Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2025
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
20TEMMUZ1999SALI CUMHURİYET SAYFA
17
Yabancı dille
63 kuruluşu temsil
eden Eğitim Hakkını
Savunma Komitesi,
"Anadolu liselerinde
ve özel okullarda fen
derslerinin ve bazı
üniversitelerde
bir kısım
p ^ derslerin
L
- yabancı dille
okutulmasını, ulusal
bağımsızlığımıza,
egemenliğimize ve
eğrtimbilim ilkelerine
aykırı buluyoruz.
Dünyada sömürge
olmayan, bağımsız
devletlerde genel
eğitim dili o ülkenin
resmi dilidir" diyor ve
yabancı dille eğitime
karşı çıkıyor.
Haklı bir karşı çıkış...
Ancak komitenin,
yabancı dil
öğrenilmesine karşı
çıktığını sanmayın...
Komite, yabancı bir
dil öğrenilmesi
yönteminin kendi
dilimizin öğretilmesini
önleyen yabancı dille
eğitim olmadığını
söylüyor.
Yoksa sonuç bugünkü
gibi oluyor: "Yabancı
dille eğitim, gençleri
kendi ulusunun
kürtüründen ve
toplumundan
koparmaktadır.
Gençlerin bir kısmı
kendi dilini
küçümsemekte,
Türkçe yerine yabancı
sözcükleri
kullanmaktadır."
Eiektronik posta: som@posta.cumhw1yetcom.tr Tel: 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97
- Günümüz dünyasında
200 milyon köle varmış...
"Ya köleden farksız olanlar
kac mih/ar!"
aşbakan ve Demokratik Sol Parti Genel
Başkanı Bülent Ecevit, Başbakan Yardım-
cısı ve Milliyetçi Hareket Partisi Genel Baş-
kanı Devlet Bahçeli, hükümetin üçüncü or-
tağı Anavatan Partisı'nin genel başkanı Mesut Yıl-
maz bir araya geliyor ve fikirbirliğine varıyor.
Dışarıdan bakıldığında biri "demokratik solcu",
biri "milliyetçi", biri "liberal" bu üç partinin başın-
daki üç kişi Anayasa'da üç konuda değişiklik yapıl-
masında uzlaşıyor.
Yapılacak Anayasa değişikliği ile özelleştirmenin
Anayasa hükmü haline getirilmesi, imtiyaz sözleş-
melerinde Danıştay'ın inceleme yetkisinin kaldırılıp
yerine bir yaptırımı olmayan görüş bildirme getiril-
mesi ve çokuluslu şirketlere uluslararası tahkim ola-
nağı sağlanması benimseniyor.
Uç parti başkanının, üç konuda fikirbirliğine var-
ması kamuoyuna "ekonomide tarihsel adımlar" ola-
rak yansıtılıyor.
Yurtseverlik
Ekonominin de kendine göre bir siyaseti vardır ama
bu adımlar hiç de ekonomik görünmüyor...
Buram buram yeni bir siyasi tercih kokuyor...
Türkiye bir yol ayrımına geliyor.
Türkiye Cumhuriyeti'nde, işbitirici Turgut Özal'ın
bile cesaret edemediği çok tehiikeli siyasi adımlar
atılıyor...
Sosyal güvenlikten yoksun birmilletin elindeki kı-
sıtlı olanakları tırpanlarken ekonomik yönden dev-
letin çökme noktasına geldiğini iddia eden Ecevit,
koalisyon ortakları Bahçeli ve Yılmaz'la birlikte yi-
ne devleti kurtarmak adına attığı son adımlarda, bu
kez devletin tam bağımsızlık ve ulusal egemenlik il-
kelerini tehlikeye sokuyor, üç erkten biri olan yargı-
yı devre dışı bırakıyor.
Türkiye'nin varının yoğunun satılmasına, kapitü-
lasyonların yeniden hortlatılmasına karşı Bülent Ece-
vit'in "Ulusal egemenliğimizi korumaya olabildiğin-
ce özen göstereceğiz" sözü şimdi daha da anlam-
lı oluyor:
"Bağımsızhğımızı ve egemenliğimizi korumaya
olabildiğince özen gösterdik ama yaptığımız son
Anayasa değişiklikleriyle olabilen ancak bu kadar ola-
biliyor. Olanağımız olsaydı daha çok özen gösterir-
dik. Kusura bakmayın!"
Unutmayın, üç yıl kadar önce Dünya Bankası fa-
iziyle geri almak üzere Türkiye'ye 100 milyon dolar
kredi verdi ve Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti bu pa-
rayla Türk halkına özelleştirmenin reklamını yaptı.
Emperyalizm, zaman zaman silah sanayiini can-
landırma dışında artık topla tüfekle gelmiyor.
Emperyalizmin kuşatması altındaki Türkiye'de
"solcu", "milliyetçi", "liberal" olmak kolaylaşırken yurt-
sever olmak giderek zorlaşıyor.
SESSIZ SEDASIZ (!) NURÎKURTCEBE Sorumsuz bir gazeteci portresi
Hürriyet'ten Murat Bardakçı, Is-
tanbul Ârkeoloji Müzeleri Müdürü Al-
pay Pasinli'nin Anıtlar ve Müzeler
Genel Müdürlüğü'neatanması üzeri-
ne yazdığı kutlama yazısında, "So-
rumsuz bir gazeteci onun aleyhine bir
kampanya başlatıp hakkında söyle-
medik söz bırakmadı ve Alpay Bey ay-
lar süren bir teftişe uğradı" diyor...
Murat'ın sözünü ettiği sorumsuz
gazeteciyi biraz tanıyorum. Gerçek-
ten sorumsuzun tekidir....
Bir kere, o sorumsuz gazetecinin es-
ki eser koleksiyonerlerine karşı hiçbir
sorumluluğu yoktur...
Koltuğunun altına aldığı koleksiyo-
nerdefterlerini denetimden geçirmek
için müze müdürlerine imzalatma so-
rumluluğu taşımaz...
Osmanlı sülalesine karşı en ufak bir
sorumluluk duygusu yoktur...
O sorumsuz gazetecinin babası ya-
bancılar hesabına çalışıp yurdundan
kaçmadığından olsa gerek son padi-
şaha karşı da tarihi bir sorumluluk
yüklenemeyecek kadar sorumsuz-
dur...
O kadar sorumsuz, o kadar sorum-
suzdur ki, Osmanlı sülalesinin bohça-
sından müzayedelere çıkarılacak es-
ki eserlerin iyi para etmesi için asla so-
rumluluk duymaz...
Padişahların sarayda kullandıkları
eşyalara, örneğin oturaklarına vuru-
lan damgaların devlet mührü olarak
müzayedelerden satın alınıp müzele-
re konmasında da sorumluluğu yok-
tur.
Murat'ı ve Murat'ın büyük değer
verdiği Alpay Bey'i ve tabii ki bu
büyük atamayı gerçekleştiren
Kültür Bakanı istemihan Bey'i
ben de büyük bir sorumluluk '
duygusu ile kutluyorum!
OKUR MEKTUPLARI
tletişim: Zeynep Eşiyok Faks: 0.212. 513 85 95
Türkocağı Cad. 39/41 Cağaloğlu 34334 İstanbul
Kepirtepe Köy Enstitüsü
nesilden nesile yaşayacak
13 Haziran'da, rahmetli annem
emekli öğretmen Münire Din-
dar'ın "50. Yıl Mezuniyet Plake-
' Wn\ almak ûzere Lüleburgaz Ke-
pirtepe Köy Enstitüsü'nde toplan-
dık. Babam emekli öğretmen Os-
man Dindar bir yıl önce 50. yıl pla-
ketini almıştı. Dokuzuncusu dü-
zenlenen bu toplantıda gurur, hü-
zün ve gözyaşı vardı.
Babalarımızın, annelerimizin
kendi elleriyle yaptıklan atölyele-
ri, salonlan yıkma karan almışlar.
Böylece Kepirtepe Köy Enstitüsü-
nün son izlenni de ortadan kaldı-
racaklar. Babamın ağlayarak bir o
binadan bir o binaya koşmasmı ve
duvarlarını ördükleri binaların yı-
kılacak olmasından duyduğu üzün-
tüyü yaşamım boyunca unutmaya-
cağım. Babam dığer enstitülü mes-
lektaşlan gibi, hayatı boyunca bu-
gün sonuçlannı yaşadığımız her
türlü değerin satıldığı ve paraya en-
'tşçi, memur,
emeklinin kurtancısı
kendileriolacakür!'
Ülkemizde yaşanan son olaylar, bir kez
daha göstermiştir ki. hangi hükümet iş ba-
şına gelirse gelsin, değişen bir şey olma-
yacak. Yine ezilen. sömürülen ve kendi ül-
kelerinde ikinci sınıfyurttaş muamelesi gö-
renler, "emeği ile geçinen" insanlar ola-
caktır.
Siyasetçilerimizin muhakfetteyken söy-
lediklerini, iktidara geldiklerinde nastl
unuttukJanıu öğrendik artık. Oniarnı unut-
madıklan tek şey IMF ve Dünya Banka-
sı'na verdikJeri sözJer!
Sosyal güvenlik kuruluşlannı devlet
bütçesinin "kara deligi" olarak göste-
renlere hemen soralım, devletin sosyal gü-
venlik kuruiuşlanna kaç milyar dolarborç-
lu olduğunubiliyorlar mı? Oneriyoruz.bu
kuruluşlann aktüeryahesaplan yapttnlsın.
Görülecektir ki. yanlış ve hatah yönetim
sonucu bu hale getirilmişlerdir.
Bütçenin asü "kara deHği" iç ve dış ala-
caklüara ödenen katrilyonlarca hralık bonç
faizidir. Ne sosyal güvenlik kuruluşlannı
biz bu hale getirdik, ne de devleti gırtla-
ğına kadar borç batagına biz soktuk. O
halde neden faturanın ödenmesinde ilk
akla gelen işçi. memur ve emekliJer olu-
yor? Bugüne kadar susan sendikalar ve
sivil toplum örgütleri bıçak kemiğe daya-
nınca nasıl sokağa dökülerek. haklannı
sonuna kadar savunacaklannı ilgiliiere
gösterdiler. îstekleri oluncaya kadar da
devam edeceklerini kanıtladılar.
O zaman ilgililerin yapacağı tek şey
kalıyor, ya IMF'ye evet denecek ya da iş-
çi, memur ve emeklilerin haklan teslim
edilecek. Bu ülke hepimizin beyler. Yarm-
laıdaçocuklanmızınbizinefretledeğil, rah-
metie anmasını istiyorsak, oniara insanca
yaşayabilecekleri sorunsuz bir Türkiye
bırakabilmek için iizerimize düsen görev-
leri yerin getirelim. îşte o zaman göğ-
sümüzü gere gere, "go home IMF, bur-
da işin ne?" diyebiliriz.
Bekir Arda / Emekli
dekslendiği bir Türkiye "de köşe dö-
nücü hiçbir tuzağa düşmeden, özel
dersler vermeden, öğrencileri üze-
rinden çıkar sağlamadan, müteva-
zı bir yaşantıyla sadece eğitimcı
olarak kalan ve bizleri yetiştirmek-
ten başka kaygısı olmayan, ülkesi-
ne ve milletine sevgiyle bağlı kal-
dı Anneciğimın plaketini alırken ar-
kadaşlarını teselli etmek ve yürek-
lerine su serpmek istedim. Çok kı-
sa konuşmamda özetle şunlan söy-
ledim;
"Öncelikle toplantıyı düzenle-
yen vakıf yöneticilerine teşekkür
ederim. Bize duygu dolu anlar
yaşattınız. Ayrıca Kepirden tn-
san'a kitabı yazarı sayın hoca-
mız Mustafa Sağıroglu'na teşek-
kür ederim. Bu kitapta görülece-
ği gibi 92. sa\ fada babam sayın
Osman Dindar, ablamın kayınpe-
deri sayın Recep Özy üksel ve be-
nim kay ınvalidem say m Ayşe Du-
yar Erol aynı yaprak-
ta yer almıştır. Hemen
karşı sayfada ise rah-
metli annem sayın
Münire Yavuz Dindar,
baldızımın kayınpe-
deri sayın Ahmet Cey-
lan ve ablamın kayın-
validesi sayın Sadiye
Sar Özyüksel yer al-
mıştır. Gördüğüniiz
gibi bu binalar yıkıl-
sa bile bizler sizleri
nesilden nesile taşıyo-
ruz ve yaşatacağız"
dedim. Sözlenm biter
bitmez rahmetli anne-
min sınıf arkadaşlan,
kendi elleriyle yaptık-
lan toplantı salonunun
sahnesine topluca gel-
diler. Çocuklan ve to-
runları üç nesil birbiri-
mize sanldık. Konuş-
madan sadece kenet-
lenmiş ağlıyorduk.
Törenden sonra,
elimde annemin plake-
tı. geç vakıt Istanbul'a
dönerken yıllarönce bu
okullar açılmayıp. an-
nem ve babam okutna-
saydı acaba beni nasıl
bir yaşam beklerdi di-
ye soruyordum kendi
kendime. Irticanın çığ
gibi büyüyerek ve ülke-
nin önde gelen sorunu-
nu oluşturduğu günü-
müzde, enstitülerin ay-
dınlık yüzlü çocuklan-
nı gözümün önüne ge-
tirerek, eğer bu okullar
kapatılmasaydı nasıl
güzel ve aydınlık bir
Türkiye yaratılabilirdi
diye acı acı dü^ünüyor-
dum. Acaba büyükle-
rimiz de düşünüyorlar
mı?
Prof. Dr. Seçkin
Dindar/lÜ
Dişhekimliği
Fakültesi
HAYVANLAR İSMAÎL GÜLGEÇ
ÇİZGÎLİK KÂMİL MASARACI
H A R B İ SEMİH POROY
BULUT BEBEK NiRAYÇtFTÇt
hikin't
MIRMIRLAR VĞUR DURAK
k
I /
TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 20 Temmuz
H/TLER'E SUİKASTf
fSH ' ,
E.OÜNT* SMHfl'NHSOUU VHUAÇKtKBI, BAZtALMAN 6£-
& Ü
6£NBML LtlOWt6 B£CK
K4T7-
, TEK ĞÖBÜNÜ VC M3LUNU SAUHŞm YfTİKMtŞAL-
utfrr. mcMA HOUM AL&AY, çMrmst tçfNO&ef&w-
u eouatrr, DÜŞUHVUKJSO erer icptMirt MHSÂSI
AU1NA KOYUP PtfM*/ ÇKMtfT/. SOMgA At/IAP/-
StNPA.BİK msiAMTl SONUCU H/Tl£K MHSADAN
UZAKLA$MIŞl
HAfiimYA 8AJC/YOIfDU.aL£ML£R VE
AĞIR YAKALANANIAR OUMJİU UALPE,HİTl£R XV.-
NIZCA KOUJHOAN V£ EUUOCN /4VVF
AL/P KJUSTUUMlfTU !.(frgCM)
GÖRÜŞ
Dr. SAMİ EREN
Kuzey Ege'niı hcisi: AyvaW(...
Ege kültürümüzün zenginlikleri ve Arşipel'in güzel-
likleri ile bizleri tanıştıran ve bunlann tutkunu yapan,
mavi gezginlerin öncüsü Cevat Şakir Kabaağaçlı'dır
(1890-1973), yani "Halikarnas Balıkçısı". Kalebentli-
ğe mahkûm edilıp zorunlu olarak gıttiği Bodrum'da
ve çevresinde her adım toprak, her avuç deniz su-
yunda olağanüstü bir uygarlığın izlerini özgün bir ba-
kış açısı ve yüreğinin duyarlıhğı ile saptadıkça sayfa-
lar dolusu "Akdeniz" yazmış, kitapiannda katışıksız
bir insan/doğa sevgisi ile bu eşsiz yörenin ışıltısını ve
başdöndürücülüğünü betimlemiştir.
Duyarsızlık, açgözlülük ve bılisizlikle örülü bir sü-
recin sonunda, Bodrum ve Marmaris başta olmak üze-
re çoğu mücevherimiz, büyük oranda yıpratılmış ve
donuklaştırılmış; tarihin Akdeniz'in tuzlu suyuyla el ele
vererek bir dantele dönüştürdüğü Anadolu kıyıları
çirkin beton yığınlarıyla kaplanmış; kimi şirin sahil
kasabalanndan çam, günlük ve bergamot kokulan çok-
tan kovulmuş; otellerden/diskolardan geceleri yük-
selen arabesk/pop bağırtıları ile ağustosböcekleri
susturulmuş ve yıllardan beri kıyılara hoyratça bıra-
kıtan atıklarla yakamozlar söndürülmüş olsa da, de-
nizinin köpuklerinden doğan Afrodit'ten bile daha
alımlı olan Ege, hâlâ birçok beldesinde bizleri büyü-
lemeyi, yaşamın "herşeyekarşıngüzeldduğunu" du-
yumsatmayı sürdürmektedir.
Yoğun yapılaşmanın tehlikeli boyutlara ulaşmaya
başlamasına karşın, doğası, ağırbaşlı insanlan, temiz
denizi, kadife okşayışlı rüzgân, zeytin kokuları ve
geçmişe tanıklık eden yığınla tarihsel binası ile Ay-
valık da bu eskil (antik) gerdanlığın inci tanelerinden
biridir. Özellikle iç turizmdeki önemli ama alçakgö-
nüllü yeri, zeytinin ve zeytin yan ürünlerinin tartışıl-
maz kalitesi, tadına doyulmaz papalına ve ç/pura'sı
pek çok kişi tarafından bilinmektedir. Belki görece-
likle daha az bilinen ise eski çağlardaki önemi ve se-
rüvenleri yanında, Ulusal Bağımsızlık Savaşı'ndaki iş-
levidır Ayvalık'ın. Izmir'in işgalinden sonra, işbirlikçi
saraya karşın ve tümüyle yurtseverlik bilinci ve onu-
ru ile, burada bulunan piyade alayı, yarbay Ali Çe-
tinkaya'nın emrinde işgalci Yunan güçlerine karşı ilk
düzenli ordu savaşı olarak nitelendırilebilecek dire-
nişi başlatmışlardır(1, 2). Ali Çetinkaya (1878-1949)
daha sonraları son Osmanlı Meclisi'nde mebusluk,
Istiklâl Mahkemelerinde yargıçlık ve değişik Cumhu-
riyet hükümetlerinde bakanlık görevlerinde bulun-
muştur (2). Adı ise bugün Ayvalık'ın en güzel adası
olan Cunda Adası'na verilmiştir: Alibey adası.
1923-24'te gerçekleşen mübadele kapsamında
yeıii Rumlar Yunanıstan'a göçerken, karşılığında da
başta Girtt adası olmak üzere, birçok yerden Türk göç-
menler Ayvalık'a gelip yerleşmişlerdir. Bu nedenle
eski mimari ile geçmiş günlük yaşamın ömeklerini ser-
gileyen çok sayıda konut, cami, kilise ve özellikle de
yeldeğirmenleri Ayvalık ve Cunda adasını bir açık
hava müzesıne dönüştürmüştür. Ancak ne yazıktır ki
söz konusu bu güzel yapıların büyük çoğunluğu (ör-
neğin Taksiyarhis Kılisesi, Despot Evi) zorlukla ayak-
ta durmaktadır ve bir süre daha el sürülmezse yıkı-
lıp tümüyle yok olacaklardır. Hele Cunda Adası'nın
tepelerinde bulunan yıkık dökük yeldeğirmenlerinin
çaresiz görüntüleri son derece hüzün vericidir. Bu de-
ğırmenlerin bir iki tanesi onarılır (ki bunun için gerek-
li olan yalnızca tuğladır) ve örneğin kırmızıya boyan-
mış pervaneleri de takılarak, işlevsiz de olsa her an
var olan ada rüzgânnda dönmelerine olanak sağla-
nırsa; kanımca benzerine başka hiçbir yerde rastla-
yamayacağımız ve Alibey Adası'na ta uzaklardan
(denizden ve karadan) bakıldığında bile seçilebilen
doyumsuz güzellikte görkemli doğal tablolann sahi-
bi oluruz.
Ayvalık Türkiye'ye hem denizi ve toprağı ile çok de-
ğerli ürünler sunmakta, hem de derin bir tarihsel bo-
yutta çok farklı renkte kültürel hazineler barındırmak-
tadır. Doğanın tartışılmaz tansıklarından (mucizele-
rinden) biri olan Ayvalık'ı. çoğu eşdeğerinde sergile-
diğimiz, bilinçsizlik ve yağmadan korumak; özellikle
yitip gitme eşiğindeki kültürel mirasını ivedilikle kur-
tarmak, sanatsal bir duyarlılığın ötesinde, yurtsever-
lik ve evrensellik ölçeğinde tartışılmaz bir zorunluluk-
tur da.
Mayıstan ekime kadar buralarda doğanın ve din-
ginliğin tadına değişik iklim ve gök manzaralan ile va-
rabilmek, kısa süreli de olsa bu yeryüzü cennetinde
konaklayabilmek, Anadolu insanına sunulan bir ay-
rıcalıktır belki de. Ege'nin uzun süren yaz aylarında
Ayvalık'a yolu ve gönlü düşenler, güneşin lacivert su-
larda henüz kaybolmadığı bir aksamüstü anında, Ali-
bey Adası'nın bırbirinden sevimli kıyı lokantalannın
herhangi birine denize karşı otursunlar. Yosun koku-
lu hafrf esintinin eşliğınde, beyaz peynir, domates, ta-
ze börülce salatası, pancar turşusu, midye tava ve
papalina'dan sırayla, yavaşça tadarken Kuzey Ege'nin
incısi Ayvalık için doğaya teşekkür etsinler. Kaldırı-
lan ilk kadehle de yaşayan ve yaşamış tüm Ege tut-
kunlan ile daha aşağılara, Balıkçı'nın diyanna 5a gö-
nül dolusu bir selam yollasınlar. Merhaba!..
Kaynaklar: 1. Ahmet Yorulmaz, Ayvalık'ı Gezerken
(5. basım) - Geylan Kitabevi, 1998.
2. Büyük Larousse. Milliyet Gazetecilik A.Ş. Istan-
bul-1992, s. 2659.
BULMACA SEDAT YAŞAYAN
1 2 3 4 5 6 7 8SOLDAN SAĞA:
1/Aydın'uıKu-
şadası ilçesine
bağlı turistik bir
belde.2/tkaz...
Genellikle yak-
mak için kulla- .
nılan iri saman.
3/ Ef ik olarak 5
kesilmiş kenar...
" — Saatleri":
Ahmet Ha-
şim'in şiir kita-
bı. 4/Balık av- 8
lamakta ya da n
yük taşımakta
kullanılan büyük kayık.
5/ Dolma yapmak için
hazırlanan karışım...
Herkesin gözü önünde 2
yapılan. 6/ "Göl izma- 3
riti" de denılen bir ba-
lık... Kripton elementi-
nin sımgesi. II Eı^enlik
sivilcesi... Ege Bölge- 6
si'ndebirdağ. 8/Hasta 7
bakılan yer. 9/ "Ceyhun g
Atuf—":Şairimiz...Ya-
şanmış olaylann anla- 9
tıldığı yazı türü.
YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Kırklareli'nin Sarpdere
köyü yakınında, Türkiye'nin en uzun mağaralarından
biri. II Avuç içi... Sık çalı. 3/ Çöl ortasındakı bitkili
alan... Radon elementinin simgesi. 4/Tümör... Kimi bit-
kilerin genellikle süt görünüşünde olan özsuyu. 5/ "Sığ-
la yağı" da denilen ve günlük ağacından elde edilen bal-
sam... Lütesyum elementinin simgesi. 6/lstanbul'un su
gereksinimini karşılayan barajlardan biri. II Bir dağ sı-
rasının yamaçlanndan her bin... Temel. esas 8/ Bir no-
ta... tyimser. 9/ 196O'lı yıllarda Jamaıka'da doğan ve da-
ha sonra reggaeye dönüşen müzik türü... "Bir de — şi-
şesinde balık olsam" (Orhan Veli).