22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
24 AĞUSTOS 1999 SALI CUMHURİYET SAYFA kultur@cumhuriyet.com.tr 15 Ayten Alpman, yeni çıkan albümüyle sorumluluğunu yerine getirdiğini düşünüyor Yirmi yıl geciken buhışma...AHSEN ERDOĞAN Bugün orta yaş ve üzerini sûrmekte olanlardan kim anımsamaz ki Ayten AlpmanV Ülkemizde Batı müziği söy- leyen ilk kadın şarkıcılardan biri o. Şar- kıları zaman içerisinde başkalan tarafin- dan da yorumlanarak bugüne dek gel- di. 'Tek Başına', her seferinde yeni bir düzenlemeyle farklı şarkıcılann albüm- lerinde yer aldı. 'Memleketim' ise baş- lı başına bir fenomen oldu. Kıbns Ba- nş Harekâtı'nın resmi şarkısıydı nere- deyse. Ulusal duygular kabardığında marş gibi dillere dolandı bu şarkı. 'Ve Tann .\şkı Yaratti', 'Neden Sanki Dün- ya Dar Gelir' ve daha bir dolu şarkı. bu- gün ilk kez dinleyenler için bile çok şey ifade etmiyor mu? Ayten Alpman. uzun bir süredir yok- tu mûzik dünyasının içinde. Müzikal eğilimlerin sosyal ve politik eğilimler- le koşutluk gösterdiği, çabuk tüketilir- liğin bir deger haline geldiği, yozlaş- manın, bayağılığın ayyuka çıktığı bir ortamda, ülkemizin yetiştirdiği en iyi yorumculardan biri olan Alpman elini eteğini çekmişti mûzikten. Yirmiye ya- km kırk beşlik ve iki albûmle müzik ya- şamını noktaladığını düşünûrken, ge- çen günlerde kendi adını taşıyan bir al- bûmle yeniden çıkageldi. Onünün do- ruğunda olduğu 1967-1977 dönemini kapsayan on iki güzel şarkıyı ıçeren al- büm, Ada Müzik'in 'Eski kırkbeşlikler- Tûrk Pbp Tarihi' serisinden çıktı. 'Eski parçalanma acırdım' - Nasıl bir gereksinimin ürünü bu aJ- büm? ALPMAN - Müzik yaşamımın son on yedi yıh bomboş geçti. Ne bir plak teklifi aldım ne de konser teklifı... Es- kiden söylediğim parçalan dinleyip din- leyip acırdım onlara. Çok güzel şarkı- lar çünkü; çok değerli müzisyenlerle ça- Iışılarak yapıjmış şarkılar. Fikret Şeneş, Ülkii Aker, ÜmH Aksu gibi çok önem- li söz yazarlannın imzasını taşıyorlar. Uzun süredir onlan bir albümde topla- mayı istiyordum. Sonra bir gün Ada Müzik'ten Murat Hasan geldi ve "Genç- ler sizi tanımıyor, bu parçalan yeniden canlandırahm ki sizi tanısınlar" dedi. B (Fotoğraf: UĞUR GÜNYÜZ) u albümü yapmakla önemli bir görevi yerine getiriyormuşum gibi hissettim. Çünkü bugünün yoz müzik ortamında gençler başka bir şeylerin arayışı içerisindeler. Onlara, 'Sizin şimdi aradığınız şeyleri biz kırk sene önce bulmuşuz' demek istiyorum. Müzik duygusunu yakalamışız, ki bu şimdi çoğu müzisyende olmayan bir şey. Elimdeki parçalan verdim, geri kalanı- na kanşmadım. Bir yandan da önemli görevi yerine getiriyormuşum gibi his- settim. Çünkü bugünün yoz müzik or- tamında gençler başka bir şeylerin ara- yışı içerisindeler. Onlara. k Sizin şimdi ara- dığınız şeyleri biz lark sene önce bulmu- şuz' demek istiyorum. Müzik duygusu- nu yakalamışız, ki bu şimdi çoğu mü- zisyende olmayan bir şey. -Onca sene hiçbir teklifalmamanızın nedeni nedir sizce? Bizler caz kulüplerinde ve gece ku- lüplerinde çalışırdık. Böyle yerler şar- kıcılar için tam anlamıyla bir okuldur. Ancak bu kulüpler yirmi beş sene önce birer birer kapanmaya başladı, korkunç bir arabesk furyası çıktı ortaya. Bu mo- dadır, geçer, biraz sabredelim dedim. Elimi ayağımı biraz çekeyim, arabesk- çiler de heveslerini alsınlar diye düşün- düm. O aralık çok mutlu bir üç-beş se- ne geçirdim. tstediğim kitaplan oku- dum, istediğim yerleri gezdim. Tam ara- besk bitti, geri döneyim derken pop ftır- yası başladı. Her gün on-on beş şarkıcı mantar gibi bitiyordu. Hangisinin ismi nedir, kim ne söylüyor, birbirine kanş- tırdık. Bu sefer de oturup bu fırtınanın dinmesini bekledik. Hâlâ da bekliyomz ya... lşte o aynlık döneminde biraz bel- leklerden silindim. - Unutulmak kırdı mı sizi? -Tam anlamıyla unutuldum diyemem, çünkü 'Memleketim' şarkısı beni kü- çük bir kitleye her dem hatırlattı. Orta- lıkta olmadıgım dönemlerde Ajda Pek- kan'ndan Candan Erçetin'e kadar pek çok şarkıcı parçalanmı söyledi. Genç- ler kim olduğumu, görüntümü bilmi- yorlarbelki, ama şarkılanmı ezbere söy- lüyorlar. 'Dk göz ağnm caz' -Albümdeki şarkılar 1967-1977 döne- mini kapsıyor. O dönemin müzik orta- mını kısaca değeıiendirir misiniz? O dönemin akımı, Türkçe sözlü ya- bancı parçalardı. Açık konuşmam gere- kirse bu akımı hiç beğenmemiştimben. Ama caz söyleyeceğim ortam olmayın- ca zorunlu olarak bu tarza yöneldim. En çok da San Remo Yanşması'na ka- tılan şarkılan söylerdim: 'Sensiz Ol- maz', 'Tek Başına', 'Ben Böyleyim' gi- bi... Baktık ki bu şarkılar çok tutuyor. devam edelim dedik. Ben sevmedim, ama halk sevdi. Neden Türkiye'de üre- tilen müziği yorumlamadmız diye so- rabilirsiniz. Bu mümkün değildi, çün- kü bizim zamanımızda Batı müziği ya- pan bestecı yoktu. Gerçi şimdi de -iyi işler yapanlarda olmasına karşm- var sa- yılmaz. - Caz söylemek içinizde bir ukde ola- ark kalmadı mı? Kalmaz mı? ilk göz ağnm o benim. Ama dönem dönem ara vermek zorun- da kaldım. llham Gencer'le beraberli- ğimizde açtığımız Çatı adlı gece kulü- bünde dans müziği söylüyordum, daha sonra da para kazanabilrnek için dans mü- ziği söyledim. Gencer'le evliliğimiz bit- tikten sonra tsveç'e gittim ve ülkenin en büyük caz orkestrasıyla çalıştım. Ve Türkiye'ye büyük bir hevesle döndüm. Gerek eğitim gerekse deneyim bakı- mından oradan çok dolu gelmiştim ve sanmıştım ki, bir caz söyleyeceğim, Tür- kiye yıkılacak. Nerdee? Türkçe sözlü ya- bancı müzik furyası başlamıştı döndü- ğümde. O günden sonra da çok az fır- sat bulabildim. Fakat Neset Ruacan'ın yöneftiği TRT Caz Orkestrasryla birlik- te, biri geçen yıl tstanbul Caz Festivali kapsamında olmak üzere üç kez konser verdim. Bu albümümün çıkması dışın- da son senelerdeki en büyük mutluluğum bu orkestrayla verdiğim konserler ol- du. _.„,, ÖZEL YETENEK SINAVLARI TARTIŞILIYOR (3) 'Sanatın eğitiıııi bireysel olmah' ESRA AlJÇAVUŞOĞLU Yüksek Öğretim Kurumu (YÖK)Başkanı Prof. Dr. KemalGürüz'ün, ortaöğretimden yükseköğ- retime geçiş sisteminde ileriki yıllarda değişik- likleryapılabileceğini, buna bağlı olarak re- sim, müzik ve beden eğitimi gibi alanlarda uygulanan özel yetenek sınavlannın kaldı- nlabileceğini açıklamıştı. Konu ile ilgili so- ruşturmamıza sanatçılardan ve öğ- retim görevlilerinden ge- len tepkiler çoğunlukla ye- ni sistemin 'yanlışlığı' üze- rine odaklaruyor. KAYA ÖZSEZCİN (Hacettepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Dekam-Sanat Eleştirmeni) Güzel sanatlann, kendi- ne özgü sistem özellikleri gösteren bir yapı karakteri vardır. Güzel sanatlar eği- timi veren kurumlann 2547 sayılı yasa kapsamma alın- masıyla başlayan birtakım tartışmalar yetenek sınavla- n hakkında da birtakım yo- rumlar yapılmasma yol aç- mış görünmektedir. Bütün sorun güzel sanat- larda geçerli olması gere- ken sisteme ilişkin uygula- malann bugün bile yeterin- ce kavranmamış olamsından kaynaklanmaktadır. Kayınlma olaylan gerekçe gösterilerek özel yetenek sınavlannın önümüz- deki ders yılından itibaren kal- dınlacağı yolundaki haberler de, bu alana dışardan bakışın getirdiği birtakım karmaşık sonınlan içermektedir. Yetenek sınavı olmadan güzel sanatlar fakülteleri- ne öğrenci alınması müm- kün değildir. Öte yandan orta öğretim kurumla- nnda özel yetenek ge- rektiren resim ve mü- zik gibi derslerin bugün öğretilme düzeyindeki çelişkiler göz önüne alınırsa bu disiplini orta öğ- retimdeki başan düzeyiyle ilişkilendirecek bir değerlendirmenin ne kadar yerinde olacağı, ne öl- çüde olumlu sonuç vereceği tartışılabilir. Üni- versitelerin kendi yapılan içinde güzel sanatlar fakültelerinin özgür seçim ve değerlendirme mo- dellerine göre bugün uygulamakta olduklan yön- tem belki bazı yönlerden ele alınabilir, iyileştiri- ci önlemler düşünülebilir. Ama merkezi sınav sistemine göre standart öl- çülere bağlıyacı bir değerlendirme yapmak bu öl- çülere göre öğrenci seçmek alanın yapısına ay- İan düşer. Güzel sanatlar, yeteneklerin yanştığı bir alan- dır. Yani işin özünde en iyi olanı ya da olanlan seçme çabası egemendir. Önemli olan bu seçimin n doğru ve nesnel ölçülere göre yapılmasıdır. Bu- na karar vermesi gerekenler de konunun uzman- lan ve öğretim elemanlandır. Dolayısıyla özel yetenek sınavlan benim gö- rüşüme göre günümüzde yürütülen yöntemler içinde sürdüriilmeli. Ancak daha iyi sonuç alınabilecek birtakım yan öneriler gene ko- nunun ilgilileri ve uzmanlan arasındaki ko- ordinasyonla sağlanabilir. MÜJDAT CEZEN (Sanatçı) Konservatuvarlar ve akademiler özel yetenek sınavı yapmadan nasıl öğ- renci alacak? YÖK eğer böyle bir uygulamayı baş- latırsa sağır ve dilsiz bir öğrencinin tiyatro bölü- müne girmesi kaçınılmaz olur. Ya da en ufak bir re- sim yeteneği olmayan öğ- renci akademiye girebilir. YÖK kurulduğundan bu yana eğitmenlik yapıyo- rum. O günden bu yana da ısrarla konservatuvar ve akademilerin bir an önce YÖK'den aynlmasını ve özerk olmasını vurgulu- yorum. Bu işin yüksek puan tutturmakla bir ilgisi ol- madığını düşünüyorum. Ak- si halde kimin operaya, kimin tiyatroya, kimin resim bölü- müne gireceğini belirleye- mezsiniz. YÖK'ün böyle bir hata yapacağını sanmı- yorum ama yapar, yapar- sa da hiç şaşırmam. BEDRİ BAYKAM (Sanatçı) Güzel Sanatlar Fa- kültelerine girişte yetenek sınavlann- datorpil işlediği iddi- alan ne yazık ki sürekli olarak yıllardır karşımız- da... Ve bugüne kadar bu fakültelerin iddialarakar- şı biryanıt aramadıklan veya vermedikleri de or- tada. Ama Güzel Sanatlar Fakültelerine girişte ye- tenek sınavlanm toptan ortadan kaldınp tüm so- rumluluğu YÖK'e vermenin de birçok başka mahzuru var. Bu arada güriümüzün çağdaş sanat anlayışında eski yetenek sınavı tiplerinin günü- müz koşul ve gerçeklerine, sanatsal beklentileri- ne ne kadar uygun olup olmadığı da çok ciddi bir tartışma konusudur. Özetle bu konu siyah veya beyaz diye doğru ve yanlışı kolayca ayırt edebileceğimiz bir alan değil. Birçok gri bölgesi olan birproblemdir. Yıl- lardır Güzel Sanatlar Fakültelerine seçilemeyen onca aday, suçu tanıdıklar aracılığıyla bu okulla- ra giren torpilli adaylara atmaktadır. Burada yapılması gereken, Güzel Sanatlar Fa- külteleri yöneticileri ve YÖK'ün beraberce bir ma- saya oturup bu sorunu tüm doğrulan ve eğrile- riyle beraberce analiz edip objektif doğruya hiç- bir inatlaşma yaşamadan beraberce ulaşmaya ça- lışmalandır. HÜSEYİN CEZER - . (Sanatçı) Universite giriş sınavlannda güzel sanatlar eği- timi yapan kurumlarda, yetenek sınavının kaldı- nlması çok yanlış bir uygulama olur. Ve temel eği- timde bir türlü yapılamayan bir uygulamamn, öğrencilenn belirginleşen yeteneklerini içeren bireysel dosyalann tutulmasından doğan boşlu- ğun verdiği zaran, daha da derinleştirir. Oysa, herkes bilir ki. bir toplumun her alan- da yükselmesi ve gelişmesini sağlayan bireylerinin kendi yetenekleri alanın- da yaptıklan katkılann toplamıdır. Gençleri, belli konulardaki aynca- lıklanm hesaba katmadan yönlen- dirmek, hem bireysel olarak onlara. hem de onlardan hizmet bekle- yen topluma fayda getirmez, büyük zarar verir. MAHİR CÜNŞIRAY (Sanatçı) YÖK'ün torpiliddi- alan nedeniyle uygu- lamak istediği bu sis- tem i, gereksiz bir ba- hane olarak görüyo- rum. Kuşkusuz Güzel Sanatlar Bölümleri- ne girişte torpiller yapıldı. Ama bu eğer bir nedense o zaman o okullara alınan eğitmenlere de bir basamak sınavı ya- pılması gerekiyor. Anladığım kadany- la YÖK, bütün üni- versiteleri belli bir stan- darta oturtmaya çalışı- yor. Sanırım bir sa- natçı ile bir mühendis arasındaki farkı çok iyi bilmiyorlar. Bu sistemle bile fıre ve- rirken. yeni uygula- ma ile olumsuzluk yüzde 90'lara çıkacak. Böylece hasbel kader ba- zı kişiler bu bölümlere girmek durumunda kala- cak. Daha ciddi uygulamalara ihtiyacımız var. Örneğin uzmanlan bir araya getirerek bir hafta- lık ya da on günlük kurslar yapılabilir. ALİ TEOMAN CERMANER (Sanatçı) Sanatsal eğitim bireysel yapıda olmak zorun- dadır. Bu alanda kişinin kişiselliği, özelliği son derece önem taşır. Eğitim sürecinde de sınavın- da da kitlesel eğitim bağlamında ele alınması tek yanh, tek doğrulu, tek yönlü yaklaşımlarla değer- lendirilemez. Başvuran her öğrenciyi yazıkki okula kabul edemiyoruz (koşullanmızdan ötürü) öyleyse elemek zorundayız. Bu noktada doğru yöntem ve doğru yaklaşım- la insanlann yetenek ve eğilimlerini doğru de- ğerlendirmek gerekir. Test usulü zekâ ve bilgi ölçümlerinin bireylerin özelliklerini gösterebi- leceği inancında dcğilim. Bizim alanlanmızda yetenek de zekâ da tek tip değildir. Çokyönlü- lüğünü benimseyip ona göre değerlen- dirmek daha tutarh yaklaşımdır. PİKMEN C O R O N (tstanbul İ nKersitesi Edebiyat Fa- kültesi Tiyatro Bölümü Başkanı) Özel yetenek smavlannm, kayır- ma iddialan gerekçe gösterilerek kaldınlmak istenmesi ne derecede doğru ve sağlıkh bir yaklaşımdır? Aynca "kayrma" bu sınavlan yapan- lan töhmet altında bırakmaktadır. Bu bakımdan da anlamakta zorlan- dığım güvensizliğin belirtilerini ta- şımaktadır. Istanbul Üniversitesi Ede- biyat Fakültesi Tiyatro Bölümü, al- tı yıllık birbölümdür. Açıldığı gün- den bu yana özel yetenek sınavıyla öğrenci almaktadır. Çünkü dramaturji ve eleştiri ağır- lıklı bu bölüme girecek bu öğrenci- lerin alanlannda sağlıkh aşamala- n gerçekleştirebilmeleri için bel- li sanatsal niteliklere ve estetik kaygılara sahıp olması gerekli- dir. Bu niteliklere sahıp olma- yan bir kişinin salt OSS'den belli bir puan aldı diye bö- lüme girmesinin kime ne yaran olabilir? Böyle bir karar sanat eğitimi veren okul- lan zorlamaktan öte- ye geçemez. Not: Mimar Sinan Üniver- sitesi yetkilileri bu konudaki görüş- lerin üniversitenin akademik organla- nnda görüşülüp, tartışıldıktan sonra de- ğerlendirilerek bir sonuca vanlacağını düşü- nüyor. BİTTİ Çeviri Bültenrnin yeni sayısı • KültürSenisi-Bir uzmanlık alanı olarak çevirmenlik mesleği ve çeviriyi özendirmek, konuşulup yazılmasına ve mesleğin saygınlığımn gelişmiş üleklerdeki düzeyde yaygınlaşmasına ortam hazırlamak, üniversitelerin mütercim-tercümanlık bölümü öğrencilerine de profesyonel ipuçlan vermek amacıyla üç ayda bir yayımlanan Çeviri Bülteni'nin yeni sayısı çıktı. Derginin bu sayısında kurulma aşamasındaki 'Çeviri Demeği' geçici yönetim kurulu başkanı Prof. Dr. Hasan Anamur'un çağn makalesi, Oya Sebük ve Enver Yücel'le söyleşiler, Ulusal Çeviri Sempozyumu'ndan haberîer, Marmara Üniversitesi tarafından yayımlanan kitabı 'Erek Odaklı Çeviri Yaklaşımı Eleştirisi' hakkında Tunç Özben'le söyleşi, Yrd. Doç. Dr. Osman Aslan, Neşe Başar, Mark Bahar, Ümit özaydın, Alper Taşpınar ve Ali Yalıman'ın makale ve röportajlannın yanı sıra Çeviri Dünyası'ndan haberler yer alıyor (288 30 76) Soykırıımn tanığı nesimiep • Kültür Servisi - Auschvvitz toplama kampında soykınma uğrayan Çingenelerin resmini çizen kadın Yahudi ressam Dinah Babbitt'in tablolannı soykınm müzesinden geri alma talebi, Amerika ve Polonya arasında gerginliğe yol açtı. Müze yetkilileri, Babbitt'in çizdiği yedi suluboya tablonun belgesel değer taşıdığını ve soykınmla ilgili bütün belgeleri ellerinde tutmak zorunda olduklannı belirtiyor. 20 yaşındaki güzel sanatlar öğrencisi Dinah Bobbitt, 1942 yılında annesiyle birlikte Çek Cumhuriyeti'ne götürülmüş, 1943 yılında da Auschwitz'e sevk edilmişti. Kampta Çingeneler üzerinde tıbbi deneyler yapan ve zalimliğiyle tanınan Doktor Josef Mengele, Babbitt'i zorla odasına getirterek ölecek olan Çingenelerinresimleriniyaptırdı. Sanatçı, tablolannın varlığından 1973 yılında Hollywood'da animatör olarak çalışırken haberdar oldu. Amerikan Kongresi son bir aydır şu anda 73 yaşında bir Amerikan vatandaşı olan Babbitt'in tablolannın geri verilmesi konusunda Polonya hükümetine baskı uyguluyor. Di Caprio'nun başı çevrecüeple yine dertte • Kültür Servisi - Leonard Di Caprio'nun başrolünü üstlendiği Tayland'ın Phi Phi sahillerinde çekilen The Beach (Kumsal) adlı filmin ekibi çekimlerin tamamlanmasının ardından bir kez daha mahkemeye verildi. Çekimler sırasında çevreciler tarafından sahili kirlettikleri ve doğanın yapısını bozduklan gerekçesiyle çevreciler tarafından sık sık protesto edilen Di - Caprio ve 20rtı Century Fox Film şirketi, 7 Eylûl'de bir kez daha mahkeme karşısına çıkacak. Di Caprio, filmin çekimleri sürerken film şirketinin sahili aldığından daha iyi bir durumda bırakacağını ve filmin gösterime girmesinin ardından turizmin de canlanacağını belirtiyordu. Alex Garland'ın aynı adlı romanından uyarlanan tartışmalı film, Tayland'a tutkun bir gezginin yurtlanndan edilmiş bir grup Bahhnın yaşadığı uzak bir adaya gitmesini konu alıyor. Çehov'un Yeni Bulunmuş Mkâyeteri • Kültür Servisi - Anton Çehov'un gençlik döneminde yazdığı otuz sekiz hikâyenin bir araya getirildiği Yeni Bulunmuş Hikâyeler, Yapı Kredi Yayınlan Edebiyat Dizisi'nden çıktı. Çehov 26 yaşındayken Marya Ksilyova'ya yazdığı mektupta 'Yazabildiğiniz kadar çok yazın! Parmaklannız kınlana dek yazın, yazın, yazın!" diyordu. Yeni Bulunmuş Hikâyeler'deki kısa anlatılar ve hikâyeler Çehov'un edebiyat yaşamının en üretken dönemine rastlıyor. 1880'lerde Rusya'nın çeşitli dergilerinde yayımlanan bu hikâye ve anlatılar, Amerikalı yazar ve çevirmen Peter Constantine tarafından New York Halk Kütüphanesi'nde bir araştırma sonucunda rastlantı eseri bulunmuştu. Kaml Yavuz'un karikatiip sergisi • Kültür Servisi-Kamil Yavuz'un insan ve hayvanla ilgili olarak seçtiği çeşitli konulardaki karikatürleri Bayramoğlu Hayvanat Bahçesi Kuş cenneti ve Botanik Parkı sergi salonunda sergileniyor. 40 renkli karikatür ve 10 kolaj fotoğrafin yer aldığı sergi 31 Ağustos'a kadar izlenebilir. Aynntılı bilgi için 0262 635 57 43 numaralı telefondan bilgi alınabilir. Medyavizyon'tfa gazetecffik etiği • Kültür Servisi-Ajans Press Medya Takip Merkezi tarafından yayın hayatına kazandmlan ve iki ayda bir yayımlanan Medyavizyon'un yeni sayısı çıktı.Başta halkla ilişkiler, reklam, televizyon ve basın dünyası olmak üzere tüm medya temalannı işleyen dergi artık bayilerden de temin edilebilecek. Derginin temmuz- ağustos sayısında gazetecilik etiği vereklamcıhkkonulannın arka planına iniliyor. Türkçenin zenginleştipilmesi kuruttayları • Kültür Servisi -Yıldız Teknik Üniversitesi'nde 23-24 Eylül tarihlerinde Türkçenin Zenginleştirilmesi Kurultaylan adı altında bir dizi oturum gerçekleştirilecek. 23 Eylül 1999 Perşembe günü yapılacak dilbilim. dil bilinci, dil yanlışlan Dil devrimi ve sonrası konulu otunımlan, 24 Eylûl'de dil devrimi ve edebiyatçılanmız, eski ve yeni dil kurumlannın dile bakışı, Türkçenin özleşmesinde ölçü konulu oturumlar izleyecek. Açıhşı Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel ve Başbakan Bülent Ecevit tarafından gerçekleştirilecek ve genel bir değerlendirmeyle son bulacak kurultayın kapanış konuşması Prof. Talat Halman tarafından yapılacak.İki gün boyunca çeşitli sergilerin ve imza günlerinin gerçekleşeceği kurultayda, aynca Türk Dil Kurumu kuruculan olmalan nedeniyle dört kurucu yakınına, TDK ödülü almış 75 yaşını doldurmuş dokuz sanatçıya ödül verilecek.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear