14 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 18 EYLÜL 1999 CUMARTESİ HABERLER WHF moloz kirliHğini inceliyor • İstanbul Haber Servisi - Dünya Doğayı Koruma Vakfı (WWF). dünya çapında deniz ve kıyılarla ilgili çalışmalar yürütmek amacıyla 50 uzmanı ile birlikte Istanbul'a geldi. Doğal Hayatı Koruma Derneği'nin (DHKD) ev sahıplığınde dün Taksim Nippon Hotel'deki ' foplantıda yapılacak Içalışmalarla ilgili 1 yıllık program oluşturulacağı belirtildi. Marmara'yı sarsan deprem felaketinin ardından deprem , bölgelerinde kıyıya yığılan jnolozlarla ilgili de • "araştırmalar yapıldığı ~4caydedilen toplantıda, . «depremin etkilerinin kısa dönemde atlatılması içın planlı çalışma yapilması ' 'gerektiği vurgulandı. 1KDP ve IKYB'den bağlılık sözü • ANKARA (Cumhuriyet Biirosu) - Irak Kürdıstan Demokrat Partisi (IKDP) ile Irak Kürdistan Yurtseverler Birliği'nin(IKYB)geçen yıl ABD öncülüğünde Washington'da imzalanan banş anlaşmasına bağhlıklannı teyit ettikleri bıldırildı. IKDP'nin sözcüsü •tarafindan yapılan açıklamada. Mesud Barzanı ile Celal Talabani, geçen yıl '17 EylüTde Washington'da '.imzalanan banş •anlaşmasındaki •yükümlülükJerini yerine -getirme konusundâ söz "verdiklerinı söyledi. Tekstil kotası müzakereleri • ANKARA (Cumhuriyet Biirosu) - Türkıye ile ABD •arasında 22-23 Eylül gûnleri • arasında VVashington'da '. yapılacak tekstil kotası ' müzakerelerinde. Türk . heyetine Dış Ticaret ; Müsteşan Kiirşad Tüzmen, - ABD heyetine de Ticaret * Temsilciği Tekstil * Müzakerecisi Büyükelçi Don Johnson'ın başkanlık edeceği bildırildi. Telekulak soruşturması • ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Yasadii;! yollardan telefon dinledikleri iddiasıyla haklannda dava açılanlardan eski Ankara Emniyet Müdür Yardımcısı Osman Ak, şimdiye kadar susma hakkını kullandığını, yargılamanın başlayacağı 13 Ekim'de çok önemli açıklamalarda bulunacağını bildirdi. Uyuştuructt operasyonu • İstanbul Haber Servisi - İstanbul Narkotik Şube Müdürlüğü tarafindan düzenlenen operasyonda, Hollanda'ya götürülmek istenen 31 kilo 500 gram eroin ele geçırildi. Baskında. tstanbul Narkotik Şube ekıplerince 4 kişi gözaltına alınırken 7 . tabanca ile yaklaşık 1 trilyon lira değerinde uyuşturucu naklinde kullanılan 2 otomobile de el konuldu. Şarkıcı Aydın senbest • tstanbul Haber Servisi - Kokaın sattıgı ve kullandığı iddiasıyla gözaltına alınan sarkıcı Aydın Uğurlular dün çıkanldığı İstanbul DGM Cumhuriyet Savcılığı'nca serbest bırakıldı. Uğurlular ile birlikte DGM'ye sevk edilen Mehmet Emin Aslan. - Mehmet Sami Geniş ve Gıyasettin Çolak ise çıkanldıklan İstanbul Nöbetçi 4 No'lu DGM tarafindan tutuklandılar. Bektrik kesintisi • tstanbul Haber Servisi - •• Küçükyalfdaki trafo merkezinde yapılacak bakım çalışmalan nedeniyle ,19 Eylül Pazar günü 06.00- ;18.00 saatleri arasında ;*Anadolu Yakası'ndaki bazı ,-isemtler ile Burgaz Ada"ya Celektnk verilemeyecek. £Aktaş Elektrik"ten yapılan »Jaçıklamaya göre elektrik ^kesintisi uygulanacak Şsemtler şöyle: Maltepe J^Altayçeşme Mahallesi, «vAlnntepe Mahallesi, <Zümrütevler ve Bağlarbaşı ^.mahallelerinin bir kısmı, ', <"ınar. Emek, Feyzullah ve ' Aaydınevler mahallelerinin bır kısmı, Sanatcılar Sitesi, sJToyoto Kuriş, Köy - Hizmetleri, Tavsatmaz - Sanayi Sitesi, Singer, IDiktaş, ÇelikMotor, lller J Bankası, Yaşamkent fkonutlan ve Burgaz Ada. anarşısı • Çadır yerine yanlışlıkla gönderilmiş kutu kutu güneşlikler, bir tekerlekli sandalyeler yığını, çadır istiyoruz diye bağnşıp çağnşanlar ve içerde özveriyle çalışan birkaç amatör görevli... ATAOL BEHRAMOĞLU Beledıyenin önünden Yeni Cuma Camii Par- kı'na geçtik. Buradaki çadırkenti Marmara Işık Dershanesi'nin plastık barakalan oluşturuyor. Dershanenin cadde üs- tünde bir bağlantı biiro- su. içinde türbanlı bır görevli var. Parkta. An- kara"dan bir arkadaşla. Izmit Bölge Çalışma Müdürlüğü'nde görevli Ayber Ece'yle karşılaş- tık. Eşi Bayan Berat Ece emeklı olduktan sonra parktaki Yeni Cuma Körfez Büfe'nin işleti- mini üstlenmış. Ece çıf- tinden, "yardım anarşi- si" diyebileceğimiz du- rumun çarpıcı örnekle- Yiizlerce çocuk oyuncaklar için birbirini çiğniyor. Görevli şaşkın. kargaşa bir türiü durulmuyor. rini öğrendim. Kızılhaç'ın gön- derdiği 1000 battanıyeyı alan ol- mayınca. getiren kişi bunlan 30 milyon karşılığında Ayber Ece'ye teklif etmiş... Birbaşka çarpıcı ör- nek: Ankara'dan gelen 200 kişHik güvenlik görevlisi burada bır mu- hatap bulamayınca, geceyi park- ta geçirip ertesı gün gerisin geri Ankara'ya dönmüş. Yardım anarşisinın bir örneğını de bize parka kadar eşlık c<!cn Avni Bey verdı: Adana'dar. b:r Vaınvon do- matesle gelen biı üvku.î domates- leri verecek bır kuıutn bulama- yınca ne olur "Ahn da memfcke- time döneyim" diye yalvar yakar olmuş... • "Hasar tespitT ve depreme dayanıklılığın sırian... Parktan \ ilayet bınasına geçtik. Binanın içı ve önündekı çadırlar an kovanı gibi. Bu görünümüyle bir savas. karargâhını anımsatıyor. Kafamdaki soru. insanlann evle- rine dönebilmeleri ya da oturula- mayacak durumdaki binalann ke- sinleşmesi için "hasartespiti''nin ne zaman sona ereceği... Bir de, başta ünlü Yahya Kaptan semtın- dekiler olmak üzere. depremden çizik bile almadan çıkan binalann ne gibi özellıklere sahip oldukla- n... Afet tşleri Genel Müdürfüğü Daire Başkanı Fanık Tümer'den, çalışma arkadaşları mimar tnci Yücelve ınşaat mühendisi Hicran Uzun'dan, sorulanma net ve ay- dınlatıcı yanıtlar aldım... Faruk Tümer, "hasar tespıti" denilen ça- lışmanın çok yorucu ve tehlikeli bir iş olduğunu, bütün yapılan 20 gün tek tek gezecek insan gerek- tiğıni belirttikten sonra, "Bayın- dıruk Fen HeyetJerTnce yapılan bu çalışmaya yeni bir kararna- meyle başka destekler de (beledi- yelerden ve başkaca kurumlar- dan) alınabildiğini. Kocaeli'nde "ön hasar tesphTnin tamamlandı- ğını, "kati hasar tespitTne baş- landığım, yüzde yirmi beşi ta- mamlanan bu çahşmanın da iki hafta içinde toparlanabileceğini, fakat bunun için artçı depremle- rin de- dinmesi gerektiğini anlat- n... Faruk Tümer'in sözleriyle, bu hasar tespitleri sırasında "vatan- das kendi giremediği yere mühen- disi sokuyor"... Bu arada mimar Inci Hanım'dan, Köseköy'de bakı- lan bir evden görevlilerin çıkışın- dan sonra binanın çöktüğûnü öğ- rendik. Birkaç görevli de, bu tes- pit çalışmalan sırasındaki bir tra- fik kazasında yaşamlannı yitir- miş. Afet Işleri Daire Başkanı Faruk Tümer'in filozofça bir gözlemi: "Felaket sonrasında insanlar. ko- nuşurken birbirine dokunuyor_" Izmit'in Yahya Kaptan semtin- de oturan inşaat mühendisı Bayan Hicran Uzun'dan ve öteki uzman- lardan edindiğimiz bilgilerle, dep- reme dayanıkhlığın sırn. Marma- ra depreminden çizik bile alma- dan çıkan bu yapılann "koton-ld- riş" sistemine göre değil "tttnel kabp" sistemine göre yapılmış ol- malan... Birde, depreme dayanık- lılık için "deprem perdesi* (bir çeşit genişletilmiş kolon) yapıl- ması gerekiyor ve bütün bu mas- raflann genel maliyet içindeki oranı yüzde on bile değil... Bu ra- kam, ülkemizde insan fıyatının Psikiyatrist özcan Köknel'e göre fısıltı gazetesinin etkisi mistik yapımız Söylentilerîn nedeni kaygıtSTANBUL (AA) - Türk Psiki- yatri Demeği Başkanı Psikiyat- rist Prof. Dr. ÖsEcan Köknei, in- sanlann kaygı durumu arttıkça. gerçekçi ve rasyonel düşünme ye- tisinin azaldığını belirterek, "Topiumsal mistik yaptmız ya da hepimizde me\cut olan ilkd insan düşüncesL depremle ilgili söylentilere inanmamıa kolay- laşönyor" dedi. Prof. Dr. Özcan Köknei, son günlerde "Şu günşu bûyüklûkte depremoJacak",'"Denizsn- yu ısınmış. deprem olacak". "Tetevizyonda alt- yazı geçmiş. İstanbul'da büyükbir deprem oia- cakmış/ gibi "fisıltı gazetesi' > nın yaydığı söy- lentilerin toplumda panik yaratüğını kaydetti. Yaşanılan büyük deprem ve devam eden artçı depremler nedeniyle, insanlann korku ve be- lirsizlik içinde yaşadıklannı belirten Prof. Dr. Köknei, bunun, dedikodu ve kulaktan kulağa yayılan söylentilere insanlann kolay inarana- Janna neden olduğunu kaydederek, şunlan söy- • "tnsanlann kaygı durumu arttıkça, gerçekçi ve rasyonel düşünme yetisi azalıyor. Dedikodulara ve kâhinlere inanma, bu nedenle kolaylaşıyor" • "Toplumsal mistik yapımız ya da hepimizde mevcut olan ilkel insan düşüncesi, depremle ilgili söylentilere inanmamızı kolaylaştınyor" ledi: "Bu inanç daha çok toplumsal yaptmız- dan kajuaklanryor. Biam toptumumuzda, böy- te bir afet felaket olmadan da. bilim ĞSSJL inanc- lar oldukça yaygın olarak var. tnsanlann bu inandıklanndan güntük yaşanolanııa ait so- nuçlar çıkarmalan da oldukça yaygu. Çünkü insanlara bu tür duşünce çok daha kolay gefi- yor. Adeta birçocuksu duşünce içerisuıde.olay- tann neden-sonuçiüşldane bakmadan. geçmiş vegefecek arasındaakla-mantığa dayab bağlan- tı kurmadan, bu tür bir inanç insaniara kolay geli>or. .Artçısarsınhlann sürmesi nedeniyle in- sanlarda korku. endişe. belirsizlik. tedirginlik. huzursuzhık durumu devam ediyor. Buna la- saca kaygı durumu deniiebilir. İnsanlann kay- gı durumu arttıkça, gerçekçi ve rasyonel düşünme yetisi azafayor. Dedikodulara. getecekten haber veren kâhinlereinanma bu neden- le kolsylaşıyoıf Prof. Dr. Özcan Köknei, Türk toplümunda mistik yapı nedeniyle öteden beri fala, falcıya, medyuma, cine. periye, gelecekten ha- ber veren kâhinlere yaygın bir inanç bulundu- ğtınu da ifade ederek. "Bunlann hepagercek- dışı, bilim dışıdır. Hatta dnrimiz bile, bunu ka- bul etmez. Toplumsal mistik yapımız ya da he- pimizde m e\cut olan ilkelinsan düşüncesi, dep- remk ilgüi söytentBere inanmamra kotaytaştı- nyor" dedi. Fısıltı gazetesinin tnesajlannın yüz yüze bir iletişimle gerçekleştiğini, yüz yüze iletişimin ise en etkili iletişim yönteinlerinden birisi ol- duğunu da vurgulayan Prof. Dr. Köknei, biri- sinin yalan yanlış duydugu birşeyi öbürûne, o- nun da başkasına aktardığını, bunun sonucun- da da bir panik havasuun doğduğunu belirtti. göstergesi de sayılabilir... "Abi, bana ucak verir misiniz?" "Yardnn anarşisi"ne. vilayet binası yakınında. Özürlüler Der- neği'nin yardım barakası önünde de tanık oluyoruz... Bir yanda, ha- yatımda görmediğim kadar çok tekerlekli sandalye yığılı duruyor; baraka önünde birikmiş bir kala- balık ise çadır istiyor... Baraka içinde, kendisi gHîi amatör ıkı der- nek üyesi bayanla çalışmakta olan -KocaeUSağırvçDUsizlerDerne- ği Başkanı" İbrahim Vıkünmer. çadır yerine yanlışlıkla güneşlik gönderildiğini, çadırkentlerkuru- lacağı için tek tek çadır zaten ve- rilemeyeceğini, ama "vatan- daş"ın bunu anlamak istemediği- nianlaüyor... Buradan geçtiğimiz Doğu Kışla'da Amerikalı- lar'ın kurduğu çadırkentin devir teslim töreni var... Kocaeli Valisi, başkaca görevliler, ABD elçilık gö- revlileri. kameraman ve mu- habirler, kızgm güneş altm- da askeri töreni gerçekleşti- ren ABD Komando Birliği... Geniş alanda büyük hâki ça- dırlar kurulmuş... tlerde bir yemek kuyruğu... Bir başka yerde iki Türk görevli (ya da yardımsever), tel örgüsü ar- kasında birikmiş kalabalığa çuval dolusu oyuncaklan dağıtacak ama, kâlabalık sı- raya giremediği için bu bir türlü mümkün olamıyor... Adamlar da ne yapacaklan- nı şaşırmış... Bağınş. çığı- nş, itişmeler... Bu kargaşa- nın içinde azınlıkta kalan ço- cuklann ezihnemesi muci- ze... Biri ağlıyor, bir öteki hüzünle susuyor, bir başka- sı durmaksızın tekrarlıyor: "Abi, bana uçak verir misi- niz?'' Üniformasının yakası US Navy armalı bir asker kameraman Avrupa Birliği üyeliğine aday bu örgütsüz toplumu görüntülüyor... IRMIK / AYDIN ENGİN aengin(a doruk.net.tr. Uzay Mekiği'nin komutanına, başa- nlı uzay uçuşunun ardından gazeteci sordu: - Fırtatmanın hemen ardından ilk dü- şünceniz ne oldu? Astronot hınzır bir gülücükle yanıtla- mış: - Komuta kabinındeki binlerce aygı- ta baktım ve kendi kendime, aman al- lahım dedim, bütün bu aygıtlar, en dü- şük fiyatı veren firmalar tarafindan ya- pıldı... Gazeteci meslek gereği, konuşan astronotun sözlerini haberinde aynen aktardı. Ama ardından kendini "Ame- rikan rüyas/"nın yara almasını önle- mekle yükümlü saydı ve ekledi: "Ama uzay mekiği uçuşunu başarıyla ta- mamladı, gitti ve döndü. En düşük fi- yatı veren fırmalann ürettiği aygıtlar da kusursuz çalıştı." İki uçuş sonra, uzay mekiği, kalkışın hemen ardından, gökyüzünde ölüm çi- çeklerini andıran ışıklar saçarak patla- dı. Astronotlardan kurtulan olmadı. Bu "anekdot haber" kanımca "mü- teahhitlik kurumu"nun çarpcı bir sor- gulamasıdır. Modern kapitalizmin ka- Astronotun Müteahhit Korkusu lesi Amerika Birleşik Devletleri'nde bi- le "en düşük fiyat - en yüksek kalite" ikilemi çözülmüş değil. Serbest piyasa ekonomisi koşulları veri olduğu sürece bu ikilemin çözümü de yok. Kişiler ya da kuruluşlar yapılacak işi ayrıntısıyla tanımlıyorlar ve işe talip olan firmalar da bu projeyi fiyatlandı- rarak "ihale"ye katılıyorlar. En düşük fi- yatı veren ihaleyi kazanıyor, işi alıp, şartnamede öngörülen koşul ve kural- lar çerçevesinde bitirmeyi "taahhüt" ediyor. Tanımlanmış bir işi, ömeğin şu kadar metrekarelik alan üstünde, şu kadar kat, şu, şu, şu özellik, nitelik ve dona- nımlan taşıyan bir binanın yapımını "en düşük fiyatla" üstlenmek ne demektir? Seçenekleri sıralamak uzmanlık ge- rektirmiyor: Bir Müteahhit daha düşük bir kâr oranına razı olarak fiyatı en aşağıya çekmiştir. İki: Müteahhitlik fırmasının araştır- ma-geliştirme bölümü, verimliliği art- tıran yeni bir teknoloji geliştirmiştir. Teknolojik üstünlük en düşük fiyata olanak sağlamıştır. Üç - dört - beş: Firma işi kapmak için en düşük fiyatı vermiştir. Ama işi kaptıktan sonra maliyet artışları, enf- lasyon, önceden öngörülemeyecek teknik sorunlar gibi yasal(!) kılıflar bu- larak fiyatı arttıracak siyasal ilişkilere sahiptir. Buna güvenerek, rakiplerini saf dışı bırakacak bir fiyat verebilmiş- tir. Aynca işin şartnamesinde öngörü- len teknik gerekleri göz ardı edebile- ceğini, kumu denizden çekip yıkama masrafı bile yapmadan, eksik çimen- to ile karıştırıp öngörülenden daha dayanıksız ve daha az demir hasın- nın içine dökebileceğini, maliyet artı- şı getiren zemin etüdü gibi araştırma- ları "yapmış gibi" görünebileceğini bilmektedir. Teknik denetimi yapmak- la yükümlü kurum ve kişileri, siyasal nüfuz, rüşvet, ölümtehdidi, şantaj gi- bi yol ve yöntemlerle hileye göz yum- maya razı edebileceğine güvenmek- tedir. Şartnameye uygun olmayan işin bir nedenle ortayaçıkması halindeül- kenin adalet aygıtının sorumluları saptayıp cezalandırmaktan aciz bir hantallık içinde boğulduğunu bilmek- tedir. En düşük fiyatı verir, işi alır, parayı ka- par, yapıyı yapar, çatıyı çatar ve elleri- ni yıkar. Sonra deprem olur. Önce yer sarsılır, sonra ekonomi, si- yaset, hükümet, devlet... Her kafadan bir ses çıkar. Suçlu ara- nır. Yanlış aranır. Suçlu üstüne suçlu yakalanır, reçete üstüne reçete yazılır. İnsanlar jeoloji mühendisi, deprem uz- manı, sismik araştrmalar kürsüsü pro- fesörü, zemin mekanikçisi, fay hattı bil- gini, savcı, yargıç ve cellat olur. Ama müteahhitlik kurumu gene de sorgulanmaz. Kötü, hırsız müteahhit avına çıkılır da yanlış, kötü, hırsızlara yol açan, dürüstlere kapı kapatan "müteahhitlik sistemi" masaya yatınl- maz... Ağaçlara bakmaktan ormanı göre- memek dedikleri bu olsa gerek. Bu ko- şullarda fukara astronot da haklı ola- rak korkar. CUMARTESİ YAZILARI ATAOL BEHRAMOĞLU Bilim, Dünkü Çocuk Rakamiarı aklımdatutamadığım için herseferinde yeniden bakanm. Elımin altında bu kez -Avustralya- lı arkeolog-tarihçi Gordon Childe'ın "Tarihte Neler Oldu?"sa var. Birlikte gözden geçirelim... Arkeoloji, insan türünün gezegenimizde ilk kez beş yüz bin (yarım milyon) yıl önce var olduğuna ilişkin kalıntılar saptıyor. Bu kalıntılar yeryüzünde büyük canlı türterinın en sonuncusunun insan olduğunu da gösteriyor, çünkü jeolojik katmanlann en üst tabaka- lannda yer almaktalar... Demek ki insan, "evrim sü- recinin en son ürünü"... Yaklaşık yanm milyon yıllık bu tarihin hemen he- men yüzde 98'i (neredeyse tamamı!) "vahşet döne- mi", ya da Eski Taş Devri", ya da "Buzul Devri" diye adlandınlmakta... Bütün bu bin yıllarda insanın yırtı- a hayvandan farkı yok. G. Childe'ın sözleriyle "do- ğada ne bulmuşsa onu toplayarak ve yakalayarak, diğer varlıklar üzerinde asalak gibi yaşayarak" varlı- ğını sürdürüyor... Buna "toplayıcılık ekonomisi" de- niyor.. Geri kalan yüzde ikilik sürenin başlangıç dönem- lennde, zamanımızdan yaklaşık olarak on-oniki bin yıl öncelerde, "yiyecek üretici" ekonomiye geçildiği saptanıyor. Bu döneme de "barbart//c dönemi", ya da Neolitik Çağ, ya da Yeni Taş Devri deniyor... Yüzde ikilik sürenin bunu izleyen bölümleri zama- nımızın beş bin yıl kadar öncelerinden günümüze kadar geçen süreci kapsıyor.. Bu beş tane bin yıl da ilk kentleşme süreçleri, Tunç Çağı, Erken Demir Ça- ğı, feodalizm ve burjuva kapitalist ekonomisi dörtem- lerinden oluşuyor... Yüzde doksan sekizi arkeolojinin konusu olan yanm milyonluk tarihin ve bu zaman di- limınin yaklaşık olarak yüzde ıkı gibi bir oranla ifade edilen (on-onıki bin yıllık) "yazılı tarih" döneminın için- de bugün anladığımız anlamda modern bilimin baş- langıç süreçleri, günümüzden ancak dört- beş yüz yıl öncelere uzanıyor... Yanm milyonluk tarih içinde, diyelim ki beş yüz yıl... Bütün bu zaman diliminin bin- de biri kadar bir süre... • • • Şimdi bir başka kitaptan, Fransa'da yayımlandığı- nı "Le Monde" kitap ekındeki bir yazıdan öğrendi- ğim (henüz göremedığim, fakat Cumhuriyet yayınla- n arasında çevirtip yayınlatabilmek umuduyla istet- tiğimiz) Italyan yazar Paolo Rossi'nin "Avnıpa'da Modern Bilimin Doğuşu" adlı yapıtından söz etmek istiyorum.. Tanıtma yazısında Rossi'nin çalışmasının yaklaşımı ve içeriği özetleniyor. Buna göre, "modem bilim, büyük bir yeniden doğuşla, antik ve ortaçağ büyücülük ve astrolojisinden kopuş, öncelikle ente- lektüel bir devrim, bin yıllık (Aristo'cu) sistemin yıkı- lışı, yeni bır düşünce tarzının doğuşu°dur. Ancak, Kopernik, Kepler, Galileo, Nevvton, Descartes gi- bi bilimci vedüşünürterin buluşlannda somutlaşan bu yeni düşünce tarzının Batı Avrupa'da da zafere ulaş- ması birdenbire ve kolay olmadı. Kepler, Pisagor'un mistisizminden etkilenmişti. Nevvton'da simya veya- ratıcı matematik kanşık olarak bir aradaydı. Öte yan- dan, Galileo engizisyon mahkemesi önünde diz çöz kerek görüşlerini yadsımak zorunda bırakılmıştı. Y K ni bilimsel düşünce "papazlann, skolastikçilerin, hCP manistlehn ve profesörierin bilgisine karşı acı birpo- lemik" olarak doğdu. Tanıtma yazısındaki sözlerte: "Bizım bir arada olamaz diye düşündüğümüz görüş ufuklan, modemitenin şafağında biraradadır. P. Ros- si'nin kitabı tarihsel bir araştırmanın büyü ile bilim arasındaki iç içe geçmişliğı güçlükle birbirinden ayı- rabildiğini gösteriyor ve aklın gölgelerarasındaki za- ferli yürüyüşüne ilişkin pozıtıvıst efsaneyi kuşkuyla karsılıyor..." Ozetle, yaklaşık yanm milyon yıllık insanlık tarihi- nin yaklaşık binde birini oluşturan son beş yüzyıllık süreçte bilimsel düşüncenin netleşmesi ve utku ka- zanması hiç de kolay olmadı ve karanlıklara karşı ak- lın mücadelesi hâlâ sürmekte... • • • 5 Eylül 1999 tarihli "Hürriyet"\e kendisiyle yapılan konuşmada TÜBİTAK Başkanı Namık Kemal Pak, geleneklerimizde bilimsel kültürün olmadığını, bizde çağdaş anlamda bilimsel çalışmalann Cumhunyet'in ilk yıllannda başladığını, arkamızda sadece 70 yıl bu- lunduğunu belirtiyor... Yani, insanlık tarihı içinde ço- cuk yaşta bile sayılamayacak bilim, bizde henüz be- bek bile değil... Bilimsel düşünme alışkanlığı bulun- mayan halkımızın bilime karşı ilgisinin ancak felaket zamanlannda ve geçici olarak ortaya çıktığını belir- ten sayın Pak, kendisine "hükümetin bilime bakış açısı" konusundâ yöneltilen soruyu ise şöyle yanrt- lıyor: "TÛBlTAK'a ulusal bütçelerden aynlan kay- naklar, bu kuruma ne denli önem verildiğinin bir ba- kıma göstergesi. Şu anda bize aynlan bütçe bizim kafamızdaki ideal mükemmelliği yakalamak için ye- terti değil. Bunun üç dörtmisline çıkanlması hem faz- la külfet oluşturmaz, hem de bizim daha etkili olma- mızı sağlar." Ulusça yaşamakta olduğumuz büyük yıkjmdan hiç değilse bu kez kalıcı bir ders çıkanlmasını, Sayın Pak'ın bence son derece alçakgönüllü dileğinin ger- çekleşmesini dileyelim... Gelecek hatlaki yazım yine bu konuda olacak... İcisleri Bakanı Tantan 'Bokanhkyeniden yapılandınlacak' SERTAÇEŞ ANKARA -Içişleri Ba- kanı Sadettin Tantan, eö- reve gelişinin hemen ar- dından başlattığı teftişler soncunda bütün kurumu yeniden yapılandırmayı amaçladıklannı kaydetti. Tantan, teftişlerin sorun- lan belirlemeye yönelik olduğunu belirterek "Mü- fettişterin çalışmalan so- nucunda ortaya çıkan bü- tün sorunlar. ber kesim- den uzmanlarla tartışua- cak. Yeniden yapılandu"- ma süreci böyle gerçekfeş- tirilecek. Teşkilat bünye- sinde Ar-Ge birhni kuru- fatcak" dedi. Tantan, yakın zamanda çıkacağını belirttiğı vali- ler kararnamesinde önce- liğin boş olan illere verile- ceğini söyledi. Içişleri Bakanı Tantan, bakanlığında sürdürülen teftişler sonucunda hizmet sırasında karşılaşılan ya- sal ve teknik sorunlann belirleneceğini bildirdi. Teftişlerin sonucuna göre uzmanlarla tartışarak yeniden yapılanmarun ne şekilde olacağına karar verileceğini kaydeden Tantan, araştırma geliştir- me (Ar-Ge) birimi kurma çalışmalannın sürdüğünü kaydetti. Tantan, bakan- lıktan emekli olan yöneti- ciler ve gönüllü araşhrma- cılann bu birimde çalışa- cağını dile getirdi. Tantan, çıkanlması dü- şünülen yerel yönetimler yasası çalışmalannın sür- düğünü, Meclis'in yeni çalışma döneminde gün- deme getirmeyi düşün- düklenni kaydetti.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear