25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
4TEMMUZ 1999PAZAR CUMHURİYET SAYFA 17 DHMİ'nin ayıbı Amerikan Federal Havacıhk Dairesi'nin yaptığı değerlendirmede, 90 ülke arasında Türkiye'deki havaalanları en iyi notu almış. Devlet Hava Meydanları Işletmesi'ni kutluyoruz. Ve hemen ardından da aynı statüdeki kamu çalışanlanna göre kendi personeline yüzde 25 daha az maaş verdiği için eleştiriyoruz. Hele, personeline vereceği parayı Eurocontrol Sözleşmesi ile yabancı hava yollarından çıkartması söz konusuyken, görevinde başarıtı olan insanları bu denli sömürdüğü için de kınıyoruz! Memun Halis Gökçe, Beyazıt Devlet Kütüphanesi 'nde devlet memuru olarak çalışıyor. Sokakta görseniz çember sakalına bakıp "yobaz" dersiniz. Memurun bıyık uzunluğunu milimetreyle hesap edenler nedense Halis Gökçe'nin çember sakalını görmüyor. Elektronik posta: som@posta.cumhuriyeLconi.tr Tefc 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97 - IMF geleceğimizi teslim almış... "istikballMF'dedir!" azı bilgisayarların 31 Aralık 1999'dan 1 Ocak 2000'e girerken saatler OO.OO'ı gös- terdiğinde sıfırlanacağı varsayılıyor ve tüm dünyada bir takım önlemler alınıyor. ABD'nin New Orleans kentınde yayımlanan Times Picayune gazetesinde çıkan bir yazı da bilgisayarların devre dışı kalmasından liman kentlerinin nasıl etkilenece- ğini anlatıyor. Dr. Bahadır inözü'nün ilgisini çekip Istanbul'da- ki dostlan, kaptan Gündüz Aybay ve Dr. Nilüfer Orala gönderdiğı bu yazı liman kentleri bir yana Istanbul ve Çanakkale Boğaziarı'nı bekleyen tehlikeleri akla getiriyor. Aybay ve Oral diyor ki: "Times Picayune gazetesindeki yazıyı okuyunca daldığımız gaflet uykusundan uyandık. Gerçekten, son onyıllarda yapılan gemilerde bir- çok bilgisayar olduğunu ve bunların çeşitli alanlar- da kullanıldığını göz önünde tutarsak, 1999'un son Boğazlar 2000saniyelerinde bilgisayarların birdenbire işlev yapa- maz duruma gelmesi yüzünden Türk Boğazlan için doğabilecek sakıncalı durumları gözümüzde canlan- dırabiliriz! 'Istanbul Boğazı'ndan geçen birtanker, dümen ter- tibatına kumanda eden bilgisayar işlev yapamaz duruma geldiği için yalılara doğru yöneliyor...' 'Anamakinesi duran bir yolcu gemisi Arnavutköy Burnu açıklarında sürüklenmeye başlıyor...' 'Haberleşme aygıtları tümüyle bilgisayara bağlı iki büyük gemi, geceyarısı Çanakkale'nin Nara Bur- nu önlerinde karşılaşacak şekilde ilerliyor, Trafik Kontrol Merkezi gemilerle haberleşerek keskin bir dönüş yapmayı gerektiren yerde buluşmalarını ön- lemek üzere devreye girmişken gemilerin haberleş- me aygıtları çöküyor...' Varsayımları çoğaltabiliriz ama bu üç varsayım bile işin önemini anlatmaya yetiyor olmalı..: ABD'deki görevli kişiler bu tür olasılıkları düşün- dükleri için New Orleans limanı ve Mississippi böl- gesinde alınacak önlemler üzerinde çalışmaya baş- lamışlar. Bizim de zaman yitirmeden, 1999'un son saatleri ile 2000'in ilk saatleri için Türk Boğazları'n- da güvenlik yönünden alınması gereken önlemler üze- rinde çalışma başlatmamız gereklidir. 1999'un son saatleri ve 2000'in ilk saatleri deyi- şimiz aşın bir ihtiyatlılık olarak düşünülmemelidir. Çün- kü, bilgisayarlann tümü aynı zaman esasına göre ayar- lanmamıştır; bu bakımdan birisi için 1999'un son sa- niyesindeyken öteki için 2000'e daha iki saat, üç sa- at zaman olabilir. Denizcilik Müsteşarlığı'nın bu konu üzerine der- hal eğilmesi gerektiğini düşünüyoruz." 2000'e altı aydan az kaldı! SESSİZ SEDASIZ (!) NURİ KURTCEBE T7 Yüksek Yerilim Hattı Erdinç UTKU Tarikatçılar devlete si2mış: Masalan maşalar işgal ediyor! Sürekli adres değiştiren gazete: Akit Şeriatçı Akit gazetesi muhabiri Na- zif Karaman'ın Cumhuriyet gazete- si muhabiri kimliği kullanarak Alanya Milli Eğitim Müdürü ve bir öğretmen- le görüşüp kışkırtıcı asılsız haberler üretmesi gibi, Akitçiler Anayaşa Mah- kemesi eski raportörü Yusuf Öztürk'ü de aynı yöntemle tuzağa düşürmeye çalışmıştı. Refah Partisi'nin kapatılması dava- sı sırasında Anayasa Mahkemesi ra- portörü Öztürk'ü telefonla arayıp Cum- huriyet gazetesi muhabiri olduğunu söyleyen bir Akitçi, görüşmeyi banda almış ve Akit gazetesi "Cumhuriyet ga- zetesiyle görüşen raportörü yakaladık" haberini üretmişti. Görüşme sırasında davaya ilişkin herhangi bir açıklama yapmayan Öz- türk, Cumhuriyet gazetesi sorumlu yazıişleri müdürü Fikret llkiz'e selam göndermiş ancak telefondaki Akitçi, Fikret'i Hikmetanlayıp, "HikmetÇe- tin'e de selam gönderdi" diyerek ken- di kazdığı kuyuya düşmüştü. Asılsız iddialar üzerine Yusuf Öz- türk, Akit gazetesi aleyhine tazminat davası açmıştı. Akit gazetesinin adresi sürekli de- ğiştirildiği için öztürk'ün açtığı dava- da bir ilerleme kaydedilemediği öğre- nildi. Bilindiği gibi Akit gazetesi ön- ceki yıllarda da asılsız iddialarla Gümüşhane Barosu Başkanı'nı hedef göstermiş ve şeriatçı bir "meczup" Adana'dan Gümüşhane'ye gidip baro başkanını öldürmüştü. ÇED KÖŞESt OKTAY EKÎNCİ 'Büyükşehir Basm Danışmanlığı' Istanbul Büyükşehir Belediyesı "Basın Danışmanlığf"nı önce kut- lamam gerek. Belediyeyle ilgilı ne yazsak. hemen bir yanıt ya da açık- lama gönderiyorlar. Üstelik bazen "aynı gün r> fakslıyorlar. Altındabir ' "Ssim ya da imza bulunmadıgı için "kim" olduğunu bilemediğimız bu "meçhul" danışman bellı ki sabah erkenden gazeteleri tarıyor ve sonra da işaretlediği yazılara göre "ilgili birimden" konuya ait bılgıleri alarak. ılgıli gazeteye ya dayazara iletıyor... Peki, böylesi bir övgüye deger "çalışkanlık" içinde ve hızla \e- nlen yanıtlar. acaba gerçekten "ya- nıt" olabıliyor mu? Yoksa bir tür "savunma" güdüsü içinde. haklı ve "belgeli" eleştirilere bile "ha- yır. yanılnorsunuz" 1 türünden kar- şılıklar mı veriliyor?.. Başkalarını bilemiyorum. ama bize gelen açıklamalar hep "ikin- ci türe'" giren ifadelerden oluşu- yor. Gerçi basın danışmanı hemen her yanıt yazısını "ilgimize teşek- kür ederek" noktalayıp yine kut- lanacak bir nezaket gösteriyor: ama. aynı nezaketı bugüne dek "şu ko- melıgi meclise sunmadan önce ne- den "kentin üniversiteleriyle" bırlikte "mimar ve mühendis oda- larının görüş ve eleştirilerini al- madığım" da yanıtlaması gerek- tiğini belirtnıiştık... Bu "belgeli" eleştiriye Basın DanışmanlığYndan "aynı gün" gelen açıklamada, neredeyse baş- tan sona "vanıldığımız" dile ge- tirilerek, taslak vönetmeliğin "ya- salara uygun" olduğu savunulu- yor. Ardından da "meclis değer- lendirmelerinde" \e "komisyon çalışmaları aşamalarında" ilgi- li mevzuata "uyumlu bir hale" getirilecegi ve aynı süreçte mes- lek odalannın da görüşünün alına- cagı belirtiliyor... Bir vönetmeliğin yasalara uy-' gun olup olmadığını elbette ki ön- celikle bu konuda uzman "hukuk- çular" bilebılır. Taslak imaryönet- meligini, belediyedekı "hukuk müşavirlerine bile inceletilme- den" neden meclise sunulduğu yö- nündeki sorumuzu da "yanıtsız" bırakan Basın Danışmanlığı. aynı savunma güdüsü içinde örnegin hiç değilse şu "teşekkürii" bile Kaçak yapılaşmavı denetlemeyen belediveler, meslek odala- nnın proje denetimini de istemiyorlar. nuda gerçekten haklısınız. gözü- miizden kaçmış. düzelteceğiz" şeklindeki samimi ve "kentin be- lediyesine jakışır" bir düzeye ulaş- tırabilmişdeğiî... Dilerseniz şimdi güncel bir ör- nekle devam edelim... 'Yenr imar yönetmeliği tstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ali IVİüfit Gürtuna'nın tam da seçım tebriklerini kabul et- tiği bir dönemde. 17 Mayıs 1999 tarih ve 301 sayılı yazı ekinde "Bü- yükşehir Belediye Meclisi'nin onayına" sundugu "Istanbul Bü- yükjjehir İmar Yönetmeliği deği- şikliği" taslağının bir tür "imar affı" gırışimı olduğunu: kaçak ya- pılaşmayı "meşrulaştırıcı" hü- kümlertaşıdığını: SlT'lerdeki "uy- gunsu/ inşaatlara" yeşil ışik yak- tığını; tüm ilçe beledive başkanla- rına da "a\ncalıklı imar hakları dağıtma" yetkisi verdiginı: "da- ha kiiçük parsellere daha bü\ ük yapı*' olanağı getirerek betonlaş- mayı daha da arttıracağını ve bu gi- bi nedenlerle yönetmelik taslağının "kente karşı suçları çoğaltacak" bir düzenleme olduğunu... 10.06.1999 tarihli Cumhuriyet'te aynntılanyla duyurmuştuk. Aynı vazımızda. seçimlerden önce "si- vil toplum kuruluşlarıvla işbir- liği" sözü veren Ali Müfit Gürtu- na'nın, bövlesi önemli bir vönet- yapma nezaketini yine göstermiyor. "Sağ olun. sayenizde kamuoyu bu yönetmelik hazırlığını öğren- di; yoksa hiç tartışılmadan mec- liste görüşülüp demokratikdene- timden uzak, devreye girecek- ti..." Şimdı bu aşamadan sonra, tas- lak yönetmelik bu kez "belediye meclisi karanyla" meslek odala- nnın ve ünıversıtelerin görüşüne açıkça sunulacak mı? Bu sorunun yanıtını zaman gös- terecek, ama Basın Danışmanlı- ğı'nın "militanca savunduğu" taslaktaki genel anlayış \ine de önemli ipuçlan veriyor. Orneğin bu taslak için "Ankara İmar Yö- netmeliği"nın örnek alındığı be- lirtilirken, sözgelimi Samsun. Ada- na, Antal> a büyükşehir belediye- lerinin imar yönetmeliklennden hiç söz edümiyor. Çünkü, Melih Gökçek'in uy- guladıgı Ankara tmar Yönetmeli- ğinde, "meslek odalannın pro- je denetimi" yok. Samsun. Ada- na ve Antalya'daki imar yönetme- liklerine göre ise beledıyenın ruh- sat \erecegi yapı projeleri. "inşa- at izninden önce" mimar ve mü- hendis odalanmn da onayından ge- çiyor.. Bakalım Istanbul'u yönetenler, bu "erdemi" ne zaman gösterecek, "denetimdcn kaçmayr ne zaman bırakacaklar'1 .. HAYVANLAR ISMAIL GVLGEÇ KtM KİME DUM DUMA BEHÎÇAK behicak@turii.net ÇİZGİLİK KİMİL MASARACI • r'" H A R B İ SEMtH POROY TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 4 Temmuz B/L/M UĞRUNAf. 1S34'TE 8U6ÜH, ÜULÜ SİLSIN MAtil£ O/nE, 6? YA- SlhlPA KAN KANSBR'lHOEH ÖLDÜ.. Fİ2İK gİLGİ- Mİ OLAN £Şİ PIERBE CUKIE İL£, RADVOAKTİF BİL£ŞİKLER Ü2EKİNDEKİ ABAÇTr8M4L4GI SO- NUNDA POLDNYUM VE OAPYUM'L/ KEŞFETMİŞ- TÎ. BU BAŞARI SONÜNDA, CUBtE'Le/Z, BİRLİICTE rAuşnziARi HENBJ SECctueeeL ÎLE, I9O3'TE NOSEL F/ZJK Ö&ÜUIHU PAyLAŞMt%lARtX. PIERRE CURtE'HİN 1906'PA ÇLÜMÛKİDENSONRA ARA%- TlRMALfiRJHt SUBDÜRBN MAMM CU&6,1911"D€ PE A/O8EL tCİAAYA ÖDÜLÛNÜ ALARAK, İKİ PALM BİROEM BU ÖOÜLÜ KA2A/JAN TEK İNSAM OLMC/f- 711. ANCAK, RADVOAKTİF MAPPELEKLE /V1ZLA /KSKİSİ, OMUAf SAĞUĞINt gOZMAKTA G6CİK- MEMİÇ,KAN£eH£ YAKALANMASINA NEDEN OU4UŞ7U. PANO DENİZ KAVUKÇUOGLU 'Karoshi Salgını' ve Japon Ruhu Yuni Shi Watanabe'nin, çalıştığı çelik fabrika- sının damından kendisini boşluğa bırakıp avlu- nun beton zeminine düşerken, geçen iki saniye içinde nelerdüşündüğünü bilmiyoruz. Bunu, yar- gı karanyla kocasının patronundan 170 milyar li- ra tazminat koparan dul eşi de bilmiyor... Gönüllü ölümler, son yıllarda Japonya'yı bir salgın hastalık gibi sarıyor. Polis istatistiklerine göre savaş filmlerinden tanıdığımız intihar uçak- ları "kamikadze"\er\n ülkesindegeçen yıl tam 32 bin "intihar vakası" görülmüş. llgililer, bu gönül- lü ölümlerin nedenini tam olarak açıklayamasa- lar bile oldukça büyük bir bölümünü, "aşın ça- lışmaya bağlıyorlar. Bay VVatanabe de "çalış- mak"\a "ölmek" arasındaki tercihini Ikinci seçe- nekte gerçekleştiren talihsiz Japonlardan biri... Dul eşinin başvurduğu mahkeme, 41 yaşındaki Bay VVatanabe'nin, işyerinde bölüm başkanlıği- na atandığı günden ölümüne kadar geçen altı ay içinde haftanın yedi günü, ortalama on altı saat çalıştığını ve bu süre içinde topu topu iki gün ta- til yaptığını saptamış... Şimdi ülkede, eşleri, faz- la çalışmaktan ruhsal dengeleri bozulupyaşam- larına son vermiş dullar, Bayan VVatanabe'nin açtığı yoldan mahkeme kapılarına yığılıyorlar. Uzakdoğu'daki kriz Japon ekonomisini vuruo ca, işyerlerini yitirme paniğine kapılan Japon er- kekleri arasında, "karoshi" adı verilen bu tür ölümler de artmış. Uzmanlar, harıl hanl, patron- larının gözüne girmek için "ölesiye" çalışan Ja- ponları dizginlemenin yöntemlerini araştırıyorlar. Hekim-polis işbirliği ile ülkenin birçok kentinde kurulan danışma merkezleri, tele-psikolojik özel telefon hatlan, medyanın uyanlan kaç Japonu "ka- roshi" kararından caydıracak, bunu henüz kim- se bilmiyor. ••• Şu sıralar okuduğum, "Japon Gücünün ve Stratejisinin Sırlan" adlı kitapta, yukanda sözü- nü ettiğim "karoshisalgını'na da biraz olsun açık- lık getiriliyor. Yazar Fredrik J. Lovret, kitabının ilk sayfasına, başka kitaplarda görmeye alışık olmadığımız bir uyan koymuş: "önemli not: Bu kitabın içindeki bilgilehn kullanımından ya da ha- talı kullanımından doğacak olan sonuçlardan ya- zar ve yayıncı herhangi bir sorumluluk kabul et- mezler!" Sayfalan çevirdikçe bu "uyan"nın nede- nini de anlıyorsunuz. Japonya'yı, dünya ekono- misinin devleri arasına sokan "Japonluk ruhu", -kitapta yazılanlar kadanyla- bireyin dogumun- dan ölümüne kadar sürekli bir "savaş"\ ve "şid- det"\ içeriyor. Dilerseniz, birkaç satır okuyalım: "Samurai bir kasaptı. Aldığı emir doğrultusunda küçücük bir kararsızlık bile duymadan öldürebı- lir ya da ölebilirdi. Her iki hareket tarzını da son derece derinlemesine incelediği için her ikisini de büyük bir zarafetle yapabilirdi. Kendini, yalnızca ölüme hazır olacak şekilde değil, onu arzulaya- cak şekilde eğitirdi. Herhangi bir kendini savun- ma amacıyla savaşmazdı; zafeh arardı. Sonuç olarak, savaşta zaferden yoksun kaldığında, müm- kün olan en acı vehci intihar biçimini, kamı yar- mayı tasarlamıştı... Böyle bir insan için 'ölüm' sözcüğü, güzellik sözcüğü ile eşanlamlıdır. Kan- lı ellerinde bir şiir ile yaşamı, ölüm ve güzellikle bir arada yaşar ve yaşam ile ölümü aynı derece- de severdi..." Yazar devam ediyor: "ölümcül bir alanda ya- şayan şiddet dolu bir insan: Bu, bir kılıç ustası- nın tanımıydı.... Böyle bir insan için belirsiz bir ha- yat yaşamak, kesinlikle, şanlı bir şekilde ölmek- ten çokdaha kötüydü..." Bay VVatanabe gibi ya- şam ile ölümü aynı derecede sevmek, sonra da kendini bir fabrikanın çatısından boşluğa bırak- mak, nasıl bir duygudur? Bunu bilebilmek için her- halde Japon olmak gerekiyor... ••• Belki bu yazıyı okurken dışarıya bakıyor, "Bu güzelim, cıvıl cıvıl yaz gününde, Japon ruhu da nereden ç//rt/?"diyedüşünüyorsunuz... Dün ge- ce, "Japon Gücünün Sıhan"m okurken, kulağım bir ara, açık duran televizyona takıldı. Ünlü işa- damlarımızdan biri, "daha yükselmek, dahaileri gitmek" için bize "Japon ruhu"r\u öneriyordu. Heyecantandım. Hepsi bu!.. (Faks:0 216-418 84 10) B U L M A C A SEDAT YAŞAYAPİ SOLDANSAĞA: 1 2 3 4 1/Akülerde po- zitif ve negatif ' plakalannbirbi- 2 rine değmesini önleyen yalıtım maddesi. 2/ In- sanın kendine karşı duyduğu saygı... Çanak- kale Boğa- zı'nda. pek çok deniz kazasımn meydana geldi- ° gi bir burun. 3/ 9 Engel...Bellibir bölgede yaşayan hay- vanlann tümü. 4/ llave... Şişirilmiş tulumlar üze- rine kurulan ırmak şalı. 5/Hamurtahtası.6/Üze- 3 rinde yazı yazmaya, ara- 4 sında evrak saklamaya c yarayan deri kaplı alt- lık... Bir nota. 7/ Hint 6 müzıgine özgü bir tür obua... Şarap mahzeni. Q 8/ Özdemir Asaf'ın so- Q yadı... Bir Avrupa ülke- sinin başkenti. 9/ Lüleburgaz ilçesi yakınlannda kurulu. Türkiye'nin ilk doğalgaz santrah. YUKARIDAN AŞAGIYA: 1/ Kısa çorap... "Hızır Paşa bizi berdâr etmeden Açı- lın kapılar —'a gidelim" (Pir Sultan Abdal). 2/ Yanağın alt kısmı... "'Yitbik, tutank" gibi adlar da verilen sinir hastalığı. 3/ Oç dört tel ipekten bükülmüş iplik... Lok- ma, parça. 4/ Utanç duytna... Kemançalan kimse. 5/ Bi- limsel bir gerçeği kanıtlamak amacıyla yapılan işlem. 6/ Benzenden türeyen ve boya sanayisinde kullarulan ze- hirli bir madde... Radyum elementinin simgesi. II Topu düşman ateşinden koruyan zırhlı bölme... Afrika'da ya- şayan bir antilop. 8/ Başıboş gezen hayvan sürüsü... Yas- sı ve dar biçimli metal parça. 9/ Demiryolu... Gümüşün üstûne kurşunla işlenen siyah nakış.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear