22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
6 MAYIS 1999 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA KULTUR 15 Ünlü Rus şair ve yazan yann Istanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi'nde anılıyor Puşkin 'in 200.yaşuukııtkıri<eıu..Büyiik Rus şair veyazan Alek- sandrSergeyeviç Puşkin (1799- 1837) doğumunun 200. yılında ülkesinde ve tüm dünyada tö- renlerle, özel yaymlarla anılı- yor. Istanbul Üniversitesi Ede- biyat Fakültesi Rus Dili ve Ede- biyatı Bilim Dalı nca yann sa- at 10.00 'da Kuyucu Murat Paşa Medresesi 'nde düzenlenen top- lantıda Rus Fılolojisi öğretim üyeleri Puşkin 'i çeşitliyönleriy- le anlatacaklar. Büyiik Rus şair ve yazarmı, Ataol Behramoğ- lu nun degerlendırmesi ve şiir- lerinden çevirileriyle anıvoruz. ATAOL BEHRAMOĞLU Rus edebıyatının ulusal ve ev- rensel bir nitelik kazanmasında öncelikli ve birçok bakımdan en büyük yere sahip olduğu Rus ya da başka uluslardan edebiyat oto- ritelerinin ortak görüşü olan Alek- sandr Sergeyeviç Puşkin 26 Ma- yıs 1799'da Petersburg'da doğdu. "Puşkin ve Rus Edebiyatı" ("Pushkin and Russian Literatu- re", London 1947) adlı özlü ya- pıttn yazan Janko Lavrin, yapı- tınm 17. sayfasında Puşkin'i şu sözlerletanımlıyor "I. Petro'nun Rusya'yı Avrupa'ya 'karması' ve aynı zamanda onu büyük devle- te dönüştürmesi gibi, Aleksandr Sergeyeviç Puşkin, tam yüz yü sonra, Rus edebiyatı ve bu ne- denle de genel olarak Rus kültü- rü bakımından benzer bir şey yapmayı başardı." Rus Çan I. Petro'nun hemen her alandaki aydınlanmacı re- formlannın edebiyat alanındaki ilk ürünü Puşkin değildir. Rus- ya'nın devlet yapısına ve eğitim sistemine "laik" kimlik kazandı- ran bu büyük devlet adamımn açtıgı çığırda, herbiri çeşitli ba- kımlardan Puşkin'in ustalan olan Trediakovsld, Kantemin Lomo- nosov. Krilov Radişçev; Fonvizin, Derjavin, Karamzin, Jukovski vb. şair ve yazarlar Rus şıir ve ya- zı dilini kilise Rusçasının ege- menliğinden kurtararak. edebiya- tı dınsel kimlikten anndırarak, ulusal Rusedebiyatınıntemelle- nrif attılar. Bu edebiyata evren- sel kimlik kazandıran ilk yazar ise Puşkin oldu. Petro'dan yüz yıl sonra bir baş- ka reformcu çann, L Aleksandr'ın kurdurduğu Tsarskoye Selo (Çar Köyü) lisesinde öğrenim gören Aleksandr Puşkin, ilk aydınlan- macı düşünceleri burada edindi: Yıllar sonra LevTolstoy'un "Sa- BEN İNSANÜSTÜ BİR ANIT DİKTİM KENDİME Exegi monumentum*. Ben insanüstu bir anrt diktim kendime, Halkın yolu geçemeyecek üstünden, Boyun eğmez başıyla daha da yükseklere Çtkacak o, Aleksandr Kulesi'nden.** Hayir, büsbütün ölmem ben-ruhum kutsal lirdedir Yaşayacak bedenim ve kaçacak çürüme- Şu yeryüzünde yaşadıkca tek şair Duyulacak ünüm her yerde. Adım dilden dile dolaşacak tüm Rusya'da, Ona özgü her dilde herkes bilecek onu, Gururtu torunu Slav'ın, Finli, şimdilik yabanıl Tunguz, Ve Kalmuk, bozkırtann dostu. Ve halk gönlünde taşıyacak beni uzun zaman, lyi duygular uyandtrdığım için lirimle, Ozgüriüğü övdüğüm için şu acımasız çağda Ve merhamet uyandırdığım için düşentere. Ey esin, boyun ey buyruğuna Tann'nın, Övgüyü de tftirayı da umursama, Ne hakaretten kork ne çelenk iste Ve tartışma aptalla. (1836) Türkçesi: Ataol Behramoğlu * Ben bir anıt diktim (Lat) •* Aleksandr Kulesi, Petersburg'da saray alanına Çar I. Aleksandr'm anısına dikilen granit sütun. Puşkin, 1834 yılı ICasım ayındaki açıhşta bulunmamak için Petersburg'dan aynlmıştı. vaş ve Banş"ta konu edineceği 1812 anayurt savaşı sırasında bu lisede öğrenciydi. Aydınlanma- cı düşüncelere, savaş yıllannda tüm Rusya'yı kaplayan ulusalcı duygular eşlik etti. Puşkin çok er- ken yaşlarda, başta Fransızca ve tngilizce olmak üzere öğrendiği yabancı dillerle Batı edebiyat ve kültürünün ürünlerini okurken, bir yandan da Rus folkloruna, sözlü halk yaratıcılığının üriin- lerine tüm yaşamı boyunca süre- cek bir ilgi duydu. Bu ilgide, sı- radan bir halk kadını olan dadı- sının büyük katkısını şiirlerinde ve yazılannda dile getirmiştir. Gerçekçiliğin başyapıti Öğrencilik dönemindeki ilk şiirleri, dolaysız ve gözü pek söy- leyışlen, ezgisellikleri, klasik Yunan-Latin kültüründen ve mi- tolojiden temalan, özgürlükçü konulanyla dikkat çekti. Öğreni- mini tamamlayıp Dışişleri Ba- kanlığı'nda bır göreve başladığın- da. özellikle siyasal yergi türün- de ürünleri de elden ele dolaşmak- taydı. Bu sırada 1. Aleksandr'ın ölümüyle boşalan tahta I. Niko- laçıkmış. Rusya'da gerici bır dö- nem başlamıştı. Şiirleri ve dav- ranışlanyla yönetimi tedırgin et- meye başlayan genç şair, baş- kentten uzak olması için güneye gönderildi. 1817 'de yazmaya koyulduğu masal-şiir'i "Ruslan ve Ludmi- la" Puşkin güneydeyken 1820'de Petersburg'da yayımlandı. Altı bölümden oluşan bu masal-şiir o türdeki klasikçi ürünlerin süslü ve göstenşçi diline, romantiz- min abarnlı duygusalcılığına kar- şı, çocuksu neşesiyle, alışılma- dık ve gözü pek sözcükleriyle. Rus halk kültürünün ve Batı ay- dınlanmacılığının özelliklerini birleştiren tematiğiyle, Rus'ede- biyatında yepyeni bir başlangıç- tı. "Ruslan veLudnüla"yı, yara- tıcılığının "güney dönemi"nde Byron etkileriyle yazdığı "Kaf- kas Tutsağı" (1821), "Bahçesa- ray Çeşmesr (1822) adlı roman- tik anlatı-şiirleri izledi. 1824'te tamamladığı (1827'de yayımla- nan) anlatı-şiiri "Çingeneler"de ise, romantizmin yerini gerçek- çiliğe bıraknğı kolayca görülebı- liyor. Bu yapıt, bencil, bireyci romantikkahramanın açıkça yar- gılanışıdır. "Çingeneter"de, Puş- kin'in özlü betimciligi, kuşaklar boyunca Rus şiirini etkilemiş ve etkilemekte olan konuşma dili rahatlığında bir şiir dilini yarat- ma başansı olağanüstüdür. ' Byron'ın"DonJuan"ıgibibir anlatı-şiir yazmak amacıyla ilk dizeleri 1827'de Kişinev'de ya- zilan"YevgeniOnegin'' 1833te yayımlandığında, Rus edebiya- tı Puşkin gerçekçiliğinin eşsiz başyapıtını kazanmıştı. Humor, zekâ ve gerçekçilik öğeleriyle. başta Onegin ve Tatyana olmak SEVİYORDUM SİZİ Seviyordum sizi: ve bu aşk belki Içimde sönmedi butünüyle; Fakat üzmesin sizi artık bu sevgi; Istemem üzülmenizi hiçbir şeyie. Sessizce, umutsuzca seviyordum sizi, Kâh ürkeklik, kâh kıskançlıkla üzgün; Bu öyle içten, öyle candan bir sevgiydi ki, Dilerim bir başkasınca da böyle sevilin. (1829) Türkçesi: Ataol Behramoğhı üzere yarattığı tiplerle bu yapıt, gerçekçi-ulusal Rus edebiyatı için tükenmez bir esin kaynağı- dır. Genç, çağdaş ve ışık dolu Shakespeare'in oyunlanhı in- celedikten sonra, 1825'te, Rus tiyatrosuna modern bir yön ka- zandırmak amacıyla "BorteGo- dunov" tragedyasıru yazdı. Bu ya- pıtla, zamanını tamamlamış kla- sisizme olduğu kadar Byron ro- mantizmine karşı da gerçekçi ve modern Rus tiyatrosunun en önemli temellerinden biri atıl- ' mıştı. "Büyük Petro'nun Arabı" (1828), "Byelkin'in Öyküleri" (1830), "Dubrovskı" (1833), " Maça Kızı" (1833), "Erzurum Yokutuğu" (1835) ve özellikle de "Yüzbaşttıın KızT (1836) vb. öykü-roman-anlatı türünde ya- pıtlanyla, XIX. yüzyıl Rus ede- biyatını dünya edebiyatının en ön sırasına yerleştirecek büyük yazarlardan ilki oldu. Aleksandr Puşkin 19 Ocak Ayvazovski'nin Puşkin tabiosu. 1837'de, kişisel ve siyasal kışkırt- ma ve komplolann yol açtığı bir düelloda ölümcül yara alışından iki gün sonra Petersburg'da öldü- ğünde 38 yaşındaydı. Resmi ka- yıtlarda, üzüntülerini belirtmek ve şaire son görevlerini yerine getirmek için yaklaşık elli bin kişilik bir kalabalığın toplandı- ğı bildiriUyor. Çıkabilecekolay- lardan kaygı duyan çarlık yöne- tıminin gizlice ve el çabukluğuy- la yaptırdığı törenden sonra şa- irin cenazesi geceleyin Peters- burg'dan kaçınldı ve bir jandar- ma birliği eşliğınde, sıradan bir kızakla, nice şiirinde betimledi- ği kış yollanndan geçirilerek ba- ba ocağı Mıhaylovskoye yakın- lanndaki Svyatigorsk Manastı- n'nın avlusunda gizlilik içinde toprağa verildi. Etoğumunun 200. yılı, ülkesi Rusya'da. dünyada törenlerle, özel yayınlarla kutla- nıyor. UNESCO Kültür Komis- yonu 1999'u Puşkin yılı ilan et- ti. 200. yaşmda Puşkin, inanılma- yacak kadar genç, çağdaş, ze- kâyla ve ışıkla dolu. Akdeniz Filmleri Festivali 'nin yaratıcısı Pierre Pitiot, Türkfılmlerine ayrı bir ilgi duyuyor 'IstanbuL, festivalin en güzel fihni' ASLl SELÇUK Pierre Pitiot, Fransa'nın Montpelli- er kentinde her yıl ekim ayında yapı- lan Akdeniz Filmleri Festivali'nin ku- rucusu, yaratıcısı ve program yönetici- si. Pitiot aynca îstanbul Film Festiva- li'nin en eski ve en sadık ızleyicilerin- den. konuklanndan biri. Her yıl festi- vali hiç aksatmadan, düzenli birbiçim- de izleyen Pierre Pitiot, Türk fılmleri- ne ayn bir ilgi de duyuyor. - Montpellier Akdeniz Filmleri Festi- vali'nin tarihçesinden\e geüşiminden söz eder misiniz bize? Festival, ilk önceleri bir festival de- ğildi. Montpellier sinema kulübü ıle uğraşanufakbırekiptik. 1979'daşuan- daki başkan Henri İabrat, ben ve üni- versite kampusu yakınlanndaki bir si- nema salonu sahibi bir ttalyan filmleri haftası düzenlemeye karar verdik. Haf- taçokbaşanh oldu. Laik EserlerFede- rasyonu ve Montpellier Belediyesi bi- ze başlamamız için ufak bir bütçe ayır- dı. Oç sene sonra îtalyan sinemasının dışında tüm Akdeniz ülkeleriyle ilgili filmler göstermeye karar verdik. Theo Angelopoulos, Yusuf Şahin gibi ustalar katıldı festivalimize. Ama Akdenizli ustalan çok fazla tanıyan olmadığı için fılmlere pek rağbet olmadı. En iyi gi- den ve ilgi gören Îtalyan sinemasıydı. Ama biz yine de diğer Akdeniz ülkele- rinin filmlerirıi tanıtmaya devam ertik. Festival geliştkçe belediye de bize da- ha fazla yardım etmeye başladı. Kong- re Sarayı bitince de belediye başkanı bi- ze buraya taşınmamızı önerdi. 1989'da gerçek bir festival binamız oldu ve ger- çek bir festival kimliğine büründük. Jü- rili bir yanşma bölümümüz oldu. 1989'daki festivalimizi 1200 kişi iz- ledi. Geçen sene ise 82 bin kişi izledi. Önemli bir sayı bu. 200 bin kişilik Montpellier için 82 bin izleyici olağa- nüstü sayılır. Aynı zamanda festivalimiz- de birlikte Akdeniz fihnlerinin Fran- sa'daki sinema salonlannda kolayca gösterime görmelerini sağladık. Festi- val, Akdeniz filmleri için bir itici güç oldu diyebilirm. Festivalin amacı tama- mıyla kültürel. Ahbap çavuş ilişkileri- ne bakmıyoruz, Cannes gibi hiç deği- liz. Biz halk için festival düzenliyoruz, özellikle çevre halkı için. Halkı. gelen yönetmenlerle doğrudan doğruya buluş- turuyoruz, açık oturumlar düzenliyo- ruz. Montpellier-Akdeniz Filmleri Fes- tivali bir kültür ve sanat festivali.. Montpellier ile benzerükler -tstanbul Film FestivalTnin en eski ko- nuklarındansınız... On yıldır düzenli olarak festivali iziiyorsunuz. Bunun ne- denlerini öğrenebüir miyim?_ Her sene düzenli olarak gelmemin pek çok nedeni var. Birincisi profesyo- nel. Çünkü tstanbul öyle bir yer ki bir yıl boyunca çekilmiş bütün Türk film- lerini görebileceğim bir şehir. Her se- ne Montpellier'deki programıma ala- cagım Türk fılmlerini burada seçiyorum. tkinci neden, Istanbul Festivali Mont- pellier ile benzerliklertaşıyor. Istanbul da Montpellier gibi kültüre ve sanata 'anıyorum, Türk sineması tekniğe pek önem vermiyor. Aydınlatma gibi örneğin. Diğer Akdeniz ülkeleri sinemalan gibi Türk sineması için de korkuyorum. Umanm özgürlüğünü kaybetmez. Türk sinemasının bir ruhu var çünkü, umanm Avrupa ülkeleri ile ortak yapımlar yüzünden bu ruhu kaybetmez. önem veren bir festival. Hülya Uçansu festivalin bu yanına çok önem veriyor. Onunla bu konuda çok iyi anlaşıyoruz. Festivallerimizin amaçlan aynı. Her se- ne davetli listesine bir göz atarsak ken- dı festivalime çağırdığım ya da çağır- mak ıstediğim sinemacılar yer alıyor bu listede. Akdeniz bölgesinin dışın- dan gelenler de oluyor tabii, ama bayan Uçansu konuk konusunda hiçbir zaman belli bir kalitenin altına inmedi. Örne- ğin dünya sinemasının en önemli yara- tıcılarından biri Abbas Kiarostami geldi.Oçüncü nedenime gelince bu, ts- tanbul şehrinin cazibesinden kaynakla- nıyor. tstanbul birdeniz feneri adeta. Ak- deniz bölgesinin deniz feneri. Yüklü bir tanhin altında ezilmiş ama aynı za- manda canlı kalabilmiş. tstanbul her zaman festivalin en güzel filmi... - Türk sinemasını nasü buluyorsu- nuz? Akdeniz bölgesinde bulunan sine- malara baktığımda, Fransız sineması- nı birçok nedenden ötürü bunlann dı- şında tutacağım. ttalyan ve tspanyol si- nemasını da bir kenara bırakalım. Av- rupa Birliği'ne üye olduklan için bu ülkeler ekonomik açıdan rahat ülkeler... Akdeniz ülkeleri sinemasını değerlen- dirirken onlan ekonomikdüzeylerine gö- re sıralamalıyız. Türk sineması birey- sel bır sinemadır. Montpellier'de Ömer Kavur ve Başar Sabuncu toplu göste- risi düzenlemiştim. Sonra genç sine- macılann yetiştiğini gördüm. tki sene önce "Tabutta Rövaşata"yı festivalime almıştım. Türk sineması için bu ilk fil- mi bir keşif olarak görüyorum. - Evet Derviş Zaim. tkinci fümini çek- mek için hanrianıyor... Onun ikinci fılmini görmek için bu- rada olacağım. Çünkü ilk filmi onun iyi şeyleryapacağmı vaatediyordu... Eko- nomik sorunlarla ilgili bazı şeylere de değinmek istiyorum. Sanıyorum, Türk sineması tekniğe pek önem vermiyor. Aydınlatma gibi örneğin. Türk sinema- sını burada eleştirecek değilim. Diğer Akdeniz ülkeleri sinemalan gibi Türk sineması için de korkuyorum. Avrupa ülkeleri ile ortak yapımlar yapmaya başladı... Umanm özgürlüğünü kaybet- mez. Türk sinemasının bir ruhu var çün- kü, umanm bu ortak yapımlar yüzün- den bu ruhu kaybetmez. Geçmişten bugüne Türk sinemacıla- nna baktığım zaman onlann en güçlü yanlannın dış çekimler (doğa) olduğu- nu görüyordum. Türk filmlerinin dış çekimleri hiç Avrupai değildir. Türki- ye'nin iç bölgelerindeki dış çekimler. Fransız sineması genellikle mutfak ka- pısından başlar yatak odası kapısında bi- ter. Türk sineması dış çekimlere daya- nır. Dün bir Türk filmi gördüm:" Yara". Filmın büyük bir bölümü dış mekânlar- da geçiyordu. Filmin görüntülerine ba- yıldım. Daha eski bir filmden söz ede- yinr" Hazal". Film, büyük bir nehrin yanındabaşlıyordu. Fransa'daki birfes- tivalde, arkadaşlanmla birlikteydim, onlara şöyle demiştim: Görüyorsunuz, hiçbir Fransız filmi böyle bir göriin- tüyle başlamaya cesaret edemez.... Yann aksam Acid Trippin Babylon'da Kültür Servisi - Istanbul'un sanat ortamına kjsa bir süre önce dahil olan Babylon, 7 Mayıs Cuma akşamı acid-jazz'ın ünlü topluluğu AcidTrippin'i ağırlıyor. Konserin biletleri Tünel'deki Lale Plak, Atlas Pasajf ndaki Kod Müzik ve Nişantaşı'ndaki Akusta'dan elde edilebilecek. 1995'te ABPerret tarafından kurulan Acid Trippin, tek tek müzisyenlerin kişilik ve isimleriyle tanımlanmış, üyeleri değişmeyen bir caz topluluğu olmaktan öte, kendine uzun ve yenilikçi bir müzik anlayışmı hedeflemiş bir proje. Parçalannda, hayattan çıkardıklan tema ve motifleri, özünü koparmadan müzikal bir coşkuyla yansıtan grup, sadece yazılı müziği teknik ve müzikal anlamda icra etmek yerine, dinleyiciyi rirmik olduğu kadar zihinsel olarak da dinletinin içine katıp performansı ve dansı onlarla paylaşıyor. Grubun lideri Perret, 1980'de ABD'ye giderek Boston'daki Berklee College of Music'te öğrenim gördükten sonra Türkiye'ye döndü. 1985 yılınm sonlanna doğru Istanbul Caz Dörtlüsü'nü kuran Perret, 1986'da Sibiu Caz Festivali ve 2. BtLSAK. Festivali'nde çaldı. 1993'te Kiama Caz Festivali'nde solo piyano konseri veren sanatçı, İ994'te big- band için yazdığı kompozisyonlannı, 21. Istanbul Caz Festivali'ni de içeren bir dizi konserde seslendirdi. tstanbul Caz Festivali'ne 1995'te Istanbul Caz Dörtlüsü ve 1997'de Acid Trippin ile katıldı. Acid Trippin aynca 7. Akbank Uluslararası Caz Şenliği ile 2. tstanbul Müzik Şenliği'ne de katıldı. ODAK NOKTASI AHMET CEMAL Shakespeare'i Bugüne Taşımak... Dramatik edebiyatın "klasik" eserieri gündeme geldiğinde, hep yeniden alevlenen bir tartışmadır: Nasıl oynamalı? Olduğu gibi mi, yoksa şu ya da bi- çimde bugüne uyariayarak, ya da güncelleştirerek mi? Kimilerinin inatla savunduğu bir tartışma kimile- rine göre gereksizdir. örneğin yüzyılımızın en büyük tiyatro yönetmenlerinden Peter Brook'a göre ko- nunun çapraşık bir yanı yoktur: "Ham/ef 7 sahnele- yeceksem, bu işi benim ve bugünkü yorumuna gö- re yapacağım; olduğu gibi nasıl yorumlanır, bilmi- yorum; ve bilen olduğunu da hiç sanmıyorum- an- cak benim olduğum gibi olabilir..." Genç yaşta ölen ünlü Alman yönetmen ve oyun yazan Heiner Müller'e göre ise iş zaten daha baştan "eldeki me- tin ile sahneleme arasında verilen birsavaştır", çün- kü metin hangi tarihi taşırsa taşısın, sahneleme bu- günde gerçekleşecektir. Hem bir eserin kalıcı olduğunu onaylamak, hejn de o zamanki gibi oynamanın yollarını aramak, çö- zümü olanaksız bir çelişkidir aslında. Çünkü eser, herhangi bir zaman ile sınııiı kalmadığı için kalıcı olmuştur, Bu durumda bir tiyatro eserini kendi za- manı ile sınırtamak, onu bir anlamda kısıriaştırmak- la eşanlamlıdır. . William Shakespare'in Macbeth adlı oyuna, gü- nümüzde Batı'da, kimi üniversitelerin politik bilim- ler bölümlerinde bir ders kitabı sayılmaktadır. Bu, her- halde 16-17. yüzyıllardaki iktidar ilişkilerini öğren- mek için değil, fakat Macbeth 'teki iktidar kavramı bugünün içerikleriyle doldurulabildiği için yapılmak- tadır. Geçen günlerde, yüzyılımızda Shakespeare üze- rine yazılmış en temel eserlerden biri, MitosBOYUT yayınlan arasında çıktı. Polonya asıllı ünlü tiyatro ada- mı Jan Kott'un yazdığı "Çağdaşımız Shakespe- are" adlı krtap, Shakespeare'i anlatan bir eser. Ama bu, farklı bir anlatma. Kitabın önsözünün yazan Pe- ter Brook, bu anlatmanın farklılığına değinirken şöy- le diyor: "...Jan Kott tam bir Elisabeth dönemi in- sanıdır. Shakespeare, Kott'un çağdaşıdır; Kott da Shakespeare'in çağdaşıdır. O, Shakespeare üzeri- ne doğrudan ve sanki o dönemde yaşamış gibi ilk ağızdan konuşur. Onun bu kitabı, hem Shakespe- are Globe Tıyatrosu'nun birgörgü tanığıdır, hem de günümüzde vizyondaki bir filmin güncel bır eleşti- ri yazısıdır. Bu durum, akademik çevreler için çok değerti, tiyatro dünyası içınse paha biçilmez bir kat- kıdır..." Brook, Jan Kott'un Shakespeare'i bunca canlı yansrtabilmesinin sımnı, onun kendi yaşamında arar. Kott, Polonya'nın yakın tarihindeki bütün çalkantı- lan doğrudan yaşamış, bu çalkantılı yaşamın odak noktalannda yer almış bir tiyatro adamıdır. Brook, Kott'un bu niteliklerini başka araştırmacılarta karşı- laştınrken şöyle diyor: "Shakespeare'in eseheh ve görüşleri üzerine yapılmış yorumlann büyük bölü- münün, korumalı üniversite duvarlan arkasında sak- lanan kimselerce birbirine benzer şekilde üretilmış olması insana rahatsızlık veriyor..." Jan Kott, Shakespeare'in bugüne bunca başany- la taşıyabilmiş olmasına kaynaklık eden bakış açı- sını, kitabının "Krallar" bölümündeki kısacik bircüm- leyle aslında kendisi dile getirmiş: "Shakespeare tıpkı biryaşam gibidir. Aslında yaşamın fa kendisi- dir..." Bu saptamanın ardından, Kott'un Shakespe- are'in anlatmak istediği dünyaya ilişkin sorgulama- sı da sahnelemede ve yorumda sürekli yen/'lere gö- türebilecek açılımlar içermektedir: "Shakespeare hangi dünya hakkında yazmıştı, hangi zamanı anlatmak istemişti? 15. yüzyıl ortala- nnda birbirierini katletmeye çalışan derebeylerin dünyası mı, yoksa iyi, bilge ve dindar bır kraliçe olan Elizabeth'in hüküm sürdüğü dönemdekı dün- ya mı? (...) Yoksa Shakespeare, tarihi akıp giden bir şiddet zinciri gibi mi görmüştü? Acaba tarih onun için bitmek bilmeyen fırtınalı bir hafta, giderek aza- lan sessizlikle biriikte, yoğun bulut kümelerinin ara- sından ara sıra yüzûnü gösteren güneş, huzuriu bir sabah veya âşıklann birbirlerini kucakladıklan ve Arden Ormanı'nda ağaçlann altında uyumaya git- tikleri sakin bir akşam mıydı? (...) Doğal düzenin bo- zulmasıyla, her haksızlıkintikam ateşini körüklemiş; kötülük kötülüğü, her suç başka bir suçu mu do- ğurmuştu ?(...) Şafağın hiç sökmediği, yoğun veka- lın bir tarihi gece mi? Ya da karanlığın insan ruhu- na kadar işlemesi mi?" Shakespeare'in hemen bütün önemli oyunlannı ve karakterlerini bugün'den yola çıkarak yorumlayan "Çağdaşımız Shakespeare", yalnız tiyatro meraklı- lanna değil, Shakespeare'i "geleneksel" söylemle- rin dışında da tanımak isteyen herkes için bir baş- yaprt. e-posta: ahmetcemal@superonline.com Cevdet Kudret Edebiyat Ödülü • Kültür Servisi - Cevdet Kudret Edebiyat Ödülü bu yıl roman dalında verilecek. Ödüle 1998'ın Aralık ayı ile 1999'un Kasım ayı arasında yayımlanmış kitaplar katılabilecek. Feridun Andaç, Semih Gümüş, Nezihe Meriç, Fethi Naci ve Mîna Urgan'ın oluşturduğu seçici kurul, yapacağı değerlendirmenin sonucunu 2000 yılının Ocak ayında açıklayacak. Ödül töreni ise, Cevdet Kudret'in doğum günü olan 7 Şubat'ta yapılacak. Ödüle katılan adaylann, kitaplannı 6 nüsha olarak, kısa yaşamöyküsü ve yazılı adaylık başvurulan ile birlikte 'Cevdet Kudret Ödülleri, Amiral Fahri Engin Sokak, Vaizoğlu Apt., No: 8/5, Rumelihisan- tstanbul' adresine 1 Aralık gününe kadar ulaştırmalan gerekiyor. Yayınevleri, edebiyatla ilgili kuruluşlar ve seçici kurul üyeleri de aynı yöntemle aday gösterebilecekler. ARKEOLOJI FİLMLERİ FESTİVALİ'NDE BUGUN • ÎTALYAN KÜLTÜR MERKEzlnde 16.00- 20.30 saatleri arasında Almanya'dan 'Gizemli Hessen: Kelt Prensi ve Kutsal Ritüel'; ttalya'dan 'Bornova'dakiTarihöncesiMezarlık'; ttalya-Fransa- ABD'den 'Rio La Venta'daki Yitik Uygarük'; Türkiye'den 'Cennet Adası': ttaKfa'dan 'Orvieto'nun Yerahı'; Fransa'dan 'Hycran'ın fzleri Üzerinde'; Israil'den 'Ölüdeniz Parjömenleri Çözülüyor'; Almanya'dan 'Lahhler L'lkesi Likya'da Araştırma' adlı filmler gösterilecek. CUMHURİYET KİTAP KULUBU'NDE BUGUN • Cumhuriyet Kitap Kulübü'nün Taksim Sergi Salonu'nda düzenlenen imza ve söyleşi günleri kapsamında Feridun Andaç 18.00-20.00 saalleri arasında okurlanyla buluşacak. (514 01 96)
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear