25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
\ \ SAYFA CUMHURİYET 3 NİSAN 1999 CUMARTESİ OLAYLAR VE GORUŞLER Solun ve Solculuğun Öyküsü Prof. Dr. ABİDİN KUMBASAR City Hospital AŞ Özel Ankara Tıp Merkezi Tıbbi Direktörü S ol. gövdemizde yüreğimi- zin olduğu yanımızdır. Ge- nellikle beynimizde de sol yanm. sağa üstün olduğun- dan ve sinır sistemimizde beyinle gövde arasında çap- raz ilışkt bulunduğurtdan, beynimizde sol yanmın bu üstünlüğü gövdeye sağ tarafın daha beeerili ve etkin olması gi- bi yansır. Seyrek olarak insanlarda sağ be- yin yansının üstünlüğü söz konusu oidu- ğunda el ve ayağa yansıma. sol tarafın be- cen üstünlüğü olarak gerçekleşir. Aslın- da doğal kabul edilmesi gereken bu du- rum. çok eski zamanlardan ben olağan dışı ve kusurmuş gıbi görülerek, sol eli- nı kullanma eğiliminde olup, solak ola- rak nitelenen çocuklara zorlamalar uygu- lanmış, solaklık bir cıns topluma aykın- hk. geleneği yadsıma olarak kabul edil- miştir. Büyük olasılıkla bu alışkanlığın etkisiyle bazı gelenek ve dinsel inançlar- da da solaklık \e sol yan aşağılanmış. sağ \ an ayncalıklı kabul edılmiştir. Ama do- ğa kendisine uymayanlan umursamadı- ğı ıçin insanlık tarihinde unutulmayacak ad bırakan Leonardo da Vînci, Miche- bngelo, AJbrecht Diirer. Beethuven,Johann Sebastian Bach. Isaac Nevvtoıu Benjamin Franklin, Albert Einstein. Picasso... gibı sanat ve bılim ökeleri (dehalan) yaşan- tılannı solak olarak sürdürmûşlerdir. Ger- çekte tümüyle insanın fizyolojik gelışı- minin yansıması olan solaklık. bu yüce kişilerin benliğinde bağnaz düşüncelerin geçersizliğini kanıtlamıştır. Siyasal yaşantıda solcu deyimi ilk ola- rak 1789 Fransız Devrimi'ni izleyen yıl- larda, Fransız Kurucu Meclisi'nde, top- lumda deöişimi öngören, yenilikçi Jiron- derflerle Montanyar'lann meclis salo- nunda sol tarafa oturduklan için solcu ola- rak nitelendirilmeleri nedeniyle kullanıl- mıştır. O yıllardan sonra toplumlarda her yeniliğe yönelik atılıma öncülük edenler sofcu olarak nitelendirilmişlerdir. Bu ta- nımlamaya göre ilk atalanrruzdan beri geleneğe karşı çıkarak toplumda yeni- likler öneren her ilerici atılım solun ese- riydi. tlk yerleşim birimlerini kuranlar, ilk dinsel inançlann kuruculan, bağnazlık ve kör inançlara ilk karşı çıkanlar kendi çağlannın solculanydı. Insan doğayı ta- nıyarak güçlenir ve doğaya etkin olup onu degiştirme gücüne erişerek mutlulu- gu yakalar. Bu nedenle doğaya ve bağ- nazlığa, tutucu akımlara karşı savaşım veren tüm atalanrruz, çağlannın sol dü- şünce ve eylem akımlannın öncüleriydi. Fransız devriminin gerçekleşmesinde etkin olan burjuva smıfı da çağlannın solculanydı. İzleyen yıllarda endüstrinin gelişmesi ve işçi sınıfının ortaya çvkışı- nın toplumda yeni düzenleme ve atılım- lan gerektirdiği dönemde burjuva sınıfi yeni dönemin tutuculan olmuştu. Çûn- kü geçerli düzende çıkarlan olanlar tüm zamarüarda ve her yerde bencil duygu- larla yeniliklere karşı koyarlar. Daha son- ra birdönümnoktası olarak Marks ve ED- gds'in öncülüğünde sol yeni bir boyut kazandı, bilimsel sosyalizmin esaslan saptandı ve sol akımlar yaygınlaştı. Ulusumuzun geçmişinde de çağlarbo- yunca yeniliklere yönelmeler olarak ni- telenebilecek sol akımlar gözlemlenmiş- tir. Simavnah Şeyh Bedrettin olası ki top- lumumuzdaki ilk sol atılımm önderiydi. Daha sonraki dönemlerde yenilik yanlı- sı Fatih Sultan Mehmet, n. Mahmut, III. Selim, Tanzimat akımı yandaşlan, 31 Mart gerici ayaldanmasına karşı çıkan Hareket Ordusu ve yandaşlan sol akım- lann temsilcileriydiler. Kurtuluş Savaşı- mız, dışta ve icte çağın emperyalist ve tu- tucu güçlerine karşı verilen bir ölüm-ka- lım savaşı olmanın yanında, sol simgeli bir savaştı. Yüce Atarürk. çağının sol akımının gerçek anlamda ve küresel bo- yutta önderiydi. Sonraki dönemde tkin- ci Dünya Savaşı'nı izleyen yıllarda Sov- yetler'in "Soğuk Savaş" politikası, sol hareketin uluslar tarafindan yanhş de- ğerlendirilip, yanlış algılanarak yadsın- masına ve sonuçta Sovyetler'in çökme- sini geliştiren olaylara neden oldu. StaHn, dünyadaki en büyük gücün ça- ğını simgeleyen bir düşünce akımı ve toplumsal gelişimden doğan istekler ol- duğunu yadsıyarak soğuk savaşa yönel- di. Halkının gereksinimleri yerine silah üretimini zorunlu kılan büyük hatasıru yaptı. Silah üretimi ve savaşortamının ka- pitalizmin emeği en büyük boyutta sömür- düğü gerçeğini gözardı etti. Batı dünya- sı, özellikle ABD ürettiği silahlan yıllar yılı Sovyet tehdidi altındaki ülkelere sa- tarak hem büyük kazançlar sağladı hem de bu ülkeleri siyasal ve ekonomik etki alanına alarak kendisine bağımh konu- ma getirdi. Sovyetler'se ürettiği silahla- nn bedelini halkının gönenç (refah) ve mutluluğundan ödeyerek kendi yıkımı- nı hazırladı. Sovyetler'in soğuk savaşı yeğlemesi ve ülkemizden toprak istekle- ri, toplumumuzu, solun temsilcisi olarak tanıtılan Sovyetler'den ve giderek sol söz- cüğünden bile ürküntü duyarduruma ge- tirdi. Toplumumuzun Batı kapitalizminin yörüngesınde uydu olmasına neden ol- du. Dönemin dar görüşlü politikacılan kit- lelere solu, Sovyetler'le özdeş gösterip, yenilikçi akımlardan soyutlanarak kolay yönetme yolunu seçtiler. Ülkemiz insan- lannayıllarca sosyalizmin ahlaktan yok- sunluk, inançsızhk ve cinsel anarşi oldu- ğu kabul ettirilmeye çalışıldı. Sosyalist eğilimde olan sanat ve bilim adamlan vatan haini ve Sovyet uşağı olarak dam- galandı ve toplumdan dışlandı. Gerçek- lerin gün ışığına çıkmaması için her tür- lü iletişim denetim altına alındı, eğiti- min yönü saptmlarak bağnaz kuşaklann yetişmesine zemin hazırlandı ve bugün- lere gelindi. Soğuk savaş polıtikasının çöküşûnü hazırladığı Sovyetler'in dağılması ve kor- ku duygusunun kalkmasmdan sonra Av- rupa'da ilerici sol akımlar yeniden değer kazanarak birçok ülkede solu simgeleyen siyasal partiler güç kazandı. Ülkemiz po- litikacılan ise çagımızın düşünce ve si- yasal akımlanndan kopuk olarak elli yıl- dan fazla süredir toplumumuzu gerileten karanlığa yönelik gidişi sürdürme çaba- smdalar. Ne yazık ki kendüerini halk kit- lelerine sol görüşlü olarak sunan siyasal partilerimizin başlıcalannın yönetici kad- rolan da Atatürk ilkelerini benliğine sin- diren kitlelerin gerisinde kalarak ülkenin siyasal kargaşa ortamına sürüklenmesi- ne seyirci kalmaktalar. Toplumun ilerici kesimin desteğinden yoksun, amacı be- lirsiz sol partilerin yöneticilerine, Sene- ca'nın yüzyıllar önce söylediği, "Gide- ceği yönü bflmeyen kaptan için hiçbir riiz- gâr elverişli değüdir" sözünü anımsat- manın yararlı olmasını diliyorum. Ama görülüyor ki, çıkarcı politikacılar halk kitlelerini umarsız kılarak siyasal düzen- den soğutmakta ve zorunlu olarak yeni arayışlara yöneltmektedirler. Çözüm, ülkenin tüm ilerici ve aydın- lık güçlerinin, kitleleri uyararak karan- lık gidişte çıkan olanlann amaçlannı gözler önüne sermektedir. Sivil toplum örgütlerinin birlikte ve duyarlı olarak güçlenmesi ve politikaya ağırlığını koy- ması kaçınılmazdır. Karanlığın aydınlı- ğa üstün gelmesi hiçbir çağda görülme- miştir. Umutsuzluğa kapılmadan ilerle- yecegimiz yüce Atatürk'ün çizdiği dev- rimci yol bizi aydınlığa mutlak ulaştıra- caktır. EVET/HAYIR OKTAY AKBAL Gözler Önünde Soykımm Sözler, sözcükleryetersiz. Hattagereksiz!.. Re- simler bir ayna gibi! Hem kendüerini hem de biz- leri gösteriyor. Müzeye gidersiniz, bir Goya'nın, bir Rembrant'ın tablolarındaki acılı insan yüzle- rini görürsünüz, sonra bir daha bu hayali atamaz- sınız içinizden... Şimdi Kosova'dan umutsuzca kaçan yüz bin- lerce insanın her birinin yüzü, en güçlü ressam- lann çizemeyecegi bir acının, bir korkunun, biryı- kılmışlığın görüntüsünü veriyor... Yalnız bugüne mi, hayır; yannlara, geleceklere, yirmi birinci yüz- yılın çok daha iyi, çok daha mutlu bir dünya ya- ratacağını sanan biz, gafıllere!.. Hiç unutamadığım bir sözdü, 1961'de Belg- rad'daki Metropol Otelı'nde Yugoslav Müslüman- larının liderinden duyduğum: "Mareşal Tito ve sosyalist uygulama olma- saydı bugün Yugoslavya'da ilaç için bir tek Müslüman bulamazdınız." Ikinci Dünya Savaşı'nda sözde Almanlara kar- şı çete kuran Sırp general Mihaöovjc çeteieri, adty» la sanıyla Çetntk'ler, çıkarlannı ıstılacttaria anlaş- makta bulmuşlardı. Var güçleriyle Müslüman hal- kı eziyor, öldürüyortardı. Kendi açılanndan belki haklıydılar, çünkü Bosna'da, Kosova'da Müslü- manlar Tito'nun yanında savaşa katılmışlardı. Yugoslavya Müslümanlarının Reis-ül Uleması Kemur (yani Kâmuran) efendi daha ne demişti: "Sosyalist Yugoslavya'da kimsenin ibade- tine kanşılmaz. 1941 -45 arasında faşistler 750 camiyi yok ettiler. Oysa yeni Yugoslavya'da yüz- den çok yeni cami yapıldı, pek çok cami ona- nldı. Örneğin Iskender Paşa Camisi harabe- ye dönmüştü. Sosyalistyönetim Müslüman hal- kın inançlarına çok saygılı davranmaktadır." Osmanlının Balkanlar'dan çekilmesinden bu yana Türk, Arnavut, Boşnak halklar akın akın yurt- lanndan kopanlmıştır. Altı yüzyıllık Osmanlı yönetiminin acısını çıkar- mak isteyen Slavlar, en başta Sırplar, tek çare ola- rak soykınm yöntemlerini kullanmışlardır. Zaman- la Balkanlar'da bir avuç Müslüman kaldı. Yaşar Nabi'nin 'Balkanlar ve Türklük' kitabını okursa- nız bu gerçeği yakından görürsünüz. Yugoslav- ya, Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra yaratılan uy- durma bir devletti. Sırbistan'ın yönetimine sokul- muştu. Hırvatlar, Slovenler, Makedonlar, Macar- lar, Boşnaklar... Krallık süresinde de sürdü etnik temizlik... Ardından Alman-italyan işgali. Bu kez Sırp çetelerinin bilinçli kıyımtan... Tito'nun bütün isteği, bağnaz milliyetçilikleri önlemekti. Bunu ölünceye kadar başanyla sür- dürdü. Ölümünden sonra herfedere devletin baş- kanı belli bir süre Yugoslav devlet başkanı seçil- dı. Derken kendini sosyalist sayan bir adam çık- tı, Miloşeviç, bütün hayalinin etnik temizlik oldu- ğunu kısa zamanda belli etti. İlk iş, Bosna-Her- sek kıyımı... Bütün Avrupa'nın gözü önünde Müs- lüman halk en korkunç ölümlere itildi. Derken Ko- sova... Tito, azgın Sırp millıyetçiliğini durdurmasını, susturmasını bilmişti. Geçmişteki Sırp-Hırvat ça- tışmaları, Müslüman halkın ezilmesi sosyalist yö- netiminde önlenmişti. Yugoslavya'da yaşayan halklann hepsine özgürce yaşamak hakkı anaya- sa ile tanınmıştı. Kırk yıl önce Yugoslavya Müslümanlannın lide- ri Kâmuran efendinin söyledikleri unutulmamalı: "Tito olmasaydı bugün Yugoslavya'da ilaç için bir Müslüman bulamazdınız". Şimdi yaşanan, uygulanan Sırp milliyetçiliğinin amaa bu: Boşnak, Arnavut.. bütün Müslümanlann kökünü kazımak!.. Bunu da 21. yüzyılda Avrupa'nın orta yerinde gerçekleştirmek... TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİNİ GÜÇLENDİRME VAKFI MADDİ VE \ U N E \ 1 KATKILARINDAN DOLAYI YÜCE TÜRK MlLLETtNE ŞÜKRAN VE SAYG1LARINISUNAR. VAKFIN BANKA BAĞIŞ HESAP NUMARALARI ALMAN M A R H T. İş Bankası Ftankfurt Şubesı 23767007 no"luhesap T C. Zıraat Bankası Yenışehır Ankara Şubesi 47000 noiu hesap \akiflar Bankası Kavaklıdere Ankara Şubesi 4028489 no'lu hesap AMERİKAN DOLARI T C Ziraat Bankası Yenışehır Ankara Şubesi 64826 no'lu hesap Işte Bizde Milletvekili! İSMAİL DOĞANAY Emekli Yarptay B ilindiği üzere, 18 Nisan 1999 tari- hinde yapılmak üzere "seçimiyeni- kmekaran" alan milletvekilleri, 15 Nisan 1999"da üç aylık maaşlan tu- tan olan 3 milyar 300 milyon civa- nndaki maaşlannı ve hatta yolluk- lannı dahi "peşinen" aldılar. Bu durumdaki millet- vekilleri. üç günlük, o da sözde mesaileri karşılı- ğı... Hiç çalışmadıklan halde. kendilennın çıkardık- lan 3671 sayılı kanunun 6. maddesi hükmüne da- yanarak... Hukukun "anailkelerine'* tümden aykı- n birşekilde 87 günlük maaşlannı "peşinenveacık- tan" almak olanağına, çok önceden kavuşmuş bu- lunuyorlar. 1982 tanhlı "Türkiye Cumhuriyeti Anayasa- sı"nm "ödenekvçyofluldar" yan başlıkh 86. mad- desinin birinci fıkrası hükmüne göre, milletvekil- lerinin aylık ödenek tutan, en yüksek devlet me- murunun almakta oldugu aylık maaş tutannı aşma- ması gerekirken, maalesef, fıili durum. -maaş ta- vanı açısından- hiç de öyle değildir. DevletMemur- lan Kanunu'na göre, aylığını peşin alan bir devlet • rûemuni,birayiıkçalışmasüresinitamamlamadan • görevinden istifa suretiyle aynlacak olursa, aldığt- maaşının, çalışmadığı günlere karşılık olan tutan- nı Hazine'ye geri ödemek zorundadır. Ancak, ay- Daire Başkanı nı rnemur yaş sının nedeniyle emekliye aynlacak ya da ölecek olursa, bu takdirde, aldığı maaşın ge- ri ödenmesi söz konusu olamaz. Bu arada. ölüm ha- linde milletvekiline ödenen maaş ve yolluklar da kendisınden -haksız iktisap hükümlerine (Borçlar Kanunu m. 61) göre- geri alınmaz. Yukanda değindiğimiz 3671 sayılı kanunun 6. maddesi, ölümle birlikte çeşitli nedenlerle seçim- lerin yenılenmesi halinde milletvekillerine peşın ödenmiş olan üç aylık ödenek ve yolluklannın ken- dilerinden geri alınamayacağını hükme bağlamış bu- lunmaktadır. Kanununbuhükmü ile, 18Nisan 1999 günü yapılacak olan seçim sonucu seçilemeyerek Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı dışında kala- cak olan mületvekülerinin üç gün için üç aylık ma- aşlannı peşin olarak almalannda, 3671 sayılı ka- nunun 6. maddesi hükmü bakımuıdan kanuna ay- kın bir yön olmadığı "îeldea" iddia edilebilir. An- cak, hemen belirtelim ki, söz konusu kanun hük- mü, öncelikle. 1982 tarihli yürürlükteki anayasa- mızın 10. maddesi hükmünde yer alan ve herkesin kanun önünde eşitliğini ve hiç bir kişi ya da "SHB- fa üntiyaz tanımnayacağHiı'' öngören "amir" hük- müne yüzdeyuz aykın bir hükümdür. AyiM anayaV sanın hemen sonraki 11. maddesi hükmünde ise ana- yasa hükümlerinin "\^sama,yüriitme veyargı" or- ganlan ile idari makamlan ve öbür kuruluş ve ki- şileri bağlayan temel hukuk kurallan olduğu yönü belirtildikten sonra. "biçbir kanunun anayasaya ay- k m obmayaca$" da kesın bir dille açıklanmıştır. Bütün bunlara karşın anayasanın "eşitlik Uke»- ne" aykın olarak ve hatta bile bile milletvekılleri- nin "ödenek veyoUuklarT ile ilgili 3671 sayılı ka- nun çıkanlmıştır. Anayasa ve aynca aşağıda açık- layacağımız başka kanunlanmıza aykın olarak çı- kanlmış olan 3671 sayılı o ünlü kanunun 6. mad- desi hükmünün, anayasanın "eşitiik ilkesi" ile yine anayasanın on birinci maddesi hükmüne aykın ol- duğu iddiası ile "Anayasa MahkemesTnde kım ip- taldavasıaçacak?.. Elbettebu hak, anayasanın 150. maddesi hükmünde belirtilen cumhurbaşkanı, ik- rjdar ve ana muhalefet partisi Meclis gruplan ile Tür- kiye Büyük Millet Meclisi üye tam sayısının en az beşte biri tutanndaki milletvekillerine ait bulunmak- tadır. Bunlann dışında hiçbir kurum ve kuruluş ve sade vatandaş Anayasa Mahkemesi'nde bir kanu- nun iptali isteği ile dava açmak hakkına sahip de- ğildir. Dava açma hakkına sahip olanlarla, söz ko- nusu kanunun anayasaya aykın olduğunu bile bile çikttranlann, aynı mılletvekı4teri ohnalan karsısın- da yapüacak hıçbır-sev bulumnamaktadır. - Fenerbahçe • Beşiktaş 4 Nisan Pazar, saat 19:00 Naklen ve sadece CINE5'te. Hemen üye olun (0212) 225 55 55 www.cine5.com.tr Decoder'ler Multicanal Yetkili Satıcılan Bosch, Arçelik, Beko, Vestel ve K.V.K. Bayilerindedir. u Türkiy« Cumhumeti Devktini* oluşturan vatan- daşlann hepsinin vekillendir. Borçlar Kanunu'nun "vekâler Uişkisi Ue ilgili 389 ve 390. maddeleri hükümleri- ne göre vekil, müvekkilı du- rumundaolan vatandaşlann çı- karlan aleyhine hareket ede- meyeceği gibi, üstlendigı vekâ- let görevini de *i>ibir surette" yerine getirmek ve hatta "her ne nam altmda'' olursa olsun müvekkilinden aldığı (maddi degeri olanbir şeyi) faizi ile bir- likte ona geri vermek zorunda- dır. Aynca, vekil üstüne aldığı veküet görevini *ibtimam" ile yerine getirmek zorunda oldu- ğu gibi. "kasıtveyaihmal vad9(- katsizlik sonucu" müvekkiline verdiği zararlardan da sorum- ludur(BKm.390ve321). Milletvekülerinin üç gün için üç aylık zaman dilimini de içi- ne alarak "tanı maaş" almala- n kamu vicdanını çok rahatsız ettiği gibi, yürürlükteki Borç- lar Kanunu'nun "^haksız mal edinme" ile ilgili 61. madde- sinde yer alan "_tahakkuk et- memiş bulunan bir sebebe y%- hut vücudu nüıa>et bulmuşolan birsebebe müsteniden âhzolu- nan (alınan)şeyiniadesilazun- dır" şeklindeİci hükmüne de tümden aykındır. Çünkü tt mB- letveküli^" sıfaü artık kalma- mış olan ve bu nedenle de "ya- sama hizmeti" bitmiş bir kişi- nin hak etmedıği birmaaşı tam olarak ahp yemesi, Medeni Ka- nun'un ikinci maddesi hük- münde yer alan. "Herkes,hak- larmı kuDanmaktave borçten- nı ifada hüsnüniyet kakJekrine riayetle mükelkftir, Birhakkın sırf ga>riizrar eden (başkasım zarara sokan) suiistinıalini ka- nun hima>eetrnez" şeklindeki objektif iyi niyet kuralma da ay- kın bir davranışür. Milletvekillerinin çoğunun Meclis toplantılanna katılma- dıklan ve bu yüzden de gerek- lı yasalann Meclis'ten çıkan- lamadığı vebirkısım milletve- kilinin ise anayasanın 82. mad- desi hükmündeyeralanve mil- letvekilliği ile bağdaşmayan, -müteahhitlik, ticaret ve her türlü gelir getirici başka işler- le- uğraşıp hattakomisyon kar- şılığı iş takip ettikleri, bilinen ve sık sık da basında yer alan bir gerçektir. Başta "Bankalar Kanunu" olmak üzere pek çok yaşamsal önem taşıyan kanun çıkanlmadı. 'Küskünler'i de gördük! Milletvekili mahallesindeki son derece lüks konutta otur ve bazı indirimlerden yararlan ve danışmanadı altında yakın- lannı maaşla çalıştır ve daha sonra da asla hak etmediğin ödeneğini al ve harca! Bizde milletvekili işte bu... PENCERE Bir Amerikalı Dünyaya Bedeldir.. F-117A "Hayalet" diye anılıyor. Neden?.. Rada- ra yakalanmazmış. Görünmeyen uçak mı?.. "Gö- rünmeyen Adam" H.G. VVells'in ünlü romanının adı. Görünmeyen adam, elbise giydiği zaman gö- rünür. Görünmeyen uçak da yağmurda ıslandığı za- man görülüyor, radara yakalanıyor, Belgrad'ın ku- zeyinde düşürülüyor, kıyamet kopuyor. Neden?.. Olayın iki yönü var. Uçağın pilotu çokdeğerti. Hem taşıdığı bilgileryö- nünden, hem Amerikalı!.. 2000'e 8 ay kala "birAme- rikalı dünyaya bedeldir". 21 'inci yüzyıla dönük Ame- rikan askeri tasanmı "sıfırölü"y\e savaş kazanmak- tır. F-117A'daki elektronik düzen uçak düşerken pi- lotu dışan fırlatıyor, paraşüt açılıyor, Amerikalı kur- tuluyor. Kurtuluyor mu?.. Ya düşmanın eline geçer- se?.. Pilotun üstündeki kişisel yer belirtme aygrtı mer- kez üssüne sinyali veriyor; kurtarma birtikleri hare- kete geçiyortar. Kurtarma biriikleri ne?.. Düşünmesi bile olağanüstü!.. Yaklaşık altmış uçak gökyüzünün bilinmezliklerinden hedefedoğru uçu- yor. Çoğu F-16'dan oluşan uçaklar tek bir Ameri- kalıyı kurtaracak dev bir filo oluşturuyorlar; kurtar- ma komandolannı taşıyan helikopterieri koruyoriar; kimi özel uçaklar, helikopterierin Sırp radarlanna yakalanmasını önlemek için parazit yapryorlar; akıl- lara durgunluk veren bir operasyonla yirmi yaşla- nndaki Âmerikalı pitot kurtanliyor, ABD Başkanı Bill Cfinton açıklamayaparak hem kurtaranlan, hem kur- tulanı kutluyor. Bir Amerikalı dünyaya bedeldir. • Olayın öteki yüzü ne?.. F yç Ancak bu "Hayalet"in ardındaki hayaletler daha da korkunç... En başta ünlü Lockheed şirketi, bir dizi Amerikan şirketi F-117Atasanrrnnın ve üretiminin karmaşık sü- recinde yer alıyortar. Hayalet'in başansızlığı tümü- nün pastadan aldığı payı srfırlayabilir. Ortadoğu'dan sonra Balkanlar, dünyanın en büyük silah üreticisi olan Amerika'nın laboratuvannı oluşturuyor; deney- ler yoksul ülkelerde yapılıyor; "Hayalet" öylesine bir yatınmın odak noktası ki düşürüldüğüne ilişkin haber, Amerika'daki ilgili çevreleri hop oturtup hop kakjınyor çünkü bu alanda herkes btçak sırtında- dır, rekabetin acımasızlığına yürek dayanmaz... • "Vıetnam Sendromu" günümüz Amerika'sında etkili bir gerilime yol açıyor. Dünyanın uzak ülkele- rinde Amerikan gençlerinin ölüme sürülmesine kar- şı anneler, babalar, kardeşler, eşler duyariıdırlar, üç Amerikalı askerin Sırplann eline geçmesi ortalığı daha da alevlendirdi. Amerikalı ikilem içinde: Hem dünyaegemenliğinde gezegenimizi sömür- mek istiyor hem de bu işi küçük parmağı kanama- dan başarmak istiyor. Irak'taki iki savaş, "Süper Güç"ü yüreklendirdi. Ancak Amerika havada kal- _ d,ıkça, "ölüm korkusu" yüzünden kara savaşına gi- rernedikçe "Süper Güç "ün süperjiği tartışmayaaçı- 'Iıyor. Ne demiş eski asker: "- Zafer süngünün ucundadır." Bugün de geçerii mi?.. • Amerika, Kuzey Irak'ta "kukla Kürt devleti"n\ ne- den kurmak istiyor?.. "Kosova" parantezin öteki ucunu mu oluşturacak?.. Daha şimdiden "Bağım- sız Kosova" laflan duyulmaya başlandı; ama, "Sü- per Güç "ün derdi büyük: Havada kalıyor, ayaklan- nı toprağa basamıyor, taşeron anyor. Dedik ya "Bir Amerikalı dünyaya bedeldir". İDAKÖY ÇİFTLİK EVİ SEMA • ISKENDER AZATOĞLU ÇAMLıBEL KÖYÜ - EDREMIT TEL/ FAX. 0-266-387 3 4 0 2 / 387 3 3 9 3 CEP TEL 0-532-636 3 4 5 0 SAIR UYELERIMIZECAGRI 21nisanDünyaŞilrGünü "Söz dünyayı değiştirebilir" Türkiye PEN'inin öncülüğüyle butün ülkelerin ve UNESCO'nun gundemine gıren DÜNYA ŞİİR CÜNÜ, bu yıl 15.00-17.30'da Beşiktaş Vişnezade Şairler Parkı'nda, 20.0O-23.OO'te AKM Konser Salonu'nda kutlanacaktır. Şair uyelerimızin katılmalarını dıliyoruz. • iLütfefi PEN ı arayınız) P.E.N YAZARLAR DERNEĞI T.C. Kultur Bakanlığı'mn. Cumhuriyet Gazetesi'nin, Beşiktaş Belediyesı'nın katkılanyla ANKARA 14. ASIİYE HUKUK HÂKİMLİĞİ'NDEN DosyaNo 1998-714 Davacı: ASKJ Genel Müdürlüğü Vekıli: Av. Neşe Engın Davalı: Ali Kıhç San, Demetevler Mah. 3. Cad. No: 109/21 Y.Mahalle 'Ankara Dava: Alacak Davalı(lann) yukandakı adre- sıne çıkanlan davetiye bıla teblığ ıade edılnıiş, emnıyetçe yaptı- nlan tahkikat neticesı sanh adresı tespıt edılemediğinden dava dilekçesinin ılanen tebhğıne karaı verilmiş olup, duruştnası 29.4.1999 günü saat 09 40'a bırakılmıştır. Mezkür gün ve saatte duruşmaya gelmeniz. gelmedığinizde kendinizı bir vekille tem- sil ettirmeniz hususu dava dilekçesinin teblığı yerine kaım olmak üzere ılan tanhınden 15 gün sonra tebliğ yapılmış sayılacağı hususu ılanolunur 16.3.1999 Basm: 14326
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear