür ki papuç pahalı! Hemen paşaya yaltak- lanarak söze girer ve Azak kalesi yakınlarındayken güneşin yedi ayn yerden doğup battığını ballandı- ra ballandıra anlatmaya koyulur. Yine başta paşa olmak üzere herkes bu yalanı da doğrular. Çelebi sözü şöyle bağ- lar: "Olzaman bildim ki ce- mi (bütün) vüzera (vezir- ler) ve vükela (vekiller) ve erbabı devlet (devletin ilerigelenleri) huzurunda müdahane (yalakalık) ve hoş-âmed kelâm (hoşa gidici sözler) lâzım imiş." Çelebi'nin anlattıkları ile günümüz arasında yaklaşık 350 yıl var. An- laşılan devlet adamları- mızın genleri de gelenek- ler gibi öncülden ardıla geçiyor. (Eviiya Çelebi - Gördükle- rim 1 - Seçen ve Açıklamalar Yapan: Mustafa Nihat Özön / Inkılâp ve Aka Kitapevleri Kol. Şti. Istanbul 1976-Say- fa 247-255) • ÖnümüzdekJ pazartesi- ye kadar gönlünüzce bir hafta geçirmeniz diteği ve saygılanmızla. oerinc@cumhuriyet. com.tr
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear