Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 4NİSAN1999PAZAR
HABERLER
Eski SSK Genel Müdürü Kemal Kılıçdaroğlu, 1980 sonrası çıkarılan tasarruf genelgelerinin sonuçlarmı araştırdı
Bütçe disiplini iflas etti
'Devlet ciddiyetine uymuyor'
'Bürokrasiye
güvenilmiyor'
- Genelgeter devlet hizmetkrini nasd etkiüyor?
-Tasarruf genelgelennin bir diğer ortak özellıği de
parasal tasarruf yarunda '•zamandan tasarruF sağla-
mayı da amaçlamalandır(!) Çıkanlan genelgelerde bu
amaç şöyle ifade edilmektedir. " „ Kamu hizmederi-
nin yürütülmesindeve kanutılann u>guiannıasındalü-
zumsuz>aaşma \e kırtasheciliğin bertaraf edilmesive
bunu gerçekiteştirecek bir çalışma metodunun benim-
sentnesi gerekKdir-" (1994 4 sayıh genelge). Ama bu
çalışma metodunu genelgelerçoğunlukla kendileri be-
lirlemektedirler. Ömeğin, kırtasiyeciliği önlemeyi ta-
Hmadandıran' 1994/4 sayıh genelgede bir kamu ku-
rumunun. -diyelimkı Sosyal Sigortalar Kurumu'nun-
1 liraya kiralamak istediği bir saglık istasyonu için ne-
ler yapması gerekmektedir? Söz konusu genelgeye
göre kırtasiyeciliği önlemek amaayta şunlann yapıl-
ması gerekmektedir: 1 liraya kiralanmasına karar ve-
rilen sağlık ıstasyonu için önce "kiralamaıunfaydave
zarureti ik yer ve değer olarak uygunluğu" konusun-
da ılgılı bakanın onayı alınmak üzere bakanhğa gön-
derilecektir. Şayet bakanlıktakj bürokratlar yenn uy-
gunluğuna kanaat getırirlerse sayın bakan için onay ha-
zırlayacaklardır. Alınan onay, SSK'ye gereği yapü-
mak üzere gönderilecektir. SSK, alınan bakan onayı-
nı yönetim kurulu kararını da ekleyerek Hazine Müs-
teşarüğTna gönderilmek üzere tekrar bakanhğa gön-
derecektir. Bakanlığın Hazine Müsteşarlığı'na ilettiği
SSK'nin talebine, Hazine'nin olumlu yanıt vermesi
halinde, olumlu görûşle birlikte yazı bakanlığa geri
gönderilecektir. Ama henüz kiralama işlemi sonuç-
lanmamıştır. Ancak son aşamaya gelinmiştir. O aşa-
ma da Başbakanlık'tır. Sayın bakanın imzasıyla tüm
bu yazışmalar Başbakanlıga, izin verilmek üzere gön-
derilir. Başbakanlık da izin verirse yazı bakanlık ara-
cılığı ile SSK'ye gelir ve SSK kiralama işlemini ya-
pacak olan üniteye yetki verir. Tabii bu arada şunu da
söylemek gerekiyor. Kiralanacak olan yeri, SSK'nin
ilgili ünitesi dışmda hiç kimse görmemiştir ve bilme-
mektedir. Ve tûm bu yazışmalar ortalama "alu ayhk"
bir zamanı almaktadır.
- Yani devlette bir gfiven sorunu mu var?
- Ne kadar iyı niyetle çikanlmış olursa olsun, tasar-
ruf genelgeleri özünde "bürokrasiye", daha da önem-
lisı bakanbıraduyulan güvensizltğı yansıtıyor. Bakan-
lığını yöneten bir bakanın kendi imzasıyla onay ver-
diği bir işlemin Başbakanlık'taki veya Hazine deki bir
bürokrat tarafından reddedilmesi herhalde uygun bir
davraniş değildir. Kaldı ki bunun devlet ciddiyetiyle
bağdaşır yanı da yoktur. Çünkü devlette bürokrasiye
güven esastır.
- Sonuç olarak genejgeler tasarruf sagknuyor mu?
Tasarruf genelgelerinin tasarrufla da bir ilgisi yok-
tur. Tam tersine pek çok alanda savurganlığa yol aç-
mıştır. Genelgeleri yayımlayanlar, kırtasiye almak için
devleti dilenci durumuna düşürmüşlerdir. Kamu ku-
ruluşlan gereksinmelerini karşılamak için zorunlu ola-
rak demekler, vakıflar kurmuş ve sorunlannı aşmaya
çalışmışlardır. Bugün çeşitli kamukurum ve kuruluş-
lann da yüzlerce dernek veya vakıf tasarruf genelge-
lerini aşmak için kurulmuştur.
Tasarruf genelgelerinin yarattıği bir diğer sonuç da
iktidardaki küçük ortağin önünü kesmek için kullanıl-
masıdır. Bu konudaki en büyük sıkıntıyı bürokrallar
çekmiştir. Büyük ortak tasarruf genelgeleri kapsamın-
daki her iş,ini süratle çözerken küçük ortağın eli-kolu
bağlanmış, adeta kök söktürülmüştür. DVT-SHP ik-
tidan bunun yüzlerce örneğiyle doludur
-YıBaniır' vatan-milkt' edebiyatiylaçıkardan tasar-
ruf genelgelerinin sonucunda ne eldeedfldi? Kaç Brahk
tasarruf sağtandı? Herhalde bir başbakan, tasarruf
genelgesini imzalarken bu soruyu yeni genelgeyi im-
zalatmak için kendısine getiren bürokratına sormuş-
tur. Ama işin gerçeği sormamıştır. Çünkü devletin
elinde böyle bir veri yok. Doğal olarak insanın aklına
şu soru geliyor. "Sonucu bilinmeyen. öicülmeyen bir
alanda njçin tasarruf geneigesi çıkanhr?" Sonuç o-
larak devlet, ne olduğu bıhnmeyen tasarruf genel-
gelerinin gölgesinde kalıyor. Bu gölgeyi kaldırmanın
tek yolu sağhk!ı bir bütçe sistemini ivedilikle kur-
maktır. . . . . - , ,
istanbulHaberServisi-Eski SSK Ge-
nel Müdürü Kemal Kıbçdaroğlu, 1980
sonrasında başbakanlann göreve başlar
başlamaz yayımladıldan "tasarruf genel-
geteri"nin sonuçlannı araştırdı. Hiçbir
kamu görevlisinin Bütçe Yasası'nda ön-
görülmeyen birödenegi harcayamayaca-
ğına dikkat çeken Kılıçdaroğlu, genelge-
lerin özetinın "Türkiye'de bütçe disipu-
ninin iflası" olduğunu belırtti. Kılıçda-
roğlu, tasarruf genelgeleri kapsamına alı-
nan harcama kalemîennin -personel dı-
şmda- konsolide bütçe harcamalannın
yüzde binni bile bulmadığını kaydederek
uvgulamayı "komedi'' olarak değerlen-
dirdi.
Kıhçdaroğlu'na araştırmasıyla ilgili
yönelttığımiz sorular ve yanıtlan şöyle:
- OncetUde araşürmanızın amacını ve
genel bir değeıiendinnesini yapar mssh
nız?
- 1980 sonrasında, Başbakanlığın de-
ğişik tanhlerde çıkardığı tasarruf genel-
gelennde neler öngörülmüştür? Öngörü-
len amaçlara ne ölçüde ulaşümıştır? Kır-
tasiyecilik önlenmiş mıdir? Araştırmada
bu ve benzeri sorunlann yanıtlannı bul-
maya çalıştım.
Tasarruf asltnda bir kültür, dolayısıy-
la bir eğitim sorunudur. Bir kamu görev-
lisinin kaynak savurganlığına yol açan
davranış veya uygulamalarını hoş gör-
nıek elbette doğru değildir. Ancak bura-
da sorulması gereken bir soru var. Aca-
ba kamu görevlileri, kamu harcamalan-
nı nasıl yapıyorlar? Bu sorunun bilınen
ve her ülke için geçerli olan tek yanıtı var:
Her kamu görevlisi kamu harcamalannı
bütçe disıplinı içinde yapar. Çünkü büt-
çe, bir ülkenin yıllık gelirlerinin nerele-
re ve hangi koşullarda harcanacağını gös-
teren ve geçerliliği bir yılla sınırlı olan bir
yasadır. Bütçenin yasa olarak parlamen-
todan çıkmasının temel nedeni de budur.
tflasın itiurafj
Bu çerçevede olaya baktığımızda ka-
mu görevlılen kamu harcamalannı ya-
parlarken aslında Bütçe Yasası'nı uygu-
luyorlardır. Çünkü hiçbir kamu görevli-
si Bütçe Yasası'nda öngörülmeyen bir
ödeneği harcayamaz. O halde niçin he-
men hemen her yıl. art arda birkaç kez ta-
sarruf genelgeleri çıkanlır? Bu sorunun
yanıtını bir tasarnıf geneigesi samimi
olarak şöyle veriyor. "_ kamu kesimin-
de. öteden beri bir önceld yıl baz alına-
rak bütçe hanrlama ve faalKetleri betir-
leme anlayıs,ımn ekonomive zarar verir
hale geldiği ve bu hususun bazı gereksiz
harcama programlannın sürdürülmesi-
ne neden olduğu. bu sebeple konsolide
bütçe kapsamında yer alan tüm program-
lann gözden geçiril(nıesi)~" öngörülmek-
tedir (1994/4 sayıh Başbakanlık Genei-
gesi). Bir Başbakanumzuı imzasını taşı-
Tenelgelere bakılırsa
1980'den bu yana kamuda
çahşanlann sayısal olarak
azalması gerekirdi.
Ancak tam aksine artmıştır.
1980 yılında konsolide
bütçeye dahil kuruluşlann
kadro sayısı 1 milyon 381
bin 431 kişiyken, bu rakam
1998 yıh sonunda 2 milyon
46 bin 138'e yükselmiştir.
 asarruf genelgelerinin
tasarrufla bir ilgisi yoktur.
Tam tersine pek çoİc alanda
savurganlığa yol açmıştır.
Genelgeleri yayımlayanlar,
kırtasiye almak için devleti
dilenci durumuna
düşürmüşlerdir.
kadar iyi niyetle
çıkanlmış olursa olsun,
tasarruf genelgeleri
özünde bürokrasiye, daha
da önemlisi bakanlara
duyulan güvensizliği
yansıtıyor. Kaldı ki bunun
devlet ciddiyetiyle bağdaşır
yanı da yoktur. Çünkü
devlette bürokrasiye güven
esastır.
yan bu genelgenin özeti, bütçe disiplini-
nin TürkJye"de "iflas ettiğidir''. Hatta o
kadar sert bireleştıri var ki. dönemin baş-
bakanı, yürürlükteki bütçenin ekonomi-
ye zarar verir hale geldiğini itiraf etmek-
tedir. Peki ekonomiye zarar veren bu büt-
çeyi kim hazırladı' Ekonomiye zarar ve-
ren bu bütçeyi parlamento nasıl onayla-
dı? Ve en önemlisi daha sonraki yıllarda
hazırlanan bütçelerde başbakanın bu
eleştirileri niçin dikkate ahnmadı?
- Bütçe haariama anlayışt bir ülkede
ekonomiye zarar verir hale gelmişse, bu
zararlan tasarruf genelgeleri yayımlaya-
rak önleyebilir miyiz? ''
- Kuşkusuz kı hayır. Niçin hayır oldu-
ğunu rakamlar vererek belirtmeye çalışa-
cağız. Ama önce şu sorunun yanıtını ve-
relim. Tasarruf genelgeleri genellikle
hangı alanlarda savurganlığı önlemek
için çıkanlıyor? Genelgeleri tarayarakbu
sorunun yanıtını şöyle verebilinz.
a. Demirbaş alımı ve onanmlan.
b. Taşınmaz mal edinilmesi, kiralan-
ması,
c. Taşıt alımı ve onanmı,
d Telefon ve kablolu TV yaymı alın-
ması,
e. Gazete, dergi ve benzeri yayımlann
alınması,
f. Kırtasiye kullanımı,
g. Temsil, ağırlama ve tören giderleri,
h. Personel alımı.
Once personel
Burada asıl önemli olan konu. perso-
nelden yapılacak tasarruftur. Çünkü per-
sonel ahmının kamuya maliyeti bir yılla
sınırlı değildir. Kamuda, kişi kendi ıste-
ğiyle aynlmadığı sürece. genellikle gö-
revıne son verilmemektedir. Dolayısıyla
personelin, emekliliğine kadar kamuya
olan maliyeti artarak sürecektir. Erken
emekliligin, Fınansman açısından kamu
için bir sorun olduğu bılinmekle birlik-
te, kamudaki personel sayısını azaltmak
amacıyla 'zorunlu emeklilik' uygulama-
sma başvurulduğu da bilınen bir diğer
gerçektir. Görünürde izlenen bu personel
politikasının sonucu olarak, kamuda ça-
lışan personel sayısında ciddi bir azal-
manın olması gerekir.
- Peki gerçek böyle mi?
- Bakanlar görevlerine ilk başladıkla-
nnda genel müdürlerinden istedikleri bil-
gilerin başında, bulunduklan bakanhkta
kaç kadronun b<rş olduğu bilgisidir. Hü-
kümetler değiştıgınde de başbakanlann
yayımladıklan genelgelerin başmda 'her
türlü personel ahmının, yer değiştirmesi-
nin_ vb. durdurulması'dır Çünkü siya-
sal iktidarlann en büyük korlcusu, düşen
hükümetin giderayak yasalara aykın ola-
Tasarruf genelgeleri sonuç vermiyor
- Tasarruf genelgeleri etkili
oluyor mu?
- İktidarlann bu kadar üzerin-
de önemle durduklan tasarruf
genelgelerinin personel alımı
yönünden nasıl bir aldatmaca
olduğunu daha önce belirtmiş-
tik. Tasarruf kapsamına alınan
diğer harcama konularda acaba
durum nasıl? Çünkü bir tasar-
ruf genelgesinde aynen şöyle
denmektedir. "_ Yapilan tetkik
ve incekme sonucunda; genel ve
katma bütçeti idareler ve diğer
bütün kamu kurum ve kuruluş-
lanndaki harcamalann değişik
kalemlerinde asın israflann ol-
duğutespft ecuTmiştir.''(1997/25
sayıh genelge) Bu ifade desle-
tin tüm kurumlannı kapsamak-
tadır. Ve bu ifadeyi ülkenin 'baş-
bakanı' kullanmaktadır. Yani
Türkiye Cumhuriyetı'nin baş-
bakaıu, tüm devlet kurumların-
da 'aşın israflann' olduğunun
saptadığını beyan etmektedir.
Burada sorulması gereken ilk
soru şu. Bu 'asın israT hangi
'tetkik ve incdeme' sonucunda
saptanmıştır? Sorulacak ikincı
soru da. başbakanın söz konusu
ettiği 'aşuı israfi' yapanlar hak-
kında acaba ne tür bir yasal iş-
lem yapılmıştır0
Çünkü yine bir
sayın başbakan, tasarruf genel-
gelerine uymavanlar hakkında
'idari ve eezai kavuştunna' açı-
lacağını beyan etmiştı.
Aslında iki sorunun yanıtı da
çok basit. Ne saptanan bir 'aşın
israT vardır, ne de 'aşın israf
yaptı diye hakkında soruşturma
açılan bürokrat vardır.
Tasarruf genelgeleri kapsa-
mında olan personel dışındaki
diğer harcama kalemlenne bak-
tığımızda daha da "komik" bir
durumlakarşılaşıyoruz. Kiralar,
kırtasiye baskı ve yayın giderle-
ri, yakacak alımlan. akaryakıt
ve yağ giderleri, elektrik-su-ha-
vagazı giderleri, temsil-ağırla-
ma-tören giderleri. demirbaş
alımlan, taşıt alımlan gıbi ka-
lemler konsolide bütçe harca-
malannın yüzde birini bile bul-
mamaktadır. Bu tür harcamala-
nn konsolide bütçe giderleri
içindekı payı 1978'de bınde 5
iken, bu rakam 1990'da binde
4'e, 1998'de de binde 3'e düş-
müştür. Tasarruf genelgelerini
yayımlayanlar işte bu masrafla-
nn kısılarak bütçede dengenın
korunacağını ve amaçlanan he-
deflerin tutturulacağım sanıyor-
lardı. Çünkü yayımlanan tüm ta-
sarruf genelgelerinin ana tema-
sı bu konu olmuştur. Devlet or-
manla değil, tek tek ağaçlarla
uğraşmayı tercıh etmıştir.
-Peki genelgelerde öngörülen
amaçlara ulaşüdı mı?
- Kuşkusuz kı hayır. Bu har-
camalan hiç yapmasanız bile.
öngörülen hedefleri tutturamı-
yorsunuz. Örneğin. konsolide
bütçede öngörülen açık, 1990'da
yüzde 11.8 fazlasıyla gerçekle-
şirken bu rakam 1993"te yüzde
152.2, 1995'te yüzde 59.1,
1996'da >-üzde 43.2, 1997'nin
yüzdesi ise inanılmayacak bo-
yutlardadır. Çünkü dönemin
başbakanmca (Sayın Erbakan)
büyük bir övgüyle sözü edilen
ve mutlaka gerçekleşeceği taah-
hüt edilen 'denk bütçenin' dö-
nem sonu 'açığı 22 katrilyon"
olarak gerçekleşmiştir.
Dahakomikolanı ıse. tasarruf
amacıyla çıkanlan tasarruf ge-
nelgelerinin yol açtığı kâğıt sa-
vurganlığıdır. Çünkü birtasarruf
geneigesi ortalama 10 daktilo
sayfasıdır. Başbakanhktan ma-
sum (!) olarak yayımlanan bu 10
sayfa Türkiye genelinde on bin-
lerce sayfaya ulaşmaktadır. U-
laştırma masraflan da cabası.
rak siyasal yandaşlannı devlet kadrolan-
na yerleştirmesidir. Ama ne hikmetse
hiçbir siyasal iktidar, kamuya personel
altmının objektif koşullara bağlanması-
nı istemez. Çünkü, partinin iktidanyla
birlikte keyfilik de başlamış olmaktadır.
Daha doğrusu bir önceki ıktıdann yap-
masını uygun görmediği personel uygu-
lamalannı yeni iktidar, kendısine hak ola-
rak görebilmektedİT. Buuygulamamn tek
istisnasını son Ecevit azınlık hükümeti
gerçekleştirmiştir. 22 Şubat 1999 günlü
Resmi Gazete'de yayımlananyönetmelik
değişikliğine göre kamuya eleman alımı
svnavlannı bundan böyle ÖSYM yapa-
caktır.
Türkiye'de kamu
personeli yeterü mi?
Türkiye'de sokaktaki yurttaş kamuda
olduğundan fazla eleman çalıştınldığına
inandınlmıştır. Çünkü sıradan yurttaşı-
mız 'devlet dairesTne gıttığinde ilgi gör-
memektedir. Bu gözleminde aslında hak-
hdır. Ancak sıradan yurttaşımızın bilme-
diği bir gerçek var. O da şudur: Kamuda
personel dağılımı dengeli ve uyumlu de-
ğildir. KtT 'lere gereksiz yere binlerce ni-
teliksız eleman alınırken, kamu hastane-
leri. elemansızlıktan bazı bölümlerini ka-
patmak zorunda kalmıştır. O kadar ki
emekli olan kamu görevlilerinin yerine
bile, yeni eleman alımını genelgeler ya-
saklamıştır.
Genelgelere bakılırsa 1980 yılmdan bu
yana kamuda çahşanlann sayısal olarak
azalması gerekir. Ancak gerçek hiç de
söylendiği gibi olmamış, tam aksine ka-
muda çahşanlann sayısı artmıştır. 1980
yılında konsolide bütçeye dahil kuruluş-
lann kadro sayısı '1381.431' kişi iken bu
rakam '1998' yıh sonunda '2.046.138' ki-
şiye yükselmiştir.
- Genelgelerin amaçlan nedir?
- Tasarruf genelgelerinin çıkış amaç-
lan zaman zaman farklılık gösterse de
temelde aynı tema işlenmektedir. ^Uke-
nin içindebuhınduğu ekonomikprobfem-
lerin çözümlenebitanesi(~) için aşağıdaki
tedbirlerin ahnması uygun görfibiıâştüıf
Ama bazen sayın başbakanlanmız hızla-
nnı alamayıp 'mün duygulara' da hitap
etmekten kendilerini alamamışlardır. ör-
neğin bir başbakanımız "Aziz milletimi-
zin büyük fedakârhklarla kamu bizmet-
lerine tahsis ettiği bu imkân ve kaynakto-
nn maksadına uygun azami tasarruf
prensiplerine riayet edilerek kuUaıulma-
sı(ra)" ıstemiştir (1988 11 sayüı geneM
ge). Oysa sade yurttaşımız da biliyor ki
'kayıtdışı' ekonomi, büyümesini 1980
sonrası izlenen ekonomik politikaya
borçludur. Bunun anlamı kamuya vergi
olarak aktanlması gerekenin çok önem-
li bir kısmmın aktanlmadığıdır. Yani öy-
le büyük fedakârhklarla kamu hizmetine
tahsis edilen bir kaynak yok.
Bir başka sayın başbakanımız da ya-
yımladığı tasarruf genelgesiyle "_ rüş-
vet, kayırma ve her türlü yolsuzhığa, eşit-
sizüğe yer verilmemesinL..'' istemiştir
(19934 sayıh genelge). Tabıi bunun ya-
nında, kamu görevlilerinin " „ Devletva-
tandaş için vanfar ve miDete hizmet esas-
tır anlayışı içerisinde görev_." yapmalan-
nı isteyen başbakanlanmız da bulunmak-
tadır (1991' 18 sayıh genelge).
Biraz da tehdit
Hatta bazen o kadar ilen gıdiliyor ki,
"_ kalkmmanın yurt sathına dengeli bir
şekilde yayılması için (._) tasamıftan bile
tasarruf yapdabikceği gerceğL." hatırla-
tıhyor bürokratlara (1992/7 sayıh genel-
ge). Ama bunun yanmda tehdit de yok de-
ğil . Çünkü bir başka tasarruf genelgesin-
de şöyle deniyor. "_. bu genelgede yer
alan hususlarm tavsıye' mahiyeti tasıma-
dığı; u> ulmaması halinde kanunlaruı ön~
gördüğü şekilde idari ve cezai kovuştur-
ma\ı gerektirebilecek konularolduğudik-
kate ahnmabdn-." (1994/4 sayıh genelge).
ŞIF1Ç. NOKTASII ORAL ÇALIŞLAR
Ankara 2 No'lu Devlet Güvenlik
Mahkemesi, geçenlerde önemli bir ka-
rarı gerekçeleriyle birlikte açıkladı.
Bayram tatiline denk geldiği için fazla
dikkat çekmeyen bu karar; "Kürt so-
runu" nedeniyle bir çok aydının, yaza-
rın başını derde sokan tartışmalara,
yargıçlar açısından yeni bir boyut ka-
zandırıyor.
Öğretmen örgütlerinden Eğitim-Sen
yöneticilerinin yayınladıkları bir kitap-
ta "bölücülük propagandası" yaptık-
ları gerekçesiyle yargılandıkları dava-
da mahkeme beraat karan verdi. Ka-
rardan çok, karann gerekçesi önemli.
Bu davada savcı özetle şu iddialar-
da bulunmuştu: 'Kürtçe anadille eği-
tim isteyen', 'Kürt halkı ve başka halk-
lar üzerinde asimilasyon ve inkâr po-
litikalan sürdüğü'nü iddia eden, Ata-
türk'ün 'Ne mutlu Türküm diyene'sö-
zünü de ırkçıhkla suçlayan bu kitapta
bölücülük yapıldı. Mahkeme ise asker
üyenin muhalefetine rağmen bu iddi-
alan reddetti ve kitapta suç olmadığı-
na karar verdi.
Heyet, karann gerekçesinde şunlan
belırtti: Kitap bilimseldir. Eğitim-Sen'in
sorunlarta ilgili görüş bıldirmesi doğal-
dır. Bilimsel anlamda anadilin okul ön-
cesi öğretilen dil olduğundan kuşku
yoktur. Kitaptaki ifadeler düşünce öz-
güıiüğünün bir ürünüdür. Gelişmiş ül-
kelerde, okul öncesinde anadil eğitimi
konusunda imkânlartanınmakta, okul-
îki DGM Hâkiminin Mesajı
lar açılmaktadır. Aynı husus, Mayıs
1998'de CHP'ce yayımlanan 'Demok-
ratikleşme ve Insan Haklan önrapo-
ru'nöa dile getirilmiştir. Keza TÜSİAD
tarafından yayımlanan Doğu Rapo-
ru'nda da bu husus fikir olarak belirtil-
miştir.
Toplumlar ancak düşüncelerini öz-
gürce açıkladıkları sürece gelişebilirler.
Herkesın aynı şekilde düşünmesi bek-
lenemez. Yatılı Bölge Okullan (YİBO)
uygulamasının sakıncalarının belirtil-
mesi de düşünce özgüriüğü kavramı
içerisinde değerlendirilmelidir. Kitap-
ta, devletin ülkesi ve milletiyle bölün-
mez bütünlüğü aleyhinde bölücülük
propagandası yapılmadığı gibi, sanık-
lann böyle bir kastı da tespit edilme-
miştir. 680 sayfa olan kitabın sadece
birkaç sayfasından cümleler alınarak
sanıkların bölücülük propagandası
yaptığı iddia edilemez.
Kararın gazetede yayımlanan özeti
bu kadar. Karara, Ankara DGM Savcı-
lığı itiraz etti ve bozulması için Yargı-
tay'a başvurdu. Mahkemenin asker
üyesi Hâkim Albay Abdülkadir Da-
varcıoğlu da karann aleyhinde oy kul-
landı ve muhalefet gerekçesinde şun-
lan söyledi: "Kitaptaki ifadelerden an-
laşılacağı üzere, Türkiye'de Türk hal-
kından ayn Kürt, Çerkez ve benzeri
halkların yaşadığı, yapilan Türkçe eği-
timin ırkçı, faşist bir uygulama olup
Doğu'daki YlBO'lann Türkiye'de sür-
dürülen eğitimin ırkçılık temeline da-
yaiı asimilasyon aracı olarak kullanıldı-
ğı tezi ileri sürülmüştür." Davarcıoğlu
gerekçesinde Anayasa'ya göre Türk-
çe'den başka hiçbir dilin anadil eğiti-
minde kullanılamayacağını belirtti.
Yargıçlar arasında yapilan tartışma-
lar nedeniyle de bu karar çok önemli.
Bir ülkede kanunları Meclis çıkanr a-
ma, ona asıl ruhunu veren ve can ka-
zandıran yargı kurumlan olur. Avukat-
lar, savcılar, yargıçlar ve tabii ki hukuk-
çu bilim insanlan yasaların asıl yaratı-
cılarıdır. Hukuk devleti de böyle orta-
ya çıkar.
Ülkemizin yakın tarihinde ne yazık
ki, bu konuda çok olumsuz örneklere
tanık olduk. 12 Mart 1971 askeri dar-
besi sırasında darbecilerin istediği
doğrultuda karar vermeyen mahke-
meler bir gecede lağvedildi. 12 Eylül
döneminde, darbeciler, savcıların elini
kolunu bağlayacak uygulamalarla, ba-
zı cinayet dosyalarının kapatılmasına
neden oldular.
İşin daha da acı yanı, görevini yasa-
lara ve hukuk devleti ilkelerine göre
yapmak isteyen savcı ve yargıçlar yö-
netimlerin hışmına uğradılar, görevle-
rini bırakmak zorunda kaldılar. Yöne-
timlerin ve askeri darbecilerin istediği
doğrultuda davrananların ise önü açıl-
dı, yükselme olanağı buldular.
Ankara 2 No'lu DGM'nin kararı bu
açıdan önemli. Hâkimler özgüriüklere
önem veren bir hukuk mantığı içinde
davranırlarsa, Türkiye'nin uluslararası
alanda da önünün açılmasına yardım-
cı olacak adımların öncülüğünü yapa-
bilirier.
Hukukçular da bu ülkenin aydınları.
Onlann görevi yalnızca kanunlan düm-
düz uygulamak değil, kanunlara hu-
kuk devleti mantığı açısından derinlik
kazandırmak.
Bir mahkeme, bundan sonrasına ışık
tutacak önemli bir başlangıç yaptı.
Umanz devamı gelir. Bunun kolay ol-
madığını yaşanan deneylerden biliyo-
ruz. Bu işin Yargıtay'ı, itirazı, yeniden
yargılaması olduğunu biliyoruz. Ama,
diğer kurumlar da, 2 No'lu DGM'nin
açtığı yöldan yürüyebiliıier, ülkemize
doğru bir hukuk anlayışı kazandırabi-
lirter.
Halit Çelenk'ler. Orhan Apay-
dın'lar, Gülçin Çaylıgil'ler, Niyazi
Ağırnaslı'lar, Hâkim Albay Remzi Şi-
rin'ler, Savcı Doğan Öz'ler de böyle
bir hukuk anlayışının yerleşmesine bü-
tün ömürlerini verdiler. Hukukun de-
mokratikleşmesı bir süreç. 2 No'tu
DGM'nin kararı bu açıdan dikkat çeki-
ci.
VEFAT
Merhume Emine ve merhum Ahmet Erdal'ın mahdumu,
Teoman-Zuhal Yürür, Cevval-Tülay Erdoğan ve Zihni Erdal'ın
değerli kardeşleri, Sina ve Ahu Erdal'ın çok sevgili babalan, Meral
Erdal'ın çok sevgili eşi, Hoşgörü Briç Klübü'nün değerli hocası ve
çok sevilen Hayri Abi'si, Sayıştay Uzman denetçiliğinden emekli
HAYRİERDAL
trafik terörüne kurban gitmiştir. Cenazesi 4 Nisan 1999 Pazar günü
Erenköy Galippaşa Camii'nden öğle namazını takiben Topkapı
Merkezefendi Kabristanı'na defnedilecektir.
AİLESt
Çağdaş Avukatlar Grubu Çalışma Komitesi ve Sekreterya Üyesi
Sevgili Arkadaşımız
Av. OĞUZ DEMİR'İ
kaybettik. Çok üzgünüz.
Onu unutmayacağız ve hep sevgiyle anacağız.
ÇAG Çalışma Komitesi