07 Ocak 2025 Salı Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 15 EYLÛL 1999 ÇARŞAMBA 14 J v U J L l LJ1\ kultur@cumhuriyet.com.tr 56. Venedik Film Festivali'nde büyük ödüller Çin ve Iran sinemasmm oldu Zang Yimou- Alön Aslan'ı kazandı. AbbasKiarostami-JüriBüyükÖdüliL Nathatie Baye-EntyiKadınOyuncu. JimBroadbent-EnİyiErkekOyunciı. Zhang Yuan-Yönetmen Özel Ödülü. Jürinin ve halkııı seçimi YimouKiiltiir Servisi - Dünyanın en önemli sinema et- kınlıklennden bın olan 56. Venedik Film Festiva- lı. Çınlı yönetmen Zang Yîmou'nun zaferiyle so- nuçlandı Yimou. 1992 yılında aynı ödüle değer bulunan 'Qui Ju'nunÖyküsü'nün ardından, 'Not One Less' adlı filmiyle ikınci kez Altın Aslan'ın .sahıbı oldu. Not One Less, Cannes'da Çin yanlısı ^ılan edılerek yanşma dışı gösterilmek istenince, fes- Uival yönetımini protesto etmek amacıyla Yimou Şarafından gen çekilmişti. 18 uzun ve 15 kısa met- Tajlı yapımın yanştığı, binyılın son festivalinde Iranlı yönetmen AbbasKiarostamiie bırbaşka Çin- •Mi yönetmen Zhang Yüan'ın da onemlı ödüller ka- Şeanması, 2000'lere gırerken Doğu sınemasının -vükselışe geçtiğının göstergesı olarak değerlendi- ^rildi » Çin'in sosyoekonomık yapısına cıddı bir eleş- Stin getırmesıne karşın 'Not One Less'. Zang Yı- fcnou'nun daha öncelen sansüre uğrayan pek çok sfilmine oranla daha yumuşak ve olumlu bir yak- "laşimın ürünüydü. Filmde, kasaba ılkokulundan bir sürelığine aynlmak zorunda kalan öğretmenin gö- revıni üstlenen 13 yaşındaki Gao'nun öyküsü an- •latılıyor: bu çerçevede kırsal kesımde yaşanan yok- luk ve çaresızlık gözler önüne senlıyordu. Yimou, Jane Campion. Phiüp GarreL Mike Leigh, Benoit Jacquot gıbı \ onetmenlenn arasından sıy nlarak Not One Less'le Altın Aslan ödülünü kazandı. Kiorastami yanşmalara katümayacak Venedık'ın ıkincı onemlı odülü olan Jün Büyük Ödülü ise bu yıl 'The Wuıd Wffl Carry Us' adlı filmiyle Abbas Kiarostami'ye verildi. Yimou ve Kıarostami'nin çalışmalan arasındaki ortak nok- talar. ıkı filmde de kırsal kesimin konu edilmesi ve profesyonel oyuncuya yer verilmemesiydi. Tö- reae Altın Aslan ödülünü almayı bekleyerek ge- le-ı ancak umdugunu bulamayan Kjarostamı, te- şekkür etmek ıçin sahneye çıkrığında bır daha ya- nşmalara katılmayacağını açıkladı. Venedık'te Doğu sınemasına gıden üçüncü bü- yük ödülün sahibi ıse ZhangYuan oldu. Yuan, Çin hükümetınin tanımamakta ısrar ettigi 'Seveoteen Years' adlı filmiyle 'Yönetmen Özel Ödülü'ne de- estival başkanı Alberto Barbera, Yimou 'nun fılminin salonu en fazla dolduran film olduğunu belirterek. "Halkın jüriyle aynı fikirde olması bence çok önemlidir" dedi. Jüri başkanı Emir Kusturica da jüriyi 'anti- Amerikancı' olarak niteledi. ğer bulundu. Bu film de komünist rejımin ardın- dan yeni bir düzene geçen Çin toplumuna getiril- miş bir sosyal eleştiri niteliğindeydi. Yaşanan de- ğişim, 17 yaşındayken hapse mahkûm olan ve tam 17 yıl sonra izınli olarak dışan çıkan bir genc ka- dının gözünden beyazperdeye yansıyordu. 1 Eylül'de efsanevi yönetmen Stanlev Kubrkk'in son filmi 'GözleriTamamenKapah'yla açılan 56. Venedik Film Festivali'nin kapanışında, Martin Scorsese'nin Italyan sinemasına adanmış ve Ro- berto RosseOini'den Bernardo Bertolucd'ye değin pek çok yönetmeni anlatan belgesel niteliğindeki çalışması 'Tatlı Sinema' gösterildi. Bır süre önce menenjit geçirdıği ıçin, sağlık sorunlan nedeniy- le Venedik'e gelıp gelmeyeceğı son ana dek ke- sinleşmeyen Jerry Lewis törende hazır bulundu ve 'Yaşam Boyu Başan Ödülü'nü kendi dleriyle aldı. Dogu sinemasınm yadsınamayacak başansına karşın, Venedık'te oyuncu ödülleri yine Avrupalı sanatçılara gitti. 'A Pornographic Affair' filmin- deki rolüyle Nathalie Baye 'En tyı Kadın Oyun- cu' ve 'Topsy Turvy' fılmındekı rolüyle Jim Bro- adbent 'En tyı Erkek Oyuncu' seçilirken 'Marcel- k) Mastroianni Ödülü', 'Nordrand' fılmindeki ro- lüyle Nina ProO'ün oldu. Venedik'te bu yıl ilk kez verilen 'En lyi İlk Film' ödülüne 'Questo e il Gi- ardino' adlı çalışmasıyla Davide Maderna değer bulundu. Festivalin yanşmalı bölümünde yer alan, Mari- on Vernoux"nun yönettiği 'Rien a Faire' fılmi 'Se- nato Başkanhgı Altın Kupası'nı alırken, Beau Tra- vafl' fılmındekı rolü> le Claire Denis 'Venedik Ödu- lü'nü ve Mahamet Saleh'ın yonettığı 'Bye Bye Af- rica' adlı film 'Özd Mansiyon' ödülünü kazandı. Kısa film dalında ise 'Gümüs Aslan' Teboho Mah- latsi'nin 'PMinütofa YoungManDnwvning', 'Özel Mansiyon' ise HengTang'ın 'Se-tong' adlı çalış- masına verildi. 'En kalitesiz filmlerini gönderiyorlar' Venedik'teki ilk yılını basany la tamamlayan fes- tival başkanı Alberto Barbera açıklamasında, ya- pılan seçimlerin doğruluğuna inandığını belirttı: "Bir festivafin ardından sonuçlar her zaman tarb- şılabilir; ama ben bu tarttşmalan çok anlamh bul- muyorum. Venedik'te yapdan seçimlerden de ke- sinlikle memnunum. Yîmou'nun Not One Less'i gös- terimde sinema saJonunu en fazla dolduran film ol- muştu. Halkınjüriyle aynı fikirde olması bence çok önemlidir. Ben kişisel olarak Kiarostami'nin ve Campion'un filmlerini de çok beğenmiştim. Ki- arostamiödüBendirüdi,daha çokodül veribeydi bun- lardan biri mutlaka Campion'a giderdi." Jüri başkanı Emir Kusturica da seçimlerin oy ço- ğunluğuyla yapıldığını ve değerlendirmeler sıra- suıda herhangi bır kararsızhk anınm yaşanmadı- ğını belirtti. Jüri üyelerinin hepsinın büyük bır si- nema tutkusuna sahip olduklannı söyleyen Kus- turica, en belirgin hedeflerinin 'Mumya' gibi gişe başansına odaklı Hollywood yapımlanna karşı or- tak bir tavır almak olduğunu belirtti ve kendileri- ni 'anti-Ajnerikana' olarak tanımladı: "Zatenon- lar da buraya en kalitesiz fihnlerini gönderiyorlar. Çünkü HollvHood yapunlannın düma sinemala- nnda gösterime girmek için herhangi bir tanıüma ihtiyaçlan yok. Açıkçası bizün de onlara ihtiyaa- mız yok™" Barbera. Venedik'le ılgilı gelecek yıl- lara yonelik tasanlannın ise çok salonlu bir sine- ma, gençlerin ucuza konaklayabilecekleri bir yer ve ucuza yemek yiyebilecekleri bir restoran oluş- rurmak olduğunu söyledi. 'Tenor'agörkemli veda Ispanyollar, tenor Alfredo Kraus 'u büyük bir törenle son yolculuğuna uğurladı Kültür Senisi - Ünlü lspanyol tenor Alfredo Kraus. uzun süredır savaştığı İcansere geçen cu- ma akşamı yenik düstu Kraus 72 yaşmdaydı. Ken- di kuşagının efsane\ i opera yıldızlan arasında yer alan sanatçı, son olarak ocak ayında Madnd'de sahneye çıkmış. ancak daha sonraki programla- nnı hastahğı nedeniyle iptal etmişti. lki yıl ön- ce esı Rosa Blanca Ley Bird' ü yitıren tenorun ar- kadaşlan, Kraus'un çek- tıgı acıyadayanamayarak öldüğünu söylüyorlar Sanatçının cumartesi günü Madrid'deki Tıyat- ro Real'e getirilen cena- zesi. binlerce Ispanyolun akınına uğradı. Müzıs- >enler. tören yerine elle- rinde müzık aletleriyle bırlıkte gelirken halk, sa- natçı ıçin açılan saygı def- tenne duygulannı yaza- bılmek ıçin metrelerce uzayan bır kuyruk oluş- turdu. Deftere yazılan not- Jarda "Alfredo Kraus'u tok özleveceğiz. Yalnızca Jspanya'ya değiLtüm dün- MI\ a çok büyük bir arma- *an bırakarak gjtti* şek- îınde ifadeler yer alıyor- îdu. Sanatseverler. sanat- 5;ılar \ e dev let adamlan bi- Jrer birer Kraus'un tabu- iunun önünde saygı duru- ^unda bulundular. Pazar ^ününe kadar tiyatro bi- Jıasında açık tabunınun Jçinde bekletılen Kra- jıs'un cesedı daha sonra yakılarak toprağa gömül- di * Kırk yıldan daha uzun inr suredir uluslararası i>pera dünyasında çok bnemlı bır yer kaplayan Alfredo ICrâus. özellikle 'VVerther' operasında- 3<i olağanüstü yommuyla belleklere kazınmıştı. JSanatçının tabutunun üzenne konan çiçek buket- Jennden birinın üzerine de' VVerther'den bir par- Janın notalannın iliştirilmesi dikkat çektı. { Kraus. İ spanyol kökenlı Avustralyalı bır baba- •jnın oğlu olarak 1927'de Kanarya Adalan'nda Jiünyaya geldi Çok küçük yaşta müzik dersleri ^Imayabaşlayan sanatçı. 1956'da Kahire'de Ver- »di'nin Rıgoletto'sundakı 'Mantua Dükü' rolüy- &e uluslararası alanda ilk çıkışını gerçekleştirdi. kuşagının efsanevi opera yıldızlan arasında yer alan Alfredo Kraus. 'ayncahklı bir sese ve olağanüstü bir yeteneğe' sahipti. Daha sonrapek çok filmde rol aldı ve ve tüm dün- yada sayısız konserler verdi. Sanatçının ölümü üzenne açıklama yapan ls- panyol soprano MontserratCabaBe. Kraus'un ay- ncahklı bir sese ve olağanüstü bir teknığe sahıp olduğunu belirterek "Ohunüylebirükte dünya ope- rasuida doldunılamayacak bir boşluk oluştu. Çok çahşkan, m kalpli ve açık sözlü bir insandı" dedi. Operanın değersız bır sanat dalı gıbi görülme- sıne asla dayanamayan ve doğal ortamından başka biryerde sahnelen- memesi gerektiği düşün- cesine sıkı sıkıya bağh olan Kraus. 1992'deBar- celona Olimpiyat Oyun- lan'nda venlen konser- le ilişkilı olarak büyük bir tartışmaya katılmış- tı ve günlerce gazetele- rin manşetlerinden in- memişti. Sanatçı, Bar- celona Olimpiyatlan ne- deniyle yapılan konsere bütün tspanyol opera sa- natçılanmn katılmasma karşın davet edilmemiş- ti. Ünlü opera sanatçıla- n Montserrat Caballe, Placido Domingo ve Jo- se Carreras'nın yer aldı- ğı konsere, önceleri Kra- us'un davet edildığı, an- cak daha sonra Carre- ras'nın isteğı üzenne ka- tıhmımn iptal edildıği yolunda söylentiler çık- mıştı. Kraus ise "konse- rehiç davetedimediği, bu nedenle de katılımının iptal edilmesinin söz ko- nusu olamayacağı" ge- rekçesiyle söylentilere karşı çıkmıştı. Tartışma- nın aslı ise daha önceki yıllara uzanıyordu. Do- mingo, Carreras ve Pavarotti üçlüsünün 1990 Dünya Kupası'nın kapanışında verdikleri kon- seri sert bir dille eleştiren Kraus, özellikle tenor- lann "kupanın özel bir olay okhığu, bu nedenle opera yapıtlarnun seslendirflmesinde sakınca ol- madığı" şeklindekı yorumlannı da kınamıştı. Carreras'nın, Kraus'u Barcelona'daki konsere davet etmemesının ardında da bu eleştirilerin yattığı söylenıyor. • MarkElder, Eylül 2000'den itibaren Halle Orkestrası'nm eski saygınhğını kazanması için çalışacak. Ünlü şef orkestranın sanatsal görüşünü genişletmeyi vekurumun kendisine daha fazla güven duyan bir programa sahip olmasını hedefliyor. Geleneği zorlayan müzisyen Kültür Servisi - Mark Elder, Eylül 2000'den itibaren Manches- ter'daki HaDe OrkestrasTnın da- imı şefliğini üstlenecek. tngiliz müzik dünyasının en önemli isim- lerinden biri Elder. Ancak 1993'te Ingiliz Ulusal Operası'ndan isti- fa etmesinden bu yana kendi ül- kesinde düzenli bir iş bulamamış olması sanat çevrelerini düşündü- ren bir konu. Üstelik Elder'ın tn- giliz Ulusal Operası'nı yönettiğı 13 yıl, kurumun tarihindekı en parlak dönem olarak değerlendı- rilıyordu. Önce Bernard Haitink'ın ar- dından Covent Garden'ın müzik direktörü seçilmeyı az bir farkla kaçırdı. Bunun üzerine Sır Simon Rattle. yakın arkadaşı olan mes- lektaşmın kendisinden sonra City of Birmingham Symphony Orc- hestra'yı yönetmesini beklediğı- ni açıkladı. Ancak orkestra yetkı- lilen Rattle'dan farklı düşünmüş olacak ki Elder yerine çok daha az tanınmış Fuın Sakari Oramo'yu atamayı yeğlediler. Elder'ın kötü şansı Halle'den gelen teklifle sona ermiş görünse de Eylül 2000'de bu kez başka so- runlarla dolu yeni bir dönem baş- layacak. Öncelikle uzun bir dur- gunluk dönemi geçiren orkestra- yı yeniden hareketlendirmesi ge- rekıyor. Güçlüklerin üzerine git- meyi sevmesiyle tanınan Elder'ın, orkestranın sanatsal çrtasını yük- seltmek için epey çaba harcama- sı gerekecek. Halle'deki işine başlamadan ön- ce gerçekleştirmek istediğı birkaç projesi daha var Elder'ın: Bo- ito'nun Meflstofele'sini New York Metropolitan Operası'nda yorum- layacak; bu ay ve önümüzdeki ay da David Pountney ile bırlıkte We- ber'ın Der Freischütz operasını sahneye taşıyacak. Ingilız Ulusal Operası'nda uzun yıllar birlikte çalışan ve unutulmaz yorumlara ımza atan Elder ve Pountney ıki- lisi ilk kez bırlıkte Weber yorum- layacak. Elder, konuyla ilgili ola- rakşunlan söylüyor. "Ashnda Fre- ischütz uzun suredir David ileyap- mak istediğimiz bir projeydi. Her zaman gerçek bir başyapıt okiugu- na ve mutlaka sahneye taşınması gerektiğine inandıgım bir parça. Çok zengin ve taze bir bestesi var." Sanatçı operadayken Verdi yo- rumlanyla âkdir topluyor, ancak ttalyan ve Alman operalanna den- geli bir şekilde yer vermeye büyük özen gösteriyordu. Freischütz'ü iki kez sahnelemeye karar vermiş, ancak ekonomik nedenlerle pro- jeleri ertelemek zorunda kalmış- tı. Elder, Halle Orkestrası'nın sa- natsal görüşünü genişletmeyi ve kurumun kendisine daha fazla gü- ven duyan bir programa sahip ol- masını hedefliyor: "HaDe bu yü Manchester'da90'ın üzerinde kon- ser verecekmiş. Bence çok yüksek bir rakam bu. Bunun değjşmesi gerek. Kurumunyeniden Manches- ter'ın kültür yaşammuı merkezin- deld yerine yeniden kavuşması ge- rek. Orkestranın ismi sayguılığını koruyor oba da programı için ay- nışevisöytenek mümkündeğiLBu- güne kadarki sorun. ileri görüşlü- lükile Charles Halle'ninveHans Richter'in anısına saygı arasında bir denge kuramamak olmuş. Bu zaten kurumun müzik direktör- lüğüne atanan her sanatçının gö- zetmesi gereken bir konu." Bır yandan geleneği korurken bir yandan da deneysel çalışma- lara soyunan müzisyenler arasın- da yer alan Elder'ın Halle'ye atan- ma dönemi de büyük önem taşı- yor. Çağdaş izleyiciler değişik dö- nemlere ait parçalann değişik şe- killerde yorumlanmasından hoş- lanıyor artık. Elder da geleneği zorlamanın her müzısyenin göre- vi olduğuna ınanıyor. DEFNE GÖLGESİ TURGAY FtŞEKÇİ Cahifin Odası Bir suredir depremin yıktıklannı konuşuyoruz. Oysa neredeyse elli yıldır bitmez tükenmez bir yı- kım içindeyiz. Ormanlarım'ızı yaktık, köylerimizi yaktık, denizlerimizi öldürdük, doğru dürüst birte- mel eğitim veremediğimiz için milyonlarca insanı- mızı yıkık kişilikler olarak yetiştirdik. Geçmiş yıllara ilişkin hiçbir anının kalmadığı kent- ler yaratmak yalnızca bize özgü. Bir toplum bu denli çevresinden, geçmişinden kopanlabilir mi? Geçmiş degerlere bakmadan, onları irdelemeden bugünü hangi ölçülere dayanarak degertendirece- ğiz? Yirminci yüzyılın dünyaya gelmiş en büyük şa- irlerinden biri ülkemizde yaşadı: Nâzım Hikmet Onun bu ülkede yaşadığını kanıtlayacak bugü- ne ne kaldı? Yaşadığı sokaklar, oturduğu evler, kullandığı eşyalar nerede? Son elli yılın yıkımı ço- ğunu yok etti. Yalnızca Atatürk'ün denize girdiği yer olduğu için bile korunması gereken Florya kı- yılannın kanalizasyon çukuruna dönüştürülmesi- nin bile, ülkenin kurucusunun anısına yapılmış bir saygısızlık olduğu düşünülmez mi? Anılannı yazan şairlerimizin sayısı çok az. Cahit Külebi'nin Içi Sevda Dolu Yolculuk'unu okuyordum. Şöyle bir cümleye rastladım: "Cahit Sıth'nın Zafer Meydanı'ndakı birapartmanda otur- duğu sırada, Orhan, Cahit, Şahap, Necati ve ben Şükran'dan çıktık yüriıyerek Cahit'in odasına ge- leceğiz." Bu odanın 1940'lann Ankarası'nın yazın ortamı- nın merkezlerinden biri olduğunu ilk kez Melih Cevdet Anday'ın anılar kitabı olan Akan Zaman Duran Zaman'da okumuştum. Cahit Sıtkı'dan sonra burayı Orhan Veli tutmuş. Orada anlatılan şöyle bir öyküsü vardı odanın: Gerçeküstücü akımın önde gelen ozanlanndan Philippe Soupault, 1949'da Ankara'ya gelir ve o sırada çok ünlü olan Garip akımının temsilcisi ozan- larla tanışmak ister. Ozanlanmızın o sıralar konuk ağırlayabilecek bir mekânlan olmadtğından, bu odayı derleyip toparlayıp 'Yaprak' dergisinin bü- rosuymuş gibi yaparlar. Burada buluşulur, konu- şulur, şfirier okunur. Günün beklenmedik davranı- şı Orhan Velı'den gelir. Soupault'tan çevirdiğini söylediği şu şiirı okur: Şakir Efendi Koltukçu öldü Düngece Çenkeş'te öldü Gitti Çerkeş'te öldü gitti. Şiiri bir kez daha dinleyen Soupault, "Aslı gibi" der, ülkemizden aynlırken de bir gazeteciye şun- lan söyler: "Şiiri bütün dünyada aradım, Türki- ye'de buldum." Melih Cevdet. bu olayı anlattığı yazısını şöyle ta- mamlar: "Oftıan Veli'nin eski odası, kim bilir, yıkılmış mı- dır? O odayı Ankara Belediyesi satın alsaydı da, kapısına, 'Cahit Sıtkı Tarancı, sonra Oıtıan Veli Ka- nık burada oturdular. Philippe Soupault burada konuklandı' levhasını assaydı iyi olurdu." lyi olmasından çok öte, çağdaş edebiyatımıza ilişkin bir tanıklığı gelecek kuşaklara aktarabilir- dik. Yalnızca tek tek mekânlar değil, bütünüyle kentler ve doğa bize ait şeylerse, tarihimizde, ede- biyatımızda bir yerleri varsa korunmak zorunda- dır. Istanbul üzerine en güzel şiirieri yazmış Yahya Kemai, bu kenti dil ile ötümsüzleştırmişse, artık kim- senin 'Erenköy'de Bahar' şiirinin anlattığı Eren- köy'ü değiştirmeye hakkı olamaz. Bugünün Erenköyü'nde doğup büyüyen birgen- ce 'Erenköy'de Bahar' şiiri bir şey söyieyemez. Çün- kü o duyariığın Erenköy'ü artık ortada yoktur. Toplumumuz acaba geçmişini yok ederken, ge- leceğini de yok ettiğinin ne zaman ayırdına vara- cak? Los Panchos'un son üyesi Altredo GH öldü • Kültür Servisi - Meksikalı topluluk Los Panchos'un yaşayan son üyesi Alfredo Gil de yaşamını yitirdi. 84 yaşındaki sanatçının ölüm nedeni anfizem (akciğer şişkinliği) olarak açıklandı. Los Panchos özellikle 1940'h ve 50"Ii yıllarda uluslararası bir üne kavuşmuştu. Meksika'da açık tenli insanlara verilen El Guere lakabıyla tannıan Gil, topluluğu 1944'te New York'ta Navarro Moreno ve Hernando Aviles'le kurdu. Los Panchos'un 'Rayito de Luna". 'Sin Ti' ve 'Sin un Amor' gibi parçalan tspanyolca sözlü müziğin unutulmaz parçalan oldu, birkaç kuşak genç ilk aşklannı onlann parçalanyla yaşadı. Gil'in requinto adlı küçük boyutlu gitan daha sonraki tarihlerde triolar için standart enstrüman halıne geldi. Topluluk altın çağlan olarak bılinen 1940 ve 5O'lerde Meksika'da birkaç filmde de rol almıstı. K Ü L T Ü R » Ç t Z Î K K Â M İ L M A S A R A C I V
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear