25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 4TEMMUZ1999PAZAR 10 PAZAR YAZILARI Paul Auster'ın selamı varBır edebıyat yazannın başına gelebilecek bırçok hazin durum vardır ve bunlar arasında o yazann kendi ülkesi dışında okunup. tanınması ve sevilmesı vardır. Ne zaman Amerika'ya gelsem Paul Auster'ın kendı ülkesinde hatta yazarlar tarafından bile tanınmadığına şaşkınlık ve üzüntüyle yenıden tanık olurum. Bu kez de öyle oldu. New York şehrinde konuştugum üniversite öğrencileri. (burada 'college') felsefe okulundaki sınif arkadaşlanm, tamştığım ünlü ve ünsüz Amerikalı yazarlar, Barnes and NoMe adlı büyük kitapçı dükkânlar zincınnde çahşan görevliler. entelektüel avukatlar, yerel kütüphane idarecileri... Hiçbiri Paul Auster adını duymamıştı ve bana burada anlaşılmayan bir sözcük içın hep adet olduğu üzere o sözcüğü tek tek harfletmeye çahştılar: P-A-U-L-A-U-S-T- E-R! Bu harfleme işlemine bir tûrlü alışamamak bir yana (bizde hecelemek bile emeklemek anlamına gelir de ondan mı acaba?) bundan sonra gelen son soruyla artık havlu atıyorum. "Auster'uı sonundaki R, Rocky'nin R'si mi?" Nasıl olur canım, şurada şu hemen önümüzdeki gûzelim Brooklyn Köprüsü'nün öbür ayağının altında yaşıyor bu adam \ e kendi kentinde bile onu tanımıyorsunuz? Son kitabı Timbuktu geçen ay Amerika'da yayımlanan Paul Auster yalnızca Türk edebiyat okurunun değil. Avrupa'nın bırçok ülkesinde yakından ızlenen bir modern edebiyat yazan. Kendisine 'Amerikab Kafka' diyenler olduğu kadar. hakkında "50 yaşının altındaki en büyük Amerikalı yazar" (Tatler). "Edebiyatuı yaşamın içinde de soluk aldığuıı gösterebilen o ender entelektüel uyancı kurgu yazarianndan." (Chicago Tribune) olduğu da yazılıyor. Paul Auster geçen yıl otobiyografik anı kitabı 'Hand to Mouth' ile romanlannın satır aralanndan kimi zaman açıkça el sallayan kimliğinin, çocukluk yıllannı okurlanyla paylaştı. Henüz bir ay önce yayımlanan son romanı Timbuktu'daysa salaş bir köpeğin agzından. köpeğin en yakın dostu. hayat eşlikçisi olan ölmüş sahibi anlatılıyor. Her zamankı smsice yükselen Auster marka kara mizah ve acımasız görünen kahkahanın ardındaki şefkatlı hüzün... Birlik Meydanf ndaki (Union Square) 4 katlı. ıçı kahve kıtap kokan nefıs tuğla bınada Barnes ve Noble kitapçısı her ay olduğu gibi onlarca imza ve okuma günü düzenlemiş. Fakat bu kez aralannda Paul Auster da var. ABD'nin Barnes ve Noble ile Borders adlı iki büyük kitabevi zincirinde. kıtapçılann bir katında mutlaka bir kafe bulunuyor. Okur ıstediği dergi ve kitaplarla saatlerce bu kafelerde okuma ve kah\e çay içme keyfini yaşayabiliyor. Kimse de dokunduğu. hatta okuyup bitirdığı kitabı satın almak zorunda kalmıyor. Burada ders çalışan öğrencilerle, dizüstü ve avuçiçi bilgisayarlanyla yazan ınsanlara sık sık rastlamak olası. Bu büyük kıtapçılann geleneksel 'küçük kitabevi NEWYORK BUKET UZUNER kültürü'nü öldürdüğu söyleniyor ki, bu doğru. Tıpkı 'bakkal'dan 'süpermarket'e geçmek gibi kapitalizmin nimet ve zilletlerinden biri yani! Ferhan (Şensoy) burada olsa 'Arslan kitapçı Barnes ve Noble'a karşı' diye bir oyun yazardı. Fakat çocuklannız sere serpe çocuk kitaplan katında kitaplan kanştınr ve oyuncaklarla oynarken, siz de sakince kahvenizi yudumlayarak yeni kitaplan aynı binada okuyabiliyorsunuz. Işte bu ve buna benzer bulabileceğim yüzlerce nedenle ben zaten hemen hergün bu kitapevlerinden birinde kahve içerek okuyor ya da çalışıyorum. Paul Auster'ın okuma gününde özellikle Union Square adresinde tabii. ^mm Okuma yapılacak salonun bir saat önceden tıka basa dolmasına neredeyse Auster kadar seviniyorum. Derİten, alkışlar arasında utana sıkıla yûrüyen onu görüyoruz. Yeni kitabından ilk 25 sayfayı okuduktan sonra aldığı coşkun alkışlardan yine utanmış, fotoğraflanndakinden çok daha yakışıkJı ve genç bir Paul Auster sade giysileri içinde oturup, imzaya başlıyor. Bir Türk yazan olduğumu söyleyince hemen ilgileniyor ve imza kuyrugu görevlisi hammın homurtulanna karşı orada suç sayılacak kadar (!) bir süre sohbet ediyoruz. "Bir başka Türk yazan daha tanıyorum diyor. adı Oran." Bir de Türkçe çevirmeni YusuTtan söz ediyor. "Tanımaz mıyım?, ikisi de arkadaşım" dıyorum Orhan'a (Pamuk) ve Yusuf (Eradam)'a selam söylüyor. Ama asıl selam Türk okuruna geliyor. "Türldye'de çok sevilen bir yazarsınız Mr. Auster, sizin Idtaplannızı okumak neredeyse edebi bir prestij sayüıvor ülkemizde." O zaman gözlerinde parlayan ışığın ancak bir yazann renk skalasında adlandınlabileceğini itiraf etmeliyim. "Gerçekten mi?" Hem de nasıl! Bu arada kuyrukta bekleyen okurlar iyice bozuluyorlar, çünkü Amerika'da yazann kitap imzalaması, yalnızca kendi imzasını atıp, geçmesi demek. Biz utanmadan (!) sohbet ediyoruz. Benim Amerika'daki yaymcı-edebiyat ajansı serüvenlerimden, kansı yazar Sfri Hudvest ile Iowa'da söyleşi yaptığıma kadar uzanan bu sohbetin biteceği yok. "Şimdi uzun bir okuma turuna çıkıyorum. Dönüşte sizi arayacağun" diyor Paul Auster. Telefon numaralan alışverişi yapılıyor. Adımı yanlış yazmamak için harfiettiriyor bana. (yine harfleitirme işlemi!) Masanın başında bekleyen kitabevi görevlisi kızıyor: "Adlara özel kitap imzalamıyoruz!" diyor. Paul Auster onu dinlemiyor ve Timbuktu'yu imzalarken adımı da yazıyor. "Görüşmek üzere" diyor elimi sıkarken. "Türk okuruna selam söyleyin!" Paul Auster'ı Amerikalı okurlanna bırakıp çıkıyorum. Dışarda çok sıcak ve nemli bir New York gecesi. Bir salon dolusu olsa da kendi şehrinde yazan tanıyan ve okuyan okurlan var! Boş sahilin sıkıntilı insanları BODRUM GÜRAYÖZ Sahildeki derme çatma iskelelere yanaşan tekne sayısı da, teknelerden inenlerin sayısı da az. Bu akşamın son teknesinden, birkaç lngiliz aile indi, çocuklar kıyıda geviş getiren develere binip fotoğraf çektirdiler. Bodrum kıyılan şehrin içi gibi değildîr. Güneş yakar. ama serin bir rüzgâr da hep eser. Kıyıdaki kahvede ıncik boncuk satan delikanlı bugün hiç satış yapamadı. Bu nedenle de homurdanıp duruyor. Arkadaşlannın "gel bir bira içeüm" teklifini de canı sıkılarak reddetti bu yüzden. Yerli turistler de bu civardaki sitelerin yazlıkçılan Yedikleri içtikleri bir şey değil. Dört yaşına yeni girmiş, çat pat konuşan Ayşe bu duruma hiç aldırmıyor. Yalınayak kızgın kumlarda koştururken. belindeki can yeleğini de hiç çıkarmıyor. Sahilde sıkıntıyla oturan. kimi bezginlerin ıse tatil yapan insanlara benzer halleri yok. Ben de onlardan biriyim ışte. Her yılki cıvıltısını yitirmiş burası. Kalabalık, farklı sesler, farklı eğlenceler, farklı gürültüler, daha doğrusu insan sesi anyoruz. iki masa ötede üç tatılci kendilerini kandıran bir müteahhıt hakkında derin ve oldukça heyecanlı, ağır. okkalı kelımelerle zaman zaman koyulaşan bir sohbet içindeler. Müteahhitın sağlam yeri kalmadı Amerikankartahkıırtuldu kanı BiD Clinton, Beyaz Saray'da duzenlenen törenk Amerikan Kartah'nm soyunun tükenme tehMkesinin ortadan kalköğını açıklarken kartal "ChaJlenger1 " ona eşBkediyordu. Amerikan Kar- tata 1967 yıhndan beri tehükede olan türfcr Kstesinde yer abyordu. (Fotoğraf. REUTERS) gibi. Birbirlerini onaylayarak sürdürürlerken sohbetlerinı. cep telefonuyla konuşarak yanlanna yaklaşan. göbeği mayosundan sarkan kalantorun yaklaşmasıyla sohbet kesilivenyor. "Ne içersin abi?" diye soruyorlar hep bir ağızdan. Kalantor. "neskafe" deyıp de%am ediyor telefon konuşmasına. Herhalde müteahhit bu olsa gerek diyorum içimden. Ama değil, belki de arkadaşıdır. Hemen herkesin cep telefonu var burda. Benim de var. Ben telefonumu masanm üzerine koyduğum şapkamın altına hafıfçe sakhyorum. Sesini de iptal ettim. Yeni telefonlardaki, toplantılarda ses çıkmasm diye icad edilmiş, hayranhk duyduğum bir yenilikle, arandığınızı yanıp sönen ekrandan öğrcniyorsunuz. Özellikle kadınlar, cep telefonunu çok seviyorlar. plajda bile yanlanndan ayırmıyorlar. Bu konuşmalann faturalannı nasıl ödüyor bu insanlar? Ben Cabir Bey'in oğlu Fatih'e tavla öğretiyonım. Fatih ortaokulu bitiriyor bu yıl. Ağırbaşh, çok az gülen, daha çok gülümseyen, müstehzi bir delikanlı. Benim yazı çizd işleriyle uğraştığımı öğrenince, üç kitap yazacağını söylüyor. "Başladın mı yazmaya?" diyorum. "Hayır, ama hepsi kafamda" diyor. *Ne yazacaksın peki?" diye soruyorum merakla. "Yaşadıkİanmı!" diyor Fatih. tkinci oyunda Fatih beni yeniyor. Cabir Bey ise zaten bir tavla ustası. Eski bir lstanbul efendisi Cabir Bey. lstanbul'un girdisini çıktısını iyice yaşamış olan. orayı tıpkı benim gibi kimi zaman derin bir aşkla, kimi zaman derin bir öfkeyle seven Cabir Bey'le lstanbul'un sokaklamı bir bir elden geçiriyoruz. Fatih, Fındıkzade, Samatya, Yenikapı. Sonra çıkıyoruz yukanya; Dolapdere, Tarlabaşı, Kalyoncukulluk. Vur ordan Taksim'e. En son Çiçek Pasajfnda konaklıyoruz. Içki içmeyi çok seven Cabir Bey, bir karaciğer komasından sonra aynlmak zorunda kalmış bu belalı sevgilisinden. Yine de arada bir ortadan kaybolup iki bira ile aşkını tazelediğinden eminim. Cok az konuştuğumuz günün politik gelişmeleri konusunda Cabir Bey'i en çok hayal kırıklığına uğratan gelişme, Fethullah Hoca konusu. "Biz onu iyi bir Müslüman sanırdık" diyor. Tatil, geçip gidiyor. Bu yıl oteller, moteller, liuyı kahveleri zaranna çalışacak. Yazlıkçılar bile gelmediler. Benim kaldığım yazlığın sağındaki solundaki yazlıklar hâlâ boş. Bu yazlıklann bahçelerini sulayan, kınk döküklerine bakan Süleyman, kekeleyerek, "bu yaz böyle abi!" diyor. Bu yaz böyle Süleyman! İstinye'den En Taze Haberler Borsacı'da B HAÇTAUM t«0HOMl OEiSISI orsacı B HAFTMJK EKOMOMt DBIGİSİ orsacı YATIRIM YAPMAK İÇÎN YABANCUR NE ZAMAN GELECEKLER NEYEYOT1RM YAPACAKLAR?SÖYLEŞİ: EMEK SİGORTA GENEL MÜDÜRÜ HAÇİK COPİKOĞLU ALTINYILDIZ. ŞEKERBANK MIGROS BEKO ELEKTRIK ÇELİK HALAT, SONMEZ RLAMENT. DARDANEL, FRIGO PAK, GORBON IŞIL. FİNANS LEASING. EGE BIRACIUK, AROEM. TSKB, SABANCI HOLDİNG, OKAN TEKSTIL "BORSADAKİ REHBERİNİZ" GROUP HOTELS JMaıi bayrakh plajlar. ThmSataş JTHa^arast, rafüny heyecam, *Dim Çayı'rula oüotfe kagi, Aega sporion, hmgee jampinç, ioriK ve doğa tjezâeri ile Turfeiye'mn iaid cenneti burası r Banana Tait su ve deniz su. havuza, yece gândih. animasycrdar, mini çocuk ktılSİA. tenis korÛarı, oyun ve spoc salotûan, restorardar, akşveriş merkaiai, su kaydıra^ı r Söz veriyornz. Öteyifli hir iatil olacak IHanana Okk lüiâ sâresince CumAuriyri ekaıhnna her sabah fpzeksini armağan eÂkfor. Diold Hanana O74OO J^W)a-J^ni(%» -' itL O 242 SI4 IIII JBJU: O 242 514 II 7O Yaz aşkları ve bisiklet sevdasıllkyazı bu sene doğru dürüst yaşayamayan Almanlar, yağmurlu bir yaz başlangıcıyla birlikte kırlara, parklara ve göl kenarlanna kendilerini atıyorlar pazarlan... Özellikle Bavyera yöresi halkı, haftalardır dinmeyen yağmurlardan yaka silkip, sonunda yanm yamalak da olsa -sözüm ona- hazi ran sıcaklannı ayın son günlerinde görüp sevinmeye çalıştılar. Türkiye. "Fethullah Gülen olayı" ile çalkalanırken, Avrupa ıse "Apo otayı" ile gergin günler yaşadı ve önlemler alındı!.. Ve yine haftalardır peş peşe patlayan yiyecek skandallan ve kolalı içecek şokuna rağmen, Alman milleti yaz günlerinin tadını ucundan kenanndan çıkanyor. Pazar sabahlan erkenden kahvaltılannı yapıp bisikletleriyle sokağa fırlayan binlerce Münihlı, Isar nehri boylannda pedal basıp, sözüm ona yaz güneşinin keyfini çıkarmaya çahşıyor. Sayılan giderek artan bisikletçiler için yol kenarlanna özel bisiklet yolları yapılıp, yeni güzergâhlar çiziliyor artık... Evet, Münih ve civannda toplam 687 km olan bisiklet yolu ağı, 890 km'ye çıkanhyormuş. Bu habere en çok bisikletleriyle parklarda pedal basan romantik gençlik sevinmiş olmalı. Evet, çocukluğundan beri bisiklet özlemleriyle yaşayan ve büyüyen bir kuşağın temsilcısi olmak kolay değil. Bisiklete binmenin yaz sabahlan insanlara mutluluk taşıdığı kesin. Bir taraftan akasya ağaçlannın gölgelediği bisiklet yollannda pedal çevirip vvalkmeninizden "Vıvaldi" dinlemek ya da "Sezen Aksu" şarkılanyla tatil düşleri kurmak hiç de fena değildir yaz sabahlan. Ve aşklar filizlenir bu mevsimlerde. Yazlık aşklar... Kuytu köşelerde birbirlenne sanlıp aşk sözcükleri fısıldayan v toy âşıklar, çiçeği bumunda sevgıliler parklann gedikli müşterisi ya da süsleri şimdilerde... Münih'in ünlü îngiliz parklan bu tür görüntülerle dopdolu. Çimenler üzerine serilip biralannı yudumlayanlann biraz ötesinde anadan doğma güneşlenenlere kimsenin aldırdığı yok! Yaz sıcaklannın rehavetiyle el ele, kol kola sarmaş dolaş sevişen çiftlere göz ucuyla bakıp bakıp, "Ah gençlik ah!_" diyen ve eski günlerini anımsayan yaşlı Helga'lar. köpek gezdiren tıknaz Evelyn'ler, iki büklüm Monika ve Margot teyzeler kendi aralannda alışılagelen pazar gevezeliklerini sürdüredursunlar, yaşam akıp gidiyor... Evet, 2000 yılının eşiğinde ve küreselleşme çağında aşk anlayışında bir değişkenlik var mı, yok mu? Şimdi sorun bu!.. Öyle ya Internetlerden kendilerine sevgili arayan ya da yüzünü bile görmediği kişiye telefonlarda aşk ilan edenlerin sayısı bir haylı çok imiş günümüzde... Şaka değil, sadece Almanya'da Internet bağımlısı 8.4 milyon genç arasında duygusal bağlar kuruluyor kolayca. MUNIH EROL ÖZKAN Öyle ya da böyle, istesek de istemesek de, "sanal" bir dünya giderek büyüyor... Işte aşklann da "sanallaşıp" sulandınldığı bu günümüz gerçeklerine ayak uyduramayan orta yaşlı kuşak ise romantizmin eskiden daha etkili olduğunu (!) geveleyip duruyorlar Münih'teki Türk barlannda... Sakallanna ak düşmüş 68 gençliğinin Münih'teki bu ; kalıntılan yaz sabahlan taze kesilmiş çimen kokan kırlarda pedal basıp hâlâ daha Simon and Garfunkd tırulanyla. Bob Dylan'larla, Moustaki şarkılanyla avunadursunlar, daha eski kuşaklar mum ışıklı pahalı lokantalarda eski aşklannı anımsıyorlar. Gençler ise Hard rock, Heavy metal ve Tekno takılıp diskolarda kurtlannı döküyorlar. Kent son birkaç haftadır sanat ve kültür olaylanyla da içli dışlı yaşıyor Uluslararası Münih Sinema Festivali'nin yanı sıra, Mkhael Jackson'ın verdiği muhteşem "Kosm«'ya y^rdım" konseri binlerce insaru Münih'e çekti. Önümüzdeki haftalarda yapılacak "Ege geceleri" adlı dizi konser projesınde ise Türjç ve Yunanlı müzisyenleri, Münihliler birlikte alkışlayacaklar. Edip Cansever şiirinden Adnan Saygun'a, Hacıdakis ve Theodorakis müzığinden Kavufîs, Seferis ve Eliris şiirine kadar pek çok etkinliğin ___^__^^_ yapılacağı dört bölümlük projenin "Ege tınılan" (Pesüs) bölümünü Almanya'daki genç kuşak sanatçılanmızdan Recai Hallaç ile piyanist Aylin Aykan gerçekleştirecekler. Ust üste verilecek bu konserlerde buzuki ustası Gregoris Tzistoudis ile yan yana bağlama çahp Ege türküleri söyleyecek etnik caz denemeleri grubu Misery loves Company üyesi genç yeteneklerimizden Nesrüı ,'!) Kalyoncu da bu konser projesine emek verenlerden. Bu etkinliklere burun kıvınp çoluk çocuk hafta sonlannda göl kenarlannda mangal yakarak yaşayanlar da az değil. Hele hele bısikletleri yüklenip tuTİara katılan katılana. Ben de rengi uçmuş, çamurluklan çarpılmış, zinciri ikide birde atan eski bir bisikletle Isar boylannda pazar sabahlan tur atmaktan keyif duymuyor değilim hani. Yanımdan rüzgâr gibi geçen, göbeği açık. kollan dövmeli, patenli genç hatunlann büyüsüne kapılıp yaz sabahı mutluluğunu yaşamaya çalışıyorum. içimdeki düşleri taze tutarak. En çok uzaklarda kalan aşklar, eski sevdalar belki özlediğim. Döküntü bir balıkçı teknesiyle Assos'ta bahğa çıkmanın büyüsünü, Cunda'dakı taş kahvede esrikleşmeyi, belki de Ida Dağı'nın kokusuyla uyanmanm sevincini uzaklarda. Her şeyin sahteleşip "sanallasüğı'' günümüzde, bereket düşlerimiz saflığını koruyor. Öyle değil mi? HEDEF AYNI, EYLEM AYRI MEMUR SENDİKALARI NEYİ PAYLAŞAMIYORLAR? CİLLERİN MUHALİFLERİ KONGRE HAZ1RLIĞINDA KUZEY IRAK'TA COZULEMEYEN KURT DENKLEMİ PİSMANLIK YASASIMECÜSTEN GECEBİLECEK Mİ?I I DR. BABÜNA KAMPANYASINDA SON NOKTA PROF. DR. NUR SERTER'İN YANITLARIYIA İSTANBUl ÜNİVERSİTESİ TARTISMASI CİZGİLERİYLE MUSA KART Nokta dergisi Internet Vveb Adresi: http:' www medyatext com noKta Nokta dergisi. E-Mail Adresi: rokta@ rredyatex:.co-r
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear