Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2025
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 27 AĞUSTOS 1999 CUMA
DEPREM
DUIVYADA BUGÜN
ALt StRMEN
Felaket Sömüriisü
Felaket ve duygu sömürüsünün, son deprem-
le başladığını söylemek yanlış olur. Bir zamanlar
alt kültürolarakgördüğümüz, ama üst kültürü 11
Richter büyüklüğündeki bir deprem gibi yerle bir
edip, marjınal bir çızgiye iterek, egemen olan
arabesk kültürün onsuz olmazıdır duygu
sömürüsü.
Ancak, dehşetengiz, depremin sonrasında
felaket aracılığıyla duygu sömürüsünün doruğa
doğru tırmanmakta olduğu da yadsınamaz.
Toplum, büyük nüfus patlaması yüzünden ye-
terince hızla olamasa da, yüzyıllar süren yok-
sulluktan, yoksunluktan kurtulma sürecine gir-
miş bile olsa, geçmişteki durumunun davranış-
lanna kazıdığı, acıya şehvetle sanlma tutkusu-
nu kolayca geride bırakamıyor.
Gülmekten utanan, gözyaşının, ağıtın, fer-
yadın erdemine inanan, bu yüzden de, neşesi-
nı gizleyip, kederıni, acısını biraz da sanki ifti-
harla ortaya koyan insan, Doğu'ya özgü müdür
ki, onlara hem Anadolu'da hem Iran'da, maşrik-
ten mağribe (doğudan batıya) Arap dünyasın-
da da rastlayabiliyoruz?
• • •
Basının görevi olayları yansıtmak. Deprem fe-
laketinde de, tabii ki felaketi bütün boyutlany-
la gösterecek, eksiklikleri, aksaklıkları sıralaya-
cak. Buradaki önemli nokta, olayı yansıtmakla
sömürmek arasındaki ince çizgi.
Ama bu ince ayırım gereğince yapılamadı.
Nitekim, Uğur Dündar örneği, ciddiyeti ve
başarısı tartışılmaz kişıler de, işin bu yönünü
açık yüreklilikle eleştirdiler.
Enkaz altında kalmış, kurtanlmayı bekleyen
insanların burnuna dayanmış mikrofonlar,
enkaz altından kurtarılmayı bekleyenlerin
hemen yanı başlarında, onlann duyabilecekleri
biçimde moral bozucu acı arttıncı konuşmalar
hep röportaj kisvesi altında görüntülerle sunul-
du.
Dün de, bir TV kanalı, "Enkaz altından hâlâ
canlı çıkarabilir miyiz" diye yırtınan AKUT'çu-
lann hemen yanı başından "Şimdi buradan dört
canlı çıkacak" diye yayın yapmaya kalkınca,
özverili kurtancıları çileden çıkardılar.
Birçok olayda, haberi yansıtmakla acıyı
sömürmek arasındaki ince çizgi, kaba, hoyrat
biçimde aşıldı.
Köktendinci basın, inanmış bir insanı
muazzep edecek biçimde iğrenç provokasy-
onlar peşindeyken, medya dışında kimileri de,
reklam yoluyla kendi reytinglerini arttırma
uğraşındaydılar.
FP ve MHR bayraklar ve flamalarla güya
yardım dağıtıyordu.
Acaba, MHP'tiler Yalova'da Yüksel ve Aydın
Siteleri önünden de geçtiler mi?
Geçtilerse, orada oturan, orada ölenlerin
yakınları, bu siteleri yapanların o partinin en
yüksek kademelerinde yer alan kişiler
olduğunu, orada kimlerin konuk edildiğini anım-
sayınca neler hissettiler?
• • •
İşin bir de başka yönü var.
Içinde bulunduğumuz sistemde, ister mal ol-
sun, ister hizmet, ki habercilik de bu kapsam-
da ele alınabilir, piyasayı arz ve talep (sunu ve
istem) oluşturur.
Olaya bu açıdan bakınca, felaket yoluyla
duygu sömürüsüne, talebi olmayan toplumlara,
bu hizmetı satamazsınız. Başka bir deyişle, fe-
laket yoluyla duygu sömürüsünün reytingi ol-
maz.
Ama bir toplumda, eğer böyle bir eğilim var
ise ve felaket yoluyla duygu sömürüsü yüksek
ölçüde alıcı buluyorsa, duygu sömürüsü
pazarlamanın reytingi yüksek ise, o zaman
söyler misiniz bana, kabahat, talep edende
midir yoksa bu talebi karşılamak üzere sömürü
pazarlayanda mı?
Deprem kurtarma
bırligı onerısı
Istanbul Haber Servisi
- Emekli bir subay, Mar-
mara Bölgesi'nde 13 bin
yurttaşın ölümüne neden
olan depremin Türki-
ye'nin başka yerlerinde
yeniden yaşanması olası-
lığma karşı 6-7 bin kişi-
lik bir kurtarma birliği
kurulmasını önerdi. Bir-
lik komutanının, afet böl-
gesine ulaştığında valı ve
yerel yöneticilerin önce-
den belirlenecek bazı
yetkilerini devralması.
güvenlik ve Diyanet da-
hil tüm birimlere kuman-
da edecek yetkilerle do-
natılması istendı. Kurtar-
ma birliğinin merkezi-
nin, Türkiye'nin deprem
riskinin az olduğu Kon-
ya'nın Karaman bölge-
sinde bulunması gerekti-
ği belirtildi.
Merkez üssü Kocaeli
Gölcük'te meydana ge-
len 7.4 şiddetindeki dep-
remin ardmdan devletin
arama kurtarma çalışma-
lannda yetersız kalması
üzerinee adının açıklan-
masını ıstemeyen emek-
li bir subay deprem kur-
tarma bırlığı kurulmasını
önerdi. Emekli subay, ya-
şanan felaketin "neilk,ne
de son olduğuna" dikkat
çekerek doğal afetler ko-
nusunda devletın yeni-
den organize olması ge-
rektiğinin ortaya çıktığı-
nı söyledı. Deprem ordu-
su nitehğindeki 6-7 bin
kişilik profesyonel kur-
tarma birliği önerisini ge-
tiren emekli subay, son
depremde başansız olan
Sivil Savunma Genel
Müdürlüğü'nün lağvedı-
lederek, kurulacak kur-
tarma birliği ile koordi-
neli hale getınlmesi ge-
rektiğini kaydetti.
Emekli subay önerdiği
kurtarma birliğinin özel-
liklerini şöyle sıraladı:
- Birtiğin merkezi, teh-
likesiz bölge olan Kon-
ya'nın Karaman bölge-
sinde olmau.
- Ankara. Mardin,
Trabzon, Sinop ve Kırk-
lareli'de birliğe bağlı bö-
lükler ve bölüklerin em-
rinde depolar olmalı
- Büüğin emrinde ikisi
kurtarma malzemesi ta-
şıyacak, biri sağhk amaç-
b ber an hazır 3 uçak bu-
lıınmalı.
- Kurtarma birliği nor-
mal zamanda mesaisinin
tümünde deprem, sel
baskını, heyelan gibi
afetlerde görev yapacak
şekilde arama-kurtarma
eğıtimleri yapmalı.
- Birlik, bu konuda tız-
man yabancı ûlke kurtar-
ma ekipleriyle sık sık egi-
tim yapmalı.
Türkiye'nin imar düzeninde imzalan bulunanlar, felaketin de ortak sorumlulandırlar
Deprem yıkmııııııı4
suç zincirF...
OKTAYEKÎNCt
Depremde yerle bır olarak binlerce
kişinin ölümüne yol açan bınalan
"yapanlar", gerektiği gibi
denetlemeyen "teknik sorunuular" ve
izin veren "kamu görev lileri"
hakkında gerekli cezalann verilmesi
yönünde kamuoyunda haklı bır istek
ve beklentı var.
Nitekim Adalet Bakanlığı da bu
beklentı doğrultusunda "adti tatih"
deprem bölgesinde kaldınp "takviye
sava ve hâkim görevlendinnesr>
yaparken hükümetin af kanunu
tasansuıdan da çürük inşaat nedeniyle
ölüme sebebıyet vererek
cezalandınlmış "müteahhhterin"
çıkartıldığı söyleniyor.
Peki, bütün bu beklentiler ve önlemler
doğrultusunda gerekli soruşturma ve
yargılamalar yapılarak insanlann
yaşamlannın sönmesine neden olan
ınşaatlann sorumlulanna en ağır
cezalar venlebilse bile, acaba "tarihsel
adalet" yerinı bulmuş olabilecek
midır?
100 binı aşkın binanın ölümler yaratan
yıkılışına neden olan ve aynı sayıda
"hırsız müteahhit"" ile aynı sayıda
"sorumsuz sonımlular" yaratan insan
yaşamına duyarsız bir "ünar
düzenini" bu ülkeye egemen kılanlar,
ortalıkta dolaşıp, tv ekranlannda hâlâ
gerdan kırarak nutuk attıklan sürece
"depremi felakete çeviren suç zûrctri"
tümüyle sorgulanmış sayılacak
mıdır?..
Eksik malzeme kullandıklan ve buna
göz yumduklan için "suçlan sabft"
olan müteahhit ve teknik-yasal
yükümlüler hakkında bile, ancak
"dikkatsiziik, tedbirsizlik yüzünden
ölüme sebebiyet verme" suçu
kapsamındakı yasal işlem
yapılabildiğı ve ömeğin ölümle
sonuçlanan bir trafık kazasını yapan
sürücü gibi ceza verilebildığı bır
ülkede. bu suçun "yayguı bir imar
davranışı" haline gelmesine neden
olanlann da yargılanıp
cezalandınlmalannı beklemek
kuşkusuz boşunadır.
Ancak, hiç değılse, "gerçeğin tarihe
geçmesi" ve bundan sonra izlenecek
politikalarda "yanhşlardan
annabilmesi*1
için. 1948'de çıkartılan
"ilk imar affi vasasına" imza
atanlardan, bugün depremde çöfcen
binalara inşaat olanağı sağlayanlara •
dek tüm sorumlulann "suç zrodrini"
yeniden anımsamakta sonsuz yarar
var. Bu zincirin "birbiriyle kenedeniş"
halkalannı oluşturanlann çoğunun
hakkında ceza verilemese bile,
"toplumsal tarihin soracağı hesap"
gelecek kuşaklann da esenliğıni
savunmuş olacaktır.
Işte, Türkiye'de depremleri felakete ve
hatta "tophı katfiama" dönüştüren ve
on binlerce hırsız müteahhit yaratıp,
bir o kadar da sorumsuz sorumlunun
imar sürecinde etkin olmasına yol
açan suç zincirinin en büyük 10
önemli halkasını oluşturanlar.
DİMARAFLARINI
ÇIKARTANLAR:
1948 tarihlı ılk imar affi yasasmdan bu
yana, 15 imar affı yasasını hazırlayan,
imza atan, kabul eden, yürürlüğe
sokan tüm başbakanlar, bakanlar,
parlamenterler, bu yasalan isteyen ve
destekleyen parti yöneticileri,
siyasetçiler, belediye başkanlan ve
onaylayan cumhurbaşkanlan...
yasadışı, denetimsiz ve toplumun
kentsel haklan ile çevresel yaşam
kaynaklannı da gaspeden imar suçu
niteliğindeki sağhksız ve yağma
kültürünü toplumsallaştıranlar, kaçak
yapılaşmayı ülkenin yaygm imar
kaiakten haline getirdikleri için
suçludurlar...
2) PLANLAMA KAVRAMINI
YOK EPENLER:
Cumhuriyetın ilk 25 yılında ödün
venlmeyen planlı kentleşme
polıtıkasını terk ederek, yerleşme ve
yaptınmlardaki yer seçimi kararlannın
şehircilik ilkelerine ve yurt
düzeyindeki dengeli kalkınmayı
öngören ulusal çıkarlara göre değil,
sadece yatınmcı çıkarlan
doğrultusunda belirlenmesi sürecini
başlatan ve bugünlere dek uygulayan
tüm hükümetler. siyasal partiler,
merkezi ve yerel yönetim sorumlulan
ile bu politikaya teşvik ve destek
veren, yöneticileri plan disiplinı
dışında davranmaya zorlayan, ıkna
eden ve spekülatif tercihlerini
uygulatan sermaye ve iş çevreleri... en
riskli deprem kuşağının ülkenin en
yoğun sanayi, ticaret ve yerleşme
bölgesi olarak taşıyamayacağı bir
yükle işgal edilmesine neden olduklan
için suçludurlar...
3) 'KAT KARŞILIĞI' İNŞAAT
SEKTÖRÜNÜ YARATANLAR
Arsalardaki yapı büyüklüğu ve •
yüksekliklerinin şehircilik, mimarlık
ve altyapı kriterleriyle birlikte kentsel
kimlik değerlen de gözetilerek
belirlenmesi yenne, bu ölçü ve
yoğunluklann kat karşılığı inşaat
sektörünü "doyuracak" düzeyde ve en
çok rant sağlayıcı şekilde saptanıp,
imar planlan ve yönetmeliklerin de
aynı hedeflere uygun düzenlenmesine
• Eğer izin veriLmeseydi, çöken binalar yapılmasaydı; eğer denetimsiz imar yetkileri
olmasaydı bu izinler de verilemezdi; eğer yasalarla olanak sağlanmasaydı yetkiler de
denetimsiz kullanılamazdı ve eğer bilimin ışığmda değil rantm hizmetinde İcarar üreten
politikacılar ülkeye yıllardır egemen olmasaydı, yer seçiminden uygulamaya dek depremi
felakete dönüştüren yağmacı imar düzeninin yasal güvenceleri de TC. kanunlan arasında yer
almaz, ülkemiz böylesi bir suç zinciriyle örülmezdi...
Gölcük'ebağh Döngel Belediyesi'nin bîlimihiçesayarakverdiği izinleeski Başiskele köyii 'nün ka\akları arasında yük-
selen beş katlı apartman. depremden sonra bu hale geldi. Kö>ün besili ineği ise bu yıkınun neden olduğunu hâlâ "inti-
kaJ edemeyen" bakışlanyla olanı biteni •'yazgrya" bağlayanlann rahatüğı içûıde-. (Fotograf: OKTAY EKİNCİ)
önderlik eden, yaygınlaştıran ve "her
mahallede bir miryoner" sloganıyla
giderek ülkenin tüm yerleşmelerinde
egemen imar anlayışı haline gelmesine
sayısız yasal müdahaleyle önayak olan
yine tüm yönetıcıler ve siyasetçiler.
spekülatif imar rantının üretım dışı
yüksek bir gelir kaynağı olarak
toplumun en geniş kesimlerini etkisi
altına almasına, sivil mimarlık örneği
kültürel miras niteliğindeki yapılann
topyekün imha edilerek kentlerin
tekdüze bir apartman mimarisiyle
kimliksizleşmesine ve rantı daha da
çoğaltma uğruna uygunsuz zemin vc
yerlerde yüksek yapılaşmayı
yaygınlaştırarak haksız kazanç uğruna
felaketlere davetiye çıkarnlmasına yol
açtıklan için suçludurlar...
4) İMAR SÜRECİNDE
BİLİMSEL DENETİMDEN
KAÇANLAR
Gerek imar ve planlama yetkilerinin
merkezi hükümette olduğu 1985 yılına
dek, gerekse bu yetkilerin yerel
yönetimlere devredıldiği son 14 yıl
içinde, kentlerin, ülkenin ve toplumun
geleceğini doğrudan ilgilendiren
şehircilik, mimarlık ve mühendislik
kararlannı üretirken, konuyla ılgili
üniversitelerin ve meslek odalannın
görüş, öneri ve uyanlanna dikkate
almak yerine onlan bu süreçten
tümüyle dışlayan, bilim dışı yer seçimi
ve yatınm kararlannı eleştirenleri
neredeyse *vatan haini" ilan edıp,
mimar ve mühendıs odalannı ulusal
bır teknik güç olarak değil duşman
olarak gören ve planlamadan inşaata
kadar tüm teknik süreçlerdeki denetım
taleplerinı reddeden tüm yöneticiler,
hükümetler, siyasiler ve hatta bu
siyasete hizmet veren bürokratlar.
yurt yüzeyinde denetimsiz, bilinçsiz,
kurallann gözetılmediği ve sadece
rantın vükseitilmesmi hedefleyen,
deprem olmasa bile yarattıklan kentsel
ve çevresel tahribatla zaten bır felakete
dönüşen imar ve planlama
uygulamalannın ülkeyi tutsak
almasına neden olduklan için
suçludurlar...
5) "ISLAH PLANLARIYLA"
YAĞMAYI
ÖDÜLLENPİRENLER
1948'den 1984'e kadar çıkartılan 14
imar affiyla yetinmeyerek, 1984'ten
sonra da "sürekli imar afn" anlamına
gelen ve kaçak yapılaşmayı plana
benzer krokilerle meşrulaşnrarak, her
binnin yasal apartmana
dönüştürülmesine olanak veren ıslah
imar planı uygulamasını yurt
düzeyinde başlatan dönemin
başbakanı, bakanlan, parlamenterl^î,
cumhurbaşkanı ve dı,ğer sıyasil
birlikte, yine 1984^6116u yana**
kentlerdeki imar yağmasının en
önemli özendirici ve talanı
yasallaştıran unsuru olduğu açıkça
gözlenmesine ve uzmanlık
çevrelerince eleştinlmesıne rağmen bu
bilim dışı sözde planlama
kavramının"yürürlükte kabnasma"
destek veren tüm yöneticiler ve
parlamenterler... yer seçimi şehircilik
ilkelerine göre değil talan olanağuıa
göre oluşmuş ve asla yoğun
yapılaşmaya açılmaması gereken
gecekondu ve kaçak yapı bölgelerinin
yüksek apartman yığınlanyla
dolmasına ve son deprem felaketınin
de işte bu ıslah planlı bölgelerde
binlerce ölümle sonuçlanmasına neden
olduklan için suçludurlar...
6) YASADIŞI İNŞAATLARA
"TÖRENLE" TEMEL
ATANLAR...
Her konuda olduğu gibi, özellikle imar
konusunda toplumun yasal ve bılimsel
kurallara uygun hareket etmesine
"öncü" ve "örnek" olmalan
gerekırken, ruhsatsız fabrikalara
"bürokrasi>T yenraişler" diyerek
övgüler yağdıran. kaçak ve
mühürlenmiş tesislerin açılış
törenlenne katılan. plan ve projeleri
hukuka aykın tesislerin temel alma
törenlerinde nutuklar çeken,
mahkemelerin ruhsatlannı iptal ettigi
inşaatlara törenle harç
koyan, deprem kuşağında jeolojik
raporu olmayan planlarla başlanan
fabrika ve diğer tesislere "bunlar
triKonluk yannmdır" diyerek siyasal
destek veren, kentlerde ve kıyılarda
olur olmaz yerlere ve yine imar
planlanna aykın olarak merkezi
hükümet karanyla ayncalıkh imar
olanağı sağlayan ve "turizm
merkezteri" uygulamasıyla da nüfuzlu
kişi ve çevrelere yine ayncalıkh
yapılaşma haklannı Bakanlar Kurulu
kararlanyla ulufe gibi dağıtan tüm
hükümet ve devlet büyükleri,
bakanlar, bunlara muhalefet etmeyen
ve destek Vfefen pSrlâmenferler, sıyâsaT "
parti liderl?n..Ttoplumdaplanlamaya,~'r
'
hukuka, kamu yaran kavTamına, yargı
kararlanna, bilime ve adalete
duyarsızlık ve umursamazlık
yarattıklan ve felaket getiren kural dışı
yapılaşmaya açıkça kucak açtıklan
için de suçludurlar...
7) SİT'LERİ ÖNLEYENLER.
KORUMACILARA
SALPIRANLAR
Olkenin doğal, tarihsel ve kentsel
değerlerini bütün bu acımasız ve
spekülatif imar talanına karşı
koruyabilmek ve kültürel-çevresel
zenginliklerin belli bir koruma planı
dısiplini içinde ve tahrip edilmeden
imar görmesini sağlamak için alınmış
SlT kararlannı geçersiz kılmak üzere
her türlü siyasal ve yönetsel baskıyı
Koruma Kurullan üzerinden eksik
etmeyen, koruma yanlısı kurul
üyelerine durmadan kıyım uygulayan
yine korumacı kadrolan gözetmek
yerine, arazi rantını yükseltmekten
başka hiçbır amacı olmayan
yatınmcılann StT'lere ve
korumacılara dönük tepkilerine destek
veren tüm siyasi yöneticiler, onlarla
işbirliği yapan bürokratlar, basındaki
olanaklannı aynı rant çevrelerine
hizmet edecek şekilde korumacılan
yıpratmak için kullananlar ve SlT'leri
bir kimlik ve onur sorunu olarak değil,
imar çıkarlannda engel olarak görüp
yasal koruma kararlannı da
uygulamayan ya da bu kararlara karşı
siyasal ilişkileri içinde cephe alan tüm
Tatfle gittiler, kurtuldular
On binkrce insanımızın öldüğü depremde, çok sa-
yıda yurttaşımız rastianülar sonucu yaşamını yiti-
rirken belld daha çoğu benzer rastlantılarla bugün
yaşıyor. Avcılar'da 17 kişiııin can verdiği Gündüz
Apartroanı'nın enkazı arasında gezinen Rezzan Ko-
cagüJ ile kızlan 10 yaşındaki Tuğçe ve 6 yaşındakî
Gonca, rasttantt sonucu bugfin yaşayanlardan. Eşi
veikj küçfik bzryia depremden birkaç gfin önce Av-
şa Adası'na gitrJklerini söyleyen genç kadın şunlan
anlatryor: "Eşim bizi Avşa
?
ya bıraktüktan sonra pa-
zartesi sabahı tstanbul'a döndü. O gün kötü bir şey-
ler olacağmı hissertim. Deprem sonrasında bütün
gün eşime telefonla ulaşamadım. Ertesi gün getdik,
12 saat sonra cesedini çıkardık."
yerel yöneticiler... Türkiye'yi
"Türİdye" yapan tarihsel, doğal ve
çevresel değerlerin gelecek kuşaklara
da aktanlması yönündeki toplumsal ve
ulusal sorumluluğu göz ardı eden bır
koruma karşıtı betonlaşma sürecine
neden olduklan için suçludurlar...
8) TARIM. ORMAN VE KIYI
İMARCILARI
Hükümetler ve parlamenterler
tarafından kendilerine venlen
"denetimsiz'' imar yetkilerini tanm,
onnan ve kıyı alanlannı hemen hiçbir
şehircilik kuralını gözetmeden
durmadan ımara açan, bu amaçla
hazırlatıp onayladıklan imar
planlannda jeolojik etüdleri bile
yaptınnadan spekülatörlere yoğun
ınşaat olanaklan sağlayan tüm
belediye başkanlan, belediye meclis
üyeleri, bu tür bilim dışı ve çevre
tahribatının yanı sıra deprem riski
karşısında da olası bir felakete
davetiye çıkartan planlan üreten şehir
plancılan, aynı planlann yanhşlığı ve
sakıncalan konusunda Mimarlar
Odası'nın uyan ve çekincelerinı
dikkate almadan yapı projesi üreten
mimarlar, üniversitelerin ve meslek
odalannın söz konusu planlar
hakkındaki eleştirilerine kulak tıkayan
ve böylesi bir imar planlama sürecınin
durdurulması yönünde bugüne dek tek
bir yasa maddesi bile önermeyen tüm
parlamenterler, olanı biteni hep
gülerek ızleyen siyasi yöneticiler, aynı
yağma plantanyla siteler kurup 2.
konut kooperatifleri örgütleyen
politikacılar, bürokratlar ve yine tanm,
onnan ve SlT'lerle birlikte kıyılan da
imara açan merkezi hükümet
kararlanna imza atanlar.. bütün bu
uygarlık dışı yer seçimi ve imar alanı
belirlemeleri üzerinde inşa edilmiş
kimi binalar depremde yıkılmamış bile
olsalar, ülke değerlerini yok ettikleri
ve sayısız yıkılan bınaya olanak
sağladıklan için suçludurlar...
9) UZMAN DENETİMİNİ
İSTEMEYEN YETKİLİLER
Gerek imar planiannın hazırlanma
sürecinde, gerek yapı projelerinin
onaylanma aşamasında ve gerekse
uygulama sürecinde, mimar ve
*Aıuhendis odâlarfnın yıllardır talep ' *'
etâüen "ruhsat verflmeden önce
mesleki denetimden gecmesi" kuralını
benimsemeyen, meslek odalannın
kamu yarannı gözeten teknik ve
uzmanlık güçlerini imar kararlanndan
uzakta tutmayı yeğleyen. bilimsel ve
diğer kurallar açısından denetimden
geçmemiş plan ve projelerde
uygulamayı sürdürmekte hâlâ ısrar
eden tüm yerel yönetıcilerle birlikte,
belediyelere ikide bir yazı yazıp
"projeleri meslek odası onayından
geçirmek zonında değüsiniz" diyen
merkezi yönetim bürokratlan. onlara
bu yönde baskı yapan bakanlar ve
şimdi de deprem sonrasında gündeme
getirilen yeni imar yasası taslağında
bile mimar ve mühendis odalannın
teknik denetimini yıne devre dışına
çıkartan siyasi ve bürokratik kadrolar
ile buna onay veren sözde bilim
çevreleri... imar, planlama ve inşaat
sürecinde en önemli karar aşamalannı
oluşturan teknik belge ve hazırlıklann
bilime ve kamu yaranna göre değil,
rant beklentılerine ve çıkar hesaplanna
göre yapılmasına ve uygulanmasma
açık bir "özgüriük ortamı" yarattıklan
için, bu denetimsizliğın sonuçlanndan
da sorumludurlar ve suçludurlar...
10) TALANCILARA
"BELEDİYE" ARMAĞAN
EPENLER...
Bütün binalan kaçak olan ve aslında
toplum yaran açısından yerleşmeye
açılmaması gereken su
havzalanndaki, orman alanlanndaki,
korunması gerekli tanm alanlanndaki,
nâzım planlarda imar kısıtlaması
bulunan bölgelerdeki ve Hazine
arazilerindeki "iDegal" yapılaşma
yığınlannı "nünısunuz çoğaldı"
gerekçesıyle "betediye" ilan ederek
meşTUİaştıran ve ödüllendiren,
böylece sadece arazi yağmacılanndan
oluşan belediye örgütlenmeleri
yaratarak, temel görevi ımar sürecinin
yasalara uygun olmasmı sağlamak
olan bu kamu kurumlannı adeta
"resmi komisyoocu bürolanna"
dönüştüren tüm siyasiler, böylesi
yerleşmelerin belediye olmasına
olumlu görüş veren kaymakamlar,
valiler, il idare kurulu üyeleri. ilgili
bakanlar ve "31ü kararnameyle''
noktayı koyan içişlen bakanlan,
başbakanlar ve cumhurbaşkanlan,
aynı anlayış içersinde anayasadaki
ormanlarla ilgili maddeye de
"şehirleşmiş alanlann onnan dışına
çıkarbhnası'' hükmünü koyarak,
yasadışı orman içi yapılaşmayı bile
anayasal güvenceye alan siyasi
yöneticiler ve parlamenterler.. ülkede
yağmayı ve sağlıksız-plansız-
güvencesiz yapılaşmayı önlemek
yerine hukuksal koruma altına alan bir
imar politikasını belediye
örgütlenmesinden yasal
önlemlerine kadar tüm kurum ve
kuruluşlanyla egemen kıldıklan için
cezası ölçülemeyecek düzeyde
suçludurlar...