Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 24 AĞUSTOS 1999 SALI
14 JvLJJ-iJ. U.K. kultur@cumhuriyetcom.tr
SAHNEDEN AYŞEGÜL YUKSEL
Ozanlara tiirkü söyleten adamO artık Datça'da uyuyor. Depremi duymadı. El-
li yıldır, Türkiye'sini boğan acılara, bu acılara ne-
den olanlara, türkü tadıyla bezedigi şiirleriyle ka-
fa tuttuktan sonrasustu ışte. Susmuşolmasaydı, gün-
lerdir yaşamakta olduğumuz yürek sızılanna, med-
yaca ve halkça -çoğunlukla- biçimsiz biçemde ver-
diğimiz tepkilere, aklıru gönül süzgecinden geçi-
rerek öyle bir anlatım biçemi bulurdu ki, kendı
saçmasapan söylemimizden annıverip, onun "Can
Yücel'ce söytedikJeri' ne kaynaklık eden coşkun/de-
rin duyarlığın sert dalgalı, serin sulanna sığınıve-
riıdik. O bu kez göçük altında kalan on binlerin top-
rağa yayılan sessizliğinı paylaşıyor.
Geriye, elini benden çabuk tutan (ister Paris'te,
ister New York'ta, ister Istanbul, Ankara ya da
Hakkâri'de olsun, Tûrkiye'nin nabzı hep damarla-
nnda atan) sevgili Vecdi Sayar arkadaşımın Cum-
huriyet'teki Kedi Gözü köşesinde bütûnünü aktar-
dığı, Türkçesi Can Yücel'ce söylenmiş Shakespe-
are "Ağrt"ı kaldı. Ağıt'm sonunda ölmüşlere şöy-
le sesleniyor Shakespeare/Can Yücel: "Yıldınm-
dan korkma gayn / Ne de yer depreminden / Unut
sevinci kederi / Yeter çektiğjn elden / Sevenler böy-
le çaresiz ' Genç yaşında bir avuc toz."
Bir dolu büyük dünya ozanı, Can Yücel'in, ya-
bancı dil bilgisini, Türkçe deyiş kültürüyle ve şair
ustalığıyla buluşturduğu çevirilerle, bize Türkçe
türkü söyleyen, dizeleri dilden dile dolaşan bizim
ozanlanmız oldu. Can Yücel'in şiir çevirilerini içe-
ren "Her Boydan" kitabının 1983 baskısındaki su-
nuş yazısında Sabahattin Eyüboglu'nun dediği gı-
bi, "bir insanı yeniden yaratmak gjbi bir şey" şiır
çevirisi. "Kendi dilinde bile kılına dokundunuz mu
bozulan,şnrken nesiroluveren bir bü> ülü sözü bam-
başka sesler ve kelimeterle nasıl verebilirsiniz?" (s.
7)
Eyüboğlu, Can Yücel'in yabancı dilden Türkçe-
ye aktardığı şiiri şöyle kutsuyor: "Can Yücel, ken-
di şiirini söyler gibi çevirmiş bu ' Her Boydan' şiir-
leri Cömertçecanını komuş başkalannın söyledik-
lerine. Ha sen söytemişsin ha ben der gibi. Insanla
insanın kaynaşması her zaman güzeldir, şairin şa-
irle kaynaşmasında bir başka sıcakhk, bir başka
aydınlık oluyor: bir dille iki dilin tadını almak, bir
canla iki canın se>incini duymak gibi bir şey." (s. 9)
Çeviri ustası Sabahattin Eyüboğlu. Can Yücel'in
pek çok kişi tarafindan nedense "fazla özgûr" bu-
lunan çeviri eylemindeki ustalığına "ruhsat" verir-
ken son derece akılcı bir çözümlemeye dayanıyor:
"_Can Yücel en aşui daygulanm en soğukkanlı
düzene sokmasını bfliyor, düşünce coşkunluğunu
biçimte, biçim düşkünlüğünü cana sesleniş, ciğere
gidişle,dil sarkınolığını kafa oJgunluğuyla giderive-
riyor." (s. 9)
Tomris Uyar,Can Yücel 'le yapüğı söyleşide (Mil-
Bir dolu büyük dünya ozanı, Can Yücel'in, yabancı dil bilgisini, Türkçe
deyişle kültürüyle ve şair ustalığıyla buluşturduğu çevrilirle, bize Türkçe
türkü söyleyen dizeleri dilden dile dolaşan bizim ozanlanmız oldu. Can
Yücel, kültürümüze armağan ettiği özgün ürünler yanında, şiiri şiir gibi,
oyunu oyun gibi, düzyazıyı düzyazı gibi çevirirken, "asıl olay"dan hiç
birşey eksiltmeksizin, Can Yücel imzasıyla zenginleştirdi her birini.
liyet Sanat, sayı 65, 1 Şubat 1983) "şiirçevirisinde
uyarlamanın suıınnı" sormuş ozana. '•Çeviri kadın
gibidir, güzeli sadık olmaz, sadıgı güzel, diye bir ata-
sözüvardır" diye başlıyor yanıtına Can Yücel. "Ço-
ğu atalar gibi, Rus atası da yanıumş. Çeviri kadın
gibidir, doğru. Doğnı, ama güzeli sadık oiur onun
da. Sadıgı güzel mi olur, bak onu bflemiyorum. Bu
köpeksi kuşkum, beUd de o 'güvenilir ya da 'sa-
dık' bellenmiş çevirmenlerin harfû lâM anlamı ya-
kalayacağun derken şiirin hnısını kaçırageuniş oluş-
lanndan doğuyor. Oy sa şiiri şiir eden tınıdır, o güm-
ledi mi şiir de gümler... Şiir („.) tınılaria zaman içre
yaranlmış, patiaolnuş bir olaydır. Şairinin bütün
öznelliğine karşın, nesnelBği de bundan ileri geJ-
mektedir." (s. 21)
Bu "pattotma" olayı "ceviri ŞBr"de şöyle gerçek-
leşir Can Yücel'in deyişiyle: "Dakiklik tam bu
baglamda iştedevTeye girmektedir.'Sadakat' demi-
yonım, dikkat et Çevirmen. bir taharri memuru ve-
ya bir Simenon gibi asıl olayın dizeleri arasuıda kol
gezerek seyirtecek, aynnüları kurcaiayacak, ipuç-
lannı yoklayacak, işin çetetesini tutarak olayuı kün-
hünevaracak,bütûnünü,tmısını kavrayacak, sonun-
da onu başka bir dilin (mekânı değil) zamanı için-
de yeniden yaratacaktır. Benim çevirilerimin aitına
'Türkçe söyleyen' kaydınıdüşmeminnedenidebu-
dur."(s.2O)
İşte bu, şiir duyarhğı ve bu düşünsel'duyuşsal ça-
badır, Can Usta'ya Hamlet'in ünlü "Tobeor notto
be, tnat is the question" sözünün karşılığı olarak,
ünlü şarkının "Bir ihtimal daha var, o da öhnek mi
dersin" dizesini arayıp bulduran...
İşte bu yüzden "Bahar Noktast" ülkemizde en
sevilen, en çok sahnelenen Shakespeare oyunla-
nndan biridir. Işte bu yüzden Tiyatro Boğaziçi,
Shakespeare'in "Futma"sı için "Ne zaman ki Can
Yücel 'Fırtına'yı çevirir, işte o zaman bu oyunu oy-
nayabiüriz" demiştir ve çeviri gerçekleşince de oy-
namıştır.
Genco ErkaL Can Yücel'in Brecht'ten çevirdiği
"Kaikas Tebeşir Dairea" oyununun Dostlar Tiyat-
rosu tarafindan ilk kez sahnelendiği dönemde, ken-
disine Azdak rolünü nasıl oynaması, sözlerin ağ-
zından nasıl dökülmesi gerektiğini, koca bir bölü-
mü tek başına oynayarak nasıl anlattıgını unutamı-
yor. Can Yücel'in yine Brecht'ten çevirdiği AST
yapımı "Tak-tik"in, Timur Seiçuk elinden çıkmış
en yaman tiyatro şarkılanndan olan "Eldeki bir
kuş daha kuştur daklaki iki baykuştan" bugün de
dilimizde dolaşmıyor mu? Ya Brecht'in "Şvayk
Hhier'e Karşı" oyununun Can Yücel'ce söylen-
miş "Vütava'nın Türküsü"? Brecht'le, Shakespe-
are'le haşır neşir olmuşluğu kabul de, beni en çok
şaşırtan, ünlü 'Marat/Sade'in yazan -dil yoluyla mi-
zah ve ironi kullanımı bizim duyarlığımıza pek de
denk düşmeyen- Peter Weiss'in Portekizli diktatör
Salazar'dan yola cıkarak yazdığı oyunu, "Satozun
Mavah" başlığı altında tadına doyum olmaz bir se-
yirlik olaya dönüştüren Can Usta'nın becerisi...
Cana can katmak bu demek olsa gerek...
Can Yücel, kültürümüze armağan ettiği özgün
ürünler yanında, şiiri şiir gibi, oyunu oyun gibi,
düzyazıyı düzyazı gibi çevirirken. ''asılola\"dan hiç
bir şey eksiltmeksizin, Can Yücel imzasıyla zen-
ginleştirdi her birini. Öyle ki, yalnız özgün şiirle-
rinde değil, çeviri yapıtlannda bile, imzayı görme-
sek de, bir Mozart senfonısini, bir Pkasso resmini
tanırcasına ulaşır olduk Can Yücel'in "kendineöz-
gû" söylemine. Bu söylemle bizi bize kazandırdı-
gını yadsıyabilir miyiz?
Can Yücel'i yakındantarumafirsanmolmadı. Yıl-
larca önce yalnızca bir cümle söyledim ona. O da
bana bir cümle söyledi. ODTÜ'dekı bir sanat izlen-
cesinin kalabalığı içinde, kendimi sorumlu hoca
saydığundan, yamna zorlukla yaklaşıp kendimi ta-
nıtarak "Bizi kırmayıp geldiginiz için teşekkür ede-
riz" anlamına gelen bir şeyler söylemiştim. Can Yü-
cel'den, "Getaniş olmak benim için bir zevk" biçi-
minde kalıplaşmış bir karşılık beklenemezdi elbet.
Ancak, hoş bir şey söylemesi de gerekiyordu her-
halde. Yanıtı, "Can \'üeel'ce şaşutıcı'" olduğu ka-
dar da hoştu: "KoJyeniz ne kadargüzel, hanımefen-
di_"
Büyükbabamm eski bir tespihinden dönüşmüş.
ağaçtan yapmaboncuklardan oluşan koryeme ne za-
man gözüm değse Can Yücel'le merhabalaşmış gi-
bi olurum.
1999-2000 sinema mevsiminde Warner Bros'un listesîne bakıs
Sezonun yeni filmleri
Kühür Servisi -Yeni mevsimin merakla beklenen
Warner Bros filmlerinin başmda, geçen yıl konusu-
nu herkesten gizli tutarak, setini dış dünyaya bütü-
nüyle kapatarak ve kılı kırk yararcasına özenip ritiz-
lenerek çektiği bu fılmi tamamladıktan sonra, gös-
terime çıktığmı göremeden ölen efsanevi yönetmen
Stanley Kubrick'in, bir anlamda vasiyet eseri sayıla-
cak 'Eyes VVTde Shut' yer alıyor kuşkusuz. Kubrick
ustanın kamerasım bu kez Tom Cruise'le Nicok Kid-
man ikilisince oynanan, genç bir çiftin arasındaki
aşk, tutku, kıskançlık cinsellik, vb. gibi bazı 'mab-
rem ve özel alanlar'a çevirdiği 'Eyes Wide Shut- Gö-
zü Tamamen Kapalf.
Temmuz'da gösterime
girdiği ABD'den sonra,
sonbaharda da Avrupalı
sinemaseverlerin karşısı-
na çıkacak. Bizdeki gös-
terim tarihiyse 22 Ekim.
WB listesinde dikkati
çeken bir başka film de
halen gösterildiği Avru-
pa ülkelerinde hem se-
yircinin alkışını alan, hem
de eleştirmenlerce beğe-
nilen 'Matrn'. Meraklı-
smın birkaç yıl öncesi-
nin ilginç kara film dene-
mesi 'Bound'la anrmsa-
yacağı yönetmen Larry
ve Andy Wachowski kardeşlerin yeni çahşması olan
'Matrix', yaşanan gerçekliğe ve yaşamın ötesindeki
gerçekliğe ilişkin, bilimkurgu ve aksiyonla harman-
lanmış, göz alıcı görsel efektlerle cilalanmış, farklı,
karmaşık bir fantastik serüveni aktanyor. Yaşanan
ve yaşamın ötesinde olan gerçekliklerden biri rüyay-
sa, öteki Matrix'tir.
Keanu Reeves'in oynadığı Neo, umutsuzca Matrix'i
araştuırken onu başka bir dünyaya götürecek güzel
yabancı THniry'yle(yenilerden Carrie-Anne Moss)
tanışır filmde. Trinity'yle birlikte, gerçeği bildiğine
inandığı, tehlikeli Morphues'u (Laurence Fishburne)
bulan Neo, artık Matrix hakkında bir şeyler öğrene-
bilecektir. Sonuçta aradıklan cevabı bulrnak için, her
amn, her hareketin hayati önem taşıdığı, amansız bir
mücadelenin göbeğine düşen Neo, Trinity ve Morp-
heus'un sürükleyici serüvenlerini çarpıcı efektlerle
görüntüleyen bu fantastik, Larry ve Andy NVachovvs-
ki'nin (başka deyişle Amerikan sinemasında Joel-
Ethan Coen'lerin izini süren bu yeni kardeş yönet-
melerin) yıldızını iyice parlatacağa benzer kısacası.
Nicedir sesi soluğu çıkmayan yönetmen-senarist
Sam Raimi'nin. Bill Paston, Bridget Fonda, BOly Bob
Thornton,Jack Walsh gibi oyuncularla çektiği, Ame-
rikan taşrasmda geçen 'ASimplePlan-Basit Bir Pbn".
lOEylül'degösterilecek.'ASimplePlan\kazageçı-
rip ormana düşmüş bir uçak enkazında 4 milyon do-
larla dolu bir çanta bu-
lunca bunu cennetten
gönderilmiş bir arma-
ğan sayıp iç etmek is-
teyen üç uyaruğrn, ib-
retlik, gülünçlü hikaye-
sini naklediyor. Biri
evli barklı, işleri tıkı-
nnda bir Minnesota'lı
Hank (Bill Paxton).
ötekı ikisiyse Hank'tn
gerzek kardeşiyle onun
ırkçı arkadaşı olan üç
suç ortağımn boşbo-
ğazlıklan sonuncunda
herşeyin berbat olaca-
ğı bu Sam Raimi fılmi,
her zaman olduğu gi-
bi seyirciye hoşça vakit geçirtiyor.
Eskilerden Sydney Pollack'ın, Harrison Ford ve
Tristin Scott Thomas'ı yönettiği 'Random Hearts'ın
gösterim tarihiyse 3 Aralık.Bir uçak kazası nedeniy-
le karşılaşan, birbirlerinin tam zıddı, yüksek rütbeli
bir polisle bir kadın politikacınrn sıradışı ilişkisini an-
larıyor yıllann yönetmeni Pollack, henüz Türkçe isim
konmamış "Random Hearts'da.
WB'nin şimdilik 15 fılmlik ön listesindeki öteki
dişe dokunur filmleri de, yapımcı- yönetmen Barry
Sonnenfetd'in Kevin KKne-WlD Smith-Sclma Hayek'i
yönettiği vvestern parodisi 'Wild Wild YVest-Vahşi
Baü'sıyla, aksiyon-macera uzmanı Renny Harlin'in
8 Ekim'de gösterilecek 'Deep Blue Sea'si oluşturu-
yor.
Kubrick'in 'Eyes Wide Shut' ı sezonun filmlerinden.
Müziğingücüyle
yardım edecetder
• Dünyanın sorunlan için kitle iletişim
araçlan ve müzisyenler seferber oluyor.
Kültür Servisi - NetAid adlı web sitesi, ilk kez tnter-
netin gücünü, televizyon ve radyonun tüm dünyaya eri-
şebilme kapasitesini ve dünyaca ünlü sanatçılann insan-
lar üzerindeki etkisini bir araya getirerek büyük bir or-
ganizasyona imza atıyor. Site, dünyanın en ciddi sorun-
lanna karşı insanlığın ilgisini ve duyarlılığmı çekmek
için 9 Ekim'de New York, Londra ve Cenova'da aynı an-
da konserler düzenleyecek. Konserlere, aralannda Bush,
The Corrs, Counting Crows, CeUne Dion, Eurythmks,
Jewel, Wy clefJean, Bono. Michael Kamen and Orchest-
ra George Michael, Jimmy Page, Pete Tovvnshend, Rob-
bie VVTDiams gibi dünyaca ünlü grup ve yorumculann
bulunduğu pek çok sanatçı katılacak. Sanatçılar, Lond-
ra'da Wembley Stadı, New York'ta Giant Stadium ve Ce-
nova'da The Palais des Nations'da sahneye çıkacaklar.
George Michael, Bono ve Robbie Williams bir üçlü
oluşturarak programlanru sunarken Wyclef Jean de, Bo-
no, Bush, The Corrs ve Eurthmics'le bir araya gelerek
konser verecek. 9 Ekim'de 17.00-22.15 saatleri arasın-
da gerçekleşecek olan konserler Internet, BBC radyo ve
televizyonu, MTV ve VH1 adlı radyo istasyonundan
naklen yayınlanacak. Konserleri Internetten izleyenler,
aynı anda felakete uğrayan kişilere ve yardım kuruluş-
lanna bağış yapabilecekler. Etkinliğin yapımcılığmı üst-
lenen Harvey Goldsmith, etkinliğin amacının olabildi-
ğince çok insanın ilgisini NetAid'e çekmek olduğunu
belirtiyor. "Müzik endüstrisi, sanatçılann, diğer insan-
larayardımetmekiçinsahneyeçıkıpeİlerindengeieni yap-
üklan günlere dönüyor" diyen Goldsmith, "Sanatçılar,
sahip olduklan müziğin gücünü diğer insanlar için kul-
lanmaktan daha fazla bir şey yapmayacaklar aslında"
diyor.
Cenova'daki gösteriye yalnızca davetli konuklar ka-
tılabilecekten, New York ve Londra'daki konserlerin bi-
letleri 24 Ağustos'ta satışa sunulacak. Isteyenler bilet-
lerini http://tixx.com/netaid-tickets.htm adresinden ala-
bilecekler. (NetAid'in adresleri: http://www.neta-
id.or.jp/;http://www.net-aid.com/helpinghands/msm/usa.
htm/)
Salman Rüşdü'nün rock müzik ıııeralo
GURHANUÇKAN
STOCKHOLM - Hint asılh tngiliz yazar
Salman Rüşdü, "Ayaklaruun Altmdaki
Toprak" adlı yeni romanının tanıtımı
için kısa süre önce Stockholm'deydi.
Romamn konusunu, "Dünyannı en
büyük rock'n'roU bandı VTO"
oluşturuyor. V2 bandmdan esinlenerek
bu konuyu ışlediğini gizlemeyen yazar,
bu vesileyle rock müziğiyle olan
yakınlığmı dile getirme fırsatı buldu. Bu
romanında Rüşdü, daha 1950'li yıllarda
Bombay'da izlemeye başladığı rock
dünyasını büyük bir neşe ve canlılıkla
anlarıyor. Elvis onun için Bombay'da da
Londra'da da "Kral"dı. Rüşdü anlatıyor:
- Bombay'da o zamanlar, yalnızca rock
müziği çalan çok sayıda radyo istasyonu
vardı. Bill Haley'i ve Elvis'i o sayede
dinledim. "Houndog"un neye
benzediğini bilmiyordum ama, Elvis'in
ne hakkında şarkı söylediğini gayet iyi
anlıyordum. Geçenlerde Çinli bir
yazarla yapılan bir söyleşiyi okudum.
Elvis'in 1950'li yıllarda Çin'de bile
tamndığını söylüyordu. Rock müziği
dünyanın her yerindeki insanlarla aynı
dili konuşuyor ve onlara aynı şeyleri
söylüyor, benim gençliğimde rock
müziği dünya gençlerini birleştiriyordu.
Sahnan Rüşdü, yükseköğrenim için
1960'ın başlannda Londra'ya gitri.
Orada karşısını, rock'ın başkenti çıktı:
- Bob Dyian önce Ingiltere'de ünlenince
Amerika'da yıldız oldu. Amerika Paul
Sünon'un admı bilmezken o Ingiltere'de
turne yapıyordu. Benim idollerim
şunlardı: lngilizler arasmda
The Beatles, Dusty Springfıeld ve
Rolling Stones. Amerikalılar arasında
önce Bob Dylan geliyordu. Onu, Batı
kıyısının müzikçileri, The Becah Boy ve
Jefferson Airplane izliyordu.
Beatles'ı sevmekte önce güçlük çektim.
"Love me do" ve "Pleas please me"
bana cıvık ve boş gelmişti. Ama
zamanla onlann müziği gelişti, ağırlık
kazandı ve içeriği derinleşti.
"Rovelver", "The VVTıite albüm" ve "Sgt
Pepper" herkesin gerçek Beatles 'ının
eserleriydi.
Salman Rüşdü bugün gençlik yıllannın
idollerinin birçoğunun yakın dostu.
Ancak bu onu yenilerden uzak tutmuyor.
Birkaç yıl önce U2 ile tanışmış ve hatta
Bono'nun evinde bir süre kalrrıış:
- U2, bu romanımdan bir metni
besteledi. Az önce Dublin'deydim ve
parçayı dinledim. Dinler dinlemez
sevdim. U2'lu gençleri çok seviyorum.
Sık sık gizli adreslerimi değiştirdim. Bir
süre Bono'nun da evinde kaldım.
Sonra ekliyor:
- ABBA yeni müzikalle ("Mamma
Mia") Ingiltere'de yeniden çok büyük.
Zaten hep büyük olmuştur orada. Yalnız
bilsinler ki onlan sevmeyen bir Ingiliz
de var: Sabnan Rüşdü! ABBA'dan nefret
ediyorum! Ama tsveç popunu
seviyorum. Özellikle 'Roxette' ve 'Ace
ofBase'i.
YAZI ODASI
SELİM İLERİ
ÇamlıcaYosmasıd)
AkifBey'i (1874) sahneye yeniden kazandırmak is-
teyen Reşat Nuri Güntekin'in bir saptayımı var. Dil-
rüba'dan söz açarken, "duygusuz bir metodram
kahpesidir" diyor. Başka olumsuz değerlendirişler de
eklemiş:
"(...) bir orta malı kadın, bir saygısız yosma (...)"
"(...) ne idüğü belirsiz, basit, tatsız, aşağılık..."
Reşat Nuri, Namık Kemal'in Dilrüba'sını aslında
pek inandıncı bulmamaktadır. Akif Bey'in yazanna
saygısından, Dilrüba'nın "temelkarakter"in) koruya-
rak, ona yeni giysiler biçmeye çalışır.
Erkekleri birbirine düşüren bu melodram kahpe-
sinin, hiç olmazsa, "ayrıhk" anlannda içten bir acı çek-
mesini diler.
Akif Bey'den sonra yayırnlanmış Intibah romanı-
nı (1876), Mustafa Nihat Özön, "Türk edebiyatın-
. da roman tûrünün ilk kitabı olmak talihine" ermiş sa-
yıyor.
İlk romanımızdaki Mehpeyker, bu ilk kadın roman
kişisi, Dilrüba'nın tıpatıp bir benzeri, uzantısı, ardılı
sayılabilir.
Melodram kahpesi, şimdi Çamlıca yosmasj kim-
liğiyle karşımıza çıkmaktadır. Üstelik, Mehpeyker,
Dilrüba ölçüsünde şanslı değildir. Herhangi bir Re-
şat Nuri çıkıp, Mehpeyker'in Namık Kemal'ce çizil-
miş alınyazısını onarmayı denememiştir.
Çok genç, iyi eğitim, öğrenim görmüş Ali Bey, ro-
manın başında babasını yitirir. Içine kapanmasın-
dan ürken sevecen annesi, Ali Bey'i Çamlıca gezin-
tilerine zorlar.
Ali Bey, geçen yüzyılın sonundaki Çamlıca'y' bir
doğa güzelliği olarak gorecektjr. Pastoral güzellik, he-
le çalışma günlerinde, Çamlıca'da dingin, suskun-
dur. Issız Çamlıca, toplumsal hayatın karmaşasına
yönelik en küçük bir çağnşım uyandırmaz.
Çamlıca'yı mayıs başlannda gezen Ali Bey, doğa
güzelliğiyie huzur bulur. Örnekse, zümrütten dökül-
müş bir aynaya benzemektedir Çamlıca. Örtüleri an-
dınr beyaz bulutlar, güneş ışığını süzmekte, aydın-
lıklar sağmakta, ama güneş ışığının yakmasına yol
vermemektedir. Rüzgâr çok hafrf eser...
Kalemdeki arkadaşlan, Ali Bey'i Çamlıca'da ziya-
fet vermeye zorlar. Yalnız, Çamlıca'ya 'tatil' günü
gitmek töredendir. Ali Bey anlamayınca, görmüş ge-
çirmiş, -Namık Kemal tersini yazmadığına göre-
Çamlıca eğlentilerinden hiçbiri yıkımlara uğramamış
arkadaşlar gülecekler; Ali Bey'in toyluğuyla alay ede-
ceklerdir.
İlk cumada karar kılınır.
Burada 'anne' kimliği devreye girer. Anne, 'dün-
ya istekleri'rim daima dışındadır: "Validesiise oğlu-
nun -öyle bir günlük eğlenceden atisince terettüp
edecek felaketleri nereden keşfeylesin- {...)"
Ali Bey'in Çamlıca'da, hemen aynı gün, arkadaş-
lanna uyup "yeniöğrendiği tarz ile" işaretleştiği Meh-
peyker'e gelince, Namık Kemal onu yakından tanrt-
mak ereğiyle bir bölüm açar.
Bölüm başındaki beyit, "Yaktın ey ateşzen-i aram
yanmtş gönlümü I Nevheves kıldın şu kendinden usan-
mış gönlümü", gerçı Mehpeyker'in trajik konumu-
nu birtakım göndermelere açabilecekse de, roman
yazan o yanmış gönül... kendinden usanmış gönül
konusunda konuşmayacak, gönlün serüvenini yaz-
mayacak, yanışın ve usanışın bireysel-toplumsal se-
bepleri üzerinde durmayacaktır.
Zaten yanmak ve usanmak alımlayış ve bekleyiş-
lerimizin dışında, Namık Kemal için, çoktan düşkün
birsokak kadınının aşk, şehvetoyunlanndan bıkkın-
lığını simgeler gibidir.
Ne var ki, Ali Bey, "En şiddetli sevdalar tahrik ede-
cek derecelerde yakışıklı bir delikanlı olduğundan
Mehpeyker daha ilk işaretinı aldığı gün kendinizap-
tedemeyecekmertebelerde" genç adamın "meftu-
nu" olmuştur.
Oysa Ali Bey, Mehpeyker'in kapalı arabasına, sırf
arkadaşlanna uymak uğruna işaret ettikten sonra
pişman olmuş, utanmış, sarkıntlığından tiksinti duy-
muştur. Böylece 'masum' erkek, 'korkunç' dişi ta-
rafindan baştan çıkartılır söylemine, bütün nesnel-
liklerden uzak bir tutumla adım atılmaktadır.
Namık Kemal, bilerek bilmeyerek, bir yaklaşım,
bir bakış açısı geleneği oluşturmaktadır. Getecek ya-
zıda saptamaya çalışacağım.
Takvimde tz Bırakan:
"Sevmekten geri kalmıyordu, ama bu sevgi ne-
şesini yitirmişti, çünkü ben artık onun yapayalnızlı-
ğının birparçası değildim." Evelyn VVaugh, Brides-
heade'e Son Gidiş, Türkçesi: Fıliz Ofluoğtu, Can Yay.,
1985.
Fotograf sanatçılarımız
İsviçre'den birincilikie döndü
• Küİtür Servisi - Isviçre'de düzenlenen ve 44 ülkenin
katıldığı 'FIAP 25. Siyah Beyaz Bienali'nde Türkiye
birinciliği kazandı. Her ülkenin kendi içerisinde ön
eleme ile belirlediği on fotoğrafla katıldığı bienale bu
yıl Türkiye 'Insan ve Hüzün' konusunu işleyen on
siyah beyaz portre ile katıldı. Değerlendirme
sonucunda Cemil Ağarcıkoğlu'nun 'Gelecek ya da
Geçmiş', Reha Bilir'in 'Çay Saati'. Mehmet Çakır'ın
'O Yıllar", KadirEkinci'nin 'Annem', Mustafa
Kaman'nın 'Yaşh Kadın', Fethi Sabuhsoy'un
'Kahvehane', Dursunali Sankoç'un 'Gözlemleme',
S.Haluk Uygur'un 'Büyükbaba'. Cemal
Yamalıoğlu'nun 'Estate' ve Ediz Yıldınm'ın
'Bekleyiş" adlı fotoğraflannın bireysel puanlannın
toplamı Türkiye'ye birincilik getirdi. Bienalin sergisi
1 Eylül'de Isviçre'nın Winterthur kentinde açılacak.
Fotograf Sanatı Dernekleri Birliği Genel Sekreteri
Prof. Mehmet Bayhan ile bireysel değerlendirmede
altın madalya kazanan Cemil Ağacıkoğlu serginin
açılışmda hazır bulunacaklar.
Placido Domingo, VVagner
Festivairne katilacak
• Kültür Servisi - Ispanyol tenor Placido
Domingo'nun önümüzdeki yıl ünlü besteci Richard
Wagner'in anısma, her yıl Almanya'nın Bayreuth
eyaletinde düzenlenen Wagner Festivali'ne katılacağı
açıklandı. Dünyanın en ünlü üç tenoru arasında yer
alan Domingo özellikle Verdi'nin Otello yorumuyla
tanınıyor. Sanatçı uluslararası ününü 1992 yılmda
yine Wagner Festivali'ne çıktığında elde etmişti.
Depp ve Bop aynı şarkıda
• Küttür Servisi - Rock şarkıcısı Iggy Bop ve sinema
oyuncusu Johnny Depp yeni bir müzüc albümünde bir
araya geldiler. Rock ve punk müziklerine olan ilgisiyle
tanınan Depp, Bop'un yeni albümü 'Avenue B'de yer
alacak 'Hoîlyvvood Affair' adlı şarkıda gitanyla
sanatçıya eşlik ediyor. Şarkı, eylül sonuna hazırlanan
albümden çıkacak 'Corruption' single'ında da yer
alacak. Hollvwr
ood Affair'in romantik bir ballad
olduğu belirtiliyor. Iggy Bop albümün çıkışının
ardmdan ilk tanıtım konserini, Depp'in sahibi olduğu
Viper Room adlı gece kulübünde verecek.