22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURtYET 6 MAYIS 1999 PERŞEMBE 14 KULTUR Yeşim Ustaoğlu, "Güneşe Yolculuk"ta evrensel bir temayı ve insancıllığı öne çıkanyor 4 Herkes ldnüiğhıi sorguluyor' GÖNÜL DÖNMEZ-COLtN 49. Berlin Film Festivali'nden iki ödül- le dönen Yeşim Ustaoğtu, 18.Uluslara- rası tstanbul Fılm Festivali'nde de En lyi Yönetmen, En Ki Film, Onat Kutlar Ödülüve HalkJünsi Ödülü'nüaldı. Us- taoğlu ile filmin serüvenini konuştuk. - "Güneşe Yolculuk" filmine iki ga- zete haberinden yola çıktığınızı söyle- miştiniz. Konuya sizi iten gerçek neden nedir? BukonudaTürkiye'dedoğru dü- rüst bir film yapılmaması mı? Toplum- sal suç duygusu ile hesaplaşmak mı? Söyledikleriniz. örneğin toplumsal suç duygusunun etkısi olabilir. Ama kimselerin el atmadığı bir şeye benim el atmam gerektiği aklımdan geçti mi, büemiyorum. - El atüması gerektiğini düşünerek... Düşündüm, mutlak düşündüm. Bir şeyler insana çok dokunuyor gündelik yaşamda. Biz rahat koşullar içinde ya- şarken bile tstiklal Caddesi'ne çıktığı- mızda, o ufacık çocuklann dramı ile karşı karşıyayız.Bu konuda çok hassa- sım, ytllardır kişisel tanıdıklanm var iç- lerinde. Bu bile bir başlangıç noktası sayılabilir. Kim bunlar? Hangi koşul- larda yaşıyorlar? Düşünmek bile insa- nı rahatsızediyor yada böylebir şey yap- maya iteliyor. En kişisel tarafı bu. - O zaman belki de Kürt sorununun ötesindesorunlarsözkonusubu filmde— Türkiye'nin sorunu, hepimiz acı çe- kiyoruz. Benzersıkıntılariçindeyiz. An- lattığım insanlar gibi olmasa da onlann sıkıntılannı paylaştığımı duyuyorum. - Arkadaşım filmin en beğendiği öğe- lerinden birinin insanlann devamh ge- çiş halinde olmalan oiduğunu sö\ledi. Türkiyeliler başlangıçtan beri hep öy- le bir dinamizm yaşıyor, durduğu yer- de fazla durmuyor. Belgesel denebile- cek bir film olarak baktığmızda o geçi- şi görüyorsunuz. - Biraz da insanlann bir yere ait ola- mamalan yok mu? Evet, işte tarihımizden beri bu böyle. En sonunda Anadolu'yubenımsemişız. Daha artistik gözle bakıyorum - Bir kimlik araytşuıdan söz ettiniz~ Çok zengin bir tarihe, kültüre sahip olmamıza rağmen hâlâ o mozaiğin bir parçası olarak "Bizkimiz" diye soruyo- ruz. Sormak durumundayız. Işin Islami boyutu da içinde olmaküzeretüm bu sos- yal patlamalar, Kürt-Türk kimliği, diğer etnık gruplar, şimdi Almanya'da yaşa- yan üçüncü kuşak gençler dahil olmak üzere soru hep aynı soru: "Kimiz?," Hâ- lâ fazla yerimizde durrnuyoruz, dünya- nın her yerindeyiz. Bu soruyu herkes soruyor ve kendine bir çıkış noktası bu- luyor, ben buyum, diyor. Onun savaşı- mını vermeye başlıyor. Bütün buçalkan- tılar bir yandan topluma dinamizm ka- zandmrken bunu yaratıyor. - Filminizin cevapiandırmaya çalıştığı sorulardan biri bu olabilir mi sizce? İnsanlann düşman ounadıklan \ebir- birierinianladıkça birbirle- rine daha yaklaşabüecekie- üirtleri daha iyi tamdım, zaten bunu istiyordum, içerden bakabilmeyi. Kürt ve Türk'ün dost olabildiğini gördüm. Kültürel farkhhklannı, geleneksel yaşam farklannı, öğrendikçe filme aktardım. Bir tür tanıdıklık filmi bence. Mehmet gibi naif bir gözle bakmaya çahştım. Mehmet'i geliştirirken birlikte öğrenmek için... Her zaman Kürt arkadaşlanm vardı. Çok şey öğrendim, ama sanınm ben de çok şey verdim, memnunum çahşmamdan. gıtmesi, kaybolan bir kültürii, tarihi an- latıyor. Zorduç'unsualnndakalması. Bir yandan da yaşam su ile başlayan bir şey. Umutlu bir bakışı da var. Mehmet'in kimligi artık Berzan. Bu Mehmet, Ber- zan oldu demek değil, Mehmet o kadar naif değil, hayata başka türlü bakabil- me cesaretine sahip biri, kendini savu- nabilecek bir insan noktasmda. O yüz- den yolculuk mutlak devam etmeli. Meh- met'in çok çaresiz olduğu, Berzan'vn öldüğü noktada bitmemeli. Bir bütün olarak görüyorum. - Yokuluk sırasında Mehmet bir po- lis alıyor arabasma. Her polisin kötü ol- madıgını mı anlatmak istediniz? Ne kadar resmı olursa olsun herkesin her sistem içinde bizi tedirgin eden yö- nünü anlatıyor, sekans öyle başhyor. Ama her yerde bir hümanizm var, umu- dumuzuyitirmemeliyiz, morgdada var, insancıl biriydi morgdaki adam.. Hül- ya karakteri ile ikisi birleşiyor; çamaşır- hanedeki patron Hülyahem despot hem anne Arzu ile ilişkisinde,bir sürü yasak- lan var, ama koruyucu ve sıcak. - Doğru da adamın polis olmay... Resmi sisteme karşı kritik söz konu- su, ama orada da hümanizm yakalaya- bilirsiniz. O şansı tanımamız lazım. - 'Güneşe Yolculuk' çok başanh, son yülarda Türkiye'den çıkan en profesyo- nel film denüebilir. Kurgu da çok iyi. Kurguyu yapan Nkolas Gester Ingil- tere'de yaşıyor. lyi bir kurgucu. Dışan- dan katılan herkes öncelikle hikâyeyi sevdikten sonra girdi. Kababirkurgu yap- mıştım zaten, sonra masa başına otur- duk. Bizim en çokbildiğimiz. kurgusu- nu yaptığı film 'Yağmurdan Önce'. - Filminiz tasan olarak belirdiği an- dan son ana kadar ne kadar zaman geç- ti? 95'te Montpellier Akdeniz Film Fes- tivali"nin senaryo bursunu aldığımda treatmanhalindeydi. Sinopsisi Tayfiın'la hazırlamıştık, ama ben senaryoyu ta- mamıyla üzerime alıp aynldım, bakışı- mız çok ayn gidiyordu. Uk tasanm dö- nemi, hemen 'İz 1 bittikten sonra. Çe- kim sekiz buçuk-dokuz hafta sürdü. ilk dönemimiz altı buçuk haftaydı. tki-üç ay ara verip toparlandıkve ardından do- kuz gün daha çalıstık. Sonrabitti her şey. Yöredeki insanlar oynadı - Anadolu sahneterini nerelerde çek- tiniz? Istanbul'dan yola çıkıldı, îzmit, Bolu üzerinden çekimler var, Tuz Gölü. Ak- saray, Gaziantep, Urfa, Nusaybin hattı veiçerleri. - Zamandizinsd olarak mı çekildi? Evet, süratli bir arabayla iki gün sür- dü. İlk önce Istanbul çekildi, bir-iki gün dinlendik, sonradaha ufak birekip oluş- turduk. yanımıza hiç oyuncu almadık. Nevruzve Nazmidışında. Benim mekân tespiti sırasında tanıdığım kişilerden ya- rarİandık. Bölgesel insanlaroynadı. tkin- ci rollerdekilerden hiçbirinin tiyatroyla, sanaıla ilgisi yoktu. Genç kız, Arzu bir lise öğrencisi, sinema ile ilgisi yok. Ti- reli asker gerçekte tzmirli. Güneydoğu Bölgesi'nde, Türkçe bilmeyen baba ger- çekten Türkçe bilmiyor. Nevruz ile Naz- mi'nin deneyimleri ise tiyatrodan. - KasabaynGündemgazetesi götüren çocuklanpoliskovaladı.Yabancuar bu- nu, o bölgede gazete okumak yasak di- ye yorumlamış. O bölge denetim altında, böyle ör- gütlenmeler var ve çocuklar da bunun bir parçası olmak zorunda kahyorlar. Bunlar gerçek, hiçbir şeyi abartmadım. O çocuklarla ilgili buna benzer bir bel- gesel görmüstürn. Diğerarkadaşlanm da çokanlattı.Gündem aslında lstanbul"da satılıyor, yasak bir gazete değil. Bölge. daha hassasbölge. Çocuklarbaşka dün- yada olmalan gerekirken potansiyel suç- İu atmosferinde hayat yaşıyorlar. - Oralardaki çekimlerde bazı zorluk- lar oldu demiştiniz... Evet, askeri sınır bölgesi içindeymi- şiz. Durdurulduk, bıraknk çekimi, ama sonra devam ettik. - Çamaşırhanedeki kadının sert o\- masına karşm yanmda çalışan iki kızla arasındabirdayamşmasözkonusu. Son- ra Arzu'nun Mehmet*i aramak için ka- rakola gittiğinde diğer kadınlarla sessiz bir anlaşma. Kaduı fümi otduğunu gös- teren birçok şey var filminizde_ Evet, sonra Arzu'nun o konservatif dünyasında kendisine ince deliklerbul- ması. Atak birkarakter, Mehmet'ten da- ha atak. Bira içmek istemeye kadar, bi- ra kokusunu babadan nasıl saklayacağı- nı düşünmeye kadar ince düzenler, bir kadının düşünüp ortaya koyabileceği şeyler. Çizgili çorap gibi görünsün di- ye bacaklaruu çizmeler... Ben Arzu ka- rakterini çok seviyorum. Yepveni bir sahne varatmadım - Müzik de filme çok uygundu, ama besteciTürkdeğildLGörselyönetmende aynı.Gerçitstanbul'u çokiyi tanıyanbi- ri gibi görüntüler vernuştL. Müzisyen Makedonyalı. aslında biz- den farklı değil. Müzik benim kafamda vardı. Vlatko Stefanovski'nın başka bir filme yaptığı CD'yi dinledim, izini bul- dum. Bu filmde hep böyle heyecanlı buluşmalar oldu. Onun fılmi kavrayışı beni de heyecanlandırdı. Her şeyi tarhş- tık. Uzun bir iç-dış mekân çahşması yaptım. Her şey hazırdı, beni anlayabi- lecekbirine ihöyacım vardı. JacekPetryc- ki'nin Kieslowskibelgesellerindeki gö- rüntü çalışmalan beni ilgilendirmişti, onubulduk, Türkiye'ye geldi, anlaştık. İlk baştan, bu filmin güneşe doğru çe- kilmesi geTektiğinde karar kıldık. - FttminTürkrvv'dc gösterihnesindebir sorun çıkabilir mi? Polisi işkence yapan biri olarak gosteriyorsunuz... Umanm çıkmaz. Türkıye'de en yet- kili politikacılar demeç veriyor, polis de bunu ve ne yaptığını biliyor. Türki- ye'de hiç işkence yapılmıyor demek, herhalde çok komik. Yepyeni, olmayan bir şey üzerinde bir sahne yaratmadım. - Böyle film pek yok- 'Ağır Roman'da ışkencenin nasıl ya- pıldığı gösteriliyotdu, ama çok iyi işyap- tı. Biz bir soruşturma ile geçiştirdik ko- nuyu. Bence ne kadar kendımizin far- kına vanrsak. ne kadar bu problemleri düşünürsek. umanm herkes bunun far- kına vanr, ama bence filmin hümanist tarafi ön planda, arka planda tartıştık- lannın hepsi yaşanmış, var olan şeyler. - Türldye, Hollanda, Almanya» Bu kadar ülkeyi nasıl çektiniz projenize? Buyapımcım BerhoozHashemianın başansı gerçekte. O, projeyi çok beğen- di, ilgi çekebileceğini gördü, para bul- du. Zaten daha proje safhasında senar- yoyu okuyan herkes, TV, Eurimages il- giliydi, severek girdiler, gelecegi oldu- ğuna inanmadıklan projeye girişmiyor- lar. Amatüm bunlan Berhooz yaptı,ben evünde yazıyordum sadece. Birçok in- sanlatanıştım, herkes banaçokyardım- cı oldu, sıcak geçti. benim için filmin en çekici yanı bu içtenliği taşıyabilmesi. Ana teması... Bunu kişi- sel yaşamımda da gördüm. O kadar yakınlaştık ki aile gibi olduk. Bir iş birlikte- liği değil, artı öyle olması gerektigi için söylenmişbir söz değil. Gerçekten öyle ol- du. - Berlin'de * Yumaz Gü- ney'denbuyanaUk kezböy- le bir filmle karşı karşıya- yız" diyen bir gazeteci, "Fümdehiçbirzaman Kür- distan denmedi, bunu söy- lemekzormuydu"diyesor- du. Ne gördüysem, duyduy- sam onu anlattım, onun içın bazı şeylerin altmı çizme- ye gereksinme duymuyo- rum. Kürt realitesini bili- yorum, ama Kürdistan ke- limesi veya coğrafi tanımı bambaşkabir şey. O yapı ile bu filme girmek sanınm benim konum değil, ben daha artistik bir gözle ba- kıyorum. O nokta politika- cılann işi. - Daha evrensel bir açı vermek için de olabilir... Oboyutuvar filmin, ama şunu kabul etmemiz gere- kir: Kendi gelenekleri.var- hklan. kimlikleriyle var bu karakterler Ben gerçek ka- rakterler yaratmaya çalış- tım, Almanyalı olan da öy- le. Kanlı canlı. tşin bir bo- yutu da evrensel birtema ol- masr. lrkçılık, polis baskı- sı. bütün bunlar yalnızca bızim sorunumuzdeğil, tüm kara derili insanlann, baş- ka olanlann. başka yerde yaşayanlann sorunu, fark- lı olanlann sorunu. - Bir İngilizeleştirmen iki ftaı var, dedi: tstanbul ve Yolculuk... Birbirinden bir noktada koptuğunu sanmıyorum. Fılmi Berzan'm öldüğüyeT- de bitirseydim heî şey çok havada kalacaktı. Meh- met'in kisiliğinde düğüm- lenen noktayı açmak zo- rundaydık. Oyolcukla açıl- dı. Finalinde tabutun suya 'Karikatür ve Felsefe' konulu 5. Uluslararası Karikatür Festivali yann başhyor 'Gerçektengülmekfelsefeyapmaktır'Kültür Servisi - K.arikatür Vakfı'nın düzenlediğı 5. Uluslararası Ankara KarikatürFestivali yann başhyor. Yurtiçinden ve yurtdışmdan ünlü karikatürcülerin, bi- lim insanlannın ve sanatçılann katılımıyla gerçekleşe- cek olan festival 11 Mayıs'a dek sürecek. Festival süresince dokuz uluslararası karikatür sergi- si açılacak, karikatürcülerin ve bilim in- sanlannın katılacağı 'KarikatürveFel- sefe' konulu uluslararası sempozyum, çizgi film gösterisi, ödüllü work- shop etkinliği düzenlenecek. Festivalin açılışı yann 18.30'da Resim Heykel Müzesi'nde ger- çekleşecek. Açılış töreninde Ka- rikatür Vakfı tarafından y_ıhn ka- rikatürcüsü seçilen Eray Ozbek'e Karikatür Vakfı tarafından arma- ğan kitap olarak basılan ve kendi karikatürlerinden oluşan kitabı ve- rilirken Ferruh Doğan ile ilk kadın karikatürcümüz olan Selma Emi- roğlu Aykan'a, onur armağanlan su- nulacak. Yann aynca Feco Ispanyol Ka- rikatürcüler Sergisi ile 'KarikatürveFel- sefe' Uluslararası Karma Sergileri açı- lacak. Karikatür Vakfi, 5. Ulus- lararası Karikatür Festiva- li'nin konusu 'Karikatür ve Felsefe' başlıklı bir kitap yayımladı. Kitapta çizgiyle felsefe yapanlar, bilimle fel- sefe yapanlar karikatür ve felsefe ilişkisini çizdiler, yazdılar. 'Akücı ve gtilen düşûnceye gereksinim var' Çek Cumhuriyeti, ttalya, Hırvatistan, Rusya, Yuna- nistan, Ukrayna, Polonya, Hollanda, Romanya, Israil, Almanya, Çin, Makedonya. lzlanda, Brezilya, Ispan- ya gibi ülkelerden isimlerin yazılarla ve çizgilerle yer aldığı 'KarikatürveFelsefe'başlıklıki- tapta, îtalya'dan Paolo Dalponte, gü- nümüzde karikatürün çizgi roman- lar aracüığıyla insan soyunun ya- şadığı bugünkü dünyayı eleştirip yeni bir dünyanın kurulmasında bir görev yüklendiğine dikkati çe- kerek"Felsefe\lekarikarürün, Türkiye'nin koş,ullannda elele vermesinden doğal bir şey de yoktur. Çağdaşlığı ideal edin- miş bir toplum, ister istemez köhneleşmiş kurum ve üişkile- rinisorgulayacakvedahaikri, X dahainsancabirtoplumunöz- 13OKR KTE 5 lemini duyacaktır. Oyle olunca da en başta iki şeye ih- tiyacı vardır: Akılcı düşûnceye ve gülen düşûnceye... Yani felsefeye ve karikatüre..." dıyor. MşarTunuçin, "Gülmekama gerçektengülmek fel- sefeyapmakar" derken VBadimir Kazanev&ky çoğu çağ- daş karikatürcü, yaratıcı yaşamlannın çeşitli aşamala- nnda aynı konulara, kendi türlerinin parametrelerine uyan konulara baktıklanna değiniyor: "Bu konulann kökeninde yapılacak bir inceleme, yirminci yüzydın ikinci yansında ortaya çıkan karikatürcülerin, büyük oranda,varoluşçu felsefeyi beıümsediklerini açıgaçıka- nr." 8 Mayıs günü saat 12.30'da Alman Kültür Mer- kezi'nde Feco Alman Karikatürcüleri Sergi- si, saat 18.00'de de Güzel Sanatlar Galeri- si'nde lranlı 'Beyaz Karga' Grubu Sergisi ile Artides Hernandez (Küba) sergisi açı- lacak. Saat 11.00de de Alman Kültür Mer- kezi'nde 11. Uluslararası Ankara Fılm Fes- tivali'nde ödül alan canlandırma fılmleri- nin gösterimi, saat 13.00'te yine aynı me- kânda uluslararası 'Karikatür ve Fefeefe' konulu sempozyum gerçekleşecek. Ödüllü atöKe çahşması Sempozyuma karikatürcü olarak Ferruh Doğan,Tan Oral, Era> Özbek, Atila Özer, Ahmet Aykanat, Selma Emiroğlu, Semih Poroy, tzel RozentaL, Kamil Masaracı (Türkıye), Hüseyin Çakmak, Alper Susuzlu (KKTC), Ju- ü Sanchis Aguado (îspanya), Aristi- desHemandezl Kiiba). Bryan Reading, Ralph Steadman (lngiltere). Bretislav Koverik(Çek Cumhuriyeti), Kiyarash Zandi (Iran), Marlene Pohle(Alman- ya). Peter Nieuvendijk. Jan Van Ni- euhvvenhoven, VNTUem Racine. Franz Mensink(Hollanda), RoflandLibuı (Belçika),IonBar- bu, Octa\ Mardale (Romanya), Torsteen Eggetson (lz- landa) katılacak. Sempozyuma katılan bilim insanlan ise şöyle: Ahmet tnam,Necdet Sümer, Afşar Tunuçin, Füsun Akatu, Erdinç Sayan, Ömer Tuncer (Türkiye), Mustafa Gökçeoğlu(KKTC), John Lent (ABD), Josef KobraKucera(Çek Cumhuriyeti), JohnJensen (lngil- tere), TudorOctavian (Romanya). 9 Mayıs'ta 14.00'te Alman Kültür Merkezi'nde bilim kurgu konulu festi- vale katılan karikatür ustalannın katılımlanyla, tüm çizerlere açık 50 milyon TL ödül- lü izleyicilere kitap armağanh atölye çahşması izlenebilir. Saat 18.30'daTheBritishCo- uncil'da Feco tngiliz Kari- katürcüler sergisi, Eray Öz- bek sergisi açılacak. 10 Ma- yıs günü saat 18.00'de Tür- kiye tş Bankası Sanat Ga- lerisi'nde Feco Çek Cum- huriyeti Karikatürcüler Ser- gisi, 11 Mayıs günü de saat 18.00'de BaşakSigortaSa- natGalerisi'ndeAleksan- darKlas sergisi açılacak. IŞILDAK VE YELPAZE ATtLLA BtRKtYE Dâhi Useli' "Tanndan dilerim ki, yüreklenen ve okuduğu ki- tap gibi geçici olarak canavarlaşan okur, bu kas- vetli ve zehirii sayfalann ıssız bataklannda sarp ve yabanılyolunu şaşırmadan bulur, çünkü kesin bir mantık ve en azından kuşkusuna denk bir rvhsal gerilimle başlamazsa okumasına, bu kitabın saç- tığı kokular tıpkı şekerin suyu içmesigibi emecek- tirruhunu.Bundansonrakisayfalanherönünege- lenin okuması hiç de hayırlı olmaz; ancak pek az insan tadına varabilir, başını belaya sokmadan, bu acı meyvenin." Dünya edebiyatında bir "devrim", bir "ihtilal" otarak tanımlanan Maldoror'un Şarktian bu satır- larla başlar. Daha "giriş"le Şarkılar'\n yazarı La- utreamont okuru, okuyanı ciddi bir biçimde sars- mıştır. Maldoror'un Şarkılan, on yıl önce Türkçe'de ilk kezÖzdemir İnce'nin çevirisiyieyayımlanmıştı. Ay- nı metin şimdi ikinci basımını Gendaş Yayınla- n'ndan yaptı. Uzun yıilar metnin basımı kitapçılarda yoktu ve ısrarla aranıyordu; sonunda "ilgili okur" kitabına ka- vuştu... • • • Comte de Lautreamontya da öteki kişiliğiyle (adıy- la) Isidore Ducasse, 1946'da Uruguay'da dünya- ya gelmiş ve yirmi beş yaşını dolduramadan ya- şama veda etmiş bir Fransız şair. Ardında modern edebiyatın başyapıtlarından olan Maldoror'un Şarkılan ile şiir anlayışını dile ge- tirdiği Poesies adlı yapıtlannı bırakmış. Ne yazık ki yapıtlannı "piyasada" görememiş. Ya- yıncı altı şarkıyı birlikte basmış, ancak savcının korkusundan piyasaya verememiş, deposunda saklamış. Yaprt, şairin ölümünden çok sonra okur- la buluşmuş. Ducasse, yaprttarını Lautreamont adıyla imza- lamış. "Metnin içindeki özne "nin adı ise (bu kez) Maldoror... Lautreamont, yoğun bir imgelem ve şiir örgüsü içinde, ancak klasik şiir yapısını parçalayıp anlatı- nın olanaklanndan yararlanarak kendine özgü ger- çekliği olan bir "düzyazı metni" oluşturuyor. özellikle gerçeküstücü öğelere yer veriyor: ör- neğin, Maldoror'un dişi bir köpekbalığıyla seviş- mesi, köpeklerin küçük bir çocuğu parçalaması ya daTann ile ilgili bölümlerde olduğu gibi. Yapıtta, Maldoror kisiliğinde dünya ve dünya düzeni sorgulanıyor. Maldoror, insan soyundan, yasadığı dünyadan, kendinden, Tann ve evrenden hoşnutsuzdur. İnsa- na, dünyaya, (hatta kendine) yeni bir düzen getir- mek ister. Ama aynı zamanda yabanıl ve acıma- sızdır. Böylece önümüze yeni bir "kimlik" çıkar. Mal- doror. Hiç kuşkusuz ki bu da yazann bir başka ya- nıdır (kişiiiğidir). • • • Son dereceyenilikçi olan, Albert Camus'nünta- nımıyla bu "dâhi liseli", eskimiş olan her şeye, tu- tuculuğa başkaldırıyor. Bireyin değişimine, yani "özgür kişilik" arayışına yöneliyor. Bu genç dâhi çağının çok önünde yer alıyor ve bir bakıma "putlan yıkıyor" Maldoror'un Şarkılan ile birlikte yayımlanan ikinci yapıtı Poesies 7-2'de kendi "poetikasını" oluşturarak, şiir estetiği, felse- fesi gibi konulan, yine bir şiir örgüsü ve ona özgü coşkusal bir anlatımla ele alıyor. Eskimiş estetik değerlere, klasik şiire sert eleş- tiriler getiriyor. Genç yaşındaki bu cesaretli girişi- mi yüzünden birçoklarından da "kendini beğen- miş" tanımına hedef oluyor. Ne var ki Andre Breton onun için "Bugünkü şi- ir sonjmluluğunda en büyük pay bu adama dü- şer" derken, Aragon "Maldoror'un birazcık tadı- na bakınca, bütün şiir yavanlaşıyor" diyor. Andre Gide ise"Maldoror'un VI. Şarkı'sını oku- yunca kendi yapıtlanmdan utandım" deme yü- rekliliğini gösteriyor. özcesi, Maldoror'un Şarkılan benzersiz, biricik ve "isyankâr" bir başyapıt: "Eğer yazım hoşuna gitmek mutluluğuna eriş- mezse, kızmasın bana okur. Düşüncelerimin en azm- dan tuhaf olduğunu savunuyorsun. Gerçeği söy- lüyorsun, saygıdeğer insan; ama yan tutan bir gerçek. Oysa hangibol kepçeyanlış veyanılgı kay- nağı tam bir yan tutan gerçek değildir!" Yayıneyi Günleri'nde yazarlarııt söyleşileri bugün başhyor • Kültür Servisi- Adam Kitabevi'nin önde gelen yayınevleriyle kitap okurlannı buruşturmak için düzenlediği Yayınevi Günleri bugün başhyor. Yayınevi Günleri'nde ilk olarak Doğan Kitap konuk olacak. Milliyet Yayınlan ve AD Yaymcılık'ı dabünyesine alan Doğan Kitap'm kitaplannm yüzde yirmi indirimli olarak satışa sunulacağı etkinliğin yazar konugu ise Burçak Evren olacak. Evren, 13.00-18.00 saatleri arasında kitaplannı imzalayıp okurlanyla sohbet edecek. Doğan Kitap, Yayınevi Günleri kapsamında 7 Mayıs'ta 13.00- 18.00 saatleri arasında Ayşe Önal, 8 Mayıs'ta 11.00- 18.00 Fazıl Hüsnü Dağlarca, 9 Mayıs'ta 15.00-18.00 Duygu Asena'yla imza ve söyleşi günleri düzenleyecek. Ramuş İpek Atölyesi'rîHi sergisi •Kültür Servisi- Ramuş İpek ile atölyesinin ressamlanndan Ergün Çolak, Muammer Güngör, Emel Örs. Hami Özel, Rezan Özger, Melahat Özgil'in resim sergileri Yunus Emre Kültür ve Sanat Merkezi'nde açıldı. Sergi 17 Mayıs'a dek görülebilir. BUGÜN • BORUSAN KÜLTÜR MERKEZt'nde a\ııkat tlhan Teflioğlu'nun 'Telif Haklan' konulu söyleşisi 18.30-20.30 saatleri arasında gerçekleşecek. (292 06 55) • FRANSIZ KÜLTÜR MERKEZİ'nde saat 19.00'da Le Monde gazetesinin karikatüristi Plantu'nun katılacağı söyleşi yer alıyor. (244 44 95 • 2. KUKLA FESTtVALİ kapsamında saat 11,30'da Yunus Emre Kültür Merkezi'nde Akebi Grup'un 'Üç KısaÖykü', 13.00'te Bahçeiievler Belediye Tiyatrosu'nda Beş Taş Çocuk Tiyatrosu'nun 'Hacı Vat Vat ile Karagözüm', 19.30'da GrupTrule'nin 'Kuklalaruı Melodisi' adl gösterileri izlenebilir. (241 17 52) • tDOB, saat 20.00'de AKM'de Çaykovski'nin 'Uyuyan Güzel' balesini sunacak. (251 10 23)
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear