Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2025
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 9 HAZİRAN 1999 ÇARŞAMBA
OLAYLAR VE GORUŞLER
Sağlık, İlaç ve Eczacı
ECZ. Mehmet D O M A Ç TEB Merkez Heyeti Başkam
D
iinya genelınde, sağlığın la daha olası olduğunu söylüyor.
özel sorumluluk alanı
içıne çekilmesi çabala-
nna tanık oluyoruz. Bu
durumda sağlık, hiç
kuşkusuz, üzerinden kâr
edılen, alınıp satılan bır hizmet şekline
dönüşecek. O> sa gerçekte, sağlığın top-
lumsal sorumluluk alanı içinde değer-
lendinlmesi gerekir. Kaldı ki sağlık hiz-
metlen, yurttaşlara bağlı bulunduğu dev-
let tarafından karşılıksız venlmelıdır.
Dünyanın yeniden paylaşımında sağ-
lık hizmeti ve onun f ınansmanı. serma-
ye bınkimının \eni alanlan olarak dün-
ya tarafından yeniden keşfedildi. Sağ-
lık hızmetlennın devlet tarafından fı-
nansmanının devlelı yük altına soktuğu
iddıasıyla devlet köşeye çekildı. böyle-
likle özel sektöre de geniş ve kârlı bir
pazar açılmış oldu.
Devlet bir taraftan özel sektörün ge-
lişmesi amacıyla politikalan düzenler-
ken. toplumun çoğunluğu için en az dü-
zeyde bır sağlık hizmeti anlayışına yö-
neldi. Dünya Sağlık Örgütü. özelleştir-
me politikalannın dünya yüzündeki bü-
yük ınsan topluiuklannın yarannaolma-
dıgını gözleyerek 1997 Dünya Sağlık Ra-
poru'ndaşunlarayerveriyor. "Küresel
deneyimler göstermiştir ki devlet sağhk
sektörünün finansörii okluğunda, eri-
şilebilirlik. eşitlik, etkinlik ve tasarruf
dahaolasıdır" Birbaşkaanlatımla. Dün-
ya Sağlık Örgütü. erişilebılirlik. eşitlik.
etkinlik vetasarrufundevlet aracılığıy-
Bılindiği gibi, ülkemizde 1980'li yıl-
lardan sonra başa gelen hükümetler, ge-
nel ekonomik polıtikalanna uygun dav-
ranarak sağlık hizmetlennde devletin
sorumluluğunu görmezden geldıler, fi-
nans kaynaklannı ve Sağlık Bakanlığı
bütçesini kıstılar. Sosyal Sigortalar Ku-
rumu'nda sağlık hizmetine yirmi yıldır
ciddi yatınm yapmayarak, bu arada özel
sağlık sektörünü destekleyerek sorum-
luluğu üzerlerinden atmaya çalıştılar.
Böyîesi bir tercih, "herkes kendi sağb-
ğmdan sorumludur" gibi, sosyal devlet
anlayışıyla hiç de bağdasmayan bir yak-
laşım ortaya çıkardı. Bu durumda, sağ-
lığımızı korumak için yapılan devlet ya-
tınmlan sıfir noktastna hızla yaklaşır-
ken, sağlık hizmetleri de hasta olanla-
nn tedavisine yönlendi. tedavi edici sağ-
lık hızmetlen öne çıktı.
Doğaldır ki, bu hizmetler oldukça pa-
halıdır ve daha çok ilaca yaslanır. Ge-
nel olarak ilaç kullanımının toplam sağ-
lık harcamalan içindeki payını bilirsek,
ülkelerin gelişmişlik düzeylerini de tah-
min edebiliriz. Norveç 'te toplam sağlık
harcamalan içinde ilacın payı % 14 iken
Türkiye'de % 34, Nijerya'da ise %45'ler-
dedır.
Bilindıği gibi ilaç, onsuz olunmaz ve
bir başka ürünle yer değışemez (ikame
edılemez)bir metadır. tlacın fıyaünın az-
lığı ya da çokluğu ona olan talebi degiş-
tirmez. Söz konusu bu ikı özellik, dün-
yadaki ilaç üreticilerini farklı birkonu-
ma getirmiştir. tlaç pazannda fırma ve
ilaç bazında tekelci bir yapı egemen ol-
maya başlamıştır. Bugün dünyada ilk
on fırma pazann üçte birini, ilk yirmi
fırma % 57'sini, ilk yüz fırma ıse %85' in-
den fazlasını elinde bulundurmaktadır.
Olkemizde de bu durum çok farklı
değildir. Ulusal ilaç pazannda ilk on
firma %50'den fazla paya sahipken, ilk
on yedi firma toplam ilaç satışının
%76'sını, ilk yirmi firma ise %85'ini ger-
çekleştirmektedir. Tekelleşme olgusu
ürün bazında da kendini göstermekte, pa-
tent uygulaması ise tekelleşmeyi daha
da güçlendirmektedir. Birtedavi grubun-
da ilk üç ilaç, genellikle toplam satışın
%45-60'ına, bazen de %80-90'ına sa-
hiptir.
Sözünü ettiğırruz tekelleşme rüzgân
ulusal olmaktan çokuluslararasıdır. Te-
kelleşme, pazann ıstenildiği gibi belir-
lenmesini sağlar, en çok kânn önünde-
ki tüm engelleri, kaldınr. Böylesi bir
durum. hiç kuşku yok ki, hastanın ve ül-
kenin zarannagelişir. Olkemizde 1980'li
yıllann sonuna kadar, yedi yabancı ser-
mayeli kuruluşun piyasaya sürdüğu li-
sanslı ilaçlar pazardan %40 pay alırken,
1997 yılına gelindiğinde yirmi dokuz ya-
bancı sermayeli ilaç fırması, pazann
%62'sini elinde tutmayabaşlamıştır. Bü
eğilim giderek hızlanmakta ve bu eğı-
lim hızlandıkça yerli üreticiler güçsüz-
leşmektedir.
tlaç pazanndakı bir başka önemli ol-
gu da, mamul ilaç dışalımının (ithalatı-
nın) hızla artmasıdır. yine 1980'li yılla-
nn başında %2'lerde olan mamul ilaç it-
halatı, 1998 yılında %20'lere varmıştır.
Bu durumu, salt kanser ilaçlan. bazı aşı
ve serumlar ile yüksek teknoloji ürünü
ilaçlann yurtdışından getirilmesi olgu-
suna bağlı olarak açıklamak olanakh
değildir.
Gerçekte çokuluslu şirketler, ülke-
mizde üretmek yerine yurtdışmda üret-
tığı ilaçlan ülkemize dıştan almakta,
yerli imalatçılar ise bu durumun çoku-
luslu şirketlere sağladığı avantajlar kar-
şısında ezilerek gün geçtikçe küçülmek-
tedir. 1990 yılında dışsatımın dışalımı
karşılama oranı %19 iken, 1996 yılın-
da %11 *lere kadar inmiştir. Dışalım bu
hızla devam edecek olursa, çok kısa sü-
rede üretemeven bir ülke konumuna gd-
memiz kaçınılmaz görünmektedir. Ulus-
lararası sözleşmeierte ortaya çıkan yeni
sömürgecUik sürecinde, daha şraıdiden
sömürge konumuna adım atmtş olaca-
Eczacı ise, tüm bu süreçlerin bir so-
nucu olarak. tekelci konumlarda üreti-
len ve tamamen dışa bağımlı duruma ge-
tirilen ilaç üzenndeki etkinliğini kaybet-
meme mücadelesi vermektedir. Başta
devlet olmak üzere çoğu kurum, ecza-
cının, sağlık hizmetinın vazgeçilmez
elemanı, ilacın uzman kişisi olduğunun
farkında değildir. Örneğin Sosyal Si-
gortalar Kurumu'nda çok sayıda ecza-
ne. eczacısız çalışmasına karşın, bu du-
rumdan hiçbır yetkilı rahatsızlık duyma-
makta ya da yasalara aykın davranmak
nedeniyle cezalandınlmamaktadır.
SSK'de yaklasık 30 müyon sigortab-
ya 972 eczaa hizmet vermekte, bir ba$-
ka deyişle,30.000kişiye bireczacıdûşmek-
tedir. Bir eczacı günde 250-300 reçete
karşılıyor. Böyiesi bir duruma dünya-
nın başka hiçbir ülkesinde rastlamak
olanakh değildir. SSK'de çakştınlan ec-
zacılara karşı anayasal suç işlenmekte-
dir. Bilindiği gibi, Anayasa'da kişiye an-
garya yüklemek suçtur.
Sağlık Bakanlığı'nın durumu da çok
farklı değildir. Sağlık Bakanlığı 'na bağ-
lı çok sayıda hastanede eczacı istihdarn
edilmemekte, bazı illerde Sağlık Ba-
kanlığı eczacısı bulunmamaktadır. Ec-
zacılann kamu kunımlannda çalışma-
lannı özendirmek amacıyla yapılan hiç-
bir işlem, atılan hiçbir adım yok. Durum
böyle olunca, rasyonel ilaç kullanımı-
nın sağlanmasına yönelik bir adım at-
mak da olanaklı değil.
Sosyal Sigortalar Kurumu'nda 30.000
kişiye bir eczacı düşerken. serbest çalı-
şan eczanelere, sıgortalılan da dahil
edersek 3170 kişi düşmektedir. Sigor-
talılan dışanda tuttuğumuz takdirde ül-
ke genelinde 1585 kişiye bireczacı düş-
mektedir ki, böylesi bir sayı, Avrupa ül-
kelennde dahi kişi başına düşen eczacı
sayısından daha azdır.
Bu durumda eczacılann%25'iningiz-
li işsiz olduğu açıktır. Kendisıni geçin-
dinneye yetecek ekonomik girdiyi sağ-
layamamaktadır. Ulkeyi yönettiğini söy-
leyen hükümetler neden alandaki kuru-
luşlar ile ışbirliği yaparak sorunlan dü-
zeltelim demez de, ışsiz eczacı yetiştir-
mek için yeni eczacılık fakültesi açan-
lara izin verirler? Bu sorunun yanıtını
sizlere bırakıyorum.
ARADA BtR
Av. Dr. CENGtZ ABBASGİL
Yetki, Yüksek Seçim
Kumılu'ndadır
Son yıllann yap>ay bunalımı (kriz), milletvekili se-
çimleriyle yüce Meclisimize kadar tırmandınldı.
Neyse ki çağdaş milletvekillerınce bu olay atlatıl-
dı. Ama olay bıtmedı. Bu sefer türbanlı milletve-
kılinin. yasal olmayan yollardan başka bir vatan-
daşlığa geçtiği ortaya çıktı. Bu nedenle haklı ola-
rak Türk vatandaşlığından çıkanldı. Ancak olay
yıne bitmedi. Böyle bir kişinin milletvekilliğine na-
sıl son vehleceği sorun oldu. Yüksek Seçim Ku-
rulu verdiği usul karan ile görevi yüce Meclıs'e bı-
raktı. Şimdi kamuoyu sonucu merakla beklemek-
tedir. Aşağıda, bu konudaki kişisel görüşümüzü
açıklayacağız. Ancak Sayın Ecevit'ın, türbanlı bi-
nnin komisyon ve Meclis çalışmalan dışında Mec-
lis'te bulunabileceği yolundaki açıklamalarma da
katılmadığımızı belirtmek isteriz. Zira Meclis, dış
duvarından çatısına kadar bir bütündür. Tersini
savlamak, niyetleri belli çevrelere bir adım daha
atmak olanağı verir ki onlann da kısa bir süreçte
amaçları budur.
Şimdı gelelim, Türk vatandaşı olmayan birinin
milletvekilliğine: Anayasa ile ilgili yasalar çok açık-
tir. Duraksamaya (tereddüte) gerek yoktur Millet-
vekili olmanın vazgeçilmez önkoşulu Türk vatan-
daşı olmaktır Olmazsa olmaz koşul budur. Ana-
yasamızın 75. maddesi bunu göstermektedir. 2839
sayılı Milletvekili Seçimi Yasası'nın Seçilme Yeter-
liliğı başlığını içeren 10. maddesınde de aynı ko-
şul yer almıştır. Anayasamızın 79. maddesi ıse se-
çimlerin yönetim ve denetiminı görev olarak Yük-
sek Seçim Kurulu'na vermiştir. Bu görev, anılan
madde düzenlemesine göre seçim süresince ve
seçimden sonra sürmektedir. Bu görev seçim ko-
nulan ile ilgili bütün yolsuzluklan, şikâyet ve itiraz-
ları kapsadığı gibi milletvekili seçim tutanaklannı
kabul etme yetkisini de içermektedir. 298 sayılı Se-
çımlerin Temel Hükümlen ve Seçmen Kütükleri Hak-
kında Yasa'nın çeşitli maddelerinde de buna ko-
şut (paralel) aynntılı düzenlemeler yer almıştır. Sö-
zün kısası. milletvekili olabilmenin vazgeçilmez
önkoşulu olan Türk vatandaşlığından yoksun bu-
lunan birinin tutanağının (mazbata) geçersizliğine,
güçlü yetkilerle donatılmış ve kendi başına da (re-
sen) karar verme yetkisine sahip Yüksek Seçim
Kurulu'nun yetkilı olduğu ınancındayız. Nitekira
askerliğini yapmadığı nedeni ile birinin seçim tu-
tanağını geçersiz sayması bu inancımızı güçlen-
dirmektedir. Kamuoyunda, Yüksek Seçim Kuru-
lu'nun bu davranışı bir çeşit görevden kaçma ola-
rak nitelendirilmekte ise de biz bu yargıya katıl-
mamaktayız. Ancak bu görevin sayın Yüksek Se-
çim Kurulu'na ait olduğu yolundaki içten inancı-
mızı da belirtmek isteriz.
TEŞEKKUR
Oğlumuzun doğumunu bajarı ile gerçekleştıren,
Doç. Dr. ÖMER ÇOBANOĞLU'na,
Dr. LEVENT ALAYBEYOĞLU'na,
Dr. ALEV CONKBAYIR'a
Dr. GÜLCE AVANOĞLU'na,
Dr. GÜNER OLGAY'a
tüm hemşire. kat sorumlulanna ve Gn. Md.
BÜLENT KLŞOĞLU'na. Tıbbi Direktör Prof. Dr.
ABİDtN KUMBASAR'a, Idari Direktör ŞEBNEM
VÖRÜKOĞLl 'oa, Kurum İlişkileri Md. GAMZE
FIRATa, a>nca tüm CITY HOSPITAL - ANKARA
TIP MERKEZt çaltşanlanna sonsuz teşekkur \e
şukranlanmızı sunanz
HARİKA - KÜRŞAT ÖZASLAN
PET CITY'DEN
WTERlNER KLtNtK
KONTROLLÜ
HER CtNS KÖPEKLER,
KEDlLER, BAHÇE
HAYVANLARI.
0216 - 442 07 73-76-(89 Faks)
Samsun Valisi'ne...
Prof. Dr. Ahmet SALTIK/lrafiMfM Düşünce Derneği Başkam- EDtRNE
Y
üce önder Atatürkün Türkıye
halkının özgürlük savaşı için
Samsun'a çıkışının 80. yılını
bu yıl daha bircoşkulu kutlamak
için. genel merkezimız çok hoş
birdüzenleme yaptı. Deniz Kuv-
vetleri Komutanlığı ile görüşülerek, Yavuz Fir-
kateyni'nın Bandırma Vapuru'nu temsilen Istan-
bul'dan Samsun'a uğurlanması gerçekleştirildi.
80 yıl önceki tarihsel akışa yakın olarak, 16 Ma-
yıs 1999 günü, Dolmabahçe'den, başta Sayın ls-
tanbul Valisi ve 1. Ordu Komutanı olmak üzere
il yöneticileri ve halkımız, Genel Başkanımız Sa-
yın Yekta Güngör Ozden (ki henüz yeni ameli-
yatlı olmasına karşın saatlerce ayakta kaldı) ile
genel merkez yöneticilerimiz ve lstanbul şube-
si üyelerimiz bu vapunı coşkuyla Samsun'a
uğurladılar.
Biz, Edirne ADD üyeleri, 45 kişi bir otobüs-
le Samsun limanına ulaştığımızda daha şafak at-
marruştı. Alana ilk gelen grup idık saatler 04.30'u
gösterirken. Genel merkezimiz, büyük özveri-
lerle kaynak sağlayarak, yıırt düzeyinde birçok
şubenin otobüslerle oraya, büyük Atatürk'ün
kurtuluşumuz için karaya ayak bastığı yere biz-
leri çagırmışn. Derdimiz, kimilenne anlamstz ge-
len
K
nostaljikritüeUer"sergilernekolmadı hiç...
Bundan hep kaçınmıştık. Amacımız, günümüz
kuşaklanna ülkenin içinden geçtiği olağanüstü
koşullan daha iyi anlatabilmek, tanh bilinci ge-
liştirmek ve toplumsal belleği tazelemektı. Bu-
nun için gelmiştik Antalya'dan, bunun için yo-
la düşmüştük Mudanya'dan, Bandınna'dan. Sı-
vas'tan, Sürmene'den, Havsa'dan, Uzunköp-
rü'den... Ve de Edirne'den... Hem de sabaha dek
Dağ Başını Duman Abnış Marşı'nı söyleyerek
otobüste..
Genel merkezimiz tüm bunlan, Samsun Va-
liliği'ne sunduğu 29.04.1999 tarih ve 1413 sa-
yılı yazısı ile bildirmişti. Deniz Kuvvetleri Ko-
mutanlığımızın işbirliği ile törenlere katılacağı-
rr&ı belirtmiş, yapacağımız katkının bildıril-
mesini rica etmiş ve gereğini valiliğin takdirine
bırakmıştı.
Ne var ki, tüm yorgunluğumuz ve uykusuz-
luğumuza karşın coşku ile ayakta durup. şube-
lerimizyı adlannı taşıyan pankartlan başımızın
üstünde yükseltirken, saat 08.00'e doğn» alana
gelen ve kendisini Milli Eğitim şube müdürü ola-
rak tanıtan bir kişi, bizim, yani tüm Türkıye'den
kopup gelen, bu törene damgasını vuran Atatürk-
çü Düşünce Dernelderinin, elindeki plana göre
alanda yerinin olmadığını söylüyordu!
Güvenlik güçleri de alandaydılar.. Protokol
tribünühazırlanıyordubiryandan. Karadeniz'in
nazlı dalgalan birazdan. büyük kurtancı ve kah-
raman arkadaşlannı, temsilen de olsa bir kez
daha -talıhin cılvesine bakınız ki, sizin valisi ol-
duğunuz- Samsun halkına emanet etmeye hazır-
lanıyordu. Yüreklerimiz harman, coşkumuz ça-
ğil çağıldı.. Ne acı ki. tören alanında verimizol-
madığı'' belirtiliyor ve güvenlik güçlerinin itip
kakmasıyla gerilere, bir kenara köşeye doğru
yerleştirilmeye (!) çalışılıyorduk.
Genel merkezimizin 7 yönetim kurulu üyesi
de orada idiler. Herbiri belki de Samsun Valisi
Sayın Metin IlyasAksoy kadarbu ülkeye hizmet
etmiş insanlardı. Hatta içlerinden biri halen mer-
kez valisi idi. Durumu Sayın Vali Aksoy'a ak-
tardığında, şaşılacak bir kayıtsızlıkla karşılanmış-
tı. Vali Aksoy özür dileyip uygun girişimlerde
bulunacağına bizden anlayış (!?) istiyordu..
Sayın Vali Aksoy bilmem fark ettiler mi, ken-
dileri protokol tribününde yer aldıklannda, alan-
da henüz ses düzenı kurulmamıştı. Saat 09.10
dolayında kınk-dökük bir kamyonet ilgili gereç-
leri getirdi ve 10-15 dakika içinde düzen kurul-
du. Acaba Sayın Vali, komutan ve diğer zevat
mı erken onurlandırmışlardı alanı; yoksa?..
Gri takım elbiseleri içinde, elinde telsizi ile
Güvenlik Şubesi Müdürü olduğunu sonradan
öğrendigimiz bir kişi de bizlerin alanda "ııygun
görûlen" bır yere yerleştirilmesı için tüm ciddi-
yeti ve asık yüzü ile çaba harcıyordu. Çok da ka-
labalık olmayan koca liman alanında kendimi-
ze uygun yerler bulmak biraz da biz ADD'lile-
re kalmıştı. Sayın Vali Aksoy'un protokol tribü-
nünün deniz yanı boştu. Edirne ADD'nin oraya
sığabileceğini düşünerek, Sayın Güvenlik Şube-
si Müdürü'ne -kim olduğunu bilmeksizin- "Efen-
dim pardon, şurası sizin planınızda uygun mu.
biz oraya geçebilir miyiz?™'" demeye kalmadan,
bu pek sayın ve de yüksek kamu görevlisinden
azan işirtım. "Sana göre protokol mü yapacağız
be?!* diye gürleyip, başını hemen başka yana dön-
müstü. "Ne biçim konuşuyorsunuz, ben size siz
diye sesleniyorum, siz beni sen diye azarhyorsu-
nuz. Bana göre protokol istemim de yok. Lütfen
doğru konuşunuz" dedım. Sayın müdür üzeri-
me yürümeye yeltendi ki, resmi giyimli birbaş-
komiser engelledi. Yaş olarak bu polis şefınden
daha büyük görünmem bile beni tartaklanmak-
tan kurtaramayacaktı.. Cumhuriyetin polisi,
Cumhuriyetin yurttaşıru. -saçlan kırlasmış bir üni-
versite öğretmenini- sorgusuz pataklayacaktı!
(Sayın polis şefınin hışımla üzerime gelişi anın-
da onu durduran başkomiseri görünce, yıllarön-
ce görevi başında şehit olan emniyet başkomi-
seri babamı anımsamadan edemedim.)
Yaa, işte böyle Sayın Vali Aksoy... Keşke bun-
larla bitse.. Pankartlanmızı -ki yalnızca şubele-
rimizin adını taşıyordu- indirmemiz bile isten-
di, ama bilesiniz, indirmedik.
Size gelince... Ses düzeninin kuruhnasıru bek-
lemekzorundakaldınız.. Konuşmanıza geçtiği-
nizde, geleneksel biçimde, bilinen kişi ve kurum-
lan tek tek özenle sayıp onlarahitapettiniz. Ama
alanı dolduran onlarca ADD şubesinin yüzler-
ce üyesini, rengârenk pankartlanna karşın gör-
mezden geldiniz. Ne olurdu. bu yılki çok özel
töreni sahiplenen, destekleyen, zenginleştiren
ADD Genel Merkezi'nin 7 yöneticisinden biri-
ne söz hakkı verseydiniz? Onu gecelim, bizleri
de anıp kuru bir hoşgeldiniz deseydiniz? En
azından biz Samsun'da sizin konuğunuz sayıl-
maz mıydık Sayın Vali? Genel Merkez Yöne-
tim Kurulu üyemiz, sizin meslektaşınız bir mer-
kez valisi az önce size alandaki utanç verici tab-
loyu aktarmıştı.. Onlarca pankartı ve yüzlerce
ADD üyesini diyelim görmedi/göremedi iseniz
bile, Merkez Valisi Aydemir Ceylan'ın size ya-
kınmamızı iletmesini de mi kulaklannız duyma-
dı? Hadi onlan da geçelim. genel merkezimizin
size yukanda andığım yazısını da mı anımsamı-
yorsunuz Sayın Vali?
Bir soru daha: Samsun ADD yöneticilerinin
konu ile ilgili sizinle görüşmelerini de mi unut-
tunuz efendim?
Sayın Vali,
En hafıf deyimi ile "ayıp ettiğiniz" inancın-
dayız. Cumhuriyetin valisine yakışmadı sizin
yaptıklannız. Oysa siz valiliğinizi. bu özgür ül-
İceye borçlusunuz; yani bu uğurda yüce Atatürk
öncülüğünde kanlannı ve canlannı veren dev-
rim şehitleri sayesinde o makamdasınız. Bir şey
daha söyleyeyim mı Sayın Vali, Atatürk ve Ban-
dırma Vapuru'ndaki arkadaşlannın temsili ola-
rak karaya ayak basışlan sırasında ayağa bile kalk-
madınız! Garnizon komutanı kalkıp selam ver-
dikten sonradır ki, çareniz kalmadı.
Ne kadar ayıp değil mi Sayın Vali? Tüm Tür-
kiye'den kopup gelen yüzlerce ADD üyesini kı-
np gücendirdiniz. Sizin konuşmanızı, bizlerin
adını anıp konuşmanızda muhatap saymayın-
ca, ne de güzel kestik: "Türkiye laiktir, laik ka-
lacakür!" diye alanı inlettik.. Anladmız mı ne
demek istediğimizi? Sonra da sizi kınayıp, stad-
yumdaki törenlere katılmaktan vuzgeçerek gel-
diğimiz yerlere dönmek üzere, buruk bir hüzün-
le yola koyulduk. Mutlu oldunuz mu Sayın Va-
li Aksoy?
O an hepimizin gönlünde yüce Atatürk'ün
Bursa Söylevi'nin yürekli sözleri yankılanıyor-
du 66 yıl öncesinden.. Sizin de bu vesile ile -
bir kez daha- o söylevi anımsamanızı dileye-
rek.. Bu yazı aynı zamanda gereği için Cum-
huriyetin savcılanna ve Içişleri Bakanlığı'na
da sunulur.
Cumhuri^t
k i t a p 1 a r ı
» CumhuriYrt
^ kitap kulübul
Teslime Nesrin /BİR KADIN YAZGISI
&İS
SSS
Hakkında tutuklama emri
çıkanlan aşın dincilerin
"ölüm fermanı" ile aradıklan
Bangladeşh yazar Teslime
Nesnn'ın sonuçta bir sürgün
yaşamı ile ödediğı alabildiğine
özgür diişüncelen. Coşkulu;
düşündürûrken kimi zaman
güldüren, şaka dolu, zarif bir
dille anlatılan ikı anlatı.
192 sayfa, 1. hamur.
CumtHirryrt Çağ Pazarlama A.Ş. Türkocağı Cad. No:39/41
^ kitap kulûbû (34334)Cağaloğlu-lstanbul Tel: (212)514 01 96
KIRMIZI BALIK ÇOCUKEVİ
VE KULÜBÜ
YAZ OKULU '99
• Haftada iki gün yüzme
• Haftada bir gün jimnastik
• Haftada bir gün doğa-küttür gezisi
• Yaratıcı çalışma saati
• Satranç-Bilgisayar-Resim-Müzik
• Geliştirici grup eğitimi
Tel: 0.216 / 414 62 92 - Telefax: 0.216 / 414 62 61
Tel: 0.212 / 213 95 88 - Telefax: 0.212 / 213 87 40
(Kadın Sağlığı
ve Aile
Planlaması)
Hizmet
Sistemi
Bilgi Hattı: 212
- 257 06 46
KACÎRDIGINIZYAPIMLAR,
TAKSİM SERGİ SALONU'NDA
0 Hâzhan Perşemhe
CARMBV
Georges Bizet'nin aynı adlı
operasının buz dansıyla yorumlanışı...
Başrollerde buz dansında Dünya,
Avrupa ve Olimpiyat
şampiyonalarının ödül rekortmenleri
Katarina W itt ile Brian Boitano...
Viyana Senfoni Orkestrası eşliğinde
benzersiz bir dans ve müzik şöleni.
(Vıdeo Gösterisi)
Saat: 14.00 ve 17.00'de
Süresı.85 Dakika
Istiklal Cad. (Fransız Konsoloslupu yanı) Taksim Tel: 252 38 81/82
PENCERE
Yeni Bir Dünya Kunridu...
ABD, Balkanlar'a yerleşiyor.
Kosova Savaşı'nın sonucu bu!
Meviana demiş ki:
"- Akılsız horoz deveyi kümesine konuk çağı-
nr."
Akılsız Miloşeviç'in el kadar cografyada çıkar-
dığı kanlı etnik çatışma kime davetiye çıkardı?..
"Sırp kasabı"n\n Saddam Hüseyin'den farkı
yok; Irak diktatörü de durup dururken "Süper
Güç"ü başına bela etmedi mi?..
•
Her iki savaşta, karştlıklı cepheler, yer ile gök ara-
sında kuruldu.
Her iki savaşta yenılen ve yenen pek belli de-
ğil...
Saddam yerinde duruyor.
Miloşeviç ne olacak?..
Göreceğiz.
Her iki savaşta da "Süper Güç"ün Balkanlar'a
ve Ortadoğu'ya biraz daha yerieşmesi, gezegen-
sel strateji açısından birincil amacı oluşturuyor; Av-
rasya yukandan ve aşağıdan Amerikan parante-
zi içine alınıyor.
•
Batı ve Doğu bloklan yıkıldıktan sonra Türki-
ye'nin stratejik konumu değişti.
Batı Bloku'nun "ileri karakolu" idik, Amerika,
"Bizim sınınmız Kars'tan geçer" diyordu; en uç-
taki ya da kenardaki ülkeydik.
Şimdi neredeyiz?..
Merkezde!..
Doğu ve Batı bloklan tarihe kanşınca yeryüzü-
nün jeostratejik haritası yeniden çizildi; yeryüzün-
de Avrasya'nın önemi vurgulandı; Orta^ya veOr-
tadoğu, doğalgaz ile petrol kaynaklannı içeren en
zengin coğrafyadır; dünyanın hesabı burada gö-
rülüyor.
Üstelik bu ülkelerde yaşayanlann çoğunluğu
Türk ve Müslüman değil mi!..
Avrasya'nın merkezinde de Türkiye var.
•
Gezegenimizde bütün yanmadalar kuzeyden
güneye sarkıyor; yalnız Anadolu doğudan batıya
uzanıyor; Asya ile Avrupa'nın kavuştuğu Avrasya
coğrafyasındaTürkiye olağanüstü konumuyla an-
lamını kazanıyor.
Avrasya'nın göbeğinde ve Balkanlar-Kafkaslar-
Ortadoğu üçgeninln tam ortasındaki Türkiye'nin
jeostratejik önemi "soğuk savaş" döneminden
çok daha ağırlıklı...
Atatürk'ün "iaik cumhuriyet modeli" Türk ve
Müslüman dünyasında bir ömek...
•
">4fl (Avrupa Biriiği) Köln Zirvesi" Ankara'da
düş kınklığı yarattı.
Bizimkiler hayale kapılıp AB üyeliğine yine sif-
tinmişlerdi.
Ayaklan bir kez daha suya erdi.
AB Türkiye'yi dışlıyor; biz Yunanistan'ın bekçi-
lik ettiği Avrupa Biriiği'nin kapısında nafile yere
bekliyoruz; horlanıyoruz, aşağılanıyoruz; çünkü
kafamızdaki dünyanın merkezi Avrupa!..
Oysa "Avrupa merkezli dünya" geçmişte kal-
dı... _
Geçmişte yaşıyoruz. - " . A
•
Avrupa'nın Amerika karşısındaki konumu, gün
geçtikçe daha da belirginleşiyor; Ortadoğu ve Bal-
kanlar'daki savaşlar neyin ne olduğunu çarpıcı bi-
çimde vurguladı; Avrupa her ikisinde Süper Güç'ün
buyurganlığına boyun eğdi.
Türkiye, kısmetinı AB'nin kapısında mı arayacak,
yoksa yeniden kurulan dünyada var oluşunu ka-
nıtlamak için taze gerçekleri mi değerlendırecek?..
Ismet Pasa, "Yeni bir dünya kurulur, Türkiye
orada yennı bulur" demişti.
Yeni bir dünya kuruldu.
Cumhurtyt
kitap kulûbü |
JMZAGUNU
TAKSİM SERGİ SALONU'NDA
Iî ^MKMİAMl
Saat:19.00-20.00
Konuklanmızla söyleşip, kitaplannı
imzalayacaklar.
Istiklal Cad. (Fransız Konsolosluğu yanı) Taksim Tel: 252 38 81/82
Bağkur sağlık karnemi kaybettım hükümsüzdür.
FATMA KOŞAR (DOĞAN)
Gelır Vergısı Kanunu'nun 89-2 ve Kurumtar
Vergısı Kanunu'nun 14-6'ncı maddelerı
uyannca Bağışlarınız. Vergi Matrafıınızdan
tenzil edılebılır.
ÜLKEMİZDE BAKIMA MUHTAÇ
KİMSESİZ YAŞLILAR VE SOKAĞA
TERKEDİLEN YAVRULARIMIZ DA VAR.
DARÜLACEZE VAKFI
Vefat ve özel günlerde Çelenk bağışlannız için
TeL^0212) 221 79 50 (8 Hat) Fax^0212) 221 79 54
Vakfımıza Bakanlar Kurulu'nun 7/9/1994 gun ve 94/6080 sayılı
Kararıyla vergi muafiyeti tanınmış ve bu karar, 27/10/1994 gün
ve 22094 sayılı Resmı Gazete de yayınlanmıştır.