25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 4TEMMUZ1999PAZAR DIZIYAZI Cemaatmedyayıiyikullanıyor 2 06 kitle örgûtûnü çatısı altuıda toplayan Sivıl Toplum Kuruluşlan Birliği (STKB). anılan öğrencilerin tanıtımına öncülük edince. cemaat yayın organı konumunda- ki Zaman gazetesi. Gülen ve okullann savunmasını üstlenerek: STKB'yi "iDegalörgütyu- vası" \ e "Atatürkçü Düşünce Dİenıeği''ni de "Ata- türk ismini izinsiz kuDanıyor" dıyerek suçladı. Ga- zete habennin ekseni, anılan kuruluşlardaki kimi sosyahstlerin. geçmişteki siyasi'örgütsel faalıyetle- riydi. Zaman. vine eski paslı silaha. klasik-anti ko- münist propaganda yoluna sanldı. Gülen'ın avukatlan da, öğrencıler ve arkasında- kiler hakkında dava açacaklannı açıkladılar. (bkz; Zaman. 17 Şubat 1998) Fakat Zaman gazetesi, kanunen yasak olan "Ata- tûrk" adının alınmasıyla. bir sıfatı ifade eden "Ata- türkçü r sözcüğünü bilerek birbinne kanştınp, san- ki "Atatürkçü" sıfatınm da bir kişiye, derneğe, ku- ruluşa verilmesinın yasadışı olacağı yolunda izlenim bıraktı. Açık bir demagoji kokuyordu söz konusu ha- ber. Bu arada. genelde dinci vakiflan banndıran Tür- kiye Gönüllü Teşekküller Vakfı Başkanı AhmetŞiş- man da. "kimliği belirsiz Ud öğrencive isnat edflerek FethuilahGülen'inkaralanmasrnı kınadı. Gülen'den "Özürdilenmesrni istedi. (Zaman, 14 Şubat 1998) tslamı eğilimlı avukatlardan oluşan Hukukçular Derneği Başkanı Av. Necati Ceylan, *bu açıklamay- lahukukun çiğnendiğüıT belirterek. u bu açıkça yar- gısa infazdır" yolunda görüş belirtti. Ancak, STKB gerilemedi; daha önce basın önü- ne çıkmayan ve adlarını gizleyen iki öğrenciyi ka- muoyuna tanıttı. "Hoca'nın Görünmeyen Yüzü- OkullarT adıyla, iki öğrencinin anlatım ve iddiala- nru Lçeren kıtabı basına dağıttı. • . -. Başta Zamangazetesi olmak üzere Fethullah Gü- len'e yakın duran çevre ise, öğrenci "yakınlanınn ifadeterine" dayanarak, "anılan iki kişinin STKBta- ranndan aldatddığııu; kendikrine burs verikliginive müyariarcaliratakdimedildiğinr söylediler. Zaman, daha bır gayretlı davranarak, STKB'nin toplantısı- na katılan Türk-tş 1. Bölge Temsilcisi Faruk Büyük- kucak'la görüşerek. "bu zatın, STKB tarafindan başka bir gerekçeyle toplanüya davet edildiğini: oy- sa. basın toplantısının Fethullah Gülen ale\ hinde ol- duğunu öğrenince, o> una getirilmiş olduğunuve top- lannyla bir provokasyon tezgâhlandığını" (13 Şubat 1998)yazdı. A\dınkk dergisine yaptığı açıklamaya göre, Bü- yûkkucak şöyle dedi: U STKB toplantısına bilerek ve isteyerek katüdım. Oyuna falan da getirilmedim. Za- man gazetesi çarpınyor. Tekzib için anyonun, ama karşımaçıkmıyoriarr (bkz; 15 Şubat 1998) Akşamdan Nazlı llıcak. "Şer cepbesi hâlâ görev- de" başlığı ile şu satırlan kaleme aldı: "Refah Par- tEİ'nden sonra.ara gatiba FethullahGülen Hocaefen- di aleyhüıe bir kampama başlatmaya geklL Baa ga- zetevedergilenk hâberier)ayınlanryor,düzmeceşe- hitler bulunup topiantüardüzenkıüyor. Gene birile- ri düğmeye bastı... Birtakım sivil toplum kuruluşla- n cemaatin okullannda okman iki eski talebeyi bul- muşlar. Okullarda, onbinlerce öğrenci oku>or. İki ta- ne sütü bozuğu, isimlerini gizli tutmak kavdıyla ko- nuşturuvorlar-. Malum çevreler. Refah'ı paçasından F. tutup alaşağı ederken. medva ve muhalefetten des- tek butmuşlanfa. Bugiin, şartlar daha farkb göz&kü- yor. Gülen Hoca'nın basının. toplumun. siyasi kad- rolann içinde çok sayıda destekipsi var_" (13 Şubat 1998) STKB. basına yaptıklan ikinci bir açıklamada, "STKB'de yer alan tüm örgütler vasaldır" dedıkten sonra, "Şeıiat devleti getirmek isteyenkr, hangi ka- demelere gelmiş, hangigörev veyetkfleri ele gecirmiş olursa olsun, demokratik. laik, sosyal hukuk devlet ilkelerine gerçek anlamlan ile sahip çıkan bizJeri bi- linçli ve kararh şekikk karşılannda bulacaklardır" yolunda görüş belirtti. (Cumhuriyet, 14 Şubat 1998) Ardından "Fethuttah'ın parlatdan yüdrnnı sön- düreceğiz" sözlerini söyledi. (Aydınlık, 15 Şubat 1998). Olayın hikâyesi böyle. Medya İle çalışan stratejl grubu Özellıkle medya, Gülen cemaatine çok olumlu yaklaşıyor. Dogrusu cemaat, medyayı çok iyi kul- lanıyor. Başlangıçta, televizyonlarda ya da basında- ki söyleşiler. özel olarak seçilmış kişiler tarafindan yaptınldı. Bunlar anlaşmalı röportaj ve yazılardı. Bunlar nasıl yapılıyor? Bilinen şeyler bunlar... Çeşıtlı yöntemler var... Başında maddı ya da mane- vı çıkar temin etme geliyor. Cemaat, Fethullah Gü- len'in temas edeceğı, söyleşi veya TV programı ya- pacağı kişilerle ilgili olavak çok aynnüh bilgi top- lar. Onlan değerlendirerek, uygulanacak stratejiyi sap- tar. Zaten, kendilerine uygun önerileri kabul eder- ler. Medya ilişkileri ile çalışan. çok geniş bir strate- ji grubu vardır. Bunlar. yazılı ve görsel basınla ile- tişim kurmanın yanı sıra, içlerinden bazılannı sürek- li beslerler. G. Gülen cemaatinin çok uzun yıllar kapalı ve sessiz kalıp, sonra birdenbire kamuoyunun günde- mine gvrmesi, kuşkusuz, çok ınce birpolitikanın so- nucudur. F. Gülen, 30 yıla yakın bir zamandır bu cemaatı oluşturmuş. Hiçbir gazeteci, ciddi biçimde, bu ce- maatin yetiştirdiği gençlerin dünyasına girmeyi dü- şünmemiş. Çok sağhkh bir araştırma, bazı şeylerin Türkiye'de ne kadar ters gjttigini ortaya çıkarabilir- di. 'Nabza göre şerbet vermek...1 Son günlerde cemaatle ve hoca ile ilgili haber söyleşiler çok arttı. Bizlere, zaten, 1998 yılı başı iti- banyla cemaatin çok önemli hale geleceği söylen- mişti. Öyle de oluyor. Hele cemaatin ödüllerini ala- naünlükışıler... Bugün yükselen radikal Islama karşı Gülen'i umut ışığı görenler. kısa zaman sonra ne denli yanıldık- lannı anlayacaklardır... tstanbul Gazi Mahallesi'nde meydana gelen olay- Gülen ve cemaati; planlı sürdür- dukleri çalışmalannm önünde engel olarak hep orduyu görmuşlerdir. (Or- duyu) ele geçirme hep başansızhk- la soriuçlanınca, Gülen, şu anda or- duya yönelik şu politikayı izlemek- tedir: 1) Orduya hoş görünme (bu ara- da hizmet çahşmalannı yine sessiz ve derinden devam ettirme) 2) Askeriyeye karşı bazı politika- cıiardan altnmış tavizlerle poüsi güç- lendirme'(Asker-polis denkliğini oluşturmaya çalışma).. Onhınvm is- Orduyayöneüksiyasettediği zaman ihtilal yapabilme ihti- malını önlemenin yolu ya da ordu- yu ele geçirmek ya da böyle bir güç dengesi oluşturmakla sağlanabilir (polis kolejlerine girmek, öğretim üyelerini özel olarak seçtirmek ve cemaate bağlı polisleri daha ö|ren- cilik yıllannda etkilemek, hizmete sokmak).. Nitekim basına yansjyan pek çok olay, cemaatin polis camiasında ol- dukça etkin olduğunu göstermiştir. Katı hizmet anlayışı içinde yetiştiri- len bu polisiye kuvvet, gerektiğinde silahlı bir güç olarak ordunun karşı- sında yer alabilir diye düşünülmüş- tür. Gülen, ordu konusunda o kadar hassastır ki, askerin almış otdugu her olumsuzkarar, onu hastaeder, yatak- lara düşürür... ldari ve siyasi kadro- lardaki müritleri, ona tehlikeli du- rumlan (darbe vs-FB) ihtimalleri çok kısa zamanda ulaştınyorlar kuşku- suz... ... Hizmet, askeriyeye çok büyük önem vermektedir. Şu anda Hiz- met'in hedefı askeriyedir. Bu kuru- mu da ele geçirirlerse, Türkiye çok büyük bir kaosun içine sürüklene- cektir. Hizmet devamlı olarak, uygun ki- şiliğe, asker kişiliğine sahip sır ver- meyen elemanlan seçer ve eliyleas- keriyenin içine koyar. Bunlardan bi- ri de bendim. Ancak birkaç arkada- şınnz, daha sonra askeri okullarda fark edilerek okuldan uzaklaştınldı- lar. Bizleri, askeri okullarda kendi- mizi belli etmememiz için özel ola- rak eğitirlerdi. Mesela, gözlerimiz- le namaz kılardık.... ethullah Gülen cemaatinin çok uzun yıllar kapalı ve sessiz kalıp sonra birdenbire kamuoyunun gündemine girmesi, kuşkusuz çok ince bir politikanın sonucudur. Fethullah Gülen, 30 yıla yakın bir zamandır bu cemaati oluşturmuş. Hiçbir gazeteci, ciddi biçimde, bu cemaatin yetiştirdiği gençlerin dünyasına girmeyi. düşünmemiş. Çok sağhklı bir araştırma, bazı şeylerin Türkiye'de ne kadar ters gittiğini ortaya çıkarabilirdi. lar sırasında incinmiş olan Alevilerin. bir anlamda desteğini almak için. 'Ben de Aleviynn' diyor F Gü- len. Bunu agabeylere sorduğumuzda, "HocaefendL bu sözterhie ne demekistedi?' dedığımızde, bizesöy- lenen şuydu: ll OKızılbaşlaraulaşabilmenin,hareke- timize engel olmalannı önlemenin yohı, biraz gurur- lannı okşamaktan geçer. Nabza göre şerbet vermek gerekir. Hocaefendi bunu yapmışür.' Cemaat, Sünnilık dışında bütün mezheplen kesin- likle reddeder ve dışlar. DoğıTdan gelmiş Şafii mez- hebindeki bazı arkadaşlar. zorla Hanefi yapıldılar... Takiyye, cemaatin temel felsefesidir Kullanılan kod isimler. uzatılmış saçlar. uzun favonler, modern görünüşler, gerektiğinde kızlann başlarını açmaya zorlanmalan, hep hedefe varmak için kullanılan gös- termelik hareket ve aldatmacalardır... Oysa. hızmette, sürekli olarak. yıtlarca beyinleri- mize 'cemaat dışında dost olma>acağı. cemaat dısın- daki bütün insanlann çok kötü insanlar olduklan' aşılandı. Burç, FM. STV. Sızıntı, Aksiyon vs'den oluşan bu cemaatin medyası, propagandalannı yapmak ve ken- dilerini tanıtmak açısından çok önemlidir. Yayınlar- da tarihi ve güncel olaylar çok değişik açıdan yorum- lanarak verilmek ıstenen mesajlar topluma ulaştın- lır. Ama, bilir mısıniz ki, bu yayınlar bız cemaat öğ- rencilerine yasaktır. Bizler STV. Burç FM'i izleyemeyız. O yayınlar- daki çağdaş bir konuşma, konuklarla sohbetler ya da müzik programlan bizim kafamızı kanştırabilir di- ye... Çünkü yayınlar, cemaatin kamuoyuna yansıyan yüzü için özel olarak seçilmiş programlardan olu- şur.(*) Cemaatte 'kadın sesi kesinlikle haramdır' fıkri, ilk öğretilenlerin başında gelir. Oysa. STV'de Eser - Engin Noyan çifti birlikte program yapmak- talar. Hizmet evlerinde aynen STV gibi Burç FM'ı de dinleyemeyiz. Ağabeylere sorduğumuzda, 'bu yayınlann ehli dünya için olduğunu. topluma hoş gö- rünmek, taraftar bulmak, kabul görmek için özel olarak hazırlandığını, bizler için hayıriı olmayaca- ğmı' söylerler. Öte yandan, zar zor geçinirken, bizleri mecburen Zaman ve Sızıntı gibi cemaatin yayınlanna abone yaparlardı. Yurt ve evlerde kalan herkesm bir göre- vi vardı; Zaman gazetesi, Sızıntı dergisi sorumlula- n gibi. Onlara kazandırdıklan her abone için. *ahi- rette sana şu kadar Huri verikcek ve soap yaala- cak' diyerek çalışmalan, gazete ve dergilerin tiraj- lannın arttınlması sağlanırdı. İîttİ ISIK EVLERİ Gülen'in deyimiyle. (öğrencilennağabey adı ve- rilenlerin kaldığı-EB.) 'Işık Evleri' cemaatin inan- mış ya da ticari imkânlar sağlanmış esnaf ve ışadam- lan tarafindan finanse edilır. Cemaat için ağı geniş- fetmenin yolu, yeni mali kaynak ve insan gücü bul- maktadır. Cemaatin birlik bütünlük içinde birarada bulunup. amaçlarmı gerçekleştirmesi için, yeni ge- lenlere manevi ve mukaddes değerlerin önemi be- nimsetilir. Ahiret hayatlannda elde edecekleri kaza- nımlar, sevaplar anlatılır. Önceleri Anadolu'daki es- naflarla başlayan. sonrabüyük kentlere ve iş dünya- sına ulaşanbu maddi yardımlann birer Allah ve Ftey- gamber hizmeti olduğu kabul edildiği için, cemaat bu konuda pek zoriuk çekmez. (Bu yardımsever kişilerin) cemaatin, öğrencileri Ommet rüyalan ile eğittiklerini bilmedikleri mu- hakkak. 'Hayırh bir iş' diyerek buna sanlıyorlar. Böylece, Türkiye'nin dört bir tarafinda, ilçeîere ka- dar uzanmışbuevlerde, okullardaki başanlı, zeki ço- cuklarla bağlantı kurulur. Genellikle okul birincüe- ri seçilir. Bunedenle, 'Işık Evleri',cemaate adam kazandır- înanjn en etkili yöntemidir. O evlerde görülen ya- kınhk. karşılık beklemeden yapüan yardımlar çocuk dünyamızda bizlere. o güne değin hiç sahip oknadı- ğunız duygulan, heyecanlan yaşatır. Ancak cema- ate girdikten ve cemaatin bir İcüçük üyesi olduktan sonra müthiş bir değişim başlar. Bir askeri disiplin- le, öylesine katı kurallarla yaşamaya başlanır ki, da- yanmak çok güçtür. ... Yurt belletmenı. benı, sabah namazına kaldır- dı. Cstûm açık olduğu için çok üşürdüm. Bir de sa- bahlan buz gibi suyla abdest alırdık. Bir keresinde abdest almak istemedim. Belletmen, zorla beni su- yun altma soktu. Ondan sonrahasta,sinüzit oldum... ... Yatsı namazı ve tesbihattan sonra, ev imammın sohbeti vardır. Sonra Nur Risaleleri ve F. Gülen'm kitaplan okunur, kasetleri izlenir. Haftada en az (biz öğrenciler için özel olarak hazırlanmış) 3 kaset vi- deo izlenir. Islamın nasıl yeniden yönetime hakim olacağı, özlenen Şer-i düzenin topluma faydalan ve benzerihedefler tekrarlanır. Ya da Hoca'nın yeni çı- kan birlcitabı sayfa sayfa okunur. Ev imamı tarafin- dan yorumlanır. Hepsinden sınav yapdır. Mecburi ya- nşmalar düzenlenir ve kazananlara, yine Hoca'nın başka bir kitabı verilir. Evler çok güzel döşenmış. her türlü imkânı olan evlerdir. Ev imamı, öğrencilerle sürekli toplantı ha- lindedir. Dikkatiçekmek için. toplantılarherkesin uy- kuda olduğu zamanlarda yapılır. Sıkı istişare için- dedirler. Eve gelen öğrenciler kıvama gelmişse, on- lann planlaması yapılır. Zaman gazetesüün promos- yonu için çalışılır. Her evin imamı, abone bulmak konusunda yanş içindedir. 'Ktıtsal cemaatten olmak...' Bir kere, beyinlerimıze şu ana fikir sanki kazın- mıştır: 'Bu cemaatten olmak çok büyük bir nasiptir. Yani öyle bir kısmettir ki, berkese nasip olmaz. Al- lah'ın ancak çok şanslı ve seçilmiş kullan, bu cema- atin bireyleri olabflir. Bu kutsal cemaatin manevibir misvvnu var'_. Aynca. sürekli olarak cemaatin cok büyüdüğü ve hayatta ne olmak istersek -ka)inakam, vali, polis. öğ- retmen- olabileceğimızi ya da nerede ve nasıl bir iş kurmak istiyorsak, cemaatin hemen yardım edece- ğini söylüyorlardı. Cemaatin sadece Türkiye'de de- ğil, bütün dünyada yayıldığını ve çok güçlü olduğu- nu söylüyorlardı. Eğer cemaate karşı olumsuz bir davranışmız olur- sa, hizmeti sekteye ugratacak bırşey yaparsanız, en başta 'sefkat tokadı' yersıniz. Allah'ın kapısına sır- tını dönmenız ve Allah'ın da sıze sırtını dönmesi... Peygambere karşı gelmeniz... bunun sonuçlan ne olabilir? Bu tür öyle korkutucu şeyleranlatılır ki, inan- cı olan bu insan için bunlara tahammül edıkmez... Eğer cemaate karşı çok büyük birşey yaparsanız, hiz- mette küçücük bir hata yapmış olursanız, Allah ba- şınıza öyle husumetler getirir ki, ne dünyada ne de ahirette belinizi bir daha doğrultamazsınız. Sefkat tokadını muhakkak yersiniz... Cemaat, çoknet söylemek gerekirse, ana hatlany- la: a) Işık Evleri ve yurtlardayetiştirilen, Gülen'in de- yışıyle. 'IşıkSiharieri'yle yeni birtoplumyaratmak... Altın Nesil denen. bu yetiştirilen gençlik, cemaatin ana hedefleri çerçevesinde yeni bir toplum yarata- caknr. b) Yaranlan yeni toplumda Islami düzenhâkim ola- caktır. Bu da laik demokratik Türkiye Cumhuriye- ti'ni sona erdirip, yenne Şer'i kanunlann geçerli olacağı, Islami devleti kurmakla gerçekleşecektir. ... Yetiştirilip, kendilerini Altın Nesil denilen ye- ni nesil, Atatürk'e, devrimlerine ve onun eseri olan Cumhuriyet'e düşmandır. Onunla hesaplaşmak üze- re yurt. kolej ve Işık Evleri'nde eğitilmişlerdir. Şer'i düzeni arzulayan tek tip insanlardan oluşan yığinla» n oluşturur... Yani bir kul oluyoruz. Arük hangi yöne sürükle- nirsek, nereye götürülürsek oraya gidiyoruz. Sor- mayan, sorgulamayan, kendine söylaıen her şeye n- za gösteren, itaat eden kişi oluyoruz. Ağabeyler ne derse, itirazsız kabul edeceksin... \ U IRMIK / AYDIN ENGİN aenginfo doruk.net.tr. Çok anlarmışım gibi, Devlet Istatıstik Ens- titüsü'nün (DtE) yılın ilk üç ayını içeren ve- rilerini önüme koydular, "Şu rakamlara bak hele abi" deyip eklediler: - Ne dersin! Okudum: "Ekonominin büyüme hızıyûzde 8,4 ge- riledi!" Yanıtladım: - Büyüyünce iktisatçı olacağım. Yok, yok! Okuduğumu anlamadığımdan değil. Onu pekala anladım. Zaten DİE ve- riteri her şeyi anlatıyor: Işte, tıcaret sektörü yüzde 15,4 gerile- miş; sanayı ise yüzde 9.3. Özel sektör ya- tınmlan yüzde 20.7 düşmüş. mali sektörse "Büyümeye devam" deyip (öhhö, öhhö- öö!) yüzde 7.8 ileriemiş falan filan... Eh, çoğu düşen, biri çıkan (Bir daha öh- hö öhhöööö!) bütün bu katemler, sonuçta "gayri safi milli hasıla"y\ yüzde 8.4 gerilet- mış. Bu kadannı artık mahalle kahvesinde ahkâm kesenler bıle biliyor, hesaplayabili- yor. Ama gene de bu satırlann yazarı, büyü- yünce iktisatçı olmaya; ekonömi biliminin A'sından Z'sıne bütün girdisini çıktısını öğ- renmeye karariı. Çünkü... Çünkü ekonominin dibe vurmuşluğu- nun ya da dibinin çıkmışlığının göstergesi olan bu sayısal verileri, bizimle birlikte oku- yan ne kadar ekonomı uleması varsa, he- men kaleme kâğıda sanlıp, bilgisayarayu- mulup döktürdüler. Türkiye ekonomısinin bu ağır hastahğmdan kurtuluş reçetelenni (cid- di ciddi) yazdılar. Gerçi bu reçeteler, IMF'nin haftalardır, aylardır, yıllardır masaya koydu- ğu koşulların "tıpkısının aynısı" ama, ol- sun.. Buyrun özetine birlikte göz atalım. Ule- ma diyor ki: Büyüyünce iktisatçı Olacağım... 1. Özelleştırmeye kuvvet ve hız verilme- li... Özelleştiımeden elde edilen gelırlerön- celikle kamu borçlannın -tasfıyesine yet- mez ama hiç olmazsa- hafıfletilmesinde kullanılmalı... (purvm galiba gerçekten ciddi ve bomb.k. Çünküayn ekonomiuleması, çokdeği, bun- dan dört-beş yıl önce özelleştirme sözü açıldı mı, yemin billah ederier ve özelleş- tirmegelirterininya/nızca«/cfe kalan KlT'le- rin sağlıklanna kavuştunılması için kullanı- lacağını söyler, asla ve asla borç ödeme- sinde kullanılmayacağına dair senet verir- lerdi. Şimdi dillehnin altındaki baklayı bile tutamıyoriar...) 2. Tahkim Yasası bır an önce çıkanlma- lı. Çünku Y(ap)l(şlet)D(evret) projelennin ha- yatageçmesı ve yabancı sermaye aktşı için bu zorunlu. (Bunlar vallahi fena zorianmışiar. Öyleya, "Öcalan asılsın mı, asılmasm mı" farfışma- sında milli hisleri fena halde kabaran aynı yiğitler, yazabildikleri ekonomik reçetenin satıriannın arasına gördüğûnüz gibi, göz- lerini bile kırpmadan "Çokuluslu şirketler- le devlet ya da yurttaşlar arasında anlaş- mazlık çıkarsa, bizim yasalan boş verelim. Uluslararası birhakemlerkurulunun karar- lanyasalanmızyerinegeçerliolsun "udası- kıştınveriyortar...) 3. SSK reformu bir an önce !MF istekle- ri dogrultusunda gerçekleştirilsin... {Reçetedeki bu ilaç, sizlere de aşina ol- sa gerek. Zaten ilacın prospektüsünde şöy- leyazıyor Sigortasız çalıştınlan 4,5 milyon kaçakişçiyişimdi kanşbrmayalım. Işveren- lerin işçilerden kestp, SSK'ye yatıracakla- nna repoda, Hazine bonosu alımında kul- landıklan 450 trilyonu da dilinize dolama- yın. Emekli yaşını yükseltip, çok prim ke- selim, azemekli maaşı ödeyelim. SSK fon- lannı devlet, SSK kesintilenni de işveren- ler ucuz kredi olarak kullanmaya devam edebilsin...) 4. Ecevit'in bır öncekı başbakanlığı sıra- sında çıkardığı Vergi Yasası derhal tamir edilsin. "Nereden buldun" gibi münase- betsiz soru sorulmasın ve tasarruflardan alınan vergı kakjınlsın... (Birkaç paragrafyukandaki "Öhhö, öh- hööö'ferianımsaym. Reçetenin bu bölümün- de, bizlere açık açık, "Kara para, karabor- sa para, kaynağt kuşkulu paralara hazıryüz- de 143'lere kadar faız ödeniyor. Devlete yüksek faizle borç verip, parayla para ka- zanmak varken, sanayie yatınm filan gibi can sıkıcı anımsatmalar yapılmasın" denrvek- te. Böylece sanayı ve ticaretgehlerken ma- li sektörün nıye ilerlediği de anlaşılmakta.) ••• Evet iktısat okuyacagım. Ekonomi bili- mını öğreneceğim. Büyüyünce de iktisatçı olacağım. Çünkü bu ekonomi utemasının yazdığı reçeteteri iyi kavrayamıyorum. Marksist geç- mişimden (ve şimdimden) kalma berbat önyargılanmla onlan ekonomi uleması de- ğıl, "üretmeden kazanılan, para alıp sate- rakpara kazanılan birsıstemin sözcüleri ve savunmanlan" olarak görüyorum. Bu da benim ruh sağlığımı bozuyor. Ekonomi bilimıni öğrenirsem belki bu saplantılanmdan kurtulurum. Evet, evet, ekonomi bilimini öğrenece- ğim ve büyüyünce "ekonomi ulemalan" arasına kanşıp reçeteler yazacağım... Siz de bu reçeteleri uygun hapları yutar- sınız artık...
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear